Yıl 1953 4 Nisan gecesi saat 02.15 sıralarında Ege’deki tatbikattan dönen Dumlupınar denizaltısı Çanakkale boğazı Nara burnunda İsveç bandıralı bir şilep ile çarpışarak boğazın soğuk ve derin sularına gömüldü; Battı şamandırasındaki telefonla kurulan irtibat’ta Başçavuş Selami Özben denizaltı ile ilgili bilgiler verdi kendilerine kurtarma çalışmalarının devam edeceğini bildirdiler onlar metanetli idiler ve son sözleri VATAN SAĞOLSUN oldu ; hiçbir değerin geri getiremiyeceği canlarını feda eden bu kahraman mesleğin mensuplarına birkez daha saygı ve rahmet dileklerimizi iletirken bu kadar ağır görev kolları ve sorumlulukları olan assubayları önyargı ile büro memuru statüsünde gören zihniyeti birkez daha kınıyoruz. Bu konu ile ilgili onbinlerce okura ulaşan Ersen Gürpınar'ın Milliyet Blogtaki iki yazısını okumanızı öneriyoruz.
http://blog.milliyet.com.tr/dumlupinar-denizalti-faciasi/Blog/?BlogNo=33742
http://blog.milliyet.com.tr/hazin-bir-ask-hikayesi/Blog/?BlogNo=171275
EŞİT’LİK
NEDİR ACABA?EŞİT ORTAMLARDA,
EŞİT GAYRETLERİNİ SARFEDENLERİN.
TARAFLI, KAYIRMACI, ZİHNİYETLE OLMAMALI
SOSYAL VE EKONOMİK OLANAKLARIN
PAYLAŞTIRILMASI,
DAĞILIMI, DAĞITIMI,
YÖNETMENİN, YÖNETİLMENİN SONUÇLARI.
EŞİT OLMALIDIR,
HAKKANİYET ARANDIĞINDA.BU OLGULARA SOSYAL TESİSLERDE, MAAŞLARDA,
MAAŞLARA YAPIŞTIRILAN TAZMİNAT ADI ALTINDAKİ,
YANLI ÖDEMELER DE ÇOK UYULMADIĞI BELİRGİNDİR.
GÖREBİLMEK, GÖRMEK OLASIDIR.
FARKLI ÖZEL DİKKATE, BAKIŞA,
GEREK YOKTUR,
AYRICALIKLI ORTAMDA,
BU GÜN.HİZMET ORTAMINDA, ZİMMET YÜKÜNÜ TAŞIMAYAN,
SORUMLULUĞUNU YÜKLENMEMİŞ KİŞİ,
BU YÜKÜN AĞIRLIĞINI BİLEMEZ.
VE ÖĞRETİLMEMİŞTİR ONA YÜKÜN AĞIRLIKLI TARAFI.
HİZMETİN İÇERİĞİNİ BİLEBİLMEK İÇİN,
FİİLEN SORUMLULUĞUNU YÜKLENMEK GEREKİR.
ELİNDE BLOKNOTLA DOLAŞMAK,
HER OLGUYU BİLİYOR ANLAMINA DA GELMEZ ELBETTE.AYRICALIKLI YAKLAŞIMLAR:
TOPLUMLARI İÇTENSİZLİĞE, DIŞLANMIŞLIĞA,
GÜVENSİZLİK DUYGULARINA İTELEMEKTEDİR.
OLUMSUZLUĞA,
GÖTÜRMEKTEN BAŞKACA BİR İŞE YARAMAZ.
GERÇEKÇİ DEĞİLDİR.ÇÜNKÜ HERKES EĞİTİMLİDİR,
ÇAĞDAŞ OLGULARINDA.
HERKES HERŞEYİ GÖRMEKTEDİR,
AYIRT EDEBİLME OLGUSUNDADIR.BİLİNÇLENMİŞTİR TOPLUM.
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER…
BELLİ BİR GEÇERLİLİĞİ VARDIR BELKİ.
AMA, NE ZAMANA KADAR?
