Asubay Tefrikası-15

Kasım 20, 2023

Asubay Tefrikası-15

Türk Hukuk Târihinde Bir İlk!

 

Türk Hukuk Târihinde Bir İlk!

 

Bunda hiç şüphe yok!

Hattâ, dünyâ hukuk târihinde bile ilk olabilir…

Fakat; kara bir hukuk lekesi olarak ilk!..

İdâre etdikleri Orduyu babalarının çiftliği zanneden subayların,

O Ordunun mensubu bir asubaya yapdığı bu zulüm, dünyâ hukuk târihinde görülmüş değil!

 

Muhbir Genelkurmay Başkanlığının yapdığı suç ihbârı ile;

  • 16 Ekim 2020 Cuma günü başladı…

Mahkemenin 1.124 gün sonra verdiği karâr ile;

  • 13 Kasım 2023 Pazartesi günü bitdi…  

 

  *  *  *  

 

Muhbirlik Yapmak İçin Sıraya Girdiler!

 

Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı…

Dokuz ay içinde, hakkımda peş peşe tam 4 kere suç ihbâr etdiler!

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Bu 4 suç ihbârından;

  • İkisini Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,
  • Birisini Genelkurmay Başkanlığı,
  • Birisini de Millî Savunma Bakanlığı yapdı…

 

Üç ihbâr hakkında;

Cumhuriyet Savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karâr verdi… Bu dosyalar kapandı.

 

Genelkurmay Başkanlığının ihbârı ise;

Soruşturma, kovuşturma ve karâra kadar gitdi.

 

Dâva tam 3 sene (1.124 gün) ve 6 celse devâm etdi.

Mağdur/Müştekiler:

  • Emekli subay, sâbık Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT
  • Emekli subay, sâbık Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR
  • Muvazzaf subay, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER

 

Sanık:

  • Emekli asubay Şükrü IRBIK

Suç:

  • Türk Cezâ Kânunu Madde-125/1, 3a : Kamu görevlisine görevinden dolayı hakâret.
  • Türk Cezâ Kânunu Madde-301/2 : Devletin askerî teşkilâtını alenen aşağılama.
  • Askerî Cezâ Kânunu Madde-95/4 : Astlık-üstlük ilişkisini bozmak.

 

  *  *  *  

 

Atı Alan Ve Dereyi Geçen!

 

Atı alan Üsküdar’a geçmiş,

Fakat, dereyi henüz geçmemiş idi…

Çünkü iyi biliyor idi; Dereyi geçer iken at değişdirilmez! 

(https://www.hurriyet.com.tr/gundem/akar-ve-fidan-sorusuna-yanit-dere-gecerken-at-degistirilmez-40166080

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Dereyi geçer iken at değişdirilmez diyen,

Dereyi geçdi ve atı değişdirdi…

 

  *  *  *  

 

Üfürüzmaları Kaldı Yâdigâr!..

 

Dereyi geçenenin atı değişdirdiği gün,

Kendisi de gözden düşdü!

Lâkin, üfürüzmaları kaldı yâdigâr!..

5 senelik Bakanlığı döneminde astsubaylara en çok “müjde” veren, O!

Fakat astsubaylar için hiçbir şey yapmayan, O! 

(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/bakan-akardan-astsubaylara-mujde/1374672)

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  • Subay ve astsubay et ile tırnak gibidir” üfürüzmasının sâhibi O!
  • Biz bir aileyiz” masalının da sâhibi O! 

(https://twitter.com/tcsavunma/status/1517801534620418049?lang=enAsubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Dost, acı söyler! 

emekliassubaylar.org → Eski Tüfek'de yayımladığım makâlelerimdeki acı hakikâtleri hazmedemediği için

9 ay içinde hakkımda peş peşe 4 kere suç ihbâr eden gene O!

O, Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR…

 

  *  *  *  

 

Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın Hakkımda Yapdığı/Yapdırdığı 4 Suç İhbârına Dâir Bilgiler;

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde neşretdiğim Asubay Tefrikası-8 isimli makâlem hakkında,

Millî Savunma Bakanlığı 20 Eylül 2021 târihinde;

  • TCK Madde-301/2’den Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na hakkımda suç ihbâr etdi.

Ankara Barosundan talep etdiğim avukat ile Ankara Emniyet Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğüne gitdim ve ifâdemi verdim. Verdiğim ifâdemde; Asubay Tefrikası-8 isimli makâlenin bana ait olduğunu ve benim yayımladığımı ikrâr etdim. Anayasa’dan neşet eden “düşünce ve kanaatı açıklama ve yayma özgürlüğü” hakkımı kullandığımı söyledim. Muhbir Millî Savunma Bakanlığının hakkımda yapdığı suç ihbârındaki isnâdın tamamını reddeddim.

 

        KARȂR-1:     

TCK Madde-301/4’e göre soruşturulması Bakan izinine bağlı olan bu ihbâr hakkında

Adâlet Bakanı soruşturma izini vermedi.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Hakkımda muhbirlik yapmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına koşan Millî Savunma Bakanlığı,

Savcılığın bu red karârına itirâz edemedi.

Ve karâr kesinleşdi; “Kovuşturma yapılmasına yer yoktur!

 

  *  *  *  

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Hakkımda yapdığı bu suç ihbârında muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

Yaman hırsız ev sahibini basıdırır” vecizindeki “yaman hırsızı” oynadı.

Deniz Harp Okulunun “kuruluş târihi” konusunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, devletimizin resmî târihine karşı yapdığı hile ve ahlâksızlık dünyâ târihine geçecek kadar büyük bir rezâletdir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yapdığı bu hile ve ahlâksızlığı târihimizde gündeme ilk getiren ve isbatlayan kişi ise Şükrü IRBIK’dır. Benim sözde tek suçum da Deniz Harp Okulunun “kuruluş târihi” konusunda bugüne kadar yapdığı hile ve ahlâksızlığı telâfi etmesini Deniz Kuvvetleri Komutanlığından lisan-ı münasip ile isdemek oldu.

Yakında neşredeceğim Asubay Tefrikası-16 isimli makâlemizde; Deniz Harp Okulunun “kuruluş târihi” konusunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bu konudaki kirli çamaşırlarını inşallah, Türk kamuoyunun gözlerinin önüne dökeceğim.

Deniz Harp Okulu târihcesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yapdığı hileyi ifşâ etmek için;

Millî Savunma Bakanlığına uzun bir CİMER dilekcesi gönderdim.

Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı işlem yapmadı.

Fakat bu CİMER dilekcem hakkında muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

TCK Madde-301/2’den Ankara Cumhuriyet Savcılığına hakkımda suç ihbâr etdi. e-devlet vasıtası ile gönderdiğim CİMER dilekcemde TCK Madde-125/1 mucibince “ihtilât sübut etmediği için” suç ihbâr etmek hukuken mümkün değil.

Fakat bunu bildiği hâlde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

  • Hukuka karşı hile yapdı ve beni ihbâr etdi...

 

Yanlış hesap, evvel Allah, Bağdat’dan döndü tabii ki…

Ankara Barosundan talep etdiğim avukatım ile Ankara Emniyet Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğünde ifâdemi verdim. Verdiğim ifâdemde; 2105829134 Sayılı CİMER dilekcesinin şahsıma ait olduğunu ikrâr etdim. Anayasa’dan neşet eden “düşünce ve kanaatı açıklama ve yayma özgürlüğü” hakkımı kullandığımı söyledim. Muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığının hakkımda yapdığı suç ihbârındaki isnâdın tamamını reddeddim.

İfâdemi aldıkdan sonra polis memurları bana şu suâli sordular;

Abi, seni ihbâr etmelerinin sebebi gerçekden bu mu yahu?

Ben evet, bu, dedim. “Başka işleri güçleri yok mu imiş bu o... …..larının” dedikden sonra söylediklerini buraya yazsam; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı maazallah, bu polis memurları hakkında da hemen suç ihbâr eder.

 

     KARȂR-2:     

TCK Madde-125/1 mucibince “ihtilât sübut etmediği” gerekcesi ile

Cumhuriyet Savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karâr verdi.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Hakkımda muhbirlik yapmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına koşan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,

Savcılığın bu red karârına itirâz edemedi.

Ve karâr kesinleşdi; “Kovuşturma yapılmasına yer yoktur!

 

  *  *  *  

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Mensubu olduğum Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında yazdığım

Ve

emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde yayımladığım,

Asubay Tefrikası 6-8 ve çeşitli makâlelerim hakkında;

  • Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 28 Aralık 2021 târihli yazısında ACK Madde-95/4’den,
  • Millî Savunma Bakanlığı ise 04 Ocak 2022 târihli yazısında TCK Madde-301/2’den,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na hakkımda suç ihbâr etdiler.

Avukat talep etmedim. Polis Karakolunda ifâdemi kendim verdim. Suç ihbârında söz edilen makâlelerin tamamını teşhis edemedim. Sâdece Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemi teşhis edebildim. Bu makâlemi benim yazdığımı ve yayımladığımı da ikrâr etdim. Verdiğim ifâdemde; Anayasa’dan neşet eden “düşünce ve kanaatı açıklama ve yayma özgürlüğü” hakkımı kullandığımı söyledim. Muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve muhbir Millî Savunma Bakanlığının hakkımda yapdığı suç isnâdının tamamını reddeddim.

Cumhuriyet Savcısı;

  • İkinci iddiânâmeyi 07 Nisan 2022 târihinde,
  • Üçüncü iddiânâmeyi ise 08 Nisan 2022 târihinde hazırlamış!

 

Her iki iddiânâmenin hazırlandığı târihler arasında sâdece bir gün olduğuna dikkat buyurunuz…

Suç duyurusunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, ihbâr etdiği makâlelerimizin isimlerini dahi belirtmemiş! Hazırladığı suç ihbârı dosyasına makâlelerimizin ekran görüntülerini rastgele kesip kesip yapışdırmış!

