Ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte yaşanan anlardan ve dolayısıyla belli bir süreden de oluşan insan yaşamı çalışma ve üretme üzerine kurulu…
Yaşamak, daha iyi şartlarda yaşamak için çalışan, çabalayan insan zaman içinde maddi ve manevi olarak kendisine birikimler sağlayabilirken, aynı şekilde harcanan zamanı biriktiremiyor…
Zamanın acımasızlığı karşısında yapılan anlamlı çalışmanın gelecek vaat etmemesi ise insanın gelecek endişesine kapılmasına ve o anki moral ve motivasyonunun (isteklenmesinin) bozulmasına sebep olabilmekte…
Çalışma ortamındaki çalışma şekli, maaş ve diğer koşullarla birlikte gelecekteki yaşanılması muhtemel durumların düşünülmesi çalışanın ensesinde gölge gibi dolaşmakta, çalışma şevk ve arzusunu ya olumlu ya da olumsuz olarak etkileyebilmekte…
Demokrasi ve hukuk kurallarının gelişmemiş olduğu, Türkiye gibi bir türlü gelişme yolundan gelişmişliğe adım atamamış ülkelerde çalışma anındaki motivasyonun, özellikle de ast düzeyde çalışan insanın aleyhine olduğu bir gerçek…
Geçen gün sağlık çalışanları doktor ve hemşirelerce yapılan eylemin, çalışma anındaki motivasyonun yükseltilmesi amaçlı olarak gerçekleştirilmiş olduğu, bir açık oturumda konunun muhataplarınca dile getirildi… Sağlık çalışanlarının haklı olduğunu düşündüğümüz performansın adilane dağılımı, sağlık ocaklarının güçlendirilerek daha kaliteli sağlık hizmet sunulması, hekimlerin gelişiminin daha iyi şartlara kavuşması gibi haklı talepleri umarız ki dikkate alınır…
Sağlık çalışanları eylem günü hastalarını bırakıp veya randevularını eylem gününe göre ayarlayabilirken aynı şekilde mesela assubaylar eylem yapmaya kalksa ülke güvenliği ile yakından alakalı görevlerini bir günlüğüne dahi bırakabilme, görevini ihmal edebilme şansları özellikle de bulunduğumuz coğrafyada ne yazık yok…
İşte burada kurumları idare eden teknokratların ve hükümetin gerekli tedbirleri almaları önem kazanıyor… Fakat geçen yıllar içinde ne rütbeli teknokratların, ne sivil teknokratların ne de hükümetlerin assubayın emek ve bilgi yoğunluklu çalışmasına olumlu motivasyon katkısı yapacak gelişmeler üretmediği acı bir gerçek… Burada politikanın tanımını hatırlamakta fayda var… “Politika: Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla işini yürütme.” Tanımdan da anlaşılacağı üzere geçen zaman içinde assubayın zaaflarından faydalanılan bir politika izlenilmiş olduğu görülmektedir…
Kıdemli başçavuşun yarbay düzeyindeki maaşının kıdemli üsteğmen seviyesine düşürülmesi, üstçavuş rütbesine denk gelen teğmen maaşının on dört yıllık bir başçavuş maaşına yükseltilmesi, emeklilikte kıdemli albayın beş yüz lira civarında maaşı düşerken bir kıdemli başçavuşun bin liralık bir maaş düşüşü ile karşılaşacak olması; emekli subay spor sahalarında spor yapıp, tatil yerlerini gezerken bir emekli assubayın ek iş aramaya devam ediyor olması geleceğin emekli adayı çalışan assubayın “Çalışma Anındaki Motivasyonu”nu olumlu etkilemesi beklenebilir mi?
