Dolar 36,6566
Euro 40,0562
Altın 3.536,91
BİST 10.862,14
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 13°C
Az Bulutlu
Ankara
13°C
Az Bulutlu
Sal 2°C
Çar 3°C
Per 6°C
Cum 9°C

Bologna Süreci -3-

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
19/12/2013 12:04 PM
8

Bologna Süreci -3-

Bologna Süreci -1-,

Bologna Süreci -2-,

Ve nihâyet

Bologna Süreci -3-

Salladıkca döküldü.

İki bölüm derken üç etdi…

30 seneden beri savsaklanan böyle çetrefil bir konuyu üç bölüme ancak sığdırabildim.

Biraz daha zorlasam peşrevi güreşinden uzun olacakdı.

Siz eğitim sevdâlılarına götürsün diye

Sâdece dökülenleri kâğıda ödünç verdim.

Karşılığında üçüncü bölümü aldım.

İyi bir anlaşma oldu zannımca.

Emekliassubaylar.org müdâvimleri bağışlasın beni.

Bologna Süreci ismiyle maruf işbu makâle tefrikamızı buraya kadar okumaya teveccüh edenleri de kutlarım.

Okuyanların bu tutumlarını, onların eğitime verdiği önemin bir ifâdesi olarak telâkki etmemde bilmem, mahsur var mıdır?

Eğitimden söz açıldığında kimse mangalda kül bırakmıyor.

Fakat eğitim konusunda yazdıklarımız gazeteci Sn. İlker DEMİR’i haklı çıkartacak kadar az rağbet görüyor.

Herkesin sızlandığı eğitim konusunda yazılan makâleler ne yazık ki kuşkonmaz cinsinden uçurulan zam haberinin nısfı kadar okuyucu cezbetmiyor.

Daha iyiyi, daha yükseği, daha çoğu talep etmenin bir tek şartı vardır muhterem meslekdaşlarım;

Bilgi, eğitim!…

Dolu bir cüzdan, isteyenin olsun!

Bana, dolu bir beyin verin!..

Beynim boş, cüzdanım dolu olacağına,

Cüzdanım boş, beynim dolu olsun…

Beynim dolarsa cüzdanım kendiliğinden dolar.

Ben, bunu istiyorum!

Câhil insanı sömürmek kolaydır.

Bilgisiz, eğitimsiz yaşamanın köle olmakdan ne farkı var, söyler misiniz?

Özlük haklarımızı tahakkuk ettirmek için herşeyi göze alıp her türlü faaliyeti yapmalıyız.

Evet, doğru…

Fakat bu hak arayışını bize yakışır bir tavır ve tutum içinde başlatıp azimle devam ettirmek ve istediğimiz neticeyi almanın yolu sâdece eğitimden geçiyor.

Bu sebeple özlük haklarımıza atfetdiğimiz önemden daha fazlasını astsubayların eğitimine vermeliyiz. Çünkü refahdan pay talep etmenin yolu tahsil düzeyimizin yükselmesinden geçer. Çağın icâp ettirdiği bilgiyle donanmış astsubayların hakkını almasını hiçbir kuvvet engelleyemez. Bu hakikatı unutmayalım.

Astsubaylara lisans tahsili verilmesini gerekceleriyle birlikde ortaya koyan meslekdaşlarımızın bugüne kadar irâd etdiği makâle silsilesine Aralık 2013 senesinde bir halka da biz ekliyoruz. Bu makâlenin dosyası, astsubayların lisans eğitimi başladığı güne kadar da açık kalacak.

İmdi gelelim sadede…

Türk Ordusunun Astsubayı Niçin Lisans Eğitimi Almalı?..

  • Bugün itibariyle astsubayları 2 senelik ön lisans eğitimiyle mezun ediyorsun ve kıt’aya yolluyorsun. Bu eğitime ilâve olarak, bu süreden daha fazlasını hizmetiçi eğitim adı altında veriyorsun. Demek ki okulda verdiğin eğitim yetmiyor. Üsdelik  bu hizmetiçi eğitimin hiçbir akademik kıymeti yok!
  • Bu memleketin ekmeğini yeyip suyunu içmiş 2 çocuğu bir sınava sokuyorsun. İkisinin arasındaki tek fark, birisinin diğerine göre beş on daha fazla soruyu doğru cevaplaması. Birisine diyorsun ki sen, subay olacaksın. Ötekine de sen, astsubay olacaksın diyorsun. Birisini, 8 sene okutup subay unvanı veriyorsun. Diğerini 2 sene okutup astsubay unvanı veriyorsun. Durum böyleyse o zaman şu suallerin cevabını kim verecek?
  • 2 senelik eğitimle astsubay alan çocuk, üstün zekâlı mı?
  • Ancak 8 senelik eğitimle teğmen olan çocuk, geri zekâlı mı?