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Asubay Tefrikas 6-8 isimli makâlem için aynı zamânda yayın yasağı da talep etdi. Fakat Cumhuriyet savcısı bu talebi dikkate almadı. ACK Madde-95/4’den de soruşturma açmadı.

Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemi ben 02 Mart 2019 târihinde yayımladım. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ise bu makâlem hakkında 28 Aralık 2021 târihinde suç ihbâr etdi. İki fiil arasında tam 2 sene, 9 ay, 26 gün (1.033 gün) var. Velev ki, ben Şükrü IRBIK devletin Deniz Kuvvetleri Komutanlığını alenen tahkir ve tezyif etdim. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Asubay Tefrikası 6-8 isimli bu makâlemi ihbâr etmek için 28 Aralık 2021 târihine kadar hangi sâik ile, 1.033 gün pusuda bekledi?

İşde, bu suâlin biricik cevâbı var;

  • Deniz Kuvvetleri Komutanlığının beni ihbâr etmesi için birileri eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdü…

 

        KARȂR-3:     

TCK Madde-301/4’e göre soruşturulması Bakan izinine bağlı olan bu ihbâr hakkında

Adâlet Bakanı soruşturma izini vermedi.

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Hakkımda muhbirlik yapmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına koşan Millî Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,

Savcılığın bu red karârına itirâz edemedi.

Ve karâr kesinleşdi; “Kovuşturma yapılmasına yer yoktur!

 

Hakkımda yapdığı suç ihbârında muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

İhbârı soruşturan savcıyı kendi aklınca tesir altına almak için “muhtelif zamânlarda hakkımda suç duyurusu yapıldığını” beyân etmiş.

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Muhbir Deniz Kuvvetleri Komutanlığının zımmen ağzından kaçırdığı bu itirâf aslında;

Hakkımda suç ihbâr etmek için Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının ortak hareket etdiklerinin de açık bir itirâfı oluyor. Yazıklar olsun, hepinize…

 

Üçüncü soruşturmadan Türk hukukunun alması gereken ders şudur;

Millî Savunma Bakanlığının suç var dediği makâle hakkında Adâlet Bakanlığı suç unsuru yok dedi.

Aynı makâleyi devletin iki Bakanlığı farklı mütalaa ediyor.

Şu hâlde, bu iki Bakanlıkdan birisi kesin olarak hukuka aykırı işlem tesis ediyor.

Hangi Bakanlıkdır, bu? Bu suâlin cevâbını bulmak elbetde Türk hukukunun görevidir.

Vicdân sâhibi hukukcuları bu dosyayı tetkik etmeye ve gereken düzenlemeyi gündeme getirmeye dâvet ediyorum.

 

  *  *  *  

 Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İhbâr sarmalına icâbet eden ilk devlet kurumu Genelkurmay Başkanlığı oldu. Burada dördüncü sırada okuduğunuz ihbâr; târih itibârı ile hakkımda yapılan ilk ihbârdır. Açıklaması uzun yer tutacağı için bu makâlede dördüncü sıraya aldım.

emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde neşretdiğim 6 makâlem hakkında,

Genelkurmay Başkanlığı 21 Ekim 2021 târihinde;

  • Türk Cezâ Kânunu Madde-125/1

           Ve

  • Askerî Cezâ Kânunu Madde-95/4’den,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na hakkımda suç ihbâr etdi.

Ankara Barosundan talep etdiğim avukat ile Polis Karakoluna gitdim ve ifâdemi verdim. Verdiğim ifâdemde; suç ihbârı yapılan ekran görüntülerinin tamamının yayımladığım makâlelerime ait olduğunu ikrâr etdim. Anayasa’dan neşet eden “düşünce ve kanaatı açıklama ve yayma özgürlüğü” hakkımı kullandığımı söyledim. Muhbir Genelkurmay Başkanlığının hakkımda yapdığı suç ihbârındaki isnâdın tamamını reddeddim.

 

     KARȂR-4:     

Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT, Hulusi AKAR ve Yaşar GÜLER’in

Şahsıma isnâd etdikleri bütün iftirâlardan ve isnâdlardan beraat.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  

 

Şimdi, Filim Makarasını,

 

Geriye saralım ve

Millî Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığındaki figüranların tezgâhladığı

6 celselik bu iftirâlar kumpanyasının ibret dolu folimini

Başdan sona doğru, kare kare şöyle bir seyredelim…

 

  *  *  *  

 

“Çavuşlukdan Generalliğe” Yükselen Subay!

 

İhbâr, soruşturma, kovuşturmadan sonra

Beraat karârına kadar giden mahkeme süreci şöyle başladı ve bitdi.

15 Temmuzdan iki sene sonra gazeteler “YAŞ’ta ilginç karar” isimli bir haber yayımladı.

Bu “ilginç” haberde;

Çavuşlukdan generalliğe” yükselen “ilginç” bir subay var idi. 

(https://www.habervitrini.com/cavusluktan-generallige-yukseldi/938879

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Hakkımda yapdıkları iftirâlar dolu ihbâr silsilesinin birincisini Genelkurmay Başkanlığı yapdı.

Çavuşlukdan generalliğe” yükselen bu “ilginç” subay Genelkurmay Başkanlığında “ilginç” bir rapor hazırladı.

16 Ekim 2020 târihli raporunda “uygunsuz paylaşımlar” yapdığıma hükmeden bu “ilginç” subay;

Ben Şükrü IRBIK’ın “Deniz (Dz.)” Astsubayı olduğum yalanını söyledi.

Bu subay Genelkurmay Personel Başkanı olmuş!

Fakat ben Şükrü IRBIK’ın “Sâhil Güvenlik Astsubayı” olduğumu bilmiyor!

Aferim sana, Orhan Paşa…

Seni Paşa yapanlara da bravo!

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Dâva konusu etdikleri 6 makâlemde ben Şükrü IRBIK;

İthâm etdiğim subayların isimlerini tek tek ve açık olarak yazdım.

 

Fakat

Hazırladığı ihbâr raporunda Genelkurmay Personel Başkanı Orhan Paşa;

İsim vermeden “Millî Savunma Bakanı ve emekli olmuş Genelkurmay Başkanları” diyerek lafı buğulamış!

Millî Savunma Bakanının adı belli; Hulusi AKAR

 

Fakat

Adama sormazlar mı? “Emekli olmuş Genelkurmay Başkanları” kimdir,  isimleri nedir, diye!

Bu hilekâr tutumu ile Orhan Paşa aslında;

Dâva konusu etdiği 6 makâlemde isimlerini açık olarak yazdığım emekli subayların benim hakkımda şikâyetci olması için kendi aklınca bir “ihbâr kapısı” araladı.

Orhan Paşanın araladığı “ihbâr kapısının” açılmasını bekleyen kimileri de,

Bu emekli subayların kapısını çaldılar ve beni dâva etmeleri için onları ayartmaya çalışdılar.

Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’ın vârisi ne yazık ki bu tuzağa düşdü!

Fakat diğer emekli subaylar bu aracıları sikdir etdiler…

 

  *  *  *  

 

Dr. Hâkim Albayın İftirâları

 

Çavuşlukdan generalliğe” yükselen subayın hazırladığı

Ve

Şahsıma karşı iftirâlar ile dolu ihbâr raporuna,

Genelkurmay Hukuk Hizmetleri Başkanı Dr. Hâkim Albay Esat Mahmut YILMAZ balıklama atladı…

Hakkımda hazırladığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 21 Ekim 2020 târihli suç ihbârında

Dr. Hâkim Albay YILMAZ, bana şu suçları isnâd etdi;

5237 Sayılı Türk Cezâ Kânunu;

  • Madde-267/1 : İftirâ,
  • Madde-125/3 : Kamu görevlisine görevinden dolayı “hakâret”,

 

1632 Sayılı Askerî Cezâ Kânunu;

  • Madde 95/4;
  • Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemek,
  • Ȃmir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak,
  • Adlî makâmlar tarafından takdir edilecek diğer suçlar…

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yukarıda gördüğünüz suç ihbârında Genelkurmay Başkanlığı,

Yayımladığım makâlelerimde isimlerini söylemediği subaylara “iftirâ” etdiğimi de iddiâ etmiş!

Fakat Genelkurmay Başkanlığının bu “iftirâ” isnâdına Cumhuriyet Savcısı hiç itibâr etmedi.

Celselerde de hâkim “iftirâ” konusunu hiç gündem etmedi.

Ve böylece

Hazırladığı suç ihbârındaki “iftirâ” iddiâsı Dr. Hâkim Albay Esat Mahmut YILMAZ’ın elinde patladı…

Daha da önemli husus şudur;

Dâva etdikleri 6 makâlemde emekli subaylara hamletdiğim ithâmlarımı savcı ve hâkim ibrâ etmiş oldu.

 

  *  *  *  

 

     Cumhuriyet Başsavcısının İddiânâmesi     

 

Hazırladığı 21 Haziran 2021 târihli iddiânâmesinde Cumhuriyet Savcılığı

Aşağıda gördüğünüz kânûn ve maddelerine muhalefetden cezâlandırılmamı talep eti.

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

5237 Sayılı Türk Cezâ Kânunu;

  • Madde-43/1 : Zincirleme suç,
  • Madde-53 : Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma,
  • Madde-125/1, 3a : Kamu görevlisine görevinden dolayı “hakâret

 

1632 Sayılı Askerî Cezâ Kânunu;

  • Madde 95/4;
  • Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemek,
  • Ȃmir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak,

 

Muhbir Genelkurmay Başkanlığının talep etdiği cezâlara ilâve olarak

Cumhuriyet Savcısı ayrıca TCK Madde-53’den cezâlandırılmamı talep etdi.

