EMEKLİ ASSUBAYLAR

EMEKLİ ASSUBAYLAR

Saygıdeğer Meslektaşlarımız

Aşağıdaki açık mektup ile bizlere uygulanan sosyal, ekonomik ve insanî haksızlıkları dile getirmek, sorunlarımızın çözümü için yaptığı eleştirilerden dolayı orduevi giriş yasağı uygulanan TEMAD Genel Başkanımıza gösterilen tavrın çözüm olmadığını  bir kez daha Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları'na hatırlatmak istiyoruz .

Biz; imtiyaz talep etmiyoruz! Bu orduya ve ülkemize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla kanıtladık. Adalet sağlanıncaya kadar yasal mücadelemiz devam edecektir.

Huzur dolu günler diliyoruz.



GENELKURMAY BAŞKANI VE KUVVET KOMUTANLARI'NA AÇIK MEKTUP

Sayın Komutanlarımıza

Ben, assubay ünvanını taşıyan biri olarak, her kurum kendi personelini koruyup kollarken, Genelkurmay Başkanlığı'nın Assubayların sorunları ile ilgilenmediğine, aksine ön yargılarla assubaylara sosyal, ekonomik ve insanî haksızlıklar yapmasına rağmen kamuoyuna yanıltıcı bilgi verdiğine şahit oluyorum.

Assubaylık mesleğinin uygulama ve yasalardaki tarifinden farklı olarak değerlendirildiğini, istisnalar dışında kölelerin ülkelerine devlet ve Genelkurmay Başkanı olduğu bir dünyada, bizlere köle muamelesi yapılmaya çalışıldığını üzülerek bir kez daha tekrarlıyorum.

Cumhuriyetin kazanımları sadece belirli kesimlerin olamaz! Bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin fertleri ve bir üniforması da kefen olan mesleğin mensuplarıyız. Bu mesleğimizi de ülkemizin sosyal adalet politikası şartlarında yapmamız gerekmektedir. 

Sizler; Emniyet Müdürleri, Amirleri  ve komislerlerle polis memurları arasındaki maaş statükosunu biliyor musunuz? Biz biliyoruz. Emniyet mensupları, hiç bir zaman ekonomik ve sosyal hakları bakımından farklı bir uçurum içinde değiller. Bekçisinden amirine herkes mezun olduğu okulun karşılığı dereceden göreve başlar. Görev ve makamın özellikleri dışında ekonomik ve sosyal ayrımcılıkları yoktur. Diğer bakanlıkların personeli arasında da görev hiyerarşisi dışında ekonomik, sosyal ve insanî haklar bakımından subay ve assubaylar arasındaki uçurumlar yoktur!

Assubaylar, subaylarla aynı bakanlığa bağlı, tıpkı subaylar gibi savaş sanatını icra ederler. Aynı ortamda daha ağır görev koşullarında çalışırlar. Ancak bulundukları hiyerarşik yapıya saygılı olmaları ve birebir aynı hakları talep etmemelerine rağmen nedense ön yargılarla haksızlığa hukuksuzluğa uğratılırlar. Bu adaletsizliği siyasi iktidarlar değil bizzat kendi kurumumuzun yapması kabul edilemez...

Biz Assubaylar, içine düşürüldüğümüz ekonomik ve sosyal sahipsizlikten dolayı telafisi imkansız zararlar görmekteyiz. Ancak bu sorunlarımız Genelkurmay Başkanlığı ve Hükümet tarafından ısrarla görülmemektedir. Genelkurmay Başkanlığınca teklif edilen iyileştirmeler kaderine bırakılmış bunun bilincinde olan siyasi otorite de  28 Şubat'ın rövanşını assubaylardan alırcasına bu teklifleri sümen altı etmiştir. Bunun neden ve sonuçlarını araştırmak, bizler için talep, sizler için görev, üçüncü şahıslar için de fikir’dir. Bunun önüne emirle geçemezsiniz. Bizzat çözmeniz gereken problem budur...

Yıllardır adalet talebinde bulunan assubayları dinleseniz taleplerimizin, bazılarına altın tepside sunulduğu gibi ayrıcalık olmadığını, sadece adalet olduğunu göreceksiniz.

Assubay olmadan bırakın ordunun savaşmasını askerin karnını doyuramayacağı gerçeği gözardı edilmemelidir. Aksini iddia edenler varsa assubaylara aynı zaman diliminde 48 saat izin versinler  sonuca gore ya bu meslek kaldırılsın ya da ordunun olmazsa olmaz elemanıdır deniyorsa assubaylara uygulanan haksızlık ve adaletsizliklere son verilsin.

Aksi halde biz bu adaletsizliği içimize sindiremediğimizi, görevdeki meslektaşlarımızın moral motivasyonu ve hizmet verimliliğini, biz emeklilerin ise kurumumuza olan aidiyet duygusunun  her geçen gün kaybolduğunu bir kez daha belirtiyoruz.

İşte bu nedenlerden dolayı sorunlarımızı bazen toplumsal, bazen de bireysel olarak yansıtıyoruz. Maalesef bireysel tepkilerimiz çok acı oluyor!.. Soruyorum; Ölümden öte bir şey  var mıdır?

Maalesef bizler sizlere sorunlarımızı ölümlerimizle bile anlatamadık. Ekonomik, sosyal ve insanî haksızlıklar, görev koşulları, amir keyfiyeti ile uygulanan mesai ve cezalandırma sonucu birçok meslektaşımız hiçbir değerin geri getiremeyeceği hayatlarını ihtiharla sonlandırmaktadır.

Zaman zaman bizlerin haddimizi aştığımız,  muvazzafların sorunlarını dile getirdiğimiz düşünülerek  bundan duyulan rahatsızlık dile getirilmektedir. Adalet herkes içindir. Muvazzafın kazanım ve kaybının emeklilere yansıtıldığı, ayrıca hiçbir kurum personeline verilmeyen sorumlulukla bizlerin SEFER GÖREV EMRİ taşıdığımızı, her an silah altına alınıp dile getirdiğimiz haksızlıkları yaşayabileceğimiz gerçeği de gözardı edilmemelidir...

