Orduevi ve kamplara gitmek istemeyen meslektaşlarıma “Biz ürettik, biz çalıştık. Biz bu orduya ve ülkeye sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispat ettik. Bunun karşılığında vatanseverlik duygularımız istismar edilerek, ön yargılarla tahakküme varan haksızlıklara sessiz kalmamalıyız! Orduevi ve kamplar, sayılarımızla ters orantılı ve hizmet kalitesi düşük olsa da giderek bu olumsuzlukları dile getirmeliyiz!” diye yazsam da; “Hoca verir talkımı, kendi yutar salkımı” dedikleri gibi ben de bu tesislere giderken ayaklarım adeta geri geri gider. Sinirlerimin bozulacağını bilmesine bilirim de eşimin, çocuklarımın bu ayrımcılığın ruhumda yarattığı fırtınaları daha fazla anlamaması için bu tesislere istemeyerek giderim...
Neden orduevini, askeri kampı tercih ederiz? Bunun en önemli nedeni ekonomik sorunlarımızdır. Yani, mecburiyet! Bana da hak ettiğim maaşı, hâttâ benim kadar tahsili ve hizmeti olmayan subaya verilen maaşın yarısını verseler lanet olsun diyerek bu tesislerin yakınlarından geçmem ama, bu durumda bu tesislerden faydalanmak öncelikle bizim hakkımız olmalıdır.
Sosyal tesislere, sözüm ona haksızlık depremleri ile hasar gören ruhumuzu dinlendirmeye gideriz ama, bu mümkün mü? Cumhuriyetin kazanımlarını kendi kazanımı olarak görenler, anayasanın yasakladığı imtiyazı, zümre egemenliğini hak olarak değerlendirenlerin uygulamaları ruhunuzda yeni fırtınaların kopmasına neden olur!..
211 sayılı Kanun, Tugay dahil daha ast birliklerde subay ve assubayların müşterek yararlanacağı askeri gazino, Tümen ve daha üst birliklerde ise subay ve assubaylar için ayrı ayrı orduevi kurulacağını öngörür. Burada yasa ayırımı değil, hizmetin sağlıklı verilmesini amaçlamıştır.
Ön yargılı kişilerce, müşterek faydalanılan bazı gazinolarda bile 'dünyadaki utanç duvarları yıkılmasına rağmen' salonlar paravana ile ayrılmakta ya da ayrımcılığı çağrıştıran ayrı bölümler tahsis edilmektedir. Bu düşmanca tutum TSK'ye ne kazandırıyor? Bunu hangi değer yargısı ile haklı gösterebilirsiniz? Bu olsa olsa sadece ordudaki sevgisizlik sarmaşığını büyüterek, TSK düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir!
Kimse bizlerin subaylarla bir arada hizmet almayı lütuf saydığımızı zannetmesin. Bizim, sayılarımızla orantılı, hizmet kalitesi tahakkümü çağrıştırmayan ve tesislerden hakça yararlanmaktan başka bir isteğimiz yoktur.
İzmir’de Assubaylar için yapılması planlanan ve şimdiki K.K.Komutanımızın Ege Ordu Komutanı iken “Yeni asb.ordu evinin ödeneği ve planı hazır. Yer tespiti yapıp inşaat başlayacaktır” sözünü verdiği Asb.orduevi bürokrasiye mi yoksa ön yargılara mı kurban edildi?
Antalya Karpuzkaldıran Kampı subay ve assubayların müşterek hizmet aldığı bir kamptı. Assubayın üç moteline göz dikenler, "tüm kuvvetlerin kampları birleşecek, TSK kampları olacak" diyerek, bu kampı subaylara tahsis ettiler. Yanında bulunan havacıların avuç içi kadar büyüklükte 3ncü sınıf otelden farksız mozaik ve eternit kaplı motellerin bulunduğu kampını astsubay kampı yaptıktan sonra, amaç gerçekleşince kampları tekrar kuvvetlere ayırdılar.
Hukuksuzluğun sonu yoktur! "Elimizde çekiç olduğu sürece karşımızda olan herkes çividir" mantığı ile denizinden faydalanması mümkün olmayan Erdek kampını assubaylara tahsis edip, Foça Kampı'nıda sadece subay kampı yaparız dediler ve yaptılar! Sadece assubayların yararlandığı Ören Kampı'na karşılık sadece subayların yararlandığı AKÇAY-HAMZAKÖY-BODRUM-FOÇA-CEVİZLİ-ALTINKUM-YALOVA gibi kamplarının sayısı, tesislerin kalitesi tam bir imtiyaz ve ayrımcılık örneğidir!
Öyle ya, TSK her kuruma örnek, Anayasanın ve Cumhuriyetin teminatı olarak bilinmektedir. Mum dibini aydınlatmaz! Ceza, tayin, sicil korkusu ile muvazzaf sessiz kalır, emeklisi ise bu hukuksuzluğa lanet eder, razı olurdu!...
Böyle mi düşünülüyor? Bu zihniyet ve davranışla mı orduda birlik ve beraberliği sağlayacak, bizleri gözümüzü kırpmadan ölüme göndereceksiniz?
Kimse adaletsizliği, hiyerarşi kılıfına sokmaya çalışmasın! Bizler hiyerarşiye saygılıyız. Ayrıca eşimizin, çocuklarımızın, emeklinin hiyerarşi ile ilgisi olabilir mi?
Yaşanan ayrımcılığı, tahakkümü, ego tatminine dayanan ayıpları saymakla bitiremeyiz...