ÜLKENİN ÇAĞDAŞLIK İLERLEMESİN DE,
BÖYLE GİTMELİDİR, GİDECEKTİR
OLGUSU.YAŞAM İÇİNDE GERÇEKÇİ DEĞİLDİR,
ZORLAYICI YASALAR ÜRETİP, ALIŞILMIŞIN KORUMASIN DA
BÖYLE GÖTÜRÜLECEKTİR,
DEVRİNİN, ANLAYIŞININ KAPANMA ZAMANI GELMİŞ OLMALIDIR
ASLINDA.ÖZELLİKLE;
EŞİT SÜRELİ OKUL BİTİRENLER, EĞİTİMLİLER ARASINDA,
KAYIRMANIN,
HAKSIZ, HAKLANDIRMANIN
OLUMSUZ SONUÇLARINI,
İTELENDİĞİNİ, ÖTELENDİĞİNİ HİSSEDENLER,
GERÇEĞİ GÖREBİLMEKTELER.ÇAĞDAŞ ORTAMLARDA,
HAKSIZLIKLARIN NEDENLERİNİ ARAMAKTADIRLAR.
VE ANLAMSIZ OLDUĞUNUN, ÇAĞDAŞ OLMADIĞININ FARKINDALAR.
HAKLARININ, NEREDE BAŞLAYIP,
NEREDE BİTTİĞİNİ ÖĞRENMİŞLERDİR.
DÜŞÜK STATÜDE KALMA ZORUNDA BIRAKILANLAR,
BİLİNÇLENMİŞTİR KİŞİLER.ZORLAYICI KURALLARI, HUKUK EĞİTİMİ ALMAMIŞ KURULLARLA,
KULLANARAK KENDİ İDEALİNİ,
ZORLAYARAK YAPTIRIMLARLA, ALIŞILMIŞI GÖTÜRMEK
KENDİNE AİT OLMAYAN FİİLİ
AST KADEMEDE Kİ OLANLARIN HİZMET VERİLERİNİ KULLANMAK,
EMEKLERİ İLE ÜRETİLEN HİZMET VERİLERİNİ, GAYRETLERİNİ
PAYE’ YE DÖNÜŞTÜRMEK, ÇAĞDAŞ DEĞİLDİR.
HAKSIZLIKTIR.HİZMETTE VE SORUMLULUKTA
PAYLAŞIMI ESASTIR.
KENDİ GAYRETİ İLE ÜRETİMİN, ÜRETMENİN KIVANCI,
FARKLIDIR ELBETTE
MUTLULUKTUR.
ÖĞÜNÇ DOLU BİR OLGUDURMEHMET KAYALI
Muhterem Arkadaşlarım,
Eleştirmen-2 sayfasında 20.03.2014 öğleden sonra
kendilerince başarı olarak niteledikleri bir haber okudum.
Genelkurmay Sayın İkinci Başkanı ile görüşme yapıldı, içerikli.
İnternette yayım bilgilerine göre görüşmeye katılanlar;
Sayın Cavit Kayıkçı,
Sayın Bülent Civan
isimli arkadaşlarımızın katılımlı olduğu,
yine yayım içeriğinde
ve Temad önderliğinde 15.03.2014 tarihinde, ölüm orucu sonuçlandırılıp
Anıtkabir’e bir yürüyüş düzenlendiği,
etkili olduğu ve katılımın 100.000 arkadaşımız civarında olduğu söyleniyor.
Bu, ancak emniyetin tespitlerinde. Kesin katılımın bilindiğini varsayalım.
Bu yürüyüşlerin,
ölüm oruçlarının, yapılmalarının nedeni,
verilmesi istenilen hakları talep etmektir.
Katılımlar, itibar ve hak mücadelesidir.
- Her yerde, her olguda, Temad öndedir. Önder olmuştur.
Temad hata yapmamıştır.
Yapılmasına da izin vermemiştir.
Yasal haklarını kullanmıştır.
Toplumumuz Temad’ın yönetim olgularına dolu dolu katkıda bulunmuştur.
İtaat etmişlerdir.
Kazanımları,
astsubaylara sağladığı itibar, gayretleri ve emeklerinin sonucu hak ettikleridir.
“Bu iki arkadaşımız dışında!”
Temad üyelerinin hak ettikleri, kazanım haline dönüşmesi için yapılan faaliyetler,
bu kadar eziyetlere, yolculuklara, uykusuzluklara, ekonomik kayıplara, üyelerinin özverilerine
dayalı Temad önderliğinde yapılmıştır.
