EMEKLİ ASSUBAYLAR

EMEKLİ ASSUBAYLAR

TEMADNAME

Ekim 09, 2015

Önce 9 yıllık Mustafa Erol dönemini bitirmek için yeni oluşum adı altında seçime aday oldular.

Tüm çağdaş ve modern yapıya dair vaatleri sıraladılar.

Hani Sovyet politbürosunun unutulmaz ismi Leonid Brejnev'in yetmiş yaş üzeri kızıl ordu savaş kahramanları ile otuz yıl sürdürdüğü katı ve eski rejimi, yeni oluşum olarak büyük bir rüzgarla gelip yıkan yeni devrimin sesi Mihail Gorbaçov gibi;

Yeni oluşum gurubu; eski yönetimi eski yönetimin delegelerini dahi etkileyerek saf dışı bıraktılar.

Ünlü bolşevik atasözüdür. "Her devrim önce devrimi yapan evlatlarını yer.

Temad'da devrim falan olmadı tabii ki,sadece bir genç kuşak rüzgarı esti.

Sayın Cengiz Erten'in sayfa ismi misali. Eski algı ve bakış gitti.

Temad'da genç kuşak bir yeni oluşum değişim ve dönüşüm dönemi başladı.

Çağdaş, vizyonel, genç; üstelik 84 emekli kuşağı gepegenç bir nesil Temad yönetimine oturdu.

Seçime girerken yayımladıkları ilkeler ve vaatler Temad adına bir devrimdi.

Bir ilkti.

Katılımcılık, paylaşımcılık, kitlesel hareket birliği ve en önemlisi ise mutlak eylem ve kararlılıktı.

İlk üç aydaki çıkış müthişti. “Ayrı camilerden kalkan cenazeler”, “Kast sistemi" “Yarım kanatlı uçucu bröveleri“, “Bu kadarına da pes“ tişört ve şapkaları bir anda yarım asırdır bildik genelkurmay basın açıklamalarından sıkılan medyada reyting patlaması yaşanmasına sebep oldu.

Onca şube ve binlerce emekli silkinecek, harekete geçecek, sınıf mücadelesine ve hak davasına baş kaldıracaktı.

İlk üç ay sosyal medyada iyi bir örgütlenme ve organizasyon sağlayan yeni yönetim, kurduğu pes gurubunun başına mükemmel derecesinde başarılı ve organizel bir kaabiliyete sahip sayın Bülent Civan'ı getirdi. Sayın Civan rüzgar ekip fırtına biçti.

200 bin insanı sosyal medyada örgütledi ve aktif hale getirdi.

Yıllardır tv.'lerde bir kanalı dahi göremeyen Temad flaması yeni oluşum ve başındaki genç dinamik, sözünü sakınmayan dili arı gibi keskin genel başkan sayın Ahmet Keser sayesinde medya kanallarına yetişemez oldu. Ülkenin gündemi bir anda assubaylar ne istiyor İnfialine ve nerede ise bir assubay devrimine hâttâ patlamasına dönüştü.

Gündem o kadar hızlı gelişti ki Genelkurmay dahi ne tür bir önlem geliştireceğini kestiremez ve tedbir alamaz oldu. Başbakan, Assubay kökenli mit müsteşarı sayın Hakan Fidan'ı acilen bu konuya görevlendirdi.

Ergenekon ve Balyoz davasının tutuklamalarının getirdiği öz güvenle hükümet; TSK. hiyeraraşik yapısının ve katı statükosunun dağılmasında bir gedik daha açılmasından oldukça memnun ve mutlu olarak bakanlıkları vasıtasıyla Temad genel başkanlığını, meselelerinin halli adına görüşmelere davet ederek hem hükümet hem de parlamento kanadında en içten ve samimi konukları arasına aldı.

Bu tavır pamuk ipliğine bağlı durumdaki genelkurmayı harekete geçirdi. Tepki sert oldu, karşılığı da gecikmedi. Temad genel başkanı hakkında TSK personeli arasında ayırımcılık yapmak, manevi birlik ve beraberliği tehdit ve tahrik etmek, çalışan assubayları üst, amir ve ordudan soğutmaya çalışmak suçlaması ile hakkında genelkurmay askeri savcılığınca suç duyurusunda bulunuldu.

Osmanlı’nın Avrupa’da en son gittiği ve büyük Kanuni’nin o toprakta vefatı ile görebildiği en son yer olan Zigetvar kalesi misali bu suç duyurusu da Temad’ın çığ gibi büyüyen nefesini ve sesini bir anda kesmeye yetti, ilerleme ve şahlanış birden durdu.

Hükümet vahameti görünce acilen Genelkurmay başkanına giderek, bir protokol yapma ihtiyacı hissetti. Bundan böyle Assubayların ve emeklilerin tüm hak ve insani talepleri Genelkurmayın alacağı bir tedbir ile doğrudan MSB.lığı üzerinden hükümete iletilecekti. Asla dışarıdaki dernek ve oluşumlar kaale alınmayacaktı.

Genelkurmay acilen ve apar topar ordudaki assubayları dizginleme ve Temad’dan uzaklaştırma adına iyi düşünülmemiş, her zamanki kurmay ve şablon çalışması ürünü bir projeyi medyaya açıkladı.

Günlerden pazartesi idi. NTV kanalında iki kıdemli başçavuş öğlen saatinde bir ilk olarak resmi üniformaları ile basın açıklaması yapıyor; Genelkurmay başkanının özel görevi ile assubayların özellikle kıtalardaki assubayların sorunlarının tespit ve tayini işine ombudsman olarak atandıklarını, bu sebeple bundan sonra hiç bir çalışanın Temad’ı kaale almamasını, artık yeni teşkil ve yetkili birimin kendileri olduğunu açıklıyorlardı.

O gün NTV. televizyonunun öğlen verdiği bu flaş haberle hem MSB.lığı hem de genelkurmay başkanlığı Temad’ın ipini bir günde çekiveriyor;  bu tedbire; ne gariptir ki Temad genel merkezi de bütün frenlerine basarak bir anda adeta destek veriyor, İlk etapta sayın Bülent Civan görevden alınıyor, iki yüz bin kişilik pes gurubu dağıtılıyordu.

Bir anlamda yelkenlerin şişmiş bezleri alabanda edilerek kapatılıyordu. Büyük olasılıkla da burada Mit müsteşarı devreye giriyor, Temad  Genel başkanını  başına gelebilecekler konusunda  ciddiyetle  uyarıyor,  “yeter, tamam artık dur“ diyordu.

Tehlikenin boyutunu gören sayın Keser assubay hareketinde frene basma sözünü verince de suç duyurusu geri çekiliyor ve soruşturmaya şimdilik gerek yok gerekçesi ile infaz durduruluveriyordu.

Temad’ın dışlanması ve hızının kesilmesi kendi kamuoyunda sert bir iç çekişme ve kavgaya dönüşüyor, bu kavga büyüdükçe genel merkezdeki huzursuzluk da o oranda artıyordu.

En sonunda assubay tabanının ve güçlü, etkili sözü dinlenen, genel  merkezin “azılı muhalif“  ilan ettiği kesiminin, artan huzursuzluğu ve yükselen seslerini  yatıştırmak adına bir eylem planlandı, bu ilk pasif eylemin adresi muvazzaf assubaylardı.

Tüm askeri kantinler, işletmeler, gazinolar ile özellikle ordu evleri ailecek boykot edilecek tam bir ay alış veriş yapılmayacaktı.

Planlayan genel merkezdi, ama genelkurmayın sopası her an genel başkanın tepesinde Hz. Ali’nin küheylanı gibi duruyordu. Bu eylem tabanı rahatlatmalı, gazını almalı, ama genelkurmaya verilen Ahmet Keser sözüne de uygun olmalı idi.

Onun da çaresi hemen bulundu. Bu eylemi Temad genel başkanlığı değil; küçültülmüş haliyle yeni pes gurubu üstlendi, sorulduğunda cevap tek idi.

Temad ın ve genel merkezin bu boykotla hiç bir ilişkisi yoktur. muvazzaf personelin bir eylemidir.

Bu savunma medyaya beyanla verilince bu sefer de muvazzafların öfkesi sel oldu taştı. Öyle ya emekli koskoca insanlar bu eyleme girmeyecek, hele ki Temad genel merkezi üstlenmeyecek, eşinin kolundaki bilezikleri bozup da bağış yapan ve Temad’ı gözünde bir kahraman haline getiren , yasal ve hukuki açıdan cezai sorumluluğu olan çalışan Assubaylar eylem yapacak, üstelik bir de ordudan atılma, ceza alma mesleğini kaybetme pahasına ortada yalnız ve sahipsiz, savunmasız kalacaktı.

Bu yanlış ve bencil anlayış çalışanı Temad’a bir anda küstürüverdi. Çalışan binlerce assubay, derneklerinin kendilerini bir anda böyle ortada bırakmasını anlayamadılar ve bu durumu hazmedemediler.

Bu iki yüzlü davranış Genelkurmayın da gözünden kaçmayacak ve Temad genel başkanı hakkındaki kesin hükmünü verecekti. Toplumunu ve çalışanını öne itip kendisini  derneğinin tüzel  konumunun arkasına gizleyen ,  kurumunu  ve emeklileri ile çalışanlarını ortada bırakan “benim haberim yok“ diyen bir şahsi hükmiyet  ve kişi  asla assubaylar adına genelkurmay ile istişarede bulunamaz ve assubayları temsil ederek bize muhatap olamaz algısına dayanarak Temad’ın ipini çekiverdi.

Yaptığı yanlışın sonunda etkisizleşen genel başkan  sonrasında ise zaten hiç birlikte çalışmadığı  on iki kişilik ekip bütünlüğünü ve blok çalışma anlayışını artık tamamen terk ederek, yanındaki sadık ve biatçi üç adamı ile beraber, derneği ve çalışmaları verilen taviz oranında tamamen durgunluğa, sessizliğe, suskunluğa söylemsizliğe  doğru yönlendirmeye başladı.

Alel acele planlanan ve hükümetin de buna sıcak bakarak “sizi ve emekliyi oyalar sevindirir, gazınızı da alır“ dediği “17 ekim dünya assubaylar günü“ projesi eldeki son koz ve gönül alma eylemi olarak durumu ve günü kurtarma adına devreye sokuldu.

Ne var ki bu  “U“  dönüşünün ve bir anda toplumu ile her türlü irtibatı kesmenin yarattığı huzursuzluk gün geçtikçe artarak, durdurulamaz boyutlara varınca, bunu önleme adına “bilgilendirme toplantıları” adı altında Konya, İstanbul, Balıkesir, İzmir, Samsun, gibi büyük illerde kapalı salon toplantıları yapılarak bildik, aynı söz ve ifadelerle toplumun enerjisi boşaltılarak emeklilerin gazı alınmaya başlandı.

Gelinen nokta itibariyle Temad hem siyaseten  hükümet nezdinde , hem de Genelkurmay katında artık dışlanmıştı,  Astsubay sınıfının, eylemsel gücünün  ve coşkusunun defteri dürülmüştü.  Temad da artık kamu yararına  statülü eski tas eski hamam bir usülen ehven bir dernekti.

Aynı sayın Erol dönemindeki gibi tekrar çok eleştirdikleri o noktaya geri gelip oturmuşlardı.

Eski vizyonuna ve eylemsel söylemlerine döndüğünde genel başkanı bekleyen cezanın düğmesine anında basılacağı kendisine gizli uyarı ile defaten anlatılmıştı. Artık Temad’ın manevra alanı daralmış, Genelkurmay ile köprüler radikal çıkış ve söylemler ile muvazzaflara yaptırılan bu saçma ve komik eylem sebebiyle çoktan atılmıştı.

Nihayetinde; toplumun hak ve adalet taleplerindeki artan şiddetteki yüksek sesler genel merkezde büyük sıkıntılara sebep olunca  sayın Keser’in yönetimdeki arkadaşlarının sadece bir kısmı ile oluşturduğu otoriter yönetim ve ben bilirim şeklindeki (T.Erdoğan kopyalı) tavrı  ve dışlamayı daha fazla kaldıramayan yönetim kurulunda önce kapılar herkesin karşılıklı yüzüne kapanacak,  sonunda ipler kopacak büyük bir kavga ile genel sekreter ile  genel başkan yardımcısı istifa edecekti.

Bu iki önemli yönetici; istifa sebeplerini yönetim adına genel başkanın değiştirmeden okuyarak toplumu ile paylaşması taleplerine genel başkan  yasak koyacak ve ikisi de toplumları karşısında Temad’a ihanet eden kişiler olmayı kabullenmek durumunda kalacaklardı.

Sosyal medya ve platformların tüm ısrarlarına karşın bu iki yönetici istifa sebeplerini uzunca bir süre açıklamayacaklardı.