TEMAD; tüzüğü MSB tarafından onaylanan ve bizleri temsil eden yöneticilerini özgür irademizle seçtiğimiz yasal bir dernektir. Adaletsizlikten bunalınca ilk tepkimiz ve talebimiz derneğimize olur, yakalarına yapışır, bize sahip çıkmalarını isteriz. Onların da bizim taleplerimizi dile getirmesi en doğal hak ve görevleridir.

Emekli assubayların yasal temsilcisi TEMAD’I muhatap almamak, adaletsizlikleri eleştirdiği için dışlamak, hâttâ başkanına sosyal tesislere girme yasağı getirmek assubaylara bakış açınız olarak değerlendirilmektedir ve bu, sorunların çözümüne hiç bir katkı sağlamayacaktır...

Bizlerin talepleri, belirttiğimiz gibi imtiyaz ve ayrıcalık değildir. Böyle olsaydı kamuoyuna çıkar örnekleri ile haksızlığımızı anlatırdınız...

Bir üniforması da kefen olan, bir emirle ölüme gönderdiğiniz personelin bu haksızlığı önce sizlerin adalet ve vicdan duygularını rahatsız etmesi gerekirken, haksızlıkları kendi kurumumuz yapmaktadır. İşte bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığı'na kendimizi hatırlatma adına birtakım örgütsel eylemlere ihtiyaç duyduk. Ama sizler yine bizlerin sadece adalet diye haykıran sesimize yanıt vermek yerine haksızlıklara devam ederek ve baskılarla sorunları yok saymaya çalışmaktasınız. 

Biz, kurumumuza saygılıyız. Bu yüzden sadece bize yapılan haksızlığı ve hukuksuzluğu dile getirmekteyiz. Bu mesajımızı doğru algılamanızı, adaletin herkesin hakkı olduğunu, adaletin onu esirgeyenlere de gerektiğini lütfen hatırlayınız...

Biz, bu ülkeye ve ordumuza sadakatimizi terimiz kanımız ve canımızla ispat ettik. Bizim vatanseverlik duygularımızı ve ordumuza bağlılığımızı kimse test edip sorgulama hakkına sahip değildir.

Assubayların kimsenin maaşında, makamında gözü yoktur. Ancak, bugün assubay emeklileri bırakınız subayın maaşını KİT işçi emeklisinin maaşının yarısını  almakta, sosyal tesislerde adeta dışlanmaktadır...

Toplumumuz hukuksuzluğa karşı büyük bir öfke ve infial içindedir. Bunun doğuracağı sonuçları kimse kestiremez. Siz komutanlarımızdan bu adaletsizliğin sona erdirilmesini, bunun için hazırlanmakta olan askeri personel yasasının, orduda adaletsizliğin sona erdirilerek, ordumuzun güçlenmesine katkı sağlanmasının teminini bir kez daha talep ediyoruz.

Adalet olmayan yerde hiç bir şey olmaz ve adalet bir gün onu esirgeyenlere de gerekecektir.

Saygılarımla…

 

Adı ve Soyad:

Sınıf ve rütbesi:

T.C.No:

  • Yukarıdaki metni göndermek için TIKLAYINIZ!

(Kampanyamız 15.Aralık.2013 tarihinde sona ermiştir.)

Orduevleri

Aralık 09, 2013

Sabah kalktım.

Bilgisayarımda bir  flaş haber;

"Temad Başkanı Sayın Ahmet Keser’in orduevlerine  girişi yasak!"

Neden  acaba? Ahmet Keser, emekli astsubay.

Kim koydu bu yasağı?

Orduevleri devletin değil mi?

Devlette, uygulamalar yasal kararlara göre alınır. Yasal ortamda.

Devlet malının sahibi devlettir.

Ne yapmış bu adam?

Böyle bir yasak koymanın gerekçesi var mı? Nedeni nedir?

Bu olumsuz uygulama hakkında, mahkeme kararı var mı?

Hak  kısıtlaması içeriğini, uygulayıcılar,  tasarrufta bulunanlar

dayanaklarının gücünü, yasalardan alır.   

Yasaların  ön gördüğü mahkeme  kararı var mı?

Eğer yoksa,

yasaları tanımama anlamına gelir mi acaba?

Pekiii.

Mağdur, mağduriyetini bağımsız mahkemelerde  kanıtlar da,

uygulayıcılara icra yolu ile haklılık kararını sunarsa,

sonuç ne olur?

Ben yaptım, oldu uygulaması!

Uygun, derler mi?

Nedeni yok elbette. Vardır amma, sır olması uygun görülmüş!

Pekiii.

Kim bu Ahmet Keser denilen adam? Temad Başkanı.

Açalım;

Türkiye Emekli Astsubbay Derneği Başkanı.

Ne iş yapar?

Astsubayların verilmeyen haklarını arar, ister.

Aynı ortamda, ileri karakol olarak görev yapmış olanların haklarını.

Zimmetin yükünü taşımış, altında ezilmiş olanların hakları adına,

uğradıkları haksızlıkları ortaya koyar.

Ahmet’in, öğünülecek tarafı görmezden gelinemez elbette!

Ahmet Keser’in uğraşı da,

hakları daha çağdaş ortama taşımaktır.

Gerçekte;

TSK'de, eşit süreli eğitimli olanların

olanaklardan eşit faydalanamaması gibi kıyaslamalarla

televizyonlarda, açık oturumlarda, gerçekleri kamu oyuna duyurmağa çalışır ekibiyle, Ahmet.

Neden bu mu?

Olmadı!

Buna mani olmak gerekir.

Susturalım şunu. Önce Sayın Ahmet Zengin'i. Şimdi Ahmet Keser'i...

Orduevlerine girişini yasaklayalım, kendilerine gelsinler.