Ve sorumluluk Temad yönetiminindir.
Ve başarılıdır.
Ve astsubaylarında var olduğu, kamuoyuna ve haklarımızı vermekle yükümlü yetkililere,
resmi kuruluşlara mesaj olarak ulaştığı, olgular ve sonuçları içinde
filizleri görülmüş olasılıktadır.
Şimdi sıra soru sorma olgularında.
Tüm bu oluşumlar, sonucu kazanılan itibar Temad’ındır.
Ve yasal temsilcimiz 65.ooo üyenin arkaladığı, destek verdiği,
haklarımızın korunma olgusu Temad güvencesinde iken,
ve arkasında 65.000 üyeli toplum desteği varken,
internet sitesinde yayınladıkları bilgiye göre,
- bu iki arkadaşımız, hangi sıfatla görüşme hakkını kendilerinde görmüşlerdir? Bunların arkasında kendilerinden başka kim vardır, açıklamalılar.
Bunlardan birinin daha evvel verdiği zarar unutulmamıştır, bilinmektedir!
Senden zaten fayda beklenmemekte.
İstesen de zaten faydalı olamazsın tek başına.
Toplumumuza yapabileceğin en büyük fayda zarar vermemendir.
Hakkın olmayanı hak olarak kullanmamandır.
Böyle bir hakkı kullanım güvencelerinin olup olmadığını düşündüler mi acaba?
Görüştükleri konular hakkında Temad’a bilgi verdiler mi acaba?
Temadın kazandığı itibarı kendilerine paye yapıp,
Temad’ı kenara iteleme hakları olmamalı.
Tek temsilci Temad iken,
bu bir ikilem yaratmadır.
Bu değerli arkadaşlarımız,
af edilemez.
Öğünmeyi bırakıp,
hemen Temad’dan özür dilemeliler.
Ve görüşme sonuçlarını Temad’a aktarmalılar.
Bu hak edilmeyen cesareti kullanmaları kabul edilemez.
Ben üyeyim
Ben, hakkım varsa af etmiyorum.
Gücümü temad üyeliğimden alıyorum.
Olumlu hiç bir yanı yoktur, görmüyorum.
Toplum gücünü yitirdi de sana mı kaldı?
Neresinden bakarsan bak Temad’ın kazanımlarını kullanımdır bu yapılan.
Ve ikilem yaratma, bölme gayretinden başkaca bir şey değildir.
Haklar çok sesli değil,
tek sesli aranırsa sonuç olumlu olur.
Çok sesliliğin içeriğinde karmaşa vardır.
Burada Temad’ ın tek temsilci olduğunu önce arkadaşlarım kendileri bilmelidirler.
Ciddi ortamlarda, olgularda arkadaşlarım hata yapamazlar,
yapmamalılar.
Böyle bir hata yapma lüksleri yoktur.
Beni temsil edemezler.
Daha evvel kendi kendiliklerinden görüşme yapan iki arkadaşı da kınıyorum.
Oluşan mutlu sonuçlara gidişe
önüne gelen tuz atarsa, bunun adı turşu olur.
Muhatabın temad olduğu herkes tarafından iyi bilinmelidir.
Ben Temad üyesiyim.
Faydalı olma niyetleri varsa:
aday olurlar.
Öne geçebilirlerse ve toplum onay verirse,
toplum onlara onay vermediği sürece toplum adına temsil yetkisi kullanamazlar.
Benim ve toplumumun temsilcisi
Temad’dır.
Önce bu iyi biline.
Tek temsilci Temad’dır
Bu asla unutulmamalıdır.
Mehmet KAYALI
ADAMIN BİRİ, ÇOK GÜÇLÜ İDİ.
AMA, HAK EDENLERİN HAKLARINI GÖRMEZDEN GELİR İDİ.
DUYARSIZDI GENELDE
KİMSEYE SADAKA VERMEZ, DİLENCİLERİ YANINDAN KOVARDI.
KISACA, KESESİ VE KENDİ GÜÇLÜ, YÜREĞİ FAKİR BİR ADAMDI.
BİR GÜN, KASABANIN PAZARIYDI.