 

Yukarıda gördüğünüz 2021/3699 sayılı savcılık iddiânâmesi hakkında üç hususu tavzih etmeliyim;

  1. Birinci husus; 21 Haziran 2021 târihinde hazırladığı bu iddiânâmeyi savcı, işlem yapması için evvelâ Ankara 1. Ağır Cezâ Mahkemesine gönderdi. Ankara 1.Ağır Cezâ Mahkemesi 29/06/2021 târih ve 2021/267E, 2021/193 Sayılı Karârı ile savcıya tokat gibi bir hukuk dersi verdi;
  • Ağır Cezâ Mahkemesinde görülecek dâvanın asgarî sınırının 10 sene olduğu,
  • Hâlbu ki; şahsıma isnâd edilen suçun âzâmî sınırının 3 sene olduğundan dolayı dâvanın Ağır Cezâ Mahkemesinde görülemeyeceğini,
  • Dosyanın Asliye Cezâ Mahkemesinde görülmesi gerekdiğini bildirdi. Ve dosyayı Ankara 51. Asliye Cezâ Mahkemesine gönderdi. İşde bu sebepdendir ki; savcı, yukarıda gördüğünüz iddiânâmesinde hukuka aykırı olarak “Ankara () Ağır Cezâ Mahkemesine” ibâresini yazdı.
  1. İkinci husus; Savcı; Askerî Cezâ Kânununa göre de cezâlandırılmam için dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Askerî Suçlar Soruşturma Bürosu‘na gönderdi. 13 Kasım 2020 târihinde verdiği 2020/192576 Sayılı karârında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Askerî Suçlar Soruşturma Bürosu;
  • Soruşturmada askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili ya da
  • Asker kişinin asker kişiye karşı işlediği bir suç söz konusu olmadığı için,

Benim Askerî Cezâ Kânununa göre muhâkeme edilemeyeceğini bildirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Askerî Suçlar Soruşturma Bürosu’nun bu karârına rağmen Cumhuriyet savcısı ilk dört celsede Askerî Cezâ Kânununa göre muhâkeme edilmemde ısrar etdi.

     3. Üçüncü husus da şudur; savcı bu iddiânâmesinde, Askerî Cezâ Kânununa göre cezâlandırılmamı talep ediyor. Savcının iddiânâmesinde isnâd var fakat müşteki yok! Savcının bu gafını da hukukcuların takdirine bırakıyorum.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  

 

Makâle Künyesi

 

Yukarıda gördüğünüz Genelkurmay Başkanlığına ait 21 Ekim 2020 târihli evrağın Ek’inde 15 sayfalık sözde suç delilleri var. Karakolda ifâde verdiğim polis arkadaşlar bana gösderdiğinde göz ucu ile şöyle bir bakmış idim. Birer sûretini isdedim. Fakat polisler nâzik bir ifâde ile; savcılık evrağının sûretini şüpheliye vermelerinin mümkün olmadığını söylediler.

Savcılık soruşturması kovuşturmaya tahavvül edince öğrendim. Meğer ise bu 15 sayfalık belge; emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde o güne kadar farklı târihlerde yayımladığım 6 makâlemden Orhan Paşa’nın “kes-yapışdır” yöntemi ile hileli olarak aldığı ekran görüntüleri imiş… Bunu yapar iken astsubay menşeli Orhan Paşa kurmay bir subay gibi kurnaz davranmış! Ve makâlelerimizin ekran görüntülerini kendi işine yarayacak fakat savcı ve hâkimi yanıltacak şekilde kesip biçmiş!

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

  

Asubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _11 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

  *  *  *  

 

Mağdur, Müşteki, Sanık, Vekil Sarmalı!

 

Esnafın birbirini dızladığı sazan sarmalı değil, bu!

Subayların bir astsubaya topyekûn hücüm etdiği mağdur, müşteki, sanık, vekil sarmalı…

Muhbir Genelkurmay Başkanlığının yapdığı suç ihbârı ile;

16 Ekim 2020 Cuma günü başladı…

Mahkemenin verdiği beraat karârı ile;

13 Kasım 2023 Pazartesi günü bitdi…

İhbâr, soruşturma, kovuşturma ve karâra kadar giden dâva,

Tam 3 sene (1.124 gün) ve 6 celse devâm etdi.

 

Katılan, mağdur/müştekiler:

  • Emekli subay, sâbık Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT
  • Emekli subay, sâbık Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR
  • Muvazzaf subay, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER

 

Sanık:

  • Emekli asubay Şükrü IRBIK

 

Suç:

  • Türk Cezâ Kânunu Madde-125/1, 3 : Kamu görevlisine görevinden dolayı hakâret.
  • Askerî Cezâ Kânunu Madde-95/4 : Astlık-üstlük ilişkisini bozmak.

 

Başsavcılığın 2021/3699 sayılı iddiânâmesinde görüldüğü üzere;

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER dâvaya “müşteki” sıfatı ile dâhil oldu.

Fakat karakolda doğru söyleyen Yaşar Mahkemede şaşdı! Ve “katılan” sıfatı ile dâvaya devâm etdi.

 

Katılan, mağdur, müşteki, sanık, vekil sarmalı da şöyle idi;

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yukarıda gördüğünüz üzere Hulusi AKAR ve Yaşar GÜLER;

  • Hem “kişi” olarak dâvacı oldular,
  • Hem de işgâl etdikleri “Kurum” olarak dâvacı oldular.

 

Kişi” olarak dâvacı olmalarındaki maksad; TCK Madde-125’e göre cezâ verdirmek,

Kurum” olarak davacı olmalarındaki maksad ise; TCK Madde-301’e göre cezâ verdirmek idi.

 

  *  *  *  

 

Beşinci Celse ve Tebellür Eden Kârar

 

Beşinci celsede yapdığım kısa savunma, dâvanın neticesini tâyin etdi.

Şöyle ki;

  • Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’ın müşteki vârisinin dâvadan ferâgat etdiğini, dördüncü celsede mahkemeye beyân etdiğini söyledim. Müşteki yok ise şikâyet de olamaz dedim.
  • Hulusi AKAR hakkında yazdıklarımdan dolayı 4 celse boyunca hakâret suçundan cezâlandırılmam gerekdiğini iddiâ eden savcı; beşinci celsede bu iddiâsından caydı ve beraatimi talep etdi.
  • Dâva konusu edilen makâlelerimde adından hiç söz etmediğimden dolayı Yaşar GÜLER’in müşteki olamayacağını ilk duruşmadan itibâren savunmamda söyledim. İhbâr târihinde asker olmadığım için Askerî Cezâ Kânununa göre muhâkeme edilmemin de mümkün olmadığını gene ilk duruşmadan itibâren söyledim. Beşinci celsedeki savunmamda hâkime; “Türk Ordusu Yaşar GÜLER’in başçavuş babasının çiftliği; Yaşar GÜLER de o çiftlikdeki subayların çobanı değildir. Yaşar GÜLER başka subaylar adına şikâyetci olamaz! Dâva konusu edilen makâlelerimde Yaşar GÜLER’in adından hiç söz etmedim. Yaşar GÜLER bu dâvaya müdâhil olamaz” dediğimi, celseyi takip eden Yaşar GÜLER’in avukatının avukatı Hakan AYDINALP de duydu.

 

Beşinci Celsedeki Savunmam;

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Cumhuriyet Başsavcısının Beşinci Celsedeki İddianâmesi;    

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yukarıda gördüğünüz iddiânâmesinde savcı;

Yayımladığım makâlelerimde Yaşar GÜLER’e “farklı târihlerde sövdüğümü ve fiil isnâd etdiğimi” iddiâ etdi.

 

Fakat;

Dâva etdiği makâlelerimin hiçbirisinde Yaşar GÜLER’in adı yok!

Astsubaylar hakkında dişe dokunur iki sözü olsa idi şâyet; dâva etdiği makâlelerime Yaşar GÜLER’i de malzeme etmekden geri durmaz idim!

Bu iddiâsı ile savcı, aslında makâlelerimi okumadığını da zımmen itirâf etmiş oldu.

 

  *  *  *  

 

Türk Milleti Adına

 

Karâr veren mahkemede görülen bu dâva hakkında,

Türk Milletinin bilmesi gereken önemli hususlar şunlar.

 

Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT Hakkında;

Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’ın vârisi benden şikâyetci oldu. Müştekinin şikâyeti üzerine hazırladığı iddiânâmede savcı; 11 Ekim 2017 târihinde yayımladığım Asubay Tefrikası 6-2 isimli makâlemizde müştekiye “kambur Yaşar” dediğim için ilk celsede hakkımda TCK-125’e göre “hakâret” dâvası açdı.

İkinci celsede;

  • Kambur” demenin TCK-125’e göre (2005_5377/Madde-15) “yakıştırma” olduğunu,
  • Yakıştırmanın da suç olmadığını,
  • Bu sebeple “kambur” yakıştırması ile hakkımda dâva açılamayacağını beyân etdim.

 

Dördüncü duruşmada aynı savcı;

  • Kambur Yaşar” iddiâsından vazgeçdi.
  • Fakat bu kez de 02 Şubat 2020 târihinde yayımladığım Asubay Tefrikası-8 isimli makâlemizde; mezkûr müştekiye “tercüme hırsızı” dediğim için TCK-125’e göre “hakâret” suçundan hakkımda iddiânâme hazırladı.

 

Hakkımdaki suç ihbârını yapanların Kuvvet Komutanlıklarına haber gönderip onların da dâvacı olmalarını isdediğini işitdim.

Bu da yetmemiş!

Makâlelerimizde isimi geçen emekli subaylara da aracı gönderip beni dâva etmeleri için ayartmaya çalışmışlar. Bu emekli subaylar, kendilerini tetikci olarak kullanmak isdeyen o şerefsiz aracıları sikdir etmişler!

Fakat Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’ın vârisi ne yazık ki bu tuzağa düşmüş!