Karpuzkaldıran'daki astsubay lokantası deprem tehlikesine karşın kapatıldığı için subay yemek salonunun ayrılan bir bölümünden istifade ediliyordu. Yüksek kültür ve sosyeteye sahip (!) bir grup bayan, bundan duydukları rahatsızlığı self servis kuyruğunda dile getirirken “Bunlar bıktırdı, assubayın burada ne işleri var?” tarzındaki konuşmayı bizlerle birlikte duyan bir hanım söze karışarak “Hanımefendi sizi tanıyorum. Sizin çocuğunuz benim öğretmenlik yaptığım okulda okuyor. Ben astsubay eşiyim. Belki beni hatırladınız. Sizin beni aşağılamaya çalışmanızı şiddetle kınıyorum! Tahsiliniz mi, kültürünüz mü, ailenizin sosyal yapısı mı kendinizi üstün görmenizi sağlıyor? Yoksa siz kocanızın rütbesini mi taşıdığınızı düşünüyorsunuz? “ yanıtını hayranlıkla izledim. Bu ordudaki sevgisizliğin, eş ve çoçuklarımıza kadar sirayet eden üstünlük kompleksinin ve bulunduğumuz durumun resmidir! Umarım bundan orduyu yönetenler ders alırlar.
Başta ekonomik haksızlıklarımız olmak üzere, bu tür ayrımcılık, adaletsizlik, sahipsizlik duyguları görevdeki kardeşlerimizin hizmet verimliliği ve moral motivasyonunu olumsuz etkilemekte, emeklilerimizin ise kurumlarımıza olan AİDİYET duygusunu her geçen gün erezyona uğratmaktadır.
Saygılarımla...
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Haksızlıklara sessiz kalmak haksızlık kadar suçtur ve kabullenmektir. Bizler ülkemiz ve Türk Silahlı Kuvvetleri'mize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispat ettik.
Önyargılılar herhalde bizim terimizi, kanımızı şaşal suyu zannettiler ki, bizlere tahakküme varan haksızlıklar yaptılar. Örneğin bir üniforması da kefen olan bizleri klimalı ofislerinde günde 8 saat görev yapan büro memurları ile aynı statüde düşündüler! Başlangıç derecelerimiz mahalle bekçilerinin, ziraat ev ekonomistlerinin, meclis stenoğraflarının altında kaldı. Tüm yüksek okul mezunlarının, hatta lise mezunu subayların yükseldiği 1/4 derece sadece assubaylardan esirgendi. Birçok hak ettiğimiz tazminatları alamadık. Sosyal tesislerde sayılarımızla ters orantılı ve kalitesiz hizmete mecbur bırakıldık.
Bunun sonucu olarak, görevdeki arkadaşlarımızın moral motivasyonu ve hizmet verimliliği olumsuz etkilendi, emeklilerimiz kurumlarına olan aidiyet duygusunu kaybetmek üzeredir.
Görevdeki arkadaşlarımız sicil, tayin ve ceza baskısı altında ve haksızlıklar karşısında çaresizdirler. Ama biz emeklilerin, haklarını yasal yollardan araması için hiçbir engel yoktur. Bu satırları okuyan arkadaşlarımız dışında ki meslekdaşlarımızın mutsuzluk ve boşvermişlik duygularından sıyrılmaları haksızlıklara "dur" demeleri gerekiyor.
Bu siteyi kurduğumuz zaman misyonumuzun “TEMAD VE MÜCADELEMİZE DESTEK” olduğunu deklare ettik. Bugüne kadar bu ilkemizden ve tarafsızlığımızdan ödün vermeden, yaptığımız çalışmalarla bir çok taşın yerinden oynamasını sağladık. TEMAD eski yönetimi bu rüzgarı arkasına alacağı yerde, kişisel hesaplarla hareket etmeseydi birçok sorunumuz çözümlenmiş olacaktı.
Yeni seçilen Sn.Ahmet KESER başkanlığındaki yönetim, çalışmaları ve davranışları ile bizlerin güvenini kazanmaya başlamıştır. Bu bayrak yarışını birlikte başaracağız.
Değerli Meslektaşlarım, bu site ve üyeleri olarak haksızlıklarımızı ve yasal taleplerimizi muhtelif platformlarda dile getirmeye devam ediyoruz. Yürekli arkadaşlarımız davalar açıyorlar. Bunlardan biri de Sn.İsmail Turan’ın açtığı davalardır.
OYAK konusundaki davamız sizlerin de desteği ile AİHM'ne intikal etmiştir.
Ankara İş Mahkemesi'nde açılan intibaklar ve fiili hizmet zamlarının maaş göstergelerinde dikkate alınması talebi bilirkişinin talep edilen yasal durumları dikkate almaması neticesinde verdiği rapora istinaden ret edilmiş ve Yargıtay'da temyiz edilmek üzeredir.
Bu davalara üniversite sınavlarına hazırlanan bir genç, olimpiyatlara hazırlanan bir sporcu heyecanı ile koşturan Sn.Turan’a bu vesile ile bir kez daha minnet ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu davanın kazanılması büyük olasılık olarak düşünülmektedir. Es kaza davayı kaybetsek bile bizim haklarımız konusunda artık susmayıp haklarımızı sorgulayacağımızın bir kanıtı olması bakımından çok büyük önem taşımaktadır.
Değerli meslektaşlarım, TEMYİZ sonunda kazanırsak sorun yok, ama kaybetmemiz durumunda Sn.Turan’ın yazısında belirttiği mahkeme masrafları ve karşı tarafın avukatlık ücretleri ödemesi gerekecektir;
Bu kadar özveri ile dava açan Sn.Turan’ın bu masrafı karşılaması elbette düşünülemez. "Bu konuda TEMAD yönetimine bizler katkıda bulunalım. Bu giderlerin gerçekleşmesi halinde bu ödeme TEMAD tarafından yapılsın. Kazanılması ya da toplanan desteğin artması halinde bu destek TEMAD tarafından mücadelemiz için kullanılsın" önerisini sizlerden gelen talepler üzerine dile getirdik.
