GELEN NEBİ ASKERİ
İnliyordu meydanlar, Allah Allah sesiyle
Top sadâları ile, girdi Mehmet Afrin'e
Kalk ayağa oturma, selamla artık sen de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Gelen Nebî askeri, sakın artık üzülme
Bağrındaki pislikler, temizleniyor işte
Açacak umut çiçek, bağ ve bahçelerinde
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Bırak kara bağlama, artık gül biraz sen de
Mesutça çocukların, gezsin caddelerinde
Şenlensin hüzün dolu, pazarların senin de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Geldi vefalı TÜRK'ler, Anadolu'dan yine
Barış dostluk getirdi, zeytin dalları ile
Yan bakamazlar asla, düşmanın istese de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Bırak haydi kederi, hedef şimdi Münbiç'e
Bekliyorlar onlar da, barış ve dostluk ile
Yiğit Mehmetçikleri, gelecek hemen diye
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
ÖMER KESKİN 28 şubat 2018
HOCALI'YI UNUTMA
Hocalı'da çocuğa, kadın ve ihtiyara
Kıyanları hatırla, unutma onu asla
Sarıp etraflarını, katil acımasızca
Katlederken onları, baktılar hâyâsızca
Seyretti bu vahşeti, dünya acımasızca
Tıkadı kulağını, çığlıkları duymaya
Saf tuttu Haçlılar da, ermeninin yanında
Silahsızdı Hocalı, o gece katliamda
Yüzdüler derileri, utanmadan arsızca
Deştiler karınları, acımadan insana
Kirletilmiş namuslar, vahşiler kin kusmada
Yakılmış canlı canlı, ateşlerin nârında
Azeri kardeşine, mezâlimi unutma
Yapılan soykırımı, kimseye unutturma
Ömer böyle diledi, kabul etsin
Hûda'da Geldiğinde kutlu gün, al intikamını da
Ermeninin yaptığı, kâr kalmasın yanına
Ömer KESKİN 26.02.2018
Asssubaylar 4 yıllık fakülte statüsüne kavuşmalı diye bıkmadan usanmadan yazdık çizdik.
Bir arkadaş yorumda demiş ki;
“ 4 okuyacaksam niye Assubay olayım ki....."
Bir arkadaş ta ;
" biz 4 yıllık fakülteli subaylara bu halimizle de kurs verir, öğretmenlik yaparız
ne varmış ki eğitim standardımızda " demiş.
Yine bir arkadaş " Assubaylık kalksın o zaman " demiş.
Bir başkası " zaten çoğumuz 4 yıllık fakülteyi bitirdik ya ne gerek var ki " demiş.
Bir başkamız "ne gereği bu şimdi durup dururkenben bu talepten bir şey anlamadım.
anlayan var mı söylesin " demiş.
Bir diğerimiz ise;
“ O zaman subaylık ne olacak, onların durumuna yazık olmayacak mı " demiş.
Bir başkası da;
“ ben zaten 1. dereceye 19 yılda bu halimle de çıkıyorum sizin fakülte kanunu ile kazanılacak
olan 8/1( veya hazırlık sınıfı da eklenirse 8/2 ) başlangıç hesabınızda bir yanlışlık var " demiş.
Birisi, " böyle bir saçmalık duymadım. hiç Assubayı subay seviyesine çıkarırlar mı " demiş.
Bir başka arkadaş; subayın statüsüne acımış,
“ onların ki 6 yıl bizim ki 4 yıl olsun o zaman ses çıkarmazlar " demiş.
İyi ki de bir çok arkadaşımız da
"4 yıllık fakülte kanunu Assubayların insani eğitim hakkıdır.
Görev, makam ve statü ayrı şeyler, öğrenim ve eğitim eşitliği ayrı şeyler "demiş.
Ne yazık ki bu gün dünyanın tam 130 ülkesinde hem kamuda hem de özel de iş yaşamında ,
ticaret yaşamında öğrenim statüsü 4 yıllık fakülte denkliğinden başlıyor.