Nasıl olsa emir verme yetkisi bizim. Uygulamadan biz sorumluyuz.

Bize kimse karşı koyamaz zihniyeti ile. Olgu bu!

Gerçekleri, sadece Sayın Ahmet Keser mi biliyor sanki?

Mahkemeye verdiniz şikayet konularını, ortaya koyarak.

Ama, hak arama ayırımda bulunan tarafsız sivil savcılar var.

Bağımsız hakimler var.

Hakimler haklıdan yana elbette.

Tarafsız sayın savcılar ne der sonra?

"Adam haklı. Toplumunun hakkını koruyor" der.

Ve dedi.

Şikayetinize ”takibine gerek yoktur” kararı verildi. Demek ki haklı değilsiniz, adalet ortamında!

İyi de, ülkede gerçek demokrasi var.

Şimdi Ahmet Keser de bir astsubay. Ahmet’in astsubay hakları kısıtlanması neden?

Durup dururken ve hiç bir yasal karar yokken ortamda.

Hak kullandırma yetkisini elinde bulunduranlar, gücünü yasalardan alırlar.

Bu gücü kullanırlarken yasal hakları görmezden gelemezler!

Genelkurmay Başkanlığı'na Sayın Ahmet Keser’e kısıtlama koyma olgusunda,

yasa ve mahkeme kararı" yetki vermemiş ise yetki  kullanımı olanaksız gibi çağdaşlıkta.

Zaman 15 Aralık 1993 değil! Aradan tam tamına 20 geçti.

Sayın Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemlerdi.

Erhan Akyıldız - Ali Tevfik Berber Olayı vardı.

Ne dedi Sayın Erhan Akyıldız askeri mahkeme ortamında?

"Ben görevimi yaparken, Genelkurmay Başkanı'nın hoşuna gitmek zorunda değilim".

Sayın Ahmet Keser de sadece görevini yapıyor. Faaliyetleri benimsenmedi ise,

demokrasi ortamında, çare hukuk olmalı.

Ahmet Keser'in uğraşı da

ortamının daha da çağdaş olmasını sağlamaktır elbette!

Gerilerde kalmış olmalı 1993' lü anlayış ortamı.

***

Özgürlüklerin, insan haklarının korunması için

Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Komisyonları'nda imza atmış, kabullenmiş bir ortamda ve tüm bunları kabul etmiş bir ülkede,

olanakları devlet tarafından, devletin verileri ile karşılanan orduevlerinin yasaklı kullanımı, özgürlüklerin ve hakların kısıtlasıdır! Neden? 

Anlamak zor gibi, hukuk ve yasal veriler içeriğinde...

 

Mehmet KAYALI

Siz Bulun

Aralık 06, 2013

SENDİKA MI DEDİN,  HAYIR, HAK ARARSIN  DERLER.
YASALAR ENGELİNDE Mİ,  DERİM.
EMEK KURULTAYI TOPLANSIN, YASAL UYUM SAĞLANSIN.
DERİM  İÇTENLİĞİMLE, OLMAZLARDIR YANITI...

HİZMET Mİ DERSİN,
VERİRİM,  DOLU,  DOLU
ŞEHADET BAHASINA, GÖZÜM KARADIR  BENİM.  HİZMET   DEYİNCE.
ÖLÜRÜM VATANIM İÇİN.

OYSA VATANINI HARKES  EŞİT  SEVER,  DERLER.
NEDEN DERİM.
BİZ  BİR  AİLEYİZ  DERLER,
HİZMETTE EŞİTLİK, VAR MI DERİM.
HİZMETTE  VE  ORTAMDA  SONUÇLARINDA  EŞİTLİK  OLMAAAZ. TAŞIYICI  OLAN, VARDIR  DERLER...
PAYLAŞIMDA  EŞİTLİK  VAR MI DERİM.
OLMAZ, AYRICALIKLILAR  VAR .STATÜ VAR  DERLER...

YÜK MÜ DERSİN, TAŞIRIM, GÜCÜMÜN  ÜSTÜNDE.
TAŞIRIM HER TÜRLÜSÜNÜ, ZİMMETİN.
YILMAM, OMUZLARIM DÜŞSEDE.
KARŞILIK MI DEDİN, MUHTACIM AFERİNE.

AÇ  ÇARESİZ KALDIĞIMDA, KIRARIM ÜÇ YUMURTAYI.
SONUÇTA, KALBİM ONURUM KIRILIR  BELKİ . BİLEMEDEN.
BAZEN YAZIM HATASI YAPARIM. TEK KELİMENİN.
TEK HARFİ,
TEPETAKLAK EDER BENİ.
BAKARIM MELÜL, MELÜL, AİLE EFRADIMLA BİRLİKTE. SIZLANARAK.
AĞLAR ÇOCUKLARIM, EŞİMLE BANA BAKARAK. KESİLEN NAFAKALARINA….
AÇ KALIRIM BİR HARF YÜZÜNDEN. AĞLARIM İÇİN, İÇİN.

BU YAPILANLARI TARTMAK İSTERİM.  TARAFSIZ,  BAĞIMSIZ,   ADALET TERAZİSİNDE.
OLMAZ DERLER. AÇLIĞIMI GİDERDİM DERİM, KAZARA OLDU DERİM.
BİLEREK YAPTIN YAPMAYAYDIN.
KASITLISIN DERLER.
ÇEKERİM SONUÇLARININ  EN AĞIRINI.

OLANAK MI DEDİN,
RAZIYIM GÖNÜLLERİNDEN KOPANA.
ZOR MU DEDİN, BEN VARIM DERİM, BENİ SÜRERLER ÖNE.
BECERİDE ÖNCELİK BENDEDİR.
VATANA HİZMET EDERKEN, HAKSIZ PAYE KAZANÇ,  ORTAMINDA.