Konuyu TEMAD Gn.Bşk. Sn.Ahmet KESER, Bşk.Yrdc. Sn. Yüksel Binici, Hukuk bürosundan Av.Sn.Fevzi Aksoy ve kişisel dostlarım meslektaşımız Av.Sn.Gürbüz Ejder ile Av.Sn.Adem DEMİR ile site yönetimi sözcüsü sıfatı ile görüştüm.
Daha önceki iş birliği taleplerimize TEMAD eski yönetimi karşı çıkıp hâttâ engellemesine karşı; Sn.Ahmet KESER başkanlığındaki TEMAD yönetiminin davanın içeriğine katıldıklarını ve arkadaşımıza kişisel destek vereceklerini açıklamalarını memnuniyetle ifade etmeliyim.
Ancak, TEMAD’ın yardım toplama yetkisi olmasına rağmen, harcamaları "tüzük ve yasa gereği (dava içeriği hepimizi ilgilendirse de)" kendileri tarafından açılmayan, kişilerin açtıkları davaların giderleri için harcama yapmaları mümkün değil! Site yönetimimizin de tüzel kişiliği olmadığı için yasa gereği yardım toplayamıyoruz! Site yönetimi olarak da valilikten izin alması da uzun bir süreci gerektirmektedir.
Ben şahsen kendi namıma Sn.Turan’ın aşağıdaki hesabına mücadelemiz ve kendime saygım adına karınca kararınca katkıda bulundum. Destek veren meslektaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Mücadelenin en kırılgan noktası umutsuzluktur! Bir yazımda “henüz muhataplarımızın ön yargılarını değiştiremesek bile biz değişmeye başladık. Eleştiriyor, sorguluyoruz. Bu bir kazanımdır” dediğimi hatırlayanlar olacaktır.
Bunun sonucu olarak; bizi temsil etmek için aday olanların bizlere saygı duymamaları, seçilmek için gösterdikleri gayreti sorunlarımız çözmek için göstermemeleri, kişisel hesaplarla hareket etmeleri ve statükodan vazgeçmemeleri yüzünden eleştirdik. Onlar, eleştirilerimizden yararlanmak yerine 'başarısızlıklarını gizlemek adına' sanal kişiler aracılığıyla ve bizzat kendileri tarafından bu mücadeleye gönül verenleri dışlamaya çalıştılar. Bizi temsil etmekten aciz kalanların tüm hesaplarını alt üst ederek bu yönetimden kurtulduk. Bu, bizlerin ve kararlılığımızın başarısıdır.
TEMAD yönetimine seçilen Sn.Ahmet KESER ve ekibini kutluyorum. Sorunlarımızın çözümünde yapacakları çalışmalarda, başarılı olmaları için, maddi ve manevi desteğimiz ile 'şartsız olarak' yanlarında olacağımızı, sizler adına bir kez daha hatırlatırım!
İyi niyetle başlayan iktidarlar ateşten gömlek giyerler. İşleri zordur! Bizler bunun bilinçindeyiz. Daha önceki yönetimde de olduğu gibi, bu arkadaşlarımızdan mucize değil, iyi niyet ve şeffalık bekliyoruz. Kendilerini izleyeceğiz. Belirttiğim gibi, desteğimiz ile birlikte gördüğümüz aksaklıkları da eleştirmeye devam edeceğiz!
Değerli meslektaşlarım, bizler yıllarca ön yargılarla tahakküme varan sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğradık. "Kol kırılır, yen içinde kalır" dediğimizde bu kez kanadımız kırıldı! Oysa bizim isteklerimiz bazılarına altın tepside sunulan ayrıcalık değildir! Biz sadece ADALET-EŞİTLİK VE İNSAN ONURUNA SAYGI istiyoruz!..
Asb.Güçbirliği Platformu'muz tarafından 'sorunlarımızı basın ve ilgililere iletmek için' hazırlanan "BİZ KİMİZ, NE İSTİYORUZ?" yazısındaki haksızlıklarımız ve bunların çözüm önerileri, bu yönetim tarafından da bilinmektedir.
Sn.Ahmet KESER ve yönetim kurulu üyelerini tekrar kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.
Güneşin doğmadığı gün yoktur. Bu bayrak yarışını birlikte mutlaka kazanacağız. Saygılarımla...
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Geçen seçimler öncesinde, bu başarısız yönetimin değişmesi ve Temad'ın yeniden yapılanarak gerçek bir STK olarak sorunlarımızı çözmesi için toplum önderi durumundaki arkadaşlarımız ile Site Yönetimi'miz "TEK YÜREK" grubunu kurduk. Büyük ilgi gören çalışmalarımızın sonucunda, 'Temad yönetimini oluşturacak kişilerin Ankara'da ikamet etmesi mecburiyeti gereği' bayrağı "YENİ OLUŞUM" grubuna devrettik. Yönetim listesi oluşturulurken, kişisel hırslarını ön plana çıkaranlar yüzünden bu birliktelik yara aldı ve seçimleri 'kerhen verilen destekle' şimdiki mevcut başarısız yönetim kazandı!
Seçimlerin ertesinde, bu seçimlerde yönetime aday olmak için "ANKARA PLATFORMU" ve "YENİ OLUŞUM" grubu ayrı ayrı kulvarlarda çalışma yaparken, bizlere çalışma ve açıklamaları ile güven veren Ankara Platformu entrikalar karşısında "mücadelemizi kişisel desteğimiz ile devam ettireceğiz" diyerek adaylıktan çekildiler.
