Beterin Beteri!
Beterin beteri var,
Hâline şükret sen ey, Türk Asubayı!
NATO’da Erat oldun, olmasına da…
Peki, şimdi de
Hizmet eri olduğunun farkında mısın?
Varlığımız iki yokluk arasında, ey Çadırcı!
Dünyâ, esen yel üsdüne kuruldu!..
Çevrendekiler hiçdir, sen de bir hiçsin!
Eski Tüfek de öyle!
Lâkin,
Saltanatcı paşalarımızın “statü hukuku” dediği şu nâmussuz agalık düzeni
Neyin üsdüne kuruldu acap?..
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununun 1951 senesinden beri “subay yardımcısı” dediği biz asubaylara;
Ø 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânununu hâlâ “Gedikli Erbaş” diyor,farkındayız! Ø2013 Karakış 15’de İkinci Başkan “Müdür” Yaşar Bey, Balçiçek‘e “Çaycı” olduğumuzu söyledi, unutmadık! Ø 2016 Mart 28’de neşretdiğimiz Sözün Doğrusu‘nda 1951 senesinden beri biz Asubaylara NATO’da “Er” muamelesi yapıldığını fâş eyledik! Çünkü statü hukuku yalanıyla bizleri afyonlayan Genelkurmay Başkanlarımız öyle buyurmuşlar! Ø Son tahlil de gene bu senenin Abrul ayında geldi. Bu kez de GATA’daki tabip subaylarımız; Biz Asubayların “Hamallık” yapabileceğine dair rapor verdi, unutmayacağız!..
|
Asubay azâbda gerek diyen kaşalotların tenhâlarda neler tezgâhladığını da
Yeri ve demi geldiğinde Osmanlı şamarı gibi yüzlerinde şaplatacağız evvel Allah!
* * * * *
Beterin beteri var diyen Esengül’ün şarkısında söylediği gibi biz Asubaylar için
Er olmakdan da beteri var mı dersiniz?
Var, elbet Esengül!
Olmasa idi şâyet
Ne gerek vardı bu ömür değirmeninde kelâm-kalem-kâğıt ve mürekkep öğütmeye, şu iki yokluk arasında?
Asubaydan hizmet eri olur muymuş canım diyenler, kulak kesilsinler!
Olduğunu görecekler bugün burada, evvel Allah…
* * * * *
STANAG Nedir?
STANAG (Standardization Agreement), NATO üyesi ülkelerin askerî alandaki temel kurallarını tesbit eden beyânnâmedir. Merkezi, Brüksel’dedir. NATO üyesi ülkelerin imâl etdiği bütün askerî malzemeler, teşkilât ve kadroları bu beyânnâme ile tesbit edilen evsâfa uymak zorundadır. Bu beyânnâmedeki açıklanan seviyeye ulaşması için ordusunu yenilemek isdeyen ülkelere, diğer ülkeler yardım eder. Bu yardım, malzemeyi doğrudan vermekten çok teknoloji, tecrübe ve bilgi alış verişi vasıtası ile yapılır. Balık vermek yerine balık yakalamayı öğretmek gibi…
|
Coni’nin kendi töresine ve ihtiyacına göre tertip edip NATO’da piyasaya sürdüğü bu STANAG 2116’ya göre
Subayın târifi belli… Ȃrife târif ne hâcet! Coni lirası gibi! Uzayda bile rağbet görüyor!
Fakat “diğer rütbeler” cenâhında işler arapsaçı gibi!
Çünkü subay hâricinde kalan askerlerin tamamını “diğer rütbeler” ismini verdiği torbanın içine tıkışdırmışlar. Bu torbadaki askerlerin hepsine birden Erat demişler. NATO’da kural böyle… Çünkü oyunu tertipleyen devletler oyunun kuralını da tesbit ediyor. Elin oğlu seni NATO’ya zecren üye yapmıyor. Sen, kendi ayakların ile tıpış tıpış gidip yalvara yakara üye olmuşsun bir kere!
Hamama girmeye niyetin varsa terlemeye peşinen hazır olmalı, değil mi?..
İşde,
Genelkurmay Başkanlarımızın Asubay dediği biz askerleri
STANAG 2116’ya göre NATO üyesi ülkelere 1952 senesinden beri “Erat” olarak beyân ediyorlar!
* * * * *
İmdi gelelim ikinci meseleye
Biz, bugün bu makâlemizde, konumuz ile alâkalı olan üçüncü sözleşmeyi tetkik edeceğiz.
Bu sözleşme ile harp esirlerine yapılacak muamele kuralları tesbit edilmiş.
* * * * *
İmdi de
Şâyet teveccüh buyurursanız
Biz Asubayları Hizmet Erliğine tenzil ettiren kânun ve olaylar silsilesini târih sırasıyla görelim.
İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan toplantı neticesinde,
Üçüncü Cenevre Sözleşmesi olarak bilinen anlaşmayı
Türkiye ile birlikde 59 ülke temsilcisi 12 Ağustos 1949 târihinde imzâladı.
Rana TARHAN isimli hâriciyecimizin 1949 Cenevre Sözleşmesini imzâlamasıyla
Türkiye, işbu Sözleşmeye taraf olduğunu dünyâya ilân etdi.
* * * * *
SENE: 1951
Genelkurmay Başkanlığımız, aşağıda gördüğünüz Astsubay Kânunu isimli şu kânun ile
Astsubay ismini verdiği yeni bir uyduruk asker sınıfı ihdâs etdi.
Bu kânunun yukarıda gördüğünüz birinci maddesi
1967 seneli TSK Personel Kânununda Ek madde-21 olarak bugün de hâlâ yaşamaya devâm ediyor.
Ordumuzun Asubay denen asker sınıfı, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Bu sebepden dolayı iç hukukumuzda Asubay denen bir asker sınıfı var. Genelkurmay Başkanlığı cenâhında vaziyet böyle görünüyor.
Fakat NATO hukukunda Asubay denen böyle uyduruk bir asker sınıfı yok!
Peki, devletimiz nezdinde ve devletlerarası hukukda Asubaylığın yeri var mı?
Yok! Üzgünüm fakat tekrâr ediyorum. Devletlerarası hukukda Asubay denen bir asker sınıfı yok!
Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu tutarsızlığın ve samimiyetsizliğin farkında mı acap?
Yukarıda gördüğünüz kânuna göre “Subay yardımcısıdır” dediği Asubaylarını
Uluslararası andlaşmalara göre “Erat” ve “Hizmet eri” olarak beyân eden Genelkurmay Başkanlığımızın bu tutarsızlığını ve samimiyetsizliğini ifâde edecek söz bulamıyorum!
Yukarıda gördüğünüz kânun, asubayların subay yardımcısı olduğunu emrederken
1952 Kuzey Atlantik Andlaşmasına göre “Er” olarak muamele yapılan
Ve dahi
1949 Cenevre Sözleşmesine göre de “hizmet eri” olarak muamale yapılan başka bir asker sınıfı yokdur bu dünyâda.
* * * * *
Coni’nin kucağına oturan zamânın siyâsetcisi ve conisever kimi subaylarımızın pışpışlamasıyla Meclise getirilen aşağıda gördüğünüz 5886 sayılı kânun
Beyni midesine bağlı vekillerin gözünü kapatarak verdiği reyler ile Meclisden bir çırpıda geçirildi.
Ve 1952 senesinde NATO’nun doğu sınırlarını canı bahâsına bilâ bedel bekleyen cendermesi olduk!
Rana TARHAN isimli hâriciyecimizin işbu sözleşmeyi imzâlamasıyla
Türkiye, işbu Andlaşmaya taraf olduğunu dünyâya ilân etdi.
NATO üyeliğini kabul etmekle birlikde NATO’da asker sınıflarını tesbit eden STANAG 2116’yı da kabul etdik.
Bu irâdenin neticesi olarak Türkiye aynı zamânda
Türk ordu teşkilâtını yukarıda gördüğünüz 2 sınıflı asker üzerine tertip edeceğini de taahhüt etdi.
* * * * *
Genelkurmay Başkanlığımızın Astsubay ismini verdiği asker sınıfını teşkil etmesinden sâdece 2 sene sonra
Devletimiz, 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmesini Meclis’de tek celsede görüşdü ve
6020 sayılı kânun olarak onayladı…
Kabul edildiği günden bugüne kadar tam 63 sene geçmesine rağmen
Raflarda tozlanan bu kânunun bir tek kelimesine dokunan olmadı…
İşbu Andlaşmayı Yüce Meclis’de tasdik etmekle Türkiye
12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmesine taraf olduğunu teyid etdi.
Bu irâdenin neticesi olarak Türkiye aynı zamânda
Türk ordusunu aşağıda gördüğünüz 2 sınıflı asker teşkilâtı üzerine tertip edeceğini de taahhüt etdi.
Cenevre Sözleşmesi Meclisde; Dışişleri, Millî Savunma ve Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonlarında tek celsede görüşüldü ve kabul edildi. Milletvekillerimizin 2 sene evvel kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Astsubay kelimesi askerî mevzuâtımıza duhûl eylemiş idi. Millî Savunma Komisyonuna da emekli subay M. Şevki YAZMAN vekâlet ediyor idi. Fakat bu görüşmede, biz Asubayları ilgilendiren İngilizce kelimelerinin Türkceye tercümesine Millî Savunma da dâhil olmak üzere komisyonlardan hiç kimse itiraz etmedi… Ve Sözleşmenin İngilizce metinindeki subay kelimesi hâricindeki kelimeler Türkceye şöyle tercüme edildi. |
Sözleşmenin kabul edildiği 1953 senesinden 2 sene evvel Astsubay kelimesinin mevzuâtımıza girmesine
Ve dahi
Millî Savunma Komisyonununda emekli bir subay olmasına rağmen
Yukarıda gördüğünüz Türkce tercümede bir tek dahi Astsubay kelimesi olmadığına dikkat ediniz.
6020 sayılı kânunun kabul edilmesiyle birlikde
Yukarıda gördüğünüz “diğer rütbeleri” ve bunlardan birisi olan Asubayı târif eden Esir asker, bunlar, Erbaş, Gedikli ve Er unvanları askerî mevzuâtımıza dâhil edildi.
Cenevre Sözleşmesi İngilizce metinin madde 44, üçüncü fıkrasındaki “orderlies” kelimesini Türkceye “bunlar” şeklinde çevirmek için eşşek değil fakat eşşekoğlu eşşek olmak lâzım, o ayrı
Fakat
Yüce Meclisimizin “orderlies” kelimesini Türkceye “bunlar” şeklinde tercüme etdiğine dikkat buyurunuz.
* * * * *
Bir düşmeye gör, acıyan olmaz!
Hâlin nedir diye soranın olmaz!
Cephede omuz omuza cenk edip
Şehâdet şerbetini birlikde içdiğin subay gardeşin
Esir kampında seni hizmet eri olarak kullanırsa şâyet
Genelkurmay Başkanlığımızın 63 sene evvel imzâ atdığı kânuna göre
Bunun günâhı olmaz!
* * * * *
Uluslarası andlaşmaları imzâlayıp imzâlamamak her ülkenin kendi özgür irâdesine bağlıdır. Fakat andlaşmaya imzâ atdıkdan sonra artık şemsiye içeriye kaçmış demekdir! Çıkartmaya çalışdıkca acıtır!
Peki,
Cenevre Sözleşmesindeki bu anlamsız kelimeler niye değişdirilmemiş diyebilenler var ise şâyet
Bu suâli Genelkurmay Başkanına ve Millî Savunma Bakanına sorsunlar!
Üsdelik
Taraf olunan uluslararası bir sözleşmede değişiklik yapmak, bizim memleketimizde Anayasa yapmakdan çok daha zordur. Çünkü teklif edilen bir değişikliği sözleşmeye taraf olan bütün ülkelerin kabul etmesi gerekir ki işde bu neredeyse imkânsız gibidir.
Hele Türkiye gibi son zamânlarda itibarı beş paralık edilen bir devlet böyle bir işi
Sabah eli ıslak donunda uyanan şımşırık olmuş tâze ergen gibi ancak rüyâsında becerebilir.
* * * * *
1960 subay darbesiyle subay gardeşlerimize birer “Hizmet Eri” hediye edildi…
Böylece “Hizmet eri” tâbiri askerî mevzuâtımıza tekrâr zuhûr eyledi.
Genelkurmay Başkanlığımız, Başçavuş dedikleri askerlere, osduracak bir beygir vermeyi dahi çok görüyor idi. Çünkü ordumuzda beygir istihdam edildiği dönemlerde sâdece subaylarımızın at binmek hakkı var idi. Bu sebepden dolayı hizmet eri, sâdece subaylarımıza veriliyor idi… Ve bu hizmet erlerinin, subaylarımızın beygirleri ile ilgilenmesi gerekiyordu.
Fakat
İkinci Dünyâ Harbi hurdası olan Coni hibesi motorlu cemseler
O târihlerde beygilerin yerini çokdan almışdı bile.
Bir başka ifâde ile ordumuzda osduracak beygir yok idi ki hizmet eri veresin!..
Olsun, maksat beygir beslemek, at binmek ya da hizmet eri kullanmak değil idi zâten…
Asıl gâye, bugün yapdıkları gibi sâdece subay gardeşlermize yeni bir tazminât daha vermek idi…
Çünkü at binmeyen ve hizmet eri isdemeyen subaylarımıza dahi hizmet eri tazminatı veriliyor idi…
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinden bir sene sonra 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Meclis’de kabul edildi.
Böylece, Türk ordusunun en şümullu idârî kânunu askerî mevzuâtımıza duhûl eyledi.
İşbu kânun ile ordumuzda;
6 sınıf “asker” ve
4 sınıf “rütbe” ihdâs edildi.
İşde, 6 sınıf askerlerimiz, aşağıda;
Kabul edildiği günden bugüne tam 55 sene geçmesine rağmen
Yukarıda gördüğünüz “asker sınıfı” sayısında ve aşağıda gördüğünüz “rütbelerde” hiçbir değişiklik yapılmadı.
TSK İç Hizmet Kânununun aşağıda gördüğünüz madde 111’e göre
Harb esirlerine yapılacak muamele konusunda Türkiye
1953 senesinde Meclisden tek celsede geçirip meriyyete koyduğu ve
Aşağıda gördüğünüz 6020 sayılı kânun ile kabul etdiği 1949 Cenevre Sözleşmesi harb hukukunu tatbik edeceğini beyân etdi.
* * * * *
TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin aşağıda gördüğünüz maddesinde,
Harb hukukuna göre esir düşmüş Asubaylar yok sayıldı.
Ya subay ya da hiç!
Subay yok ise şâyet,
Diğer askerlerin esir olmasının Genelkurmay Başkanlığımız nezdinde bir kıymet-i harbiyesi yok demek ki…
* * * * *
27 Mayıs 1960 Cuma günü darbeyi yapan beyaz subaylarımız,
Yapdıkları bu darbenin bir sene sonrasında, tam da sene-i devriyyesinde;
27 Mayıs 1961 Cumartesi günü bu kez de darbe Anayasası’nı hazırlayıp piyasaya sürdüler.
1961 ANAYASASI
Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 27/5/1961 Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmi Gazete ile İlanı : 31/5/1961 Kanunun Resmi Gazete ile İlanı : 20/7/1961 / Sayı: 10859 Kanun No Kabul Tarihi: 334 9/7/1961
|
Bu Anayasa’nın aşağıda gördüğünüz 65’inci maddesi şöyle diyor idi;
II. TBMM’nin Görev ve Yetkileri b) Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma
Madde 65– Türkiye Cumhuriyet adına yabancı Devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. (…) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasına 1 inci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
|
* * * * *
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabah saat 04;30’da O dâvudî sesi ile darbe beyannâmesini radyoda okuyan Darbeci Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ de şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
|
Fakat; Dünyâ ve Türk milletinin gözünün içine bakarak tükürdüğü sözü TBMM’de yalayan darbeci subaylarımız; “Birleşmiş Milletler Anayasası’na İnsan Hakları Prensiplerine “riayet” etmiyor” Ve dahi Kendilerinin hazırlayıp meriyyete koyduğu “6 sınıflı asker teşkilâtını” esas alan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;
Ve dahi
Tuhaflığa bakınız ki; Bir yandan kendilerinin hazırladığı 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile ordumuzda “6 sınıfl asker” teşkil eden 27 Mayıs’ın darbeci subayları; Diğer yandan gene kendilerinin hazırladığı 1961 Anayasası’nın 65’inci maddesi ile “milletlerarası andlaşmaların kânun hükmünde olduğunu” söylüyor Ve dahi bu kez de 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile kendilerinin teşkil etdiği “6 sınıflı” askerî teşkilâtını gene kendileri ilğa ediyor idi.
|
* * * * *
SENE: 1967
1967 senesinde meriyyete konulan TSK Personel Kânunu ile ordumuzdaki “rütbe” kavramı târif edildi.
İşbu kânunun aşağıda gördüğünüz üçüncü maddesiyle
Ordumuzda sâdece subay ve asubayların rütbesi olduğuna hükmedildi.
Beterin Beteri isimli işbu makâlemizin burasında bir çay molası verelim ve bir soluk alalım hele!
Zere bu satırlardan sonra duyacağınız hakikât, insanı beyin dumuruna uğratacak cinsden…
1949 Cenevre Sözleşmesine göre subayların târifi gâyet açık olarak yapılmış. Bu sözleşmenin İngilizce metinindeki “officer” kelimesi de Türkceye hep “subay” olarak tercüme edilmiş.
Fakat
Gene aynı Cenevre Sözleşmesinin İngilizce metinindeki “other ranks” kavramını TSK Personel Kânununa uyarlar isek şâyet “diğer rütbeler” kavramı içinde sâdece “Asubay” denen askerlerin olduğunu görüyoruz.
Bugüne kadar kimselerin farketdirmediği ve kimselerin de farkedemediği bu filfilli “bit yeniğini” ilk duyan ve dahi ilk bilenler siz oluyorsunuz, haberiniz olsun!
Makâlemizin başında Asubayların “hizmet eri” olduğunu fâş eylemiş idik.
İşde, burada öğrendiğiniz bu bilgi, az sonra bizleri Asubayların hizmet eri olduğu gerçeğine götürecek…
* * * * *
Bizim oğlanların elebaşı Zottirik Kenan’ın subay darbesini icrâ eylemesinden 2 sene sonra
Vatandaşlarımızın büyük teveccühüne mazhar olan(!) 1982 Anayasası, hükmünü ele aldı.
Bakınız, yeni Anayasamızın yukarıda gördüğünüz doksanıncı maddesi ne diyor;
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”
“kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu hükümden, kolayca şu neticeye varabiliriz;
1. 1949 Cenevre Sözleşmesi, kânun hükmündedir.
2. 1952 Kuzey Atlantik Andlaşması, kânun hükmündedir.
3. Hattâ bu iki milletlerarası andlaşma, kendi kânunlarımızın bile üstündedir. M.S.B’nin cüpbeli cingöz hâkim subayları ve Genelkurmay Başkanlığımızın kurnaz kurmay subayları bu gerçekleri göremiyor mu?..
Şimdi burada,
Ordumuzda 1961 senesinde teşkil edilen 6 çeşit asker sınıfı konusunda
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânununun;
1949 Cenevre Sözleşmesine
Ve dahi
1952 Kuzey Atlantik Andlaşmasına aykırı hükümler içerdiğini söylesek, yalan mı olur?
Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı bu andlaşmaları ihlâl etmiyor mu?
Ya da
Anayasanın 90’ıncı maddesini alenen ihlâl etdiği gerekcesiyle TEMAD;
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânununun iptâlini talep eden bir dâva açsa ne olur?
* * * * *
Karârgâhındaki fitneci subayların dolduruşuna gelen Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Necdet ÖZEL,
04 Mayıs 2012 Cuma günü bir Basın Açıklaması yapmış idi.
Kamu vicdânında “Asubaylara e-muhtıra” olarak yer alan yukarıda gördüğünüz açıklamanın ikinci maddesinde
Necdet Bey, 8 sınıfa ayırdığı Türk Ordusundaki askerleri kendince şöyle tasnif ediyor idi;
1. Subay
2. Astsubay
3. Sivil memur
4. Uzman jandarma
5. Uzman erbaş
6. Sözleşmeli er
7. Erbaş
8. Er
Bu tesbitlerimizi ilk söyleyen biz,
İlk duyan ve bilenler de sizler oluyorsunuz…
Hayırlara vesile olur inşallah!
* * * * *
Şimdi gelelim Hizmet eri olacak biz Asubaylara…
1949 Cenevre Sözlemesinde bir kelime var; “orderlies”. Meclisimizde kabul edilen Türkce metinde, bu kelimeyi “bunlar” şeklinde Türkceye tercüme etdiler.
Bizim vekillerin “bunlar” şeklinde tercüme etdiği kelimenin gerçek anlamı “hizmet eri” demek oluyor.
İngilizce metinde “orderlies” şeklinde yazılan ve gerçek anlamı “hizmet eri” olan bu kelimenin Meclisde “bunlar” şeklinde Türkceye tercüme edilmesine Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının da onay verdiğinde şüphe yok.
Şu vakitden sonra ortaya çıkıp da pişmiş kelle gibi valla haberimiz yok, diyemez!
Şimdi, burada bir kurgu yapacağız. Hem de uluslarası andlaşmalar üzerine kurulu…
Allah gösdermesin!
Fakat dünyânın bin türlü hâli var. Memleketi idâre eden AKP’nin son 14 senede tatbik etdiği “sıfır sorun” siyâsetinin neticesi olarak içinde olduğumuz 2016 senesinde “sıfır komşu” noktasına geldik. Akrabalık bağımız olan sınırdaş devletler ile bile kanlı bıçaklı olduk! Hâl böyleyken bir vakit gelir, bu beceriksiz siyâsetci ve devlet memuru olduğunu ilan eden sünepe subaylarımız yüzünden ordumuz harbe girebilir. Subaylarımız ve asubaylarımız düşman eline esir düşebilir. Köstebek Hilmi Genelkurmay Başkanı iken 4 Temmuz 2003 Perşembe günü olmadı mı? Eline kelepçe vurup başına başına çuval geçirdiği ordumuzun en seçkin askerleri olan özel kuvvetler mensubu subay ve asubaylarımızı Coniler Irak’da esir almadı mı? İşde, böyle bir durumda, subay ve asubaylarımızın aynı yerde esir düşdüğünü farz edelim.
Genelkurmay Başkanları ve subay gomutanlarımızın hazarda “kahraman” dediği biz Asubaylar
Sefer zamânı esir kampında
Subaylarımızın yemeğini pişiren, çamaşırını yıkayan “Hizmet Eri” oluyoruz vesselâm!..
Okumak için resimleri tıklayınız!
Sözün Doğrusu! Asubay mısın, Er misin? Açık Mektup!
|