HAVA DA HAYLİ SOĞUKTU, FAKİR FUKARA TOPLANMIŞLAR,
AÇLIK GREVİ BENZERİNDE,
ÖLÜM ORUCUNDA İDİLER.
DERTLERİNİ ANLATABİLME ADINA.
ÇARESİZLİKLER İÇİNDE.
GIDALARI SADECE SU İDİ.
AÇLIK BU YA SOFULUĞU BOZDURUR DERLER HANİ.
ALLAH RIZASI İÇİN UĞRADIKLARI HAKSIZLIKLARI GİDERMEK İSTEDİLER.
VELİNİMETLERİNDEN,
BİR BARDAK AYRAN PARASI,
İSTER OLDULAR.
İÇİMİZ YANIYOR DİYE SIZLANMAKTA İDİLER.
DİYE ÇIKIŞIR.
VE GÜÇLÜ YİNE REDDECEKTİ.
FAKAT ETRAFINDAKİ İNSANLARIN, ONA TEDİRGİN MUHTAÇ BAKIŞLARINI FARK EDİNCE.
CEBİNDEN BİR 100.TL. ÇIKARDI.
FAKİRLER HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN
DÜKKANA YÖNELDİ, BUZ GİBİ AYRANINI İÇTİLER.
SONRA O GÜÇLÜ ADAM İÇİN AĞIZLARINDAN DUALAR DÖKÜLDÜ.
GÜÇLÜ ADAM.
AYNI GECE RÜYASINDA, KENDİNİ CENNETTE GÖRDÜ.
ŞÖYLE Kİ GENİŞ BİR YEŞİLLİK. VE HER TARAFTA……
BERRAK SULAR AKIYORDU.
FAKAT O KADAR DOLAŞTIĞI HALDE YİYECEK BİR ŞEY BULAMADI.
ELİNİ ŞAPLATTI BİR MELEK ONUN YANINA GELDİ.
DEDİ MELEK.
BİRKAÇ DADİKA SONRA ADAMIN ÖNÜNE BİR GÜMÜŞ TEPSİ GETİRİLDİ.
İÇİNDE BİR BARDAK AYRAN.
GÜÇLÜ ADAM ŞAŞKIN, ŞAŞKIN SORDU;
MELEK SAKİN BİR ŞEKİLDE,ADAMLA KONUŞTU;
ADAM ŞAŞKIN.
DİYE SORDU.
MELEK’İN VERDİĞİ “EVET“ CEVABINDAN SONRA DA UYKUDAN UYANDI.
SAYIN ATEŞOĞLU’NA TEŞEKKÜRLER.
MEHMET KAYALI
Mehmet Ali'yi Kanderesi mevkiinde o çokça sözünü ettiği büklerinde gördüm en son. Gülnar'dan geliyordum. Tahta köprüye gelmeden, çeşme başında oynayan bir çocuk ilişti gözüme. Yanına vardım ve laf olsun diye adını sordum! M. Ali olduğunu söyledi. Fakat bana bakmıyor, bir şeylerle uğraşıyordu. Baktım ki, dere kenarından kestiği ağı "zakkumları" kavlatmış "ağaç kısmını dışındaki kabuktan ayırma işlemi" elde ettiği kabukları bahçe hortumu haline getirmeye çalışıyor. Beraberce onları ucu ucuna uladık ve 20 metrelik kadar bir hortum meydana geldi. Zira çeşme Gülnar şosesinin bir yanında, bük diğer yanındaydı. Hortumu çeşmeden büke geçecek şekilde uzattık ama çeşmede bir kurna yok ki! Kocaman bir demir boru uzatıvermişler, su akıyor. Oraya da bir düzenek gerekiyor.
Neticede onu da kızıl kabuktan güzelce yaptık. Dışını demir boruya, içini de hortuma uydurduk. Ağaç destekler ve kestel "bir ceşit ip" ile bağladık. Suyu büke aktardık ama sorun bitmiyordu. Şimdi de çeşmenin suyu fazla, bizim hortum dar geldi. Tekrar kızıl kabuktan bir delik açtık ve suyun bir kısmını boşa aldık. Hortum sabitlendi ve su avluya akmaya başladı.