MOBİNG Mİ DEDİN, İYİ TANIRIM ONU.
YILLARDIR   PAYLAŞIMDAYIM  ONUNLA,  İŞ  ARKADAŞIMDIR.
DOLU,   DOLU   YAŞARIM   EZİKLİĞİMİ.
DAHA  BAŞKASI  VAR MI DERİM.    EMEKLİLİKTE   GÖRÜRSÜN DERLER.
KAPARIM  GÖZLERİMİ,  ÇEKERİM ÇİLEMİ.     
İÇİMDEDİR IZDIRABIM.
VE İÇİN, İÇİN AĞLAR GEZERİM …

KİM OLDUĞUMU SİZ BULUN.

MEHMET KAYALI

Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Milletvekil Orhan DÜZGÜN; 29 Kasım 2013 günü TBMM’ne  “Astsubayların maaş durumları,dereceleri,çalışma koşulları,geçmişe yönelik subaylara verilen intibağın astsubaylara da verilmesi” konularını içeren Meclis Araştırma Önergesi vermiştir.

Astsubaylarımız, iç güvenlikte, asayişte, depremde sel felaketinde, kargaşada, anarşide, bölücü terörle mücadelede her zaman ön safhalarda olmuştur. Ekonomik sorunlar ve psikolojik baskılar nedeniyle en çok asker intiharı da astsubaylarımızdandır.Görev koşulları ve sorumlulukları astsubaylarla kıyaslanamayacak birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmakta olup görev ve tahsil süresi aynı olmasına rağmen arada ki maaş farkının çok yüksek olduğu ifade  edilmektedir. Astsubay okulları da yüksek okul seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen intibak sorunları çözülememiştir.Astsubaylarımızın başlıca sorunları arasında;görev ve makam tazminatları, intibak sorun,başlangıç derecesinin 9/1 yerine diğer memurlarda olduğu gibi 9/2 başlatılması, emekli maaş yüzdelerinin düzenlenmesidir.(Subaylar aldığı ücretin % 85 ‘i ile emekli oldukları halde astsubaylar maaşlarının % 55′i ile emekli olmaktadırlar.)

Astsubaylar önceki dönemlerinde lise mezunu olduğundan çalışırken maaş derecelendirilmesinde en fazla 2′nci derecenin 6′ncı kademesine kadar gidebilmekteydi.

2003 yılından itibaren Astsubaylar Meslek Yüksek okullarının açıldığından bu tarihten sonra maaş hesaplamasında 1′nci dereceye kadar inebilmektedirler.

Geçmiş yıllarda Harp Okullarındaki öğrenim süresi 2 yıldan 3 yıla daha sonra 3 yıldan, 4 yıla çıktığında subayların geçmişe dönük derece kademe intibakları yapılmıştır.

Astsubaylar artık en az ön lisans ya da lisans mezunudurlar. Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş dönemde subaylara verilen intibak haklarının şu anda aynı konumda bulunan astsubaylara verilmesi talep edilmektedir.

TSK PERSONELİ (MAAŞ-EMEKLİ MAAŞI ADALETSİZLİĞİ)

ÖDENEN TAZMİNATLAR                                SUBAY        ASTSUBAY          UZM. JANDARMA            UZM. ERBAŞ

TEMSİL TAZMİNATI                                        VAR              YOK                         YOK                                        YOK

GÖREV TAZMİNATI                                         VAR              YOK                         YOK                                        YOK

MAKAM TAZMİNATI                                         VAR               YOK                         YOK                                        YOK

KADROSUZLUK TAZMİNATI                             VAR               YOK                         YOK                                      YOK

KOMUTANLIK TAZMİNATI                                VAR                YOK                         YOK                                      YOK

KOMUTANLIK KURS TAZMİNATI                     VAR               YOK                           YOK                                       YOK

 

Astsubaylarımızın, yukarıda bahsedilen mağduriyetleri hakkında kurum dışarısından bir göz ile daha köklü ve kalıcı bir çözüm bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmes.i için Anayasamızın 98′nci Maddesi ve TBMM içtüzüğünün 104′ncü ve 105′nci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutları ile araştırılmasını içeren Meclis Araştırma Önergesini TBMM’ne 29 Kasım 2013 günü vermiştir

Not.Sn.Milletvekilimiz Dr.Orhan DÜZGÜN'e minnettarlığımızı ve haberi veren  www.memurahval.com sitesine teşekkürlerimizi sunuyoruz  SİTE YÖNETİMİ  

Yıllardır ön yargılarla devam eden haksızlıklarımızın personel yasası ile önleneceği umudumuzu her geçen gün kaybediyoruz. Personel yasa taslağındaki olumsuzluklar için bu sitenin koordine ettiği mail kampanyası ile sesimizi duyurup adaletsizliğin moral motivasyonu ve aidiyet duygusunu yok ettiğini ilgililere ilettik. Gelişmelerle ilgili sağlıklı bilgi alamıyoruz, temsilcimiz TEMAD yönetimi de bu konuda sessizliğini koruyor...

Personel kanunu mutlaka çıkacak çıkmasına da acaba başta birçok memurdan daha alt kademeden göreve başlatılarak psikolojik eziklik duymamız önlenip, lise mezunu devlet memurlarına 1984 yılında tanınan hakkın assubaylardan 10 yıl esirgenmesi üzerine görevin ağır koşulları ve beklemeye değer bir konu olmaması nedeniyle hizmet süresini doldurup 3 ve 2'nci dereceden emekli olan  arkadaşlarımızın adaletsiz bir şekilde %40 oranında eksik maaş alma adaletsizliğini önleyecek mi? Bunun yanıtını, adaletsizliğin orduda olumsuzluktan başka bir getirisi olmadığı gerçeğinin bilinmesi umut ederek  ilerideki günlerde göreceğiz.