Yukarıdaki yorumlara tabi ki saygı duymalıyız.
Bunun adı demokrasi.
Fikirlerin özgürce ifadesi.
Algı, öngörü, vizyon gücü.
Herkese teşekkür ederim.
AMA UNUTMAYALIM Kİ,
O Subaylar da 1971 yılına kadar 2 yıllık yüksek okullu idiler.
Dediler ki,
“ Biz Cumhurbaşkanı çıkaran makamlarız.
Ülkeye darbe ve muhtıralarla yön veren toplumuz.
Medyanın, basının, iş adamının, siyasetçinin, hukukçunun, öğretim görevlisinin, sanatçının muhataplarıyız.
Ekonomiyi, hukuku, anayasayı, sosyolojiyi, kamu yönetimini iyi bilmeliyiz. Eğitimini almalıyız.
Akademisyen hüviyetli olmalıyız.
Ona göre de sosyal ve mali gelirimiz yüksek olmalı.
Tatillere, gezilere, kulüplere, balolara, törenlere, gösterişle katılabilmeli, eşlerimizle vals ve dans yapabilmeliyiz.”
Algısını görev addettiler.
Kuleli Askeri lisesine komşu olan kandilli kız lisesini kanki yaptılar.
Kızlarla dans ve vals yaptılar. Tiyatrolara, resim sergilerine gittiler.
Dario Morenonun o ünlü “deniz ve mehtab” şarkısını tarabyada, bebekte ay ışığında öpüşerek dinlediler.
Assubay adayı öğrenci genç;
Konyanın ,Çankırının bozkırında dişi sinek kovalarken, ıssız köy meydanıkadar yoksul, sokaklarında gezerken;
Çatal kaşık tutmayı öğrenemezken, çağdaş, sosyal yaşam ne demek bilmezken.
Kulelinin o 15 lik mağrur çehreli askeri öğrencileri, 16 sında, çakıl gazinosunun yolunu öğrendiler.
Sessizce de 1972 de önce 3 yıla 1978 de de 4 yıla ,fakülte denkliğine kendilerini çıkarıverdiler.
Akademik lisans aldılar.
İki diploma.
Çift ana dal eğitim.
Yüksek lisans
Tez, doktora.
Önce kariyer, beraberinde de para pul.
Bunun adı vizyon beyler.
Bunun adı öngörü.
Onlar, tam 42 yıl önce YÖK kayıtlarında mühendislik fakültesi ayarında diploma statüsüne kavuştular.
YA BİZ ASSUBAYLAR.
Oysa dedemiz o dünyanın hayranı olduğu Vecihi Hürkuş.
Toprağımız o kadar sağlam hani.
Asaletimiz o kadar belgeli.
Öyleyse bu yakıştırmamak niye.
Bu alçalma, küçülme….
Oysa orada duran koskoca TC Anayasasının eşitlik içeren 12. ci ve 130-131 nci. maddesi.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin yüksek öğrenimden yararlanma hakkı gözeten 25-26.cı maddesi.
Avrupa insan hakları sözleşmesinin yüksek öğrenim şartı ve gerekliliğine dair 26.cı maddesi.
Unesconun eğitimde eşit fırsat içeren ve eğitimde eşitsizliği yasaklayan 1-2-3-ve 5.ci. maddesi.
Daha saymakla bitmeyecek kadar insan hakkı düzenlemesi.
KİM İÇİN ?
İnsan için tabi ki……
Bizler insanız. Bireyiz. Yurttaşız.
Onurlarımız var. Aklımız, bilincimiz.
Yaratıcı gücümüz, fikrimiz.
Heyecanımız. Tadılmamış başarılarımız.
Nankör devletin değil,
EŞLERİMİZİN VE ÇOCUKLARIMIZIN TAM YÜREĞİMİZİN ORTASINA SEVGİ İLE KOYDUKLARI HAYSİYET VE GURUR MADALYALARIMIZ VAR.