Bu iki ihtimâlden birisi yanlış olmak zorunda.

  • 2 sene eğitim verip mezun etdiğin bir astsubay nasıl oluyor da 4 veya 8 sene eğitim verdiğin bir subayın görevini üstüne alabiliyor?
  • 2 senelik eğitim verip kışlaya yolladığın bir astsubaya, 8 sene eğitimle mezun etdiğin subayın yardımcısıdır deyip subayın görevlerini yüklemek ne kadar ilmî? Ne kadar ahlâkî?..
  • Sıkıya gelince sen subayın yardımcısısın; özlük hakları, adâlet deyince sen, astsubaysın demek samimiyetle bağdaşır mı?
  • Subay vekili olarak çalışdırdığın astsubaya bir tek delikli guruş tazminat veriyor musun?
  • Mecbur kalınca subayı koltuğundan kaldırıp yerine astsubayı oturtuyorsun. Vermediğin bir eğitimin karşılığı olan görevi astsubaydan istemenin hukûkî bir temeli var mıdır?
  • Astsubay, subayın yerini alacak ise ki gerçek durum böyledir, o halde astsubayı da subay kadar iyi eğitmek, öğretmek gerekmez mi?

TSK Personel Kanun’unda astsubayı, “… subayın yardımcısı olarak görevlendirilen asker kişidir” diye tanımlıyorsun. “Yardımcı” ne demekdir? Gerekdiğinde, yardım etdiği kişinin yerini alacak kimse!.. Bir başka ifâdeyle, “görevli yerinde yok ise onun yapdığı bütün işi üstüne alıp lâyıkıyla ve kifâyetle yapacak kişi” demek.

Çanakkale Harbi’nde öyle olmadı mı? 26 ncı Piyâde Alayı, 3 üncü Tabur, 10 uncu Bölük, 1 inci Takım Komutanı astsubay çavuş Yahya’yı kahramanlaşdıran ve harbin neticesini Türk’ün lehine çeviren ölümüne vuruşmanın arkasında yatan hakikât ne idi?  (bknz.)

Hekim, hekimdir; hemşire de hemşire… Hemşire, hekimin görevini yapamaz. Hekim de hemşirenin… Kâlp ameliyatının tam ortasında hekim “al bıçağı, ameliyata sen devam et!” diyorsa hemşireye, burada durup düşünmek lâzımdır.

İşde astsubayın subaya yardım etmesi konusu tam da böyledir. Bu örnekdeki gibi sınırları çizilmemiş bir içiçe girmişlik vardır. Astsubay dediğimiz asker kişi, hem kendi görevini yapıyor hem de subayın görevini yapmasını isteniyor.

Yapıyor da…

Peki subay, astsubayın yapdığını bilir mi? Yapar mı? Yapmak için Kanun çıkartılır mı?..

Hekim-hemşire arasındaki görev münâsebetinde vatandaşın canı söz konusudur.

Fakat subay-astsubay arasındaki görevlendirmede vatanın bekâsı, milletin namusu, hürriyeti ve istikbâli mevzu bahisdir.

Mevzu bahis olan vatan ise şâyet gerisi nedir, sayın subaylar?..

Genelkurmay Başkanlığı bugün itibariyle, 2 sene tahsil ile mezun etdiği astsubaydan 4 veya 8 sene tahsille mezun etdiği subayın yapdığının aynısını yapmasını beklemektedir.

Hem de yarı ücrete…

2 senelik eğitim verdiğin astsubay şâyet subayın yardımcısı olabiliyorsa;

  • Ya subaya fazla eğitim veriyorsun,
  • Ya da astsubaya az eğitim veriyorsun.

Bu iki ihtimâlden sâdece birisi doğrudur. Bu suâle kim, ne cevap verebilir acap?