Bu arada bir teselli olarak 2014 yılında tüm memur ve emeklilere yapılacak zamla ilgili bilgileri size sunuyor; Adalet ve huzur dolu günler diliyoruz.  SİTE YÖNETİMİ

1.9 milyon memur emeklisi ocak 2014 ayında çifte zam alacak. OCAK ayında maaşları net 140 lira artacak olan memur emeklilerine , ayrıca enflasyon farkının da verilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Toplu sözleşmeye göre; 2014 yılının OCAK ayında memurların taban aylıklarında 175 lira artış olacak. Memurların ücretleri net 123 lira artacak. Taban aylıktaki bu artış, 1.9 milyon memur emeklisinin maaşlarına da yansıyacak.2014'te memur emeklilerinin maaşlarında net 140 lira artış gerçekleşecek.

4 AYDA YÜZDE 2.78 OLDU

Buna ilave olarak, Ekim ayı enflasyon oranının açıklanması ile birlikte memur ve memur emeklilerine Ocak'ta enflasyon farkı verilmesi gündeme geldi. Memur ve memur emeklilerine, 2013 yılının ikinci 6 aylık kısmı için yüzde 3 zam verilmişti. Takvim'in haberine göre 2013 yılının ikinci 6 aylık kısmında enflasyon oranının yüzde 3'ü geçmesi durumunda memur ve memur emeklilerine enflasyon farkı verilecek. 2013 yılının ikinci yarısındaki 4 aylık enflasyon oranı şimdiden yüzde 2.78 olarak belirlendi. Kasım ve Aralık aylarının enflasyon oranları toplamı yüzde 0.22 puanı geçerse, memur ve memur emeklilerine enflasyon zammı verilecek. Kış aylarında enflasyon oranlarının biraz yükselebileceği göz önünde bulundurulursa, enflasyon farkı kesin gibi görünüyor  (Basından derlenmiştir)

Çoğunlukla eğitimli ortamda kullanılan bir söylemdir. Daha çok yaşayanlar için kullanılır. Karşılıklı iletişimlerde genellikle sayın söylemine büyük görev düşer  eğitimli insanlar arasında. Bu sözcük gerçek kişiler için,  bir saygı sözcüğüdür. Sayın’ın içinde saygı  kavramı vardır. Elbette.

Eğitim dedik, söylemin başında.  Her şeyin başı eğitim sözcüğü kimselerin ağzından düşmez. Her seviyede okullarda,tam olarak istenilen düzeyde olmasa da, öğretim verildiği söylenebilir. Asıl eksiklik burada eğitim eksikliği ile başlar.

Hangi konularda ele alınırsa, işte meselenin esası buradadır.  Kültürü de beraberinde getirdiği için bu iki kavram. Yani eğitim ve kültür,  işlevde de birlikte bütünleşirler. Özellikle toplum örgütlenmesinde, katılım kültürü , paylaşım kültürünün işlevleri de burada başlar,  güç oluşumu olgusunda  kendisini gösterir.

Toplum örgütlenmesinde genelde üç kategori üzerinde durulur. Dünyada üç gurup insan olduğu var sayılır.  Aynı ideal de örgütsel yapılar ortamında.

  • 1. Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve bir şeyler için savaşan,  inançlı  küçük seçilmiş bir gurup.
  • 2. Bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde sayan gereksiz söylemleri ile katkıda bulunduğunu zanneden, kendini etkin sayan büyükçe bir gurup.
  • 3. Ve neyin olup bittiğini, bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık.

Burada toplum kültürünü tekrar ele aldığımız zaman katılım kültürü ile oluşan büyük bir birlikteliğin oluşturacağı gücü düşünün. Ve eğitimli olduğunu, atılımcı olduğunu düşünün. Lidere saygılı ve gayesinde  inançlı  olduğunu düşünün. Ve adının da  TEMAD   olduğunu düşünebiliyor musunuz?

O zaman bu gücün liderinin neler yapabileceğini de düşünmelisiniz. Toplum olarak 200.000 emekli  astsubayımız  var.  Bu 400.000  oy  demektir. Buna  fahri  katkısı olacakları da eklendiğini varsayın. Etkin katılımcı sayısı daha da büyüyeceği kesin. İşte o zaman siz başkalarının kapılarını çalmazsınız, sizin kapınız çalınır...  Ne işiniz var Dikmen yollarında. Meclisin arka kapılarında sesinizi siz duyurmaya çalışmazsınız. Sizin sesinizi duymaya gelirler gelişmiş demokrasilerde.  Çağdaş ortamda kural bu.

Hemen yukarıda 3. Gurubun tamamını,  2. Gurubun  bir kısmını kazanın; onları,  yani sayın duyarsız emekli  meslektaşlarımızın, birliktelik ve toplum kültürü kazanımı için mutlaka bir yol aramalıyız bulmalıyız.