"YENİ OLUŞUM" grubuda kendi arasında bölündü ve Sn.Ahmet KESER başkanlığındaki grup istikrarlı bir şekilde çalışmalarına devam etti. Ve, şu an yönetime aday en güçlü gruptur.
Bu gruplardan biride, Sn.Cengiz Erten tarafından kurulan gruptur. Kendisi bana aylar önce "yönetimin yolsuzluklarını ve olumsuzluklarını tespit ettiğini ve aday olacağını" belirtmiş ben de kendisine "yönetimden istifa et. Bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıkla. Öyle aday ol" önerisinde bulunmuştum. Arkadaşımız bunu yapmadı! "Bildiklerimi genel kurulda açıklayacağım" diyerek konuyu geçiştirmeyi amaçladı! Bu durumun Temad Yönetimi'ne hizmet olacağını bildiğimiz için kendisini eleştirdik, sağduyuya ve fedakarlığa davet ettik.
Sn.Erten bu kez de assubay kamuoyuna "Sn.Ersen Gürpınar aday olsun, kendisini şartsız destekleriz" açıklaması yaptı. Buradaki amaç; Ersen Gürpınar aday olursa oylar bölünecek ve bu başarısız yönetime hizmet etmiş olunacak! Aday olmaz isem (tüzükteki mevcut engeller ve özel durumum nedeniyle aday olmayacağımı sürekli yazmama rağmen!) "bak ahkam kesiyor, akıl veriyor ama kendi sorumluluk almıyor" diyerek kişiliğim yıpratılmaya çalışılacaktı. Nitekim, Sn.Erten açıklama ve özel mesajları ile bu suçlamayı yapmaya başlamıştır.
Bu mücadeleye gönül vermiş biri olarak, Sn.Erten'e, sözde adaylara ve onları destekleyenlere bir kez daha sesleniyorum; kimse "biz birleşmek istedik ama yanıt alamadık" mazeretine sığınmasın! Birleşme, yönetim listesinde yer alma şartı ile olmaz! Bu ancak şantaj olur!...
Bu nedenle, diğer gruplardaki arkadaşlarımın yüreklerinde "assubay sevdası" varsa fedakarlık etsinler. Yeni bir sayfa açalım. Seçimi kazanan arkadaşlarımıza başarıları için her türlü desteği vereceğimizi, olumsuzluklarında ise en sert şekilde eleştireceğimizi deklare edip bu talihsizliği yenelim. Aksi halde bu yönetimin saltanatına, hukuksuzluklarına, başarısızlıklarına katlanmak zorunda kalacağız ki, bunu assubaylar hak etmiyor!
Saygılarımla.
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Yıllardır 'ön yargılar sonucu' tahakküme varacak derecede sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğrayan assubaylar, buna rağmen orduya ve ülkelerine sadakatini teri, kanı ve canı ile ispat etmiş, kurumuna saygısı gereği “kol kırılır yen içinde kalır” demiş ama, bu kez kanatlarının kırıldığını görmüştür!
Bu haksızlıkları içimize sindiremediğimiz için bu sitede "KRAL ÇIPLAK" diyerek yeni bir mücadele başlattık. Bu mücadelede bize rehberlik ve önderlik yapması gereken TEMAD yönetiminden de mucize beklemedik!
Maddi ve manevi desteğimizi her zaman sunduğumuz bu yönetimden tek isteğimiz; üyelerine saygı içinde şeffaf ve kararlı bir mücadele sürdürmeleriydi. Başarısızlık psikolojisi ile, uzattığımız eli tutmadıkları gibi mesnetsiz karalamalar, hakaretler, hâttâ ahlaksız iftiralarla bile yetinmeyip, eleştirilmelerini engellemek için hukuksuz ihraçlarla bizleri susturmayı denemiştir!
Bugüne kadar bir çok taşın yerinden oynamasını sağlayan çalışmalar yaptık. Bu mücadelenin miladı olan, kamuoyuna ve ilgililere assubayların haksızlıklar karşısında artık susmayacağını deklare eden ve büyük yankı uyandıran Sabah gazetesindeki ilanın metnini Site Yönetimi'miz, maddi desteğini de üyelerimiz sağladı. Bir bayrak yarışı olan mücadelemizde TEMAD yönetiminin bırakın desteğini, engellemelerini gördük. Bu yönetim, kendilerini değil bizleri düşünseydi 9 yılda bir tek başarı elde edemez miydi?
bu başarısız yönetim assubayların temsilcisi olabilir mi?
Şimdi bu yönetimden kurtulmak, TEMAD’ın yeniden yapılanması ve gerçek anlamda bir STK olması için elimize bir fırsat geçmiştir. Bu yönetimin değişmesini hepimiz istiyoruz. Bu şansı kullanamaz isek birliğimiz, mücadelemiz ve TEMAD tüzel kişiliği büyük yara alacaktır!
Bu mücadeleye nacizane olarak 40 yıldır kesintisiz katkı sağlamaya çalışan bir meslektaşınız olarak, bu yönetimin mutlaka değişmesi gerekliliğini ve sonradan mantar gibi ortaya çıkan gruplara itibar edilmemesini öneriyorum. Yönetime, Yeni Oluşum kesintisiz olarak 4 yıldır planları ve programları ile adaydır. Mevcut başarısız yönetimden kurtulmak için tek şansımızdır. Seçilmeleri halinde destekleyeceğiz ve başarılarını alkışlayacağız. Yanlışları halinde ise en acımasız şekilde eleştireceğiz!