Şikâyetci olmak yetmiyor tabii ki! İfâdesini almak için bu vârisi, mahkeme huzûruna dâvet etdiler. Fakat gitmedi…

Sonra aynı mahkeme, şikâyetci vârisin mahkemeye polis nezâretinde zorla getirilmesine karâr verdi. Ayakları suya eren bu vâris, şikâyetinden caydı.

 

     Mağdur Fikriye Bengü BÜYÜKANIT CAYMAZ’ın Dâvadan Feragât Dilekcesi     
Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Müşteki vâris şikâyetinden ferâgat etmese isi şâyet;

Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’ın TCK Madde-127’ye göre “tercüme hırsızı” olduğunu mahkemede isbat edecek idim. Asubay Tefrikası-8 isimli makâlemizde; Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’a niçin “tercüme hırsızı” dediğimi belgeleri ile anlatmış ve isbât etmiş idim. Savcı zahmet edip de bu makâlemizi okusa idi şâyet; Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT’a isnâd etdiğim “tercüme hırsızı” nitelemesinin hukuken yerinde olduğunu kendisi de anlayacak idi.

 

  *  *  

 

Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR Hakkında;

 

Sâdece muvazzaf askerler 1632 Sayılı Askerî Cezâ Kânununa göre yargılanabilir. Muvazzaf askerin yargılanması da bu Kânun Madde-95/6’ya göre Millî Savunma Bakanının izin vermesine bağlıdır. Her asker de bu hakikâti bilir.

Ben Şükrü IRBIK emekli asker olduğumdan dolayı Askerî Cezâ Kânununa göre muhakeme edilmemin hukûken mümkün olmadığını mahkemede ilk celseden itibâren söyledim. Bu buna rağmen mahkeme; hukûka aykırı olarak beni Askerî Cezâ Kânununa göre yargılamak için Millî Savunma Bakanından izin isdedi. Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR da hukûka aykırı olarak izin verdi. İlgili mahkeme ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın şahsıma karşı yapdığı bu hukuksuzluk konusunda her türlü hakkım mahfuzdur.

 

  *  *  

 

Hulusi AKAR Hakkında;

 

Hazırladığı 21 Haziran 2021 târih ve 2021/2699 sayılı iddiânâmesinde savcının

05 Nisan 2019 târihinde yayımladığım Asubay Tefrikası 6-9 isimli makâlemde

Hulusi AKAR’a hakâret etdiğimi iddiâ etdiği cümlelerim şunlar;

  • Amerikan ordusunda astsubay sınıfı var dediyse veya bugün diyor ise şâyet bilin ki Hulusi AKAR yalan söylüyordur.”
  • 15 Temmuzu ganimete çevirmesini bilen Hulusi AKAR 2016 senesinde bu kadroyu feshetti”,

Şeklinde sözler ile sövmek, somut bir fiil ve olgu isnat etmek sûretiyle müştekinin şeref, onur ve saygınlığına saldırıda bulunmak.

 

İlk 4 celsede savcı bu iddiâsını hep savundu.

Fakat beşinci celsede ayakları suya eren savcı;

Hulusi AKAR hakkındaki hakâret iddiâsından çark etdi ve beraatimi talep etmek zorunda kaldı…

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yayımladığım makâlelerimde kendisine hakâret etmediğimi Hulusi AKAR biliyor idi.

Hakkımdaki şikâyetinden kendi lehine bir netice elde edemeyeceğini de gâyet iyi biliyor idi.

 

Fakat yeni makâle yazmak konusunda beni caydırmak, hattâ korkutmak için;

Kaybedeceğini başdan bildiği bu dâvaya müdâhil oldu. Ve kendi kazdığı fitne kuyusuna kendisi düşdü.

Başından beri bildiği bu neticeye Hulusi AKAR’ın kendisi herhâlde hiç şaşırmamışdır!..

 

  *   *  

 

Yaşar GÜLER hakkında;

 

Genelkurmay Başkanlığının hakkımda yapdığı 16 Ekim 2020 târihli suç ihbârında Yaşar GÜLER;

  • Hem Askerî Cezâ Kânununa,
  • Hem de Türk Cezâ Kânununa göre cezâlandırmamı talep etdi.

 

Prof.Dr. unvânı olan bir avukatı da kendisine müdafii tâyin etdi; İsmet SAYHAN.

Savcının hazırladığı iddiânâmeyi görünce, benim gözlerim yuvasından uğradı…

Müdafii de savcının hazırladığı iddiânâmesindeki talebi aynen tekrarladı…

 

Çünkü; 

Şaka bile olamayacak kadar bayağı ve ucuz iddiâlar olduğunu hemen anladım.

Yaşar GÜLER’in şahsıma atdığı iftirâlar da cabası…

Hukuk fakültesi birinci sınıf talebesinin ilk dersde öğrendiğini;

Yaşar GÜLER’in Prof.Dr. unvânlı avukatı öğrenememiş!

 

Çünkü;

Ben Şükrü IRBIK emekli asubayım. Askerlik ile hiçbir alâkam yok!

Bu hakikâtden dolayı Askerî Cezâ Kânununa göre muhakeme edilmemi isdeyenler akıllarını yemiş olmalı… Tabii, akılları var ise…

Türk Cezâ Kânununa göre cezâlandırmaya gelince…

Yaşar GÜLER 6 makâlemizi dâva konusu etdi.

 

Fakat dâva konusu etdiği bu 6 makâlemizin hiçbirisinde Yaşar GÜLER’in adı yok!

Yapdığı bu hile ile Yaşar GÜLER kânunun kendisine verdiği şikâyet hakkını suistimâl etdi.

Farkına varmadan da bize, karşı dâva açma fırsatı verdi.

Yaşar GÜLER’in Prof.Dr. unvânlı avukatı da dâva konusu edilen makâlelerimizi okumamış!

 

Fakat Prof.Dr. unvânlı avukat İsmet SAYHAN müvekkili Yaşar GÜLER’e hakâret etdiğim iftirâsını atıyor bana…

Mağdur değilsin, müşteki de olamazsın!

Şikâyet hakkını ancak suçdan zarar gören kullanabilir.

Senin adın yok! Şikâyet etme hakkın da yok, Yaşar GÜLER…

 

Fakat sen Yaşar GÜLER bütün bunları bilerek, kânuna karşı hile yapmaya teşebbüs etdin!

Hevesin de, evvel Allah, gursağında kaldı…

Hakkımda yapdığı suç ihbârında Genelkurmay Başkanlığının topladığı delillere bakdığımda şunları gördüm;

  • Dâvanın esâsını teşkil eden suç isnâdının %95‘ini Yaşar GÜLER üzerinden götürmeye çalışmışlar. Yaşar GÜLER’in bunu yapmasındaki sinsi maksadı ise şu idi; Türk Cezâ Kânunu Madde-125’e göre verilen “hapis cezâsı“ “adlî para cezâsına“ tahvil edilebiliyor. Fakat Prusya Ordusundan devşirme ve 1930 senesinden kalma Askerî Cezâ Kânunu Madde-95’e göre verilen “hapis cezâsı“ ise “adlî para cezâsına“ tahvil edilemiyor. Hapis cezâsı olarak infâz ediliyor. Bana Askerî Cezâ Kânunu Madde-95’e göre hapis cezâsı verdirmek ve bu hapis cezâsını “hapis cezâsı“ olarak infâz etdirmeyi tasarlayan Yaşar GÜLER kendi aklınca; hakkımdaki isnâdın %95’ini Askerî Cezâ Kânununa göre tertip etmiş. Yaşar GÜLER’in bu sinsi maksadı elinde patladı.
  • Geriye kalan %5’ini ise Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT ve Hulusi AKAR üzerine inşâ etmişler.

 

Birisinden tutduramazsak, diğerlerinden yakalar ve cezâ verdiririz diye düşünmüş olmalılar!

 

Fakat;

Astsubay çocuğu olan Yaşar GÜLER’in intikam hırsı gözlerini o kadar kör etmiş ki;

Dâvanın %95’ini yükledikleri makâlelerimizin hiçbirisinde Yaşar GÜLER kendi adının geçmediğini göremiş!..

Ben bu hakikâtı anladığımda; dâvayı %95 oranında kazandığımı en başından anlamış idim.

 

  *  *  *  

 

Biz Bir Aileyiz Üfürüzması ve Düşman Hukuku

 

Düşman hukuku“ kavramına göre; düşmana aşırı ve orantısız cezâ verilmelidir.

 

Emekli subay Prof.Dr. Mesut UYAR “subay-astsubay arasında düşmanlık var” demiş idi.

Suç ihbâr eden subaylar Mesut UYAR’ı haklı çıkarırcasına hakkımda resmen düşman hukuku uyguladılar.

Kendisi de astsubay çocuğu olan

Ve dahi

12 Ocak 2022 târihinde yayımladığı “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâlesinde Mesut UYAR;

Astsubaylar arasında subay düşmanlığı doğdu!” demiş idi.

(https://www.emekliassubaylar.org/k2-kategoriler/item/3440-prof-dr-mesut-uyar-a-mektup-1

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Şimdi, Mesut UYAR Hocamız;

Subayların benim hakkımda mahkemede oynadığı şu “ucuz tiyatroyu” bir okusun hele!

Ve

Düşmanlığı; kimin arasında, kim doğurmuş, görsün!..

 

Görevde iken “biz bir aileyiz” üfürüzması ile astsubayları narkozlayan,

Genelkurmay Bakanlığı yapmış ikisi emekli üç subay amaç birliği yapdılar.

Maksatlarının hak aramak olmadığını en iyi kendileri biliyor!