İnsanın gelişimi, yetenekleri, eğitimi için var edilen her bilgiye ve kaynağa ulaşmak ta hakkımız.
BİZ ÖNCE İNSANIZ. SONRA ASSUBAYIZ.
ADALET İNSAN HAKKIDIR. KUL HAKKI DEĞİL.
VERMEZLER İSE,
SÖKE SÖKE ALIRIZ.
SAYGIMLA
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Bir genç liseyi bitirip üniversite sınavlarına girdi.
Taban puanına göre Assubay meslek yüksek okuluna kayıt oldu.
Yök statüsünde ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu kanununda öğrenim süresi iki yıl
olduğundan 9/1 dereceden hizmete başladı.
Başka bir genç yine liseyi bitirip üniversite sınavına girdi.
Aldığı taban puanına göre 4 yıllık Subay Harp Akademisini kazandı.
2 yıl daha fazladan öğrenim görüp 8/1 den başladı.
(bir ay önce çıkan kanun hükmünde kararname ile bir yıllık dil hazırlık sınıfı da eklenince
4+1 olarak artık 2018 yılı itibariyle 8/2 den başlayacak.)
Yani şu an itibariyle başlangıç derecesinde bir Subaybir Assubaya tam 1 derece+1
kademe fark atmış oldu.
Meslekte iken örn.yarbaylığa 2 yılda terfi ederek ,harp akademesini bitirip aldıkları
derece kademeyi saymıyoruz bile
Biz hala 9/2 nin peşinde avuntudayız.
Subay ne olursa olsun tüm kaynak tedariklerinde göreve başlangıç derecesi olarak
mali tablolarda 8/2 (yeni)ile muhatap olur ikenbakın Assubaylarda ne kepazelik yaşanıyor.
Milli Savunma Üniversitesinde Assubayın öğrenim statüsü 2 yıl olduğundan
buradan mezun olan bir genç yukarıdaki örnekte olduğu 9/1 den mesleğe başlıyor.
Bu resmi başlangıç derece ünvanımız.
Dışarıdan kendi nam ve hesabına 4 yıllık bir fakülteyi bitirip te iş bulamadığı için
yine başka bir kaynak tedarik metodu yolu ile Assubay olmak isteyen bir genç te
8 aylık bir intibak sınıf eğitimine müteakip göreve başlatılıyor.
Ama bu arkadaş intibak düzenlemesi ile 9/1 yerine9/3 den başlangıç derecesine kavuşuyor.
Yani Assubaylar kendi içinde aynı yıl mezunları da olsalar en az 2 kademelik
bir farklılık yaşıyorlar.
Sosyal medyada kendi içimizde bu çatışmanın ve farklılığınörneklerini her gün artarak yaşıyoruz.
KENDİ İÇİMİZDE DAVADA VE HEDEF ALGISINDA HIZLA BÖLÜNÜYORUZ.
Daha ilginç olanı ise bu gün Subay gibi 4 yıllık lisans mezuniyeti olan tüm Assubaylar
ise o subayla yine 2 kademelik bir başlangıç derecesi mağduriyeti yaşıyorlar.
(Subayın yeni KHK ile bir yıl hazırlık sınıfı sonucu artık 8/2 oldu).
Daha da garibi Subay Assubaydan 2 yıl fazla okumasına rağmen aradaki kademe
farkının da 2 olması gerekirken bu gün bu fark 3 kademe olarak özlük haklarına yansıyor.
(hazırlık sınıfı şu an sadece harp okullarında başlatıldı).
Assubaylara da hazırlık sınıfı konulup konulmayacağı henüz belirsiz.
Tek bir Cumhuriyet Anayasadan hele ki o Anayasanın 12. maddesinden nasıl böyle bir
faşizan ayırım ve aşağılama çıkıyor kimse de izah edemiyor.