“Bektaşi’ye tatması ve fikrini söylemesi için iki şişe şarap getirmişler. Bektaşi birinci şişeden bir yudum almış ve yüzünü ekşiterek 'ikinci şişedeki daha güzel' demiş; orada bulunanlar 'aman erenler, ikinci şişeyi tatmadınız. Nasıl ikinci şişe daha iyi dersiniz?' dediklerinde, 'yahu birinciden daha berbat olacak hali yok ki' “ yanıtını vermiş .
Seçilecek grubun Sn.Mustafa Erol yönetiminden daha başarısız olacaklarını sanmıyorum. Seçimlerin assubaylara hayırlar ve haksızlıklara çözüm getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum.
Saygıdeğer Arkadaşlarım
YİBB. Komutan'ının 3 yıl emir assubaylığını yaptım. Hakikaten saygıdeğer, zeki, önyargısız, adaletli, bilgili biri idi. Sanırım konsey tarafından bu yüzden emekli edildi.
İstanbul 1'nci ordu plan tatbikatına katılacaktık, mesajla kimlerin katılacağı ordu’ya bildirildi. O tarihlerde emir assubaylıklıkları yeni bir uygulama. Ayrıca kolordu komutanı seviyesinde birinin emir subayının assubay olduğunu tahmin etmedikleri için bana Kalender Orduevi'nde suit bir oda vermişler ama hazımsızlar! Benim başçavuş olduğumu görünce ertesi gün tamirat bahanesi ile odamı değiştirip arka taraftaki bir odada kalmamı istediler. Komutanımız buna şiddetle karşı çıktı. Kendisi ile konuyu tartışırken;
“Komutanım, biz ne tahsilimizi, ne müfredat programımızı, ne statümüzü ne de tipimizi kendimiz tayin ve tespit ediyoruz! 'Emir subayı astsubay olunca tekli kordon, subay olunca üçlü kordon taksın' diye kıyafet kararnamesini değiştirenler, 'astsubay olmak için lisans veya yüksek lisans mezunu olmalıdır' desinler, tipimiz hoşa gitmiyorsa da mülakatta istedikleri kriterleri uygulasınlar. Bu düşmanca tavır nedir?“
diye sormuştum. Komutan, ön yargılara karşı çaresizliğini dile getirmiş, benim gönlümü alacak birkaç söz söylemişti.
Evet bizim kanımızın rengi yeşil! Biz Türk ordusuna değil, Yunan ordusuna hizmet ediyoruz! Müşterek tatbikat için Türk ordusunda bulunuyoruz! Onun için mi bize ön yargılı bakılıyor? Bu nasıl bir zihniyettir? Şimdi size bu konuda çarpıcı bir örnek vermek istiyorum;
1964 yılında, ilk kez K.K. Asb. Snf. Hzl. Okulları lise seviyesine çıkarıldı. Ardından diğer kuvvetlerde de bu uygulamaya geçildi. Ama, MEB. Talim Terbiye Kurulu bizim lise ve muadili okul mezunu olduğumuzu, ancak 'bizlerin mücadelesi sonucunda' 1995 yılında kabul etti!
Bunun tek nedeni, bizlerin yüksekokula devam etmemizi engellemekti! Tüm engellere rağmen, bizler yüksekokulları bitirmeye başlayınca, derece terfi yapmamızı engellemek için bu kez zamanın Cumhurbaşkanı Anayasa mahkemesine dava açtı. Dava’da "assubayın emsali subaydır. Emsallerinin başlangıç derecesine bir derece ileve edilmesi Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır." gerekçesini ileriye sürerek maddenin tamımın iptalini talep etmişti.
Anayasa mahkemesi oyuna gelmedi. Maddenin tamamın değil sadece "üst derece verilir" ibaresini iptal etti . Bunun üzerine tüm yüksekokul mezunu assubaylar subaylarla birlikte aynı dereceden göreve başlamış kabul edildi. Hukukun guguk olduğu bir ülkede devreye bu kez AYİM girdi. “Assubayın emsali subay değil, 657 sayılı devlet memurları, kanunundaki genel idari hizmetler personelidir (yani büro memurları)" kararı ile bizleri mağdur etti.(Anayasa Mah.16.3.1976 gün 1976/15-AYİM 1.12.1978 gün ve 1978/572 sayılı kararları)
Bu durumda ya Cumhurbaşkanı yalan beyanla Anayasa mahkemesini yanılttı ya da AYİM hukuka aykırı karar verdi. İki ucu boklu değnek. Neresinden tutarsan tut !..
Sağduyu sahibi herkesin birleşeceği tek ortak nokta, EĞİTİMİN gerekliliğidir. "Yüksekokul mezunu assubayın ülke ve TSK'ya zararı mı olacak? Neden engelleniyor?" sorusuna tek yanıt; tahakküm duygusu ve üstün olma kompleksidir!...
Assubayların taleplerinden olan, okullarının lisans seviyesine çıkmasını engelleyip, fakülte mezunlarının assubay olmaları uygulamasına son vermekle yetinmeyip, kendi hesabına yüksekokul bitirmesine, yüksek lisans yapmasına engel olacaksınız ama, subayınıza gerektiğinde maaş ödeyerek 'hukuk mezunu assubaylar olduğu halde', 5 yıl maaşlı izin vererek, hukuk fakültesinde okumasını ardından da devlet desteği ile milyon dolarlara mâl olan bir sistemde yüksek lisans yapmasını sağlayacaksınız!...