Yayımladığım makâlelerimdeki hakikâtleri hazmedemedikleri için

Emekli asubay ben Şükrü IRBIK’ı işde, böyle iftirâ dolu ihbârlar ile dâva etdiler…

Bu hâli ile bu dâva, Türk hukuk târihinde eşi-menendi görülmemiş bir dâva oldu…

 

Dosdun, dosda tavsiyesidir;

Şerefsiz dostun olacağına, şerefli düşmanın olsun derler!

Düşmanın bile düşmanına yapmayacağı bu zulümü,

İşde, bu subaylar, emekli asubay olan ben Şükrü IRBIK‘a yapdılar...

Yazıklar olsun üçünüze de...

 

  *  *  *  

 

Bu Makâlenin En Önemli Suâli

 

Genelkurmay Başkanlığının dâva konusu etdiği ilk makâlemiz Bir Var İmiş Bir Yok İmiş!

Bu makâlemizi emekliassubaylar.org’da ben, 28 Haziran 2017 târihinde yayımladım.

Genelkurmay Başkanlığının hakkımda suç ihbâr etdiği târih ise 16 Ekim 2020.

Bir Var İmiş Bir Yok İmiş! isimli bu makâlemizi yayımladığım 28 Haziran 2017 târihi ile

Genelkurmay Başkanlığının hakkımda suç ihbâr etdiği 16 Ekim 2020 târihi arasında

Tam 3 sene, 3 ay, 18 gün var.

 

Bu makâlenin en önemli suâli şudur;

Hakkımda suç ihbâr etmek için

Genelkurmay Başkanlığı niye 3 sene, 3 ay, 18 gün bekledi?

 

Bu suâlin cevâbını bulmak için târihde geriye doğru kısa gezi yapmamız gerekecek.

 

Sene 2014.

emekliassubaylar.org’da Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizi 13 Mart 2014 Perşembe günü yayımladım.

Aynı günün gecesinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL;

  • Nöbetci Basın Mahkemesine müracaat etdi ve bu makâlem hakkında yayın yasağı aldırdı,
  • Orduevine giriş kartımı “süresiz” olarak iptâl etdi,
  • Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL, II.Başkan Orgeneral Yaşar GÜLER, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi AKAR ve mülga AYİM’in Başkanı Tuğgeneral Abdullah ARSLAN benim hakkımda savcılığa suç ihbâr etdiler. Konu; yayımladığım bu makâlemde bu subaylara hakâret.
  • Hakâret dâvasına ilâve olarak, Hulusi AKAR aynı zamânda hakkımda tazminât dâvası da açdı. Ve benden 20.000 (yirmibin) TL mânevî tazminât talep etdi.

 

Bu dâvada,

Ankara 24. Asliye Cezâ Mahkemesi 19 Ekim 2016 târihinde karâr verdi. 2016/367 Esas, 2016/1510 Sayılı Karâr;

1 sene 2 ay 17 gün hapis cezâsı.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

      Cezâ dâvası devâm eder iken Necdet ÖZEL şikâyetinden ferâgat etdi.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

        Kuyrukcusu Yaşar GÜLER de şikâyetinden ferâgat etdi… 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Fakat Hulusi AKAR dâvayı Danıştay’a kadar götürdü. Mahkemenin hakkımda verdiği “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” karârının iptâlini bile isdedi. Bir başka ifâde ile Hulusi AKAR, benim kânûnî hakkımı iptâl etdirmeye bile çalışdı. Aldığım 14,5 ay hapis cezâsının hemen infaz edilmesini talep etdi. Avucunu yaladı tabii ki…

  Benden 20.000 (yirmibin) TL mânevî tazminât isdeyen Hulusi AKAR’a mahkeme, sâdece 250 (ikiyüzelli) TL mânevî tazminâta hükmetti. Bu karârı da Danıştay’a kadar götürdü. Fakat karâr değişmedi elbetde…

  Hulusi AKAR’ın avukatı Dursun KARACA idi. Mahkemenin hükmetdiği 250 (ikiyüzelli) TL mânevî tazminâtı 2018 senesinde avukat Dursun KARACA’ya göndermiş idim.

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Aynı mahkeme;

  Hulusi AKAR ve Abdullah ARSLAN’a hakâret etdiğime hükmetdi. 14,5 ay hapis cezâsı verdi bana. Ve hükmün açıklanmasını 5 sene geri bırakdı.

  19 Ekim 2016 târihinde başlayan bu 5 senelik hüküm, 19 Ekim 2021 târihinde sona erecek idi.

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Hükmün açıklamasının geri bırakılması karârı şu demek;

5 sene içinde bir suç işlersen, önceki cezâ kesinleşiyor. Bir başka ifâde ile; 2020 ve 2022 senelerinde hakkımda yapdıkları 4 suç ihbârının herhangi birisinden bana cezâ verdirebilseler idi şâyet; ben, bu yeni dâvaya 14,5 ay kesinleşmiş hapis cezâsı ile başlayacak idim.

 

Gelelim şimdi, bu makâlenin en önemli suâlinin cevâbına…

Mahkemenin 2016 senesinde hakkımda verdiği 5 senelik “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” karârını bozdurmak için Hulusi AKAR;

  • Dâva etdiği Bir Var İmiş Bir Yok İmiş! isimli makâlemizi emekliassubaylar.org’da yayımladığım 28 Haziran 2017 târihinden,
  • Genelkurmay Başkanlığının hakkımda suç raporu hazırladığı 16 Ekim 2020 Cuma gününe kadar,

 

Tam 3 sene, 3 ay, 18 gün pusuda beklemiş!

Pusuda beklemiş diyorum!

Çünkü; Hulusi AKAR’ın bu yapdığı düşmân hukûku değil de nedir, Allah aşkına?..

 

  *  *  *  

 

Yalan Mı İdi, Yaşar?

 

2014 senesinde başlayıp 2016 senesinde biten ilk dâvada;

Genekurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL beni dâva etmiş idi.

Necdet ÖZEL’in kuyruğuna takılan II. Başkan Orgeneral Yaşar GÜLER de beni dâva etmiş idi...

Akabinde, ayakları suya eren Necdet ÖZEL şikâyetinden caymış idi.

Kuyruğuna takılan Yaşar GÜLER de şikâyetinden caymış idi.

 

2020 senesinde bu kez Hulusi AKAR benden dâvacı oldu.

Kuyrukcusu Yaşar GÜLER de gene kendine yakışanı yapdı! Bu kez de Hulusi AKAR’ın kuyruğuna takıldı ve benden dâvacı oldu..

 

Sarı yayımın bendi,

Ne tez unuttun andı.

Düşmanlar bile etmez,

Bana etdiğin fendi.

 

Yalan mıydı Yaşar,

Karakolda doğru söyler,

Mahkemede şaşar!

 

  *  *  *  

 

Teşekkür Ediyorum

 

Sakın ha, bu subaylara pabuç bırakma! Valizin hazır! Kaç sene ise cezân, git yat! Görevde iken ben seni 25 sene bekledim! Gene beklerim! diyerek,

Mahkeme vetiresinde bana en büyük mânevî desdeği veren eşim Serpil Hanıma minnet borcum var.

 

  • Hukuk ve maddî desdek vermeyi ilk teklif eden Sayın Hüseyin SAVCI’ya,
  • Senin dâvan, benim dâvamdır! Maddî, manevî bütün varlığım ile yanındayım diyerek;

           Hukuk desdeği verilmesine öncülük eden meslek büyüğümüz Sayın Ersen GÜRPINAR’a,

  • Hukuk bilgisinden istifade etdiğim ve mahkeme sürecini yakından takip eden;

            Meslek çınarımız Jandarma Emekli Astsubay Sayın Mehmet KAYALI‘ya

  • Dâvamızı meccânen takip eden Akkuş Hukuk Bürosu sâhibi Sayın Avukat Dr. M. Erkan AKKUŞ’a ise

Teşekkür ediyorum. 

 

  *  *  *  

 

Şimdi, Sıra İstinafda

 

Mahkemeden elleri boş dönen Hulusi AKAR ve Yaşar GÜLER’in istinafa gideceklerinden ben şüphe etmiyorum!

 

Halep orada ise arşın burada!

Şu aşamadan sonra ortaya çıkacak yeni kararları da buraya yazacağım, inşallah.

 

  *  *  *  

 

Yazmaya Devâm Edeceğim

 

Ankara 51. Asliye Cezâ Mahkemesinin

13 Kasım 2023 târihinde verdiği 2022/120 Esas Sayılı karârı ile

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK;

  • Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT, Hulusi AKAR ve Yaşar GÜLER’in şahsıma isnâd etdiği bütün suçlardan ve iftirâlardan beraat etdim.
  • Hakkımdaki 5 senelik hükmün açıklanmasının geri bırakılması karârı da ortadan kalkdı...
  • Yayımladığım makâlelerimde yanlış bilgi ya da yalan var ise şâyet; tekzip haklarını kullanabilirler idi. Fakat bir astsubayın yazdıklarına tenezzül edip tekzip haklarını kullanacak kadar samimi olamadılar.
  • Mahkemenin karârına 7 günlük itirâz süresi Asubay Tefrikası-15 isimli bu makâlemizi yayımladığım 20 Kasım 2023 târihinde, bugün sona erdi. Beni şikâyet edenler ve bana iftirâlar atanlar ölüm sessizliğine büründü! Karâr kesinleşdi.
  • Emekli subaylar Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT, Hulusi AKAR ve Yaşar GÜLER’in emekli asubay ben Şükrü IRBIK’a isnâd etdikleri uydurma suçlar ve bana atdıkları iftirâlar da bu subayların üzerinde kaldı.
  • Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının toplam 4 kere olmak üzere suç ihbâr etdiği makâlelerimizin tamâmı şu an itibârı ile ibrâ edildi.
  • Bu makâlelerimiz emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemizde hâlen ve aynı şekilde yayımdadır.

 

 

  Peş peşe karakol ifâdeleri, soruşturmalar, kovuşturmalar, duruşmalar devâm eder iken de boş durmadım!