BAŞTA KURUMSAL TEMAD OLMAK ÜZERE ASSUBAY TOPLUMU BİR BÜTÜN OLUP TA
BU GÜNE KADAR BU KONUDA ANAYASAL EŞİTSİZLİK ADINA BİR DAVA OLSUN
AÇMAYI BECEREMİYOR.
Aynı beceriksizliği öğrenim hakkına dair eşitsizlik konusunda da,
Anayasal ve uluslar arası sözleşmelere dayanarak ta 4 yıllık askeri öğrenim statüsü için
yine bir anayasal eşitsizlik davası açamayarak ta yapamıyor.
Bir çorba sistemi almış başını gidiyor.
Subaylar ömrü hayatlarında hiç bir zaman ne derece, ne kademe,
ne de tazminat adına hiç sorun yaşamamışken ;
Assubaylar inanılmaz bir kargaşa ve karışıklığın içinde hastane ambulans aracı
sireni gibi bağıra çağıra dönüp duruyorlar.
1951 Astsubay kanunundan beri.
1984 TEMAD kuruluşundan beri.
2002 Astsubay meslek yüksek okulu kanunundan beri.
Tam 16 yıl önce alınması veya verilmesi gereken sınıf okulu kaynaklı
bir kademeyi dahi başlangıç derecesine ekletemiyorlar.
Saçma sapan bir bürokrasi trafiğinde ikram izzet protokolle mest olup uyutuluyorlar.
Ne zamandan beri derseniz.
Aslında taa Vecihi HÜRKUŞ tan beri.
Kendilerini ve ne olduklarını ifade edemiyorlar.
Kendilerini tanımlayamıyorlar.
Anlatamıyorlar.
Ne olduklarını da anlamıyorlar.
Sanıyorlar ki Statünün tarifindeyiz…
Nedir o algı, bakış derseniz.
“ Subay ile erat arasındaki basamak, bağ, ince bağırsak.”
Bu günde bu toplum hala bir fikir ve akıl birliği içinde olmayı başaramıyor.
Ne derecesinde, ne öğrenim ve eğitiminde, ne de tazminatında hala
ne durumda olduğunu dahi kavrayamıyorlar.
Bu işler düzelir mi…
Elbet ki düzelecek.
Biz düzelteceğiz. Akli, ve teknik, vizyon , öngörü sahipleri.Mali danışmanlarımız,
Anayasal ve hukuki insanlarımız, sendikal örgütlenmede deneyimli STK cı
dostlarımız , sosyal uzmanlarımızla.İdare veya sistem veya vesayet ile değil.
4 yıllık fakülte denkliği mezuniyeti şartı ve kanunu ile.
Yeter ki durumumuzu bilelim. ne yapmamız gerektiğini de…
Kafamızı azıcık bulutlara değdirelim.
Fincancı katırları ne kadar uzaklara gitmiş, biz nerede kalmışız görelim.
O mesafe nasıl kapatılacak, nasıl aşılıp deve kervanına karışılacak anlayalım.
Ata mı bineceğiz, eşekle mi yola devam edeceğiz kara kara düşünelim.
Kafa kafaya verip bir yol haritası yapalım.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
KORİDORDAKİ VÂKUR YİĞİT
Uluyordu çakallar, bir sıcak gecede
Çevriliyordu kendi silahları
Millete
Nasıl düşülmüştü
ALLAH'ım bu zillete?