Bu nasıl bir zihniyettir? Hiç kimse "yüksek lisans konularında verilen eğitim, assubayların görevleri ile ilgili değildir" gibi sığ bir mazeretin arkasına saklanmasın! Bizim vatanseverlik duygularımızı daha fazla istismar etmesin!
Demokrasinin olmazsa olmazı, adalet ve eşitliktir. Demokrat kimliği ön plana çıkan Sn.Genelkurmay Başkanı'mızın bu ve buna benzer önyargılı adaletsizlikleri önlemesini, TSK personeli arasındaki ayrımcılığı son vererek, sosyal adaleti gerçekleştirmesini diliyorum.
Saygılarımla.
Saygıdeğer Arkadaşlarım,
YİBB. Komutanının 3 yıl emir assubaylığını yaptım hakikaten saygıdeğer zeki,önyargısız,adaletli biri idi bu yüzden konsey tarafından emekli edildi.
İstanbul 1nci ordu plan tatbikatına katılacaktık mesajla kimlerin katılacağı ordu’ya bildirildi o tarihlerde emir assubaylıklıkları yeni bir uygulama ayrıca kolordu komutanı seviyesinde birinin emir subayının assubay oluğunu tahmin etmedikleri için bana Kalender orduevinde sült bir oda vermişler ama hazımsızlar benim başçavuş olduğumu görünce ertesi gün odada tamirat bahanesi ile odamı değiştirip arka tarafta bir odada kalmamı istediler.Komutanımız buna şiddetle karşı çıktı kendisi ile konuyu tartışırken “ Komutanım biz ne tahsilimizi,ne müfredat proğramlarımızı,ne statümüzü nede tipimizi kendimiz tayin ve tespit etmiyoruz emir subayı astsubay olunca tekli kordon subay olunca üçlü kordon taksın diye kıyafet kararnamesini değiştirenler astsubay olmak için lisans veya yüksek lisans mezunu olmalıdır desinler tipimiz hoşa gitmiyorsa mülakatta istedikleri kriterleri uygulasınlar bu düşmanca tavır nedir “diye sormuştum ; Komutan önyargılara karşı çaresizliğini dile getirmiş benim gönlümü alacak birkaç söz söylemişti.
Evet bizim kanımızın rengi yeşil biz Türk ordusuna değil Yunan ordusuna hizmet ediyoruz,müşterek tatbikat için Türk ordusunda bulunuyoruz onun içinmi bize önyargılı bakılıyor? Bu nasıl bir zihniyettir şimdi size bu konuda çarpıcı bir örnek vermek istiyorum:
1964 yılında ilk kez K.K. Asb.Snf.Hzl.Okulları lise seviyesine çıkarıldı ardından diğer kuvvetlerde uygulama yapıldı ama bizim lise ve muadili okul mezunu olduğumuzu MEB. Talim terbiye kurulu bizlerin mücadeleleri sonucu 1995 yılında kabul etti.
Bunun tek nedeni bizlerin yüksek okula devam etmemizi engellemekti, tüm engellere rağmen bizler yüksek okulları bitirmeye başlayınca bu kez derece terfii yapmamıza engellemek için zamanın Cumhurbaşkanı Anayasa mahkemesine dava açtı dava’da asubayın emsali subaydır üst derece verilmesine gerek yoktur gerekçesi ileriye sürülmüştü Anayasa mahkemesi oyuna gelmedi sadece üst derece verilir ibaresini çıkardı bunun üzerine tüm yük.ok.mezunu assubaylar subaylarla birlikte ayni dereceden göreve başlamış kabul edildi, hukukunu guguk olduğu bir ülkede bu kez devreye AYİM girdi “Assubayın emsali subay değil 657 sayılı devlet memurları kanunundaki genel idari hizmetler personelidir (Yani büro memurları) kararı ile bizleri mağdur etti;
Bu durumda ya Cumhurbaşkanı yalan beyanla Anayasa mahkemesini yanılttı yada AYİM hukuka aykırı karar verdi; İki ucu boklu değnek neresinden tutarsan tut !
Sağduyu sahibi herkesin birleşeceği tek ortak nokta EĞİTİMİN gerekliliğidir yüksek okul mezunu assubayın ülke ve TSK ya zararımı olacak neden engelleniyor? Sorusuna tek yanıt tahakküm duygusu ve üstünlük olma kompleksidir;
Hava Harp Okulunda bulunan HUTEN (Havacılık ve Uzay Teknolojileri Enstitüsü) bünyesinde milyon dolarlara mal olan uzaktan YÜKSEK LİSANS EĞİTİM sağlayan bir uygulama vardır . Burada hava kuvvetleri subayları ücretsiz görev yerinden ayrılmadan hatta mesailerini bu konuda harcayarak bilgisayarları başında yüksek lisans eğitimi yapmaktadırlar .Bu eğitimden sadece hava harp okulundaki subaylar değil neredeyse tüm hava kuvvetlerini kapsayacak 14 merkezde ve merkeze yakın birlik ve kurumlarda görevli subaylar yararlanmaktadır.
MAALESEF BU PROĞRAM SADECE SUBAYLARA AÇIKTIR ASSUBAYLAR YARARLANAMAZ.
Assubayların taleplerinden olan okullarının lisans seviyesine çıkmasını engelleyip fakülte mezunlarının astsubay olmaları uygulamasına son vermekle yetinmeyip kendi hesabını yüksek okul bitirmesine yüksek lisans yapmasına engel olacaksınız ama subayınıza gerektiğinde maaş ödeyerek (hukuk mezunu assubaylar olduğu halde) 5 yıl maaşlı izin vererek hukuk fakültesinde okumasını, ardından devlet desteği ile yüksek lisans yapmasını sağlıyacaksınız.