Ne var ki,  bu iki istifa genel merkezde suları durultmaya yetmiyordu;  çünkü sorun iki kişi değil genel başkan ve çevresindeki üç kişinin   kurduğu otoriter, kendi bildik, doğru ve bakış  algısından  derneği yönetmek zaafiyeti idi.

Nasıl olsa T.Erdoğan modeli vardı ve iyi çalışıyordu. Genel başkan da bu modeli benimsedi, ne de olsa taban da Ak parti tabanı gibi şükürcü ve sessizdi. Bir iki yırtık ve yalnız kalemin, söylemin kaale alınmayacağını sayın genel başkan iyi biliyordu. Her gittiği yerde “ben sosyal medyayı görmemeye çalışıyorum ve okumuyorum, gayet rahatım“ diyerek kopan taban bağının izahını böyle savunmaya çalışıyordu.

Coşku ve heyecan sönüp köz bitince,  tabandaki hesap tuttu, toplum sustu.

Yeniden beklemeye ve umut tüketmeye başladı, ne var ki genel başkanın yanındaki ekip toplumu susturmaya ve eylemden soğutarak davaya sırt çevirmeye yönelik bu güdülen taktik ve stratejinin farkındaydı.

Yönetim kurulu çoğunluğu, susmak yerine son sözü söylemeyi tercih etti. Genel başkan; ekibinin  büyük kısmının defalarca yaptığı uyarıyı da kaale almayınca ipler yeniden koptu ama bu sefer kökünden.

Önce altı yönetim kurulu üyesi arkasından da dernek avukatı olan hukuk müşaviri üyesi istifa edince Temad yönetimi de düşmüş oldu.

22 Ağustos tarihinde yapılan seçimli olağan üstü genel kurula bulaştırılan entrikalar ile oda ve kulis faaliyetleri, divan heyetinin hataları, genel merkezin seçimi tarafsız bir ciddiyetle savunmayıp; yönetmeye kalkması seçimlere gölge düşürdü ve sonunda derneği belki de bir kayyum atamasına götürecek talihsiz bir sürecin başlamasına sebep oldu.

Üç ayda yıldızı parlayan derneğin çöküş ve yıpranma süreci o kadar hızlı oldu ki; hiç kimse gelinen bu vahametin sorumluluğuna yanaşmaya tenezzül etmedi, sorumlu ve cesur davranmadı.

Kendisine 2011’de 36 ay süre verilen bir genel başkan dava arkadaşlarına ve yeni oluşum birlikteliğine ancak 22 ay dayanabildi.

Bildiğini okudu. Sezar gibi kendisi yönetmeye kalkıştı ve ekibin yarısını yok saydı.

2011’de yapılan seçime genç kuşak emekli assubaylar adına başkan adayı sıfatı ile katılan ve alkış alan sayın Cengiz Erten seçime az bir süre kala kendisi başkan adaylığından vazgeçip Astsubay davasının mücadelesine en hazır olan tek ekibini güven ve strateji amacı ile  yardımcısı Zafer Çimen’e  teslim edince, zayıf ve iradesiz olan Zafer Çimen de bu hazır ekibi başka ittifakların sahte barış eline teslim ediverdi. Güç ve blok çökünce seçim arenası yine  sayın Keser’in avuçlarına teslim edildi.

Sekiz kişilik istifa bayrağını açan ve seçimi ortaya getiren sayın Ayhan Yıldırım ve gurubu genel başkanın onca ağır itham ve suçlamalarına bir tek kelime dahi edemeden salonu terk ettiler, doğru olduğuna inandıkları etik değerleri izah edemediler. Ahmet Keser’in tüm yanlışlıklarını bir kelime olsun seçim salonunda bu topluma açıklayamadılar.

Neticede bu seçimi de Ahmet Keser’e pasta kutusu ile ikram ettiler.

Ne acıdır ki AHMET KESER yönetimi, 4 yıl boyunca hep kendilerine güç veren, destek veren, uyaran, tüm vefalıları bir bir öğütüp başlarını yedi.

Bu davanın en saygılı ve sevgili büyükleri ağır ithamlarla aşağılandı, hedef gösterildi. Sayın ERSEN GÜRPINAR ve sayın ATİLLA ABAYLI ihraç edildi, düşman ve hain ilan edildi. 200 bin kişinin birliğini sağlayan sayın  BÜLENT CİVAN   ilçe başkanı  sayın HAMDİ ÖYKE, yine bir başka ilçe başkanı sayın ŞEREF ALKOÇ,  bu davanın gelmiş geçmiş en büyük mücadele insanlarından olan sayın ADİLHAN ŞANLI, yine bir başka ilçe başkanı olan sayın CANAN BIYIKLI, Balıkesir il başkanı sayın ZAFER ÇİMEN,  assubay meselesini en ciddi anlamda irdeleyip kitapçık haline getiren sayın DEDE ERSEL AKSU, başarılı ve pırıl pırıl bir sima olan İstanbu il başkanı sayın İBRAHİM KOLDAMCA, bilahare  onun yönetim kurulu üyeleri olan sayın ŞENER ÖZMERAL, sayın YAKUP TAŞDEMİR, sayın ERGÜN SEVİMSOY, sayın REYHAN YETİŞ,

Bilahare asker sendikasına dair çalışma yürütmemiz  sebebiyle, şahsım ben ADNAN FUAT ÖZDEMİR ve GENÇ KUŞAK EMEKLİ ASSUBAYLAR HAREKETİ kurucusu ve Temad genel başkan adayı sayın CENGİZ ERTEN,  yine güçlü bir kalem ve dava insanı olan sayın LEVENT ULUCAN  tek tek ihraç edildiler.

TEMAD, tarihinin en büyük üye kıyımı bu başkanla gerçekleşmiş oldu, hem de savunmalar alınmadan, disiplin kurulları çalışmadan, sultan keyfiyeti ile.

Oysa çok değil daha iki yıl önce bir yemin etmişti bu oluşum.

Biz yeni oluşum hareketiyiz, yeni umut ve vizyonuz”   diyerek.

  • Şubelere telekonferans sistemleri getireceklerdi.
  • İl ve ilçe başkanlıklarını yeniden yapılandıracaklardı.
  • Genel merkezde bir üst danışma kurulu kuracaklardı.
  • Yönetim kurulu üyeleri hep birlikte çalışacaklar, dışarıdan kimseyi birbirlerinden üstün olarak yönetimin içine sokmayacaklardı.
  • Yönetim kurulunun 12 adamı evet demeden hiç bir kararı almayacaklardı.
  • Etkin ve katılımcı bir internet sitesi kuracaklar, hâttâ Temad adına tescilli bir radyo istasyonu kiralayıp tüm assubaylarla buluşacaklardı.
  • İç işleyiş ve bürokrasi dahil tüm hizmetler mükemmel paylaşılacak herkesin yetki ve sorumlu olduğu alana saygı duyularak müdahale edilmeyecekti.
  • Tüm öncelik özlük hakları ile emeklinin maaş adaletsizliğine yönelik olacak asla bu öncelikten vazgeçilmeyecekti.

Ama hiç birisi olmadı, olamadı!

  • Ne disiplin yasasına ne de personel yasasına müdahale edilebildi.
  • Oyak konusunda hiç bir çalışma yapılamadı.
  • Özlük hakları ile ilgili kapsamlı bir çalışma dosyası asla hazırlanmadı.
  • Yönetim kurulunun fikir ve düşüncelerine katılımcı anlamda asla başvurulmadı.
  • Tüm faaliyet ve organizasyonlar genel başkan ile aynı iki kişi arasında yürütüldü ve paylaşıldı. hiç bir denetleme kurul raporu yönetim kurulunda hiç görüşülmedi.
  • Bilanço ve harcamalar hiç bir zaman yönetim kuruluna sunulmadı.
  • Gayrimenkullerle ilgili olarak ne şube başkanlıklarına ne de emekli kamuoyuna hiç bilgilendirme yapılmadı, hâttâ bazılarının eşya deposu olarak kullanıldığı dahi gizlendi.
  • Yapılan büyük harcamalara ve alımlara ilişkin olarak ihale usul ve yönetmeliği asla uygulanmadı.
  • 10 bin adet olarak basılan yeni yüzyıl dergisi depolarda bekletildi ve geliri hakkında ne yönetim kuruluna  ne de genel kurula hiç bir açıklama yapılmadı.
  • Yapılan ve satılan ajandaların gelirleri de ne yönetim kuruluna  ne de genel kurula hiç açıklanmadı.
  • Özlük hakları konusundaki çalışmalar, ötekileştirici ve nefreti daha da körükleyici  kıstas ifadelerle yapılarak genelkurmay ile ipler lüzumsuz yere gerildi.
  • Asla hukuki ve sosyal açlık yönünden hukuk ilkelerine değinilerek Hak ve adalet talebinde bulunulmadı, direkt subaya yöneltilen bu nefret söylemleri çalışan muvazzaf kardeşlerimiz üzerinde şiddetli bir baskı kurulmasına yol açtı.
  • Subayın değil subaya sağlanan hukuki ve anayasal argümanlar üzerinden bir hak talebi yapılmadı, yanlış strateji izlendi.
  • Sosyal medyada sınıfsal hak ve taleplerimizi ifade etmede hangi dil ve iletişim metodlarını hangi sosyal etkileşim yolları ile ifade etmeliyiz“  tarzında bir genel kurul karar ve konuşması ile fikir birliği hiç konuşulmadı.

Bunları ben Adnan Fuat Özdemir söylemiyorum. Sayın Ayhan Yıldırım söylüyor, gecikmeli de olsa, çok geç kalınmış da olsa o söylüyor.

Hem de resmi tutanaklardan, belgelerden…

Sekiz arkadaşının imzalarını attığı belgelerden okuyarak gösteriyor.

Keşke zaman varken dinleyebilseydik.

Zaman varken anlayabilseydik.

Keşke hemen anlatabilseydik.

Keşke algılayabilseydik.

Keşke duyabilseydik.

Bilebilseydik.

Çünkü zaman bu toplumun tek silahı, fazla da barutumuz yok.

Bu yaşananlar,  sadece EKİM 2011-AĞUSTOS 2012  arasındaki 10 aylık kısacık bir zamanın eseridir.

Ama;

Binlerce Assubay ailesinin  6 ayda  inanılmazı gerçekleştirip  bir adalet ordusu yarattığı;

Ruhundan, umudundan, feryadından taşırıp, karlı ve terli yollarda Ankara’ya götürdüğü;

Bir çılgın şahlanışın gurur ve onur  hikayesi ile başladığı;

Bir genel başkanın egosunun, bir diktatör ruhlunun, bir sultan azametli tutkunun, haris bir kişilikle ve korku ile bir günde bitirdiği,  kutsal bir davanın geldiği, düştüğü bir hazin sonuçtur aslında…

Hayatın neresinde olursak olalım, hangi deneyim küpüne bulanırsak bulanalım, her zaman bir yerimiz noksan, bir parçamız çıplak, bir yüzümüz utanç içinde olmaya mahkum olacağız. Nihayetinde ademi beşeriz. Bazen  şaşarız, bazen de düşeriz.

Bu gün bu yanlışların üstünde doğruları, tutarlılıkları inşa etmeye çalışıyoruz. Bu toplumun çabasını yere, çamura düşürenlerin de bizlerden, içimizden  birisi olduğunu artık biliyoruz, yeniden düşmemek için de geçmişi asla sil baştan yapmıyoruz. Hep  tekrardan yaşıyor  hep anımsıyoruz.

İşte bu yüzdendir ki, Asker hakları platformu web sayfası (askerhaklari.info) kırılan küstürülen anlayışları tamir etme adına, ASSUBAYI SUBAYA,   SUBAYI ASSUBAYA nefret odaklı kılmamak adına, içtenlikli bir  sevgi adına, kalben adalet adına, bir vizyonu ve bir projeyi yürütüyor.

Tüm eksik taşları da yerine koyarken TSK. ruhu adına, birlik adına koymak üzere bir insanlık algısı yürütüyor.

 Ve bu platform  şunu söylüyor,

Dün  sizler   mutlu olurken bizler  nasıl  mutsuz görünmemeye  çalıştı isek;   bu gün de bizler mutlu olmaya çalışırken sizler mutsuz görünmeye çalışmayın.”  diyerek.

Biliyoruz ki;   aynı eşlere, aynı çocuklara babalık ediyoruz, aynı onurlu yüreklere sahibiz, aynı cesarete, aynı akla, aynı vatan ülküsüne.

Aynı şehadete,  aynı musallaya.

Aynı rızka, aynı lokmaya, aynı havaya.

Saygılarımla.

Adnan Fuat ÖZDEMİR.

Saygıdeğer Meslektaşlarımız

Öncelikle Genelkurmay Başkanı'mız dahil tüm Kuvvet Komutanları'mıza yeni görevlerinin hayırlı olmasını diliyoruz. Bizlere uygulanan sosyal, ekonomik ve insanî haksızlıkları 'sağır sultan duymuş olsa da' dile getirmek, sorunlarımızın çözümünü bir kez daha hatırlatmak için hazırladığımız AÇIK MEKTUP'u ülkemizin içinde bulunduğu hassas dönem nedeniyle bu güne erteledik.