Haç ile Hilâl tutuşmuşlardı cenge
Kuklaların ipiyse, denizler ötesinde
Bir yiğit vâkûr ve dimdik koridorda
Kader-i İlâhî yüklemiş görevi omuzlarına
Yok zerresi korkunun, yüreğinde asla
Yürüyor korkusuz ve dahi imânla
Bozkurtlaşıyor, çakalları boğmaya
Sererken yerlere, mermileri hainleri
Kurtarıyor Vatan'ın kara bahtlı mâderini
İçiyor gülümseyerek şehâdet şerbetini
Minnettardır Vatanın sana
Türk'ün yiğidi
Kazırken yüreklere Assubay
Ömer Halisdemir'i
Ömer KESKİN 20.02.2018
Drama Doksat'tan gelmiş Mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak İZMİR/ÖDEMİŞ'te 1948 yılında
dünyaya geldi;Ödemiş meslek lisesinden sonra Hava assubay sınıf okulundan mezun olarak
1969 yılında memuriyet görevine başladı,
1992 yılında mesleğinden emekli olan ŞENGÜN evli ve ikisi doktor diğeri gıda mühendisi üç çocuk
babası olarak İzmir'de yaşamaktadır
Şair ve yazar olarak KOCA BİR ÖMÜR adlı şiir kitabı ile Osmanlı'nın yengilgisinden sonra büyük
ızdıraplar,ayrılıkların yaşandığı Mübadele günlerini anlatan İZDIRAP GÜNLERİ adlı romanı yayınlanmıştır
Yayınlanma çalışmaları devam eden 3 kitabı daha mevcuttur
Değerli meslekdaşımızı kutluyor sağlık ve mutluluk dolu bir yaşamda başarılarının devamını diliyoruz
YAZARIN YENİ 3 KİTABI DAHA YAYINLANDI
Assubay yetiştiren tüm Askeri yüksek okulların 4 yıllık fakülte seviyesine (lisans) çıkarılarak kaynak tedarikinin KANUNLA Askeri akademi mezunu standardına getirilmesi,
En az bir yabancı dili öğrenecek şekilde Askeri öğrenimine hazırlık sınıfı ilave edilmesini, bilişim alanında ve bilgisayar kullanımında ileri derecede beceriye kavuşturulması,
Göreve başlangıç derecelerinin de kesintisiz, 8/1 den başlatılması ana hedefimiz olmalıdır.
TMk. larda Assubaylara Subay yardımcılığı tanımının içi açılarak yeni idari, lojistik, teknik, komutanlık makam ve sorumluluk yetki tanımları getirilmelidir.
Bu yeni görev tanımları ile tazminatlar meselesi de kökten çözülecek, MAKAM, KOMUTANLIK VE GÖREV Tazminatları direkt olarak almaya hak kazanılacağı gibi tüm emeklilerinde otomatik olarak 1. Dereceye çıkmalarının ve aynı tazminatları almalarının da önü açılacaktır.
EN BÜYÜK ÇABAMIZ 4 +1 YILLIK AKADEMİK LİSANS MEZUNİYETİ BELGESİNİ MSB. LIĞINDAN ALMAK OLMALIDIR.HAZIRLIK SINIFINI DA EKLETEREK.
TEMAD IN ANA ALGI VE TEK HEDEFİ DE BU OLMALIDIR.
Bu gün gecikilmişte olunsa, Assubaylara “ profesyonel ordu yapılanması” içinde BİLİŞİM, ELEKTRONİK,TEKNİK, LOJİSTİK VE İDARİ KOMUTANLIK “ alanlarında direkt emir komuta görevleri ve kadroları acilen tahsis edilmelidir.
Bu bağlamda 4752 sayılı kanun yeniden düzenlenerek 926 sayılı TSK. PERSONEL kanununda çağdaş, modern, ileri seviyede yapısal değişime gidilmelidir.
Fiili hizmet süresinin 22. Yılında; Kıdemli Başçavuşluğunun 1. Yılında bir Assubay 1. Dereceye çıkabilmelidir.
Başlangıç derecesinde olsun, tazminatlarda olsun, Subaylarla olan ücret makasında olsun, 1. Derece ile 2. Derece arasındaki inanılmaz uçurumda olsun, sosyal tesislerden tutunda, orduevleri farklılığına kadar olsun ,her alanda tek bir konuya dikkatimizi verip çözebilirsek tek kalemde elde edilecektir.