Bütün bu suallere ilâve olarak bir de astsubaylara hâlâ yapılan şu haksızlıklara bakalım;

  • Eğitim seviyesinin kasden düşük tutulması,
  • Üst öğretim intibâkında hâlâ bir kademe eksik verilmesi,
  • Maaş derece kademesinin maksatlı olarak taksit taksit verilmesi(6),
  • Göreve 9/2 yerine hâlâ hukuksuz olarak bir kademe aşağıdan başlatılması,
  • İntibâkların kasden hâlâ sürüncemede bırakılması(7),
  • Astsubay/subay maaş bağlama oranları arasında vicdan sızlatan fark,
  • Astsubayın kadro ve tanımının bilerek askıda tutulması,
  • Sicil affı (Vatan hainleri bile affedildi, astsubaylar affedilmedi),
  • Sosyal hak talepleri,
  • Teğmenin aldığından daha az maaşlar…

Görevdeki haksızlıklar bir yana, yarım yüzyıldan beridir astsubaylar, bu çağdışı kast baskısı altında vatana hizmet ediyorlar. Astsubayın eğitim seviyesini yükseltmek istemeyenler, astsubaylardan daha çok bu memlekete kötülük ediyorlar. Astsubaya yapılan her kötülük, her haksızlığa en çok sevinenlerin düşmanlarımız olduğunu biz biliyoruz. Bu tavırlarıyla düşmanın safında yer tutan subaylar, bu sözümü kulaklarına küpe yapsınlar.

  • Bir tarafdan astsubayları ön lisans diplomasıyla mezun ediyorsun. Diğer tarafdan subay olmak için müracaat eden astsubaylardan lisans diploması istiyorsun. Bu ne perhiz, bu ne hıyar turşusu?
  • Muvazzaf astsubayların çoğu askeriyenin verdiği ön lisans diplomasının belindeki kurdeleyi hiç çözmedi. Verdiğiniz günden beri masasının çekmesinde bekletiyor öylece. Çünkü hiçbir işe yaramıyor. Bu sebepden dolayı astsubayların önemli bir kısmı kendi imkânıyla okuyup lisans diploması aldılar bile. Haberiniz var mı?
  • Jandarma Genel Komutanlığı personel temin kaynaklarına bakdığımızda (bknz.); Jandarma Astsubay Temel Kursun’a fakülte ve yüksek okul mezunu gençlerimizin de kabul edildiğini görüyoruz. Bu gençlerimiz demek ki lisans mezunu jandarma astsubayı olarak göreve başlıyorlar. Bir kısmı ön lisans, bir kısmı da lisans mezunu olan jandarma astsubaylarını daha mesleğin başında ikiye bölmek de ne demek oluyor? Astsubay Meslek Yüksek Okullarının lisans seviyesinde eğitim vermeye başlamasıyla bu mesnetsiz ayırım da ortadan kaldırılacak.
  • Yok olasıca YÖK bile bugün; aşçı, pastacı, daktilocu, bahçe bakımı, arıcılık, saç bakımı ve güzellik uzmanı ve nalbant yetiştirmek için 2 senelik ön lisans eğitimi veriyor. Fakat Genelkurmay Başkanlığı, astsubay öğrencilerini 2 senelik hızlandırılmış eğitimle formatlayıp mezun ediyor. Astsubay öğrencileri, bilgisayar disketi mi?..
  • Astsubaylık; bu mesleklerden çok daha şümullü, çok daha karmaşık çok daha zor ve daha uzun bir eğitim ister. Aksini iddia edecek var ise çıksın karşıma! Gelişen teknoloji neticesinde bugünün silah, makina ve cihazları çok karmaşık bir seviyeye geldi. Bunları kullanmayı ve işletmeyi öğrenmek pasta yapıp yemek pişirmekden, tavlada beygir nallamakdan kolay olmasa gerekdir.
  • Bütün gerekceler ortada dururken kimse para yok bahanesinin arkasına saklanmasın. Bu yüce devlet, subay yetiştirmek için 8 sene para harcayabiliyorsa astsubay yetiştirmek için 4 sene okutmaya para bulur.
  • Bir Sahil Güvenlik Astsubayı bakınız hangi konularda eğitiliyor;
  • Denizcilik,
  • Askerlik,
  • Kendi mesleği,
  • Asâyiş (İç güvenlik) hizmetleri.

Yukarıda gördüğünüz her konu, başlı başına bir meslekdir. Her biri, birer ön lisans eğitimi gerekdirir.