Biz, imtiyaz talep etmiyoruz! Bu orduya ve ülkemize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla kanıtladık. Adalet sağlanıncaya kadar yasal mücadelemiz devam edecektir.

Bir dakikanızı ayırarak yasal taleplerimizi ve bu konudaki düşüncelerimizi adınız, sınıf ve rütbenizi ve TC numaranıza yazıp gönder tuşuna basarak Genelkurmay Başkanlığı ve 4 Kuvvet Komutanlığı'na gönderilmesini sağlayabileceksiniz. Katkılarınız için şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Kampanyaya katılım kararlılığımızın ifadesidir. Huzur ve adalet dolu günler diliyoruz.

SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ

Sayın Genelkurmay Başkanım ve Kuvvet Komutanlarım,

Sizlere bu mektubumu göreve ilk başladığınız günlerde göndermeyi planlamıştık. Ancak, ülkemizin içinde bulunduğu hassas dönemde bunu ertelemek zorunda kaldık! Yeni rütbeleriniz ve görevleriniz size ve ülkemize hayırlı olsun.

Türk Silahlı Kuvvetleri sancılı bir coğrafyada, tarihe ibret notu düşülecek zor bir süreçten geçiyor, geçmektedir.

Maalesef, geriye dönüp baktığımızda son on yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm unsurları açısından yakın tarihe ibret, esef ve acı dolu notlar düşülmüştür.

Gözünü değil, canını budaktan, kurşundan esirgemeyen TSK mensupları, düzmece iddianamelerle, terör örgütü üyelerinin gizli tanıklığı ile Genelkurmay Başkanlığı yapmış komutanlar dâhil olmak üzere hapislerde süründürülmüştür. Ne yazık ki, Türk Siyaseti kendi ordusunun linç edilmesine seyirci kalmıştır!

Ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri içeriden gördüğü, beklemediği, alışkın olmadığı bu kahpe saldırıları da tüm mensupları ile birlik içinde göğüslemiştir. Ata’sına, O'nun ilkelerine, bağlı çağdaş Türk Ordusu dimdik ayaktadır.

Türk Ordusu'na kumpas, gece yarısı TBMM’den geçirilen maksatlı bir kanunla kurgulanmıştır.

O halde “KANUN” her zaman “HUKUK” değildir.

Bunca yıl HUKUK adına yaptığımız talepler, hep bir “STATÜ KANUNU”na dayandırılarak geri çevrilmektedir.

Sayın Komutanlarım,

Assubaylar 211 sayılı yasa ve uygulamaya göre subayın en yakın yardımcısıdır. Subaylarlarla Genelkurmay Başkanlığı'na ve aynı bakanlığa bağlı olarak, tıpkı subaylar gibi savaş sanatını icra ederler. Aynı ortamda daha ağır görev koşullarında çalışırlar. Ancak bulundukları hiyerarşik yapıya saygılı olmaları ve bire bir aynı hakları talep etmemelerine rağmen nedense ön yargılarla haksızlığa, hukuksuzluğa uğratılırlar. Her kurum kendi personelini koruyup kollarken,  bir emirle ölüme gönderdiğiniz personelin bu haksızlıkları önce sizlerin adalet ve vicdan duygularını rahatsız etmesi gerekirken bu haksızlık ve adaletsizliklerin kaynağı siyasi iktidarlar değil, bizzat kendi kurumumuzun olması kabul edilemez!

Hiç bir kamu kurumunda hiyerarşi ileri sürülerek personelin sosyal, ekonomik ve insani açıdan mağdur edilmesine izin verilmemiştir. Örneğin; Emniyet hizmetleri mensupları bekçisinden amirine herkes mezun olduğu okulun karşılığı dereceden göreve başlar. Görev ve makamın özellikleri dışındaki haklar istisna olmak üzere, ekonomik ve sosyal ayrımcılıkları yoktur. Diğer bakanlıkların personeli arasında da durum aynıdır.

Bizlerin hangi şartlarda görev yaptığımız malumlarınızdır. Buna rağmen daha göreve adım attığımız gün büro memuru statüsünde, aynı tahsile tabi bir çok kamu personelinden daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmamız, hak ettiğimiz tazminatlardan sosyal haklardan mahrum bırakılmamız, her sorunumuza ön yargı ile yaklaşılması hiç bir değer yargısı ile haklı görülemez!

Cumhuriyet'in kazanımları sadece belirli kesimlerin olamaz! Bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin fertleri ve bir üniforması da kefen olan mesleğin mensuplarıyız. Bu mesleğimizi de ülkemizin sosyal adalet politikası şartlarında yapmamız gerektiği malumlarınızdır.

Zaman zaman muvazzafların sorunlarını dile getirdiğimiz düşünülerek bundan duyulan rahatsızlık dile getirilmektedir. Adalet herkes içindir. Muvazzafın kazanımı ve kaybının emeklilere yansıtıldığı, ayrıca hiç bir kurum personeline verilmeyen sorumlulukları, bizlerin SEFER GÖREV EMRİ taşıdığımızı, her an silah altına alınıp dile getirdiğimiz haksızlıkları yaşayabileceğimiz gerçeği de göz ardı edilmemelidir.

Sayın Komutanlarım,

Bilim ve teknoloji çağı olan 21'inci yüz yılda yaşıyoruz. Bakış açıları değişmelidir. 70 yıl öncesinin şartlarına takılıp kalmak GÜÇLÜ ORDU GÜÇLÜ TÜRKİYE’nin gerçekleşmesi önünde en büyük engeldir.

Statü Kanunu hukuki gerçekliğini yitirmiştir, zulme dönüşmüştür.

Sıkıntılara birlikte katlanıyor, birbirimize sırtımızı dayayıp teröristin üzerine gidiyor, birlikte ölüyoruz, dahası var mı?

Cenazelerimizi gene biz kaldırıyoruz, ötesi var mı? Ancak, adaletsizlikler görevdeki meslektaşlarımızın moral ve hizmet verimliliğini emeklilerin kurumlarına olan aidiyet duygusunu yok etmektedir!

Bizler, kurumumuza ve hiyerarşiye saygılıyız. Bu ülkeye ve ordumuza sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispat ettik. Talebimiz sadece ve sadece herkesin hakkı olan adalettir.

Bir çok sorunumuz yeni bir yasaya gerek duyulmadan komutanlık insiyatifleri ile çözülebilir.

Bir çok kez dile getirdiğimiz, sizin de malumlarınız olan temel sorunlarımız aşağıdadır. Çözümsüz değildir! Dileğimiz sadece ön yargısız, samimi, gerçeği anlamaya çalışarak 20 dakika zaman ayırmanızdır.

Takdirlerinize arz ederim.

TEMEL SORUNLARIMIZIN ÖZETİ;    

-Görev koşulları ve sorumlulukları assubaylarla kıyaslanamayacak bir çok devlet memuru MYO mezunu ise 9/2, lisans mezunu ise 8'inci dereceden göreve başlamaktadır. Assubayların da aynı derece ve kademeden göreve başlatılarak eski mezunların intibaklarının MYO mezunu gibi yapılmasının teminini,

-Birinci dereceden emekli olanlar ile 2. ve 3. dereceden emekli olanların arasındaki fark en çok 1-3 hizmet yılıdır. Hatta bir ay gibi kısa hizmet süresi olmasına rağmen, Emekli Sandığı Yasası, Madde Ek-70, 1'inci Fıkra (b) bendinde yer alan grupların oranlarındaki dengesizlik nedeniyle, %30 ile %40 arasında maaş farkı doğmasına neden olmaktadır. Bu adaletsiz uygulamanın düzeltilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırlayıp M.S.B. tarafından hükümete teklif edilen değişikliğin gerçekleşmesi ile adalet ve eşitliğin sağlanmasının teminini,

-GÖREV TAZMİNATI: 2000 yılında sadece general ve amirallere ödenen, 2002 yılında ise yarbay ve albaylar ile bazı kamu görevlilerine ödenmeye başlanan temsil tazminatı, yasanın özüne aykırı olarak diğer askeri personele ödenmemiştir. Bu durum maaş dengelerini bozduğu gibi, küçük rütbeli personelin açlık sınırına yakın maaş alarak hayat idamelerini güçleştirmiştir. 631 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye istinaden çıkarılan 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1'inci maddesinin iptali için açılan dava sonucunda, DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu kararın yasaya aykırı olduğuna karar vermiştir! Buna rağmen adaletsiz uygulama devam etmektedir. Tazminatın KHK ve Danıştay kararına uygun hale getirilerek mağduriyetin önlenmesinin temini.

-Ordu  Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) varlığını bugüne getiren üyelerin büyük bölümü zorunlu sebeplerle sistem dışında kalmıştır. Kuruma aynı şartlarla aynı sürede üye olanlar arasında haklar bakımından büyük farklıklar oluşmaktadır. Kurum, üyelerin aidatları ile kurduğu şirketlerin kârlarının tamamını üyelere nema olarak dağıtmamış, büyük bölümünü yeni yatırımlara yönlendirmiştir. Bu nedenle kurum iştiraklerinde tüm üyelerin hakları olduğu gerçeği doğrultusunda her üyeye katılımları nispetinde hisse senedi verilerek gerçekleştirilmesi, dileyen üyelerin birikimlerini kurum değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

-Tam teşekküllü hastaneden sağlam raporu alarak orduya giren personelden, görev koşulları ve çeşitli nedenlerle sağlıklarını kaybedenler "TSK'nde görev yapamaz" raporu verilerek istekleri dışında resen emekli edilmektedirler. TSK dışında sağlık nedeniyle resen emekli edilen kamu görevlisi yoktur ve emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadıkları için mağdurdurlar. Bu personele emsallerinin derece ve kademesini geçmemek kaydı ile derece ve kademe ilerlemesi yapmalarının veya bir derece verilerek emekli edilmelerinin sağlanmasını,

-Gerek 5434 sayılı kanun, gerek 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı kanunun 40'ıncı maddesi ile, assubaylara her 360 günlük fiili hizmetlerine karşılık ayrıca 90 gün de fiili hizmet zammı hakkı verilmekte ve bunun pirim karşılıkları yıllık olarak görev yapılan kurumlarca Sosyal Güvenlik Kurumu'na ödenmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından fiili hizmet zam hakkım, maaş bağlanma oranı ve emeklilik ikramiyesine yansıtıldığı halde aylık derecemde dikkate alınmamıştır. Fiili hizmet zammı süremin, aylık derece ve kadememin tespitinde dikkate alınarak  intibakımın tespit edilen derece ve kademeden yapılmasının teminini,

-Olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli illerde görev yapan 657 sayılı devlet memurların bölgede geçen 2 yıl hizmetleri karşılığında 1 kademe verilmektedir. Daha ağır görev koşullarında çalışan askeri personelin de bu haktan yararlanmasının teminini,

-Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yasada tanımı yapılmayan hiç bir fiil suç sayılmamış ve müeyyide uygulanmamıştır. Disiplin, askerliğin temelidir. Ancak yeni Askeri Disiplin Yasası tamamen amirin keyfiyetine kalan, bahanelerle alınan savunmalar karşılığında belli bir puanı kaybeden personelin TSK ilişiği kesilmektedir. Personelin çalışma güvencesini yok sayan bu uygulamanın hukuk normlarında yeniden düzenlenmesinin sağlanmasını,

-TSK personeli 1-10 yıl arasında devlet tarafından okutulmasına rağmen, istisnasız tüm subay ve assubaylar 10 yıl mecburi hizmet yükümlülüğüne tabidirler. Şartları kendisine uygun bulmayan kişilerin Anayasa ve AİHS aykırı zorla hizmette çalıştırılması kişinin mutsuzluğu kadar hizmetlerin verimli olmamasına neden olmaktadır. Mecburi hizmetin kaldırılması veya okul süresine bağlı olarak makul seviyelere çekilmesini ya da kişilerin devlete tazminat ödeyerek zorunlu hizmetten muaf tutulmalarının teminini,

-Günümüz koşullarında lisans seviyesinde öğrenim bir çok meslek için zorunluluktur. TSK de çağın gerekleri ve hizmet verimliliğine katkıları ve   fakülte mezunlarının askerliklerini er olarak yapmaları  nedeniyle onlara emir ve komuta eden assubayların fakulte mezunu olmalarını zorunluluk haline getirmiştir, bu nedenle Asb. MYO lisans seviyesine çıkarılmasının teminini.

Saygılarımla arz ederim.

Adı ve Soyad:

Sınıf ve rütbesi:

  • Yukarıdaki Metni göndermek için TIKLAYINIZ!

Mail kampanyamız sona ermiştir. Katılımınız için teşekkür ederiz...

HADİ GÖRELİM YÜZÜNÜ, NEDEN SAKLANIYORSUN?