İLLAKİ 4+1 TEK TİP M.S AKADEMİSİ KANUNU SİSTEMİ İLE.
4 yılın sonunda not başarısı ortalaması subay olma barajını geçenlerin subay; geçemeyenlerin de ileride hizmet başarısına göre subaylığa geçebileceği ,ama göreve başlangıcını asubay olarak başlatacağı bir liyakat sistemi.
veya
Yok “ benim Subayım hep benim; Assubay ise hep senin “ dar kafalılığı benimsenmeye devam edilecek ise,
Assubay sınıfını da bu haliyle devam ettirip sadece askeri öğrenim ve eğitim statüsü 2+1 den çıkarılıp 4+1 asker akademisi statüsüne dahil edilip en azından özlük adaletinin tesisi sağlanmalıdır.
HER İKİ DURUMDA DA ASLOLAN AMAÇ; ASSUBAYIN EMEKLİSİNİ YAŞADIĞI BU UTANILASI PİS BATAKLIKTAN KURTARMAKTIR.
bunu yapmamaksa vatana ihanetle eş değerli sayılmak kadar alçaklıktır.
BU ANLAMDA BAKANLIK ÇOK GENİŞ BİR ÇALIŞMA BAŞLATARAK İLERİDE ASLA SINIFSAL ÇATIŞMA VE TAHAKKÜM İLE ,VESAYETÇİ YENİ YAPILANMALARIN OLAMAYACAĞI ADALET –LİYAKAT SİSTEMLİ YENİ TİP PROFESYONEL ORDU YAPISININ VE ÇAĞDAŞ BİR ASKERİ PERSONEL KANUNU ÇIKARILMASI GEREKLİDİR.
SAYGIMLA.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Drama Doksat'tan gelmiş Mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak İZMİR/ÖDEMİŞ'te 1948 yılında dünyaya geldi;
Ödemiş meslek lisesinden sonra Hava assubay sınıf okulundan mezun olarak 1969 yılında memuriyet görevine başladı,
1992 yılında mesleğinden emekli olan ŞENGÜN evli ve ikisi doktor diğeri gıda mühendisi üç çocuk babası olarak
İzmir'de yaşamaktadır
Şair ve yazar olarak KOCA BİR ÖMÜR adlı şiir kitabı ile Osmanlı'nın yengilgisinden sonra büyük ızdıraplar,ayrılıkların
yaşandığı Mübadele günlerini anlatan İZDIRAP GÜNLERİ adlı romanı yayınlanmıştır yayınlanma çalışmaları devam eden
3 kitabı daha mevcuttur
SEVGİLİLER GÜNÜ
Antik yunanda tanrı ZEUS ile tanrıça HERA nın evlilik günü idi 14 Şubat.
O gün geldiğinde kızlar ve genç erkekler Atina meydanında toplanır , kura çekilerek topluca evlendirilirlerdi.
Roma dönemine gelindiğinde İmparator 2. Cladius ta rastlıyoruz 14 Şubata….
Romanın sınırları içindeki erkekler eşleri ve sevgililerinden ayrı kalmaktan dolayı askerlikten bıkarlar ve orduya katılmak istemezler.
Nerede ise hiçbir lejyonda askere yazılacak erkek bulunamaz.
İmparator cladius çözümü tüm nişan ve evlilikleri süresiz olarak yasaklamakta bulur. Romada evlilikler kaldırılır.
Kiliseden bir genç rahip olan Aziz Valentin bu uygulamaya karşı çıkar. Gizlice gençleri evlendirir.
Biz süre sonra bir ihbarla yakalanır ve imparatorun emri ile 14 Şubat günü sopa ile dövülerek öldürülür.
İşte sevgililer gününe Aziz Valentine günü adı verilmesinin de öyküsü budur.
