Asubay Tefrikası 6-8
Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Merdivenleri üçer beşer indiğimiz biz emekli asubayların şu âhir ömründe
Gündelik yaşantımıza güzellik serpen, renk katan, tat veren şeyler vardır!
Kimi zamân bir mekân, kimi zamân bir yiyecek, kimi zamân da sohbetdir, bunlar!
Kısmetimizde var ise hani! Bâzen de üçü birden çıkıverir yolumuza…
2019 senesinin birinci ayı; günlerden, Perşembe 17…
O gün, işde tam da böyle üçü bir yerde buluşdurdu, üçümüzü;
Adalet Arayan, İnsiyatif ve Eski Tüfek.
Tatlı bir mekân, bir kap tatlı sütlaç ve bol bol tatlı sohbet….
O gün orada sâdece kahvelerimiz acı idi…
İlk fırsatda buluşmak üzere üçümüz de aylar evvelinden kavilleşmiş idik!
Kıymetli meslekdaşlarım Mehmet ÖZTÜRK ve Levent ULUCAN ile Sıhhiye’de,
Ankara’nın o günkü dudak çatlatan soğuğuna inat, sıcak bir mekânda buluşduk!
Türk kahvesi ve sütlü tatlıları ile meşhur Kahveci Hacıbaba.
Kısa bir hoşbeş fasılından sonra konumuz malûm, yerlerde sürünen astsubaylık idi…
Sohbetin koyulaşdığı anlarda, tarçınlı sütlaçlarımızı kaşıklar iken de konumuz, gene astsubaylık idi.
Su gibi bir lahzada akıp giden dört buçuk saatin sonunda kalkmaya karar verdiğimiz anda da
Konumuz gene aynı idi…
Üçümüz için de çok faydalı bir buluşma olduğu tesbitine itiraz edenimiz olmadı.
Tekrar buluşmak konusunda da sözleşdik!
Buluşmanın sonunda zihnimizde kalan, birbirimizden aldığımız ilhâm ve ışıltılı fikirler idi…
O tatlı günden elimizde kalan ise
Sohbetimizin şâhidi olan şu biricik resim!
Teşekkür ederim, İnsiyatif Levent ULUCAN;
Yeri ve zamânı geldiğinde "insiyatifi" ele alırsınız inşallah!
Teşekkür ederim, Adalet Arayan Mehmet ÖZTÜRK;
Aradığınız adâleti tezelden bulmanızı temenni ederim!..
* * * * *
“Subaylığa nakil edilmek şartı” ile 1951 senesinde
Başbakan Adnan MENDERES’in 5802 Sayılı Kânun ile teşkil etdiği “astsubay” dedikleri askerlerin
“Sicilen subaylığa terfi” etdirilmesi konusunda Genelkurmay Başkanlarımızın;
İlk defâ olmak üzere Asubay Tefrikası 6-5'de belgeleri ile isbat etdik!..
Tertipledikleri 926 Sayılı darbe Kânunu ile
27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarının
Astsubay dedikleri biz köle askerlerin “tahsilen subaylığa terfi” hakkını
1967 senesinde TBMM’de nasıl da hâince gasp etdiğini
İlk defâ olmak üzere Asubay Tefrikası 6-6'da belgeleri ile isbat etdik!
* * *
Kara Ordumuzun “Gedikli Erbaş” ismini verdiği köle askerlere;
1910 senesinde Padişah Sultan Mahmud Reşad’ın
Ve dahi
1927 senesinde ise Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün verdiği,
“İhtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını”
5619 Sayılı Kânun ile 1950 senesinde,
Kimlerin ve nasıl gasp etdiğini de
İlk defâ olmak üzere Asubay Tefrikası 6-7'de belgeler ile teşhir etdik!..
* * * * *
Kıymetli vatandaşlarım ve muhterem asubay meslekdaşlarım;
Şu an okuduğunuz bu makâle, bugüne kadar yazdığım en uzun ilk makâledir.
Sizler, benim bu en uzun makâlemi okur iken
İzin verir iseniz şâyet, ben Eski Tüfek de;
Beyaz subayların biz bahriyeli asubaylara yapdığı ihânetin kapalı kapılarının kilitlerini tek tek kıracağım!..
* * * * *
Deniz astsubay sınıfı hakkında yazdığı târihce kitaplarında;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, “bahriye gedikli zâbit” sınıfını adeta yok sayması ve unutdurmaya çalışması,
Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Dil Kurumu’nun da
“Gedikli zâbit ve gedikli subay” tâbirâtını neşretdiği sözlüklerden bile kazıyıp atmasının asıl sebebi de
Astsubayların “gedikli zâbit” olmak hakkını gündeme getirmesini engellemeye yönelik sinsi ve ahlâksız bir teşebbüsdür.
Bugün;
Vallahi benim bile gözlerim yuvasından uğradı!..
* * *
“Astsubaylık" hakkında bugüne kadar neşretdiği târihce kitaplarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız,
Bahriye “gedikli zâbit” sınıfını;
“Zâbit” sınıfından hep ayrı tutmuş
Ve dahi
1914 sene ve 172 sayılı kânuna göre gene “gedikli zâbit” sınıfına dâhil olarak teşkil edilen “küçük zâbit” sınıfına yamamış.
Fakat,
Kânunlarda “bahriye gedikli zâbitliğin” aslında “zâbit” sınıfına dâhil olduğu çok açık bir şekilde ifâde edilmiş. Aynı durum “gedikli zâbit” olmak için Bahriye Efrâd-ı Cedide (Acemi Er) Mektebi’nde okuyan “Gemici ve Makine Çırak” talebeleri için de söz konusu. İlgili kânunlar, bu talebelerin de “zâbit” sınıfına dâhil olduğunu sarahâten tesbit etmiş. Makâlemizin bu kısımında resimlerini gösdereceğimiz kânunlar ile de sâbit olduğu üzere, bu hakikâti isbat edeceğiz, evvel Allah.
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri bugün burada ortaya çıkardıkdan sonra inşallah,
Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazmaya mecbur kalacağız.
* * *
Asubay Tefrikası’nın 6’ncı bölüm, 8’inci kısmını teşkil edecek bu makâlemizde;
Bahriyeli subaylarımızın “bahriye gedikli zâbit” sınıfı üzerinde yapdığı kalleş “ameliyâtı” anlayabilmek için
Bugüne kadar yalan-yanlış anlatılan “bahriye gedikli zâbit” sınıfını
Dünyânın çeşitli devlet ordularındaki “bahriye gedikli zâbit” sınıfı ile mukayese ederek tafsilâtlı olarak anlatmamız gerekecek!
Bunun için “bahriye gedikli zâbit” sınıfının evvelâ bugünkü yeri ve durumunu anlatacağız.
Akabinde de bugüne kadar geçirdiği “ameliyât” silsilesini görmek için de
Bugünden geriye doğru olacak şekilde bilgiler vereceğiz, inşallah.
* * *
İlk Türk Ordusu Nasıl İdi?
Kendi icâd etdiği “çavuş oku” ile babası Teoman Han’ı M.Ö. 209 senesinde öldüren Mete Han,
Asya Hun Devletinin Kağanı oldu…
Babasından devraldığı devleti,
18 milyon kilometre murabbalık çok geniş bir coğrafyada büyütdü,
Büyük Hun Devletini kurdu,
Ve dahi
Dönemin en büyük devleti olan Çin’i haraca bağladı…
Büyük Hun Devleti Kağanı Mete Han, Ordusunun askerlerini;
Bölüklerin başına da;
|
Bu bilgiden rahatça anlaşılacağı üzere,
Mete Han ordusunu tek sınıf olarak teşkil etdi.
35 senelik hanlığı döneminde dünyânın bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük devletini
Ve dahi
En büyük ve en muzaffer ordusunu teşkil etmesine imkân veren tek husus da
Bu orduda sınıfcılığın ve bölücülüğün olmaması idi.
Büyük Hun Devleti Kağanı Mete Han’ın bu muazzam başarısının biricik sırrı işde, bu idi!..
Mete Han’ın ordusunda;
Her asker kendi kâbiliyeti, celâdeti, kendi bileği ve kendi yüreği kadar büyük idi, Ve dahi Her askerin, en büyük rütbe olan tümenbaşılığa kadar terfi hakkı var idi.
|
* * *
Hayyam;
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
* * *
İki Başlı İnsan
Tabiatda “iki başlı” insan,
“Doğum hatâsı” (birth defect) kabul edilir.
“İki başlı” bebek;
Her 120.000 doğumda bir kere görülür.
“İki başlı” yapışık ikizlerin %92,5’i ölür!
* * * * *
İki Başlı Ordu
Cengiz Han’dan kalma meşhur Türk atasözüdür;
“İki baş bir kazanda kaynamaz!”
Sidik yarışdırdığımız NATO üyesi devletlerin ordularında iki sınıf asker var: 1. Subay 2. Er
|
1967 senesinden beri Türk Ordusu iki başlıdır; 1. Muvazzaf Subay 2. Muvazzaf Astsubay |
“İki başlı” Türk Ordusu da
27 Mayıs darbeci subaylarının “doğum hatâsı”dır…
Dünyânın muzaffer ordularında da vaziyet böyledir.
“Emir veren asker” ile “emiri icrâ eden asker” arasında;
“Yardımcı”, “elbir”, “tampon” vesâire uyduruk asker sınıfları yok!
926 Sayılı Kânuna göre Türk Ordusunda astsubay, “subayın yardımcısı”dır!
Dünyâdaki ordular arasında “yardımcısı” olan tek subay sınıfı Türk Ordusundadır.
Ȃmir ve komutan olan “subay” 6 çeşit tazminâtı cebe indirir,
Fakat
Ȃmir ve komutan olan “astsubay” ise avucunu yalar!
Subay yer, Astsubay bakar;
Türk Ordusunda işde, kıyâmet tam da burada kopar!
* * * * *
Türk Ordusu Bugün Ne Hâldedir?
Nerede çokluk, orada hoşluk olmuyor her zamân!
Meselâ bit pazarı, böyle bir yerdir!
Müdâvimi olduğum için bilirim;
Uzakdan bakınca, aradığınız her şey orada var imiş gibi görünür size...
Yaklaşıp da alıcı gözü ile şöyle bir bakınca;
Gördüklerinizin handiyse hiçbirinin işe yaramadığını,
Aslında hepsinin “çöp” olduğunu anlarsınız.
Mensubu olduğum için bilirim!
Ben Eski Tüfek’in şahsî kanaati odur ki;
Bizim ordumuz da bu minvâl üzere, bit pazarına benzer...
Uzakdan bakınca, dünyânın hiçbir ordusunda olmadığı kadar çok ve çeşitli “asker sınıfları” olduğunu görürsünüz!
Dış görünüşe bakarak kendilerini dev aynasında gören bizim cüce beyinli beyaz subaylarımız da
Dünyânın bilmem kaçıncı ordusuyuz diye utanmadan karanlıkda dübürden caka satarlar!
Fakat
İçine dikkatli bakınca; gördüklerinizin hiçbir işe yaramadığını,
Aslında hepsinin kuru kalabalıkdan ibâret “çöp asker sınıfları” olduğunu anlarsınız.
Türk Ordusunda;
Kimin kime emir verdiği,
Hangi askerin ne yapdığını kimse bilmez!..
15 Temmuz’da bütün dünyâyâ rezil olan Patagonya Ordusu mu idi?
* * *
Vatan Borcu, Nâmus Borcu...
ATATÜRK;
1927 senesinde 1111 Sayılı Askerlik Mükellefiyeti Kânununu meriyyete koydu,
Ve şöyle dedi;
Vatan borcu, nâmus borcu...
İşbu Kânun ile;
Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek vatandaş, askerlik yapmağa mecbur edildi…
Kârun kadar zengin olsan bile vatan hizmetinde paranın adı yok idi.
Sıhhatli her erkek vatandaş;
Kışlada karavanaya kaşık daldırıyor
Ve dahi
Emret gomutanım! diyerek şafak sayıyor idi…
Fakat,
ATATÜRK’ün kurduğu Partinin koltuğunda oturan sözde Kıbrıs Fâtihi
Karaoğlan Bülent Ecevit Başbakan sıfatı ile bıldır Kânun Tasarısını hazırlamış idi.
Yeni Başbakan Çoban Sülü de;
Osmanlı Devletinin hastalıklı bir mirâsı olan paralı askerliği
“Dövizle askerlik” isimi ve 2299 Sayılı Kânun ile
Cumhuriyet târihimizde ilk defâ olmak üzere 1980 senesinde hortlatmış idi…
Millî Savunma Bakanı Seri Paşa Hulusi AKAR ise;
7179 Sayılı Kânun ile 2019 senesinde
ATATÜRK’ün ihdâs etdiği "askerlik mükellefiyetini" “bedelli askerlik” isimi ile
Cumhuriyet târihimizde ilk defâ olmak üzere "tamâmen paralı" hâle getirdi...
* * *
Fakirlikden dolayı bedel veremediği için
Geri dönmemek üzere Yemen’e asker etdiği oğlu Memed’e yakdığı ağıdında
Çukurovalı Emine Bacı şöyle çığırdı;
Yemen yolu çukurdandır,
Karavana bakırdandır.
Zenginimiz bedel verir,
Askerimiz fakırdandır!
* * *
Bedel-i Nakdî Mi?, Bedel-i Şahsî Mi?...
Gel, vatandaş gel!...
Paran var mı?
Buyur, sana bedel-i nakdî…
Basdır parayı;
Bir gün dahi askerlik yapmadan tezkere elinde…
Fakir misin, paran yok mu?
Buyur, sana bedel-i şahsî...
Adın Memed, tüfek elinde…
Emret gomutanım! diye bağırtarak,
Kışlada en az 180 şafak saydırırlar sana!..
Asker sınıfları, rütbe isimleri; astlar, üstler; kademeler, kıdemler,
Hele bir de
Uzmanlar, sözleşmeliler…
Daha neler, neler!..
ȂKİF Mehmet’in deyişi ile hepsi hercümerc olmuş!..
Kırk yamalı fukara bohçası gibi!..
Er, Erbaş, Astsubay; Onbaşı, Çavuş…
Ben Eski Tüfek iddia ediyorum;
Aşağıdaki şu çizelgeyi târihimizde ilk hazırlayan kişi benim…
Genelkurmay Başkanları dâhil olmak üzere ilk defâ görenler de sizlersiniz…
Dünyâdaki devletlerin ordularında sâdece 1 Çavuş rütbesi var!..
Türk Ordusundaki Çavuş rütbelerini ise Genelkurmay Başkanları dahi bilmiyor…
Kaynak;
⁽¹⁾ 211 Sayı ve 04 Ocak 1961 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu. (Madde-3; Er, Erbaş, Astsubay).
⁽²⁾ 926 Sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu. (Madde-77 ve 140; Astsubay Rütbe ve Kıdemi).
* * *
Bugün Amerikan Ordusu Nasıldır?
Ordumuzun midesi boş asker kalabalığına bakan beyaz subaylarımız şöyle diyorlar;
“NATO üyesi ülkeler arasında bizim Türk Ordusu ikinci ordudur.”
Mâdemki bizim subaylarımız Amerikalı Coni ve İngiliz Tomi subayı ile aşık atıyor!
Öyle ise biz de bizim Türk Ordusunu bu ordular ile mukâyese edelim, olur mu?
Amerika ve İngiltere;
Farklı babalardan ve fakat aynı anadan doğma kardeş devletlerdir.
Her beyaz Amerikalı çok çok İngiliz,
Her beyaz İngiliz de biraz Amerikandır. Sâdece isimleri farklıdır.
Bu hakikâtin tabii neticesi olarak da;
Gerek devlet teşkilâtı gerek ise askerlik kânunları bakımından bu iki devlet, hep birbirlerini takip ve taklit ederler.
Bu devletlerin birisi hakkında söylediğiniz her şey, öteki için de handiyse aynen cârîdir.
Bu sebepden dolayı ben burada, Amerikan Ordusunu anlatacağım sizlere…
Amerikan Ordusunda;
Subay emir verir,
Er ise emiri icrâ eder!
Bizim ordumuzun bugünkü mevcudunu emekli bir asubay olarak ben, bilemiyorum! Çünkü söylemiyorlar!
Fakat,
Bu makâleyi hazırlamaya başladığım
İşde, belgesini de aşağıda görüyorsunuz!
31 Ocak 2019 Perşembe günü itibârı ile Amerikan Ordusunun subay ve er mevcudu…
Bizim ordumuzun “astsubay kıdemli başçavuşu”, Amerikan Ordusunun “er başçavuşu” ile aynı konumdadır.
* *
* * *
Kıymetli vatandaşlarım,
Muhterem asubay meslekdaşlarım;
Amerikan Ordusunun “Subay” ve “Er” oranı şöyle oluyor;
İngiliz Ordusunun Subay ve Er oranı da babaları Amerika’nın aynısıdır!
* * *
Amerikan Kara, Deniz ve Deniz Piyâde Kuvvetlerinde mevcut olan “Gedikli Subaylık”,
Aşağıdaki çizelgede gördüğünüz üzere, “subay” sınıfına dâhildir.
Bizim bu makâlemizin konusu da
İşde, aşağıda gördüğünüz bu “Gedikli Subay” asker sınıfıdır.
Şu bilgilere bir göz atın, Allah aşkına!
* * *
Ya, Bizim Türk Ordusu Ne Hâldedir?
Bizim Ordumuzun asker sınıflarını gösderen çizelge ise
Aşiret ağalarının soyağacına benzeyecek kadar karman çorman!
Genelkurmay Başkanımıza göre bizim ordumuzda bugün tam 8 sınıf asker var, maşşallah!..
* *
* * *
Yukarıdaki resimde gördüğünüz bilgileri rakamlar ile birlikde çizelgeye dökünce de
Ebem kuşağı gibi şöyle ucûbe bir görüntü zuhûr eyliyor, orta yere!
* * *
Coni’nin Amerikan Ordusu ile bahtsız Memed’in Türk Ordusunu mukâyese etdiğimizde
Şöyle rezâlet bir manzara zuhûr eyliyor!
Aşağıdaki çizelgede gördüğünüz üzere
Amerikan Ordusunda sâdece 2 sınıf asker var.
Fakat
Elem tere fiş, kem gözlere şiş! Allah nazârdan esirgesin!
Hulusi AKAR’ın bu sene “uydurduğu” “yedek astsubaylığı” saymaz isek şâyet,
Benim sayabildiğim kadarı ile bizim ordumuzda bugün tam 8 sınıf asker var, maşşallah!..
Yukarıdaki çizelgede sizin de gördüğünüz üzere;
Coni ’nin Amerikan Ordusunda bugün “gedikli subay” olarak bilinen asker sınıfı var da!
Memed’in Türk Ordusunda bugün “gedikli subay” olarak bilinen asker sınıfı niye yok, acap?..
Kaynak;
⁽¹⁾ 1028 Sayı ve 10 Ağustos 1956 târihli ABD Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnu. Public Law-1028, 84th Congress Chapter-1041, 2nd Session. US Code Title-10, Armed Forces, dated August 10, 1956. Subtitle A- General Military Law, Part-I Organization and General Military Powers, Chapter–I, Section 101. Definitions, (b) Personnel Generally. (Subay ve Er).
⁽²⁾ 5802 Sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu. (Astsubay).
⁽²⁾ 211 Sayı ve 04 Ocak 1961 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu. (Subay, Astsubay).
⁽²⁾ 926 Sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu. (Muvazzaf Subay, Astsubay).
⁽²⁾ 7179 Sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kânunu. (Yedek Subay, Yedek Astsubay, Mükellef Erbaş ve Er).
⁽²⁾ 3466 Sayı ve 28 Mayıs 1988 târihli Uzman Jandarma Kânunu. (Muvazzaf Uzman Jandarma (Erbaş)).
⁽²⁾ 3269 Sayı ve 18 Mart 1986 târihli Uzman Erbaş Kânunu. (Uzman Erbaş).
⁽²⁾ 4678 Sayı ve 13 Haziran 2001 târihli TSK’de İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kânun.
⁽²⁾ 6191 Sayı ve 10 Mart 2011 târihli Sözleşmeli Erbaş ve Er Kânunu.
* * * * *
Aşağıda,
1949 senesinde yapılan 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânunu’nun 2019 senesi Şubat ayındaki son durumunu görüyorsunuz.
Bu kânunda gördüğünüz “gedikli subay” tâbiri, bugün dahi aynen mevcutdur.
Peki,
1914 senesinde “gedikli zâbit” olarak ihdas edilen
Ve dahi
1935 senesinde de “gedikli subay” olarak tebdil edilen bu tâbir,
Askerî kânunlarımızda bugün artık niye yok, acap?..
İçinde yaşadığımız şu 2019 senesine göre
Memed’in Türk Ordusunda “gedikli subay” olarak bilinen asker sınıfı,
Bugüne kadar hiç mi mevcut olmadı?
Ya da
Bahtsız Memed’in Türk Ordusunda “gedikli subay” ismi ile bir asker sınıfı var idi de
Birileri bu “gedikli subay” asker sınıfını ordumuzdan kazıyıp atdı mı acap?..
Ne dersiniz?..
Bilmek için öğrenmek,
Öğrenmek için hiç değil ise okumak gerek, değil mi?
Eski Tüfek’in;
Bunca senelerin el emeği, göz nûru ile pişirip de aşağıya dökdüğü şu hurufât çorbasını
Zamân ve olay silsilesine göre dikkat ederek içer iseniz şâyet
Ordumuzun “gedikli subay” sınıfına yapılan ibretlik “ameliyâtı” hayret ve nefret ile öğreneceksiniz!
Nasıl?.. Gözel mi?..
* * * * *
Dünyâyı sömürmek için her türlü oyunu çok iyi oynayan İngiliz Bahriyesi,
Kendi sivil ticâret gemilerini ve denizcilerini muhtemel bir harbde kullanacak şekilde eğitir ve donatır.
İşde, bu maksat ile İngiliz Bahriyesi; Birinci Cihân Harbinde kullanmak için gemici ve makinacı çırakları istihdam etdi. İngiliz Bahriyesi için bu, dün böyle idi, bugün de aynen böyledir. Bizim bahriyemizde de bir zamânlar mevcut olan makine ve gemici çırak mekteblerinin menşei de sömürgen İngiliz Bahriyesinden aşırmadır.
Yelkenli gemiler yerine buharlı gemilerin hizmete alınması ile birlikde; deniz kuvvetlerindeki harp gemilerinde yeni mesleklere büyük bir ihtiyaç hâsıl oldu. Kendi buharlı harp gemilerindeki bu ihtiyacı karşılamak için; İngiliz Kraliyet Bahriyesi Çırak Mektebleri açdı. Bu maksat ile “Engine Room Artificer Apprentice” (Boy Tiffy) isimi ile evvelâ “makine” sınıfında 1868 senesinde teşkil etmiş idi. İngiliz Kraliyet Bahriyesi makineci çıraklarından beklenen faydayı elde edince, güverte ve diğer sınıflarda da peyderpey Çırak Mektepleri açdı. İhtiyâcı olduğu hâlde kendi yetiştiremediği kimi zanaatkârları da piyasadan tedârik etdi. “Artificer” (Tiffy, zanaatkâr) isimli bu deniz askerlerini İngiliz Kraliyet Bahriyesi ihtiyacı olduğu harp dönemlerinde tepe tepe kullandı. Harp sona erince de hepsini terhis etdi.
|
Gemici ve Makine Çıraklarının bir kısmını İngilizler; mekteb eğitimi vermeden, meslek erbâbı vatandaşlar arasından toplamış idi. Fakat aynı dönemlerde Osmanlı Devletinde okuma-yazma nisbeti yüzde bir civârında bile değil iken; Osmanlı Bahriyesi, kendi gemici çıraklarına 4 sene, makineci çıraklarına ise tam 5 sene eğitim verdi.
Aynı senelerde zâbit yetiştiren Bahriye Mektebindeki eğitim ise bunlardan sâdece 2 sene fazla idi.
Bu kadar insanlık dışı ve aşağılık bir muameleyi de
Ancak bizim kurnaz-fesat beyaz subaylarımız tertip edebilir idi.
Bu aslında, değil müslümanın müslümana; gevurun bile gevura yapabileceği bir muamale değildir!
İngiliz Bahriyesi;
Birinci Cihân Harbinde kullandığı buharlı gemilerde, kral daşşağından düşme beyaz zâbitin yapmaya tenezzül etmediği tehlikeli, pis ve zor işlerini yapdırmak için sivil piyasadan kazancı, ateşçi, elektrikçi, motorcu, tornacı vs. çok sayıda meslek erbâbı istihdam etdi.
Ve bu insanlara “zâbit” sınıfına dâhil olmak üzere “gedikli zâbit” (warrant officer) unvânı verdi. Harb esnâsında da bu gedikli zâbitânı, “muvazzaf zâbit” sınıfına terfi etdirdi. Hem de yarbay rütbesi ile!...
Fakat sivil piyasadan topladığı ve zâbitin işlerini yapdırdığı “gedikli zâbitânı”,
İngiliz Bahriyesinin beyaz subayları, Birinci Cihân Harbi sona erince, sürüm sürüm süründürdü.
Bu gedikli zâbitânın çoğunu terhis etdi.
Terhis etmeye götlerinin yemediği bahriye gedikli zâbitânın da;
“Kullan-at” siyâsetini dünyâda en iyi bilen ve oynayan İngilizlerin kral daşşağından düşme beyaz zâbitânı,
Harbden sonra ihtiyacı kalmadığı için “gedikli zâbitânı”, kağıt mendil gibi kenara atdı.
Birinci Cihân Harbi esnâsında “zâbit” sınıfına dâhil etdiği
Ve dahi
Buharlı gemilerin en tehlikeli ve pis işlerini yapdırdığı gedikli zâbitâna İngiliz Bahriyesinin beyaz zâbitânı,
Çok aşağılık ve adi bir kalleşlik daha yapdı;
Gedikli zâbitânı harb bitince “zâbit” sınıfından def etdi ve “er” sınıfına tenzil etdi.
İngiliz Bahriyesinde bugün dahi sâdece iki sınıf asker vardır;
Bugün dahi İngiliz Bahriyesine "Er" olarak giren bir asker,
Belli süre ve şartlar ile alaylı “Gedikli Zâbitliğe” kadar doğrudan terfi edebilir.
İngiliz Bahriyesinin gedikli zâbitânı işde, bu sebepden dolayı bugün de hâlâ “er” sınıfına dâhildir.
Şu resimin sağ üst tarafında gördüğünüz asker, İngiliz Deniz Kuvvetlerinden Birinci Sınıf Gedikli Zâbitdir.
* * * * *
Bizde Yok! Fakat ABD Ordusunda Var; Jet Pilotu Erler!..
Amerika ve İngiltere; farklı babalardan ve fakat aynı anadan doğma kardeş devletlerdir.
Her beyaz Amerikalı çok çok İngiliz, her beyaz İngiliz de biraz Amerikandır. Sâdece isimleri farklıdır. Bu hakikâtin tabii neticesi olarak da gerek devlet teşkilâtı, gerek ise askerlik kânunları bakımından bu iki devlet, hep birbirlerini takip ve taklit ederler. Fakat hep iyi yönde… Mâlum, iyi olan rağbet görür ya! Yazdıkları kitaplarda da her iki devlet bundan gurur ile bahsederler.
Amerikan Kara, Deniz ve Deniz Piyâde Kuvvetlerinde bugün dahi hâlâ mevcud olan “gedikli zâbitliği” Amerikan Ordusu, İngiliz Ordusundan aşırdı.
Fakat her şeyin daha iyisini yapmak için geberen Amerikalı Coni;
İngiliz Tomi’nin icâd etdiği gedikli zâbitliğe “sınıf atlatdı” ve “zâbit” sınıfına dâhil etdi.
Bu cümleden olmak üzere;
1947 senesinde teşkil edilmiş yeni bir kuvvet olan Amerikan Hava Kuvvetlerinde “gedikli zâbit” sınıfı hiç mevcut olmadı.