  Asubay Tefrikası-12, Asubay Tefrikası-13 ve Asubay Tefrikası-14 isimli makâlelerimizi bu arada yazdım ve târihe emânet etdim.

 

  Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK;

  Vicdânı hür, firki hür, irfânı hür bir Türk vatandaşıyım!

  Haklı isem korkmam; haksızlığa uğramış isem susmam!..

  Medenî olmak şartı ile fikirimi söylememe bu dünyâda hiç kimse mâni olamadı, olamaz! 

 

  • İftirâ atmadan, hakâret etmeden; vicdânım ve aklım ile keşfetdiğim doğruları kimseden korkmadan bugüne kadar yazdım.
  • Bugünden sonra da evvel Allah,

Yazmaya devâm edeceğim.

Türk Milletine saygılarım ile ilân ederim.

 

Asubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

  

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız  

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık Brövesi

Asubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK
Asubay Tefrikası _11 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _13_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _13_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 13 45400Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _15 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası-7

Eylül 24, 2019

 

 

Asubay Tefrikası-7

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar

 

 

  2013 senesinde Ankara öylesine rezil bir tiyatroya sahne olmuş ki!..

  Anlatılır gibi değil…

 

  Bu rezâlet tiyatrosunun oyuncuları şunlar;

  Baş oyuncu; Genelkurmay Başkanı,

  Esas oğlan;  Amerikalı Er,

  Figüranlar; Genelkurmay Başkanı Astsubayı ve Kuvvet Kıdemli Astsubayları

 

  Evet, yanlış duymadınız!..

  Oynanan bu rezil tiyatronun figüranları da bizim “Astsubaylar”…

 

  *  *  *  *  *  

 

   Bilmece Bildirmece,

    Astsubayları Kandırmaca!..

 

  Peki,

  Aynı helâya bile sıçmakdan ikrâh eden,

  Bir elin parmakları gibi beş benzemez türünden bu oyunculara

  Aynı sahnede toz yutduran sebep nedir acap?..

 

  Ankara’nın göbeğinde oynanan bu ucuz tiyatronun konusunu anlamak için evvelâ

  Aşağıdaki şu resime bir dikiz atın! 

 

 Kaynak: (https://www.eucom.mil/media-library/photo/24822/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy)

 Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Sonra da

    Konuşma baloncuklarının içindeki yazıları bir okuyun hele!..

    Bakalım, kim ne demiş!

 

    Lutfen dikkat buyurunuz!

 

  • USEUCOM “Kıdemli Er”’i Amerikalı  " Er "  Roy ne diyor? 
  • AÜKHE talebesi şu bizim Türk “ Astsubay ” kime ve niye küfür ediyor?..

  

 *  *  *  *  *  

 

   Bir de şu resime bakın!..

 

  • Kimin rütbesi, sınıfı, görev unvânı ne? 
  • Kim, kim olmuş da bu rezâlet tiyatrosunda kimi oynuyor? 
  • Hangi asker, kimin önünde

        Ya da

  • Hangi asker, kimin arkasında mevkilenmiş? 
  • Erlerimizin elinde taşıdığı kırmızı-beyaz karanfilden çelengin üzerinde ne yazıyor?
  • Mutedil bir ihtirâm hissi ile piyâde yürüyen bu askerler kim?..  Burada ne yapıyorlar?.. 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Yukarıda gördüğünüz şu resimde bir de kepazelik var! Ve birileri birilerini kandırıyor!..

 

  • Size göre bu kepazelik nedir acap?..
  • Kim, kimi kerizliyor?..
  • Kurnaz ve cingöz subaylar kendi menfaatleri için biz asubayları kandırıyor mu?

        Yoksa!

  • Biz asubaylar kandırılmaya dünden teşne mi olmuşuz?..

 

 

 

  *  *  *  *  * 

 

   Havva-Ȃdem’den Subay-Asubay’a Kandırmacalar Târihi…

 

   Yalan söylemek, biliyoruz ki insanlık târihi kadar eski bir tıynet…

   İlk aldatan insan, anamız Havva; ilk aldanan insan da babamız Ȃdem (as.)…

 

   İnsan sıfatına bürünmüş kişilerin oynadığı “aldatanlar-aldananlar” oyununda;

   Sıfatı, yaşı, unvânı ve rütbesi ne olursa olsun! İnsanoğlu her devirde yalan söylemişdir.

 

   İşde,

   Yalan söyleme konusunda bizim subaylarımız da hiç de sütden çıkmış ak kaşık değildir!..

 

   Bu filfilli "aldatan-aldanan" oyunu bugün bile hâlâ hükümünü sürmeye devam etse de

   Çok şükür ki züğürt tesellisi cinsinden de olsa bir avuntumuz var…

 

   Çünkü;

  • Söylenen her yalanın bir miadı

            Ve bir de

  • Kendini teşhir etme tıyneti var.

 

    Demi-devri zuhûr eyleyince de

   Her yalan, iyot gibi kendini hemen ele veriyor.

 

   Biz asubayları kandırmak için

   Subaylarımızın söylediği rezâlet kıvamında filfilli bir yalan daha

   Asubay Tefrikası -7- künyeli bu makâlemizde

   İyot gibi kendini burada ele verecek, inşallah!..

 

   Haydi, buyurun!..

   Türk subay ve astsubayları ile Amerikalı erlerin oynadığı tek perdelik aldatanlar-aldananlar tiyatrosuna…

 

  *  *  *  *  * 

 

    Boyalı matbuâtımızın yüz akı(!) gazetelerinden birisi olan Haber Turk

   11 Şubat 2014 Salı günü şu "manşet" ile karisine günaydın dedi;

 

   “Astsubaya ilk kez karargâh açıldı!”   Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Aynı manşetin alt başlığında ise şu haber yer aldı; 

 

  “2. sınıf” muamelesi görmekten yakınan “astsubaylar için G.Kurmay’da ilk kez seminer düzenleniyor. 200 kıdemli “astsubay”, karârgâhda toplandı.

 

  “Astsubaylar” 2 günlük seminerde maaş, lojman, subay gibi yan ödeme ve tazminat alma taleplerini ilk ağızdan aktarmış olacak.” 

 

 

Yukarıdaki haberinde gördüğünüz üzere

Haber Turk gazetesi,

 “Astsubay” dedi.

 

 

 *  *  *  *  * 

 

   Haber Turk gazetesinin bu haberi kışkışlamasından iki gün sonra

   Aşağıda gördüğünüz örütbağ ana sayfasında

   TSK Genelkurmay Başkanlığı şu haberi dünyâ kamuoyuna fâş eyledi.

 

    Kaynak: (http://www.tsk.tr/3_basin_yayin_faaliyetleri/3_1_basin_aciklamalari/2014/ba_03.htm)

 
Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Ana Sayfa » Basın Yayın Faaliyetleri » Basın Açıklamaları

 

   TARIH   : 13 Şubat 2014

   SAAT    : 11:05

   NO        : BA - 03 / 14

 

 Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan personelin, gerek Genelkurmay Başkanlığı/Kuvvet Komutanlıkları/Jandarma Genel Komutanlığı/Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargâhlarındaki toplantılara çağırılarak gerekse kendilerine bilgi notları yayımlanarak hem yürütülmekte olan faaliyetlerle ilgili hem de görevlerini daha iyi yapmalarına yönelik bilgi güncellemesi belirli aralıklarla yapılmaktadır.

 

      Bu kapsamda planlanan Kıdemli Astsubaylar Semineri de; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görev yapan Kıdemli Astsubayların katılımı ile 10-12 Şubat 2014 tarihleri arasında Genelkurmay Karargâhında icra edilmiştir. Seminerde, aşağıda sunulan programa göre konularında yetkili personel tarafından bilgilendirme faaliyeti icra edilmiştir. Seminere katılan personele, mensubu oldukları Kuvvet Komutanlıkları tarafından da bir program uygulanmış ve bu program kapsamında Kuvvet Komutanları tarafından kabul edilmişlerdir.

 

      Seminerin müştereklik kültürünün yaygınlaştırılması, mesleki gelişimin sağlanması, Kuvvetler arası iletişimin güçlendirilmesi ve karşılıklı görüş alışverişi açısından son derece faydalı olduğu görülmüş ve seminer Genelkurmay II nci Başkanı'nın yaptığı kapanış konuşması ile sona ermiştir.

 

 

   

       1’inci Gün (10 Şubat 2014)

 

      2’nci Gün (11 Şubat 2014)

       3’üncü Gün (12 Şubat 2014)

- Anıtkabir’e çelenk koyma
- Açılış konuşması
- Personel konularına ilişkin bilgilendirme

Astsubayların misyonu ve vizyonu
- Mesleki gelişim yol haritası
Astsubayların branşlaşması
- OYAK hakkında bilgilendirme

- Vakıflar hakkında bilgilendirme
- TSK’da modernizasyon faaliyetleri
- Sosyal medyanın kullanımı
- Kaza ve olaylarla ilgili bilgilendirme
- TSK’nın yeniden yapılandırılması çalışmaları
- Kapanış konuşması


 

   NOT : Seminere 260 astsubay (Kara Kuvvetleri Komutanlığı:97, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı:101, Hava Kuvvetleri Komutanlığı:29, Jandarma Genel Komutalığı:19, Sahil Güvenlik Komutanlığı:14) katılmıştır.

 

 

   Seminer sona erdikden ve misafirler karargâhı terk etdikden sonra yayınladığı bu basın açıklamasında

   TSK Genelkurmay Başkanlığı şöyle dedi; 

  • Karargâhda 3 günlük bir “TSK Kıdemli Astsubaylar Semineri” tertip edilmişdir, 
  • Bu seminerin son derece faydalı olduğu görülmüşdür, 

         Ve dahi 

  • Genelkurmay II nci Başkanı'nın yaptığı kapanış konuşması ile işbu seminer sona ermişdir. 