Mehmet KAYALI

Sokaktaki İnsan  |  Tunca BenginBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Astsubay intiharları ve ordudan kopmaları konusuna defalarca değindik. Mobbingekonomiksorunlar ve mesleki tatminsizlik nedeniyle yaşanan huzursuzluğa ısrarla dikkat çektik. Sonuncusu da 12 gün önceydi. O nedenle en azından bir süre ara vermeyi düşünüyorduk. Bu karara varmamızın bir nedeni de sorunun çözümüne yönelik adımlar atılabileceği beklentisiydi. Ancak, beş günde(11-15 Kasım 2013) dört astsubay daha intihar edince bir kez daha yazmak farz oldu...
Çünkü; bu intiharların açıklanan nedenleri de “ailevi” ya da “bilinmiyor” gibi klişe gerekçelerdi. Yani bir anda bunalıma girmişler, silahı kafalarına dayamış ya da ipi boyunlarına geçirmişlerdi. Ve yine onları o noktaya getiren gerçek nedenler hakkında tek bir ayrıntı yoktu. Tıpkı son üç yılda yaşamına son veren diğer 48 astsubayda olduğu gibi...
‘İntiharların artması sinyal
İstatistiklere göre; son on yılda intihar eden asker sayısı iç güvenlik harekâtında şehit olanpersonel sayısından fazla. Profesyonel askerler içerisindeki en yüksek intihar oranı da astsubaylarda. O nedenle bu intiharları “Bunalıma girdi, silahını ateşledi” diye geçiştirmek yerine neden sonuç ilişkilerinin üzerine gitmek gerekiyor. Çünkü; astsubaylardan gelen o kadar çok feryat ve öfke işareti (yanlış anlaşılmasın diye isyan demiyorum) var ki...
Bu konuda bizimle paralel düşünenlerden biri de eskiden GATA’da (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) psikiyatri uzmanı olarak görev yapan ve 1996’da kıdemli albayken ordudan ayrılan Prof.Dr. Nevzat Tarhan...Ailevi nedenlerin subaylar için de geçerli olduğunu belirten Tarhan, şöyle diyor:
“İntiharların subaylara oranla astsubaylarda fazla olması ailevi neden tezini çürütüyor. Çünkü ailevi sorunu olan kişi işyerinde mutluysa bir şekilde bunu tolere edebiliyor. Demek ki bu insanlarişyerinde de mutlu değiller.”
Astsubayların kendilerini dışlanmış, ötekileştirilmiş gibi hissettiklerine dikkat çeken Tarhan, bunu “grup stresi” olarak değerlendiriyor ve bu mutsuz yapıyı çözmek için de ciddi bir sosyopsikolojikaraştırma yapılması gerektiğini söylüyor. Buyurgan ya da cezalandırı anlayış yerine ikna edici yaklaşımın sorunun çözümüne katkı sağlayacağını belirten Tarhan, şöyle devam ediyor:  
“İntiharların bu kadar artması bir sinyaldir ve arkası gelecek demektir. Onun için kök nedeni bulmak önemli. TSK’nın bu krizi iyi yönetmesi gerekir. Olay ailevi deyip geçiştirilirse daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalırız.”

ASTSUBAYLAR

Kasım 17, 2013
sızlanmaktalar,

sanki sızlanmadık zamanları varmış gibi.

ağlamaktalar,

ağlamadıkları zaman varmış gibi.

Dikmen yollarında,

meclis kapılarında.

akşamın karanlığında,

çığlıklarını duyurma çabasındalar.

sanki duyan varmışçasına,

duyarsızlar ortamında.

ninnilerle uyutuldular  yıllarca,

emeklerini verdiler

yettiğince.

karşılıksız şehitlik bahasına.

yüreklerinde,

sınırsız acılarla,ağıtlar yazdılar,

uzun , uzun

karanlığı yararcasına.

ama seslerini duyan,

kim.

ölüm karşısında,

uyaklı seslerini duyar gibiyim,

bağırışlarını, dövünmelerini.

ama,  ulaştıramadılar, çığlıklarını.

ızdırapla çırpınışta,

kavgasız tutşan,

alev gibi bir şeydi.

var olma, kişilik kanıtlaması,

idi  bu.

hayat memat meselesiydi.

şaka değil.....

 

Mehmet KAYALI

 

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'nden son zamanlarda ayrılan personel sayısında artışlar olmuştur. Bu ayrılmaları bir tepki olarak yorumlayanlar çoğunluktadır. Bize göre istisnalar dışında subayların ayrılması kendilerine daha iyi bir gelecek sağlamayı amaçlamaktadır. Assubayların ayrılmaları ise kurumlarına olan güvensizlik ve aidiyet duygusunun kaybolmasıdır. Siz, bir üniforması da kefen olan assubayı büro memuru statüsünde görüp sosyal,ekenomik haksızlıklarının yanı sıra bir de insani haksızlıklara maruz bırakırsanız elbette günü dolunca kaçar gibi ordudan ayrılacaktır. 

TSK komuta kademesi istisnalar dışında subayların yaş hadlerinden emekli olurken üzülmelerini assubayların ise ayrılmak için gün saydıklarını gözardı etmemelidir, konunun temeli burada yatmaktadır. Bu ordudan başka ordumuz yok; ordumuz, adaleti ile milletin ordusu olmak zorundadır. Saygılarımızla.   SİTE YÖNETİMİ 

TSK HAKKINDA İSABETLİ TEŞHİSLERİ İLE TANIDIĞIMIZ SN.PROF.ÜMİT ÖZDAĞ'IN BİR DEĞERLENDİRMESİ 

-

Türk subayı 1

Bu yazının başlığında subay kavramı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli veya emekli bütün general, amiral, subay ve astsubaylar kastedilmiştir. Bu rütbeleri taşıyanların hepsi TÜRK SUBAYIDIR. Bu satırların yazarının uzmanlık alanlarından birisi Türk Ordusu’dur. Doktora tezini ve doçentlik tezini 1924-1960 arasında TSK ve siyaset konusunda yazdım. Bu tarih kesitini “Atatürk ve İnönü Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri” ve “Menderes Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri ve 27 Mayıs İhtilali” başlıklı iki kitap halinde inceledim.

Daha sonra yapmış olduğu, güvenlik ve terörizm konulu çalışmalar da bu satırların yazarının Türk Ordusu’nu akademik düzeyde çalışma ve ilgi alanı yapmaya devam etmesine neden olmuştur. Güvenlik ve terör konusunda yaptığım çalışmalar sırasında yüzlerce general, subay ve astsubay ile binlerce saat konuştum, tartıştım, bilgi aldım, bilgi verdim. Harp Okulu ve Milli Güvenlik Akademisi’nde ders verdim. Bu vesile ile de subaylar ile bir araya geldim.

Türk subayı benim için bir akademik araştırma konusu değil, aynı zamanda bir ailevi husustur. İlk tanıdığım Türk subayı babamdı. Tanımadığım dedem de İstiklal Harbi’nde savaşmış bir süvari binbaşı idi. Sonra babamın yakın arkadaşlarını tanıdım. Alparslan Türkeş, Mustafa Kaplan, Numan Esin, Rıfat Baykal ve diğerleri. Hepsi 27 Mayıs ihtilalini yapan ve radikal çözüm yanlısı oldukları için yurtdışına sürülen subaylardı. Böylece çok değişik zeminlerde subay ne düşünür, nasıl hisseder, nasıl tepki verir içten gözleme ve anlama fırsatım da oldu.