17. yüzyılda ise Fransızlar ve İngilizler 14 Temmuzu kuşların çiftleşme bayramı olarak ilan ederler, hala bazı bölgelerde günümüzde bu tarih kuşların sevgili bayramı olarak kutlanır.
18. yüzyılda aziz Valentin olduğunu iddia eden 3 tane din adamı ortaya çıkar.
Kilise bir türlü hangisinin gerçek olduğuna karar veremez.
Bu gün ise dünyada milyonlarca insan aziz Valentin olarak bu günü kutluyor.
Çünkü bu gün sevgililerin günü.
Hala sevebilenlerin, hala aşkı yaşayabilenlerin, hala aşka inananların günü bu gün.
Bu gün meleklerin gökyüzünden aşk oklarını herkese fırlattığı tek müstesna gün.
Bu gün aşklarını, evlilikle buluşturmak isteyenlerin en özel günü de…
Aylarca bu günü bekleyen genç erkeklerin,eşlerini seçtikleri ve evlilik teklifi yaptıkları gün bu gün.
“ BENİMLE BİR ÖMÜR BOYU BERABERLİĞE VARMISIN “
diyecekleri yılın tek günü belki de.
Bu gün 14 ŞUBAT Sevgililer günü.
Bu gün ne savaşın, ne ölümün ne de yıkımın, ne de nefretin günü değil.
SEVEBİLMENİN, AŞKIN GÜNÜ
Aşların, sevdaların, sevdalıların günü .
“14 ŞUBAT HEPİNİZE KUTLU OLSUN.”
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Yıllarca ASSUBAY ekmek adaleti ve insan onuru için mücadele ve çalışma yapan bir insanım.
Temad benim vazgeçilmezim.
Ona sayfalarda ULU ÇINAR adını ben verdim.
Onu her gün suladım. Her yeni günde, o uzun dallarının, gökyüzüne yeni uzanan yeşil yapraklı filizlerinin, o ulu heybetli gövdesinin hayali ile beraber oldum.
TEMAD DEMEK MAZLUM ASSUBAY DEMEK TİR.
TEMAD KÖSTEBEK ÇUKURUNDAN ASSUBAYLARI VE AİLELERİNİ IŞIĞA ÇIKARACAK TEK PUSULAMIZDIR.
ÇÜNKÜ TEK KUTUP YILDIZIMIZ TEMAD DIR.
Assubay davasının ilk adresi olan Temay 1964 te kurulmuştu. Temad ise 1984 te.
Nereden bakarsanız 54 yıllık bir macera, çile,
Kah kodeslerde, kah yollarda, kaldırımlarda, kah devletin koridorlarında inadına bir kavga.
Ankaradaki TEMAD genel merkez binasını ilk kez görmek 08 Ocak 2018 günü nasip oldu.
Kavgaya mücadeleye başlamamdan tam 8 yıl sonra.
Farklı ,daha değişik bir binayı, yuvayı göreceğimi ummuştum.
Görünce ürperdim. Başımdan kaynar sular döküldü.
Burası Temad a falan benzemiyordu.
Hele ki 54 yıllık bir kavganın verildiği yere hiç benzemiyordu.
Asla da ulu çınarla falan ilgisi yoktu.
Kasvetli, soğuk, yalnız,
Bir köşede sıkışıp kalmış.
Sanki bir binanın arka tarafındaki merdiven altı saklı gizli imalat yapan bir tekstil atölyesine girer gibi girdik bir kapıdan asansörüne.
Ha bozuldu, ha kaldık, ha kalacağız.
Karanlık, izbe odalar, eski masa ve sandalyeler,
Çağdaş bir ofis ve büro adına zerrece en ufak bir yatırım yapılmamış.
96 şubenin üssü, merkezi, karargahı metruk bir yapı,
İçindeki onca insana çay verecek, tuvaleti yeri süpürecek gariban bir çaycı.
Her an içindekini çöp zannedip dışarı püskürtmeye hazır bir çöp konteyneri gibi bir fiziki ortam.