Mehmet Ali'ye baktım, çok sevindi. Yanakları top-top olmuştu. Gözlerinin içi gülüyor, gururlanıyordu. Ben de onun bu kadar sevinmiş olmasına bir nebze de yardımcı olduğum için çok sevinmiş ve kendimi mutlu hissetmiştim.
Birkaç ay önce M.Ali faceden yine büklerine yakın bir dağın resmini paylaşmış. Bende yorum yaptım ve bana "benim o köyde dayım var, ismide .........." diye yazdı. Cevaben "ben o adamın oğluyum" dedim ve "seni bildim. Aynı dayıma benziyorsun ama bir ön adın olduğunu bilmiyordum" şeklinde yazdı. Gerçekten benim bir ön adım olduğunu bilmeyen çok akraba ve arkadaşım var.
M. Ali ile çok kısa yazışmamıza rağmen, çok şey paylaştık. Gün oldu hüzünlendik, gün oldu güldük. Birbirimize sözler verdik, mutlaka buluşma adına ama olmadı.
Olmadı be Mehmet Ali KILINÇ !!!.....
Mucadeleci kişiliğine güvenmiştim. "O suyu oradan oraya taşımayı başaran M. Ali geri dönmeyi başarır" dedim ama olmadı!
Geride bıraktığın kederli ailen başta olmak üzere tüm sevenlerine, yol arkadaşlarına sabırlar dilerim.
Allah'ın Rahmet ve mağfireti üzerine olsun.
Allahım seni kevser cennetine, firdevs cennetine, naim cennetine yerleştiriversin inşallah. Kabrin nur, mekanın cennet olsun.
Ali Doğan Yüceloğlu
Tufan böyle oluşur.
Sel böyle gelir.
Bu insan tsunamisidir.
Uyuyan bir devi uyandırırsaniz onun neye benzediğini görmüş olursunuz.
Assubaylar geldi mi işte böyle gelir.
Zincirlerini kırarak.
Devrani ve gök kubbeyi yıkarak.
Mazlum adalete uyanınca sesi de böyle gelir.
Vücudu hikmeti de.
Ruhu da.
Abdi İpekçi taşmıştır.
Yollar taşmıştır.
Anıtkabir ayağa kalkmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk kabrinde doğrulmuştur.
Gerçek ordusunu, Mehmedini kucaklamıştır.
Dün o malum medya gördüğüne inanamasa da , ağzı açık kalsa da, yazamasa da, yayımlayamasa da;
Yalakalığından utanmıştır.
Basın adına isminden, varlığından yüzü kızarmıştır.
İkaz ve uyarılara aldırış dahi etmeden;
Binlerce muvazzaf kardeşimiz eş ve çocukları ile davası ve abileri ile buluşmuş,
Temad la kucaklaşmıştır.
Bu dernek artık bir davanın ruhunda tüm toplumu ile en büyük güçle sımsıkı bütünleşmiştir.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanmıştır.
Onbinlerce vatansever, hak ve emeği adına hükümete kafa tutmuştur. Gözdaği vermiştir.
Genel Başkanınca ifade edilemese de;
Tüm seçimlerde assubaylardan Sana da Çankaya ya da oy yok demiştir.
Genelkurmaya;
“Bu ordunun %65 i bizler geldik, buradayız. Ya siz neredesiniz?“ demiştir.
Hükümete ve Genelkurmaya en büyük uyarısını yapmıştır.
“Bundan sonra olacaklardan siz sorumlusunuz“ mesaji Anitkabir'den verilmiştir.
“Bu toplum artık o bildik yalanla susturulamaz, avutulamaz. İçeriden yıkılamaz.“ uyarısı önlerine konmuştur.
İktidar bir milyon oyu yitirmiştir. Artık Temad'ı ve assubayları da karşısına almıştır.
Bu toplumdan bu anlayışa zinhar destek ve sempati artık asla duyulmayacaktır.
Bu anlamda her kim bir siyasi hesap peşinde olur ise bu öfkeli kitle yakasına yapışacak, hesabını soracaktır.
Hiç bir assubayın oyu bu iktidarın hanesine yazılmayacaktır.
Hiç kimse bu iktidara hiç bir sebeple oynamayacaktır. İkbal gütmeyecektir.
Bundan sonrası hem demokrasi hem de ekmek davasıdır.
Hem cumhuriyet hem de assubaylara dair ayırımcılığa son kavgasıdır.
O taşınan onbinlerce Türk Bayrağının bir anlamı ve mesajı vardır.
Hiç bir güç böylesi bir görüntüyü bu güne kadar verememiştir.
Temad artık;
Yıkılamaz bir güçtür, kudrettir.
Herkesin ve her kurumun resmen artık muhatabıdır.
TSK nın % 65 nin resmi temsilcisidir.
Artık TSK nın yavru vatanıdır, Kıbrıs'ıdır.
Bu gerçek dün en büyük güçle tescillenmiştir.
Tezahür etmiştir.
Dahasi ve sonrası hedef;
İktidar ve bugünkü Genelkurmay anlayışı ve tavrının bu gerçeğe göre değişmesidir.
Bu mevcut anlayışlar artık bitmelidir. Bitecektir.
Bu toplumu durdurmaya bu dünyada kimsenin gücü yetmeyecektir.
Dün adına,
Genel Başkanımıza, Genel Merkezimize, il ve ilçe Başkanlarımıza, teşkilatlarımıza, dava insanlarımıza, dışarıdaki gönül dostlarımıza, vefalılarımıza, dürüstçe gerçekleri gören tüm subaylarımıza, emeklilerine, yürekten destek veren ve parlamentoda ellerinden geleni yapan tüm muhalefet partilerimize, tüm katılanlara, o asil kahramanlara yani kadınlara, annelere, eşlere, o yaşına aldırmayan büyük çınarlarımıza;
Yürekten kocaman, selamlar olsun.
Bu davaya, bu insanlık kavgasina kalem tutan tüm kalplere sevgiler olsun.
Yeter ki bu onbinler nereye istenirse gitsin orada olsun.
Bu toplumun engeller diye bir korku ve endişesi yoktur.
Her yere daha da büyüyerek akacaktır.
Bu dava kutsaldır. Bu çileli ve fakir yüzler elbet çok yakındır, gülecektir.
Hak ve adalet önümüze konacaktır.
Çalınan lokmamız ve rızkımız geri verilecektir.
Yeter ki inanalım.
Yeter ki bir olalım, diri olalım.
Ta en dibinden, en içinden, en katmerlisinden;
Kocaman bir kıt a gibi
Kocaman bir teşekkür benden; Ulu Temad Ailesine.
Ne mutlu o dünü; gidip te yaşayana ve görene.
Saygılarımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
E. Kara Assubayı
GSM : 05432734502
Sevgili Adnan Kardeşim.
Sabah kalktım. Makineyi açtım (bilgisayarı) ve karşımda adnan fuat özdemir var……
Yazıları var...
15 mart cumartesi.
önemli bir gün astsubaylar için.
bu bir, uyanış.
yıllardır verilmeyen haklarımızı vermeyenlerin.
yüzlerine karşı haykırma günü, olacak.
15 mart 2014
Her zaman olduğu gibi bugün yine, 'astsubay hakları konusunda ne var ve yok?'
merakı içinde,
senin yazıların ve diğer kendini adamış kahramanlar, lider konumunda arkadaşların,
makalelerini okuma alışkanığı edindim,
kendi kendime.
Mesaj alındı, verildi ve mesaj gününde değiliz artık.
Gerçekçi olmak gerek.
Gerçeklerin peşindeyiz.
Ölüm oruçlarına yatarak.
Haklarımızı vermeyenleri Atamıza şikayet etmek için.
15.mart.2014 günü Aslanlı Yol'dayız.
Çare bu bizim için.
Dualar, yalvarışlar kar etmeyince.
Mesajlaşma zamanı değil elbette.
Çağdaş ortamdayız, zamanındayız.
İnsan Hakları diye kavramlar var.
Birleşmiş Miletler, Avrupa İnsan Hakları bildirgeleri görmezden gelinemez ortamındayız.
Devletimizin altına imzalar koyduğu uluslararsası belgelerde..
Zaman kavramı yetersiz olunca.
Ölüm oruçlarına, terkedilme, ortamında.
Bunun karşılığında, gerçekçi söylemler beklenmekte.