2007 sonrasında TSK’ya karşı siber savaş-psikolojik savaş ve elektronik savaş boyutlarını içeren kapsamlı bir enformasyon savaşı başlatılmıştır. Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Atabeyler vs adlarda hukuki süreçlerin politik-psikolojik savaş boyutunu akademik bir ilgi ile olduğu kadar milli bir hassasiyet ile incelediğim bu süreci “Ergenekon Davası ve Türk Ordusu”başlıklı çalışmamda inceledim. Bu çalışma önümüzdeki günlerde yayınlanacak “Ülkesinde Kuşatılan Ordu:Türk Silahlı Kuvvetleri” başlıklı kitabımın da bir parçasını oluşturuyor.

Kısa sayılamayacak bir süreden buyana TSK’ya karşı sürdürülen politik-psikolojik savaşın bir neticesi olarak, TSK’dan istifa eden general, subay ve astsubayların sayısının arttığını üzüntü ile izliyorum. Keza artık emekli olmuş generallerin birbirlerini basın aracılığı ile nasıl suçladıklarını,Balyoz Davası ile ağır bir haksızlığa uğrayan subayların iliklerine kadar hissettikleri haksızlığa isyan ederek, nasıl tepki verdiklerini ve karşı tepkileri üzüntü ile izliyorum. Üzüntüm sadece Türk Ordusuna olan sevgimden kaynaklanmıyor. Üzüntümün daha derinden gelen nedeni, düşman karargahlarında bu yaşananları izleyerek duyulan sevinci tahmin etmem. Düşman istihbarat servislerinin yazdıkları raporlarda Türk subay kadrosunun kendi içinde kavgalı ve bölünmüş, birbirine güvenmeyen bir yapıya sahip olduğu analizlerinin yapılmış olduğunu tahmin etmemden kaynaklanıyor.

YAZININ DEVAMI

 

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28709

Türk subayı 2

Bütün bunların yanında bir başka üzüntü kaynağım 2007 sonrasında yaşananların gösterdiği gibi Türk subayının ve bir kurum olarak TSK’nın enformasyon savaşının doğasını kavramamış olmasından kaynaklanmaktadır. Oysa enformasyon savaşı, bir tek tankını kaybetmeyen, bir uçağı düşmeyen, bir gemisi batmayan SSCB’yi parçalamıştır. Bugün de uluslararası bir konsept çerçevesinde geliştirilen bir  enformasyon savaşı Türk Ordusu’na karşı en etkili şekilde uygulanmaktadır. TSK ne yazık ki, kendisine karşı uygulanan enformasyon savaşına karşı kendisini etkili bir şekilde korumak için gerekli  karşı konsepti geliştirmekten çok uzaktır. Aksine artık gazete sayfalarından da izlenebileceği gibi her geçen gün biraz daha büyük istifalara, iç çatışma ve gerilime sürüklenmektedir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede 1992’den buyana büyük jeopolitik değişiklikler devam etmektedir ve önümüzdeki 20 yılda bu jeopolitik değişiklikler daha da kapsamlı bir boyut kazanarak devam edebilir. Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen, Libya ve ne yazık ki Türkiye parçalanma potansiyeli taşıyan ülkelerdir. Türk Milleti’nin güçlü, dinamik, öz güveni yüksek bir TSK’ya her zamandan daha fazla ihtiyacı olduğu bir tarihsel kavşağa doğru milletimiz hızla ilerlerken görevdeki veya emekli generallerin, amirallerin, subayların, astsubayların kavga etme, tartışma, birbirini suçlama ve istifa etme lüksü yoktur. 
Bu tavır haksızlıkları, Türk Ordusuna sızmış ajanları, hainleri, karakteri zayıfları, kurulan komploları bilmemek, görmemezlikten gelmek anlamına gelmez. Kaydedilir. İtirazlar, karşı çıkışlar, hak aramalar tarihe ve Türk Milletine yapılmalıdır. Türk Milletinden başka hiçbir kurumun, kişinin, yerin ihanete uğrayanlara sahip çıkması gerekmez. Türk Milleti ve Türk Tarihi zamanı geldiğinde herkesi hak ettiği yere koyacaktır. Ve Türk Milleti Türk Ordusuna kurulan komployu anlamaya başlamıştır. 
Türk Milleti böyle ağır bir jeopolitik karmaşanın içine sürüklenirken, tepki göstermek adına istifa etmek, savaş sırasında görev yerini terk etmek anlamına gelir. TSK’dan her istifa, düşman karargahlarında ve istihbarat merkezlerinde sevinç yaratmaktadır. Oysa yapılması gereken son ana kadar görev yerini korumak, demokratik hukuk devleti bilinci içinde ve demokrasinin Türkiye için bir milli güvenlik doktrini olduğunu, ülkemizin “Dördüncü Ordusu” olduğunu görerek, Türk Milletinin varlığı ve birliğine hizmet etmeye devam etmek olmalıdır. 
Muzaffer Özdağ’ın bir teğmene 1965’te yazdığı bir mektupta ifade ettiği gibi, Türk subayı, ne şövalyedir ne gladyatör. Türk subayı, Türk milletinin istiklal şuurudur.” Bu şuur ile hareket etmeyenler aziz milletimizin istiklalini, Türkiyemizin birliğini ve bütünlüğünü istemeseler de tehlikeye atacaklardır. Unutmayın komutanınız Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir heykel değil, bir ruhtur. Bu ruh Mete ile Çin’e, Atilla ile Avrupa’ya, Fatih ile İstanbul’a giren ruhtur. Subay bu ruhtan büyük veya küçük bir parça alandır. 

YAZININ DEVAMI ...