Bu nasıl bir zihniyettir? Hiç kimse yüksek lisans konularında verilen eğitimin assubayların görevleri ile ilgili değildir gibi sığ bir mazeretin arkasına saklanmasın; Bizim vatanseverlik duygularımızı daha fazla istismar etmesin;
Bu istismar, adaletsizlik ve eşitsizlik ordudaki sevgisizlik sarmaşığını hergeçen gün büyütmeğe devam edeceğinden hizmet verimliliği ve moral motivasyonunun yok olacağı bir ordu TSK düşmanlarının yıpratmasına gerek kalmadan korkarız yıpranacaktır;
Yeni genelkurmay başkanımızı bu ve benzeri adaletsiz uygulamalara son vermeye davet ediyorum.Saygılarımla
Saygıdeğer Arkadaşlarım,
Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir adalettir? Her kurum kendi personelini korur-kollarken milletin gözbebeği TSK, "211 sayılı yasada amirlerine personeli koruma görevi vermişken" kendi personelinin haklarını korumuyor! Adeta, TSK=Türk Subay Kuvvetleri olmuş! Bu durum, görevdeki personelin moral motivasyonunu olumsuz etkileyerek hizmet verimliliğini düşürürken, emekliler arasında da kuruma olan saygıyı azaltıp hukuka olan inancı erozyona uğratmıştır!
Onlarca sosyal ve ekonomik haksızlıklarımızdan birisini daha bilgilerinize sunuyorum. Haklı taleplerimizin mücadelesine destek vermek hepimizin görevi olmalıdır.
Saygılarımla.
Saygıdeğer meslektaşlarım, dostlarım;
Bayram günlerinin çocuksu şenliği yok artık yüreğimde. Yeni yıl ve bayram yaklaşırken heyecanla atmıyor yaşlı kalbim. Dün bir mektup aldım, babacığı Güneydoğu' da görevli beni Milliyet Blog taki yazılarımdan tanıdığını bildiren başçavuş meslekdaşımın küçük kızı sevgili Nehir' den. Mektubu fırtınalar kopardı yüreğimde. Evlatlarımdan, eşimden ayrı olduğum günleri yaşadım tekrar. Mektubunda özetle;
“Sevgili Ersen amcacığım,
Ben bu bayram ve yılbaşında sevinemiyorum. Babamla birlikte olamıyacağız. Ah keşke babam bizimle olabilseydi! O çok sevdiğim lila renkli kazağı bana alabilmesi için öpseydim onlarca kez o tombiş yanaklarından. Beni üzmek için değil de tekrar öpmem için “bütçemiz müsait değil” demesine rağmen bayram günü kazağı arkasına saklayıp "sürpriz" deseydi. Boğarcasına sarılsaydım boynuna öpücük yağmuruna tutsaydım onu. Babam süprizleri çok severdi. Yine sürpriz yaptı, hem de acı bir sürpriz! Bayramda yok! Bizi boynu bükük bıraktı.
Ersen amcacığım, ağaçlar da neden çiçek yok? Güller neden açmadı? Sakalar neden gelmedi çınar ağacına? Annem "kızım bayramlar hep ayni mevsimde gelmezler. Onun için çiçek açmıyor, bülbüller ötmüyor" dese de Babam yok diye bütün bunlar. Hasretine dayanamıyor minik yüreğim! Ansızın gelse onu gören bülbüllerde gelecek çınar ağacına biliyorum……ellerinden öpüyorum.”
Minik Nehir aldı sularına, götürdü beni farklı duyguların diyarına!
Bayramda, kaybettiklerinin yüreklerindeki ateşini mezar taşlarında söndürmeye çalışan şehit aileleri geldi aklıma. Bosna’ya, Afganistan’a, Lübnan’a, Irak’a, Kıbrıs’a, Güneydoğu’ya ve yurdumun tüm kışlalarına gittim, o cefakar ve fedakar meslektaşlarımızı, askerlerimizi alınlarından öpmek için.
Sevgili Nehir, aç küçücük ellerini gökyüzüne dua et. Güneş ısıtmasa da duaların ısıtsın babacığının yüreğini. Bakarsın, gökte uçan bir kırlangıç alır götürür selamını.
Sağlıkla, mutlulukla kutluyalım bayramın çoşkusunu ama Nehir'leri, saçının okşanmasını bekleyen yetimleri, öksüzleri, huzurevindeki yaşlılarımızı, bir bayram şekeri bile alamayanları getirelim aklımıza. Ziyaret edemesek bile, bir suçlu, bir ezik gönülden bir selam gönderelim, hatırlıyalım onları. Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, sosyal adaletin, eşitliğin gerçekleşeceği nice sağlıklı mutlu bayramlar dilerim.
Yukarıda ki yazımı ikinci kez yazıyorum ve değişen bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Güzeller güzeli şehidimin kızı Nehir şimdi ne yapıyor? Babacığını unutması mümkün değil de, acısı biraz olsun hafiflemiş midir?
O unutmadı ama bizler unuttuk! Cenaze töreninde O'nun bahar yeşili gözlerine bakmadan lepiska saçlarını okşayanlar da onları unuttular! Kendisine ulaşamadım. Belki de aldıkları üç kuruş şehit maaşı ile geçinemeyince büyükbabalarının yanına sığınma ihtiyacı hissetmişlerdir.
Kahrolası bilgisayarım çökünce adreslerde gitti. Kendilerine ulaşamıyorum. Adreslerine ulaşabilseydim İzmir’e davet edecek ya da eşimle bayramda ziyaretlerine gidecektik. Bizler ailelerimizle bayramı kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde yüreklerinde hüzün olan nice Nehir’lerin olduğunu biliyoruz. Onları unutmadığımızı, minnettarlığımızı ve sevgimizi sunabilmek için bayramda bir fırsatımız var.