Kaloriferli bürolarda oturupta tüm tazminatlara.
"Bu benim hakkım"
derken düşünmek gerekir, esas hizmete, ağırlığını koyan,
üretenlerin de hak ettilerinin verilmesi günündeyiz.
Sosyal haklardan eşit faydalanma beklenmekte.
Haklar, şunlardır. Şu haklar verilmelidir. İçeriğinde
kabahat, bizlerin değil.
Okumayı, bilinçlenmeyi öğrettiniz astsubaylara.
Haklarını vermeyip de,
ölüm oruçlarına terkettiniz onları.
1965 yılında üniversite mezunu, 12 yıllık meslek deneyimi olan donanımlının başına getirip iki yıllık yeni mezun harbiyeli teğmeni amir yaptınız.
Oysa, hizmetin içeriği asayiş hizmetleri.
Jandarmalık.
Haklarını vermediniz.
Bugün lise mezununa "albay" deyip ve iki yıllık harbiyeli ye,
"unvan" deyip 2,5 kat maaş ödediniz.
Ödüyorsunuz.
Eğitilmişlik belgeleri, lisanslar, kariyerler görmezden gelinerek,
bürolarda çalışanlara değişik isimlerle 6 tane tazminat verdiniz.
Veriyorsunuz.
Hizmetin ağırını yüklenmiş olanlar da seyir ediyor.
Bende bunları çiçeklere benzettim.
Hizmetlerin ağırlığını taşıyanla,
Elinde bloknotu olanların arasına.
Ücret yönünden uçururum var.
Ünvanlı emeklilere 5000 cıvarı,
Ünvansız emeklilere 1400.
Oysa hizmet ortamı aynı.
Gelde çık işin içinden.
Çare ölüm oruçları ile sesini duyurabilmekte.
Ve Sayın Bakanımın yanıtı;
"mesaj alınmıştır."
Sayın Bakanım,
Saygılarımı sunarım.
Mehmet KAYALI
Hani tazminatlar, diye bir olgu var.
Bilirsiniz.
Hani tefrişli ortamlarda, kaloriferli makamlarda bulunup da,
Sadece fikir üreten.
Zimmetle, yük taşımakla, sorumlulukla, hiç ilgisi olmayan.
Ağır hizmet yükü taşıma olgusu öğretilmemiş,
Ama üst düzey tazminatların maaşlarına yapıştırıldığı,
Huzur hakları olan tazminatlar var hani.
Devlet memurları vardır.
Alt statüde,
Adı, "bilerek girdin" diye tanımlanan.
Hizmetler için var olan "hizmet için varsın sen" denilen
Her iş verilir de, yetki verilmeyen hani.
Devlet hizmetlerinde olduğu yerde sayan,
30 senelik, deneyimli, donanımlı ile yeni mezunun eşit sayıldığı.
Eğitimlinin eğitimsizin aynı terazide tartıldığı.
Aralarında fark oluşmasına izin verilmediği hani.
İleri karakol olarak görevlendirilmiş hani,
Kelle koltukta.
Şehadet mertebesine daha yakın ortamlarda,
Görev yapmayı sevdiğini söyleyenler.
Zimmet gibi, yükün en ağırlığını taşıyıp da,
"ıııh" demeyenler hani.
Sızlayan, geçim sıkıntısı içinde, inim inim inleyen emeklileri var.
Tazminatlara uzaktan bakanlar var hani.
Çareyi ölüm oruçlarında arayanlar var hani.
Düşündüm Onları.
“Ben de onlardan biriyim hani.”
37 sene önce emekli olmuşlardan biri,
1965 yılında üniversite lisanslı, iki yıllık albayla eşit maaş alırken, bugün maaşım onun 1/2.5 olan biri.
İntibakı 7/1 başlayıp bugün gerilere düşen biri hani.
İşte bu ödentileri, hak edip de alamayanlar biri adına.
Tazminatların daha da sevecen hale gelmeleri için.
Yaşam ortamını bir çiçek bahçesine benzetip.
Orada, dolaşır varsaydım kendimi.
Farklı çiçekler ortamında yaşadığınızı düşünün, varsayın kendinizi.
Tazminatları çiçeklere benzettim.
Çiçek isimleri ile anılmasını isterim onların.