Kaynak:http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28709

 

 

Değerli meslekdaşlarımız DİSİPLİN astın ve üstün hukukuna riayet ilkesi taşımasına rağmen Askeri disiplin ve ceza yasalarında sadece üst'ün hukukunu korumakta ast'a hukuksuzluğu reva görmektedir. Ayni suçu işleyen üst ve astın ayrı maddelerden yargılanıp farklı cezalar alması hukuk değil hukuksuzluktur. Yasaların ve devletin verdiği rütbeyi kötüye kullanan astlarına hakareti şiar edinen üstlere YARGITAY tokat gibi bir kararla dur demiştir. Basında yer alan haberlere ve daha önceki uygulamaya göre amirin hakaretini sivil mahkeme tazminata hükmetmiştir. Umarız bu ayıp askeri yargıda değişikliği beraberinde getirsin. Haksızlıklara karşı kesinlikle görevdeki arkadaşlarımızın sessiz kalmamaların birkez daha öneriyoruz. Huzur dolu günler diliyoruz. 

                                                                 SİTE ve ASB.GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, komutanın astına hakaretini, görev kusuru kabul etmeyerek, tazminata hükmetti. Emrindeki askere "salak salak iş yapıyorsun", "mal mal ne bakıyorsun öküz müsün" diye hitap eden binbaşının sözlerini kişisel kusur kabul eden yerel mahkemenin kararını yerinde bulan Kurul, binbaşının astsubaya 8 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi. Kurul, söz konusu hakaret davasının idareye yöneltmesini ise yerinde bulmadı.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun gündemine gelen davaya konu olay Ankara'da yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan Binbaşı M.S.K. hizmet bölük komutanı Yüzbaşıya, Astsubay A.D.'yi atfen "dangalak dangalak iş yapmasın" dedi. Bunun üzerine Yüzbaşı da Astsubay A.D.'ye hitaben "Komutanım D. Astsubay dangalak dangalak iş yapmıyor, verilen emirleri yerine getiriyor" demesi üzerine binbaşı, astsubayı yanına çağırtarak, yüzbaşının yanında "mal mal ne bakıyorsun öküz müsün" diye hitap edip "mıntıkalar niye yapılmadı" diye sordu. Yüzbaşının bahsedilen mıntıka temizliğinin görevinin Astsubayın sorumluluğunda bulunmadığını söylemesi üzerine Binbaşının Astsubay'a "salak salak iş yapıyorsun" şeklindeki sözleri yargının gündemine taşındı. Olay nedeniyle psikolojik tedavi gördüğünü belirten Astsubay, komutanına tazminat davası açtı. Davalı binbaşı ise olayın asker kişiler arasında yaşanması nedeniyle davanın askeri yargının görevi olduğunu belirterek, reddini istedi.

-HAKARET ETMEK GÖREV DEĞİL-

Olay hakkında hazırlanan Askeri İdari Tahkikat Raporu'nda ise bahar ayları nedeniyle otların fazla gelişmesi, sürekli yağmur yağması, asker yetersizliği gibi nedenlerle işlerin yetişmediği ve bu durumun da gerginliklere neden olduğu belirtildi. Sözlerin bilinçsiz olarak sarf edilmiş kelimeler olduğunun ifade edildiği raporda, binbaşının amacının bilinçli olarak astını küçük düşürmek ve hakaret etmek amaçlı olmadığı vurgulandı. İki personelinde olaydan duydukları rahatsızlık ve pişmanlığı dile getirmeleri nedeniyle yasal işlem yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varıldığının ifade edildiği raporda, davalı binbaşının yazılı olarak ikaz edilmesine karar verildiği bilgisine yer verildi. Davaya bakan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi ise davanın hizmet kusuru olmadığını belirtti. Binbaşının sözlerini kişisel kusur olarak kabul eden yerel mahkeme, Binbaşının emrindeki Astsubaya tazminat ödemesine karar verdi. Yerel Mahkemenin kararında "Bazen sınırları çok kesin ve net bir şekilde çizmek imkansız olabilir, bu nedenle kamu görevinin ifası sırasında doğrudan veya dolaylı bir bağlantısı olan her türlü zarar verici davranış için idarenin sorumluluğu kabul edilmelidir" denildi. Hizmetin sunulması sırasında meydana gelen zararın kamu personelinin kişisel kusuruyla oluşabileceğinin belirtildiği kararda, hizmet kusuru ile kişisel kusurlar konusunda örnekler sıralandı. Kişisel kusurun kamu personelinin görevi dışındaki kusurdan kaynaklanıyor ise idarenin değil bizzat kendi sorumluluğunun olması gerektiğinin vurgulandığı kararda, "Davalının davacıya hakaret etmesi görevi ile ilgili olmadığından kişisel kusuru ilişkin bulunduğundan davanın adli yargıda görülmesi gerekmekte" denildi.Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gelen raporda yer alan ifadeler ile tanıkların ifadesinden iddia edilen hakaret hususunun gerçekleştiğinin sabit olduğuna karar veren yerel mahkeme, sarf edilen sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek, Binbaşının Astsubaya 8 bin TL tazminat ödemesine hükmetti.

-KURUL, YEREL MAHKEMEYİ HAKLI BULDU-

Karara itiraz edilince dosya Yargıtay'ın gündemine geldi. Dosyayı inceleyenYargıtay 4. Hukuk Dairesi ise davanın idari yargı yerine ve idareye açılması gerektiğine dikkat çekerek, Binbaşıya husumet yöneltilemeyeceğini belirtti. Husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi yerine, işin esasının çözümlenmesini doğru bulmayan Daire, yerel mahkemenin kararını bozdu. Yargıtay'ın kararıyla dosya yeniden yerel mahkemenin gündemine geldi. Dairenin bozma gerekçesini kabul etmeyen yerel mahkeme ise tazminat kararında direndi. Bunun üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu'nun gündeminde incelendi. Kurul da yerel mahkemenin karını yerinde görerek, hakaret etmenin görev olmadığına karar verdi.

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