Çalışırken motivasyonu düşük tutulan assubayın emekliliğinde germiş olduğu siyasi çalışmaları da ayrı bir inceleme konusu… Daha sıcaklığını koruyan partilerin milletvekili aday listeleri de assubaylar için ayrı bir olumsuzluk adeta…
Partilerin taban faaliyetlerinde görev üstlenmiş olan assubaylar da emeklerinin karşılığında, seçilebilinecek sırada meslektaşlarının olmamalarına haklı olarak tepki göstermekte…
Ülke çapında bir milyon civarında seçmene sahip olduğu hesap edilen assubay ve ailelerini temsilen her parti, seçilebilecek bir yere assubay yerleştirme nezaketini, belki de cesaretini gösterebilmeliydi bu listelerde… Ancak, sanki, assubayın toplum nazarında gelişimini, yer edinmesini engelleyen bir lobi var ve bu lobice, bu siyasi gidiş engellenmiş görünmekte… Şu unutulmamalıdır ki bir meslek grubunu ancak ve ancak o mesleği bizzat icra eden insan daha iyi savunabilir, temsil edebilir, haklarını koruyabilir, yol, yöntem sunabilir… Fakat mesele meslek gruplarının veya toplumun değişik kesimlerinin dertlerine çözüm bulmak değil de toplumun sırtından geçinmekse esas gaye, o zaman “sizin haklarınızı şu şu…arayacaktır” denir ve geçilir… Sonuçta da şimdiye değin olduğu üzere hiçbir sonuç da elde edilemez…
Güzel bir gelecek dileğimle…
Sayın Rafet Duran, yazınızı ilgi ve beğeniyle okudum. Maalesef ülkemizin gerçekleri tezatlar…
TEMAD LİDERİ’ni hazmedemezler. Çünkü o son yıllarda sivil toplum örgütlerinin başına geçen tek lider. Böyle bir liderimiz olduğu için sevinmeliyiz. Zira başka sivil toplum örgütleri de böyle bir liderleri olsun isterlerdi.
GENKUR;ayrımcılığı iliklerimize kadar her alanda yaşattınız, üstelik mensuplarınıza muhtıra verip kamuoyunu yanıltmaya çalıştınız,hiç uğraşmayın artık toplum neler olup bittiğini çok iyi biliyor,bilmeyenleri de bilgilendiriyoruz.Saygılarımla.
Vesayetçilere uşaklık edenler tepetaklak olur,
Toplum sorunlarına çözüm için duyarlı olan ve mücadele edenler lider olur.
Sn.Ahmet KESER’e site olarak güvendik mutluyuz bu güvenimiz boşa çıkmadı; ancak ne yazık ki mücadeleyi araç olarak gören bazı kişisel hesap sahipleri ilk günden acımasız eleştirilerde bulununca sabır ve bir şans dileklerimize çirkin karalamalarla yanıt verdiler bunları ciddiye almıyorum. Acaba bugünkü durumu görüp utanma duyguları varsa biraz olsun yüzleri kızarıyor mu doğrusu merak ediyorum. Teşekkürler Sn.Başkan toplumumuzu bizans oyunları ile bölmek isteyenlere fırsat vermediğiniz birimizin sorunu hepimizin sorunu dediğiniz için,dik duruşunuz için teşekkürler. Saygılarımla.
Basiretsiz eski TEMAD yönetimi ile kaybettiğimiz yıllara ne kadar üzülsek azdır.Ahmet KESER ve ekibine başarılar diler,saygılar sunarım.
“En mutlu liderlik, halkına iyilikle; en kötü liderlik ise halkına zulüm ile davrandığında olur. Gevşek ve laubali davranışlardan sakın; çünkü görevli memurların sana uyarlar” (Hz.Ömer r.a )
SAYIN BAŞKAN,ASSUBAYLARIN GÖNLÜNDE YAŞATTIGI BAŞKAN OLARAK,YÜKLENDİGİNİZ MİSYONUN,VİZYONUNU LAYIKI VECHİLE SERGİLEMEKTESİNİZ,YÜREKTEN SEVGİLER.