Hep birlikte acıları ve sevinçleri paylaşmak üzere; SAĞLIKLI-MUTLU VE HUZURLU NİCE BAYRAMLAR DİLİYORUM. BAYRAMINIZ KUTLU, HER ŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN...
Görevi assubayları temsil etmek, sorunlarına çözüm bulmak olan TEMAD Gn.Merkezi ne yazık ki 9 yıldır bir tek sorunumuza çözüm getirmediği gibi, özverili assubay sevdalısı arkadaşlarımızın bu konuda yaptıkları çalışmaları ise 'hangi amaca hizmet ediyorlarsa!' hep engelleme yolunu seçmiştir.
Bizler siteler kurup her platformda haksızlıklarımızı dile getirirken kendimizi tatmin etmeyi düşünmedik. Sizlerin ödeneği, sekreteri, binası, gayrimenkul kiraları, ticari faaliyet kârları ve aidat gelirleri ile yapmadığınızı, biz yaparken bu mücadele için torunlarımızın harçlıklarını harcamaktan onur duyduk!..
Ama, bizim sorgulamamızdan rahatsızlık duyan komutana "arkadaşlarımız gerçek dışı birşey yazmıyor, haklarını talep ediyorlar. Haksızlıkların son bulmasını sağlayın, yazmasınlar" demek yerine "ONLAR BİZDEN DEĞİLDİR KOMUTANIM" diyen!...
"Haklarımızı hukukta arayalım kampanyası"na köstek olan!...
"Hukuki girişimleri birlikte yürütelim" diyen Sn.İsmail TURAN'a "kırıkçı-çıkıkçı" yakıştırması yapan!...
Assubayların derecesinden kademesinden bîhaber olup, 9 yıldır temsil ettiği assubaylara bir tek kazanım sağlamayan!...
Başbakanlık, Genelkurmay, MSB, TBMM, Kuvvet Komutanlıkları'na yaptığımız dilekçe-faks-mail kampanyalarına ve yapılan diğer çalışmalara katılmayıp, engelleyen ama sonuçlarını sahiplenen!...
Sesimizi duyurmak için 320 km. yürüyen Sn.Tuncer KÜÇÜK'ün "Onur Yürüyüşü"nü "siz organize edin maddi gereksinimi biz karşılayalım" teklifimizi yanıtsız bırakıp mesnetsiz iftiralar ve dedikodularla yürüyüşü engellemeye çalışan!...
"Salt miting 24 saat sonra unutulur. Miting sonrası eş zamanlı eylemler yapılmazsa, mitinge katılmamızın anlamı olmayacak" diyenleri ve assubay sevdalılarını hukuksuzca ihraç eden!...
Meslektaşlarını oyalamak için arkadaşı milletvekiline "çakma!" önergeler verdirip umutlarımızı istismar eden!...
Sesimizi, haksızlıklarımızı 100 TEMAD şubesi kadar duyuran cesur yürek Sn.Umur TALU, "Genelkurmay akredite listesinde yok" diye bir nezaket ziyareti ile minnettarlığımızı sunmaya cesaret edemeyen!...
Daha onlarca olumsuzluk ve kişiselliklerin mimarı bu yönetim değilmiş gibi;
"Kelin merhemi olsa başına sürermiş!" Bugüne kadar hangi eleştiriyi, öneriyi dikkate aldınız, hangi çalışmayı genelin görüşünü alarak yaptınız?
AİHM'ne açtığınız OYAK davasını yok etme pahasına, genel sekreterinizi OYAK Aslan Çimento'ya Denetim Kurulu Üyesi olarak atanmasını sağlarken!
Kasım ayında eylem kararı alıp 'muhaliflerin sayesinde haberdar olduğunuz' WVF toplantısı için PARİS seyahati çıkınca, eylemi unutup genelkurmaya meslekdaşlarımızın mitingte duyurdukları sesimize yanıt vermediniz bu nedenle bu geziyi protesto ederek katılmıyoruz deme yürekliliği yerine PARİS'e turistik seyahate koşarken !...
Seçimler öncesi "gelin siyasi partilere bir deklarasyon hazırlayın bizler de destek verelim" teklifimizi ve "adayları siz seçin biz partilerden kontenjan alacağız" sözünüzü unutup TEMAD hukuk komisyonu başkanını aday adayı yaparak refüze olup assubayların siyasi gücünü bozuk para gibi harcarken!...
Her vesile ile assubaylar hakkında olumsuz haberler yapan basını bilgilendirmek yerine, ergenekon sanığı müstafi yüzbaşıya destek için TESUD ile el ele basın toplantıları yaparken...
Bize ençok destek veren MHP merkezine yine TESUD istedi diye siyah çelenk koyarken...
Hangi amaçla hangi şubenin ve üyelerinizin, delegelerinizin görüşünü düşüncesini aldınız?
Şimdi kalkmışsınız, bu arkadaşlarımızı suçlayıp, yıllardır erozyona uğrattığınız birliğimizin faturasını bu arkadaşlara mâl ederek bölünmeden, güç kaybından bahsediyorsunuz!
"Buyrun, yüreğiniz yetiyorsa siz yapın biz destek verelim" diyeceğim ama 9 yıldır yapmadıklarınız sizin referansınızdır!
Bu toplumun artık dayanacak gücü, 9 yıldır bir tek başarısı olmayan yönetimin masallarına ayıracak zamanı kalmamıştır.
Tek kelime ile; ÖZRÜNÜZ KABAHATİNİZDEN BÜYÜKTÜR.