Bir Sahil Güvenlik Astsubayı, herşeyden önce bir askerdir; saç, sakal traşı, elbise ütüsü, ayakkabı boyası. Ast-üst münâsebeti. TSK Personel Kanun’u, TSK İçhizmetleri Kanun’u, Askeri Cezâ Kanun’u ve yüzlerce askerî tâlimat, yönetmelik…

Sonra denizci; denizin kahrını çekmek, onunla baş etmek zâten başlı başına ayrı meslekdir.

Bu şartlar altında kendi mesleğini yapar. Askerî muhaberenin bütün inceliklerini en iyi şekilde bilip yapmakla mükellefdir. Ben muhabereciydim. İşde ben, tam 30 sene bunların hepsini birarada yapdım.

Bu üçüne ilâve olarak, dördüncü vazife olarak âsâyiş hizmetini icrâ eder. Denizde vuku bulan en basit bir kaçakcılık vak’asında bile 7-8 Bakanlığın görev alanına giren Kanun’larla uğraşır. Anayasa’dan tutun da bu ne kadar Kanun, Yönetmelik, Genelge var, hepsini bilmek ve doğru tatbik etmek zorundadır. Görevinin sadece bu kısmı bile mevzuata bir avukat kadar hâkim olmayı icab ettirir.

Astsubaydan başka görev tanımı bu kadar geniş ve karmaşık olan başka bir devlet memuru da bu memleketde yokdur.

Emir verip elleri gıçında âvâre âvâre dolanmaz. Binbir emek harcayıp hem evrakları, raporları hazırlar hem de yerine göre imzâlayıp işleme koyar. Bütün bu görevlerin bizzat icrâcısıdır. Sorumlu olduğu bölgesindeki muhtardan, kaymakama; polisden, savcısına kadar hepsiyle teşrik-i mesai yapar. Bunları yaparken, denizin ortasında tek başına, yapayalnızdır. Yardım alıp fikir danışacağı, yaz evlâdım, getir-götür evlâdım diye emirler üfüreceği hiç kimse yokdur. Bu dört mesleğe dair her şeyi kendisi bilmek ve Kanun’u en iyi şekilde tatbik etmek zorundadır. Bu durum, jandarma astsubayı meslekdaşlarımız için de aynen geçerlidir.

Bu sebeplerden dolayı bir Sahil Güvenlik Astsubayı, daha gemisine gitmeden, okuldan mezun olduğunun ertesi günü eğitim birliğine gönderilir. Eğitim birliğinde verilen eğitim, okulda aldığı eğitimden az değildir. Ve okulda bir kelime dahi bahsedilmeyen, öğretilmeyen konuları öğrenmek üzere tekâmül eğitimlerine başlar. İnsanın gücüne giden en kötüsü şey de emek harcayıp eğitim birliğinde aldığı bütün bu eğitimler tâbiri maruz görünüz, sağdıç emeği mesâbesindedir. Hiçbir akademik kıymeti yokdur.

  • Her meslek şereflidir, haysiyetlidir. Hepsine de hörmetimiz vardır. Fakat hiç şüphe yok ki ölmek ve öldürmek demek olan askerlik, hiçbir meslek ile mukayese edilemez. Astsubay olmaya karar veren gencimiz herşeyden evvela vatanı uğruna ölmeyi ve öldürmeyi peşinen kabul etmiş demekdir.
  • Bologna Süreci bir yana, bu memleketde astsubaya hiç kimse; aşcı, şarap imâlatcısı, pasdacı, bahcevan, mantarcı veya nalbant muamelesi yapamaz. Harp sanatının ehemmiyetini ve vatan hizmetinin kudsiyetini bugün idrâk edemeyenler tarih önünde bu aymazlıklarının hesabını elbette verecekler.
  • Niteliği tartışıladursun memleketimizde eğitim seviyesi devamlı yükseliyor. Vatanî görevini yapmak için kışlaya gelen gençlerimizin hemen hepsi lisans mezunu. Sen ne yapıyorsun? Ön lisans eğitimi verdiğin astsubayları lisans mezunu eratın başına komutan olarak gönderiyorsun. O eratdan birisi çıkıp da “Komutanım, diploman kadar konuş” dese komutanı olan astsubay ne cevap versin?
  • Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun “İlk devlet memuru” Genelkurmay Başkanı olan Nejdet bey 2 senelik harp okulu mezunu. Ön lisans diplomasıyla ve asteğmen rütbesiyle mezun olmuş bir subay. Bugün on binlerce muvazzaf  astsubay, çocuklarının nafakasından kısarak kendi parasıyla lisans tahsil etdi. Bu astsubayların eğitim seviyesi, Genelkurmay Başkanımızdan daha yüksek. Yanlış mı? Bu durum, herhalde subay efendilerin gücüne gidiyordur. Astsubaylar son 60 seneden beri işde bu hâlet-i ruhiye ve mânevî baskı altında görev yapıyor.
  • Subayın tahsil seviyesini yükseltmek için Genelkurmay Başkanlığının ileri sürdüğü “bilimin ve askerî eğitimin zarûrî kıldığı haller”, astsubayın tahsili için geçerli değil midir?(Bkz.↓)