Omuzlarım birden düşüverdi.
Bu muydu benim ulu çınarım…..?
Çok ama çok üzüldüm.
İnanasım gelmedi.
Bir odası hariç diğer tüm odaları 1800 lü yılların gotik tarz mobilyaları ile doldurulmuş, bu güzide derneğin ne acı ki içine 21. Yüzyıldan yana hiçbir çağdaşlık ve demirbaş konmamış.
6 Yıllık Keser dönemi kasasına nakit koyduğu yaklaşık 2.5 milyon liradan buraya adam gibi bir yatırım yapmamış.
O bir odanın dışında.
Genel başkan odası.
Onca parayı iç eden bu kafa ve ego zihniyeti, çalışma arkadaşlarını dahi düşünmemiş. Kendisine yatırımdan başka.
Bu bina. Odaları, demirbaşları, camı, kapısı, helası ile asla bu topluma layık değil.
Adeta utanılası.
Güvenlik sıfır. 2 terörist gelse kimsenin can emniyeti yok. Kesseler duyulmaz. Araç koyacak kadar bile kapı önü yok.
Ahmet Kesere hala övgü yağdıran,o şürekalara buradan soruyorum…?
Hani yaptırıldığı söylenen, hani gidip gördük çok güzel bir genel merkez binası olacak diye yalan düzmece ile bu toplumu utanmadan düzdükleri o hayali genel merkez binanız nerede….?
Hiç mi utanmadınız….?
Artı 2 milyondan sonra eksi 500 binlerle teslim edilen bomboş kasayı bırakırken de mi utanmadınız.?
Mehmetçiğe, Afrine, Türk ordusuna, Kilisten bir araba dolusu suyu gönderen şu kahraman ve cefakar yeni yönetime bir 5 bin lira olsun su parası da mı bırakamazdınız…?
TUH size. TUH haysiyetinize, yöneticiliğinize, ,TUH sizi biatla savunan yüzsüzlere.
Ne yaptınız onca emeği, cefayı, vefayı, alın terini,
Ne yaptınız…..?
Bunları mı bıraktınız….?
Yazık size, anlayışınıza, insanlığınıza.
Cebinize giren maaşlara, yolluklara, otel ,yemek paralarına,
Suit odalarınıza.
Yazık.
Sayın Hamza DÜRGEN Milli Savunma Bakanlığından yep yeni bir Temad binası sözünü almıştır.
Bu müjde yakında gerçekleşecek Temad onurlu bir yuvaya sonunda çok yakında kavuşacaktır.
Sistemin düzenin, iktidarların, tiranların, erklerin, firavunların bize bıraktıkları onca enkaza bir o kadar da keser ve yönetimi bırakmıştır.
Yönetim kurulumuz bu enkazı bırakanların dönemini didik didik araştırmaya devam etmektedir. Her kuruş haramın, varsa çalıntının, yolsuzluğun hesabı mutlaka sorulacaktır.
Biliyoruz. İnanıyor ve güveniyoruz.
Bu mazlum sofrasına kırıntı toplamaya gelmek için sinsi niyetle hareket edecek olan her kim olursa olsun, bundan sonra bu emelleri ulu çınarda yaşatılmayacak şekilde bir adaletli ASSUBAY düzeni bu yönetimce kurulacaktır.
İhraçlar da kaldırılacak, adaletsizce kapatılan İstanbul şubemizde açılacaktır.
Takvim de ne yazılıyor ise, hepsi de zamanı gelince hayata geçecektir.
Ortalığı bulandırtmayalım yeter.
Özlemlerimiz, gerçekleşecek, kardeşliğimiz ve birliğimiz yeniden kurulacak.
Bağışta, gelecek, yardımda.
Allah mazlumun mekanından gölgesini esirgemeyecektir.
TEMAD, yani uyutulan , uyuyan o dev yeniden uyandırılacaktır.
Bu hepimizin sözü ve ahdı dır.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR