Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve toplumda bir meslek grubu olarak astsubay sorunlarını incelerken; psikoloji, sosyoloji, davranış bilimi, eğitim, sağlık, temel insan hakları, hukuk ve diğer birbirine ilintili bir çok kavramı bilmeden, konu hakkında bir şeyler söylemek eksik olabilir. Yıllar yılı siyaset kurumunun, idare olarak genelkurmay başkanlığının; yok saydığı, varlığını göremediği, toplumun yeterince bilgi sahibi olmadığı, astsubay sorunlarının; iki üç yıldır Türkiye Emekli Astsubaylar Derneğinin öncülüğünde kamuoyu önünde tartışılması, öncelikli olarak hükümet ve genelkurmayın soruna; bilim dışı yetersiz ve sakat bakışının eseridir. Bugünkü haliyle bu sorunlara dikkat çekme, ölüm orucu eylemiyle vücut buluyorsa; durum üzerinde herkesin düşünmesi gereken, bir ciddiyeti ifade ediyor demektir. Bu nedenle emekli astsubay eylemlerine gayri ciddi yaklaşılamaz.
Anayasalar, yasalar, yönetmelikler, uygulamalar değişmez- değiştirilemez şeyler değillerdir. Genel olarak silahlı kuvvetler içinde bir meslek grubu olarak astsubayların eğitim ve öğretimle başlayan, ağır insan hakları ihlalleri ve ötekileştirmeyle sürüp giden; temelde üç dört başlık altında toplanabilecek insanı, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik, kronik sorunları vardır. Uygarlığın geldiği bugünkü seviyede ve insan yaşamındaki baş döndürücü hızlı değişimin karşısında, bırakınız sorunların çözümünü, sorunların altmış yıl önceki haliyle kalmış olması, bir ülke ve yönetenler için utanç duyulması gereken seviyedir. Özetle; bugün bir emekli astsubay Başkentin göbeğinde ölüm orucuna yatıyorsa; sorunun çözümünde ne kadar geç kalındığının kanıtı değilse, başka nedir? Bu durum ciddi bir duyarsızlığın sonucudur.
Geçmişte astsubay okullarında neredeyse işkence eksenli uygulanan eğitim ve öğretim, birliklere her yönüyle yetişmiş bir astsubaydan daha çok travmalı bir kişilik yetiştirmiştir. Birlikler içinde sadece astsubay olmasından kaynaklanan; hukuki, psikolojik, insanı ve ekonomik sorunları altında ezilen bu meslek grubu, ötekileştirmenin ve insan hakları ihlallerinin en ağırını yaşamıştır. Ve bu durum bir gelenek haline gelmiştir. Çoğu zaman anayasa, yasalar, yönetmelikler astsubaylar için bir emirden daha geçerli olamamıştır. Hak arama yolları tıkanmış, yetkisini yasadan almayan ya da yetkisini aşan bir subayın kişisel insafına terk edilmiştir. Bu uygulamaların sadece bir kısmını bile anlatmaya kalkmak bugünkü bilinç düzeyinde çok sayıda subayı utandırabilir. Dolayısıyla bunca yıllık bir tarihe sahip astsubay sorunlarının bugün Temad tarafından seslendirilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bir sivil toplum örgütü olarak Temad özetle; sürekli kanayan mesleki ve sosyal bir yaranın kabuğudur.
Peki astsubaylar ne istiyor? Ne olabilir ki her şeyden önce insan olmaktan kaynaklanan onurlarına saygı istiyorlar. Ötekileştirmenin insan haklarına aykırı olduğunu duyurmaya çalışıyorlar. Statü olarak astsubay olmanın kişilik seviyesi olmadığını anlatmaya çalışıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda yani milletin ordusuna aidiyet duymalarını ruhlarında hissetmek istiyorlar. Gayri insani bütün uygulamaların kaldırılmasını istiyorlar. Özetle huzur bulmak istiyorlar. Ankara’da yürüyen yüz yirmi bin emekli astsubay, çalışan ve ailesi, varlığını; kamuoyuna, hükümete ve genelkurmaya hissettirmek istiyor. Yetkilileri vicdanlı ve adil olmaya çağırıyor. Teröristle pazarlık masasına oturanları, onlarla mücadele eden insanlar olarak insafa davet etmek için yürüyorlar.
Temad yurt genelindeki şubeleriyle örgütlü bir sosyal yapı olarak dimdik ayaktadır. Mücadelesinin bugün geldiği nokta, sadece yukarıda belirtilen sorunların bir çözümüne dikkat çekmektir. Bu örgütlü mücadeleyi yetkili yetkisiz hiç kimse ama hiç kimse hafife almamalıdır. Temad’ın duyarlığını yanlış okumamalıdır. Hal böyle iken, genelkurmay kaynaklı çözüm amaçlı göstermelik girişimlerle, Temad dışında astsubay üçüncü kişilerle ilişkileri gayri ciddi buluyorum. Halen değişmeyi başaramamış bir idarenin, yetersiz düşüncesini de anlamakta gerçekten zorlanıyorum.
Tüm meslektaşlarıma mücadele azmiyle dolu sağlıklı, mutlu ve onurlu bir yaşam diliyorum.
H.İhsan Sönmez