 resim-2

Bunların hepsinden önemlisi, bakınız Atatürk ne dedi taa 1937 senesinde?

Kumandanlar, madunlarından daha âlim olmalıdır!

  • Subay da kumandan,
  • Astsubay da kumandan.

Yanlış mı?

  • Subayın âlim olmak hakkı var da,
  • Astsubayın âlim olmak hakkı yok mu?

Subay komutanlarımız,

Atatürk’ün bu vecizini unutdunuz mu yoksa?

Daha sayalım mı?..

Ya Bugünün Devlet Adamları?..

T.C. Ordusu’nun astsubayının tahsil meselesine bugünün devlet adamları da Atatürk’ün gözüyle bakmaya mecburdur. Bugün verilecek karar, astsubayları ve Türk Ordu’sunun görev etkinliğini önümüzdeki 50 sene, belki de 100 sene boyunca derinden etkileyecek bir karardır.

Lise sonrası 1 senelik eğitimden 2 senelik ön lisans seviyesine yükseltimesi için astsubaylar tam çeyrek asır avutuldu. Ön lisansdan lisans düzeyine yükseltilmesi için bir 25 senesinin daha heder edilmesine astsubayların tahammülü yokdur. Bu hakikâtı herkes duysun!

Eğitim meselesi yap-boz tahtası değildir. Astsubayların tahsilinin lisans seviyesine yükseltilmesi için Türkiye’nin de imzâ atdığı Bologna Beyannâmesi’ni bu açıdan ele almaya ve iyi değerlendirmeye mecburuz. Bugün vereceğimiz karar önümüzdeki 50, hattâ 100 sene süresince astsubayların haketdiği eğitim ihtiyacını karşılabilmelidir. Çarenin adı da astsubaya mutlaka lisans düzeyinde eğitim vermekdir.

resim-1Jandarma Genel Komutanımız, kendince bir proje başlatmış. Demiş ki Bologna Süreci’ne girelim ve jandarma astsubaylarımızın eğitim seviyesini yükseltelim. Ve âmiri olan İçişleri Bakanını da bu sürece ikna etmiş.

Bel bağlayıp gündem etdiğin Bologna Süreci’nin özüne ve hedefine uygun davranıp astsubayların eğitim seviyesini lisans düzeyine çıkartman gerekiyor. Fakat sen bu gerçekleri göz ardı ediyorsun. Ön lisans eğitimi verip astsubaylara gene avara kasnak yapdırıyorsun.

Acı gerçek şu ki Bologna Süreci, Avrupa ülkelerinde lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitimi temel alan ve teşvik eden bir çalışmadır. Gâvur dediğimiz adamlar, kendi insanlarını en az lisans düzeyinde eğitmek için yırtınıyor. Elin gâvurunun ağzına bakıp ondan medet umuyorsun. Kapısına yüz sürüyorsun. Çâre dileniyorsun! Sürecini aldım, kabul etdim diyorsun. Fakat onların şart koşduğu lisans eğitimini inkâr ediyorsun.

Sen, senin yardımcın olan astsubayını gene ön lisans cenderesine hapsediyorsun!

Bunca cilâlı laflar, bunca tumturaklı, böylesi işgilli, bu kadar fırfırlı ve nâfile işgüzârlık niye?

Devletin bunca mesai, zamân ve parasını harcayıp da elde etdiğiniz ne var?

Ben söyleyeyim; kocaman bir hiç!

Bologna Mı?, Kolonya Mı?..