Daha sevecen kılar diye,
İsimlendirilmesi hoş olur diye düşündüm.
Ve sizlere minicik bir buket hazırlamaktı niyetim.
Örneğin;
Görev tazminatının adı “gül” olsun.
Güllerle bezenmiş bir tazminat daha sevecen olur.
Temsil tazminatının adının da “taflan” olmasına ne dersiniz?
O güzel, içe sinen kokusu ile bahçeleri çevreleyen.
Güzeller güzeli minik beyaz çiçekleri ile ne hoş değil mi?
Makam tazminatının adını da “menekşe” koyalım.
Mor çiçekleri kendine özel kokusu ile ilk baharın müjdecisi olsun.
Kadrosuzluk tazminatı için uygun olan “karanfil” olmalı geçici ismi.
Bukle, bukle şekilli, ebruli renkleri, buram, buram kokulu rahatlatan hali ile.
Komutanlık tazminatının ismine “kasımpatı “ uygun değil mi?
Bahçelerimizi süsleyen son baharda kışın başlangını haberleyen kasımpatı değil mi?
Pekiiii, bir de komkarsu diye bir özel var, onun adı da “kına çiçeği” olsun.
Hani mutlu günlerde, süslenme gayesi ile ele yakılan, kına var ya.
Onun renginde.
Farklı bir güzellikde her rengi olan bir çiçektir, kına kına.
Hani yaz boyu açan.
Mutluluğun farklı bir anlatımıdır, çiçekler sanki.
Çiçekler dünyanın en güzel bitkileridir bence…….
Sizlere de.
Bu çiçeklerden oluşan, minik bir buket verilse
Mutlu olmaz mısınız?
Ve insanların savdiklerine sundukları çiçekler.
Size de sunulsa sıkıntılardan soyutlanmış olmaz mısınız?
Sevdiklerinizin size verdikleri mutlu günlerin hediyesi.
Bir minik buket çiçeğin verdiği
Minicik de olsa huzuru, mutluluğu düşünün.
Tüm sıkıntıları bir an için unutmuş olmaz mısınız?
Mehmet Kayalı
Sitemizde uzun süredir ÖLÇÜM adlı köşesinde yazılarını keyifle okuduğumuz meslektaşımız E. Dz. Eln. Asb. Kd. Bçvş. Mehmet Ali KILINÇ 4 MART 2014 Günü Antalya Doğu Garajinda tramvay çarpması sonucu, Antalya Anadolu Hastanesine kaldırılmış olup kendisi yoğun bakımdadır.
Durumu ciddiyetini korumakta olan, Yazarımız ve meslektaşımız Sn. KILINÇ'a acil şifalar diler, ailesine geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.
Bugün (09.03.2014) akşam saatleri itibarıyla M.Ali KILNÇ'ın oğlu Mutlu KILINÇ'ın durumu ile ilgili mesajı şu şekildedir;
Babam M. Ali KILINÇ'ın sağlık durumu bugün de ciddiyetini koruyarak devam etmiştir. Babam bilinci kapalı uyumaya devam ediyor. Dualarınızın onu tekrar ayağa kaldıracağına inancım tam. Teşekkürler , Oğlu TC Mutlu Kılınç (0 530 386 91 24)
TC Mutlu Kılınç öncelikle Ersen Gürpınar beyefendinin paylaşımı ile geçmiş olsun dileklerinde bulunan telefon eden babamın tüm mücadele arkadaşlarına teşekkür ederim. Ailelerin değeri kötü günde belli olurmuş. Babamın bu kadar büyük bir ailenin sevilen bir bireyi olduğunu böyle kötü bir hadise ile de olsa öğrenmiş oldum. Babamın şu anda bilinci kapalı, uyku halinde. Yalnız bu uyku sürecinde bize ilerisi için umut ışığı olacak küçük tepkiler de verdi. Sizlerin bu enerjinizi ve iyi dileklerinizi aynı heyecanla kendisine onu görmeme izin verdikleri 15 dakika içinde iletmeye çaba gösteriyorum. Umut ediyorum ki o yine aranıza dönecek ve mücadelenize kaldığı yerden destek verecek.Teşekkürler, oğlu Mutlu KILINÇ.