Fakat aynı Amerikan Hava Kuvvetlerinde helikopterin çoğunu “er” sınıfından pilotlar uçurur.
Savaş uçaklarını uçuracak “muharip pilot er” yetişdirmek üzere de 2017 senesinde kolları sıvadılar...
Cebinden dünyânın parasını harcayıp da
Kendi imkânı ile pilot ehliyeti alan “astsubay” denilen bizim köle askerlerin uçmasına izin vermeyen
Bizim Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanlarımızın kulakları çınlasın!..
* * * * *
Amerikan Kara, Deniz ve Deniz Piyâde Kuvvetlerindeki “gedikli zâbitân” bugün de “zâbit” sınıfına dâhildir.
Bizim ordumuzun her boku bilen beyaz subayları ise
Bu konuda Amerikan ve İngiliz Ordularının yapdığından daha farklı ve fakat kalleşçe bir şey yapdı!
Kıskanç bir kuma gibi davranan;
Ordumuzu babalarından mirâs çiftlik, kendilerini aga;
Kendilerinden başka askerleri ise köle olarak telakki eden beyaz zâbitânımız,
Kâbiliyetine hep gıpta etdiği, kendileri için her zamân çetin bir rakip olarak gördüğü; subay tuvâletini dahi birlikde kullanmaya tahammül edemediği “gedikli zâbitliği” 1929 senesinde kökden tasfiye etdi.
“Bahriye gedikli zâbitliğini” tasfiye etmek için Deniz Kuvvetleri (Bahriye Nezâreti) ile Genelkurmay Başkanlığı (Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği)’nın
Bu konuda takındıkları haset, nefret ve kin dolu tavırlarını, meclis zabıtlarına akseden cümlelerinden anlamak hiç de zor değil! Eski Tüfek’in bu satırlarda yazdığı ifâdeleri de başka hiçbir yerde bulamazsınız!
* * * * *
Bahriye Gedikli Zâbitliği konusunda Osmanlı Bahriyesi, İngilizlerin kuyruğundan ayrılamadı.
Osmanlı Bahriyesi “gedikli zâbit” asker sınıfını 1913 senesinde, İngiliz Bahriyesinden aşırdı!
Ve o zamân hem “küçük zâbit” sınıfı hem de “gedikli zâbit” sınıfı, “zâbit” sınıfına dâhil olmak üzere teşkil edilmiş idi.
Donanmamızın padişah daşşağından düşme beyaz zâbitânı;
Osmanlı Bahriyesinin İngiltere’den satın alıp Birinci Cihân Harbi’nde kullandığı buharlı gemilerde,
Kendilerinin yapmaya tenezzül etmediği tehlikeli, pis ve zor işleri, gedikli zâbitâna yapdırdı.
Beyaz zâbitânımız, kendilerinin ölmesi gereken işlerde, gözlerini hiç kırpmadan gedikli zâbitânı ölüme sürdü.
Birinci Cihân Harbi sona erince, Osmanlı Bahriyesi;
Gemici ve Makine Çırak Mekteplerinde 4 ve 5 sene talim ve taallüm etdirdiği
Ve aslında zâbitânın yapması gereken işleri yapdırdığı bahriye “gedikli zâbitânı”;
“Muvazzaf er” asker sınıfı olur mu, demeyin! Dünyâda yok, fakat bizim ordumuzda var…
Bugün biz astsubaylar;
15 sene mecburî hizmete ve olduğu yerde otlamaya mahkûm edilmiş dünyânın tek “muvazzaf er”leriyiz.
Böylece beyaz zâbitânımız, bir daş ile üç guş birden vurdu!..
Nasıl?
Gözel mi?..
* * * * *
Bahriye Nâzırı Mürteşi Müşür Hasan Hüsnü Paşa’yı adam zanneden Sultan II. Abdülhamid,
Bu Paşa’nın 1890 senesinde hazırladığı bir nizâmnâme için irâde buyurdu!
Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme.
Sultan II. Abdülhamid’in Donanma “Gedikli” sınıfını teşkil etdiği 1890 senesinde;
Donanmayı Hümâyun (Padişah Donanması)’da “Asakir-i Bahriye-i Şahâne” (Padişah Bahriye Askerliği) mevcut idi.
Bu askerlere “Kur’a Efrâdı” veya “Bahriye Efrâdı” ismi de veriliyor idi.
Bahriyenin ihtiyâcı nisbetinde kur’a ile tesbit edilen “kur’a efrâdı” gençler,
5 sene nizâmiye (mükellef) askerliği yapmaya mecbur idiler.
Bu 5 senelik “mükellef askerlik” süresi içinde bahriye askerlerine,
Harb gemilerinde yapacakları hizmete göre çeşitli eğitimler veriliyor idi.
Bu eğitimleri de bahriyeli zâbitânımız veriyor idi.
Harb gemisindeki silâh, alet, cihaz vs. demirbaşlar da gene zâbitânımızın üzerine zimmetli idi.
Eğitimlerin sonunda da “Bahriye Efrâdı, harb gemilerine sevk ediliyor idi. Aldıkları eğitimden sonra gitdikleri gemilerde iyice usdalaşan kur’a efrâdı, 5 senelik “mükellef” askerlik hizmetinden sonra teskere alarak Donanma’dan ayrılıyor idi.
Kur’a efrâdı gençler, görevleri süresince kullanmaları için kendilerine teslim edilen silâh, alet, cihaz vs. gibi demirbaş malzemeleri de kırıp döküyorlar ve bunların hesâbı da beyaz zâbitândan soruluyor idi.
Mesleğinde usdalaşan kur’a efrâdı; beyaz zâbitâna göre kendilerinden istifâde edilecekleri bir zamânda teskere alıp Donanma’dan çıkıp gidiyor idi.
Sonra da bahriye zâbitânı, gelen yeni kur’a efrâdını tekrâr eğitmeye mecbur kalıyor idi.
İşde, bahriye zâbitân heyetimiz;
Hem kur’a efrâdını eğitmek, atleti-donu, boku-püsürü ile uğraşmakdan kurtulmak
Hem de kendilerine zimmetli olan demirbaş malzemelerin zimmetinden kurtulmak için
“Aynı görevi kendileri yerine uzun süre yapacak köle bir asker sınıfı” icâd etmek isdedi.
Ve hemen akabinde,
“Gedikli” olarak tesmiye etdiği ve aslında “muvazzaf köle” bir asker sınıfı olan “Donanma sıbyan efrâdını” keşfetdi.
Dersaadet (İstanbul)’de doğup büyümüş ve denizi bilen gençlerin kabul edileceği bu “gedikli” sınıfı;
Talebe olarak bahriye harp gemilerinde tam 5 sene tâlim-taâllüm edecek,
Bu tâlim-taâllüm sonunda “sıbyan efrâdı” nâmı ile gemilerde 5 sene “mükellef” hizmet edecek idi.
İstanbul’un bıçkın gençleri “talebe ve sıbyan efrâdı” olarak toplam 10 sene hizmetden sonra
Kendisi isder ise ve Donanma’da ihtiyaç da var ise şâyet “gedikli” sınıfına nakil edilecek,
“Gedikli” unvânı ile 9 sene daha olmak üzere toplam 19 sene hizmet etdikden sonra emekli olacak idi.
Bu senelerde Bahriye Mektebi (Deniz Harp Okulu)’nde idâdî hâriç, eğitim süresi de 3 sene idi…
1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesini tertip eden
Bahriye Nâzırı Mürteşi Müşir Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa
5 sene nizâmiye (mükellef) askerliğin mecburî olduğu bir dönemde;
İlk 5 senede mükellef askerlik hizmetini yapar iken
İkinci 5 senede de bir meslek öğrenmenin İstanbul’lu gençler için câzip bir tercih olacağını tahmin ediyor idi.
Fakat
Hasan Hüsnü Paşa, kısa süre sonra bu tahmininde duvara tosladı.
İstanbul’lu gençler, “zâbit” olacaklarını zannederek “gedikli” olmuşlar idi.
Fakat
Gemiye gitdiklerinde;
Bahriye zâbiti kadar iyi bir eğitim aldıklarını
Ve dahi
Bahriye zâbiti kadar donanımlı oldukları gören
Ve buna rağmen aslında “efrâd (er)” olduklarını idrâk eden Dersaadet’in bıçkın delikanlıları,
“Gedikli” olmakdan hemen çark etdiler.
İşde bu sebeplerden dolayı Donanma Gedikli sınıfına talep, kısa sürede birden bire dibe vurdu.
1900’lü senelere gelindiğinde,
Bir tek dahi olsa talebe bulamayan Donanma Gedikli Sınıfı,
Yirminci asırın ilk senelerinde kapısına kilit vurdu!
Bahriye Nâzırı Mürteşi Müşir Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın tertip etdiği Donanmamızın ilk “gedikli” sınıf tezgâhlama teşebbüsü,
İşde böylesi derin bir hüsrân, büyük bir hayâl kırıklığı ve sonsuz bir küskünlük ile iflâs etdi.
Fakat
Hem bahriye efrâdının tâlim-taâllümü, boku-püsürü ile uğraşmakdan sıyrılmak
Hem de kendilerine zimmetli demirbaşları başkaları üzerine yıkmak için sinsice tuzaklar tezgâhlayan Bahriye zâbitân heyetimiz,
Bulduğu ilk fırsatda “köle”, “ortada sandık” ve yeni bir “gedikli” sınıfı tertip etmeye kararlı idi.
Burada yeri gelmiş iken önemli hatâyı tashih etmeliyim.
Bugüne kadar neşretdiği târihcelerde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; Donanma Gedikli sınıfı için;
Bu yakışdırmaların hepsi câhilliğin alâmetleridir. Donanma Gedikli sınıfı, bunların hiçbirisi değildir.
Çünkü;
Birinci husus şudur; 1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesinde, bir tek dahi olsa “zâbit” kelimesi yokdur.
İkinci husus da şudur; 1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesi, nev-i şahsına münhasır bir nizâmnâmedir.
Bu Nizâmnâme ile ihdâs edilen Donanma Gediklisi nev-i şahsına münhasır bir asker sınıfıdır.
Deniz Kuvvetlerimizin bu gedikli sınıfını, çeşitli bahriye asker sınıflarına benzetmeye ve yamamaya çalışmasının iki sebebi olabilir.
Bu sebepler;
1. Cehâletdendir, bunu anlarım.
2. Fakat daha ziyâde ihânetdendir, bunu affetmem!
Bahriyeli subaylarımızın böylesi hâince davranmasının asıl sebebleri de şunlardır;
Bugün burada belgeleri ile ortaya koyacağımız üzere,
Gerçek anlamda bahriye “zâbit” sınıfına dâhil olarak teşkil edilen “gedikli zâbit” sınıfını değersizleştirerek unutdurmaya çalışmak
Ve daha da mühimi,
Hem bahriye efrâdının tâlim-taâllümü, atleti-donu, boku-püsürü ile uğraşmakdan sıyrılmak
Ve hem de
Kendilerine zimmetli demirbaşları üzerine yıkacağı “köle”, “ortada sandık” ve yeni bir asker sınıfının teşkil edilmesine kendi akıllarınca meşru gerekçeler uydurmak telâşıdır.
* * * * *
Ölmek/öldürmek ve öldürmeyi emretmek salâhiyyetini hâiz dünyânın meşru tek katil mesleği olan askerlikde;
Ölen/öldüren ve ölmeyi emreden asker arasında başka bir asker sınıfı olamaz!
İkinci Cihân Harbine kadar dünyânın haracını yiyen İngiliz Ordusunda
Ve dahi
İkinci Cihân Harbi’nden sonra dünyânın haracını yiyen Amerikan ordusunda, Sâdece iki sınıf asker vardır;
1. Ölmeyi emreden mektebli muvazzaf subay, 2. Ölmek ve öldürmek emrini yerine getiren alaylı mükellef er.
|
Türkiye Devletinin imzâlayıp taraf olduğu milletlerarası andlaşmalara göre de durum aynen böyledir.
Fakat
Darbeci beyaz subaylarımızın;
Anayasa’yı ayaklarının altında çiğneyerek
İç hukukumuzda tertip etdikleri kimi gayri meşrû kânunlar ile ordumuzun askerlerini tefrikalara ve sınıflara böldüler.
* * * * *
İnanması Zor! Lâkin, Durum Aynen Böyle!..
Aşağıda gördüğünüz sayfayı Milli Savunma Üniversitesine ait bir bağlantıdan şimdi indirdim.
Benim de 1981 senesinde mezun olduğum Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu ismini verdikleri uyduruk okulun târihcesinden bahseden bu yazıda,
Deniz Astsubaylığının târihinin “Donanma Gedikli Sınıfı” ile 1890 senesinde başladığı yalanını söylüyorlar.
Fakat
Vaziyet hiç de öyle, Milli Savunma Üniversitesinin işkembeden üfürdüğü gibi değil!..
Deniz Kuvvetleri Komutanının bile bugün bu hakikâtin farkında olmadığından hiç şüphem yok!
1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesi bugün de hâlâ yürürlükdedir.
Çünkü bu nizâmnâmeyi ilga eden herhangi bir nizâmnâme, kânun vs. bulamadım;
1949 sene ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânunu,
Ve dahi
Bugün “astsubay” olarak bildiğimiz asker sınıfının târihinden söz eden 1995 seneli AYİM kararında, sâdece 1913 nizâmnâmesine atıf var.
Kendisinden sonra meriyyete konulan nizâmnâme ve kânunlarda da 1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesinden tek kelime bahis yokdur.
Bugün “astsubay” ismi ile bilinen asker sınıfı, 1951 senesinde 5802 sayılı kânun ile teşkil edildi. Bu kânunda da 1890 Donanma Gedikli sınıfı Nizâmnâmesine atıf yok!
Bu sebepden dolayı;
1890 Donanma Gedikli sınıfı ile bugünkü “deniz astsubaylığı” arasında “halef-selef” bakımından hiçbir illiyet bağı yokdur.
1890 Donanma Gedikli sınıfı;
|
Deniz astsubaylığı hakkında bugüne kadar neşretdiği târihce kitaplarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ortaya atdığı “bugünkü deniz astsubaylığı, 1890 Donanma Gedikli sınıfının devâmıdır” şeklindeki iddia, işkembeden söylenmiş kuyruklu ve âdi bir yalandır. Hukûkî bakımdan da son derece mesnetsizdir.
* * * * *
1890 senesinde teşkil etdiği Donanma “Gedikli” sınıfının Nizâmnâmesinde Sultan II. Abdülhamid şöyle dedi;
Madde 29 — İleride icâbı hâle göre işbu nizâmnâmenin tevsi veya tâdili zımnında lüzumu tahakkuk eden mevaddın derç ve ilâvesi câizdir.
Bu cümlenin Türkcesi şöyle oluyor;
İleriki zamânlarda zuhûr edecek ihtiyâca göre bu nizâmnâme gelişdirilir veya değişdirililir.
Fakat öldüğü 1903 senesine kadar Bahriye Nâzırlığı yapan Mürteşi Müşir Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa,
1890 senesinde hazırladığı bu nizâmnâmenin tek kelimesine dahi dokunmadı.
Ve bu sınıfın kendi kendisini tasfiye etmesini gemi gövertesinden
Manda katara bakar gibi seyretdi…
1890 Nizâmnâmesine bakıldığında, Donanma Gedikli sınıfının;
|
Donanma Gedikli sınıfının yapacağı görevler, nizâmnâmede en ince ayrıntısına kadar açıklanmış idi
Fakat emeklilik hakkı ve tâbi olacağı askerî cezâ hukûku konusunda bu Nizâmnâmede tek kelime yok idi.
* * * * *
Bahriye Encümeni nâmına söz alan Karesi Mebusu Ali Galip Efendi
1911 sesinde Meclis-i Mebusânda şöyle dedi;
Bugün mevcut Efrâdı Bahriye 6.000 adetten ibâret imiş. Zâbitânı tahkik ettik 5.600 imiş. Az daha beher efrât başına bir zâbit olacaktı. Gedikli efrât tâbir olunan efrâd var ki, bunlar kat'iyyen zâbit olamazlar. Usûlen öyle vaz olunmuş vaktiyle. Fakat bu maksadı fark etmişler bunlar, bu Gedikli efrâdı da zâbit yapmışlar. Gedikli efrâddan maksat, adetâ bizim hânelerdeki kethüda kadınlar gibi, her vapurda bu Gedikli efrâd daima bulunuyor. Kethüda gibi her umura karışıyor vapurlarda. Gedikli efrâd böyledir. Yeni gelen efrâdı bunlara tevdi ederler. Bunlar kat'iyyen vapurlardan çıkmıyorlar. Orada bulunuyorlar. Bunlar zâbit filan olmuyor. Lâkin bunların dört senede bir maaşlarına zam olunur. Muahharan son defâ olmak üzere arzolunmuş, beş altı yüz ve belki daha ziyâde Gedikli efrâdı “zâbit” yapmışlar. Hülâsa, iş çığırından çıkmış gitmiş.
* * * * *
Padişah Sultan Hamid buyurduğu bir iradei seniyye (padişah fermânı) ile
Alaylı 148 bahriye çavuşunu,
1908 senesinde mülâzım sâni rütbesine terfi etdirdi.
Bu çavuşlar, terfi etdiklerini zannederek zâbit kıyâfeti giymeye başladı.
Fakat
Dönemin Bahriye Nâzırı Hasan Râmi Efendi,
Padişahın bu fermânını mevkii tatbike koymadı.
Zâbitliğe terfilerinin işleme alınmadığını öğrenen 148 bahriye çavuşu, hakkını almak için meclise dilekce gönderdi.
Uzun müzâkerelerden sonra mebuslar,
Bahriyeli 148 çavuşun dilekçelerini reddeddi.
1908 İnkilâbından sonra, Bahriye Nâzırı Hasan Râmi Efendi’nin rütbesi alındı ve sürgüne gönderildi.
Kendinden önceki Bahriye Nâzırı Hasan Hüsnü Paşanın lakâbı “Mürteşi” idi.
Hasan Hüsnü Paşa gibi fenâ bir şöhreti olmasından ve isminin verdiği kolaylıkdan dolayı da
O’na “HaRâmî” Paşa dediler.
Aynı celsede söz alan Sivas Mebusu Dağavaryan Efendi
Meclis-i Mebusânda şu ibretlik sözünü târihin hâfızasına kayıt etdi;
DAĞAVARYAN EFENDİ (Sivas) — Bir millet, yalnız nizâm ile yaşayıp ileri gidebilir. Merhamet ile hiçbir millet ne yaşar, ne ileriye gider. Bizim, Avrupa devletlerinden farkımız yalnız budur. Onlarda nizâm, kânun hüküm-fermâdır. Bizlerde hissiyâtımız, merhametimiz hâkim ve âmirdir. Artık müzakere kâfidir. Ne kadar dinledik ise, hepsi birdir. Kânunun sadâsını çok vakit ayak altına alıyoruz.
Böyle gidersek, biz, bu mülkü (Devleti) batıracağız!
* * * * *
İşde, bu şerefli zâbit Ali Rıza Paşa,
1911 senesinde meclisde şu târihî sözünü söyledi;
Askerî Harcırah Kanunu_ İnikad-75);
RIZA PAŞA (Topçu Ferîki) — (…) Bugün orduya muktedir zâbit yetiştirmek - Hey'et-i kirâm bilirler ki - Avrupa'da bir mes'ele-i mühimme-i içtimaiyyeden maduttur. Almanlar bugün dünyâya nümûne-i imtisâl olan o güzel ordularına, zâbitleri vasıtasıyla nâil olmuşlardır. Hey'et-i zâbitânının mükemmeliyeti sâyesinde ordu da terakki ve tekemmül etmiş ve bugün herkes için numune-i imtisâl olmuştur.
Birinci ve İkinci Cihân Harbini, Almanya başlatdı.
Bütün dünyâya meydan okumasının da kendine göre çok haklı sebepleri var idi.
NATO görevinde iken Napoli’de 1994 senesinde tanışdığım bir Alman deniz yarbayı, sohbetimiz esnâsında bana şöyle dedi;
“Göreceksiniz, Şef! Üçüncü Cihân Harbini de gene biz başlatacağız!”
Amerika’nın kucağına oturmuş iken dübürden kahramanlık taslayan bizim mütarekeci subaylarımız işitsin!
Dünyâ savaşlarını başlatmasında Alman subaylarının neler yapdığını da inşallah başka bir makâlede anlatırız.
* * * * *
1890 Donanma Gedikli Nizamnâmesi,
Donanma gediklilerinin “zâbitliğe nakil edilmeleri asla câiz değildir” diyor idi!
Bu sebepden dolayı 1890 senesindeki “ilk gedikli sınıfı” denemesi, 1900’lerin başında iflâs etdi.
|
Bu iflâsdan ders alan dönemin Bahriye Nâzırı Çürüksulu Mahmûd Paşa,
İngiliz Amiral Gamble Paşa’nın 1910 senesinde hazırladığı rapor üzerine
Padişah Sultan Mehmed Reşâd’a arz eylediği bir layihâ ile
1913 senesinde bahriye (donanma) “gedikli” sınıfını “ikinci kez” olmak üzere teşkil etdi.
Süfûn-u Hümâyûn Gedikli Sınıfı;
Tekâ’üd husûsunda Askerî Tekâ’üd Kânûnuna tâbi olacak
Ve dahi
Rütbelerine mahsûs mecmû’-ı müddet olan 17 seneyi ikmâl eyledikden sonra hakk-ı tekâ’üdü ihrâz edecekler idi.
Fakat
Askerî cezâ husûsunda gedikli sınıfı askere yapılacak muâmele konusunda bu kânunda hiçbir hüküm yok idi.
* * * * *
Deniz Astsubaylığının târihi söz konusu olduğunda;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız 1890 Donanma Gedikli sınıfının târihini yazar iken
Bahriye Nâzırı Mürteşi Müşir Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’dan söz etmeyi kendine bir nâmus borcu bilir.
Fakat
Bugünkü “deniz astsubaylığına” menşe teşkil eden başka kânunlar olduğunu da hep inkâr eder.
Nitekim 1913 senesinde meriyyete konulan bu nizâmnâmeyi,
Her niye ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız hep ıskalamayı tercih eder.
* * * * *
Donanma Gedikli sınıfının ikinci kez teşkil edilmesine dâir olmak üzere kabul edilen bu kânun;
Padişah Sultan Mehmed Reşâd’ın “bir defâya mahsus” olmak şartı ile irâde buyurduğu “muvakkat” (geçici) bir kânundur.
Bu hakikâtin tabii neticesi olarak da;
Bu kânun ile “zâbit” sınıfına dâhil olmak üzere teşkil edilen “süfün-i hümâyun gedikli sınıfı” da “muvakkat” (geçici) bir donanma asker sınıfıdır.
Bütün devletlerin dünyâ harbine hazırlandığı günlerde,
Askere giden gençlerin geri dönmeyeceğini vatandaş çokdan öğrenmiş idi.
Câzip şartlar da vaad etmediğinden dolayı bu “gedikli” sınıfı da rağbet görmedi.
1914 (R.1330) senesi Bahriye Nezâreti bütçesi müzâkere edilir iken,
"Donanmanın ruhunu teşkil eden gedikli" temininde müşkilât çekildiğini
İzmit mebusu Ziyâ Bey, şu sözleri ile Meclisde gündeme getirdi.
Sayfa-189;
Ziyâ Bey (İzmit); — Donanmamıza tesirat-ı mühimmesi olan Gedikli Kanunu var. Bu kanun, “Kanun-u muvakkat” olarak neşrolundu. Bu kanun 15-20 gün evvel Askerî Encümeninden çıktı.
Halbuki Gedikliler mes'elesi Donanmanın ruhunu teşkil ettiği halde gösterilen şerait dahilinde Gedikliler tedarikinde müşkilat çekiliyor.
Buna Encümenimiz bazı zamaim icra etti. Bunun bütçeye alakası olduğu için bendeniz bu kanunun müzakere edilmesini teklif ediyorum.
* * *
Donanma gedikli sınıfı teşkil etmek için
Taş kafalı beyaz bahriye zâbitân heyetimizin çıkartdığı bu ikinci kânun da kısa sürede iflâs etdi.
* * *
Donanmayı Hümâyûn'da 1890 senesinden beri
Bahriye Nâzırlarının hazırlayıp Padişahlara imzâlatdıkları kânunlarda
Gedikli olmak isdeyen gençlere câzip maaş ve terfi imkânı verilmediği için
Harb gemilerini işletecek uzman bahriyeli temin edemediler.
İşde bu sebepden dolayıdır ki,
Dünyanın en büyük ikinci Donanması olduğu hâlde
İstiklâl Harbinde düşmana bir top mermisi dahi atamayan Osmanlı Donanmasını
Bahriye Nâzırları Haliç’de çürümeye terk etdi.
* * * * *
1890 senesindeki Donanmada “ilk gedikli” sınıfı denemesi 1900’lerin başında iflâs etdi.
1913 senesindeki Donanmada “ikinci gedikli” sınıfı denemesi de
Bu askerin “zâbit” sınıfına dâhil olmasına rağmen aynı sene içinde iflâs etdi.
Bu iflâslardan ders alan dönemin Bahriye Nâzırı Ahmed Cemâl Paşa,
Gene İngiliz Amiral Gamble Paşa’nın 1910 senesinde hazırladığı rapor üzerine
Padişah Sultan Mehmed Reşâd’a arz eylediği bir layihâ ile
1914 senesinde bahriyede “ilk kez” olmak üzere “üç sınıf asker” birden teşkil etdi.
Bugüne kadar geçen 105 sene içinde aşağıdaki şu belgeyi ilk gören sizler oluyorsunuz!
1914 seneli Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitânı ile Gedikli Zâbitânı Kânun-ı Muvakkat isimli bu kânunun
Beşinci maddesi şöyle emrediyor idi;
Bu kânun ile aşağıdaki çizelgede gördüğünüz üç sınıf asker geçici (muvakkat) olarak teşkil edildi;
Bu kânuna göre teşkil edilen üç asker sınıfının en üst aşaması olan 1914 Bahriye Gedikli Zâbit Sınıfı;
* * * * *
1914 Bahriye “Gedikli Zâbit” rütbe işâretlerinin rengi “sarı”
“Küçük Zâbit” rütbe işâretlerinin şekli aynı fakat rengi “kırmızı” idi.
Rütbe işâretlerinin renginin “sarı” olması,
Bugünkü “deniz astsubay” sınıfının, geçmişdeki “gedikli zâbit” sınıfının devâmı olduğunun gizli bir delilidir.
* * * * *
İngiliz Amiral Gamble Paşa’nın tavsiyesi üzerine hazırlanan 1914 Bahriye “gedikli zâbit” kânunu ile
“Bahriye zâbiti” hâricinde olmak üzere üç sınıf bahriye askeri birden teşkil edildi.
1. Bahriye “Mükellef” Efrâd (Er) sınıfı,
2. Bahriye “Mükellef” Küçük Zâbit (Erbaş) sınıfı,
3. Bahriye “Muvazzaf” Gedikli Zâbit sınıfı.
* * *
172 numara ve 1914 seneli bu kânun
Ve dahi
1916 seneli Makine Çırakları Nizâmnâmesinden kolayca anlaşıldığı üzere
Bahriyedeki bu asker sınıfları;
Ve
Bu kânuna göre Efrâdı Cedide (Acemi Er) Mektebine kayıt yapdıran bir gencimiz;
Makineci Çırağı olmak için 5 sene,
Gemici Çırağı olmak için ise 4 sene tâlim-taâllüm görüyor idi.
Bu tâlim-taâllüm sonunda;
1. Hem nizâmiye (mükellef) askerliğini yapıyor
2. Mükellef askerliğini tamamladıktan sonra donanmada askerlik yapmaya devâm etmek isder ise şâyet,
Belli süre ve şarta bağlı olarak;
Evvelâ; “mükellef” küçük zâbit
Akabinde de “muvazzaf” gedikli zâbitliğe dikey olarak terfi edebiliyor idi.
Bu durum, İstiklâl Harbi esnâsında ve 1927 senesine kadar 14 sene devâm etdi.
* * * * *
1914 Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitânı ile Gedikli Zâbitânı Kânunu Meclisde müzâkere edilir iken
23 Ocak 1915 Cumartesi günü söz alan Kengiri mebusu Fazıl Berki Bey,
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkında bakınız, neler dedi;
FAZIL BERKİ BEY (Kengri) — Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitân ile Gedikli Zâbitânı Kânunu, Meşrutiyete nâil olduğumuz beş altı seneden beri Bahriye Nezâretinin, meclisimize bahriyenin terakki ve tealisi için göndermiş olduğu ilk kânundur. Binaenaleyh meserretle telakki edilmeye şâyandır. Asıl bu kânunun rûhu gedikli zâbitân kısmına ait olan cihetidir.
Gedikli zâbitânı, bahriye meselesinde adeta bir hayât ve memat vazifesi ifâ etmektedir.
Gedikli zâbitânı demek sefaini bahriyenin demirbaş insanları demektir. Sefain-i bahriyenin demirbaş eşyası olduğu gibi, demirbaş insanları da yani yirmi sene, yirmibeş sene aynı vazifede bir şubei fende sahibi ihtisas olan insanlara ait olan bir tâbirdir. Eskiden bunlar intihab ediliyordu, daha doğrusu gedikli olanlara zâbitlik tevcih ediliyordu. Hâlbuki bunlar bahriye harp zâbiti olmadıklarından mesela, ateşçi, topçu, nişancı, işaretçi olan bir zâtın doğrudan doğruya zâbit rütbesini hâiz olması, bunlar arasında suitefehhümleri mucip oluyordu.
Yeni kânunda tadilât icra edilmiş, yalnız zâbitân bunlara bir işareti mahsus verilmiş ve 20-25 sene aynı meslekte hizmet edeceklerinden şevk ve gayretlerini tezyit etmek maksadı ile maaşları da sunufa taksim olunmuştur. Mücavir devletlerde de bu usûl kabul olunmuş, bundan pek çok istifâde olunmuştur. Bu kânunu muvakkat mevki-i icrâya vaz olunduğu zamândan beri pek çok istifade edilmiş, yani hangi cihetleri muhtaç, muhtacı tadil ve tebdil olduğu görülmüş, Mesela, maaşatı kâfi derecede görülmemiş olmalı ki rağbet az olmuş ve bundan dolayı hükümetle encümen beyninde itilaf hâsıl olarak maaşât mümkün mertebe tezyit edilmiştir.
Diğer taraftan, zannederim ki bu kânunun muvakkat olarak icrayi hükmetmesi ve matlub olan rağbete mazhar olmaması, Millet Meclisinde müzâkeresi esnasında münakaşa ile belki de ref edileceği varidi hazır olmasından ileriye gelmiştir.
Hâlbuki bu kânun kabul edilecek olursa rağbet fevkalade artacaktır, çünkü oraya bir kere tezkere terk ettikden sonra vakfı hayat edenler 50 yaşına kadar bahriyenin bir sınıfı mahsusu olarak kalacaktır ki, böyle uzun müddet için bir vazifeye girmiş olanların istikbâlini düşünmesi de elbette vazifesidir. Binaenaleyh, bahriyenin terakki ve tealisi her türlü fedakârlığı ihtiyardan içtinap etmeyen milletin vükelayi muhteremesi bu kânunu hükümetin muvafakati ile encümenin tadili vechile kabul edeceğinden hiç şüphem yoktur.
* * * * *
Deniz Kuvvetleri (Bahriye)’nde “gedikli zâbitlik” 1914 senesinde teşkil edildi.
Kara (Berrî) Ordumuzda ise “kara hava sınıfı gedikli zâbitlik” 1917 senesinde teşkil edildi.
Hem Bahriye’de hem de Berriye’de; gedikli zâbitlik müstakil birer “zâbit” sınıfı olarak teşkil edildi.
Bahriye’de ve Berriye (Kara Ordumuz)’de teşkil edilmesinin kan donduran sebeplerini de sırası ile;
Ve
1929 senesinde de 1492 sayılı kânun ile deniz ve kara hava gedikli zâbit sınıfı külliyen ilga edildi.
Deniz ve kara hava gedikli zâbit sınıfı,
1914 senesinden 1923 senesine kadar tam 10 sene devâm eden İstiklâl Hârbi’nde canı bahasına harb etdi.
Pilot yapmak için gönüllü zâbit bulamayan Bahrî ve Berrî Ordularımız;
Bu gedikli zâbitânı, harbiyeli zâbitin yerine ölmesi için “pilot” yapdı.
Fakat harb bitince de gedikli zâbitânı;
Deniz ve kara hava sınıfı gedikli zâbitâna ordumuz o kadar vefâsızlık ve hâinlik etdi ki…
Gedikli zâbit sınıfı ordumuzun âdeta cüzzamlı askerleri oldular.
Deniz ve kara hava sınıfı gedikli zâbitâna ordumuz;
5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununda hâlen mevcut “gedikli zâbit” ve “gedikli subay” tâbirâtını
Türk Dil Kurum’u, 1944 senesinde neşretdiği ilk Türkce Sözlüğe dâhil etmedi.
Sonraki senelerde neşretdiği sözlüklere de dâhil etmedi.
Açın, bakın, görün ve inanın!..
Bugün elimizde olan güncel Türkce Sözlükde de “gedikli zâbit” ve “gedikli subay” tâbirâtı mevcut değil.
Genelkurmay Başkanlığı da bu iki tâbire âdeta cüzzamlı muamelesi yapdı;
1929 senesinden sonra neşretdiği yeni kitaplara “gedikli zâbit” tâbirini dâhil etmedi.
Cârî askerî talimât ve mevzuâtda mevcut olan “gedikli zâbit” ve “gedikli subay” tâbirâtını da tek tek ayıkladı.
Amerikan Kara, Deniz ve Deniz Piyâde Ordularında “gedikli zâbit” (gedikli subay) sınıfı bugün de hâlâ mevcut.
Fakat Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları bu “gedikli zâbit” tâbirinden o kadar korkdu ki
Neşretdikleri İngilizce sözlüklere “gedikli zâbit” (gedikli subay) tâbirâtını bugün bile hâlâ dâhil edemiyorlar.
* * * * *
Bahriye küçük zâbit ya da gedikli zâbitliği söz konusu olduğunda kânunlarda, 1915 seneli kânuna atıf yapılır. Fakat kabul edilen ilk kânunun târihinin 20 Nisan 1914 olduğunu hatırda tutmalıyız. Kabul edildiği 1915 senesinde kânunlara sayı vermek kuralı mevcut değil idi. Bu sebepden dolayı atıf yapılan çeşitli kânunlarda; meselâ 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununda, 1915 seneli bu kânunun numarasının 172 olduğu yazılıdır.
Yeri gelmiş iken bir galat-ı meşhuru daha burada tashih edelim.
Yazdıkları astsubay târihcelerinde kimi meslekdaşlarım
Sağ tarafınızda gördüğünüz barûtî siyah çuhadan mamûl nevresim (kaput, kısa palto) giymiş şu bahriyelinin “gedikli zâbit” olduğunu söylerler.
Doğrusunu söylemek gerekir ise şâyet,
Ben Eski Tüfek de bahriyeli bu askerin “gedikli zâbit” olduğunu zannediyor idim.
Fakat tetkik etdim ve hakikâti öğrendim.
Aşağıda resmini gördüğünüz Ordu Kıyafet Kararnamesi Şekilleri isimli 1933 seneli kitaba bakdığımızda
Bahriyeli bu askerin aslında,
1492 sayılı "baskın" bir kânun ile 1929 senesinde alelacele teşkil edilen “gedikli küçük zâbit” sınıfının son aşaması olan
Ve
Bu kânunun Komisyon Raporunda itiraf edildiği üzere Alman Bahriyesinden aşırma
Ve dahi
Kazancı şubesinden bahriyeli “başgedikli” olduğunu anlıyoruz.
* * * * *
Bahriye Küçük Zâbit ve Gedikli Zâbit Rütbe İşâretlerini Hangi Devletden Aşırdık?
Makâlemizin ilk sayfalarında bahriye gedikli zâbit sınıfını İngilizlerden aşırdık demiş idim.
Bugün kullandığımız asubay “rütbe işâretlerini” de gene İngilizlerden aşırdığımızı bu sayfalarda isbat edeceğiz.
Bu iddiamızı isbat etmek için de iki belge kullanacağız;
1. 1915 senesinde neşredilmiş İngiliz Gemicilik El Kitabı
2. Ve bir İngiliz Bahriye erinin 1916 senesinde çekdirdiği resim.
İngiliz Gemicilik El Kitabı’nın kapak sayfası ve konumuz ile ilgili olan sayfası şunlar;
* * * * *
İngiliz Bahriyesinde Ne idi?, Osmanlı Bahriyesine Ne Oldu?
Ben, Şükrü IRBIK, yukarıda ortadaki resim hakkında bilgi vermek isdiyorum.
İngiliz Bahriyesinde 1849 senesinde başlayan bir gelenek var. Görevini başarı ile yapan ve siciline cezâ işlenmeyen bahriye erâtı belli süreler ile yukarıda ortada görülen “V” şeklindeki “mümtaz şahsiyet işâreti” (Good Conduct Badge) ile taltif ediliyor idi.
1916 senesindeki yönetmeliğe göre bu şartları yerine getiren bahriye erâtı; 3, 8 ve 13’üncü senelerde birer adet olmak üzere yukarıda görülen “V” şeklindeki işâreti sol kol pazusuna takıyor idi. Bahriyeli erâta bu işâretlerden en faz üç adet veriliyor ve taltif edilen erâtın maaşına zam yapılıyor idi. Böyle bir taltif yöntemi bizim ordularımızda hiçbir zaman olmadı.
Aşağıda, İngiliz Bahriyesi HMS Forester muhribinden George Smith isimli İşâretci Çavuş’un,
Eşi Emily ve erkek bebeği G.W. Charles ile 1916 senesinde çekdirdiği şu hârika resimi görüyorsunuz.
Sağ kolunda gördüğünüz şekil, askerin mesleğini gösderir. Bu asker, "İşâretci" sınıfına mensubdur.
Bu askerin iki kere “mümtaz şahsiyet işâreti” aldığını gösderir.
Bu askerin rütbesinin "Çavuş" olduğunu gösderen rütbe işâretidir.
İngiliz Bahriye erâtına 1916 senesinde verilen “V” şeklindeki “mümtaz şahsiyet işâreti” (Good Conduct Badge),
Aşağıda görüldüğü üzere 4, 8 ve 12’nci senelerde bugün dahi aynı şekilde veriliyor.
* * * * *
Şimdi, buraya kadar verdiğimiz bilgiden maksadımız şudur;
Bizim her boku bilen bahriye zâbitimiz,
İngiliz Bahriyesinde görevini iyi yapan ve cezâ almayan erâta verilen
Ve dahi
Yukarıdaki resimde, İngiliz Bahriye Çavuşu Corc’un sol kolunda gördüğünüz “mümtaz şahsiyet işâretini”;
Gedikli zâbitliğin 1929 senesinde ilga edilmesi ile birlikde bu “mümtaz şahsiyet işâretini” sırası ile;
Gedikli küçük zâbit,
Gedikli erbaş
Ve en son olarak da
"Astsubay" dedikleri biz köle askerlerin "rütbe işâreti" olarak kabul etmiş.
Demek ki bizim beyaz zâbitânın aklı, ancak buna yetmiş!..
İşde, İngiliz Bahriyesi "Er" rütbe işâretleri.
* * * * *
İşde, bizim bahriye küçük zâbit ve gedikli zâbitinin kol ve omuzluk (apolet) rütbe işâretleri…
Peki, Kim Yapdı?
Peki,
İngiliz Bahriye “erâtına” verilen “mümtaz şahsiyet işâretini”
Bizim “gedikli zâbitimiz” için “rütbe işâreti” olarak seçen kişi kimdir?
Buyurun, 1910 senesinden bugüne kadar geçen 109 sene içinde bu bilgileri ilk öğrenen sizler oluyorsunuz.
1885 senesinde girdiği Mekteb-i Bahriye-i Şahâne (Deniz Harp Okulu)’nin makine bölümünden çarhcı olarak 1891 senesinde mezun oldu. Bu mektebde muallim iken istifaya zorlandığı için görevden ayrıldı. Aynı okulda matematik ve edebiyat muallimliği yapdı. Gemi makinelerini tahsil etmek için İngiliz Bahriye Mektebinde tahsil gördü. Sipariş edilen projektörlerin muayenesi ile 1909 senesinde İngiltere’ye gönderilen Mekteb-i Bahriye Muallimi Çarhcı Kolağası İbrahim Aşkî Efendi’den Osmanlı Bahriye Nezâreti, İngiltere’deki bahriye mekteblerini tetkik etmesini istedi. Dönüşünde hazırladığı rapora göre de Osmanlı Bahriye Mektebleri başdan aşağı teşkil, tâdil ve tensik edildi. Kolağası İbrahim Aşkî Efendi sonraki târihlerde Tedrisât-ı Bahriye Müdürlüğü de yapdı.
İşde,
İngiliz Bahriye erâtının kullandığı “V” harfi şeklindeki “mümtaz şahsiyet işâreti” (Good Conduct Badge)’ni Osmanlı Bahriyesi;
Ve dahi
Müstafî bahriye zâbiti İbrahim Aşkî Efendi olmalıdır.
* * * * *
Sol tarafınızda gördüğünüz şu bahriye askerine gelince …
Omuzundaki apolete bakdığımda ben, çift “V” işâreti gördüm. Bu çift “V” işâretinin üst kısmında ise bahriyeye özgü “mayın” işâreti var.
Demek ki bu bahriyeli asker, mayın şubesine mensub ikinci sınıf gedikli zabit imiş!
İcâd edildiği senelerden beri kılıç, muharip askerlik mesleğinin en müşahhas simgesi oldu.
İşde bu sebepdendir ki subaylarımızın derneği TESUD, simge olarak kendine kılıcı seçdi.
Bizim ordumuzdaki gedikli zâbitler de tıpkı zâbitânımız gibi merâsimlerde kılıç taşıyorlar idi. Fakat kılıcı da belimizden aldılar.
Bu resimdeki bahriye gedikli zâbitin sol kalçasında taşıdığı ve sol eli ile kabzasından gurur ile kavradığı kılıca gelince.
Bu konuda subaylarımızın yapdığı orospu çocukluğunu da
Vakdi gelince Eski Tüfek fâş eyleyecek, inşallah!..
* * * * *
1914 senesinde muvakkat olarak mevkiyi icrâya konulan Bahriye Efrât ve Küçük Zâbit ile Gedikli Zâbitân Kânunu,
1915 senesinde tasdikan meriyyete konuldu ve icrâ edilmesine devâm edildi.
Bu kânuna göre;
Bahriye Efrâdı,
Küçük Zâbit
Gedikli Zâbit maaşları şöyle idi;
* * * * *
1915 Bahriye gedikli zâbit nizâmnâmesinde bir tâdil icrâ etmek için yapılan müzâkerede söz alan
Meclis-i Ȃyan üyesi Ahmet Rıza Bey,
Bahriye gedikli zâbitliği hakkında şu çok çarpıcı hususu tesbit etdi;
REİS — Esas hakkında başka bir mütalaa yoksa maddelere geçelim. O vakit beyefendi hazretlerinin buyurdukları gibi maddeyi de ayrıca okuruz. Başka bir mütalaa var mı? («Hayır» sesleri)
Birinci maddeyi okutuyorum :
Madde 1. — Efradı Bahriye ve Gedikliler hakkındaki 22 Rebiülahir 1333 ve 24 Şubat 1330 tarihli Kanunun 15’inci maddesi berveçhiati tadil olunmuştur. (18 yaşından dûn olmamak ve henüz muayenei intihaîyye görmemiş bulunmak üzere berveçhi ati şeraiti haiz olanların gönüllü olarak Bahriye Nezaretince Efradı Bahriye meyanına kayd ve kabulü caizdir.
Gönüllü olarak kayd ve kabul olunacak efradın, bilumum sevahili Osmaniye seyrü sefaine salih enhan sevahilinde mütemekkin gemicilik ve ateşçilik ve motorculuk ve kılavuzluk ve yağcılık ve dalgıçlık ve telsiz telgrafçılık ve elektrikçilik ve demircilik ve tornacılık ve tesviyecilik ve dökmecilik ve kalçınlık ve gemi marangozluğu ve buna mümasil sanayii bahriye ile meluf ve teşekkülâtı bedeniyece elverişli ve hüsnü ahlak sahibi olmaları şarttır. İşbu kanun mucibince gönüllü olarak kayd ve kabul olunacak efrad, Efradı Cedide Mektebine sevk olunurlar ve hemsinleriyle muamelei askeriye görürler)
«Efradı Bahriye meyanına 18 yaşından dûn olmamak üzere gönüllü alınabilir. Bunlar, Efradı Cedide Mektebine sevk ve hemsinleriyle muamelei askeriye görürler. Bu gibi gönüllü efradın malumatı iptidaiye ve hüsnü ahlak sahibi ve teşekkülâtı bedeniyece muntazam ve evsafı matlubeyi haiz olmaları lazım geldiği gibi, bunların münhasıran dairei bahriyece intihap ve kabul edilmeleri şarttır.»
AHMET RIZA BEY — Bir defa bu kadar sanata vakıf bir adam bulunacak olursa, onu Bahriye Nâzırı yaparlardı. Böyle sanat sahiplerinin mektebe gitmesini anlamam. Bâhusus, bu adam kıtlığında bu madde nasıl tatbik olunabilecektir?
* * * * *
Ecnebi inşaatı bahriye fabrikalarına izam olunacak tersane amele çırakları hakkında kanun layihası müzâkere edilir iken
Bahriye Nezâreti Müsteşarı sıfatı ile Meclis-i Mebusânda söz alan Sivas mebusu Vasıf Bey şöyle dedi;
1917— MMZC, İ_51, 8 Mart 1333 (1917), Perşembe.
4 — Ecnebi inşaatı bahriye fabrikalarına izam olunacak tersane amele çırakları hakkında kanun layihası;
VASIF BEY (Bahriye Nezareti Müsteşarı): (…) Avrupa donanmalarında ihtisasları itibariyle zâbitân kadar hizmet eden ve bu vazifeyi gören mütehassısların gedikliler olduğu anlaşıldığından (…)
Tersanenin amele sınıfı gibi dûn paye addedilen bir kısım çırak ve yamaklarına ait bir meseleye bu derece ehemmiyet verilmesini bir teveccüh addeder ve teşekkür eyleriz.
* * * * *
Asubay Tefrikasının bu kısımının konusu ile alâkalı değil!
Fakat “Donanma Gedikli Zâbit” sınıfından söz etmiş iken
“Gedikli Zâbit” sınıfının Kara (Berrî) Ordumuzda teşkili hakkında da bir çift söz edelim.
Kara (Berrî) Ordumuzda ise "Gedikli Zâbit" sınıfı “Tayyare Gedikli Zâbit” isimi ile
Aşağıda gördüğünüz şu kânun ile ilk defâ olmak üzere 1917 senesinde teşkil edildi.
Uyduruk, düzmece ve yalanlar ile dolu ısmarlama askerî târihimizde
Bugüne kadar beyaz subaylarımızın hiç söz etmediği aşağıdaki şu bilgileri de
İlk defâ olmak üzere siz kıymetli okuyanlar
Bugün, burada Eski Tüfek’den öğreniyorsunuz…
Yukarıda gördüğünüz kânunda iki hususa lutfen dikkat buyurun!
Birinci husus şudur;
Bu kânunun isiminde “gedikli” olarak tesmiye edilen asker sınıfının
“Gedikli zâbit” olduğu kânun metininde sarahaten izhar edilmiş.
İkinci husus da şudur;
“Küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfını da “neferât (er)” tâbirine dâhil etmişler,
Ki doğrusu da budur.
Çünkü;
Burada gördüğünüz “Küçük zâbitlik” aslında "Mükellef er (nefer)” sınıfına dâhil olan
Ve dahi
1951 senesinden beri bugün bize hâlâ “astsubay” olarak yutdurulan “köle” asker sınıfının ta kendisidir.
* * * * *
18 Ekim 1923 Perşembe günü meclis, askerî mektebler talebesinin maaşına zam yapmak için toplandı.
357 sayılı kânun ile Bahriye Gemici ve Makineci Çırak Mektebleri talebelerinin maaşına zam yapıldı.
25 Mayıs 1923 Cuma günü bu kânun teklifini TBMM’ye arz eden Müdafaâi Milliye Vekili Kâzım,
Bahriye Gemici ve Makineci Çırak Mektebleri talebelerinin “doğrudan doğruya zâbit” sınıfına dâhil olduğunu tasdik etdi.
* * * * *
28 Ekim 1923 Pazar günü TBMM tekrar içtima eyledi.
Kabul etdiği Berrî, Bahrî, Havâî ve Jandarma Erkân Umerâ ve Zâbitân ile Me’mûrîn ve Mensûbîn-i Askeriyye Ma’âşât ve Tahsisât-ı Fevka’l-Ȃdeleri Hakkında Kânun isimli 360 sayılı kânun ile;
Erkân, umerâ ve zâbitâna fevkalâde tahsisât ve maaşât verildi.
Fakat TBMM, bu kânunda “bahriye gedikli zâbit” sınıfını unutmuş idi.
* * * * *
24 Mayıs 1924 Cumartesi günü içtima eyleyen TBMM,
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfına fevkalâde tahsisât ve maaşât vermek için 508 Sayılı Kânunu kabul etdi.
Bu içtimada söz alan Zonguldak Mebusu Tunalı Hilmi Bey,
Fevkalâde tahsisât ve maaşât verilmeyen “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında bakınız, neler söyledi;
TUNALI HİLMİ BEY (Zonguldak) — Efendim, şu Gedikli Zabitanı Kanununu çıkaralım.
Yazıktır bu kahramanlara!
REİS — Çıkaracağız efendim. Fakat bu saatte çıkarmak imkânı yoktur. Efendim, akşama on dakika kaldı onun için celseyi tatil edeceğim.
TUNALI HİLMİ BEY (Zonguldak) — Bir kere de Meclis iftarını burada yapıversin. Asıl hayır budur.
REİS — Efendim, bu gece saat dokuzda içtima etmek üzere celseyi tatil ediyorum.
11 — Bahriyedeki Gedikli Zabitanın maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri hakkında Başvekâletten mevrut (1/499) numaralı kanun lâyihası ve Muvazenei Maliye Encümeni mazbatası:
REİS — Müzakeresine başlıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
Başvekâlet
Kalemi Mahsus Müdiriyeti
Adet : 20.4.1340
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine
Bahriyedeki gedikli zabitanın maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri hakkında Müdafaai Milliye Vekâleti Celilesince tanzim olunup, İcra Vekilleri Heyetinin 20.4.1340 tarihli içtimaında ledettezekkür Meclisi Âliye arzı karargir olan kanun ve esbabı mucibe lâyihaları muktezasını ifasına müsadei devletlerinin şayan buyurulması ricasiyle rapten takdim kılınmıştır efendim.
Başvekil
İsmet (İNÖNÜ)
Esbabı Mucibe Lâyihası
Bu defa intişar eden 22 Teşrinievel 1339 tarihli (360 sayılı kanun. IRBIK) erkân, ümera ve zabitan maaşatı hakkındaki kanunda muhassesatları mensubini askeriye meyanında gösterilmiş olan gedikli zabitanı, mensubini askeriyeden (İsmet Bey yalan söylüyor. Gedikli zabitanlar, 360 sayılı kanunda yok.) olmayıp doğrudan doğruya gedikli zabitanın (Fakat bu eksikliği fark etdiler ve 508 ile gedikli zabiti ilave etdiler. IRBIK) menşelerine esas olan ve 21 Kânunusani 1331 tarihli (09 Şubat 1916) nizamname mucibince teşkil olunan çırak mektepleriyle ihtisas kurslarının bermucibi program safahatı tedrisiyelerini itmam ve donanmada muayyen bir müddet bilfiil hizmeti askeriyelerini ikmal ettikten sonra imtihan neticesinde ispatı ehliyet edenler gedikli zabit unvanını haiz olmak üzere üçüncü sınıf gedikli zabiti nasbolunurlar. Halen mevcut olup üçüncü sınıf ve mafevk rütbeleri haiz bulunan gediklilere 24 Şubat 1330 tarihli kanunun beşinci maddesi mucibince Gedikli zabiti unvanı verildiği gibi yirminci maddesi mucibince namzetliklerinden itibaren on yedi seneyi ikmal edenlere zabitan misillü Askerî Tekaüt ve İstifa Kanununa tabaan hakkı tekaüt ve yirmi üçüncü maddesine tevfikan da hizmeti muvazzafai askeriyelerinin hitamından yedi sene sonra hakkı istifa verilmekte ve yirmi ikinci maddesi mucibince de elli iki yaşını ikmal edenler tahdidi sinne tabi tutulmaktadırlar.
Merasim ve teşrifatı askeriyede ise kanunu mezkûrun beşinci maddesi mucibince birinci sınıf gedikliler mühendis, yani mülâzımısaninin mafevki ve mülâzımın maddunudurlar. Vazife itibariyle sefaindeki zabitan misillu mesuliyet deruhte etmeleri ve kanunu mezkûrun yirmi altıncı maddesinde mevcut cetvel mucibince de maaşat ve tahsisatlarının gayesi sabıkına nazaran kıdemli yüzbaşı ile binbaşı arasında bulunması gediklilerin zabit sınıfına ithallerini zarurî kılmış olduğundan gedikli zabıtan hakkında vaziyeti sabıkına kıyasen tertip edilen maaş ve tahsisatı fevkalâdelerine ait lâyihai kanuniye arz ve takdim olunmuştur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Muvazenei Maliye Encümeni
57
15.4.1340
Muvazenei Maliye Encümeni Mazbatası
Bahriyedeki gedikli zabitanın maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri hakkında Müdafaai Milliye Vekâletince tanzim edilip, Başvekâlet tarafından Meclisi Âliye takdim ve Encümenimize havale buyurulan lâyihai kanuniye mütalâa ve müzakere olundu. Gedikli zâbitân doğrudan doğruya zabitan sınıfına mensup bulundukları halde bunlar 22 Teşrinievvel 1339 tarihli kanun ile zabitana yapılan zemaimden istifade etmemiş olduklarından teklif olunan lâyihai kanuniye Encümenimizce de kabul edilerek Heyeti Umumi reye arz olunmuştur.
TBMM’de o gün şöyle bir müzâkere cereyân eyledi.
Bahriye gedikli zâbitliği hakkında kimin ne dediğine siz karar verin gayrı…
REİS — Söz isteyen var mı efendim?
MUHTAR BEY (Trabzon) — Efendim, merbut cetvelde filhakika maaş ve tahsisatlar gösterilmiştir ve bunlar kabul edilecektir zannındayım. Yalnız ciheti askeriye ile bunlar arasındaki maaşı asliler nispeti fazladır. Yani bunların maaşı aslileri, ciheti askeriyede mevcut olan zabitanın maaşı aslilerinden fazladır. Aslolan maaşı aslidir. Onun için bunun da ciheti askeriyenin muadili olan maaşı asliler gibi tadilini istirham ederim. Yarın İnşallah muvazene hâsıl olur da kambiyo düzelecek olursa, tahsisatı fevkalâde kalktığı vakit bunların arasında bir nispetsizlik hâsıl olacaktır. Onun için arz ettiğim gibi, bunların maaşı aslilerinin ciheti askeriye ile bir olmasını ve bu suretle tadilini rica ediyorum.
MAZHAR MÜFİT BEY (Denizli) — Efendim, gedikli zabitan içerisinde sanatkâr vardır. Binaenaleyh elbette maaşları fazla olacaktır. Bunlara harp zabitanına kıyas olunarak muadil maaş verilmemiştir. İşlerinde senelerden beri sanatkâr olarak yetişen birçok kimseler vardır. Binaenaleyh Muhtar Beyin mütalâası varit değildir. Aynen kabulünü rica ederim.
REİS — Efendim, Muhtar Bey, tadilname vermemiştir. Maddeyi aynen reyinize koyuyorum. Maddeyi aynen kabul edenler lütfen ellerini kaldırsınlar... Aksini reye koyuyorum; kabul etmeyenler lütfen ellerini kaldırsınlar...
Kabul edildi.
* * * * *
1924 senesine ait 523 sayılı Bütçe Kânununun TBMM’deki müzâkeresinden öğreniyoruz ki,
20 Ocak 1924 Pazar günü itibârı ile T.C. Bahriyemizde;
27 adet birinci sınıf,
56 adet ikinci sınıf,
60 adet üçüncü sınıf gedikli zâbitân var.
1924—523_İ_10, 20.11.1340 Perşembe; 1340 Bahriye Bütcesi; Zabitan, gedikli, memurini askeriye ve efrat maaşatı: Bahrî, berrî, havaî ve jandarma erkân, ümera ve zabıtanı ile mensubini askeriye maaş ve tahsisatına dair olan 22 Teşrinievvel 1339 tarihli Kanuna müzeyyel olarak Meclisi Âlice kabul ve tasdik buyurulan ve 24 Mayıs 1340 tarihli Ceridei Resmiye ile neşredildiği için işbu tarihten muteber addedilen 22 Nisan 1340 tarihli Kanun mucibince gedikli zabitanı maaş ve tahsisatı fevkalâdelerinin tezyit edilmesi hasebiyle bütçede mevzu 20 adet birinci, 56 adet ikinci ve 60 adet üçüncü sınıf gedikli zabitanının şehri Mayıstan sekiz günlük farkı maaş ve tahsisatları münhaltı vakıadan tesviye edildiğinden yalnız dokuz aylık istihkaklarının temini için 10 782 lira talep olunmuştur.
Koskocaman T.C. Bahriyesi, 141 adet bahriye gedikli zâbite tahammül edememiş!
Yazıklar olsun be!..
* * * * *
1913 senesinde “Bahriye Gedikli” sınıfı teşkil edilmiş,
1914 senesinde “Bahriye Gedikli Zâbit” sınıfı geçici (muvakkat) olarak teşkil edilmiş,
1915 senesinde de “Bahriye Gedikli Zâbit” sınıfı muvazzaf (daimî) olarak teşkil edilmiş idi.
Evvelâ Osmanlı Devletinin Bahriyesi
Akabinde de T.C. Devletinin Bahriyesi,
1913 senesinden 1927 senesine kadar geçen 14 sene içinde gedikli zâbitânı tepe tepe kullandı.
Birinci Cihân Harbinden sonra tıpkı İngiliz Bahriyesinin kendi gedikli zâbitânına yapdığı gibi
Bizim Türk Bahriyemiz de kendi gedikli zâbitânına hâinlik yapdı…
Takvim yapraklarından 1927 rakamının döküldüğü günlerde,
Bahriye gedikli zâbit sınıfına ilk neşderi vurdular;
Ve dahi
1001 Sayılı bu Kânun ile;
Bahriye gedikli zâbiti yetiştirmek amacıyla,
1915 senesinde Muin-i zafer korvetinde açılan Makine Gedikli Okulu
Ve dahi
1916 senesinde İclâliye korvetinde açılan Güverte Gedikli Okulunun kapısına kilit vurdular. Gene bu kanun ile ilk defa olmak üzere tertip edilen gedikli küçük zabitliğe kaynak olarak Gedikli Küçük Zâbit Hazırlama Mektepleri kurdular. İşde bu okular, bugünkü Astsubay Sınıf Okulları’nın babasıdır.
1001 sayılı bu kânun ile aynı zamânda şunları da yapdılar;
Bahriye efrâdının “küçük zabitliğe” terfi etmesini gizlice yasakladılar,
Ve böylece
Ve
Ve böylece beyaz zâbitân heyetimiz;
Bahriyemizi kendileri için “ellerinde göt gezdirecekleri dikensiz bir gül bahçesi” hâline getirdiler!..
* * * * *
T.C Ordumuz; bahriye gedikli zâbitine 1927 senesinde bir güzellik daha yapdı.
Ordumuzdaki zâbit vekili (asteğmen) hâricinde kalan bütün askerleri, “efrâd” (er) sınıfına tenzil etdiler.
Kıymetli asubay meslekdaşlarım;
Beğensek de beğenmesek de
T.C. Ordusu için en doğru ve aynı zamânda uluslararası hukuka en uygun asker teşkilâtı da böyledir.
Bugün Amerikan Ordusunda acap niye sâdece iki sınıf asker var zannediyorsunuz?
Bugün ordumuzda “subay ve er” olmak üzere “iki sınıf asker” olmasından en çok korkanlar,
Ellerinde göt gezdiren beyaz subaylarımızdır, unutmayasınız!..
* * * * *
1001 Sayılı Kânun ile 1927 senesinde ilk neşder atılan bahriye gedikli zâbitliği,
Ameliyât masasında can çekişiyor idi. Geriye de sâdece fişini çekmek kalmış idi.
Bahriye gedikli zâbitliği uzun süre can çekişmedi…
İki sene sonra, 1929 senesinde gene;
Baş vekil İsmet
Ve dahi
Müdafâi Milliye Vekili Recep Beyin tertip etdiği 1492 sayılı kânun ile
Bahriye gedikli zâbit sınıfının fişini çekdiler.
Bahriye gedikli zâbit sınıfının tasfiye edilmesi için hazırladığı kânun teklifinde,
Baş vekil İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;
Bahriye gedikli zâbit sınıfının tasfiye edilmesi için hazırladığı “esbâb-ı mucibe”de ise
Baş vekil İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;
Deniz gedikli küçük zabit maaş kanunu lâyihasının esbabı mucibesi
1—Sefaini harbiyemizde bir çok pek karışık ve güç fennî vazifeleri deruhte eden gedikli küçük zâbitânın en asrî bir şekilde ve en mükemmel esaslara müstenit olarak yetiştirilmesine sarfı gayret olunmakla beraber bu sınıf mensubiyni kâfi derecede terfih edilmezse şaraiti lâzimeyi haiz talip bulmak imkânsızdır.
Esbâbı maruzaya binaen donanmanın unsuru hayatiyesini teşkil eden gedikli küçük zâbitânın maruz kaldıkları külfet nisbetinde ve vüsa'ti mâliyemiz derecesinde refahları temin edilmek üzere diğer mileli bahriyenin kabul ettiği esaslar Büyük Erkânıharbiye Reisliğince tetkik buyrularak maksatsız görülen gedikli zâbitân yerine kara ordusundaki gedikli küçük zâbitân gibi gedikli çavuş, gedikli baş çavuş muavini, gedikli baş çavuş ve bu rütbelere ilâveten Alman bahriyesinde olduğu vech üzre bir baş gediklilik rütbesi ihdas olunmuş ve bu suretle deniz zâbitân heyeti ile deniz gedikli küçük zâbitânı arasında sarih bir hattı fasıl çizilmiş ve işbu kânun yalnız deniz ve hava kuvvetlerimizin muvaffakiyetlerine birinci derecede âmil olan ve yetiştirilmeleri uzun bir zamana mütevakkıf bulunan güverte, uçuş, fen, ihtisas ve makinist gedikli küçük zâbitânına şâmil olması esâsı kabul olunmuştur.
Bahriyeli beyaz zâbitân heyetimiz 1492 sayılı bir kânun ile 1929 senesinde “üç guş” birden vurdu;
1. Bahriye’de “zâbit” sınıfına dâhil olan “gedikli zâbitliği” lağvetdiler,
2. “Gedikli zâbit” sınıfına geçiş için “ara ve geçici bir kademe” olarak teşkil edilen “mükellef küçük zâbitin” dikey terfi ederek “muvazzaf gedikli zâbit” sınıfına terfi hakkını gasp etdiler,
3. En büyük kalleşliği de şu konuda yapdılar. Bahriye küçük zâbitliği 1913 senesinde, “mükellef asker” sınıfına dâhil olmak üzere teşkil edilmiş idi. Bu cümleden olmak üzere küçük zâbitân
a. Bahriyede 5 sene “mükellef askerlik” yapacak;
b. 5 senelik “mükellef askerlik” hizmetinin sonunda devâm etmek isder ise şâyet sırası ile “küçük zâbitliğe” ve “gedikli zâbitliğe” terfi edip emekli olma hakkını elde edecekler,
c. Askerliğe devâm etmek isdemezler ise şâyet terhis edilecekler idi.
Fakat
“Mükellef zâbit” sınıfına dâhil olan “küçük zâbit” sınıfını bahriyeli beyaz zâbitân heyetimiz, 1492 sayılı kânun ile sinsi bir şekilde “muvazzaf er” sınıfına tahvil etdiler. Ve tıpkı bahriye zâbitleri gibi “mecbûrî hizmete” mahkûm edildiler.
Ve böylece;
“Çavuş” rütbesi ile göreve başlayan,
20 sene, 30 sene “çavuş” rütbesi ile aynı görevi yapan
Ve dahi
Bu hizmetinin sonunda da gene “çavuş” rütbesi ile emekli edilen “muvazzaf köle” asker sınıfı ortaya çıkdı…
Bahriye zâbitân heyetimiz, üç-beş senelik “muvazzaf zâbitlik” hizmetinin sonunda;
Ve hattâ
Bahriye küçük zâbitân heyetimiz ise;
Karesi mebusu Ali Galip Efendinin teşbihi ile "bizim hânelerdeki kethüda kadınlar gibi"
“Muvazzaf astsubay” sıfatı ile çalışdığı gemi güvertesinde “karın tokluğuna” ömür boyu “volta atmaya” mahkûm edildi.
Kara Kuvvetleri Komutanı iken,
2014 senesinde Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu talebelerine Hulusi AKAR’ın tavsiye etdiği gibi bahriye küçük zâbitânı;
Artık emekli olasıya kadar “aynı yerde otlayacak” idi!
Ve durum bugün gerçekden de öyledir. NATO üyesi devletlerin savaş gemilerinde “er”in yapdığı görevleri,
Bizim savaş gemilerimizde bugün hâlâ “muvazzaf astsubay” denilen köle askerler yapar.
“Muvazzaf astsubay” denilen köle askerler;
Subaylarımızın yapdığı her işi yapar!
Subaylarımızın yapamadığı ve yapmak isdemediği her işi de yapar.
Bahriye erâtının tâlim-taâllümü, donu-fanilası, boku-püsürü
Ve hattâ
Subaylarımızın gemide sıçdığı helânın temizliğini bile “muvazzaf astsubay” dedikleri “köle askerler” yapar/yapdırır.
Bahriye subaylarımıza ise geriye yapacak sâdece bir şey kalır;
Gemi güvertesine çıkıp ellerinde öte beri göt gezdirmek!..
“Mükellef erin” yapması gereken görevleri bizim bahriyemizde “muvazzaf astsubay” dedikleri “köle askerler” yapar.
“Muvazzaf astsubay” dedikleri böylesi rezil ve kepâze bir “köle asker sınıfı” da sâdece bizim Deniz Kuvvetlerimizde vardır.
“Küçük zâbit” olarak tesmiye edilen bu “muvazzaf köle” asker sınıfı, Deniz Kuvvetlerimizde bugünkü “muvazzaf astsubaylığın” ta kendisidir.
1492 sayılı kânun ile 1929 senesinde yapdıkları bu kalleşlikler ile bahriyeli beyaz zâbitân heyetimiz, “bahriye küçük zâbitliğini” aslında 24 sene sonra 1890 “Donanma Gedikli sınıfı” koşullarına tenzil etdiler.
Bahriyeli kurnaz zâbitân heyetimizin,
Bahriye küçük zâbitân heyetine 1929 senesinde yutdurduğu bu yemsiz zoka
Ordumuza ve kendisini "astsubay" zanneden meslekdaşlarıma hayırlı ve kademli olsun!..
* * * * *
Tertip etdikleri çifte kânunlar ile Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları;
“İhtiyât zâbitleri” ve “ihtiyât askerî memurların” hepsini “muvazzaf zâbitliğe” nakil etdiler.
Fakat sıra “gedikli zâbit” dedikleri cüzzamlı askerlere gelince;
1929 senesinde “gedikli küçük zâbitliğe” ve “başgedikliliğe” tenzil etdiler,
1950 senesinde “gedikli erbaşlığa” tenzil etdiler
1951 senesinde de “uyduruk, köle ve ortada sandık” bir asker sınıfı olan “astsubaylığa” tenzil edildiler.
Muvakkat Madde — A — Halihazır Deniz ve Hava gedikli çavuşları, gedikli çavuşluğa, gedikli başçavuşları gedikli başçavuş muavinliğine ve gedikli namzetler gedikli başçavuşluğa naklolunurlar.
B — Deniz ve havada müstahdem birinci, ikinci, üçüncü sınıf gedikli zabitlerinden arzu edenler halihazır maaşlarile başgedikliliğe nakledilir.
* * * * *
TBMM, 11 Haziran 1934 Pazartesi günü içtima eyledi.
Başvekil İsmet (İNÖNÜ)
Ve dahi
Millî Müdafaâ Reis Vekili Kazım SEVÜKTEKİN meclisde bol bol laf salatası yapdı.
Yapdıkları laf salatasının konusu ise şu idi;
Bahriye gedikli zâbiti,
1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekâüt Kânununa tâbi midir, değil midir?
Millî Müdafaa vekilliğinin 21699 numaralı ve 10 - V -1934 tarihli tezkeresi suretidir.
Roterdam’da inşa edilmiş olan birinci ve ikinci İnönü denizaltı gemilerimizin inşasında bulunmak üzere memuren mezkûr mahalle gönderilerek 16 Mart 1928 tarihinde avdet etmiş bulunan Samsun torpitosundan sınıf 2 gedikli zabiti Hilmi Hayri ve Marmara üssübahrî deniz K. emrinden Necmettin Ziya Efendilerin avdetlerinde beraberlerinde getirdikleri yabancı kadınlarla nikâhsız yaşamakta oldukları yapılan tahkikat neticesinde anlaşılmıştır.
1492 (8.6.1929.IRBIK) numaralı kanunun muvakkat maddesinin fıkralarına tevfikan;
Ve
Başgedikliliğe nakli arzu etmeyen gedikli zabitlerinin tasfiye neticesine kadar (172 sayılı.IRBIK) 24 şubat 1330 tarihli gedikli zabitan kanunu ve (508, 578) (578 olarak yazılan numara, 587 olmalı. IRBIK) numaralı kanunlar mucibince muamele görmeleri mezkûr 1492 numaralı hava ve deniz gedikli küçük zabitan kanununun 10 uncu muvakkat maddesinin C fıkrası iktizasından bulunmakta ve 24 şubat 1330 tarihli gedikli zabitan kanununun 20 inci maddesi ise, gedikli zabitlerinin tekaüt hususunda zabitan gibi Askerî Tekaüt Kanununa tâbi olacaklarını kaydeylemektedir.
1683 numaralı Askerî ve Mülkî Tekaüt Kanununun 12 nci maddesinde: (zabitlerle askerî ve mülkî memurlardan ecnebi kız ve kadınlarla evlenenler veya nikâhsız olarak yaşayanlar müstafi addolunurlar ve tekaüt hakkından mahrum edilirler. Bunlar istifa için kanunî müddeti doldurmamış iseler muayyen olan tazminatı verirler. Ecnebi memleketlere tahsil veya staj için veya memuriyetle gönderilmiş veya kendi hesabına gitmiş olanlardan bu harekette bulunanlar hakkında yukarıdaki fıkralarda gösterilen muamelenin tatbiki ile beraber orada bulundukları müddet zarfında aldıkları maaş ile Hükümetçe yapılan bilcümle masarif ve ayrıca cezaen bunun bir misli kendilerinden tahsil olunur. Bu suretle ordudan çıkarılanlar 1076 numaralı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânununun 23 üncü maddesi hükmüne tâbi tutularak yaşlarına göre Askerlik Mükellefiyeti Kânunu mucibince muamele görürler), yazılı olduğuna nazaran mezkûr maddede zâbit ve askerî memurlar kaydi sarahaten mevcut olup gedikli zâbit kaydı bulunmamaktadır.
Gedikli zabitleri ise, ne zabit ve ne de askerî memur değildirler ve ordudaki muadilleri gedikli küçük zabitlerdir.
Bunlar tasfiye neticesine kadar 1492 numaralı kanun mucibince 24 şubat 1330 tarihli Gedikli Kanunu hükümlerine tâbi gedikli zabitidirler. Kendileri için muvakkaten meri bulunan mezkûr kanunun 20 nci maddesi delâletile tekaüt hususunda zabitan gibi tekaüt kanununa tâbi olmaları icap etmektedir. Ancak 1683 numaralı Tekaüt Kânununun 12 nci maddesi münhasıran zâbit ve askerî memurları tasrih etmek üzere ecnebi kız ve kadınlarla evlenen veya nikâhsız yaşayanlar hakkında bazı ahkâm vazetmiş ve 24 - II - 1330 târihli Gedikli Zâbitan Kânununun mevkii meriyete vazı zamanında ise, 1 haziran 1930 tarihinde muteber olan 1683 numaralı Tekaüt Kânununun 12 nci maddesindeki yeni hüküm mevzubahs olmamış ve mezkûr maddede gedikli zâbiti ve gedikli küçük zâbit kaydinin sarahatle yazılı bulunmamış olmasına binaen vaziyetleri yukarıda arzedilen gedikli zâbitleri için mezkûr maddei kânuniyenin tatbikında tereddüt hâsıl olmuştur.
Hususatı salifeye nazaran gedikli küçük zâbitler hakkında tatbik edilemeyecek olan 1683 numaralı kânunun 12 nci maddesinin, 14 şubat 1330 tarihli kanunla muamele görmekte olan gedikli zâbitlerine şamil olup olmadığının Büyük Millet Meclisince tefsirine müsaade buyurulması maruzdur efendim.
Millî Müdafaa encümeni mazbatası
T. B. M. M.
Millî Müdafaa encümeni 7 -VI -1934
Karar No. 32
Esas No. 3/471
Yüksek Reisliğe
1683 sayılı kanunun 12 inci maddesinin 24 şubat 1330 sayılı kanunun hükümlerinin gedikli zabitlere de şamil olup olmadığının tefsiren tayini hakkında Millî Müdafaa vekâletinin tezkeresi suretinin gönderildiğine dair olup encümenimize havale edilen Başvekâletin 16 mayıs tarihli ve 6/1528 sayılı tezkeresi Millî Müdafaa vekilliğinden gönderilen memur huzurunda encümenimizce okundu ve görüşüldü.
Deniz gedikli zabiti namı verilen ve üç sınıftan ibaret bulunan rütbeler ashabından 8 haziran 1929 tarihli 1492 numaralı kanun mucibince arzu edenlerin halihazır maaşlarile baş gedikliye nakilleri icra kılınacağı
ve
aynı kanunun muvakkat maddesinin (C) fıkrası veçhile nakli arzu etmeyenler veya haklarında mukabil rütbesi bulunmayanlar tasfiye neticesine kadar 24 şubat 1330 tarihli 172 numaralı Gedikli Zâbitân Kânunu ile maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri miktarını tesbit eden 508 ve 587 numaralı kanunlara tevfikan muamele göreceğini âmir bulunmasına
ve
Henüz tasfiye edilmeyen ve gedikli zâbit olarak kalmış olanların tekaüt muameleleri de 24 şubat 1330 tarihli ve 172 numaralı Bahriye Efrat ve Küçük Zâbitân ile Gedikli Zâbitân Kânununun 20 inci maddesi veçhile zâbitân misillû icra edileceği sarahatine göre henüz tasfiye edilmeyen ve ecnebi kadınlarla nikâhlı veya nikâhsız yaşayan deniz gedikli zâbitânı haklarında 1683 numaralı Askerî ve Mülkî Tekaüt Kânununun 12 inci maddesi mucibince zâbitân gibi muamele icra edilmesine encümenimizce karar verilmiş
ve
tefsir fıkrası aşağıya yazılmıştır. Umumî Heyetin kabulüne arzedilmiştir.
Tefsir fıkrası;
Ecnebi kadınlarile nikâhlı veya nikâhsız beraber yaşayan henüz tasfiye olmayan deniz gedikli zabitanı hakkında 30 haziran 1930 tarih ve 1683 numaralı kanunun 12 nci maddesi hükmü tatbik olunur.
Hâlbuki 1914 seneli kânun, madde 20’de
Zâbit sınıfının olduğu gibi Bahriye gedikli zâbit sınıfının da
Hem Askerî Tekâüt Kânununa
Hem de Askerî Cezâ Kânununa tâbi olduğu sarahaten yazıyor idi.
* * * * *
Velhâsılı kelâm;
11 Haziran 1934 Pazartesi günü TBMM’de laf isrâfı yapan
Ve dahi
O gün meclisde osdurup osdurup ipe laf dizdiler.
Fakat her ikisi de hâinlik etdiler
Ve dahi
Gedikli zâbit tâbirini 1930 sene ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânununa ilave etmediler.
* * * * *
Ordumuzun beyaz subayları, bahriye gedikli zâbit sınıfını;
Evvelâ 1001 sayılı kânun ile 1927 senesinde,
Akabinde de 1492 sayılı kânun ile 1929 senesinde lağvetdiler.
Bu târihe kadar çıkartılan kânunlarda “gedikli zâbit” tâbirini de “gedikli küçük zâbit” olarak değişdirdiler. Gedikli zâbit sınıfının yerine teşkil edilen ve “er” sınıfına dâhil olan “gedikli küçük zâbit” sınıfına geçmek isdemeyen deniz ve hava sınıfı karacı gedikli zâbitân, emekli olasıya kadar “gedikli zâbit” sınıfında kaldı.
Devletimiz “gedikli zâbit” ve “gedikli subay” tâbirâtını,
1950 senesinde kabul edilen 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa ilâve etdi.
2 sene olan harp okulu eğitim süresinin;
Önce 3, bilahire 4 seneye yükseltilmesiyle birlikte,
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları
Hiç vakit kaybetmeden 1975 senesinde bir intibak kânunu çıkartdı.
Harbiyelilerimiz henüz okullarından mezun dahi olmadan, intibakları ceplerinde idi.
Bunu kendileri için kâfi görmeyen beyaz subaylarımız;
Ölmüş ve emekli olanlar da dâhil olmak üzere 2 ve 3 senelik harp okulu mezunu subayları,
Oturdukları yerde 4 sene harp okulu eğitimi almış kabul etdiler.
Sanki harb kazanmış gibi bu subaylarımıza;
Böylece, harp okulunda 2 ve 3 sene eğitim alan subaylarımız;
Götlerinin üsdünde oturdukları yerde bir anda 3 sene çalışmış gibi kabul edildi
Ve dahi 1 derece maaş terfisi ile ödüllendirildi.
Fakat sıra astsubay dedikleri köle askerlere gelince
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları
Bir cümlelik bir kânun çıkartmak için tam 49 sene beklediler…
Bildiğiniz üzere, “astsubay” denilen uyduruk asker sınıfı,
5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde teşkil edildi.
Ve bu târihde “gedikli erbaş” denilen askerler, bir günde “astsubay” sınıfına terfi(!) etdiler.
Gedikli erbaşlar, Askerî Cezâ Kânununa göre “erbaş” muamelesine tâbi idi. Ve bu askerlere “rütbenin geri alınması cezâsı” verilebiliyor idi.
2000 senesine kadar görev yapan
Ve dahi
Bu kânundaki “gedikli erbaş” tâbirini “astsubay” olacak şekilde bir kelimelik bir değişiklik yapmadılar.
1951 senesinden 2000 senesine kadar geçen 49 sene boyunca,
“Astsubay” dedikleri köle askerlere;
Ve dahi
Bir başka ifâde ile “astsubayları” tam 49 sene boyunca “rütbenin geri alınması cezâsı” ile terbiye etdiler.
İşde,
“Astsubay” dedikleri köle askerlere bu yapdığının aynısını,
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları, “gedikli subaylara” da yapdılar.
1914 senesinde padişahımızın teşkil etdiği “gedikli zâbit” sınıfını,
1935 senesinde de ATATÜRK’ün tebdil etdiği “gedikli subay” sınıfını,
Mâliye Bakanları 5434 Sayı ve 08.06.1949 târihli T.C. Emekli Sandığı Kânununa dâhil etdiler.
Fakat;
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları emir-komuta etdikleri gedikli subayları;
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanlarının bu maksatlı davranışlarından dolayı
Hem özlük haklarının tahakkuk etdirilmesinde,
Hem emeklilik işlemlerinde,
Hem de askerî cezâ mahkemelerinde,
Çok sayıda gedikli zâbite 50 sene boyunca dönemine göre;
Ya da
Halbuki Türk Ordusundaki mevcut “gedikli zâbitlik”, bu asker sınıflarından hiçbirisine dâhil değil idi.
Millî Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanlarının;
Türk Ordusundaki “gedikli zâbitlere” yapdığı bu zulumü, bu namussuzluğu, bu kalleşliği
İnsanlık târihinde gevur bile gevura yapmadı, vallahi!..
* * * * *
Osmanlı Devleti 1914 Bahriye Gedikli Sınıfını, “zâbit” sınıfına dâhil olmak üzere teşkil etmiş idi.
Osmanlı Devleti, 1923 senesinde hukûken yıkıldı ve yerine T.C. Devleti teşkil edildi.
Yukarıda gördüğünüz 199 sayılı tefsir aslında,
1914 senesinde padişahın “zâbit” sınıfına dâhil olarak teşkil etdiği bahriye gedikli zâbit sınıfını
T.C. Devletinin, ordumuzun meşrû bir “zâbit” sınıfı olarak tasdik ve tescil etdiğinin mutlak belgesidir.
* * * * *
1935 senesine vâsıl olduğumuzda
Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK,
Osmanlı Devletinden tevarüs eden Osmanlıca “zâbit” kelimesini “subay” olarak tebdil etdi.
Gene ATATÜRK’ün bizzat türetdiği “Asubay” kelimesinin başına gelenleri de
23 Aralık 2017 Cumartesi günü neşretdiğimiz
Çünkü Asubay isimli makâlemizden tafsilâtlı olarak öğrenebilirsiniz.
* * * * *
1935 senesinin Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda,
“Küçük zâbit” olarak tesmiye edilen deniz askerleri “mükellef” asker idiler.
Kaynak: 2851 sayılı kânunun Komisyon Raporu.
Fakat
Bu seneden sonra tertip etdikleri elvan türlü tuzak kânunlar ile şerefsiz subaylarımız,
“Mükellef” asker olan “küçük zâbit” sınıfını sinsice “muvazzaf” asker sınıfına “tahvil” etdiler.
* * * * *
1941 senesine vâsıl olduğumuz günlerde ordumuz;
Sayısı bir elin parmakları kadar kalan gedikli subaylara
Gedikli erbaşlardan bile daha az maaş veriyor idi.
Bitmez tükenmez bir kin ve nefret ile gedikli subaylara yüklenen Genelkurmay Başkanları
Azrail olsalar, sürüm sürüm süründürdükleri bu gedikli subaylarının canını alacaklar idi.
Gedikli subayların hiç olmazsa gedikli erbaşların aldığı kadar maaş alabilmesi için
Başvekil Dr. Refik SAYDAM, 1941 senesinde TBMM’ye bir kânun teklifi arz etdi.
Bu kânun teklifinde Başvekil Dr. Refik SAYDAM, şöyle dedi;
Esbabı Mucibe
Evvelce Deniz ordusunda Deniz gedikli subaylığı teşkilâtı mevcut idi. Görülen lüzum üzerine 1492 sayılı kanunla bu sınıfın yerine gedikli erbaş sınıfı ikame ve gedikli subaylığı teşkilâtı ilga edilmişti. Bu kanuna nazaran gedikli subaylardan arzu edenler hizmet müddetlerine göre erbaş sınıfına nakledilmiş ve naklini arzu etmeyenlerle erbaş sınıflarında mukabil rütbesi bulunmıyanların tasfiye edilmeleri takarrür etmiş ve tasfiyelerine kadar 24 şubat 1330 tarihli Gedikli zabitan kanunu ve 508, 587 sayılı kanunlar mucibince haklarında malî ve idarî muamele yapılagelmekte bulunmuştu.
Talim ve terbiyeye ve Donanmanın harp kifayetine halel gelmemesi için gedikli subayların 3 seneye taksimen ve gedikli erbaşların yetişmelerile mütevazin olarak tasfiyeleri ve bu işin 1940 senesine kadar bitirilmesi Genelkurmayca arzu edilmiş ise de gedikli erbaş personal kadrosunun tamamlanamaması, Donanmanın kifayeti harbiyesinin tezelzüle uğratılmaması gibi sebeplerle bu güne kadar tasfiye muamelesi ikmal edilememiş olduğu gibi ekserisi yabancı fabrika ve donanmalarda staj gösterilmek suretile yetiştirilmiş bulunan gedikli subayların yerlerine onlar kadar yetişmiş erbaşlar temin edilinceye kadar da vazifeden uzaklaştırılmaları kabil olamıyacaktır.
Bilhassa vaziyeti hazıra dolayısile tasfiye işinin müsait bir zamana taliki muvafık görülmekte ve bu personalın donanmanın silâh ve makine hizmetlerinde haiz bulundukları ehliyetle vazife ifalarına intizar edilmektedir.
Gedikli subaylar ayni zamanda gedikli erbaşlara öğretmenlik ederek onların yetiştirilmelerini de temin etmektedirler.
Vücutlarından bu derece mühim istifadeler temin edilmesine rağmen bu sınıf mensupları tasfiyeye tâbi tutulmaları hasebile maaş kanunlarında nazarı dikkate alınmamalarından ve tasfiyelerinin de yapılamamasından dolayı emsallerine nisbetle mağdur bir vaziyete düşmüş bulunuyorlar. Kendilerinin yetiştirdiği ve kendilerinden daha az kıdemli gedikli erbaşların aldıkları aslî kırk ve zammile 120 lira maaşa mukabil son rütbeyi almış bulunan I.sınıf bir gedikli subay ancak 80 lira maaşla bir er tayin zammı alabilmektedir.
Vekâletimize bunların mağduriyetlerinin izalesi, terğip ve teşvikleri ve vazifelerine karşı merbutiyetlerinin arttırılması için kifayet Yüksek askerî şûraya arzedilmiş ve makamı müsarünileyhaca tetkik edilerek vaziyetlerinin tasfiye kararına bağlı kalınmak şartile ıslahı lüzumuna işaret buyurulmuştur.
Bu sebeple tasfiye esasları mahfuz kalmak ve tahakkuk ve saire hususatında yeni bir hak ihdas etmemek suretile (maaşa zam, işe son! IRBIK) emsallerile aralarındaki maaş farkının kısmen izalesi için ilişik kanun teklifi hazırlanmıştır.
Gedikli subayların hiç olmazsa gedikli erbaşların aldığı kadar maaşı alabilmesi için
Bütçe Encümeni Mazbatasına şunlar yazıldı;
Yüksek Reisliğe
Deniz gedikli subaylarının tahsisatı fevkalâdelerine yapılacak zam hakkında Millî Müdafaa vekilliğince hazırlanıp Başvekâletin 19-IX-1941 tarih ve 6/4404 sayılı tezkeresile Yüksek Meclise sunulan kanun lâyihası Encümenimize havale buyurulmakla Millî Müdafaa vekâletinin salahiyetli memuru ve Maliye vekâleti namına Bütçe ve malî kontrol umum müdürü hazır oldukları halde tetkik ve müzakere olundu:
Evvelce deniz teşkilâtı meyanında bulunan Deniz gedikli subaylığı sınıfı 1492 sayılı Deniz ve hava gedikli küçük zabit kanunu ile ilga edilmiş ve aynı kanunun muvakkat maddesile bunlardan arzu edenlerin başgedikliliğe nakledebilecekleri ve nakli arzu etmeyenlerle mukabil rütbesi bulunmayanların tasfiyeye tâbi tutulacakları ve tasfiye neticesine kadar da 24 şubat 1330 tarihli Gedikli zabitan kanunu ile 508 ve 587 sayılı kanunlar mucibince istihkaklarının tesviye edileceği esası tesbit edilmiş ve ahiren kabul edilen 18 -1 -1940 tarih ve 3779 sayılı Gedikli erbaşların maaşlarının tevhit ve teadülüne dair olan kanunun ikinci muvakkat maddesinde de bu hüküm aynen tekrar edilmiştir.
1 Haziran 1929 tarihinde kabul edilmiş olan 1492 sayılı kanundan sonra on iki senelik bir zaman geçmiş olmasına rağmen donanmanın ihtiyacı sebebile bu sınıfın tasfiyesinde istical edilmemiş ve içinde bulunduğumuz bu fevkalâde devrede dahi bu tasfiyeye gidilemiyeceği gerek Hükümetin mucip sebeblerinden ve gerek alınan şifahî izahlardan anlaşılmıştır. Bu suretle daha bir müddet istihdamlarına zaruret olduğu anlaşılan bu sınıfın tasfiyeye tâbi bulunmaları yüzünden ihmal edilen maaş vaziyetlerinin ıslâhını temin maksadile bunların tahsisatı fevkalâdelerine ayda 30 liralık bir zam yapılması bu lâyiha ile teklif edilmiştir.
* * * * *
1949 senesinde TBMM’nin kabul etdiği 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununa
“Gedikli” ve “gedikli subay” tâbiri ilave edildi.
Fakat emekli işlemlerinde bu “gedikli” ve “gedikli subay”lara
“Subay” muamelesi mi yoksa “er” muamelesi mi yapıldı, bilen yok!
* * * * *
Genelkurmay Başkanları ve kuyruğunu takdıkları Millî Savunma Bakanları,
Gedikli subayların burnunu sürtmeye karar vermişler idi bir kere…
Seyhan Milletvekili Sinan TEKELİOĞLU, 21 Kasım 1949 Pazartesi günü meclise bir soru önergesi verdi.
Ve dahi
Gedikli subayların içler acısı hâlinin ne olacağını dâir yedi suâl sordu…
|
Sinan TEKELİOĞLU’nun suâllerine,
Samsun Milletvekili olan Millî Savunma Bakanı Hüsnü ÇAKIR şu cevâbı verdi…
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HÜSNÜ ÇAKIR (Samsun) —Bugün orduda 74 gedikli subay vardır ve hepsi de birinci sınıftandır. Bunlar 1340 tarihinde çıkan bir kanun mucibince 30 lira asli maaş alırlarken, 1341 senesinde maaşları tutarına maktuan 30 ar lira da ücret ilâve edilmiştir. 1945 senesinde çıkan bir kanunla aslî maaşlarına beş lira zam edilerek 35 lira asli maaş karşılığı olan 250 liraya çıkarılmışlar ve verilen maktu 30 lira zamla beraber aldıkları 280 lirayı bulmuştur ki; bu da 40 lira asli maaşa yakın, bir hadde çıkmış demektir. Esasen bu sınıf lağvedilmiştir ve tasfiyeye tâbi tutulmakta bulunmuştur, (geçen sene hazırlanan Gedikli Erbaş Kanun tasarısındaki, (1950_5619_IRBIK) bu tasarı Askerî Şûradan da geçmiştir, bunlar için geçici bir madde konmuştur. Henüz Meclise gelmemiştir, bu tasarı Meclise gelip kanuniyet kesbedince bunların maaşlarının da baş gedikli derecesine çıkarılması derpiş edilmiştir.
Maruzâtım bundan ibarettir.
* * * * *
Verdiği cevâbında Millî Savunma Bakanı Hüsnü ÇAKIR’ın aslında
Osdurup osdurup ipe dizdiğini gören Sinan TEKELİOĞLU,
Şu çok çarpıcı sözlerini,
Millî Savunma Bakanı Hüsnü ÇAKIR’ın suratına şedit bir tokat gibi vurdu…
SİNAN TEKELİOĞLU (Seyhan) — Sayın arkadaşlar; Türkiye ordusunda müstesna bir sınıf olan Gedikli Bahriye subayları vardır. Bunların mevcudu bugün 45’i geçmiyor. Bunlar vaktiyle yetmişi geçmişken bu defa tahdidi sinne uğrıyarak bu mevcuda düşmüşlerdir. Bu gedikli bahriye subayları vaktiyle, Devlet tarafından, ortaokul, veya lise tahsili görmüş gençlerin, çırak mektebine alarak, üç sene tahsil ve staj gördükten sonra gedikli subay unvanını almakta idiler. Kendilerine muhassas olan maaş 15 lira asli maaş olmak üzere 1300 tarihli kanunla verilmekte idi. O zaman 15 lira, altın para maaşı asli maaşa mukabil bugün 30 lira maaş almaktadırlar. 24 seneden beri de birinci sınıf maaşı olarak 30 lira üzerinden maaş almaktadırlar. Bilâhara 1944 tarihinde çıkan bir Kanunla, bunların maaşlarına beş lira daha zammedilerek 35 liraya çıkarılmıştır. Şimdi arkadaşlar, bunların mevcut kanunlara göre erbaş olmalarına imkân ve ihtimal yoktur. Çünkü bunlar zâbitan sınıfındandırlar. Zâbitan gibi tekaüde sevkedilmek hakkını o zaman dahi haizdirler. Yapılan teklif üzerinde bunların gedikli erbaş olmaları kendileri tarafından kabul edilmemiş zabit sınıfına girmiş olan bir sınıfı geri çevirerek erbaş sınıfına nakletmek mümkün olur mu? Vaktiyle Devlet tarafından yapılan bir kanunla verilmiş bir haktır.
Bunları gedikli erbaş yapmak kanuna aykırıdır (1929_1492 ile deniz ve hava gedikli zabitanının er sınıfında dahil olan gedikli küçük zabitliğe tenzil edilmesi de kanuna aykırı oluyor. IRBIK), hukuk kaidelerine de aykırıdır. Onun için Millî Savunma Bakanından rica ediyorum; 24 seneden beri bu maaşı almakta olan bu insanların maaşlarını 50 liraya çıkararak, zaten bunların ya bir veya iki seneleri kalmıştır, son olarak bu parayı alsınlar ondan sonra zaten tasfiyeye tâbi tutulacaklardır. Millî Savunma Bakanından bunu rica ediyorum bu suretle bu mağdur arkadaşların terfilerine sebep ve vesile olsunlar.
Yukarıda gördüğünüz bu konuşmalar lafda kaldı. Ordumuzun gedikli subayları sürünmeye devam etdiler…
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz 5619 sayılı Erbaş Kânunu ile gedikli subaylar,
1950 senesinde er sınıfına dâhil olan “başgedikli” sınıfına geçmeye ikinci kere mecbur edildi.
GEÇİCİ MADDE 2. — Deniz ve hava sınıflarında görevli bulunan gedikli subaylardan istiyenler, hizmet sürelerine göre başgedikli sınıfına geçirilirler. Bu sınıfa geçmek istemeyenleri hakkında 24 Şubat 1330 tarihli Gedikli Zâbitan Kanunu ile 508 ve 587 sayılı Kanun hükümlerinin tatbikına devam olunur.
Böyle aşağılayıcı bir teklifi hangi gedikli subay kabul edebilir?
Sayısı 74 civârında olan bu gedikli subaylara, gedikli erbaşlardan bile daha az maaş verdiler.
Açlık ile terbiye edilen bu gedikli subaylar ne hazindir ki bir kez daha “gedikli erbaş” olmaya mecbur edildi.
* * * * *
1914 seneli Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitânı ile Gedikli Zâbitânı Kânun-ı Muvakkat isimli bu kânunun beşinci maddesi şöyle emrediyor idi;
Fakat
1951 senesinde TBMM’nin kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu Geçici madde-3 ile
Gedikli subaylar, ne bahtsız askerler imiş ki;
Bu kez de uluslararası hukuka göre “er” sınıfına dâhil olan “astsubay” sınıfına tenzil edildi.
Geçici Madde 3 — Deniz ve hava sınıflarında görevli bulunan gedikli subaylardan istiyenler hizmet sürelerine göre “astsubay sınıfına” geçirilirler.
* * * * *
Târih, geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidara geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübarek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübarek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar, 1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen ele geçirdiler.
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ, şöyle dedi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de hükûmetin manzara-i umumiyesi,
Maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz!
İşde,
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Şu altısı bir yerde ve fakat dördü aynı kişi olan “berrî” üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler.
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün devâirini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmâtını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
Millî Birlik Komitesi ismi ile teşkil etdikleri hükûmet ile
Darbeci subaylarımızın ilk yapdığı şey, kendi istikbâllerini teminât altına alan şu kânunları çıkartmak oldu.
|
Tabii bu saydıklarımız, bugüne kadar Eski Tüfek’in bulup bilebildikleri...
27 Mayıs’ı tertip eden Coniperestiş ve darbeci subaylarımızın;
Devlet kasasından yağma edip kendi ceplerine akdardığı bir de dodak uçuklatan “kayıt dışı” servetler var ki bunu ancak darbeci subaylarımızın bir kendileri, bir de Allah biliyor.
* * * * *
Amerika’dan besleme karanlık suratlı ve darbeci subaylarımızdan mürekkep Millî Birlik Komitesi;
Bu kez de yeni bir Anayasa hazırlamak için kolları sıvadı.
27 Mayıs’ı ganimete çevirmekde pek mâhir davranan darbeci subaylarımız,
Aynı zamânda şu kânunları da yapdılar;
* * * * *
211 Sayılı TSK İç Hizmetleri Kânununa göre darbeci subaylarımız T.C. Ordusunun askerlerini
1961 senesinde 6 sınıf hâlinde olmak üzere şöyle târif, tefrik ve tesmiye etdiler;
Madde 3 – Askerler ve rütbeler:
a) Askerler:
1. Er: İhtiyaçları Devlet tarafından deruhte ve temin olunan rütbesiz askerdir.
2. Erbaş: İhtiyaçları Devlet tarafından deruhte ve temin olunan onbaşı ve çavuş rütbelerini haiz askerdir.
Askerlik Kanununa göre mükellef bulundukları hizmetleri ifadan sonra hususi kanunlara tevfikan muayyen bir hizmet taahhüdü suretiyle Silahlı Kuvvetlerde vazife gören uzman ve uzatmalı çavuş ve onbaşılar da erbaş sayılır.
3. Astsubay: Hususi kanununa göre Silahlı Kuvvetlere katılan astsubay çavuştan astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbeyi haiz olan askerdir.
4. Askerî öğrenci: Subay, askerî memur veya astsubay yetiştirilmek üzere muhtelif okul ve üniversitelerde okuyan ve resmî bir kıyafet taşıyan öğrencilerdir.
5. Askerî Memur: İdarî işlerde, fen ve sanat kollarında vazife gören ve kanuna göre subaylara muadil ve özel bir silsileye tabi bulunan askerdir.
6. Subay: Hususi kanuna göre Silahlı Kuvvetlere intisabeden asteğmenden mareşala (Büyük amirale) kadar rütbeyi haiz olan askerdir.
211 sayılı darbe kânunun yukarıda gördüğünüz üçüncü maddesine dikkat ile bakar iseniz şâyet
1961 senesi itibârı ile T.C. Ordusunda “gedikli zâbit” asker sınıfının mevcut olmadığını görürsünüz!..
27 Mayıs darbeci subaylarının silahların gölgesinde tezgahladıkları 211 sayılı bu darbe kânununun
59 sene sonra bizlere bugün haykırdığı hakikât şudur;
1914 senesinde Bahriyemizde “zâbit” sınıfına dâhil olmak üzere teşkil edilen “gedikli zâbitlik” asker sınıfını,
27 Mayıs’ın darbeci subayları 1961 senesinde T.C. Ordusundan kazıya kazıya sildi ve imha etdi.
* * * * *
1914 seneli Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitânı ile Gedikli Zâbitânı Kânun-ı Muvakkat isimli bu kânunun beşinci maddesi şöyle emrediyor idi;
Fakat
İkisi kurmay, üçü de hâkim sınıfından olmak üzere beş subayın görev aldığı heyet ile
1995 senesinde kendi başlarına buyruk verdikleri bir kararda Merâsim Sokağın soytarıları,
Yukarıda gördüğünüz 1914 seneli kânunun beşinci maddesinin anasını belledi.
Böyle sapkın bir fetva veren rahmetli AYİM,
Gedikli zâbit sınıfına dâhil olduğu besbelli olan “küçük zâbitlere”, “er” muamelesi yapdı…
AYİM’in tasfiye edilmesinde en çok ahını ve bedduasını aldığı askerler, herhâlde küçük zâbitlerdir.
Bu kararı veren hâkim kılıklı soytarıların öbür dünyâda yatacak yerleri yokdur, haberleri olsun…
* * * * *
Takvim yaprağı ikinci asırın üçüncü ayının yirmi ikinci gününü gösderir iken
Sessiz selensiz kabul etdiği 4551 sayılı şu kânun ile TBMM
1914 ve 1917 senelerinde kânun ile “subay” sınıfı olarak teşkil edilen “gedikli zâbit” sınıfını,
“Gedikli” ismi ile cebren ve hukuksuz olarak “astsubay” sınıfına tenzil etdi.
* * * * *
Bizim Donanmamız geçmiş târihde İngiliz tarafgirliğinin önemli bir kalesi idi…
Gedikli zâbitlerimizin rütbe işaretlerini bile İngilizlerden aşırdık!
Bugünde aslında değişen bir şey yokdur. Durum, ayniyle vâkidir…
Kaynak: Bir Cumhuriyet Kurumu Yaratmak: Atatürk’ün Donanması, 1923-1939(1), Serhat GÜVENÇ-Dilek BARLAS.
(1) Bu bölüm daha önce “Atatürk’s Navy: The Determinants of Turkish Navy Policy, 1923-1939 ”, Journal of Strategic Studies, C. XXVI, No:1, Mart 2003, s. 1-35’de basılmıştır. Makaleyi Türkçe’ye çeviren Derya Kömürcü ile bu derlemede yer almasına izin veren Journal of Strategic Studies dergisinin editör ve yayıncısına teşekkür ederiz.
s.234: (…) Örneğin, Türk donanmasının durumunun değerlendirildiği 1924 yıllık raporunda Türkiye’deki İngiliz Büyükelçiliği şu sonuca varmıştır: “İngiltere açısından donanmanın güçten düşmesi arzu edilmez, çünkü donanma geleneksel olarak Türkiye’deki İngiliz tarafgirliğinin önemli bir kalesidir.”47. (47): PRO FO 371/10870 E3338/3338/44 (1 Haziran 1925)
* * * * *
1912-1914 seneleri arasında Osmanlı Bahriyesinde görev yapan İngiliz Amiral LİMPUS’un
Osmanlı devlet memurları hakkındaki şu çok çarpıcı tesbitini de
Yorumsuz olarak gönderiyorum, siz kıymetli okuyanlara…
Bir bakın hele!.. Bugünkü durum da aynen böyle değil mi?
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Cilt: 0, Sayı:13-14, Ocak 2008.
Amiral Limpus, görev süresi boyunca elinden geleni yapmaya çalıştı ve başarılı oldu. Osmanlı Donanmasındaki gelişim fark edilir düzeye geldi. Zaten göreve geldikden sonra, 11 Aralık 1913 tarihli Büyükelçi Mallet’e gönderdiği yazıdaki düşünceleri O’nun iyi niyetini açıkça göstermektedir.111
*111; Mallet’e gönderdiği yazıdaki söylemleri için Bkz. Rooney, a.g.m., s.20; Limpus’a göre İngiltere “fena halde hasta olan bir ulusun sağlının yeniden kazanmasına” yardım etmek zorundaydı. İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’nin çöküşünden hiçbir yarar elde edemeyeceklerin savundu. Limpus görevi süresince karşılaştığı zorluklardan bahsederken “doğu zihniyetinin yoğun şekilde muhafazakar olduğunu” ve spesifik değişimleri kabule istekli olmadığını belirtmekte; Türk memurların düşük ücret nedeniyle düşmanlaştırıldıklarını ve dolasıyla düşük moralle verimsiz hale geldiklerini ifade etmekteydi. (ÖZEL_KOCATÜRK, s.248).
* * * * *
emekliassubaylar.org mecrâsındaki “Büyütec” isimli köşesinde,
03 Ağustos 2011 Çarşamba neşretdiği makâlesinde kıymetli meslekdaşım Sayın Aydın KULAK;
Fakat
Bu makâlemizde bizim ortaya koyduğumuz kânunlara bakdığımızda;
Ve dahi
* * * * *
Bahriye Gemici, Makinacı ve Muzıka Mektebleri Nizâmnâmelerini 2013 senesinde Deniz Kuvvetlerinden dilekce ile talep etdim. İsdediğim nizâmnâmeleri vermemek için kırk dereden su getirdiler.
Üst üsde üç dilekce gönderince kaçacak delikleri kalmadı.
Sonra dediler ki şu hesâba parasını yatır, nizâmnâmeleri gönderelim.
İsdedikleri parayı, hesâplarına havâle etdim. Yaklaşık bir hafta sonra büyük zarf geldi Deniz Kuvvetleri Komutanlığından. Heyecân ile zarfı açdım, bir de göreyim! Talep etdiğim nizâmnâmelerin hepsinin de Eski Türkce sûretlerini göndermişler.
Emekli asubay bir mensubu olduğum Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, benim eski Türkce bilmediğimi benden iyi biliyor.
Fakat bu hakikâti bildiği hâlde bana eski Türkce harflerle yazılmış belgeler gönderiyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yapdığı bu hareketin anlamı, kendi asubay mensubuna alenen küfür etmekdir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bana vermediği bu nizâmnâmeleri,
Hiç tanımadığım hocalardan isdedim. Verdiler… Hem de büyük bir memnuniyet ile.
Ve bu hocalarımız şunu itirâf etdiler;
Bu nizâmnâmeleri bugün okumak isdeyen bir astsubay olduğunu görmek bizi hem çok şaşırtdı hem de çok mutlu etdi...
* * * * *
"Deniz astsubaylığı" hakkındaki aşağıda gördüğünüz nizâmnâmeleri
Gönderdiğim bir dilekce ile 2017 senesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığından talep etdim.
KONU: Donanma Gedikli Zâbit Nizamnâmeleri Hakkında.
İLGİ: (a) Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığının 10 Nisan 2017 târih, GENSEK: 97499644-5010-825895-17/Bilgi Edinme sayı ve “Şükrü IRBIK’ın Bilgi Edinme Başvurusu” konulu cevâbi evrağı.
(b) 16 Şubat 2017 târih ve 170023122 sayılı BİMER dilekcem.
(c) 125’inci Yılında Deniz Astsubaylığı (1890’dan 2015’e), Deniz Basımevi Müdürlüğü Pendik/İstanbul, Ekim 2015 (ISBN 978-975-409-729-0).
(ç) 31 Aralık 1889 târihli Donanmay-ı Humâyûn-ı Cenâb-ı Mülükâneye Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme.
(d) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(e) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a)’da mezkûr nizamnâme, Kara Asubaylığının ilk ve temel kânunudur. Söze konu işbu nizamnâmenin Eski ve Yeni Türkce harfler ile yazılmış birer kağıt sûretini, İlgi (b) talebime istinâden Kara Kuvvetleri Komutanlığından İlgi (c) ile bilâ bedel temin etdim. İşbu İlgi (c) evrağın kapak sayfası, bu dilekcemin EK-A’sındadır.
2. Emekli bir asubay olarak, ordumuza asubay yetiştiren mekteblerin târihcelerini tetkik ediyorum. Yapdığım çalışma neticesinde;
a. Deniz Asubaylığı hakkında bugüne kadar neşredilen kitaplarda, aşağıda mezkûr nizamnâmelerden hiç bahsedilmediğini,
b. Bunun tabii neticesi olarak da Deniz Asubaylığı hakkında neşredilen târihce kitaplarında, bugün dahi hâlâ eksik ve hatâlı bilgiler olduğunu müşâhede etdim. Tesbit etdiğim bu eksik ve hatâların bâzılarını da bugüne kadar çeşitli vesileler ile gönderdiğim dilekcelerim ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın dikkatine arz etdim.
3. 1982-2085 sicil numaralı ben Şükrü IRBIK, emekli bir asubay mensûbu olmakla iftihâr etdiğim Deniz Asubaylığının târihcesinde tesbit etdiğim eksik ve hatâları izâle etmek isdiyorum. Ancak ne var ki aşağıda isimleri yazılı nizamnâmelerin Türkce harfli sûretlerini temin edemedim. Bu cümlemin devâmı olmak üzere;
a. Deniz Asubaylığı târihcesi hakkında bugün hâlâ mevcut olan eksik bilgileri ikmâl ve dahi hatâlı bilgileri de izâle etmek,
b. Kamuoyu doğru bilgilendirilmek,
Ve daha da mühimi
c. Kamu düzeninin doğru bilgiler ile işletilmesini temin etmek gâyesi ile
Aşağıda mezkûr nizamnâmelerin “Yeni Türkce harfler ile yazılmış sûretlerine” ihtiyacım vardır;
4. İşbu dilekcemin yukarıda mezkûr üçüncü maddesinde bahsetdiğim 10 adet nizamnâmenin “Yeni Türkce Harfli” birer nüsha kağıt sûretini İlgi (d ve e) mevzuât muvâcehesinde tarafıma göndermesini Millî Savunma Bakanlığımızdan saygılarımla arz eylerim. 16.09.2017. 1701348663.
Şükrü IRBIK
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız, bu dilekceme cevap vermeye tenezzül etmedi.
Pes etmedim tabi ki. Konuyu Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na götürdüm.
Bu kurula verdiği savunmada Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız, talep etdiğim belgelerin ellerinde olmadığını beyan etdi...
Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşu konusunda
Uyduruk ve ahlâksızca elvan türlü yalan dolan dolu târihceler tertip eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızda,
Yukarıda gördüğünüz dilekcem ile talep etdiğim Donanma “gedikli” ve “gedikli zâbit” nizâmnâmelerin Türkce tercümesi, 2017 senesi itibârı ile hâlâ mevcut değil imiş! Biz de inandık tabi!...
Bu nizâmnâmelerden bâzılarını da
Emekli maaşımdan verdiğim bir avuç para ile tercüme etdirmeye mecbur bırakdı, Deniz Kuvvetlerimiz ben Şükrü IRBIK'ı...
* * * * *
“Gedikli zâbit” tâbirini neşretdiği sözlüklere dâhil etmeyen Türk Dil Kurumuna gönderdiğim dilekcemin sûretini yorumsuz olarak ekledim buraya.
1949 senesinde TBMM’nin kabul etdiği
Ve dahi
5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununda mevcut olan “gedikli zâbit” ve “gedikli subay” tâbirâtını
Türk Dil Kurumu, neşretdiği Türkce sözlüğe niye ilave etmez acap?
Kim ne diyor ise öyle olsun!
* * * * *
Neşretdiği târihcede uydurma sözler eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gönderdiğim dilekcemin sûretini de yorumsuz olarak ekledim buraya.
KONU: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Târihcesinde Merkûm “Gedikli Sınıfı” Hakkında.
İLGİ: (a) Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme. (Düstur Tertip-I, Cilt.6, Sayfa: 571-584).
(b) (https://m.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1) bağlantısında münteşir Deniz Kuvvetleri Komutanlık Târihcesi.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(ç) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a)’da mezkûr 01 Nisan 1890 târihli kânun; Donanmamızda Gedikli sınıfını teşkil eden nizâmnâmedir. Düstur Tertip-I, Cilt.6, Sayfa 571-584’de yer alan işbu nizâmnâmenin tam ismi, EK-A’da görüldüğü üzere, Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme’dir.
2. İlgi (b)’de mezkûr bağlantısında, Deniz Kuvvetleri Komutanlık târihcesi neşredilmektedir. Söze konu bu târihcenin 13.09.2017 târihli (bugün) ekran görüntüsünü bu dilekceme EK-B olarak ekledim. Osmanlı Donanmasında “Gedikli” sınıfının teşkiline dâir “kaynaksız” olarak bilgi veren söze konu bu târihcenin, “Gedikli Zabit” alt başlığında yer alan metinin ilk cümlesinde; Osmanlı Bahriyesinde 05 Nisan 1890 târihinde teşkil edilen asker sınıfının isminin “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” olduğu yazılıdır.
3. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın İlgi (b)’de münteşir târihcesinde bahsetdiği ve EK-B’de resimi görülen metinde söz etdiği “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” kavramı hakkında benim suâllerim şöyledir
4. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız; birbirinden tamâmen farklı iki ayrı asker sınıfı olan “Gedikli Zâbit” ile “Gedikli Küçük Zâbit” kavramları arasındaki hukûkî ve askerî ıstılâh ve kavram farkını herhâlde biliyordur. İlgi (a)’da mezkûr nizâmnâmesinde, 01 Nisan 1890 târihinde teşkil edilen asker sınıfının isminin “Gedikli” olduğu sarahâten yazıldığı hâlde;
İlgi (b)’de münteşir târihcesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız, söze konu işbu asker sınıfının ismini hangi gerekce ile “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” şeklinde hatâlı ve yanlış yazabilmişdir?
a. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın savsaklamak kabilinden hatâlı ve yanlış yazdığı söze konu işbu “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” kavramını, İlgi (a) nizâmnâmesinde tasrih edildiği üzere “Deniz Gedikli Zâbit” şeklinde tashih etmeyi düşünür mü?
b. İşbu dilekcemin yukarıda mersûm üçüncü maddesinde tevcih etdiğim iki suâlimi
c. Kamu düzeninin kânunlar, tam ve doğru kavramlar tahtında idâme ettirilmesi,
Ve dahi
ç. Kamunun doğru bilgilendirilmesi nânıma,
İlgi (c ve ç) mevzuât muvâcehesinde Millî Savunma Bakanlığımızın cevâplamasını saygılarımla arz eylerim.13.09.2017. 1701330757.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme. (Düstur Tertip-I, Cilt.6, Sayfa 571).
EK-B: (https://m.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1) bağlantısında münteşir Deniz Kuvvetleri Komutanlık Târihcesi.
-2-
EK-A
EK-A: Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme. Târihi Neşri: Rûmî : 20 Mart 1306 (Milâdî: 01 Nisan 1890 / Hicrî: 10 Şa’ban 1307, Salı) (Düstur Tertip-I, Cilt.6, Sayfa 571).
Kaynak: http://muhammetaliuslu-com.tr.gg/TERTIP-1-Cilt-6.htm
İndirme Târihi: 13.09.2017.
EK-B
EK-B: (https://m.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1) bağlantısında münteşir Deniz Kuvvetleri Komutanlık Târihcesi.
İndirme Târihi: 13.09.2017.
* * * * *
Bugün girin ve bakın!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının aşağıda gördüğünüz şu sayfasında bugün de hâlâ
“Bahriye gedikli subay” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğunu iddia ediyor!..
Kaynak: (https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1)
Deniz Kuvvetlerinin bugün hâlâ medet umduğu bu bir kelimelik inat,
Bahriye gedikli zâbitine 1927 senesinden beri Başvekil İsmet (İNÖNÜ) ile Millî Müdafaa Vekili Recep (PEKER)
Ve dahi
Bu zevâtdan sonra bu makâmlara oturan gerzek subayların,
“Astsubay” dedikleri köle askerlere karşı takındıkları inkârcı ve kahredici tutumlarının bâriz birer tezâhürüdür.
* * * * *
Kıymetli vatandaşlarım ve muhterem asubay meslekdaşlarım;
İşde, gördünüz, "gedikli zâbitlik" üzerinde yapılan elvan türlü ameliyâtı…
Beyaz subaylarımız, gedikli zâbitândan ne vazgeçebilmiş ne de hazmedebilimiş!..
* * * * *
Eski Tüfek’den Açıklama; (03 Şubat 2023, Cuma);
Geçen sene, 21 Şubat 2022 târihinde mahalle karakolundan bir polis aradı beni. Hakkımda suç ihbarı yapıldığını söyledi ve ifâde vermek için karakola dâvet etdi.
Ben de dâvete icâbet etdim; karakola gidip şüpheli sıfatı ile ifâdemi verdim.
1. Konu;
emekliassubaylar.org sitesinde yayınladığım makâleler. Bunlardan birisi de yukarıda gördüğünüz Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemiz.
2. Suç İhbarları;
3. İddia;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı; soruşturmaya konu etdikleri makâlelerimizin isimlerini savcılığa gönderdikleri suç duyurusuna yazmamışlar. Makâlelerin ekran görüntülerini kesip kesip ihbar evrağına yapışdırmışlar. Gözlerini öylesine koyu bir intikam hırsı kör etmiş ki; makâlelerimizi ihbar eden gerzek subaylar dahi ihbar etdikleri makâlelerin isimlerini bilmiyor! Gördüm ki; 4-5 sene evvel yayınladığım makâlelerimizi bile dâva etmişler. Karakolda polisin bana gösderdiği evraklardaki ekran görüntülerinin hangi makâlelerimize ait olduğunu ben, tam olarak bilemedim. Fakat bu ekran görüntülerinden Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizi teşhis edebildim.
Karakolda bana gösderdiği evrakların birer sûretini polisden talep etdim. Fakat görevli polis arkadaşlar; suç ihbârı evrakları ve savcılık iddianâmesinin sûretini şüpheliye vermelerinin mümkün olmadığını nâzik bir ifâde ile söylediler.
Millî Savunma Bakanlığına gönderdiği 28 Aralık 2021 târihli evrakda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
Suç duyurusuna ilâve olarak, yapdığı suç duyurusunda isimlerini dahi yazmadığı makâlelerimize yayın yasağı verilmesini de talep etmiş. Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki kimi şerefsiz subayların, isimlerini dahi bilmediği makâlemize yayın yasağı verilmesini talep edecek kadar gözlerini nefret bürümüş!..
Seneler evvel yayınladığım makâleler hakkında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Millî Savunma Bakanlığında görevli olan ve ismi malûm subayların yapdığı bu suç duyurusunda iyi niyet ve hakkını aramak gâyesi yok! Askerî târihimizi yazar iken bugüne kadar ağızlarından sıçdıkları yalanlar ortaya çıkdıkca kuduran ve bu suç ihbarlarını yapanları ve niyetlerini ben Şükrü IRBIK elbetde biliyorum.
Soruşturma Nu.:2022/6165 ve Karar Nu.:2022/54712 ile yapdığı 08 Nisan 2022 târihli soruşturma neticesinde;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı konu suç duyurusu hakkında,
Sûretini aşağıda gördüğünüz üzere “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verdi.
Ezcümle;
|
Yukarıda gördüğünüz Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizi okuyanlara ilan ederim.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası 6-7
Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
* * * * *
* * * * *
Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm yedinci kısımını terkip edecek bu makâlemizde gene
“Astsubay” ismi verilen köle askerlere atılan başka bir kazığı daha teşhir edeceğiz evvel Allah…
* * * * *
Bu makâleyi ben 2018 Kasım ayında yazmaya başladım.
Fakat 2019 senesinin ilk ayı olan Ocak’da tamamlayabildim.
1076 sayılı kânun makâlemizin bu kısımının konusu.
ATATÜRK’ün 92 sene evvel yapdığı bu kânunun 2019 senesindeki son durumunu görüyorsunuz aşağıda.
Temiz bir kâlp ve iyi niyet ile bakdığımda; gözlerini dünyâya yeni açmış bebek mâsumiyetine bürünmüş bir kânun gördüm karşımda.
Fakat
Subay var ise şâyet mutlaka bir çapanoğlu vardır içinde dedim kendi kendime.
Çünkü bugüne kadar bu kâide hiç değişmedi!..
Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince de gördüm ki
Hakikâten şeytânî bir hile gizlenmiş bu kânunun içine…
İşde; sûreti, bebek mâsumiyeti ile bize bakan bu kânunun 2019 Ocak ayındaki tâze ekran görüntüsü!
Bu mâsum sûretin arkasında gizli olan şeytânî suratı da makâlemizin aşağıdaki bölümlerinde göreceksiniz.
1927 seneli bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” denilen askerlerin
2019 senesinde “astsubay” dediğimiz asker kişiler olduğunu hatırlatalım.
Yeni adı ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun
Yukarıdaki çerçeve içindeki ikinci maddesinin sarı boyalı kısımlarını okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
Kânunun bu hükmü, içinde yaşadığımız 2019 senesinde de aynı şekilde yürürlükde!..
Fakat
Uygulamaya bakdığımızda gedikli küçük zâbitlerin;
Ve dahi
O vakit burada durmak ve şu suâli sormak geliyor aklımıza;
Bu suâllerin cevaplarını bulmak için
Kandırmacalar foliminin 1909-1910 senelerine ait makarayı oynatmamız gerekecek.
Senelerin, şâhısların ve kânunların şâhidliğinde bir folim bekliyor bizi bugün, evvel Allah.
Haydi, Eski Tüfek! Bu kadar tıraş, Zemheri ayında cilde zarar…
Oynat bakalım şu folimi!...
* * * * *
Sene, 1910… Tıpkı 15 Temmuzcuların yapdığı gibi;
31 Mart Vak’asını bahâne eden zâbitân, siyâset ve münevver gürûhu
Osmanlı Devletini evvelâ yıkdılar!
Sonra da Meclis-i Mebusân’ı, Meclis-i Ȃyan’ı, askerini ve devletin tekmil teşkilâtını ele geçirdiler.
Bu darbeciler;
Kukla olarak oynatacaklarını iyi bildikleri Sultan Mehmed Reşad’ı da padişah tahtına oturtdular.
Saltanât başı ve başkomutanımız Sultan Mehmed Reşad idi.
31 Mart darbecibaşı Müşir Mahmut Şevket Paşa;
Meclisleri ilga edip kapılarına kilit vurmuş
Ve dahi
Tertip etdiği bir nizamnâme ile Berrî (Kara) Küçük Zâbitliği (Asubaylığı) 1909 senesinde cebren ve hile ile ihdâs etmiş idi.
Kara ordumuzda ilk kez “küçük zâbit” yetiştirmek üzere teşkil etdiği Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi;
İlk mezun 173 "kıdemli küçük zâbiti" "kıdemli çavuş" rütbesi ile 1911 senesinde vermiş idi.
Bir başka ifâde ile;
1909 senesine kadar Berrî (Kara) ordumuzda “küçük zâbit” denilen köle askerler henüz mevcut değil idi.
Çünkü
Osmanlı padişahları, ordumuzda böyle “ortada sandık” bir asker sınıfını asla isdemiyorlar idi.
* * * * *
1910 senesinde Osmanlı Devletinde iki kademeli bir meclis var idi;
1. Meclis-i Mebusân
2. Meclis-i Ȃyan
Bizim padişahlarımız girişdiği harblerde muvaffak olmak için saray müneccimlerinden medet umar iken
Avrupa devletleri akıllı bilim adamları ve zâbitânı sâyesinde sanayi devrimini çokdan başlatmış
Ve dahi
Dünyâyı sömürmek için ölümüne bir yarışa başlamışlar idi.
Bu yarış öyle acımasız bir hızla artarak devâm etdi ki.
Aklı başında devlet adamları ve subaylar eşi benzeri görülmemiş bir harbin mukadder olduğunu görebildiler.
Bizim “mektebli” zâbitân heyetimiz ise;
Osmanlı Ordusunda tam anlamı ile bir cadı avı başladı.
Zâten 31 Mart Vak’asından hemen sonra orduda müthiş bir tasfiye başlamış idi.
Darbeciler, kendilerine karşı duran “mektebli” ve “kalın kafalı” dediği “alaylı” zâbitân heyetinin handiyse nıfsını ordudan tard etdiler.
Geri kalan yarısının da rütbelerini tenzil etdiler.
Tükenmiş Osmanlı Devletinin ölüsünü ele geçiren darbeci Mahmut Şevket Paşa ve dışarıdan beslemeli-feslemeli siyâsetciler,
Başlamak üzere olan büyük harbe orduyu hazırlamak için peşpeşe kânunlar tertip etdiler.
Ve bu kânunlar ile ordumuzda daha evvel mevcut olmayan iki yeni asker sınıfı teşkil etdiler;
1. Küçük zâbitlik
2. İhtiyât zâbitliği
İşde bugün biz burada ihtiyât zâbitliği kânununa kalem batıracağız inşallah.
* * * * *
Sözde 31 Mart Vak’asının efsane(!) komutanı Müşir Mahmut Şevket (KETHÜDAZȂDE) Paşa,
Bu isyanı basdırmada gösderdiği kahramanlıkdan(!) dolayı hemen Harbiye Nâzırlığına terfi etdi.
Orduyu Osmaniyi zapdu rapt altına alan Harbiye Nâzırı Müşir Mahmut Şevket Paşa; “Küçük zâbit” ismini verdiği asker sınıfını Berrî (Kara) Ordumuzda ilk defâ olmak üzere 1909 senesinde teşkil etdi.
09 Ekim 1909 târihli Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi Nizamnâmesi Madde- 47’de şu hüküm var idi;
|
1909 senesinde “küçük zâbitliği” icâd etmesinden aylar sonra Mahmut Şevket Paşa bu kez de
1910 senesinde Avrupa’dan aşırma yeni bir “zâbit” sınıfı teşkil etdi.
İhtiyât zâbitliği ismini verdiği bu yeni zâbit sınıfının meclislerde kabul edilen sekizinci maddesi şöyle diyor idi;
1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununun,
Yukarıdaki çerçeve içinde gördüğünüz sekizinci maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
İhtiyât Zâbitânı Kânununun yukarıdaki çerçeve içindeki dokuzuncu maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
Aşağıda gördüğünüz sarı çerçeve içindeki kânun maddesinde gizli olan çok önemli iki husus var;
Birinci husus şudur;
İkinci husus da şudur;
Bu bilgiyi ilk defâ burada sizler duydunuz.
Bir de bugün kimler ve nasıl yedek subay (ihtiyât zâbiti) oluyor, ona bakın hele!
Bırak gâzi olanı, hele şehid olanı!..
1927 senesinden beri askerliğini “er” olarak yapmış bir tek Genelkurmay Başkanı mahdumu var mıdır acap?
* * * * *
Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunun “küçük zâbit” ismi verilen askerleri 10 sene başarılı hizmetlerinden sonra
1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununa göre ihtiyât mülâzim sâni (asteğmen) oluyorlar idi.
Bu uygulama, Osmanlı Devletinin teslim olduğu 1918 senesine kadar devâm etdi.
Evvelâ teslim olan sonra da yıkılan Osmanı Devleti’nin mirâsı üzerine Cumhuriyeti kurduk ve ilân etdik.
600 küsûr seneden beri padişahın kölesi olan reaya, Cumhuriyet ile birlikde fikri hür, vicdânı hür ve irfanı hür birer yurtdaş oldu.
ATATÜRK gibi nâmuslu, âdil, basiretli, haksever ve halksever bir devlet adamının kılavuzluğunda medeniyete yürüyen millet;
Eğitim, sağlık ve adâlet gibi temel vatandaşlık haklarından eşit olarak faydalanmaya başladı.
İnsan haklarındaki bu tekâmül ve inkişâfdan T.C Ordusunun askerleri de nasiblerini aldılar.
1927 senesinde TBMM,
1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnunu meriyyete koydu.
Aşağıda, bu kânunun birinci ve dördüncü maddelerini görüyorsunuz.
1076 sayılı kânunun yukarıda gördüğünüz birinci maddesini izah etmeye zannederim ki hâcet yok!
Dördüncü maddesinin özeti de şöyle oluyor;
Her şey yerli yerinde… Kânunun muhtevasına bakdığımızda;
1910 seneli kânuna göre gedikli küçük zâbitlerin ihtiyât zâbitliğine terfi etmesinin daha kolay hâle getirildiğini görüyoruz.
Bu kânundan neşet eden hakkını kullanan gedikli küçük zâbitlerin, ihtiyât mülâzımlığına terfi edildiğine dâir belgeleri
Makâlemizin ilerleyen bölümlerinde fâş eyleyeceğiz.
* * * * *
Kurucu Reisicumhurumuz ATATÜRK,
1927 senesinde başka bir kânun daha meriyyete koydu.
Mükellef askerlik hizmetini tanzim eden bu kânunun ismi
Askerlik Mükellefiyeti Kânunu idi.
Bu kânunun birinci maddesi şöyle diyor idi;
5802 sayılı Astsubay Kânununa göre;
1951 senesinden beri “astsubay” dediğimiz asker sınıfı, işde tam da bu târife uymakdadır.
Netice itibârı ile;
Bugün “astsubay” dediğimiz asker kişiler aslında 1927 senesinden beri efrâd (erât)’dır.
Yukarıda sizlerin de gördüğü üzere;
Bu kânun, her erkek vatandaşın istisnasız olarak askerlik yapmasını emrediyor idi.
Yeri gelmiş iken bir hakkı sâhibine teslim edelim.
ATATÜRK’ün yapdığı bu kânunu ilk delen kişiler;
Ve dahi
ATATÜRK’ün hazırladığı bu kânunun en önemli tarafı da şudur;
1927 senesi itibârı ile T.C Ordusunda iki sınıf asker var idi.
Bu kânuna göre “mükellef” askeri saymaz isek şâyet ordumuzda sâdece muvazzaf zâbit (subay) var idi.
* * * * *
Askerlik Mükellefiyeti Kânununun Türk askerlik mesleğine getirdiği yeniliklerden birisi de
Bu kânunun onbirinci maddesinde söz edilen “gönüllü askerlik” idi.
Buradaki “gönüllü askerlik”, ABD ordusunun bugün uyguladığı “gönüllü” (enlisted) askerliğin ta kendisi idi.
* * * * *
ATATÜRK dönemi Türk Ordusunda askerlere verilen haklar sürekli olarak inkişâf etdi.
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Askerlik mesleğini câzip hâle getirmek için askerlere peşpeşe yeni haklar ve terfi fırsatları verdi.
1927 senesinde gedikli küçük zâbitâna, ihtiyât zâbitânı olma hakkını vermişler idi.
1932 senesinde bu kez de
Bir kısım gedikli küçük zâbitâna askerî memurluğa nakil hakkı verildi.
1931 sayılı bu kânun ile;
Sıhhıye,
Nalbant,
Müzika,
Tüfekci
Ve emsâli meslek mensubu gedikli küçük zâbitler, yedinci sınıf ihtiyât askerî memurluğuna nakil edildi.
(T)B.M.M Yüksek Reisliğine takdim etdiği kânunun esbâb-ı mucibesinde Başvekil İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;
* * * * *
1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu
Ve dahi
1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler, ihtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.
İşde;
Bu gedikli küçük zâbitândan piyade gedikli başçavuş Hüseyin oğlu M. Kemal’in
İhtiyât asteğmenliğine terfi etdiğine dair Reisicumhur M. Kemal ATATÜRK’ün 1937 senesinde imzâladığı kararnâme.
* * * * *
1932 senesine vâsıl olduğumuz günlerde; ATATÜRK sonrası Cumhuriyetini idâre eden eşhâs şunlar idi;
ATATÜRK vefat etdikden bir ay sonra TBMM, aşağıda gördüğünüz kânunu kabul etdi.
Bu kânun;
Ve dahi
Gedikli küçük zâbitlere verilen ihtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını bir kerte daha ileriye götürdü.
Önceki kânunlara göre “asteğmen” rütbesine nakil edilen gedikli küçük zâbitler;
Bu kânunun meriyyete konulması ile bir rütbe yukarıdan olmak üzere artık “yedek teğmen” rütbesine nakil edilecekler idi.
Bu kânundaki “gedikli erbaş” tâbiri dikkatinizi çekmişdir.
Gedikli küçük zâbitlikden bahseder iken “gedikli erbaş” nereden çıkdı diye haklı bir suâl sorabilirsiniz.
Bunun sebebini öğrenmek için Çünkü Asubay isimli makâlemizi okumanızı tavsiye ederim. Bu, birinci husus...
İkinci hususa gelince;
Bu kânunun kabul edilmesinin asıl maksadı;
Ordumuzun “mükellef asker” sınıfına dâhil olan “gedikli küçük zâbit” tâbirini “gedikli erbaş” olarak değişdirmek idi.
Bunun ise uluslararası andlaşmalardan kaynaklanan haklı bir gerekcesi var idi.
Çünkü
Napolyon’un 1798 senesinde mükellef (mecburî) askerliği ihdâs etmesinden buyana
Askerlik “mükellef ve “muvazzaf” olmak üzere iki sınıf hâlinde teşekkül etmeye başlamış idi.
Devletimizin taraf olduğu milletlerarası andlaşmara göre de askerlik iki sınıf olarak tekâmül etmiş idi.
Bu andlaşmalardan birisi de 1929 Cenevre Sözleşmesi idi.
Bu sözleşmeye göre harp esirlerine yapılacak muamele konusunda askerler iki sınıf hâlinde tasnif ediliyor idi.
Bu asker sınıfları şunlar idi;
1949 senesinde teşkil edilen
Ve dahi
Türkiye’nin 1952 senesinde taraf olduğu NATO’ya göre de askerler yukarıda görülen iki sınıf hâlinde tasnif ve tefrik edilir.
Bugün bizim ordumuzdaki “muvazzaf astsubay” ismi verilen
Ve dahi
Bu andlaşmalara göre aslında “mükellef asker” sınıfına dâhil olan uyduruk asker sınıfının kânunsuz oluşu,
Hem de Anayasa’ya göre kânunsuz oluşunun temel kaynağı da işde, gene bu milletlerarası andlaşmalardır.
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için;
Ve dahi
Beterin Beteri isimli makâlelerimizi okuyunuz.
3543 sayılı bu kânun için Başvekil Celal BAYAR’ın
(T)BMM Yüksek Reisliğine takdim etdiği mucip sebep ise şöyle idi;
* * * * *
1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu
Ve dahi
1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler,
İhtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.
İşde;
Bu gedikli küçük zâbitândan piyâde gedikli başçavuş Eyüğ oğlu Ahmet AKINERİ’nin
Yedek piyâde teğmenliğine terfi etdiğine dâir Reisicumhur İsmet İNÖNÜ’nün 1944 senesinde imzâladığı kararnâme.
* * * * *
1950 senesi Mart ayına vâsıl olduğumuz günlerde devletin başında aşağıdaki devlet adamları oturuyor idi.
Bingöl milletvekili Feridun Fikri DÜŞÜNSEL, 18 Şubat 1950 Cumartesi günü TBMM’ye bir kânun teklif verdi.
“Gedikli” olarak söz etdiği askerler hakkında verdiği kânun teklifinin gerekcesi de şöyle idi;
Fikri DÜŞÜNSEL’in yuvarladığı bu kânun teklifine,
Dönemin Başbakanı Şemsi GÜNALTAY yolda bulmuş gibi sevindi. Hemen bir dilekce yazdı.
* * * * *
Gedikli Erbaş Kanun Tasarısı (1/732) T.C. Başbakanlık Muamelât Genci Müdürlüğü Tetkik Müdürlüğü Sayı: 71 -1591 1.3.1950
Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca 28.11.1950 tarihinde Yüksek Meclise sunulması kararlaştırılan Gedikli Erbaş Kanunu tasarısı ile gerekçesinin ilişik olarak sunulduğunu saygılarımla arzederim. Başbakan Şemsettin Günaltay
|
* * * * *
Ve Başbakan GÜNALTAY, bu bu dilekcesini aşağıda gördüğünüz “gerekce” ile BMM’ye arz etdi.
Gedikli Erbaş Kanunu tasarısının gerekçesi
1. Ordunun gedikli erbaş eksiği pek çok olup gedikli erbaş kaynaklarının bugünkü verimi ile bu ihtiyacın kısa zamanda tamamlanmasına imkân olmadığı, gedikli erbaşlığa istekli sayısının çok az bulunduğu görülmüş ve bunun sebepleri araştırıldığında; Ortaokul öğrenimini bitiren ve daha yüksek öğrenime katılmak imkânı, fırsat ve gücünü bulamıyan gençlerin, daha çok Devlet memurluğunu tercih eyledikleri veya istikballerini, daha iyi bir şekilde sağlıyacak istikametlerde aradıkları anlaşılmıştır. Çünkü, ortaokul mezunu Devlet memurları üç yılda bir terfi eylemekte, polislerin ve ortaokul öğrenimi üzerine bir meslek tahsili yapanların aylıkları 20 liradan başlamakta, baremin I. derecesine kadar yükselebilmekte, Devlet memurları 65 yaşına kadar memuriyete devam hakkına malik bulunmakta, gedikli erbaşların tâbi bulunduğu yaş haddi, evlenme ve başka türlü kayıt ve şartlara bağlı ve mahrumiyetlere mâruz bulunmamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının köy ve sanat enstitülerinin sağladığı istikbal de gedikli erbaşlara nazaran daha elverişli bulunmaktadır. Bu sebeplerle; gedikli erbaşları meslekî ve hukuki yönlere yükseltmek ve kendilerini terfih eyliyerek gedikli erbaşlığa teşviki sağlamak için; gedikli erbaşlara, en az orta okul mezunu bir Devlet memur statüsü vererek aynı derecede öğrenim görmüş ve Devletin türlü hizmetlerinde çalışan memurlara eşit haklara sahip kılmak gerekli görülmüş (demek ki bu târihe kadar eşit haklar verilmiyor idi.Eski Tüfek) ve bu kanun tasarısı bu esasa göre hazırlanmıştır.
2. Bu tasarının hazırlanmasında: a) Gedikli erbaşlara ait bütün mevzuatın bir kanun içinde toplanması b) Muhtelif sınıf gedikli erbaş okulları sürelerinin birleştirilmesi ve ortaokul öğrenimi üzerine bir yıllık staj ve iki yıllık bir meslek tahsili verilerek aylıklarının 20 liradan başlanması ve böylece muhtelif sınıf ve meslek gedikli erbaşları arasında eşitlik sağlanması, c) Gedikli erbaş aylıklarının birer derece yükseltilmesi dolayısiyle, sanat enstitülerinden çıkan gedikli erbaşların da üstçavuş olarak değil gedikli çavuş olarak çıkarılması ve eşitlik sağlanması, d) Gedikli erbaşların muadil tahsili Devlet memurları gibi her rütbede asgari bekleme süresinin üç yıl olması, e) Gedikli erbaşların temdit esası kaldırılarak, subaylar, gibi 15 yıl mecburi hizmete tâbi tutulması, f) Gedikli erbaşların yükselmelerinin, sicil ve ehliyet yoliyle bakanlıklarca yapılması, g) Gedikli erbaşların yükselmelerinin subaylar gibi her yılın 30 Ağustos Zafer Bayramı yapılması, h) Gedikli erbaşların aylıklarının ordunun diğer mensupları gibi ay başlarında teşmil edilmesi, 60 lira asli maaşa kadar yükseltilmesi, i) Çekilme veya emekliye çıkarılma suretiyle ordudan, ayrılan gedikli erbaşların yedek gedikli erbaşlığa nakilleri, Gibi önemli esasları ihtiva etmek ve başkaca müteferrik kısımlara da tasarıda yer verilmek suretiyle ilişik kanun tasarısı hazırlanmıştır.
|
* * * * *
Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın bu dilekcesi aslında;
“Gedikli” dediği köle askerlerin 1950 senesindeki perişân hâlini gösderen iyi bir itirâfnâmedir.
Aynı zamânda burada dikkat çeken çok önemli husus da şudur. Bu tasarının gerekçesinde, “gedikli erbaş” dedikleri askerlere;
1910 senesinde Padişah Sultan Mahmud Reşad
Ve dahi
1927 senesinde ise 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesi ile Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün verdiği,
“İhtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkının” iptal edildiğine dâir bir tek kelime dahi yokdur.
1076 sayılı kânunun dördüncü maddesinin iptâl edilmesi tam anlamı ile 5619 sayı ile kânuna aykırıdır.
Netice itibârı ile;
5619 sayılı kânunun 29’uncu maddesi ile iptal edilen “gedikli erbaşların”
“Yedek ihtiyât zâbitliği ve yedek ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını” iptal eden devlet adamları ve subaylar;
Hem Padişah Sultan Mahmud Reşad’ın irâdesine
Hem de Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün bu karârına meclis çatısı altında ihânet etdiler.
Zâbit ile nefer arasında “ortada sandık” bir asker sınıfı olarak teşkil edilen “kara küçük zâbitler”;
Mektebden mezun oldukları 1911 senesinden, harbin sona erdiği 1920 senesine kadar geçen 10 senede
Zâbitimizin yerine ölmesi için neferimiz ile birlikde cephenin en önünde harbe sürüldü.
Fakat
Harb sona erdikden sonra Genelkurmay Başkanlığımızın beyaz subayları;
Kara küçük zâbitleri kullanılmış kağıt mendil gibi bir kenara atdılar.
Ve 1950 senesine vâsıl olduğumuz günlerden bir günde de
“Gediki erbaş” isimini verdikleri kara küçük zabitlerin “yedek subaylığa terfi hakkını” işde böyle gasp etdiler.
* * * * *
1/732 sayılı Gedikli Erbaş Kânûn tasarısının 40’ncı maddesi olarak meclise gelen
Ve fakat
Millî Savunma Komisyonunun 29’uncu madde olarak aynen tâdil etdiği bu madde,
Hiçbir gerekce gösderilmeden meclisde kabul edildi.
Hem de bu celseye katılan 242 vekilin tamâmının reyi ile…
Bu tasarıdaki 29’ncu maddede söz edilen 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesinin ne olduğunu
Bu maddeye kabul reyi veren 242 vekilden acaba kaç dânesi biliyor idi?
Çünkü
Bu kânun tasarısı için yapılan meclis müzâkerelerinde “gedikli erbaş” olarak tesmiye edilen askerlerin
“Yedek ihtiyât zâbit” ve “yedek askerî memur” olma haklarının iptal edildiğine dâir olmak üzere bir tek cümle bile söz edilmemiş!
* * * * *
Bingöl milletvekili hukukcu Feridun Fikri DÜŞÜNSEL’in teklif etdiği
Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın meclise arz etdiği
Ve dahi
BMM’nin 1950 senesinde kabul etdiği 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununun 29’uncu maddesi şöyle diyor idi;
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Sene 1953…
Birinci “demir gırat” hükümeti devr-i icraatının üçüncü senesine vâsıl olmuş idi…
Yarısı okuma yazma dahi bilmeyen “seçmen” vatandaşımız;
Kendilerini idâre etmesi için devleti, aşağıda gördüğünüz şu “devlet adamları”nın ellerine teslim etmiş idi.
TBMM, 10 Temmuz 1953 Cuma günü ictimâ eyledi.
Gündem;
Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşlara “yedek subaylık” hakkı verilmesi idi.
* * * * *
Bu rezil durumu ilk fark eden kişi Muğla vekilimiz Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU idi.
Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşların,
Askerlik mükellefiyetini “yedek subay” olarak yapması için bir kânun teklifi hazırladı.
Ve bu kânun teklifi hakkında 1953 senesi 10 Temmuz’da o mübârek Cuma günü söz aldı.
Kore harbine iştirâk etmiş gâzi ve aynı zamânda emekli bir subay olan Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU;
Konuşması esnâsında “yedek subaylık” konusunda meclisde şu sözlerini târihe şerh düşdü;
1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.
NÂTIK POYRAZOĞLU (Muğla) — (…) Hemen hepiniz yedek subay olduğunuz için, memleketin bütün münevver kitlesi yedek subay olduğu için, bundan sonra da bu münevver kitle yedek subaylık vazifesini alacağı için, bugünkü statü üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Müsaadenizi rica edeceğim. Çünkü millî ve mühim bir dâvadır. Beni dinledikten sonra siz de tahmin ediyorum, kaani olacaksınız ki
Bugünkü yedek subay statüsü kökünden değişmesi icabeden bir statüdür.
Medenî milletlerin, muharip milletlerin, modern ordulara sahip milletlerin ordularında bugün bizde mevcut yedek subay statüsü kalmamıştır.
|
Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU’nun konuşmasından sonra
Aynı konuda başka bir vekil meclisde söz aldı; Ahmet Rıfat ÖZDEŞ.
Kırşehir vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de emekli deniz subayı idi…
Bu vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de
“Yedek subaylık” konusunda şu hakikâtleri târihe şerh düşdü;
1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.
BÜTÇE KOMİSYONU ADINA RİFAT ÖZDEŞ (Kırşehir) — Muhterem arkadaşlar (…);
Bugün Nâtık Poyrazoğlu arkadaşımızın söylediği gibi, asıl ve mühim olan, orduda “yedek subaylık” mefhumunu kaldırıp muvazzaf subaylık, personel subaylık koymak lâzımdır. Bu esas halledilmeye muhtaçtır.
Ben bu mevzuda Millî Savunma Vekiline şükranlarımı arzederim, kendileri bu kanunu Teşrinievvele kadar yetiştireceğini komisyonumuzda vait buyurmuşlardı.
Bugün cari bulunan Yedek Subaylık Kanunu muazzam bir adaletsizliğe meydan vermektedir. (…
|
Biz bugün, 2019 senesinin birinci ayındayız.
Her ikisi de emekli subay olan; Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU Ve dahi Kırşehir vekili Ahmet Rıfat ÖZDEŞ’in, “Yedek subaylık” konusunda söylediklerinin üzerinden tam 66 sene deverân eyledi.
|
“Yedek subaylık mefhumunu kaldırmak” için dönemin Millî Savunma Bakanı Ali Seyfi KURTBEK;
1953 senesinden bugüne kadar “çalışmaya” başlayalı tam 66 sene deverân eyledi.
|
Selefi emekli subay Ali Seyfi KURTBEK’in 1953 senesinde başlatdığı bu “çalışmadan”
Bugünün Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR’ın haberi var mı acap?.. |
1953 Senesinden Beri;
Yedek subaylık mevcut değil.
|
Bu can yakıcı hakikâti de
Meclisde söylendiği günden bugüne kadar geçen 66 sene sonra
İlk defâ işiten de bu makâleyi okuyan sizler oluyorsunuz!
Eski Tüfek Şükrü IRBIK 2019 senesinin Zemheri ayında soruyor!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR, Yedek subaylığı bugün hâlâ niçin lağvetmiyor? |
* * * *
Seneler, 27 Mayıs darbesine üç’ü gösderiyor idi!..
Cumhurbaşkanı Mahmut Celâl BAYAR ve Başbakan Adnan MENDERES’in idâresindeki hükûmet,
Coni’nin kucağına oturmuş,
Zengin daha zengin olur iken
Fakir, kuru soğana muhtaç olmuş idi.
Vatandaş, akşam sofrasına ne koyacağını kara kara düşünür iken
TBMM’de 1957 senesi bütçesi müzâkere ediliyor idi.
Fakat ATATÜRK’den sonra ordumuzda yedek subaylık;
Ve dahi
Hattâ bu konuda vekiller TBMM’de birbirlerine girdiler.
1957 senesine geldiğimizde TBMM’de mide bulandıran bir iddia ortaya atıldı.
1957 senesi bütçesi için hazırlanan 6937 sayılı kânunun müzâkeresi esnâsında söz alan milletvekili Salâhattin TOKER,
Başvekil Adnan MENDERES’in oğlunun askerliğini “yedek subay” olarak yapdığını söyledi.
Üsdelik askerlik(!) süresi içinde Başvekilin oğlu, kıt’aya hiç gitmedi.
Ve bu iddia karşısında şaşkın tavuğa dönen Başvekil Adnan MENDERES, dut yedi bülbül oldu!..
957—6937_1957 Bütçe Kanunu, İ: 46, 25.2.1957, C.1;
SALÂHATTÎN TOKER (Devamla) — Muhterem arkadaşlar, NATO'nun bellibaşlı bir kaidesi de şudur: NATO devletleri askerî birliklerinin sayısını artırmadan evvel, kalitesini artırmalıdırlar. Kuvvetlerimizin kalitesinin yükseltilmesi bahsinde karşılaştığımız en büyük zorluk uzun hizmetli subay ve asstsubay ile teknisiyen darlığıdır. Bunun, sebebi; sivil sektöre nazaran, silâhlı kuvvetlerimizde ücretlerin çok düşük olmasıdır. Arkadaşlar, herkes bilmektedir ki, askerî mekteplere ve harb okullarına taliplerin sayısı maalesef azalmaktadır. Bundan başka, muvazzaf subaylar arasında ordudan ayrılanların sayısı bilhassa teknik sınıflarda çok fazladır. Hükümetin, gerek subaylık meslekine talebi çoğaltmak, gerek ordudan ayrılmaları önlemek için, alması gereken tedbirlerin başında enflâsyonu durdurmak gelmelidir.
|
* * * * *
BAŞVEKİL ADNAN MENDERES (İstanbul) — Yok enflâsyon.
|
* * * * *
SALÂHATTÎN TOKER (Devamla) — Bütün devlet hizmetleri gibi, enflâsyon, muvazzaf ordu mensuplarının da gelirlerini her yıl kemirmektedir. Muvazzaf subaylardan, bilhassa teknik bilgileri icabı, sivil sektörlerde iş bulmak imkânına kolaylıkla sahibolanların, bu durumda, pek sevdikleri mesleklerinden, sırf geçim mülâhazalariyle ayrılmak zorunda bırakılmaları, mesuliyeti tamamen bugünkü hükümete ait olan çok elem verici bir hâdisedir. Garnizon yakınlarında subay aileleri için evler inşasının plânlı bir surette, kısa zamanda tamamlanması ve bu evlerin subay ailelerine tahsis edilmesi zaruridir. Subayların bulundukları birçok garnizonlar, mektepten de mahrumdur. Subayların kız ve erkek çocuklarına yurtlar açmak suretiyle, mektep bulunan yerlerde, okumalarının temin edilmesi, zarureti vardır. Bu ev ve mektep kolaylıklarının, astsubaylara da teşmili lâzımdır.
SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Yedek subaylar arasında, kıta hizmeti bakımından, hiçbir şekilde tefrik yapılmaması lâzımgeldiği kanaatindeyiz. Birtakım kimseleri, tercümanlıkta veya eski resmî vazifelerinde çalıştırarak fiilen askerlik yaptırmadan, vatani vazifelerini ifa etmiş saymak Anayasamızın icaplarına aykırıdır. Bâzı hariciyeci yedek subayların da NATO dairesinde çalışmak üzere Hariciye Vekâletine her nasılsa verildiği halde, aynı Vekâletin Ticaret Dairesinde, eski vazifelerinde istihdam edildiklerini ve hattâ hariçte bâzı dış temas ve konferanslara iştirak ettirildiklerini işitmekteyiz.
|
* * * * *
DEVLET VEKİLİ VE MİLLÎ MÜDAFAA VEKÂLETİ VEKİLİ ŞEMİ ERGİN (Manisa) — Kimdir?
|
* * * * *
SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Başvekilin oğlu.
|
* * * * *
MURAD ALİ ÜLGEN (Afyon Karahisar) — Hah... Şöyle söylesene.
|
* * * * *
SALÂHATTÎN TOKER ( Devamla) — Millî Müdafaa Vekâletinden, askerî hizmette, tefrika yaratıcı ve morali bozucu bu gibi yolsuzluklara sebebolan kimseler hakkında, her kim olurlarsa olsunlar, derhal kanuni takibata girişmesini talebederiz. Muvazzaf astsubaylardan, subaylığa geçemiyenlerin, kaldıkları başgedikli rütbesinde muntazaman terfih edilmelerinde fayda görürüz. Millî Müdafaa Vekâletinden, uzun hizmetli subay, astsubay ve teknisiyenlerin, mukavele ile temini yollarını araştırmasını istiyoruz. Muhterem arkadaşlar; Personel darlığının halli, her şeyden evvel, NATO'nun istediği gibi kalitenin sayıya tercih edilmesiyle mümkündür. Bu da, aslında NATO 'nun da 1954 te talebetmiş olduğu şekilde, birliklerimizin, ezcümle kadro ve kuruluşları bakımından, atom harbinin icaplarına uygun olarak, yeniden teşkilâtlandırılması ile kabil olacaktır.
|
* * * * *
Maşşallah! Allah, kem gözlerden esirgesin…
27 Mayıs subay darbesinin hemen ertesinde
Evinden picaması ile kaldırılıp getirilen Cemal Aga,
Darbeci subaylarımızın teşkil etdiği darbe hükümetinin nerede ise “herşeyi” oldu.
ATATÜRK;
1927 senesinde Askerlik Mükellefiyeti Kânununu yapdı.
Bu kânun ile, her erkek vatandaşa istisnasız olarak askerlik yapmak görevi verdi.
Bu kânunun birinci maddesinde aynı zamânda ATATÜRK, şöyle dedi;
Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir.
Bu cümle ile ATATÜRK, T.C ordusunda iki sınıf asker olduğunu emretdi;
27 Mayıs darbesini yapan Coniperestiş karanlık suratlı subaylarımız,
ATATÜRK’ün bu emrini de ayaklar altına aldı.
Darbeyi yapdıkdan daha bir sene bile geçmeden bir kânun tertip etdiler. 211 sayılı bu kânuna TSK İç Hizmet Kânunu ismini verdiler.
Ve bu kânunun 199’uncu maddesi ile 1111 sayılı Askerlik Mükellefiyeti Kânununun birinci maddesindeki
“Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir” hükmünü iptal etdiler.
* * * * *
Meclisde yapdıkları hile ile de bu darbeci subaylarımız; “Mükellef asker” olan “çavuşları” subayların dâhil olduğu “muvazzaf asker” sınıfına dâhil etdiler. Ve dahi “Mükellef asker” olan “çavuşların” sırtına “muvazzaf asker” olan subayların görevlerini yüklediler.
Fakat “Muvazzaf subay” görevi yapdırdıkları “çavuşlara” hiç utanmadan “mükellef er” maaşı verdiler.
|
Böyle bir kalpazanlığı da dünyâda yapan tek ordu, ne yazık ki sâdece ve hâlâ bizim ordumuzdur.
Dünyânın bilmem kaçıncı ordusuyuz diye çemkirip caka satan beyaz subaylarımıza sesleniyorum;
Ahlâk, akıl, vicdân, iz’an ve şeref sâhibi iseniz şâyet çıkın ortaya!
Ve dahi
Bu sahtekârlığı Eski Tüfek'e izâh edin!..
* * * * *
Yemen yolu çukurdandır
Zenginimiz bedel verir
* * * * *
Kurşun atanın da kurşun yiyenin de bir olduğu 1994 senesine vâsıl olduk, vesselâm!..
Türkiye, ilk defâ olmak üzere dişi bir başbakana teslim edildi. Daha doğrusu, babası Çoban Sülü etdi.
Üsdelik hem Amerikan ve hem de Türk vatandaşı olan bir dişiye…
Başbakanı olduğu devleti kasdederek;
“Dünyânın son sosyalist devletini yıkdık” diyecek kadar küstahlaşan Hallüsinasyoncu Tansu UÇURAN ÇİLLER;
Başbakan koltuğunda manikür, pedikür ve sir ağda yapıyor
Bunları yapar iken de laf olsun torba dolsun diye “her aileye iki anahtar” veriyor(!) idi.
Başbakan Tansu UÇURAN ÇİLLER bunları yapar iken
Tosuncuklarından birisi olan büyük oğlu Mert UÇURAN ÇİLLER de
Deniz Kuvvetlerinde “yedek subay” dümeni ile “askerlik” yapıyor idi!..
Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER, SAS kursuna katıldı.
Fakat derslere bile girmeden kursu birinci olarak tamamladı.
Çünkü;
Bu kursu veren denizci yavşak subaylar; kursu birinci olarak tamamlayan “astsubayın” hakkını yediler.
Ve Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER’i birinci yapdılar.
Mert UÇURAN ÇİLLER iki kere bile denize dalmadan SAS olmuş idi de!..
Peki,
Yedek subay Mert, hakikaten askerlik yapıyor mu idi?..
Bu suâlin cevâbını bulmak için;
1994 senesinin “% 10’cu” vekillerin ihâle kovaladığı TBMM’ye kadar şöyle bir uzanmamız gerekecek.
Rize milletvekiki Ahmet KABİL 06 Ekim Perşembe günü meclise bir soru önergesi verdi.
Bu önergenin iki ve üçüncü sırasındaki sorular oldukca câlib-i dikkat idi.
Mükellef askerlik için Askerlik Şubelerine müracaat eden bu çocukların sınıflandırılmasının
Bilgisayar ile yapılıp yapılmadığını anlamak isdeyenlerin işi zor değil.
Aşağıda gördüğünüz sarmaş dolaş kuzu sarması misâli şu resimlere bakın, yeterli…
* * * * *
İkinci bin yılın birinci senesine vâsıl olduğumuz günlerde
Devletimizin muhterem idâre heyeti aşağıda gördüğünüz şu zevâtdan mürekkep idi…
Şeyh Edebalı; Osmanlı Devletinin kurucu padişahı ve dâmadı Osman Bey’e 700 sene evvel şöyle hasihât etdi;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!
|
Fakat Devletimizin başına 50 sene tebelleş olan Çoban Sülü ise dün şunu itirâf etdi;
İnsanı öldür ki devlet yaşasın!
|
İslamköylü Çoban Sülü;
Föterini alıp 6 defâ gitmiş
Fakat yedinci defâ gelişi muhteşem olmuş idi.
Ve dahi
Bu seferinde devletin en yüksek makâmı olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna köskelmiş idi.
Ülkemiz; devletin, devlet politikası olarak adam öldürdüğü günlere düşegelmiş idi…
Çoban Sülü ve sözde Kıbrıs Fâtihi Karaoğlan ECEVİT kafa kafaya verdiler
Ve
4551 sayılı kânun ile Askerî Cezâ Kânununda ve diğer kânunlarda geçen;
“Başgedikli", "Gedikli" ve "Küçük Zabit" ibarelerini "Astsubay" olarak değiştirdiler.
Fakat
Aynı kânunlarda geçen “gedikli küçük zâbit” ibâresine dokunamadılar!..
Bunu yapmak için meclisde kimin nasıl kıvırtdığını öğrenmek için de Yalancının Mumu’nu tıklayın yeter.
* * * * *
2019 senesinde ilk günlerini idrâk etdiğimiz Zemheri ayının şu günlerde kendi hükümünü sürdüğü gibi;
1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun aşağıda gördüğünüz ikinci maddesi
Ve dahi
Bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” ibâresi bugün de aynı şekilde kendi hükümünü sürüyor...
Hukuken mevcut olsa da Yedek Askerî Memurlar ordumuzda bugün artık fiilen yok!
Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince
Bebek mâsumiyeti ile size bakan şu kânunun içine şeytânî bir hile gizlendiğini şimdi görebildiniz mi?..
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Kasımpaşa’da eğleşen
Ve dahi
Şirket-i Hayriyye vapurlarının birinde müstahdem bir çımacının oğlu değil idi.
Lâkin
Yalan söylemekde
O’nun kadar mâhir idi...
Su içer gibi yalan yere and içiyor
Nefes verir gibi kolayca söz veriyor
Gılını gımıldatmadan yalan söylüyor
Sabah söylediğini akşam inkâr ediyor
Alma şekeri yalar gibi tükürdüğünü yalıyor
Ve dahi
Yellenerek abdest bozar gibi yeminini kolayca bozuyordu...
Küçük köyün böyük agası idi ne de olsa!
Akşam vakdi gelip basdırmış,
On iki saatliğine de olsa zulmet, güneşi köyden kovalamış idi.
Bol acılı, sıcacık darhâne çorbasına iştahla kaşık sallamak için
Yer sofrasının dibine bağdaş kurup oturdukdan kısa bir süre sonra
Nasıl olduğunu anlayamadan
Evinde büyük bir yangın çıkdı vehleten...
Şimşir kaşığı, gürgen sofrası, bakır kabı, kacağı
Yünlü şiltesi, basmadan perdesi, minderi, keçesi, kepeneği
Yatağı, yasdığı, çarşafı, döşeği
Aşlıkda somun ekmeği; tandırda buğdayı, yarması; harârda unu, uğrası
Öküz gönünden çarığı, ahırın ardıçdan gapısı, kerpiçden hanayın çamdan pardısı
Tahtalıkda galbırı, ak çuvalda bulguru
Daha dün iyice yıkayıp güneşde kurutduğu mis gibi kokan
Allı morlu ketenden filfilli göyneği
Hattâ
Haççanımın güllü basmadan paçalı yedek iç donu bile...
Her şeyi cayır cayır yanıyordu!
Zifiri karanlığı bir solukda içip bitiren yangının göklere yükselen minâre boyu alazı,
Geceyi, gündüz vakdine döndürdü hemencecik...
Yangını söndürmek için üzerine bir bakraç su dahi dökemeden
Telâş ve can havli ile haneyden dışarı zor atdı kendini.
Yaşadığını farkedip de aklı başına gelir gelmez
Şuursuzca bağırmaya başladı; Yangın vaaar! Yetişin gomşular! Evim yanıyooor!...
Bu cırtlak sesin kime ait olduğunu gâyet iyi bilen gomşuları
Avaz avaz bağıran adamın yardım feryâdına kulak asmadı...
Bu bağırışı, ilk değildi. Son olmayacağını da bütün köylü biliyor idi.
Çünkü şunun şurasında daha dün değil, evvelsi gün
Gene aynı vakitde varıp köy meydânına
Gıçını yırtarcasına bağırmışdı; Yangın vaaar! Yetişin gomşular! Evim yanıyooor!...
Fakat o bildik cırlak sesin sahibinin bağırmaya devâm etdiğini duyan köylüler
O akşam tuhaf bir şeylerin olduğunu farkedip
Hemen koşarak feryâdın geldiği yere vardılar.
Bir de gördüler ki
Yalancının evi
Mum gibi yanıyordu!..
Olup biteni anlamaya çabalayan gomşular
Yek diğeriyle homurdanırcasına söyleşirken
Köy meydânındaki minârenin şerefesinden sıtma görmemiş dâvûdî bir ses duyuldu!
Günün son vakit namazı için cemaati câmiye dâvet eden müezzin
“Hayye ale’s Salâh” diyordu...
Çekirdekli çöplü guru gara üzüm garışık bir avuç gırık leplebiyi
Göyneğimin eteğini önce yufka hamuru gibi sündürüp
Akabinde içine boca edip yanağımı okşadıkdan sonra
Şöyle dedi, dedi bir gün anamın anası cennet mekân bıdıgızı ebem; Oğul; Dert, girer de çıkması nice olur!..
Fakat
Sonsuz bir yaşama sevinci
Ve dahi
Ondan daha fazla hak arama azmi ile dolup taşan aziz atalarım,
Bana aynı zamânda şu öğüdü de verdi; Oğul, yiğide yeis yaraşmaz! Dermânı aramakdan geri durma!..
Siz de bilirsiniz ki
Daşı, guyuya atmak bir kişinin işi
O daşı, o guyudan çıkartmak ise
On, yüz, belki de
Bin kişinin işi...
Vazifesini doğru yapan nâmuslu kişilere Allah selâmet, sıhhat, âfiyetler versin diyelim de
Peki
Yalan, dolan üzerine binâ inşâ edip dümen çeviren sahtekârlara ne diyelim?..
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun idârî ve askerî cezâ kânununa
Gedikli Erbaş tâbirini ahlâksızca ilişdiren
Soytarı kılıklı zâbitleri
Gedikli Erbaş Sahtekârlığı’nda fâş eyledik!..
Ve dahi
Askerî cezâ mevzuâtımıza kânunsuz olarak ekledikleri işbu tâbirin
Bugün dahi hâlâ yaşamaya nasıl devâm etdiğini
Aynı makâlemizin ikinci bölümünde ihbâr etdik.
Peki
Ve dahi
Gedikli Erbaş tâbirinin
Askerî Cezâ Kânunumuzdaki bu kaçak mevcudiyeti ne olacak?
Çitfcinin damarlarında dolaşan mazotun fiyatı
Bir baba hindi gibi
Üç indi fakat hemen ferdâsında 23 bindi.
Okgası beşi aşan pate,
Emekli bifteği oldu da. Bu dert, emeklinin derdi... Duyan yok!
Dolar, fırladı gitdi şu günlerde; üçe dayandı...
Bırakalım bunları da ayakkabı kutuları, para kasaları ve döviz dolu villaları olan soyu bozuklar düşünsün!
65 sene evvel miâdı dolan bu Gedikli Erbaş mefhumu
Kıyâmet gününe kadar orada öyle payidâr mı olacak?
Gedikli Erbaş unvânını cezâ kânununa kaçak olarak sokuşduran
Kalıba vursan bir adam dahi etmeyecek
Zâbitinden vekiline kadar onca zevât çokdan imamın kayığına binip terk-i diyâr eyledi de
O sahtekâr kaşalotların goltuğuna bugün gıçını goyanlar
Bu sahtekârlığı ortadan kaldırmak için ne yapıyorlar acap?..
Havva anamız
Ağacın dalından gopartdığı almayı
Ȃdem babamıza verdi...
Bu câzip hediyeyi reddetmeyen Ȃdem babamız
O almayı, yedi...
Ve böylece
İnsanlık târihinde ilk defâ olmak üzere
Kadının fendi
Erkeği yendi...
O yasak almayı mideye berâber indiren Ȃdem ile Havva
Bir süre sonra def-i hâcet yapmaya mecbur kaldı.
Öyle ya!
Bir şey girdi ise içeri
Bir şey çıkacak idi dışarı...
Fakat def-i hâcet yapmak günâh idi
Cezâsı da cennetden kovulmak!..
Cennetde, kazurâta yer yok idi. Çünkü haram, kerih idi, kazurât idi...
Yasak almanın artığını koyacak yer bulamayan Ȃdem ile Havva
Kerih kokulu, o bildik bir apaz kazurâtı
Ut yerlerine sıvayıp saklamaya çalışdılar.
Yasak ağacın yasak almasını kopartan Havva anamız
Ve dahi
Yasak almayı yiyen Ȃdem babamız
İşledikleri günâhın ceremesi olarak da
Cennetden kovuldu...
Denir ki
Bugün tıraş etmekle mükellef olduğumuz o mâlûm ut yerlerimiz
Ȃdem ile Havva’nın
O yasak almanın kazurâtını sıvadığı yerlerdir!..
Yalancının evi yanmış da kimse inanmamış!
Ya da
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar imiş!
Ne bahasına olursa olsun
Er ya da geç
Hakikât, zuhur eyler; yalan, zâil olur!
Çünkü
Yalanın kendini teşhir etmek gibi bir tıynedi vardır.
Havva anamızın cennetdeki yasak ağacdan kopartdığı alma misâli
Askerî Cezâ Kânununa 1938 senesinde kaçak olarak dehledikleri Gedikli Erbaş unvânını
Gomutanlarımız
Ve dahi
Soytarı kılıklı hâkim subaylarımız
Nereye saklayacaklarını
Nereye sıçacaklarını
Nerelerine sıvayacaklarını
Bilemediler bir türlü...
Yalancının mumu
Can dostlar, yiğitler;
Bugün öğrendik ki
Yatsıya kadar yanar imiş!
1938 senesinde sahtekâr bir zâbitin yakdığı yalan mumuna
Mart, kapıdan tam 77 kere bakdırdıkdan sonra
2015 senesinde işbu makâlemiz ile püff! deyip
Evvel Allah
İtfâ etdik.
İmdi gelelim meseleye...
Kelâmullah değil elbet,
Kânun bu, değişir, gelişir...
Aşağıda gördüğünüz Kânun ile 1932 senesinde
Askerî Cezâ Kânununa yeni bir unvân eklediler; Gedikli Küçük Zâbit...
1938 senesinde kabul etdikleri aşağıda gördüğünüz başka bir kânun ile
Yukarıda gördüğünüz Gedikli Küçük Zâbit unvânını
Kânunsuz olarak Gedik Erbaş yapdılar...
Gedikli Erbaş tâbirinin 1935 senesinde başka bir kânuna sokuşdurma tezgahı var ki
Tam bir kepâzelik!..
Sahtekârlığın zirve yapdığı bu kânunun meclis görüşmelerini anlatabilmek için
Şöyle battal boy başka bir makâle yazmak icâb edecek.
Fakat bugün işbu makâlemizin göbeğinde
Bir sahtekârlık darbesiyle cezâ kânununa dehlenen Gedikli Erbaş unvânının
Hâl-i pür melâlini
Al gözüm, seyreyle diyeceğiz...
9 Hükûmet geldi, geçdi, gitdi...
Çok iktidârlar kurdu
Çok kânunlar ilgâ etdi
Çok kânunlar tâdil etdi
Çok kânunlar kabul etdi
Hepsi, enkâz devraldık dedi!
Fakat bunların hiçbirisi
Gedikli Erbaş unvânını silmeye muktedir olamadı...
İktidâr hırsıyla yanıp tutuşan
Ve dahi
Başbakanlık goltuğuna gıçlarını goymak için rakiplerinin canını dahi almakdan çekinmeyen
5 Başbakan iktidâr oldu...
Şu fakir milleti kefil gösderip
IMF denen tefeci çıfıtlardan millet adına uçaklar dolusu borç yeşil paralar çekdi.
Memleketi babalarının çitliği gibi idâre etdi
Hemen hepsi yek diğerinin defterini dürmeye tevessül etdi...
Fakat
Hiçbirisinin iktidârı
Gedikli Erbaş unvânının defterini dürmeye muktedir olamadı...
8 Millî Savunma Bakanı
Tam 9 sene
Köşe kapmaca oynadı, pırıltılı avizeler ile tenvir edilen meclisin ışıltılı geçeneklerinde...
Fakat
Hiçbirisi
Gedikli Erbaş unvânını kânundan silmeyi beceremedi...
Asker cenâhını ise
3B ile târif edebiliriz;
Birinci B : Bakan Başkanlar
Kılıç, tank, top, tüfek, barut, mermi
Silgi, paspas ve sâire...
Ellerinde her türlü imkân ve kudret var idi...
Bu süre içinde
1 kere subay muhtırası verdiler
2 kere subay darbesi yapdılar
3 dâne Hükûmet devirdiler...
Fakat
Aşağıda tavsırlarını gördüğünüz kerâmeti kendinden menkul 15 Genelkurmay Başkanımız
Askerî Cezâ Kânunundan
Gedikli Erbaş tâbirini silmek için
Elleri böğründe tam 41 sene öylece beklediler...
İkinci B: Başaramayan Başkanlar
Biri merhum, ikisi zihayât olan 3 Genelkurmay Başkanı
Tayin, terfi, tefrik, taltıf, tebrik, takdim edildi...
Çok teftiş yapdılar
Çok selâm aldılar
Çok emir verdiler!
Yediyüzbin askerlik koca bir orduya gomutanlık etdiler
Ucu gırmızı mumlu saman sarısı zarfların içinde
Hükûmetlere elvân çeşit muhtıralar verip
Bu konuda tam 10 sene hummalı mesailer yapdılar...
Fakat
Gedikli Erbaş unvânını
Askerî Cezâ Kânunundan tard etmeye
Bu gudretli gomutanlarımızın
Hiçbirisinin yıldızı yetmedi...
Hepsi
Gedikli Erbaş tâbirinin
Askerî Cezâ Kânunundan silindiğini zannediyor
Lâkin
Durum öyle değil!
Gedikli Erbaş tâbiri
1951 senesinden buyana iskele babası gibi yerinde öylece duruyor.
Tavsırlarını gördüğünüz şu 5 başkanımız ise
Bu hakikâti
2000 senesinden beri
Ne yazık ki
Bilmiyorlar...
1944 senesinde kılıç veremedikleri
Bugün artık hepsi ölmüş subaylara kılıç vermek için
Gudretli gomutanlarımız
Üçer beşer sene ara ile
Tam 3 ayrı kânun emir buyurdular.
T.C. RESMî GAZETE Kanun Numarası : 5143 Kabul Tarihi : 21/4/2004 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 28/4/2004 Sayı :25446 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 43
Geçici Madde 5- (Ek: 5/2/2009-5837/36 md.) (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış ve 4608 sayılı Kanundan istifade etmiş subaylardan, çeşitli nedenlerle kılıç istihkakından yararlanmamış olanlara, kendilerinin veya yasal mirasçılarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde müracaat etmeleri halinde kılıç istihkakları verilir.(1) |
T.C.
RESMî GAZETE
ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİKYAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 5837 Kabul Tarihi: 5/2/2009 “GEÇİCİ MADDE 5 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış ve 4608 sayılı Kanundan istifade etmiş subaylardan, çeşitli nedenlerle kılıç istihkakından yararlanmamış olanlara, kendilerinin veya yasal mirasçılarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri halinde kılıç istihkakları verilir.” |
T.C.
RESMî GAZETE
ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No. 6318 Kabul Tarihi: 22/5/2012 MADDE 79- 21/4/2004 tarihli ve 5143 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanunun geçici 5 inci maddesinde yer alan “bir yıl” ibaresi “üç yıl” şeklinde değiştirilmiştir. |
Fakat
Gedikli Erbaş unvânını
Cezâ kânunundan iptâl etmeye
Kurmayından, mühendisinden, hâkimine kadar
65 seneden beri
Hiçbir subayın yüreği yetmedi...
Meclisde, muhterem vekillerimiz
Garargâhlarda, goca goca gomutanlarımız
65 seneden beri tepişip paslaşıp duruyor da
Her zamân olduğu üzere
Yırtılan, gene Deli Bekir’in yakası oluyor!..
Dervişin fikri ne ise
Zikri de odur!..
Derviş olmasa da kendisi
Bu düstur ile mürekkebe, kağıda, kaleme deh! diyen Eski Tüfek
Farzın sünneti basdırdığını umursamadan
Doldurdu sözcükleri tüfeğinin namlusuna
Ve dahi
Basdı tetiğe tek, tek!
Birinci Hamle
Hakkını teslim edelim!..
Ordumuzun içinde
Vicdânı, hamuru, zürriyeti ve kalbi temiz çok sayıda subay kardeşimiz var.
Fakat
Hak tecelli ettirmeye gelince
Helâl süt emmiş bu subaylarımıza söz düşmüyor...
Gedikli Erbaş unvânının askerî cezâ kânunundan iptâl edilmesi için
Bakınız tââ 1992 senesinde harekete geçmişler.
Zamânın Başbakanı
Çoban Sülü...
Târih, 1992.
İkinci Hamle
Ağzından çıkan iki kelime arasında geçen süre içinde
Benim
Ankara’dan yürüyerek Mevlâna Hazretlerinin huzuruna iki kere varıp geldiğim
Üst dudağı memleketi Rize’de seçim konuşması yaparken
Alt dudağı Antalya’nın beş yıldızlı sâhillerinde tâtil yapan
Kemçik Mesut YILMAZ ’dan gelmiş!
Tarih, 1996.
Kelime fukarası ve konuşma özürlü Mesut YILMAZ’dan Başbakanlığı teslim alıp da
Ayşe’yi tâtile gönderdikden sonra Halkcı ECEVİT
Almış eline, yedi delikli kavalı
Ve başlamış üflemeye...
Tarih, 1999.
İktidârının son günlerinde yürürken
Atdığı iki adım arasında geçen zamân içinde
Milleti 2 sene ihtiyarlatan Halkçı Bülent
İliklerinden sökülüp gelen suflî ve derûnî bir aşkla
Yedi delikli kavalına vecd ile üflerken
Sürü Çobanı Sülü’nün meclise verdiği kânun teklifinde farketdiğim bir husus
Vicdânımın dam direğinı sızlatdı en derinden...
Aşağıdaki metinde çok çarpıcı bir itirâf var!..
Astsubay unvânı, 1951 senesinde askerî mevzuatımıza girdi.
Aynı târihde Gedikli Erbaş tâbirini iptâl etmeleri gerekiyor idi. Fakat iptâl etmediler.
Ve Astsubaylara 2000 senesine kadar geçen tam 50 sene boyunca
Gedikli Erbaş olarak cezâ vermeye devâm etdiler.
Askerî Cezâ Kânununa göre o vakitlerde Gedikli Erbaşlara, rütbenin geri alınması cezâsı veriliyor idi.
Fakat Astsubaylar için bu cezâ kaldırılmış idi.
Askerî Cezâ Kânununa yapılacak değişiklik için hazırladığı 4551 sayılı kânun tasarısında
Aşağıdaki itirâfında Çoban Sülü diyor ki;
Askerî Cezâ Kânunundaki mevcut hükümlere göre Astsubay denen asker kişilere
Gedikli Erbaş muamelesi yapıyor
Ve dahi
Astsubayların rütbesini kânunsuz olarak söküyoruz.
Bu, telâfisi mümkün olmayan çok büyük haksızlıkdır.
Bu haksızlığı gidermek için Gedikli Erbaş unvânını bir an evvel Astsubay olarak değişdirmemiz gerekiyor.
İmdi, Yukarıda nazâr eylediğiniz “Madde Gerekcelerini” okuyan bir çift gözün iyesi olarak Burada ben Şu suâli sormaya mecburum. Gedikli Erbaş tâbiri, cezâ kânunundan hâlâ iptal edilmedi, bu bir yana. Peki Gedikli Erbaş tâbirinin iptâl edilmesi gereken 1951 senesinden Bu kânunun meclisde görüşüldüğü 2000 senesine kadar geçen tam 50 sene içinde Askerî Mahkemelerin Gedikli Erbaş muamelesi yapıp Rütbenin geri alınması cezâsı verdiği Asubay var mıdır? Bu suâlimin ilk muhatapları Tabiidir ki TEMAD ve TAS-SEN’dir... |
1999 târihli aşağıdaki komisyon raporunun alt kısmında gördüğünüz üzere
Millî Savunma Bakanı Sabahattin Bey
Askerî Cezâ Kânununun sâdece bir maddesinde 1956 senesinde bir değişiklik yapıldığını söylemiş!
Mâdem öyle de
Kaşalot bir zâbitin yapdığı âdi bir sahtekârlık ile
1938 senesinde yapılan şu değişikliğe ne diyeceksiniz, Sayın Bakanım?
Bakınız,
Bakan Beyin konuşduğu 1999 senesine kadar
Askerî Cezâ Kânununda
Bakan Beyin dediği gibi sâdece bir değil
Fakat
Tam 32 değişiklik yapılmış...
1956 senesinde iki değişiklik yapılmış. Birisini Sayın Bakanımız söylemiş.
Geriye kalıyor 31 değişiklik.
Demek ki bu 31 değişiklikden Sabahattin Beyin haberi yok.
İşkembe-i kübrâdan öyle bir sallamış ki sayın Bakanımız. Değil dünyâ, kâinat sallayacak cinsinden...
Bırakın herhangi bir adamı
Devlet adamı yalan söyler mi Allah aşkına?
Bugüne kadar neşretdiğimiz makâlelerimizde defâlarca belgesiyle isbât etdik!
Evet, kadim dostlarım!
Devlet adamları pekâlâ yalan söylüyorlar. Bunu böyle bilelim.
Hattâ
Hele bir de siyâsetin harâm ve agulu mamasını midesine akıtmış ise şâyet
Çok büyük yalanlar söylüyorlar.
Hem de kuyruklusundan...
İşde belgesi
Zamânın Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Meclise arzetdiği raporda
Bakınız, ne diyor!
Askerî Cezâ Kânuna göre 1930 senesinde, askeriyemizde Gedikli Erbaş sınıfı var imiş.
Anlaşılan o ki
Sabahattin Bey, meclisdeki konuşmasında bahsetdiği Askerî Cezâ Kânununu
Zahmet edip de okumamış bile... Ne kadar dehşetli bir vaziyet, değil mi?
Sabahattin Beyin okumaya tenezzül etmediği o kânunu
Eski Tüfek
Sizler için tetebbu etdi tek tek...
O kânunda yazılı olan Asubay unvânlarının hepsi işde tam da şöyle;
İşde, buyurun!
1930 târihli Askerî Cezâ Kânununda
Gedikli Erbaş tâbiri var mı?
Siz, kendi gözleriniz ile görünüz...
Sayın Hükûmetin,
Millî Savunma Bakanlığının
Ve dahi
Adâlet Bakanlığının hukukcuları bir araya gelip teşrik-i mesai yapdılar.
Lâkin
Bu anlı şanlı hukukcularımız
1930 târihli Askerî Cezâ Kânununda mevcut olan
Gedikli Erbaş tâbirini iptâl etmeyi beceremediler.
Yazıklar olsun hepinize...
Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Ve dahi
Bilmeyen galemli gara câhiller, öğrensin!
İşde
Askerî Cezâ Kânununa
Gedikli Erbaş unvânı
Aşağıda gördüğünüz şu kânun vasıtasıyla
1938 senesinde
Kaçak olarak sokuşduruldu.
Yukarıda kırmızı okun ucunda gördüğünüz “gedikli erbaş” unvânı
Bu kânunun sâdece 154 üncü maddesinde ve dahi sâdece bir dâne var. Başka yok!
Gedikli Erbaş tâbirini
Biliniz bakalım
Bu kânuna kaçak olarak sokuşduran şerefsiz kim?..
Bakınız, benli lakaplı bu kaşalot zâbit hakkında
Majestelerinin çaşıt büyükelcisi neler demiş...
Gedikli Erbaş denen asker kişiler Asubay oldukdan tam 50 sene sonra
Vekillerimiz meclisde ictimâ eyleyip
Gedikli Erbaş unvânını Askerî Cezâ Kânunundan silelim dediler.
Hükûmet
Millî Savunma Komisyonu
Ve dahi
Adâlet Komisyonunun muhterem üyeleri
Kafa kafaya verip teşrik-i mesâi yapdılar.
İşde
Aşağıda hazırladıkları kânun tasarısını görüyorsunuz.
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar’da târihe kazımışdık!
Asubaylara ne zamân bir hak vermişler ise
O zamân Asubaylardan başka bir hakkı geri almışlar...
Ya da
İşlerini son derece gönülsüz yapmışlar.
Ne dedi, ebemdedem?
Gönülsüz iş tutanın ya dişi ağrır ya da başı...
İşde, aşağıdaki kânun tasarısının meclisde görüşülmesi esnâsında da
Ayak sürüyerek iş yapmış!
Ve dahi
Gedikli Erbaş tâbirini bu kânuna eklemeyi unutmuşlar!
İltifât buyurursanız şâyet
Nacizâne şahsî kanaatimi arz edeyim.
Unutmadılar; bilerek ve kasden eklemediler!
Ağızlarını domaltarak
Asubayları
Gedikli Erbaş sınıfından kurtardıklarını söyleyen muhterem vekillerimiz ve subaylarımız
Her niyeyse
Yukarıdaki pencerede gördüğünüz ve iptâl etmek istedikleri ibârelerin yanına
Gedikli Erbaş tâbirini eklemeyi akıl edememişler...
Haydi,
İşi, iyi tarafından tutalım
Ve dahi diyelim ki
Zuhûlen böyle bir hâtâ yapdınız. İyi niyetinizde samimi iseniz şâyet
Geliniz, bugün iptâl ediniz şu Gedikli Erbaş tâbirini...
Yırtılsa da yakamız; yiğide, yeis yakışmaz!
Bu ebem sözünün hikmetine râm olan Eski Tüfek
Siz kadim dostları ve büyüklerinden aldığı ilhâm ile
Ot, kökü üstünde biter diyerek çekdi besmeleyi...
Bu maksada mâtuf olmak üzere
Bir istidâ yolladı, ilgili makâma.
Ve dahi şöyle dedi kendileyin;
KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında. İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 târih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (b) 19 Nisan 2004 târih ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik. (c) 28.06.1938 târih ve 3514 sayılı Askerî Cezâ Kanun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (md. 154) (ç) 22.05.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânun’u. İlgi (c) kânun ile 1938 senesinde ilgi (ç)’de mezkur kânuna dâhil edilen Gedikli Erbaş tâbiri askerî cezâ mevzuatımızdan; a. Hangi tarihde ve b. Hangi kânun ile ilgâ edilmişdir? Saygılarımla arz ederim. 17 Ocak 2015. |
Mübârek bir günde cevâp gönderdi, Necdet Bey.
Ve şöyle dedi bana;
60447 nolu başvurunuz hakkında.Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 4:43 PM To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK , Başvuru Numaranız :60447 Sayın Şükrü IRBIK, 1. 60447 sayılı BİMER müracaatınız incelenmiştir. 2.Başvurunuz, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun “Yayımlanmış veya Kamuya Açıklanmış Bilgi ve Belgeler” başlıklı 8’nci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Bilgilerinize sunar, esenlikler dilerim. GNKUR.PER.BŞK.LIĞI |
Dedik ya, yukarıda!
Meğerse devlet adamları ve subaylar da yalan söylüyor imiş.
Necdet Bey de bu kuralı bozmadı...
Çünkü
Gedikli Erbaş tâbirinin iptâl edildiğini
Ve dahi
Kamuoyuna açıklamadı.
Çünkü
Gedikli Erbaş tâbiri
Askerî Cezâ Kânunundan
Hiçbir zâman iptâl edilmedi...
Atalarım,
Oğul, hakkını aramakdan geri durma dediydi nasılsa
Bu düsdur ile yoluna devâm eden Eski Tüfek
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanından sonra
Başbakanın kapısını çaldı, Gücük ayının ikisinde...
T.C. BAŞBAKANLIK BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU’NA Bakanlıklar/Ankara 02 Şubat 2015 KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında. İLGİ: (a) 28.06.1938 târih ve 3514 sayılı Askerî Cezâ Kânun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (b) 22.05.1930 târihli ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânun’u. (c) 17 Ocak 2015 târihli ve 60447 sayılı BİMER dilekcem. (Şükrü IRBIK) (ç) Genelkurmay Personel Başkanlığının (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.) 30 Ocak 2015 Cuma, 5:43:59 târih ve saatli cevâbı. (d) 09 Ekim 2003 târihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. 1. İlgi (a) kânun madde 154 ile ilgi (b)’de mezkûr kânuna 1938 senesinde dâhil edilen “Gedikli Erbaş” tâbirinin askerî cezâ mevzuatımızdan; a. Hangi târihde ve b. Hangi kânun ile ilgâ edildiğini Sual eyleyen İlgi (c) dilekcemi 17 Ocak 2015 târihinde ilgili makâma gönderdim. 2. Genelkurmay Personel Başkanlığımız 31 Ocak 2015 tarihinde gönderdiği İlgi (ç) cevâbı ile talep etdiğim bilgiyi İlgi (d) kânunun madde 8, birinci fıkrasına istinâden reddetdi. 3. İlgi (d) kânunun 8 inci maddesinin; Birinci fıkrası, a. “Kurum ve kuruluşlarca yayımlanmış veya yayın, broşür, ilân ve benzeri yollarla kamuya açıklanmış bilgi veya belgeler, bilgi edinme başvurularına konu olamayacağı” İkinci fıkrası, b. “Ancak, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi veya belgelerin ne şekilde, ne zaman ve nerede yayımlandığının veya açıklandığının başvurana bildirileceği” âhkâmını âmirdir. 4. Bu cümleden olmak üzere; kamuoyuna açıklanmış dahi olsa bile İlgi (c) dilekcem ile talep etdiğim bilgi veya belgelerin;
5. Ancak ne var ki İlgi (d) kânunun 8 inci maddesi, ikinci fıkrasının işbu açık ve emredici hükümüne rağmen cevâp vermeyen Genelkurmay Başkanlığımız görevini savsaklamışdır. Bu hususu kurulumuzun değerli üyelerinin takdirine arz ediyorum. 6. Neticeten, Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun mevzu bahis talebimi İlgi (d) kânun kapsamında karara bağlamasını ve sonucunu tarafıma bildirmesini, Saygılarımla arz ederim. 02 Şubat 2015 Şükrü IRBIK E K L E R :
|
Dokdorundan, profesörüne kadar
Tam 9 hukukcu ictimâ eyledi Başbakanlıkda.
Dilekcemi eni konu tetkik eden kurulumuzun muhterem üyeleri;
Bir vatandaş olarak benim farketdiğim tuhaflığı farkedemedi.
Ve dahi
İddiamı “tavsiye ve mütalaa” olarak telâkki edip talebimi reddetdi.
Sağolsunlar, verdiği bu karar ile sayın kurulumuz
Bize, Yüce Meclise giden EGO için bir bilet verdiler.
Ortada bir kânunsuzluk olduğunu keşfetmişdim bir kere
Buraya kadar çaldığım bütün kapıları yüzüme kapatdılar
Olsun, durmak yok, soymaya ....
Af buyurun, yola devâm...
Ağlak Bülent gibi ağlayak da gözden mi olak?
Bu sahtekârlığı benim gibi keşfedecek Allah’ın başka bir kulu elbet vardır deyip
Vurdum şu emekli ayaklarımı, Dikmen Caddesinin deve yoran yokuşuna
Ve dahi
Şu dilekceyi verdim, milletin vekillerine.
Gönderdiğim dilekcemi bu kez de
TBMM Dillekce Komisyonunun vekil olan 4 üyesi tetkik eyledi.
Başbakanlıkda hepsi de hukukcu olan 9 sayın üyeden
Hiçbirisinin göremediği bit yeniğini
TBMM’nin sâdece birisi hukukcu olan 4 üyesi hemen farketdi.
Sırasıyla; eczâcı, hukukcu, edebiyat öğretmeni ve işletmeci olan bu cingöz vekillerimiz
Dilekcemde bahsetdiğim konuyu incelemeye değer buldular.
Çünkü
Gedikli Erbaş meselesinde bir orostopolluk olduğunu hemen anladılar.
Akabinde gereğini düşünüp
Ve dahi
Konu ile ilgili çalışmalarda değerlendirilmesi amacıyla
Millî Savunma Bakanlığımıza gönderdiler.
Deli değil Fakat Tescilli sahtekâr olan Kâzım isimli bir zâbitin Askerî Cezâ kuyusuna kaçak olarak atdığı Gedikli Erbaş daşını
Ve dahi
Tam 65 seneden beri o gânunun Gayyâ guyusundan çıkartmaya yetmedi... |
4551 sayılı kânununun
1999 senesinde meclisdeki müzâkeresi esnâsında konuşan muhterem vekillerimiz dediler ki;
YOK olasıca YÖK’ün yapdığı imtihânlarda olduğu gibi Dört yanlış, bir doğruyu götürseydi şâyet Vekillerin yukarıdaki ilk dört cümlede söylediği dört yalan da Beşinci cümledeki tek doğruyu götürecek Ve dahi Bu kânunu kabul eden vekiller, sıfır puan alacaklar idi. Sıfır artı sıfır, elde var sıfır!.. İkibin senesinde Meclisde ictima eyleyen muhterem vekillerimiz Bir günlük mesaileri boyunca hiç durmadan Osdurup osdurup ipe dizmişler... |
Caymak yok, peşine düşdüm bir kere
Ateş böceği değilim amma
O yalancılar kaçdıkca
Ben, kovalayacağım!
Hem de
Sıçdıkları yere gadar...
Yeni bir istidâ daha gönderip Millî Savunma Bakanımız İsmet Beye
Suâl eyledim, Gedikli Erbaş tâbirinin akibetini...
KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında.
İLGİ: (a) 3514 sayı ve 28.06.1938 târihli Askerî Cezâ Kanun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (Md. 154) (b) 1632 sayı ve 22.05.1930 târihli Askerî Cezâ Kânun’u. (c) 5802 sayı ve 02.07.1951 târihli Astsubay Kânunu. (ç) 5619 sayı ve 23.03.1950 târihli Gedikli Erbaş Kânunu. (d) 4551 sayı ve 22.03.2000 târihli Askerî Cezâ Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kânun. (e) TBMM Dilekce Komisyon Başkanlığının 13.03.2015 târih ve 18434 sayılı karârı. (f) 09 Ekim 2003 târih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (g) 19 Nisan 2004 târih ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik. 1. İlgi (a) kânun ile yapılan değişiklik neticesinde Gedikli Erbaş tâbiri, İlgi (b) kânuna 1938 senesinde dâhil edildi. 2. İlgi (c) kânunun meriyyete girmesiyle birlikde İlgi (ç) kânun ve dahi bu kânunda mezkûr Gedikli Erbaş tâbiri 1951 senesinde ilgâ edildi. 3. İlgi (d) kânun ile 2000 senesinde yapılan değişiklik neticesinde İlgi (b) kânunda mezkûr “Gedikli Erbaş” tâbirinin “Astsubay” olarak değişdirilmesi gerekiyordu. Fakat söze konu işbu değişiklik yapılmadı. 4. Neticeten, İlgi (a) kânun ile İlgi (b) kânuna dâhil edilen Gedikli Erbaş tâbiri, 1938 senesinden beri askerî cezâ mevzuatımızda şu târih itibariyle hâlâ meriyyettedir. 5. Konu hakkında gönderdiğim dilekceme TBMM Dilekce Komisyon Başkanlığı; İlgi (e)’de mezkûr cevâbını, konu ile ilgili çalışmalarda değerlendirmek üzere Millî Savunma Bakanlığımıza havâle etdiğini 18.03.2015 târihinde tarafıma bildirdi. 6. Sayın Millî Savunma Bakanımıza benim suâllerim şöyledir; a. İlgi (e)’de mezkûr evrağı Millî Savunma Bakanlığımız teslim almış mıdır? b. Söze konu İlgi (e) evrak konusunda Millî Savunma Bakanlığımız ne yapmayı tasarlamakdadır? c. Suâllerimin İlgi (f,g) mevzuat kapsamında cevâplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.04.2015. |
Gedikli Erbaş tâbirinin hukûkî durumuna son noktayı koyup
Hakîkâte vâsıl olmak gâyesiyle 17 Ocak 2015 târihinde başladığım yolculuğum
Necdet ve İsmet Beylerin yolumuza döşeği apaz apaz çoban çökerten dikenlerine rağmen
Mayıs ayının ilk haftasını kucakladığımız şu günlerde
Aynı şevk, azim ve heyecân ile devâm ediyor...
Sorduğum suâle cevâp vermek yerine Necdet Bey, yalan söylemeyi tercih etdi.
Sağolsun, Millî Savunma Bakanımız İsmet Bey ise
Hemen yukarıda gördüğünüz 8 Nisan 2015 târihli dilekceme miâdında cevâp vermedi.
Olsun!..
Çomak sokup hepsini birden tıkadım.
Artık kaçıp saklanacak başka delikleri kalmadı.
Zere
Ayı, ne kadar âl biliyorsa,
Avcı da evvel Allah,
O ayıdan bir fazla yol biliyor...
Bu dilekceme cevâp almak için Başbakanlığın kapısına dayanacağım günler yakındır.
Neticeyi hep berâber târihe nakşedeceğiz elbet.
Sitemizin idârecisi bâdem bıyıklı bahriyeli Semih KOÇ
Makâlelerimizi her gün olmasa da
Gün aşırı düzenlemeye alışdı nasıl olsa!..
Kaynak: Makâlede mündericdir.