Assubayların estirdiği rüzgarla,

bir zamanlar bülbül gibi idin görsel basında..

Şimdi sus pus oldun, tv'ye çıkmak mahareti sendeyse, konuşsana..

Bütün assubay toplumu maddi manevi desteğindeydi o günler...

Mücadele gönüllüleri arkadaşların bir bir yanından kaçıyor Ahmet Bey!

Mesela;

Zeynel Abidin Kandemir.

O rüzgar kolay yakalanmadı.

Çok emek verildi herkes tarafından. Camia belki tarihinde ilk kez böyle büyük bir kenetlenmeye tanık oldu.

Sonra?

Hüsran...

Sebep?

Saymakla bitmez...

Sonuç?

Küsmüş onlarca meslektaş...

Kim neyi kazandı?

TEMAD ve camia neleri kaybetti?

3 gün önce bir soru sordum diye Sn. Başkaya beni siliyor.

Bundan önce soranları da, il Başkanlığı'ndan atmak, üyelikten çıkarmak, polis zoruyla şube boşaltmak suretiyle ayıkladın. Ne oldu, kazandın mı?

Son istifa neyse de, kolonyalı mendili-peçeteyi kim taşıyacak merak ediyorum!

diye yazmış sayın Kandemir.. 

Bu mücadeleye kendini adamış, size en büyük desteği veren, trilyonluk kampanyayı başlatan Ersen Gürpınar aymazlıklarınızı, kişisel hesaplarınızı görünce uyarılarda bulundu. Baktı ki olmuyor, yönetimden desteğini çekti.

Önerilerinden eleştirilerinden yararlanmak yerine kibirinize yenildiniz, ahlaksız küfürbazlarınız devreye girdi.

Adı mücadele ile anılan birçok başkan ve arkadaşımız kırıldılar umutlarını yitirdiler ve şimdi yoklar.

Bunlar sadece binlerce öfke sesinden birkaçı...

İŞTE BÖYLE!...

Murat Mungan'ın sözü seni anlatıyor sanki!

Kendinden kaçanlara
saklanacak yer kalmaz dünyada
gün gelir kendileriyle tanışırlar
asıl yalnızlık o zaman başlar
hayata geç kalmıştır kendine geç kalan...

ÇIK KONUŞ ANLAT BAKALIM BAŞARILARINI!...

Bunca zamanda hiçbirşey başaramadın; Temad'ımızı bir kiradan, sığıntıdan kurtaysaydın bari..

Ne yaptın onca trilyonluk bağışı gelirini? Yasal zorunluluğu katkı sağlayanlara saygı gereği neden açıklamıyorsun?

Daha doğrusu neden açıklıyamıyorsun?

Harcadın,  bilgilendirme,  iştişare gezilerine maliye bakanın yanında ye, iç, gez sadece anlat.

Kime?  Meslektaşlarına. Kurdunmu istişareni devletle, hele ki  Genelkurmayla?

Bir defasında İzmir'de kalmış ve suit oda tercih etmiştiniz bir gece 615.00 TL. Yakışır başkanıma bunca başarıdan, sınıfımıza katkılarınızdan bir gecelik suit uykusuna. Bu da paramı yani! Güzel uykularına feda olsun emeklilerin alın teri.

ne-bekliyorsun-2Yaşasın Büyük Avrupa Turu!

Ankara'dan bir hafta sonu, ta en batıdaki bir noktada tüm cemaat, şömine önünde ailecek!

Zevk-i sefa çoktan hak edildi, haklısınız!

Fotoğraflar maşallah pek sosyetik!

Bizlerde tabi ki "sen yoksan bir kişi eksiğiz" sloganı ile yardım ederiz sizlere.

DÜN DOST, BUGÜN DÜŞMANSINIZ. İŞTE HAYAT!...

Yaşamda fikir ayılıklarını düşmanlığa döken görüş acıskıyla yol alanlar ile fikir ayrılıklarını belirli zeminlerde olması gereken düzeyde tartışanların farklı dünyaları.

Körü körüne biat ve yanlışı göz göre göre tescillemek.

Genel merkez yönetiminden kimler geldi  kimler geçti, bir bakalım;

  • Ayhan YILDIRIM
  • Mehmet Ali SARIKAYA
  • Naim ERENGÜL
  • Yalçın KAÇAR
  • Fevzi AKSOY

arka arkaya senle olmaz diyerek yanlış rotadan çıktılar.

Sonrası belli, bir bir dökülen yapraklar misali yönetim değişiklikleri...

Hadi gari ver kararını, seninle olmayacak bu iş...

Nefret tohumlarını sökerek, sevgi tohumları ekmek için yola koyulduk. Kin, intikam ve nefret dalgaları içinde hareket eden geminin limana varamayacağını biliyorduk. Bir sevgi, hoşgörü ve dayanışma yaklaşımı ile bir çok kesime Türk Silahlı Kuvvetleri bir bütündür mesajı vererek birlikteliğimizi göstermeliyiz.

Sen orada oldukça olmaz bu iş!

BOŞALT KOLTUĞU, YETER!

Bizler mesleki sorunlarımız yanında ülke sorunlarının da takipçisiyiz. Assubayların ilk andı yemini. Vatan, millet, bayrak aşkını Atatürk ilkeleri ile yoğurarak Cumhuriyetin hizmetine sunmaktır. Rotamız, Atamızın çizmiş olduğu çağdaş ve aydınlık uygarlık yoludur.

İnanıyoruz ki; bu çatlamış, hatta kırılmış birliktelik TSK.’nın düşmanlarının en büyük hayali ve bu alçak hayalin bir paranoyasıdır. Bugüne değin sürdürülegelen, körüklenen düşmanlıkta alçakça bir komplo teorisidir.

Silivri davası ile yıpratılmaya çalışılan TSK maksadı aşan eleştirilerle katkı sağladın.

"Genelkurmay lağv edilsin, gereksizdir" dedin. Sen ne yaptın? Kime hizmet ediyorsun?

Hangi siyasi zihniyete, hangi ordu düşmanı anlayışlara farkındamısın.

Astsubay toplumunun değil, yardımcınla beraber iktidarın payandası oldun.

İktidarın toplantılarında, aday listelerinde koşturup durdun.

Yıllarca emek verildi. Gönderilen 5 teklif sümen altı edildi. Neden tek kelime etmedin?

Tüm insanlar şu günlerde terör belası için sokaklarda. Uyarılar umrunda değil.

Eyy fareli köyün kavalcısı Ahmet efendi.

Eyy TEMAD levhası taşıyan, vatana, şehide, bayrağa sahip çıkamayan ayrık otu misali yöneticileri.

Eyy Ahmet Sultan'ın kapıkulu vezirleri.

Bir kaç kahraman ve yürekli şube hariç kalan vesayet taburu, oturmaya, goy goya devam.

Okey oynamaya devam. Gezilere devam eğlenceye devam.

Başkan yardımcın bile facebookta "Temad yönetimi ne düşünüyor? Yine susacak mı?" diyorsa,

Yazıklar olsun biat eden tüm başkanlara, yazıklar olsun işgal ettiğiniz o makamlara asla yakışmayan sıfatlarınıza...

Ne beklersiniz, neyi hedefler, neyi öngörürsünüz?

Eyvah ki siz ne iş yaparsınız? Ne iş yaparsınız?

Yakaladığınız garibana rozet takıp, selfie mi yaparsınız?

Sivil toplum örgütü assubayın temsilcisi olamadıysanız o zaman o koltuklarda ne ararsınız?

O makamlara yakışmıyorsunuz.

Ülke kan ağlarken, terörün acılarını yaşarken...

  • Bugünlerde tüm vatan topraklarında binler, onbinler teröre lanet etkinliğinde haykırır iken neden diğer STK.lar ile birlikte hareket etmezsiniz?

YAZIKLAR OLSUN BİZE

Memleket vatan evlatlarının kanıyla yoğruluyorken; Sivil toplum örgütlerimiz neredeler?

Rakı kadehi tokuşturup Atatürk'ün gölgesinde popolarını koltuktan kaldırmayan ahkam kesiciler neredeler?

Sadece o bildik, ukala söylemlerimizle fecebok sayfalarında geyik muhabbeti yapıyoruz.

Demokrasi platformları neredeler, tatillerinden dönmediler mi?

Yazıklar olsun bizlere. Ortak hedeflerimiz altında birleşemedik. Yazıklar olsun...

Milletsiz ordu, Ordusuz millet olmaz. TSK'leri bu milletin bağrından çıkmıştır ve gözbebeğidir.

Hangi akıl, hangi duygular ile "sefer görevini yırtıp genelkurmayın suratına atacağız. YAŞ üyelerinin mezarlarına tüküreceğiz" sözlerine sessiz kalırsın?

Sen kimsin Ahmet KESER? Özel bir provakatör olarak mı duruyorsun o koltukta?

Görevini, verdiğin vaatleri unutup "ben sizden sorun çözmek için yetki almadım" diyerek, başarısızlığı itiraf ettin!

Bu sınıfın başına gelmiş en büyük FELAKETSİN Ahmet Keser!

  • TEMADDAN NEMALANAN, HİÇ BİR ÖZELLİĞİ OLMADAN BEŞ YILDIZLI OTELLERDE ZIKIMLANANLAR...
  • TEMAD PARASI İLE GEZİP MÜCADELENİN KAHRAMANI HAVASINDA OLANLAR...
  • MÜCADELEYİ ASSUBAY ADINI TİCARİ VE SİYASİ ÇIKARI İÇİN KULLANANLAR...
  • BU MAZLUM ZÜMRENİN ÇOCUĞUNUN SÜT PARASI, TORUNUN HARÇLIĞINDAN KESTİĞİ PARALARI ÇARCUR EDEREK TEK KAZANIM ELDE ETMEDEN KOLTUĞU İŞGAL EDENLER...
  • FEDAKAR ASSUBAYLAR ORDUEVİNDE YER BULAMAYIP ANKARADA SABAHÇI KAHVESİNDE SABAHLARKEN EŞİ, DOSTU VE ÇOCUKLARINI HİLTONLARDA ASSUBAYIN MÜCADELE PARASI İLE AĞIRLAYANLAR...
  • KAMU YARARINA DERNEK GÖREVİ DİYEREK ANTALYA-ALANYA OTELLERİNDE BİRİLERİNİ MUTLU EDECEĞİNİZE OKUMA GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN ASSUBAY YETİMLERİNE GARSONLUK YAPAN ASSUBAYLARA DESTEK OLMAYANLAR...

Bunun vebalini mutlaka ödersiniz

Kendinize  olan güvensizliğimizden bulunduğumuz ortamı, çevremizi sorumlu tutarak kalemşörlerinizi kullanıyorsunuz. Ancak, değişiklik çevrede değil sizin çevreyi nasıl yorumladığınızda, nasıl algıladığınızdadır.

Özetle, kendinize olan güvensizliğinizi, ekibinizin sessizligi ile sürdürmektesiniz.

Genel Merkez yönetim kurulları üslendikleri konular ile ilgili bugüne dek ne yaptılar?

Başkan yardımcılarınız var. Bakıyorlar, ne yapıyorlar?

Örneğin;

Sosyal Projeler Başkan Yardımcısı.

Arge Başkanlığı Yardımcısı.

Eğitim Projeler Başkan Yardımcısı bugüne dek neler yaptılar?

Temad'ı sadece daha çok paraya kavuşturdunuz, bu doğru. Ama o parayı da kendinize, kesenize, zevkinize, beş yıldızlı lüksünüze harcadınız. Var mı beş kuruşluk astsubay posteriniz, broşürünüz, filminiz, bir tek gazete ilanınız?

ne-bekliyorsun-3Yazıklar olsun ey Ahmet KESER gezine, tozuna, lüksüne ve makamına!

Üstündeki dernek kasasından giydiğin Beymen, Kığılı takımlara.

Seçilmenizde katkım olduğu için yüzüm kızarıyor bunu bil.

Ülke yangın yerindeyken Avrupa Turu kesmedi,

EMEKLİ ASKERLER FEDERASYONU'nun yurt dışı gezilerine çantacın kitap satcısı ile katılmışsın.

Her zaman ki gibi bir tek bildiri sunmadan bedava Polonya Turu'da gerçekleşti. Büyük bir eksikliğimizde böylece giderildi!

Meslekdaşlarım bu aymazlıkları lütfen iyi değerlendirsin. Her gün ömürden bir sayfa, hakları görmeden kapanıyor!

Saygı ile...

Atilla ABAYLI

Sizlere saygılar sevgili dostlarım,

Emekli, yol arkadaşlarım.

Bizlere yapılan haksızlıkların,

Birlikte yapacağımız,

Olumlu dürtüler ile

Mutlaka olumlu sonuçlara ulaştıracağız.

İnanıyorum.

Bu olumsuzlukları,

En uzun süre yaşayan,

Benim!

Türkiye de ilk defa 7/1 intibakı yapılan da

Benim!

Daha sonraları gerilere itilen de

Benim!

Benden eksik eğitim süreli olup ta tazminat alanlar ortamında,

Gerilere itilen de

Benim!

2000 yılından sonra

Hakları buharlaşan da,

Benim!

Eşit maaş aldıklarım şimdi, benim iki katı maaş alıyor.

Kanıtlar; bordrolar, Emk. Sandığı kayıtları...

Devlet kayıtları.

Hakkaniyet bu ise,

Kabul etmiyorum.

Yılmadım, yılmayacağım.

Dileklerim sadece eşit paylaşım.

Ve emeklerimizin karşılığının verilmesi.

Şehitliğe daha yakın, ileri karakol hizmetlerimizin umursamazlık ortamında,

Görmezden gelinmemesidir.

Tazminatlardan yoksun bırakılmasıdır

Üzüntüm.

Çabalarımızın mutlaka devlet tarafından görülüp değerlendirildiği günleri göreceğiz.

O zaman haksız, okulsal kayırmalar da

Gerilerde kalacak inanıyorum.

Eşit eğitim süresine göre,

Eşit hak ettiklerimiz,

Bizlerin olacak.

Ve isteklerin, çabaların

Temeli budur...

Mehmet KAYALI

HAİN TERÖRE LANET OLSUN

Bu ülkenin tüm haklarından eşit yararlanmasına rağmen emperyalistlere köle olan hain terör örgütü

Kahpe tuzaklarla evlatlarımızı şehit etmeye devam ediyor 

YETER ARTIK, SABRIMIZIN SONUNA GELDİK  YÜREĞİMİZ YANIYOR

Hangi kürt kökenli vatandaşımız iş,aş,eş,okul,ikamet,seçme ve seçilme, ana dili konuşma,kültürünü

Yaşatma,seyahat,mal,edinme gibi temel hakları kullanırken ayırıma tabi?

Sorun kalkınma sorunu ise Batı’da doğuyu mumla aratacak yerleşimler vardır

SORUN KÜRT SORUNU DEĞİL İHANET SORUNUDUR...

İktidarlar bugüne kadar oy hesapları ile terörle ciddi mücadele etmemiştir; "Misli ile karşılık verilecek",

"Hadleri bildirilecek" sözleri bize göre aldatmaca ve halkın tepkisini azaltmaya yöneliktir.

Dünyanın hiçbir ülkesinin meclisinde teröre açık destek veren terör örgütü başı olan bebek katiline

LİDER’imiz diyen milletvekili özgürlük adı altında bu ihaneti destekleyen basın kuruluşu  yoktur;

OSLO görüşmeleri, Dolmabahçe mutabakatı ile teröre adeta meşruiyet kazandırılmıştır; 

Bu ülke için hiçbir değerin geri getiremeyeceği aziz canlarını feda eden şehitlerimize ödenen tazminatın 2 misli

siyasi hesaplarla  uluslar arası suç olan "Sınır kaçakçılığı" yapan  içlerinde teröristlerinde bulunduğu grupta bulunan ve  

terörist zannı ile öldürülen kaçakçıların Ailelerine  ödemiş;Hainlerin yol kesmelerine, polis ve maliye teşkilatı kurmalarına

silahları ile şehirlerde gövde gösterisi yapmalarına yandaşlarının ortalığı yakıp yıkan eylemlerine  sessiz kalınmıştır.

 

BÖYLE BİR AYMAZLIKLA TERÖRÜ ÖNLEMEK MÜMKÜN MÜ?

 

Sözde bölge halkını temsil ettiğini belirten HDP  bugüne kadar hiçbir zaman  terörü lanetlemek bir yana

halkı tahrik eden terörün desteklenmesini sağlayan  açıklamalarda bulunmuşlardır.

Tek tesellimiz ülkesine bağlı  sağduyulu kürt kardeşlerimizin bu ihanete katılmamalarıdır.

ABD ve AB ülkelerinin terör kabul ettiği unsurlar için NATO çerçevesinde Türk askeri yurt dışında

Görev alıp terörle mücadele ederken bu ülkelerin PKK terör örgütüne verdiği destek için hiçbir yetkilimiz

bu ayıbı, bu ahlaksız çifte standardı açık bir şekilde uluslararası platformlarda  ifade etmemiştir.

 

AÇILIM adı altında güvenlik güçlerinin eli kolu bağlanmış kışlalardan bir milletin onuru olan bayrak indirilmiştir;

Bu süreçte  iktidar “bakın kanı durdurduk! algısı yaratılarak  oy alırken hain örgüt zaman ve güç kazanmıştır

HALKIMIZIN SABRI SONA ERMİŞTİR, ARTIK YETER

Hepimizin ortak talebi meclisin derhal toplanarak   kahpe tuzaklardan sonra etek giyen ya da etek altına gizlenin

Bu şerefsiz vicdansız  terör örgütü mensubu ve yandaşları ile ciddi sonuç getiren bir mücadele için;

 

-         * Askere kesin sonuç alacağı ülke dışında kara  harekatına  izni verilmeli

-         * İDAM cezası geri getirilmeli,

-         * Elinde evinde işyerinde ruhsatsız silah bulunduranlar terör yandaşı kabul edilmeli,

-          *Şehirde ve kırsalda güvenlik güçlerine ateş açanlara ihtarda bulunmadan düşman kabul edilmeli

-          *Terör yandaşlarının gösteri ve toplantıları yasaklanmalı katılanlara sert tedbirlerin yanısıra ateş açılma yetkisi verilmeli

-          *Terör mensubu ve yandaşları için ceza ve infaz sisteminde kesinlikle indirim almayacak ağırlaştırılmış müeyyidiler içeren düzenlemeler yapılmalıdır.

       Halkın büyük bölümünün düşüncesi olan terörü sonlandıracak önerilerimizdeki benzer yasa derhal çıkarılmalıdır.

TERÖR KONUSUNDA KESİN TAVIR ALMAYAN GEREKLİ  YASAYI ÇIKARMAK İÇİN GEREKLİ GİRİŞİMDE BULUNMAYAN İKTİDAR PARTİSİ İLE BU YASAYA OLUMLU OY VERMEYEN PARTİLERE GEREKTİĞİNDE  OY VERMEYECEĞİMİZİ-GÖNLÜMÜZE NOT EDECEĞİMİZİ  HER PLATFORMDA DEKLARE ETMELİYİZ.

Halkımızı sağduyuya davet eder aziz şehitlerimize rahmet ailelerine milletimize sabırlar Mücadeledeki kahramanlarımıza gayret ve başarılar dileriz.

 

 

 

 

 

Değerli üyelerimiz

Bizler, büyük bir aile olarak siyasi gücümüzü ne yazık ki kullanamadık. TEMAD yönetimi, bölge toplantılarında siyasi partilerle görüşmelerinin devam ettiğini, kontenjan alacağını ve bizlerin bölgelerimizdeki milletvekili adaylarımızı seçmemizi istemiş olmasına rağmen, yapılan mahalli ve milletvekili seçimlerinde kişisel hesaplarla şubelerin görüş ve önerilerini dahi almamış, bu konuda hiçbir girişimde bulunmadan sessiz kalmış, aday olan birçok arkadaşımıza destek verilmemiş, adaylıkları koordine edilmemiş İktidar partisinden aday olan Gn.Bşk.Yrd. desteklenmek bir yana adeta Bizans oyunları ile yönetimden uzaklaştırılarak desteksiz bırakılmıştır!

Bunun yanı sıra, siyasi partilere bir DEKLARASYON verilmesi ve bu deklarasyonun ulusal bir gazetede yayınlanması için, 'ilan  ücretinin mücadeleye destek kampanyası ile karşılanması mümkün iken' bu önerilerimize yanıtı daha vermemiştir! Sonuçta assubay ailesinin bir milyon oyu heba edilmiştir. Bu seçimler bizim için bir fırsat olmasına rağmen, geçen mahalli ve milletvekili seçimlerinde olduğu gibi bu seçimde de  hiçbir hazırlığın seçimin lehimize çevrilmesinin çalışması yapamamıştır.

Bu yönetimin, assubayların sorunlarının çözümü gibi bir derdi yoktur. Nitekim Gn.Bşk. Ahmet KESER ben sizden sorun çözmek için yetki almadım açıklaması ile bunu itiraf etmiştir. Muhatapları ile diyaloğu sonlandıran yönetimin sorunların çözümüne katkısının olacağına ihtimal vermiyoruz.

Değerli arkadaşlarımız, mücadele kimsenin tekelinde olmadığı için biz yönetim zafiyetinden kaynaklanan bu boşluğu doldurmaya devam edeceğiz. Seçimlerde, aile fertlerimizle birlikte bir milyon oyu temsil etmekteyiz. Bunun önemini mecliste grubu bulunan siyasi partilere hatırlatmak için "HAKSIZLIKLARIMIZ KADER OLMAMALI" başlıklı yazımızda belirttiğimiz deklarasyonu, adımızı ve mail adreslerimizi yazarak gönder tuşuna basmak suretiyle partilere göndereceğiz.

Bu önemli hususun yerine getirilmesi için lütfen gerekli duyarlılığı gösterelim. Bu maili, tüm emekli arkadaşlarımız, eşlerimiz, aile fertlerimiz olarak da imzalamak mümkündür. İnternet kullanmayan arkadaşlarımızın onayını alarak onlar adına da gönderebiliriz. Aile fertlerimiz, sınıf ve rütbesi karşısına  Asb. Eşi- Asb. annesi gibi ibare yazması yeterlidir. İsmimizin yanına vatandaşlık numarasının yazılmasında yarar görüyoruz.

Herşeyin gönlünüzce olmasını diliyoruz.

SİTE YÖNETİMİ

EMEKLİ ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMUNUN MECLİSTE GRUBU BULUNAN SİYASİ PARTİLERE (ADALET VE KALKINMA PARTİSİ - CUMHURİYET HALK PARTİSİ - MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ)  DEKLARASYONUDUR!

Siyasi Partimizin Saygıdeğer Yetkilileri,

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin temel direklerinden biri olan assubaylar, mesai kavramı olmadan, nöbet, tatbikat, gece eğitimi ve özel görevler ile bir ayın asgari bir haftasını '24 saat esasına göre' tek kuruş fazla mesai ücreti almadan kışlada geçiren, meslek yaşamı hukuka aykırı disiplin yasası ve amir keyfiyeti ile tehdit altında olan, devlet hesabına okuduğu süre dikkate alınmadan tüm personel için 10 yıl mecburi hizmetle yükümlendirilen, görev süresi içinde 8 -10 kez tayin gören, bir üniforması da kefen olan, sadece göreve ve ölüme gönderilirken hatırlanan, sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğratılarak vatanseverlik duyguları istismar edilen mesleğin mensuplarıdır!

Bugün görevi, koşulları ve sorumlulukları assubaylarla kıyaslanamayacak olan kamu görevlileri, MYO mezunu ise 9/2, lisans mezunu ise 8'nci dereceden göreve başlatılıp ¼ dereceye kadar yükselirken, bu hak sadece  assubaylardan esirgenmektedir! Bir çok KİT işçi emeklisinin aldığı maaş, assubay emeklilerinden fazladır. Özellikle, büyük çoğunluğu 3. ve 2. dereceden emekli olanlar açlık sınırında maaş almakta, adeta yaşam savaşı vererek, zor koşullarda ve sosyal durumlarına uygun olmayan işlerde çalışma mecburiyetinde kalmaktadırlar!

Ülkesine ve ordusuna sadakatini ağır görev koşullarında canı, kanı ve teri ile kanıtlamış, ordumuzun temel direklerinden olan assubaylar, yıllardır ön yargılar sonucu bir çok sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğratılmışlardır. Bizlerin talebi; imtiyaz veya daha fazlası değil adalet, eşitlik ve insan onuruna saygıdır!..

Uğradığımız sosyal ve ekonomik haksızlıklarımız için Genelkurmay Başkanlığı dahil tüm yetkili makamlar, haklılığımızı tescil eden çözüm sözleri vermekte, milletvekili adaylarının seçim bildirgelerinde yer almakta ve bizzat MSB'ı seçim gezilerinde sözler vermekte, fakat bilahare unutulmakta, unutturulmak istenmektedir!....

Dilekçelerimiz üzerine,  bizlere destek veren milletvekillerimizin önerileri  kabul edilmemiş, 'araştırma önergeleri  haklı olduğumuz belirtilmesine rağmen!' seçimden sonraya bırakılmış, Genelkurmay ve MSB teklifleri ise işleme dahi konulmamıştır. Maliye Bakanlığı müracaatlarımıza verdiği yanıtta; assubayları, birinci dereceden maaş alan, görevi ve koşulları assubaylarla benzerliği bile olmayan kamu görevlileri ile kıyaslamaya çalışırken, 'nedense!' ilkokul mezunu KİT işçi emeklisinin  yüksek okul mezunu assubaydan iki misli fazla maaş aldığı gerçeğini gözardı etme talihsizliğini göstermiştir!...

Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız tarafından verilen sözler hayata geçirilmemiştir. 26 Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirilen Birleştirilmiş Komutanlar Toplantısı'nda alınan kararların gereği olarak, ekonomik haklarımız konusunda iyileştirmeler içeren ilgili teklifler Başbakanlığa ve MSB gönderildiği basın açıklaması ile bildirilmiş ve bu durum 23 Mart 2009 tarihinde MSB'ımız tarafından da teyit edilmiş olmasına rağmen, bu konularda hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir!

Bizler, hiyerarşiye saygılıyız. Fakat, assubayların sosyal ve ekonomik haksızlıkları hiyerarşi ile haklı gösterilemez!

Uğradığımız haksızlıklar sonucu, çalışanların moral ve hizmet verimliliği düşmüş, kurumlarına olan güvenleri kaybolmaya başlamıştır. Emeklilerimiz ise, sahipsizlik hissine kapılarak hukuka olan güvenlerini ve aidiyet duygularını yitirmiştir. Gazilerimizi, aldıkları kurşun değil bu haksızlıklar yaralamış, şehit meslektaşlarımızın aziz ruhları incitilmiştir.

Cumhuriyetimizin kazanımları belli bir kesimin değil, onu yaşatan ve uğrunda ölmeye hazır olan herkesin olmalıdır. TSK, sadece subaylardan ibaret bir kurum değildir! Personel arasındaki ayrımcılık, milletimizin gözbebeği ordudaki sevgisizlik sarmaşığını her geçen gün büyütmektedir. Vatan ve millet sevgimizin istismarına kesinlikle izin vermeyeceğiz! Her türlü yasal mücadelemizi devam ettirme kararlılığındayız...

Siyasi partilerimiz, milli iradenin oluşmasını sağlayan, demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde ülkemizin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı amaçlayan, demokrasimizin vazgeçilmez unsunlarıdır.

Millet iradesinin yansıltıldığı ve yasama görevinin yürütüldüğü Yüce Meclis'imizde bu görevi üstlenen siyasi partilerimiz olarak,  assubayların  bu haklı taleplerini önemseyen, seçim bildirgelerinde yer veren ve Assubay kökenli adaylara listesinde yer veren partileri, aile fertleri ile birlikte bir milyon seçmen olarak, anayasal hakkımız olan oyumuzu kullanırken, değerlendirme kriterlerimize dahil edeceğimizi ve desteğimizin bu yönde olacağını saygı ile deklare ediyoruz. Saygılarımızla.

YASAL TALEPLERİMİZ

1) 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası'nda belirtildiği gibi; görevin özellikleri dikkate alınarak, bazı sınıflara mensup memurlar, ortak hükümlerdeki başlangıç derecelerinden daha üst derece ve kademeden göreve başlatılmaktadırlar. Buna paralel olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özlük haklarını düzenleyen 926 sayılı Askeri Personel Kanunu ile Harp Okulu veya Fakülte Yüksek Okul mezunu subayların göreve başlangıç derecesi 8/1'den, lise üstü 1 yıl tahsil yapan assubaylar da 10/1'den göreve başlatılmaktadır.

Ancak, bu adil uygulama ortada dururken, kendi nam ve hesaplarına yüksek okul bitirenler ile Asb.MYO mezunları için gözardı edilerek adalet ve eşitlik ilkesine aykırı uygulama yoluna gidilmiştir. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda birçok devlet memuru; MYO mezunu ise 9/2, lisans mezunu ise 8'nci dereceden göreve başlatılmasına rağmen, daha ağır hizmet koşulları ve sorumlulukları olan ve aynı süreli öğrenim gören assubaylar 'adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olarak' daha alt kademeden göreve başlatılmaktadır.

MYO mezunu assubayların 9/2, lisans mezunlarının ise 8'nci dereceden göreve başlatılmasını...

Lise ve 2-3 yıllık harp okulu mezun olan subayların  4 yıllık fakülte ve harp okulu mezunları ile aynı dereceden intibaklarının yapıldığı ve ¼ karşılığı 1500  gösterge rakamına yükseltildikleri gibi; Asb.MYO.öncesi mezun olan assubayların intibaklarının Asb.MYO mezunlarının başlangıç derecesinden yapılmasınının teminini .

2) Birinci dereceden emekli olanlar ile 2. ve 3. dereceden emekli olanların arasındaki fark en çok 3 yıllıktır. Hatta bir ay gibi kısa hizmet süresi olmasına rağmen, Emekli Sandığı Yasası, Madde Ek-70, 1'nci Fıkra (b) bendinde yer alan grupların oranlarındaki dengesizlikler nedeniyle, %30 ile %40 arasında maaş farkı doğmasına neden olmaktadır.

Bu adaletsiz uygulamanın düzeltilmesi için Genelkurmay Başkanlığı ve M.S.B. tarafından hükümete teklif edilen, aşağıdaki değişikliğin yapılarak adalet ve eşitliğin sağlanmasının teminini...

Md.1 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun EK-70 Md.1nci fıkrasının (b) bendinde yer alan gruplar ve oranları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir

Ek göstergesi  8400 ve daha yüksek olanlarda         % 255’ına

Ek göstergesi 7600(dahil)-8400(hariç) olanlarda       %215’üne

Ek göstergesi 6400(dahil)-7600(hariç) olanlarda       %195’ine

Ek göstergesi 4800(dahil)-6400(hariç) olanlarda      %165’sine

Ek göstergesi 3600(dahil)-4800(hariç) olanlarda       %145’una

Ek göstergesi 2200(dahil)-3600(hariç) olanlarda       %125’una

Diğerlerinde                                                       % 95’ine yükseltilmiştir.

Tekabül eden miktarı emekli keseneğine ve kurum karşılıklarına tabi tutulur.

Md.2 Bu karar yayım tarihinde yürürlüğe girer. Geçmişe ait maaş farkları ödenmez.

Md.3 Bu kararı Bakanlar Kurulu yürütür.

3) TEMSİL TAZMİNATI

2000 yılında sadece general ve amirallere ödenen, 2002 yılında ise yarbay ve albaylar ile bazı kamu görevlilerine ödenmeye başlanan temsil tazminatı, yasanın özüne aykırı olarak diğer askeri personele ödenmemiştir. Bu durum maaş dengelerini bozduğu gibi, küçük rütbeli personelin açlık sınırına yakın maaş alarak hayat idamelerini güçleştirmiştir. 631 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye istinaden çıkarılan 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1'nci maddesinin iptali için açılan dava sonucunda, DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu kararın yasaya aykırı olduğuna karar vermiştir!

KARAR GEREKÇESİ: 631 sayılı KHK 11'nci maddesi, sadece makam tazminatı alanlara değil en az 5 hizmet yılını dolduranlara da görev tazminatı ödenmesini hükme bağlamış olmasına rağmen, çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararında “en az 5 hizmet yılını dolduran memurların yer almadığı” belirtilmiştir. Kararda ayrıca bütçe olanaklarının kısıtlı olmasının, tazminat ödenmesi öngörülen personel arasında bir ayrıma gidilmesinin gerekmediği vurgulanmıştır.

TSK personeli arasında maaş hiyerarşisinin yeniden kurulması amacıyla, Kd.Binbaşı - Binbaşı, Asb.lıktan subay olan Kd.Yzb. ve 2 Kad.Kd.Başçavuş ile Kd.Başçavuş rütbeleri, 926 sayılı Askeri personel kanununun (V) sayılı makam tazminatı cetvelinde yer almaları ve 4505 sayılı Sosyal Güvenlikle ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılması ve Temsil Tazminatı ödenmesi hakkındaki kanunun 5'nci Madde (a) fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek olanlara” ibaresinin çıkarılarak tamamına verilmesi bir zorunluluktur. Bu, hiyerarşik dengeyi koruyacak, karşılıklı güven ve saygı duygularını güçlendirerek adaletin gerçekleşmesini sağlayacaktır.

2002/3546 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1'nci maddesinin iptali ile ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulması için, çıkarılacak yeni kararnamede bu hususların dikkate alınarak, hukuksuzluğun önlenmesi ve mağduriyetin giderilmesinin teminini;

4) Ordu'muzda sadece subaylara ödenen 6 çeşit tazminat vardır. Bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu tazminatlardan görev koşulları dikkate alınarak assubaylarında yararlandırılmaları hukukun üstünlüğünü, moral motivasyonunu ve hizmet verimliliği arttıracaktır.

5) Ordu  Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) varlığını bugüne getiren üyelerin büyük bölümü zorunlu sebeplerle sistem dışında kalmıştır. Kuruma ayni şartlarla ayni sürede üye olanlar arasında haklar bakımından büyük farklıklar oluşmaktadır. Kurum üyelerin aidatları ile kurduğu şirketlerin karlarının tamamını üyelere nema olarak dağıtmamış büyük bölümünü yeni yatırımlara yönlendirmiştir. Bu nedenle  kurum  iştiraklerinde tüm üyelerin hakları olduğu gerçeği doğrultusunda her üyeye katılımları nispetinde hisse senedi verilerek adalet gerçekleştirilmeli, dileyen üyelerin birikimlerinin kurumda değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

6) Tam teşekküllü hastaneden sağlam raporu alarak orduya giren personelden, görev koşulları ve çeşitli nedenlerle sağlıklarını kaybedenler "TSK.'nde görev yapamaz" raporu verilerek, istekleri dışında resen emekli edilmektedirler. TSK dışında sağlık nedeniyle resen emekli edilen kamu görevlisi yoktur ve emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadıkları için mağdurdurlar. Bu personele emsallerinin derece ve kademesini geçmemek kaydı ile derece ve kademe ilerlemesi yapmalarının veya bir derece verilerek emekli edilmelerinin sağlanmasını,

7) FİİLİ HİZMET ZAMMININ DERECELERE YANSITILMASI

Gerek 5434 sayılı kanun, gerek 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı kanunun 40'ncı maddesi ile, assubaylara her 360 günlük fiili hizmetlerine karşılık ayrıca 90 gün de fiili hizmet zammı hakkı verilmekte ve bunun pirim karşılıkları yıllık olarak görev yapılan kurumlarca Sosyal Güvenlik Kurumu'na ödenmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından fiili hizmet zam hakkım, maaş bağlanma oranı ve emeklilik ikramiyesine yansıtıldığı halde aylık derecemde dikkate alınmamıştır. Fiili hizmet zammı süremin, aylık derece ve kadememin tespitinde dikkate alınarak  intibakımın tespit edilen derece ve kademeden yapılmasını ve  emekli maaşımın buna göre tahakkuk ettirilmesinin teminini...

8) Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devletidir. Yasada tanımı yapılmayan hiç bir fiil suç sayılmamış ve müeyyide uygulanmamıştır. Oysa yeni Askeri Disiplin Yasası tamamen amirin keyfiyetine kalan bahanelerle alınan savunmalar karşılığında belli bir puanı kaybeden personelin TSK ilişiği kesilmektedir. Personelin çalışma güvencesini yok sayan bu uygulamanın hukuk normlarında yeniden düzenlenmesinin sağlanmasını,

9) Olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli illerde görev yapan 657 sayılı devlet memurların bölgede geçen 2 yıl hizmetleri karşılığında 1 kademe verilmektedir. Bu haktan askeri personelin de yararlanmasının teminini...

10) Anayasamız ve AİHS angaryayı yasaklamıştır (angarya zorla çalıştırılmaktır).  TSK personeli 1-10 yıl arasında devlet tarafından okutulmasına rağmen, istisnasız tüm subay ve assubaylar 10 yıl mecburi hizmet yükümlülüğüne tabidirler. Şartları kendisine uygun bulmayan kişilerin zorla hizmette çalıştırılması kişinin mutsuzluğu kadar hizmetlerin verimli olmamasına neden olmaktadır. Mecburi hizmetin kaldırılması veya okul süresine bağlı olarak makul seviyelere çekilmesini yada kişilerin devlete tazminat ödeyerek zorunlu hizmetten muaf tutulmalarının teminini...

11) Silahlı Kuvvetler'de sayısal oran 1/4 civarındadır. Yani bir subaya karşı  dört assubay mevcudu vardır. Daha açık bir deyimle Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 100 subay varsa 400 assubay vardır. Ancak sosyal tesisler söz konusu olunca bunun tam tersidir. Ordu evlerinden  lojmana, askeri kamplara kadar tüm sosyal tesislerde hem nitelik yönünden hem sayısal olarak assubaylara sağlanan imkanlar sayılarla ters orantılıdır. Sosyal tesislerin amacına uygun ve sayılarla orantılı faydalanılmasının teminini...

12) Çağın gerisinde kalan 926 Sayılı Askeri Personel, 211 Sayılı İç Hizmet ve 477 sayılı askeri ceze kanunlarında gerekli düzenlemeler yapılmasını...

13) Günümüz koşullarında lisans seviyesinde öğrenim birçok meslek için zorunluluktur. TSK de çağın gerekleri ve hizmet verimliliğine katkıları ve   fakülte mezunlarının askerliklerini er olarak yapmaları  nedeniyle onlara emir ve komuta eden assubayların fakulte mezunu olmalarını zorunluluk haline getirmiştir bu nedenle Asb.MYO lisans seviyesine çıkarılmasının teminini.

Saygılarımızla arz ederiz.

E.ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU ÜYELERİ

  • Yukarıdaki Deklarasyonu Göndermek İçin TIKLAYINIZ!

KAMPANYA SONA ERMİŞTİR.
KENDİSİNE VE MESLEĞİNE SAYGISI GEREĞİ DESTEK VERENLERE TEŞEKKÜRLER!

SANAL ALEMDE BİLİNÇLİ DONANIMLI EĞİTİMLİ, ASSUBAYLAR ATAĞA GEÇTİ

HADİ GÖREYİM SİZLERİ ÇOCUKLAR.

ASSUBAYLAR DA BİLİNÇLENDİ.

HAKLARININ NEREDE BAŞLAYIP NEREDE BİTMESİ GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİLER ARTIK.

OSMANLI ANLAYIŞININ KAPANMASI GEREKİR.

ÜLKENİN ÇAĞDAŞ DÖNEMDE EĞİTİM DÜZEYİ YÜKSELDİ

ÇAĞDAŞ ÜLKELERDEKİ BENZER UYGULAMALAR,

BİLİNİR KONUMDA.

BM. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ,

AVRUPA İNSAN HAKLARI BİLDİRGESİNİ KABUL ETMİŞ BİR ÜLKEYİZ.

İNSANLARA AYIRIMSIZ İNSAN GİBİ YAKLAŞILMASI EŞİT MUAMELE YAPILMASI KAYIT ALTINA ALINMIŞ KONUMDA.

VERİLMEYEN, HAKLARINIZI

HAK ETTİKLERİNİZİ YAZIN.

İLERİ KARAKOL OLARAK ŞEHİTLİĞE YAKIN YERLERDE GÖREV YAPIP DA ALAMADIĞINIZ;

KAYIRMALI  YAN  ÖDEMELERİ, 2000 YILINDAN SONRAKİ ÖDEMELERDEKİ  KAYIRMALI, YAKLAŞIMLAR VE UYGULAMALAR.

UNVAN-STATÜLÜ, OLUMSUZLUKLARI

MAHRUM OLDUĞUNUZU.

HAK ETTİKLERİNİZİ TAZMİNATLARI YAZIN,

TAZMİNATLARI ÖZELLİKLE UYDURUK KOMKARSU'YU YAZIN. 

SUAL SORUN.

ÖĞRENME HAKKINIZI KULLANIN,

BİLİNÇLİ, DONANIMLI, EŞİT EĞİTİMLİ OLDUĞUNUZU.

OLUMSUZ OKULSAL AYIRIMA UĞRADIĞINIZI,

EŞİT SÜRELİ EĞİTİMLİ OLANLARIN KULLANDIĞI HAKLARI,

SİZLERİN DE

KULLANMANIZ GEREKTİĞİNİ,

DEVLETİN!

AYNI ORTAMDA BENZER HİZMETİ VERENLERE,

AYIRIM YAPIP KAYIRMACI OLAMAYACAĞINI YAZIN.

KAMUOYUNUN, MİLLETVEKİLLERİNİN BİLMESİ GEREKİR.

SOSYAL OLANAKLARDAKİ HAKSIZ KAYIRMALARI,

TESİSLERDE GELİNLERİN, DAMATLARIN,

AİLE ŞEMSİYESİ ALTINDA GÖRÜNTÜLÜ ALINIP,

SİZLERİN ÖNÜNÜZE GEÇİRİLDİĞİNİ YAZIN.

KAYIRMACI, HAKSIZ ORANLARI,

YÖNETMELİK HALİNE GETİRİP,

İNSAN HAKLARI AYIRIMI YAPILDIĞINI YAZIN.

MİLLETVEKİLLERİ GERÇEKLERİ ÖĞRENSİN.

HAKLARINIZI VERECEK OLAN MECLİSTİR.

MİLLETVEKİLLERİDİR.

BUNUN DIŞINDA,

"BİRAZ BEKLEYİN", "BÜTÇE YETERLİ DEĞİL", "ÇALIŞMALAR BAŞLAMIŞTIR" SÖYLEMLERİNİN,

KANDIRMAKTAN BAŞKACA İŞLEVİ YOKTUR.

GERÇEK BUNLAR.

Mehmet KAYALI

Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiniz o değerli zamanları boşa harcadık. Paramız da vardı. Çok büyük kitlesel katılım gücümüz de. Sosyal medyada pes gurubu ile, Temad Genel Başkanı'na her gün gelen, televizyon kanallarına davetlerle, her hafta bir haber bülteniyle ülkenin tam göbeğindeki gündem idik.

Ne acıdır ki, özellikle emekli assubayların açlık sınırındaki yoksulluğunu, muadili emekli subay karşısında hukukta sorgulatamayan, hesaplaşamayan, bir dava olsun açamayan sadece görüntü yönetmeni bir genel başkanla şu *** kadar hiç bir kazanım sağlayamadık.

Bu ülkenin iktidarını, yürütmesini, yargısını; assubayın emeklisinin yokluğuna ve yoksulluğuna inandırmamız gerekirken; tam tersini yapıp, eşlerimizi, kendimizi makosen takım elbiselerle, tuvaletlerle donatıp hiltonlarda, açık büfeli, cazlı, valsli, bol menülü lüks resepsiyonlar verdik.

Yetmedi, bakın ne kadar soylu ve asil bir toplumuz deyip, kıtalar arası gezintiler. Turlar, yemeler içmeler tertip ettik asillerin, beyzadelerin itibar locasına, dünyasına, algısına böyle girilir zannettik. “Dağ ne oldu?“ “Yandı bitti kül oldu!

Bu toplumun yokluğunu, acısını, perişanlığını bilmeyen, anlamak istemeyen, mesleğini kuvvet karargahlarında, genelkurmay katında, “emredersiniz paşam“ havası ile koklamış, toplumundan kopuk, paşa itibarı meraklısı bir assubay emeklisini pul gibi getirip bu derneğin tepesine yapıştırdık. Sonra da bir güzel manikürleyip, pedikürleyip, vücut dili kursuna, aksiyon dersine gönderip kalabalığa ve büyüklerine üç gömlek tepeden bakan bir jön yarattık.

Velhasıl koca 3.5 yılı yiyip bitirdik. Beyzademiz, şimdi Afyon şehitlerinin ruhlarının feryadına yetişmenin telaşını yaşamaktalar. Peki ya yaşayan 125 bin emeklinin yoksullukla ezilen ruhları ne oldu? Ne olacak eyy Sultan Ahmet?... Bundan sonra ne olacak?

Buradan Temad Genel Başkanı'na soruyorum;

  • Kaç lira emekli maaşı alıyorsunuz?
  • Üzerinize kayıtlı bir şirketiniz veya ticari bir tüzel varlığınız var mı?
  • Varsa buradan aylık kazancınız ne kadar?
  • Temad genel başkanlığı görevinden aylık ne kadar huzur hakkı ücreti alıyorsunuz?
  • Toplamda aylık geliriniz nedir ? Yurt dışı gezilere nasıl gidebiliyorsunuz?
  • Birinci sınıf otellerde, restaurantlarda nasıl yiyip içebiliyorsunuz, yatıp kalkıyorsunuz?
  • Genel kurullarda sizin ve yönetiminizin aylık ücretleri tek tek neden ibra edilmiyor?
  • Giderlerde ayrıca neden gösterilmiyor?
  • Neden şirketler gibi holding kuruluşları gibi anonim bilançolar yaptırıyorsunuz?

Neticede aidat geliri ile beslenen ve harcamaları tahditli bir derneksiniz. Neden üyelerinize genel kurullarda açık net sade ve apaçık gelir ve gider ile harcama bilançoları hazırlatmıyorsunuz?

Bunları assubay toplumunun huzurunda onlar adına soruyorum ki, yaklaşık 4 yıldır onların genel başkanı sıfatı ile; nerede ise 4/3 ünün 1600 tl emekli utanç aylığı alması sizi hele ki bu toplumun seçerek temsilci olarak atadığı bir yöneticiyi neden zerrece ilgilendirmiyor? Acaba bu yüzden mi?

Bizlerden çok mu farklısınız ki; “burası hak arama yeri değil, temsil makamıdır“ diyebiliyorsunuz! Altınızda makam aracı, rahat bir ofis keyfe keder vakit öldürüyorsunuz. Canınız sıkılınca akdenize, egeye turistik illere gidip istişare ve bilgilendirme gezileri yapıyorsunuz. Neyi istişare ediyorsunuz? Assubay toplumunun temsilciye değil, altın arayıcıya değil, hak arayıcıya ihtiyacı olduğunu, bu yüzden o makamın nimetlerine haiz olduğunuzu hala anlayamadınız mı?

Velev ki, ne acı ki artık balık kaçtı. 2015 te bitti. Ülke kana , ateşe, iç karışıklığa, belki de bir iç savaşa kadar geldi. Ekonominin çivisi çıktı. Gelirle, maaşla, ücretle yaşam sürdüren çalışanlar yandı, emekliler ise hepten bitti. 2015 in sonunda alın size bir erken seçim daha. Yani aslında 2016 da bitti. Artık mazeretinizde hazır. 2017 de siz de bitip gideceksiniz. 4 yıllık sultanlığınız da yanınıza kar kalarak. Sıfır elde var sıfır bir karne notu ile.

Hani tüzüğümüzde değişimi istediğiniz o çok önemli tek madde bakanlıkça kabul görse idi, bir 3 yıl daha kalacaktınız. Ama açlık ve yoksulluğumuzdan daha önemli ve vahim olan “genel başakanın süresiz seçilebilme" maddesi ne yazık ki kabul edilmedi. Astsubay düşmanı M.S.B. Size hiç acımadı. Bir cevheri, bir başkomutanı harcadı. Ne büyük bir kayıp!

Hepimiz Ahmet Keser'iz“ sloganı deliniverdi. Vah ki vah. Kimsenin artık assubayların feryadını, çığlığını duyacak hali kalmadı. Çünkü bizden daha acısı asgari ücreti 1000 tl olan onca emekçi yandı bitti. Orayı, o vehameti görmeyen zalim bir iktidar artık bizi zinhar görmeyecektir. Hani sizin kadim partiniz olan, aday verdiğiniz, yoluna çiçek ve gülsuyu döktüğünüz. Canım iktidarınız.

Bu gün; işssizlik çığ oldu. Siyaset kilitlendi. Mezhep ve din ile sınıf ayırımcılığı tavan yaptı. Tsk.nın yapısı değişti. İçindeki assubayın iskeleti çöktü. Ne resmi bir hükümet ne de muhatap kaldı. Assubay camiasında ve emekli toplumunda ise; ne kasada para, ne heyecan, ne de o inanılmaz büyük öfke seli kaldı. Hepsi de Ahmet Bey'in “gösteri yasak, pankart yasak, bağırmak yasak, öfke yasak, siyah kurdele de yasak", dörtlü yürüyüş kolunda “daha dün annemizin şarkısı ile türk bayrağı serbest“ algısı ile cehaletine heba olup gitti. Meclisin dikmen kapısında bile assubayın hukuksuzluğu ile emeklinin insanlık dışı ücret uygulaması protesto edileceğine, dayak yiyen assubayın meselesi protesto edildi.

Ne disiplin yasası, ne de personel yasası düzeltildi. Şimdi hepimiz çalışanı emeklisi 7/24 dayak yiyip duruyoruz şehitlere dair bile ne bölücü örgüte, ne de bu örgüte taşeron olan bu hükümete onca mazlumun ahı adına bir kelimelik te olsa, bir infial ile bir nefret açıklaması yapılmadı! Bu mazlum orduya ve askerimize sahip çıkılmadı. “Ölen, vurulan, o fidanların hesabını bir gün bu emekli toplumu ile Temad olarak gerekirse biz soracağız“ denilemedi.

Ekmek adaletimiz için bir emsal dava olsun açılamadı. Oysa okyanusla boğuşacağınıza, adliye koridorlarında emsal güçlü davalar açacağınıza, dernek avukatınızla kıtalardaki assubayların davalarında koşup durdunuz. Onu da yapın. Ama önce kanunlarla, yasalarla, anayasa nezdinde hukukla hesaplaşın. 1977 de dönemin cumhuru Fahri Korutürk'ün M.S.B.nını da yanına alarak astsubay toplumu ile mahkemede hesaplaştığı gibi siz de çıkıp aynı yolla hesaplaşın.

Onca milyarları kutlamalarda, Dünya Assubaylar Günü'nde yürüyüşlerle heba edeceğinize, yargıda, adliyede harcayın. Hiç olmazsa çıkarıp sayın İsmail Turan'a üç beş kuruş yardım edin. 125 bin insan her gün eriyip giderken , utanmazca yurt dışlarına gidip samba yapmayın.

Azıcık haysiyetiniz var ise, bu toplumun açlığını görüntüleyin, belgeleyin, resimleyin. Bir emekli assubay ile bir emekli albayın resmini çekip iktidara dağıtın. Birisinin kaf dağında iken; diğerinin çamur deryasında nasıl debelendiğini utanmazlara, yüzsüzlere gösterin. Sakın ha kendi resminizi değil, gerçek emekli assubayınkini.

Ne var ki artık zaman bitti. Assubay ekmek kavgasının heyecanı da. Medyanın, siyasetin ilgi alanı da. Çünkü Bay Ahmet, bizler ve bu toplum; tazminatımız, intibakımız, derecemiz eksik, *** derdimiz bu dedikçe, siz, beş yıldızlı resepsiyonlarda Dünya Assubaylar Günü kutlamalarında kurtlarınızı döktünüz. Ordu evlerini boykot edip “bakın bu toplum mağdur olduğu halde oralara girmiyor, bu kadar fedakarlık ediyor“ dediniz. Ülkenin öğretmenini, memurunu, emeklisini, çalışanını, sendikasını, S.T.K. sını acı acı güldürdünüz.

İşte geldik bu güne. Bu gün de havuzu tükettiniz. Emeklinin bir atleti, fanilası kalmıştı, onu da çıkarttırıp çırılçıplak yaptınız. Bazı arkadaşlarımız yazmışlar. “muhalif olma, yazıp eleştirip durma, biliyorsan gel koy elini ateşin altına“ gitmesi gereken hala utanmıyorsa, hala orası benim çiftliğim diyorsa, entrika ve dalavere çevirip derneğin kasasını kullanıyorsa, dürüst insanlara çamur atıp, dernek kapatıp, ihraç edip çilingircilerde sabahlıyorsa, adil ve eşit bir seçime yanaşmıyorsa, "ben 3 yıl denedim, bir de bu ekip denesin" diye tevazu göstermiyorsa, arkasına iktidarın gücünü alıyorsa, şubelere ve delegeye, dava başarısı sözü değil, para yardımı sözü veriyorsa, bu toplumun aciliyeti, vehameti nedir diye düşünemiyor; günü birlik düzene uyuyorsa, ben iyi biliyorum ki bu davanın ateşi bize, ipeksi gömleği de Sayın Başkan'a düşmekte.

Saygımla.

Adnan Fuat Özdemir

Ben kimim bilin bakalım?

Yanınızdayım, bilirseniz.

Beni sevmeyenlerin, sevgisini kazanma çabasıyla geçti tüm  meslek yaşantım.

Kendimi  boşlukta hissettim zaman zaman.

Hiç sevdiremedim çabalarım olsada.

Mutluluk öykünmesinde, duygularım

ve arzularım vardır elbette.

Bundan daha evrenseli olamaz bence.

Kendi kendime bakışlarımda.

Toplumda erinç sayılan olgular vardı,

tüm düşlerimde.

Beni tanımamalarıdır solgunluğum,

küskünlüğüm, çaresizliğim, duygularım.

Tanımak istemezler benliklerinde hak dağılımında,

Eşit paylaşımın. 

Gerçeğini, tanımadıkları gibi. 

 

Kendilerine özgüsel ve okulsal kişiliklerinin, 

erinç paylaşımları önceliklidir.

Olgularda birilerinin belirlemesinde saklıdır haklarım. 

Umutlarımın ötesinde kalanlardır bence. 

Ortalarda dolanan içi boşaltılmış söylemler,

çalışmalar devam ediyor.

Ne bitmez tükenmez çalışmalardır devam eden.

Çağdaş hak paylaşımı bilincine ulaşılamayan ortamında.

Verdiğim, vermeğe çalıştığım içtenlikli tüm hizmetlerimle,

varlığımla, ayakta duranların  dışlamasındayım.

İşde güçlü, aşda güçsüzümdür.

Üstünlüklerim, verilerim görünmez. Gösterilmek istenmez. Bilinmez. 

Şehadet mertebesine ulaşılır bazen,

Varlığım iki dudak arasındadır.

Gözlerimi kaparım, vatan derim, koşarım

tek söylemlerine.

Çok kitap okurum, tanırım ortamı.

Bilgilerim küllendiğinde insan olduğum unutulur.

Baskının ve yıldırmanın olguların her türlüsünü yaşadım,

Yaşayanlar vardır,

uslu çocukçasına. 

Sesim, nefesim kısılır bazen üzgünlüğümde.

Uyarım, uydum uydurmak istedikleri içtensizliklerine.

Yine de itelenirim beni tanımayanların, paylaşımsız duyguları  benim   içindir.

Bütün yükün bana yüklendiği ortamdayım, 

Taşırım gücümün üstünde olsa bile.

Mantıksız da olsa katlanırım olgulara,

acı acı gülümseyerek.

Her söz ağıza yakışmaz ama bana yakıştırılır.

Tüm olumsuz dışlama, yok saymalar

görünmez güç gibiyimdir,

konu hizmet olunca.

Ama yine de,

bir küçümsemedir ödülüm. 

Anlayışsızlıkların vurgusudur bencileyin.

Belki konuşmayı bilirim ben de,

yerine göre.           

Ama ortam hiyerarşi ile tıkalıdır.

Yenileştirilmiş, varsayımı ile öne sürülen, 

Çağdaş olmayan.

Adı yeni disiplin yasası denilen,

yasalar vardır dilimi buran,

bilinçli olsam da.

Devletin başka kurumlarında olmayan,

nedeni bilinmez bu ayrıcalığın.

Anlatımdan uzaktır,

bir sırdır kendi içeriğinde.

Yılların getirdiği var sayılan,

böyle gelmiş böyle gitmesi istenen alışkanlıktır belki de.

Oysa dünyada, çağdaş ülkelerde,

şaha kalkan insan haklarının.

Yasaları vardır içtenlikli.

Devletimizce benimsenmiştir bu insan hakları yasaları, kabul görülmüştür.

altlarına imza atılmış onanmış, benim devletimce.

Eşitlik olgusu içeren, eşit paylaşımı öngören kuralları var.

belli bir noktada tıkanır. 

Ülkemizin bazı özel kurumlarında. 

Farklı okulsal insan güçleri vardır. 

Varsayımlı güçlerini kullanan.

Verilerimin değeri paylaşılır, bana değer vermeyenler arasında.   

Sonra arkalara itilirim,

konu paye olunca.

Birdebire bulunduğum statü ve yeri  hatırlamamı isterler belki.

Öykünmenin temelinde, içtensizlikler yattığı için. 

Hani, bir umuttur bendeki, kabul edilmeyen.

Bir lokma  bir hırkaya eyvallah cinsinden.

Durağandır benim haklarım yerinde sayarcasına.

Hak, adalet, lokma, rızık, statüko, mutluluk, huzur, çaba, cesaret, şehitlik, mobbing, eziyet...

Dindarların baş söylemi olan 'zulüm' benzerinde

Dolanır durur ortalarda.

Herkesin dilinde  olan.

Yeniden canlansa da kişiliğim Demogles’in kılıçı vardır sanki tepemde.

Öyle nereye derler?

Umut yolculuğına çıktığımda.

Dertlerimi, ızdırabımı, açlığımı anlatma çabasına düştüğümde. 

Çağdaşlık var sanırım zaman zaman arzularımın olgularının anlatımında.

Bu da değer yargılarımı,

alt üst etmenin farklı bir yoludur olumsuzlukların.

Burada gerçek değerlerin ve verilerimin üstü küllenip,

kendi değerlerini üste çıkarmaktır gaye.

Zamandır sanki çağdaşsızlık paylaşımında.

Benim değerlerimin yok olduğu ortamda. 

Korkunun getirdiği içtenliksiz.

Gereğinden fazla saygılı görünmektir bana düşen.

Sorulan sorulara mecbur tutulurum  sonra.

Bir türküdür sanki yıllardır söylenen,

ninniye  benzerlik  içeriğinde.

Benim de acılı türkülerim var derim elbette.

Kulakları kaşındırdığı için söylememe izin vermezler gibi.

Günün birinde başka bir türkü çağıran olursa,

hemen kısarlar sesini onun

özel yasaların olguları ile.

İnsan dediğin biraz direngen olmalı derler.

Alışılmış türkülerin devamıdır,

onları mutlu eden.

Nasıl güvenmeli böylesine?

Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir.
Pascal

Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.
Eflatun.

Adaletsizlik hükme acılık, geciktirme de tatsızlık verir.
Bacon

Devletin hazinesi adalettir
Konfüçyus.

Zayıf daima adalet ve eşitlik ister. Halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
Aristoteles

Derler mütefekkirler.

Hani bir olgu vardır çalışma ve iş ortamımda.

Ben hep buradayım.

Hiçte uzağınızda değilim. 

Elimden geldiğince yardımcınız olurum.

Çok, pek çok gücüm vardır benim.

98000'e  varan olgularla,

tüm gücüm yalnızlığımın, itilmişliğimin ürünleridir.

Bende var olanları, dağıtmak isterim  hizmet olarak.

Ve hizmetlerimin faydalarını, sonuçlarını,

buyurun, buyurun  dilediğiniz kadar alın emeklerimden.

Minnet duygusu beklentim de yoktur benim.

Beni görmek istemeseniz de, amacım sizi incitmek değildir.

Yalnızca sizlerden ilgidir sevgidir, içtenliktir beklentilerim.  

Ne kadar ezilsem de,

Bana veremediğiniz vermek istemediğiniz sevgiyi, değeri hep size verme çabasındayım.

Kalıcı hiç bir şey mutluluk vermiyor bana artık.

Yaşım 82 olunca.

Ne insan, ne eşya, ne de duygu.

Giydiklerim yakışmıyor, yediklerim yatışmıyor artık.

Beklentim tatlı bir bakış, gülümsemenin varlığı, mutluluğumdur benim.

Zamanla üzeri toz kaplanan, bir türlü verilemeyen haklarımdır beni üzen.

Yüreğim buruk, acılı  sevgiye dönüşmeye  istekli  gibi. 

Bir yandan ürpertili saygı duyguları ile başım eğiktir.

Bir yanda da şaşkınlık, hak ettiklerimi alamamanın ezikliği içinde,

Olanları benden başkası bilemez asla.

Kutsal bir fısıldamadır sanki kulağıma. 

Kafamda eski belirsizliklerle sezinliyorum.

Büyülerin bozulması, 

benzerliğidir haklarıma kavuşmam.

Durmadan anlatırım kendimi, derdimi.

Çıt çıkarmadan bir ağlayıştır benimki...

Mehmet KAYALI

BİTSİN ARTIK!

Temmuz 21, 2015

Benzer sonuçlara ulaşma gayesinde bulunan.

Aynı çalışma ortamında,

insanları alt statü, üst statü, unvan gibi uyduruk söylemlerle,

düzmece oranlamalarla,

hak kısıtlaması yaratmak,

bazılarına şehzade yaklaşımı,

diğerlerine kapı kulu benzerinde hor bakışın reva görülmesi,

alt statüde olanların, verdiği hizmet verilerine.

Üst statünün, bakışlarında.

ben senin yaptığın görevi,

bir ere bile yaptırabilirim yaklaşımı düşüncesi,

şartlanmış tepeden bakan küçümseyen anlayışlar.

beyinlerden silinmelidir.

Çünkü alt statüye itilenlerin hizmet verileri,

deneyim ve uzmanlık gerektiren sonuçlar içermektedir.

Farklı yükümlülükleri vardır.

Trilyonluk zimmetlerden şu anda subay kendini özel kayırımlı

yasallaşmış olgular ile soyutlamış durumdadır.

Bu yükümlülüğü ere de veremezsin.

Çünkü, ayrı bir muhasebe tekniği gerekmektedir.

Subayın yaptığı taktik hizmetler ne kadar kutsal ise.

assubayın yaptığı teknik hizmetler de,

üretime bağlı, dayalı ve yönelik olup.

daha da kutsal olduğu gerçekleri orta yerdedir,

küçümsenemez.

Assubaylar da, hizmetleri de küçümsenemez.

Bu olumsuz ortamdan,

menafi sonuçlara dayalı hizmet sonuçları beklemek boşunadır.

Çağdaşlaşma yolundaki tüm insan toplumları,

modern, iletişim ve bilim araçlarının sağladığı,

iletişimin olanakları sayesinde her olumsuzluğu,

toplum fertleri, farkındadır.

Zorlamaların bir yerde bitmesi gerekir gibi.

Assubaylar da ekonomik ve geçim sıkıntılarından soyutlandırılmalıdır.

Eşit paylaşımların sağladığı,

içtenliğin gerektiği bilinmelidir.

Mehmet KAYALI
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