Cep telefonumuza gelen mesajı genelde mekanik bir ses haber verir…Gelen haber iyi de olsa, kötü de olsa aynı mekanik uyarıyı alırız…
Şubemiz üyesi Emekli Hv.Kd.Bçvş. Bilmem kim hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi yarın öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazından sonra bilmem ne mezarlığına defnedilecektir. Ailesine ve camiamıza baş sağlığı dileriz… Taziyeler için telefon…
Bir hüzün duyarız, yakından tanısak da tanımasak da!
Yakından tanıdıklarımızın acısı bir başka olur… En çok da çektiklerini bildiğimiz için, “vay be “ deriz… “Sonunda onu da aldı kara toprak!”
Kayhan BAYDUR Abimiz 1934 doğumlu… 1956 yılında Teknisyen astsubay olarak göreve başlar, astsubay hastalığına, yani mide hastalığına yakalanır, sınıf değiştirmek zorunda kalır… Personelci olur, ama asıl mesleğini özler, bir türlü adapte olamamıştır. Kendi içinde çelişki yaşar, 1974 yılında 3. derecenin birinci kademesinden emekli olur.
Emekli olduktan sonra gerek ekonomik zorluklar, gerekse evde oturmak onu sıkar, bir süre bakkal işletir Muğla’da… Ondan da vazgeçer.
MUĞLA TEMAD Şubesi açıldıktan sonra ilk üye olanlardandır. Bastonuna dayanarak gelip ilk aidat ödeyenlerden ve de her etkinliğe, her milli bayrama canla başla katılan büyük çınardır.
Eşinin ciddi sağlık sorunları ile uğraşır bir yandan da… Eşi onun yardımına muhtaç durumdadır. Şikayet etmez, tevekkülle hayata katlanır.
Güzelbahçe’de oturan evlatları onlara yakın olabilmek, yardım edebilmek adına yakınlarından ev alırlar birkaç ay önce.
Belki de desteğe muhtaç eşini emin ellere teslim edince, yorgun yüreği durur.
Hep umutla, hep mücadele ile, hep zorluklarla geçen bir ömür sona erer.
Umalım ki gittiği yerde huzur bulsun, mekanı cennet olsun!
Hayatından kim bilir kaç roman, kaç hikaye çıkardı… Sizin, bizim, hepimizin olduğu gibi!
Yukarıdaki resme bakınca insanın aklına rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ’un şiiri geliyor…
Yıllarca bir tapu meselesi için mahkemeye gidip gelen vatandaşın mahkeme hakimine feryadı sanki bizim astsubay sorunlarını anlatır gibidir…
Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hakim bey,
Otuz yılda babam düştü ardına,
Siz sağ olun, o da öldü hakim bey!Canıma tak dedi, buraya gel git,
Bini geçti burda yediğim zılgıt,
Eğer ki diyorsan bana ne, öl git,
Oğlumun bir oğlu oldu hakim Bey,
Kayhan Abi ile aynı karede bir küçük çocuk var… Kayhan Abi, hakkın rahmetine kavuştu ama kim bilir, belki de bu genç kardeşimiz günü geldiğinde bu davayı sırtlayıp götürecektir.
Bu gün temsil makamında olanlar, ya da olmayanlar, sorunlarımızla ilgilenen herkesin birazcık Kayhan Abiye ve onun gibilere vicdan borcu yok mudur?
Elini vicanına koyup birazcık düşünüp, daha sorumlu davranmamız gerekmez mi?