  • Bologna Süreci öncesinde jandarma astsubayının eğitim düzeyi ne idi? El cevap: ÖN LİSANS!
  • Bologna Süreci’nin şart koşduğu eğitim seviyesi nedir? El cevap: LİSANS!

Bologna Beyannâme’sini imzâladın ve süreci JAMYO’da tatbik etdin, güzel!

  • Bologna Süreci sonrasında jandarma astsubayının eğitim düzeyi ne oldu? El cevap: ÖN LİSANS!

Gıçını yırtıp dağdan odun getirdin,

Donunu gurutdu mu?..

Hayır!..

Devletin mesaisini harcadın,

Zamânını heder etdin,

İş yapdım deyip maaşını aldın,

İçini boşaltdığın Bologna Süreci’ni allayıp pulladın!

Bizi inandırabildin mi?

Hayır, inandıramadın…

Elde ne var?

Sıfır.

Başladığın yere geri döndün!..

Avrupa yapdı Bologna,

Bizim Jandarma yapdı kolonya…

Yılandan Korkmam, Yalandan Korkduğum Kadar!

Biz astsubaylara yapılan bu ahlâksız ayak oyunlarını görünce aklıma bir şiirinin sözleri takılıyor Kayahan’ın;

Ben, Anadolu çocuğuyum;

Biraz da deli dolu,
Kızdı mı dünyaya yakarca bakan,
Sevdi mi içinde ormanlar yanan,
Tek tabanca, yalansız çıkmış yıllardan,
Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar,
Benim bu âleme aklım ermiyor.
……….
Ben, Anadolu çocuğuyum,
Yolum sevgiden geçer,
Kimsenin hakkını yemedim ki ben…

Meselenin Muhataplarına Davet!

Anam der ki; “Oğul, elden gelen aş olmaz! O da vakdında gelmez!

Ordu denen teşkilât, anamın dediği gibi; çayından çorbasına, iğnesinden ipliğine, nalından mıhına kadar her ihtiyacını kendisi tedârik etmek mecburiyetindedir. Öyle bir gün gelir ki muhtac olduğun bir mıhı, bir mermiyi, bir cıvatayı bulamazsan orduyu yürütemezsin. Dünyanın parasını ortaya dökersin de bir tek mıh, bir tek mermi bulamazsın. Bu acı tecrübeyi Türkiye’den daha fazla yaşayan başka devlet var mı dünyada? Hiç mi düşünmezsiniz?

Bu cümleden olmak üzere ordu denen teşkilâtın içinde, üniversitenin her bölümünden mezun olan kişilere ihtiyaç vardır.

Silah ve cebe hâne için durum böyle ise o silahı ve cebe hâneyi kullanacak ehil ve mahir askerlere olan ihtiyacı ne durumdadır?

Tek kelime ile çok daha mühim, çok daha yakıcıdır. Asker olmazsa silahı kim kullanacak?..

Devlet memuru olan başkanımız mı?..

Astsubayların meslekî hoşnutsuzluğunun başında gelen tahsil meselesi, çok kıymetli meslekdaşlarımızın en verimli çağlarında ordudan ayrılmalarının temel sebeplerinden birisidir.

Türkiye Cumhuriyeti Ordusuna daha faydalı olmak için kendi parasıyla okuduğu hâlde üniversitede aldığı tahsile uygun olarak ordu içinde görev bulamadığı için istifa eden subay ve astsubayın sayısını kim biliyor?

Kendi parasıyla okuyup diplomasını almış bir astsubaya, bir subaya aldığı tahsile uygun olarak askeriyede bir iş veremiyorsan yazıklar olsun sana? Ve derhâl boşalt oturduğun o koltuğu! Bunu yapacaklar elbet var bu memleketde.

Meslekdaşlarımızı son günlerde peşpeşe intihara sürükleyen amillerden birisi gene yetersiz tahsil meselesidir. Emir verdiği eratın tahsilinin kendisinden yüksek olduğunu gören bir astsubayın kendini bu mânevi buhrândan kurtarması kolay değildir.

Bütün bunlara bir de 30 senelik astsubaya teğmen maaşı revâ görülmesi bu kaçınılmaz intiharlara yol açmaktadır.

Rütbesi ne olursa olsun, senelerin emeğini ve devletin parasını harcayıp eğitdiğimiz bir askerin, millete en faydalı olacağı dönemde orduyu terketmesi en çok düşmanlarımızın işine yaramaktadır. Bunu artık görmeliyiz. Bu neticeye sebep olan salon şıkırdımları siyasetci ve subay tayfasını da düşmanlarımız ile aynı safda görüyoruz.

Kendi  banka hesabının şifresini varana kadar her türlü mahrem bilgisini emânet etmekle iftihar etdiği kendi emir astsubayını, çaycısı ile kıyaslamak vefâsızlığını, çapsızlığını ve âcizliğini gösderen devlet memuru İkinci Başkan Yaşar beyin de bizden bir hecviyye alacağı var, haberi olsun!..

Genelkurmay Başkanlığı, binbir emek ve zahmet verip eğitdiği mensuplarına hak etdikleri kıymeti vermelidir. Maddî mânevî ne gerekiyorsa yapmalıdır.

Devletin makâmı, şikâyet etme yeri değildir. Bilâkis şikâyete çâre bulma yeridir.

Ülkeyi bugün idare edenlerin, paramız, yok! Vereceğimiz bu kadar demeye hakları yokdur.

Askere hak etdiğini veremeyenlerin bu develete yapacağı tek iyilik vardır; şerefiyle derhâl istifa etmek!

Paranız yok ise darphaneyi bu akşam bir saat çalışdırırsınız. Ve ertesi sabah istediğiniz kadar paraya sahip olursunuz. Tomar tomar parayı basdırıp dünyanın en iyi silahlarını satın alabilirsiniz.

Tekâlif-i Milliye’yi bir kez daha tetkik ediniz. Üzerinden daha 100 bile sene geçmedi. İstiklâl Harbi’nin dönüm safhalarından olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak için 7-8 Ağustos 1921’de yayınlandı. Başkomutan Mustafa Kemal’in Başkomutanlık Kanunu ile kendisine verilen yetkisini kullanarak yayınladığı “Millî Yükümlülük Emirler silsilesidir.

Müstâkil 10 emirden mürekkep söz konusu  Bakanlar Kurulu kararı ile ordu, sonradan ödenmek koşuluyla milletin elinde ne var ne yoksa nısfına cebren el koydu. 6 ıncı emrin 4 üncü maddesiyle de emre karşı gelenlerin Hıyânet-i Vataniyye Kanun’una muhalefetden yargılanması hükme bağlandı.

Böylece sâdece 2 ay gibi kısacık bir zamân zarfında istediği her şeyi tedârik etdi.

Fakat bir tek şeye el koyamamışdır. İnsana. Cephede düşman ile cenk edecek askeriniz yok ise dünyanın erzağı, cebe hânesi, topuna, tüfeğine sahip olsanız bile hiçbir ehemmiyeti, kıymeti yokdur.

Mustafa Kemal, bu karara istinâden milletin elinden çorap, don, göynek, çarık, nal, mıh, at, eşşek, tahıl, kazma, balta, çapa, tüfek vb. aldı…

Karşılık olarak da millete, Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini verdi.

Bugün başlasanız bile bir astsubayı, bir subayı eğitmek için en az 10-15 sene beklemeniz gerekir.

Merkez Bankasındaki bütün parayı ortaya koysanız tecrübeli bir tek subay, bir tek astsubay satın alamazsınız.

Çünkü subayın, astsubayın çarşısı, pazarı, piyasası yokdur!

Tarihden ders almak basiretli, akıllı, çaplı, cesur ve hamiyetperver insanların işidir muhterem yiğitlerim!..

İşde bizim teklifimiz;

Dürüst ve namuslu, cesur idarecilere bugün, her zamânkinden daha fazla muhtacız muhterem meslekdaşlarım. Haksız yere kesilen bir tek ağaç için hüngür hüngür ağlayan Atatürk gibi diğerkâm devlet adamlara bugün her zamândan daha fazla ihtiyacımız vardır. Bir yol yapımında bile Atatürk gibi 100 sene ilerisini dikkate alacak kadar basiretli düşünüp doğru karar verebilen idarecilere muhtacız.

  • Bir kuvvet komutanı ortaya çıkmalı ve astsubaylara lisans eğitimi verilmesininin şart olduğunu hemen bugün cesurca ilân etmelidir.
  • Yapacaksa Jandarma Genel Komutanı, bu süreci adam gibi yapmalı,
  • Yapamıyorsa şâyet yiğitce ortaya çıkıp sebebini bu millete açıklamalıdır.
  • Jandarma Genel Komutanı bunları yapmazsa o zamân başımızı vuracağımız bir tek daş kalıyor geriye; TEMAD. Bugüne kadar konuya dâhil olduğu hususunda örütbağ sitesinde bir gündem göremedim. Ancak TEMAD behemehâl devreye girmeli ve bu sürece doğrudan müdâhil olmalıdır. Bu konu, astsubayların ileriye doğru 100 senesine tesir edecek bir meseledir. TEMAD bu konuyu hemen bugün gündemine almalıdır. Çünkü TEMAD, bu davanın hem doğrudan tarafı hem de esas sahibidir.
  • Genelkurmay ve Kuvvet Kıdemli Astsubaylarımız bu sürecin neresindeler, doğrusu bir fikrim yok!.. Türk Milletinin huzurunda “Kabak bile 4 ayda yetişiyor!” diyen Genelkurmay Astsubayımız, Hv.Svn.Astsb.Kd.Bçvş. Harun AĞPAK, kendi astsubayının kaç senede yetişeceğini herhâlde biliyordur.(8)

Bu konuda söyleyecek sözleri varsa iletsinler. Biz de makâlemize ekleyelim.

Türkiye, Bologna Beyannâmesi’ni imzâladı. Ve şartlarını yerine getirmeyi taahhüt etdi.

Devletlerarası hukukta imzâ; devletin irâde, şeref ve nâmusudur.

  • İrâde,
  • Şeref,
  • Nâmus!

Türkiye Cumhuriyeti adına Bologna Süreci’ne imzâ atan devlet memurları;

Süreci imzâlamakla irâdesini ortaya koydular.

Şimdi sıra icrââtda!

Süreci imzâlayan bu devlet adamları

Şâyet şerefli ve nâmuslu ise

Sözlerini tutmalıdır.

Astsubayların tahsilinin lisans düzeyine yüksetilmesi için Bologna Beyannâmesi;

Çok önemli bir belgedir,

Çok kıymetli bir fırsatdır.

Ortada böylesi kuvvetli deliller ve gerekceler var iken T.C. devletini bugün temsil edenler, Bologna Beyannâmesi aslına uygun olarak tatbik etmek zorundadır.

Eski Tüfek diyor ki;

Astsubaylar, gökde aradığını

Maalesef Bologna’da buldu…

Genelkurmay Başkanımızın biz astsubaylardan esirgediğini

Elin gâvuru gökden zilli zembille indirdi!

 brove

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb. III Kad.Kd.Bçvş.

Kaynakca:
  1. http://www.wordsense.eu/Bononia/
  2. http://www.jandarma.gov.tr/
  3. http://www.ehea.info/article-details.aspx?ArticleId=3
  4. http://www.ehea.info/news-details.aspx?ArticleId=331
  5. http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=448150&kn=6&ka=4&kb=6
  6. https://www.emekliassubaylar.org/component/k2/item/471-donme-dolap
  7. https://www.emekliassubaylar.org/component/k2/item/490-intibaklarin-seyir-defteri
  8. http://www.youtube.com/watch?v=WCcRK1f_j3k
        *****
Okumak için resimleri tıklayınız!

 

bologno-sureci-1

 

 

 

 

 

 

bologna-sureci-2

 

 

 

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
13/03/2025 12:53 AM
20/11/2023 7:07 AM
19/07/2023 4:21 PM
09/04/2023 8:42 PM
05/01/2023 10:48 AM
06/09/2022 8:54 AM
15/01/2022 7:18 AM
10/04/2021 4:21 PM
27/12/2020 4:42 PM
07/10/2020 11:36 AM
23/03/2020 6:55 PM
02/02/2020 6:34 PM
24/09/2019 4:16 PM
01/08/2019 5:55 PM
YORUMLAR

  1. Ersen Gürpınar dedi ki:

    Onlar şimdi algı operasyonları ile aymazlıkları eleştirenlere nasıl hakaret ederiz, nasıl çalışmalarını sekteye uğratırız konusuna yoğunlaşmışlardır. Sınıfını ilgilendiren dava açan assubayın arkasında olmayan, yardıma muhtaç olanın yanında bulunmayan bir yönetim yalakalara göre tarihinin en iyi yönetimi, evet çok iyi yönetiyorlar!.. Neyi mi? Emekleri olmayan başarıyı sahiplenme algısını….Yazıklar olsun.