 

Yukarıdaki haberinde gördüğünüz üzere

Seminere dâvet etdiği misafirlere

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

Astsubay” dedi.

 

  *  *  *  *  *

 

   TSK Genelkurmay Başkanlığı‘nın tertip etdiği seminerin ismi şu idi; 

   TÜRK  SİLAHLI  KUVVETLERİ  KIDEMLİ  " ASTSUBAYLAR "  SEMİNERİ 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Kendi hazırladığı seminer müfredâtında

   Karargâhına kendi dâvet etdiği misafirlere

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

   “Astsubay” dedi.

 

  *  *  *  *  * 

 

   Seminer müfredâtına göre birinci günün öğleden evvelinde

Anıtkabir'e intikâl etmek üzere

 

Aslanlı Yol’da piyâde yürüyenlerin de hepsi

Astsubay” idi.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

   Misâk-ı Millî Kulesinde “hazır ol!”da bekleyenler

Ve dahi

Bu kuledeki kürsünün üzerinde duran

“Anıtkabir özel defteri”ni imzâlayan da

Astsubay” idi.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

   Atatürk’ün kabrine çelenk koyan karacı şu asker de

Astsubay” idi.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

  Kara, Deniz, Hava ile Jandarma ve Sâhil Güvenlik…

O gün Atatürk’ün kabri önünde içtimâ edip

İhtirâm duruşunda selâm verenler de

Astsubay” idi. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  * 

 

  Anıtkabir merdivenlerinde içtima etdikden sonra

“toplu” resim çekdirenler de

Astsubay” idi. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

  

      TSK Kıdemli Astsubaylar Semineri’nin ilk günü

                             Karargâh binasının önünde

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in

Toplu resim çekdirdiği misâfirler de

Astsubay” idi.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

   Genelkurmay Karargâhı toplantı salonunda

TSK Kıdemli Astsubaylar Semineri’nin

Açılış konuşmasını yapan

 Ve

 Toplantıya iştirak edenler de

Astsubay” idi. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  * 

 

Genelkurmay Karargâhı toplantı salonunda

TSK Kıdemli Astsubaylar Semineri’nin

Kapanış konuşmasını yapar iken hitap etdiği askerlere

II. Başkan Orgeneral Yaşar GÜLER de Astsubay” dedi.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

TSK Kıdemli Astsubaylar Semineri’den beş gün sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’i

Makâmında ziyâret edenler de

Astsubay” idi.

 

   Kaynak: (http://www.tsk.tr/3_basin_yayin_faaliyetleri/3_4_tsk_haberler/2014/tsk_haberler_09.htm#1)

 

17 Şubat 2014, Pazartesi 

 

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDEN HABERLER - 1

 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL, 14 Şubat 2014 tarihinde, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Kıdemli Astsubaylarını makamında kabul ederek, bir süre görüşmüştür. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL

   Ve dahi

   II. Başkan Orgeneral Yaşar GÜLER’in buraya kadar söylediklerini ve yapdıklarını resimlediğimizde

   Ortaya şöyle bir manzara çıkıyor;

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  * 

 

 

   Asubay Tefrikası -7- künyeli bu makâlemizin yukarıdaki sayfalarında

   Buraya kadar okuduğunuz faaliyetler, 2014 senesinde cereyân etmiş idi.

   

   Şimdi, şâyet iltifât buyurur iseniz,

     Folim makarasını bir sene geriye, 2013 senesine çevirelim.

   Bıldır neler yaşamışız da haberimiz olmamış,

   Şöyle bir tahattur edelim hele!

 

  *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

  

    

   Genelkurmay Karargâhını Ziyâret Eden Amerikalı Esrarengiz Asker

 

  Faaliyet sona erdikden saatler sonra bile olsa

  TSK Genelkurmay Başkanlığı isimli örütbağ’da yayınladığı basın açıklaması ile

  2014 senesinde icra etdiği TSK Kıdemli Astsubaylar Seminerini

  Genelkurmay Başkanı kamuoyuna duyurmuş idi.

 

  Fakat

  USEUCOM (Avrupa Komutanlığı)’un “Kıdemli Er”’i olan Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,’ın,

  2013 senesinde Genelkurmay Başkanlık Astsubayına yapdığı bir günlük ziyâret hakkında

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL, kamuoyuna tek kelime bilgi vermedi.

 

  Bizim Genelkurmay Başkanı Türk kamouyunu bilgilendirmeye tenezzül etmese de

  ABD Avrupa Komutanlığı (USEUCOM) bu ziyâreti kendi örütbağ sayfasında dünyâ âleme ilan etdi.

 

  Bu ziyâret hakkında makâlemizde gördüğünüz bilgileri ben,

  ABD Deniz Kuvvetlerinden Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın “Kıdemli Er” olarak görev yapdığı    USEUCOM (Avrupa Komutanlığı) isimli örütbağ sitesinden aldım.

 

  Genelkurmay Başkanı ve II. Başkanın ziyâreti söz konusu olduğunda davul zurna ile  cümle âleme duyuran Genelkurmay Başkanı,

  USEUCOM “Kıdemli Er”’i olan Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın 03 Nisan 2013 Çarşamba günü   Genelkurmay Başkanı Astsubayı Astsubay III Kademeli Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK’a yapdığı bir günlük   ziyâret hakkında dut yedi, bülbül oldu!

 

  İşde bu sebepden dolayı

  Türk kamuoyu bu ziyâreti sâdece Eski Tüfek’in yayınladığı makâlelerden öğrendi.

 

  *  *  *  *  * 

 

  EUCOM (USEUCOM) Nedir?

 

  1952 senesinde Stuttgart/Almanya’da teşkil edilip hizmete başlamış. SAC (SACEUR)’a bağlı olarak görev yapan ve   Amerikalı bir hava orgeneralin komuta etdiği EUCOM (USEUCOM), tamamı Amerikalı 1.000 sivil/asker ile hizmet   veren müşterek ve NATO’ya tahsisli bir müttefik komutanlıkdır.

 

  EUCOM (USEUCOM) Kıdemli Er’i Ne İş Yapar?

 

  EUCOM karargâhının kıdemli eri ise; İncirlik’de görevli Amerikan erleri de dahil olmak üzere,

  51 ülkede görevli toplam 88.000 Amerikan erinden sorumlu olarak ve doğrudan komutana bağlı olarak görev yapar.

 

  Genelkurmay Başkanı Astsubayı Astsubay III Kademeli Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK’ı  ziyâret etmek için   03 Nisan 2013 Çarşamba günü Ankara’ya gelen

  ABD EUCOM Kıdemli Er’i olan ABD Deniz Kuvvetlerinden Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın özgeçmişi de

   İşde, şöyle; 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Yukarıda gördüğünüz özgeçmişine bakdığımızda

   Meslekî gelişim ve eğitim durumu bakımından

   USEUCOM “Kıdemli Er”’i olan Amerikalı Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın

   Bizim Genelkurmay Başkanlarından bile daha iyi ve üst düzeyde olduğunu görüyoruz.

 

  Yeri gelmiş iken burada bir hususu daha hatırlatayım;

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

  İki senelik harp okulundan asteğmen rütbesi ile mezun olan son devre subaydır.

 

  *  *  *  *  * 

 

   2013 senesi Nisan ayının ilk Çarşamba gününde

   Genelkurmay Başkanlığımız, karargâha gizlice yabancı üç asker dâvet etdi.

   Türk kamuoyundan saklanan bu dâvetin misafirlerinden birisi olan asker,

   ABD Deniz Kuvvetlerinden Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr. idi.

 

   Almanya/Stuttgart’da konuşlu olan

   USEUCOM’un “Kıdemli Er”’i olan Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,

   Aynı günün sabahında

  • Evvelân, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in kahvesini içdi,
  • Sâniyen ,“mevkidaşı(!)” “Genelkurmay Başkanı AstsubayıAstsubay Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK’ı ziyâret etdi.
  • Sâlisen de Genelkurmay Başkanı Astsubayı ve Kuvvet Kıdemli Astsubayları ile birlikde Anıtkabir’i ziyâret etdi.

 

   Kaynak: (https://www.eucom.mil/media-library/photo/24823/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-visited-antkabir-the-mausoleum-the-country-of-turkeys-founder-mustafa-kemal-ataturk)

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   Fleet Master Chief Petty Officer Roy M. Maddocks, Jr. visited

   Anıtkabir, the mausoleum the country of Turkey's founder,

   Mustafa Kemal Atatürk.

 

  Fleet Master Chief Petty Officer Roy M. Maddocks, Jr. visited Anıtkabir, the mausoleum of the nation's founder,   Mustafa Kemal Atatürk, and laid a wreath and observed a minute of silence, April 3, 2013 during his visit to   Turkey. The command senior enlisted leader for European Command was here as part of a counterpart visit   with the Senior Enlisted Leader of the Turkish General Staff Harun Ağpak where he discussed NCO and   SNCO professional development and military education, met with senior enlisted leaders of the Turkish   military services and visited the Sergeants Major Academy.

 

  By TURKISH GENERAL STAFF PUBLIC AFFAIRS   Apr 08, 2013

 

  Yukarıda gördüğünüz bağlantısında neşretdiği 08 Nisan 2013 Pazartesi günlü resimde EUCOM;

  Aynı bağlantıdaki haberin kaynağının Genelkurmay Başkanlığı olduğunu yazdı.

 

  *  *  *  *  * 

 

   Aşağıda gördüğünüz bu haberde ise EUCOM;

  “Kıdemli ErDeniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın

  “MevkidaşıGenelkurmay Başkanı Kıdemli Er”’i Harun AĞPAK’ı ziyâret etmek için Ankara’ya geldiğini yazdı. 

 

  USEUCOM “Kıdemli Er”i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,

  Aynı gün öğleden sonra da

  “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” ismini verdiğimiz ucube mektebe gitdi. 

 

  Kaynak: (https://www.eucom.mil/media-library/photo/24822/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy)

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Bu uyduruk mektebin AÜKHE talebesi “Kıdemli Astsubayları” er gazinosunda içtima eyledi.


  Sonra, USEUCOM Kıdemli Er”’i Roy M. MADDOCKS Jr.,

  Kahraman ordumuzun bu necip “Kıdemli Astsubaylarına

  Amerikan ordusundaki ve NATO’daki “kıdemli erliğin” fâzilet ve nimetlerini anlatdı… 

 

  *  *  *  *  * 

 

  Yaşar;

  Karakolda Doğru Söyler,

  Mahkemede Şaşar!

 

  Burada bir nefes alalım!..

  Ve dahi

  Genelkurmay Başkanlarının iki yüzlü davranıp “ikili kıvırmasına” bir örnek verelim…

 

 *  *  * 

 

  Devletlerarası yazışmalarda doğru kelime kullanmak ve ifâde birliği temin etmek gâyesi ile

  Genelkurmay Başkanlığı; İngilizce-Türkce ve Türkce-İngilizce Askerî Terimler Sözlükleri yayınlar.

 

  “Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı” ibâresinin ingilizce tercümesini öğrenmek için

  Genelkurmay Başkanlığının 2007 ve 2008 senelerinde yayınladığı

  İngilizce-Türkce ve Türkce-İngilizce Müşterek Askerî Terimler Sözlükleri’ne bakdım.

 

  Fakat

  “Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı” ibâresinin türkcesi ve ingilizcesinin

  Bu sözlüklerin her ikisinde de mevcut olmadığını gördüm.

 

  Kadrosunu ihdâs edeli şu güne kadar handiyse 10 sene oldu.

  Fakat Genelkurmay Başkanlığı;

  “Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı”’ ibâresinin türkce ve ingilizcesini bu sözlüklere hâlâ ilave etmemiş!..

 

  Genelkurmay Başkanlığının yayınladığı İngilizce-Türkce-İngilizce Müşterek Askerî Terimler Sözlükleri’nde

  “Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı” ibâresinin türkce ve ingilizcesini öğrenmek için ben Eski Tüfek de

  26 Haziran 2019 Çarşamba günü,

  Elden bir dilekce teslim etdim, Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a

  Ve dedim ki;

  “Genelkurmay Başkanı  Astsubayı” unvânının “ingilizce tercümesi” nedir? 

 

  KONU: Bâzı Türkce Askerî Terimlerin İngilizce Tercümesi Hakkında.

  İLGİ: (a) (http://www.eucom.mil/media-library/photo/24821/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy) bağlantısında münteşir 08 Nisan 2013 târihli haber.

  (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

  (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

 

   1. İlgi (a)’da mezkûr haberde

     a. ABD Deniz Kuvvetleri “Kuvvet Kıdemli Er”’i Roy M. MADDOCKS JR.’ın 03 Nisan 2013 târihinde Genelkurmay Başkanlığımızı ziyâret etdiğinden

        Ve dahi

      b. Söze konu şahısın AÜKHE eğitimi alan 100’den fazla “astsubayımıza” bir konferans verdiğinden bahsedilmektedir. İşbu haberin ekran görüntüsü Ek’dedir.

 

   2. Aynı haberde Genelkurmay Başkanlığımızın;

       a. “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” dediği “Astsubaydan” “Senior Enlisted Leader”,

       b. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) ismini verdiği okuldan da Kıdemli Er MADDOCKS’un “Akademi” olarak bahsetdiği görülmektedir.

 

   3. İlgi (a)’da mezkûr haber ve yukarıdaki ilk iki maddede verdiğim bilgiler muvacehesinde benim suâllerim şöyledir;

      a. İlgi (a)’da mezkûr haberde, “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” için ABD Deniz Kuvvetleri “Kuvvet Kıdemli Er”’i Roy M. MADDOCKS JR.’ın kullandığı “Senior Enllisted Leader” ve “AÜKHE” için kullandığı “Akademi” tâbirâtı konusunda Genelkurmay Başkanlığımız ne düşünmektedir?

      b. Genelkurmay Başkanlığımızın;

            b.1- “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” olarak tesmiye etdiği unvânın “ingilizce tercümesi” nedir?

           b.2. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) olarak tesmiye etdiği okulun “İngilizce tercümesi" nedir?

 

   4. Yukarıda mezkûr madde 3’de tevcih etdiğim suâllerimi İlgi (b ve c) mevzuât kapsamında cevâplamasını Millî Savunma Bakanlığımızdan saygılarımla arz ederim. 24.06.2019. (CİMER kayıt: 26.06.2019. 1901433131.                                                                     

                                                                                Şükrü IRBIK

 

 *  *  * 

 

  Sağolsun,

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER şu cevabı gönderdi bana;

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 *  *  * 

 

  NATO ve ABD’ye başka kıvır,

  Türk astsubayına daha başka kıvır!..

 

  Birkaç sayfa yukarıdaki satırda resimini gördüğünüz

  08 Nisan 2013 Pazartesi günü bir NATO karargâhı olan USEUCOM’a jurnallediği haberde

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

  “Genelkurmay Başkanı  Astsubayı” Harun AĞPAK’ın ingilizce unvânın;

  “Senior Enlisted Leader” olduğunu söylüyor,

 

  Fakat

  2019 senesinde bana gönderdiği cevapda

  Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER ise bu kez

  “Genelkurmay Başkanı  Astsubayı” Harun AĞPAK’ın ingilizce unvânın;

  “Chief of Turkish General Staff Non-Commissioned Officer” olduğunu söylüyor.

  

 *  *  * 

 

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT’ın 2007 senesinde yayınladığı

  İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğüne bakdığımda;

 

  “Non-Commissioned Officer” ibâresinin türkce tercümesinin

  “Astsubay” olduğunu görüyorum.

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  * 

 

  “Enlisted” ibâresinin türkce tercümesinin de

  “Er” olduğunu görüyorum.

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  * 

 

  Fakat ne rezil bir durumdur ki;

  Hem “Non-Commissioned Officer” ibâresini

  Hem de “Senior Enlisted Leader” ibâresini,

  1944 senesinde icat eden Amerikan Ordusunun askerî terimler sözlüğüne bakdığımda ise;

 

  Hem “Non-Commissioned Officer” ibâresinin türkce tercümesinin

  Hem de “Enlisted” ibâresinin türkce tercümesinin

  Aslında “Er” olduğunu görüyorum.

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  * 

 

  Ne demiş atalarımız;

  Alışmış, kudurmuşdan beterdir!..

 

   1956 senesinden beri

  Gömleklerinin ilk düğmesini hep yanlış iliklemeye alışmışlar bir kere!..

 

   Yaşar gibi kıvıran Türk Genelkurmay Başkanları

  Aslında hem karakolda hem de mahkemede yalan söylüyorlar.

   

  Söyledikleri bu yalan ile bizim herbokolog Genelkurmay Başkanları;

  Kânunun “subay yardımcısı” dediği  askerleri yurt içinde “astsubay” olarak pazarlıyor,

 

  Fakat

  Yurt dışında ise Amerika’ya ve NATO’ya “er” olarak pazarlıyor!..

 

  *  *  *  *  *  

 

  Kaynağı Genelkurmay Başkanlığı olan

  Ve dahi

  USEUCOM’un kendi örütbağ sayfasında neşretdiği bu haberin can alıcı iki noktası var.

 

  Birincisi;

  USEUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,

  “Genelkurmay Başkanı AstsubayıAstsubay III Kademeli Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK’ın kendisinin   “mevkidaşı” olduğunu söylüyor.

 

  İkinci husus da şudur;

  “Genelkurmay Başkanı AstsubayıHarun AĞPAK’ın görev unvânının “Kıdemli Er” olduğunu söylüyor.

  Yukarıda gördüğünüz bilgileri resimlediğimizde ise

  Ortaya şöyle bir manzara çıkıyor;

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

 

  Burada şu suâlleri sormamız icâb ediyor;

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in “Astsubay” dediği Harun AĞPAK’a

  USEUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr., nasıl oluyor da “Er” diyor?

 

  Kaynağı Genelkurmay Başkanlığı olan yukarıdaki bağlantıda münteşir haberde EUCOM

  Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın; 

  • Görev unvânının “Kıdemli Er” (Senior Enlisted) olduğunu, 
  • Ve kendisinin, Harun AĞPAK’ın “mevkidaşı” olduğunu beyan ediyor.

 

  “Mevkidaşlık”; iki muhtar, iki kaymakam, iki başbakan, iki subay, iki asubay, iki er gibi

  Ancak eşit mevkiye sahip şahıslar arasında söz konusu olabilir.

 

  Protokolün ve saygının birinci şartı bunu emreder iken

  Görev unvânı “Kıdemli Er” olan Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,

  Görev unvânı “Astsubay” olan Harun AĞPAK’ın nasıl “mevkidaşı” olabiliyor? 

 

 *  *  *  *  * 

 

  Yalandan Kim Ölmüş?..

 

  İşde,

  Yalandan ölmeyenlerden birisi olan Orgeneral Bekir KALYONCU da

  2013 senesinde Ankara’da oynanan “yalan tiyatrosunda” sahneye çıkmış!..

  Ve dahi

  Emekli günlerinde torunlarına anlatacağı yalanlara bir yenisini daha eklemiş.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 
  Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Bekir KALYONCU,

  ABD EUCOM “Kıdemli Er”i Amerikalı Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın

  “Mevkidaşım” dediği Genelkurmay Başkanı Astsubayı Astsubay Harun AĞPAK’ı

  03 Nisan 2013 Çarşamba günü ziyâretini haber yapmış…

 

  Ve Mayıs ayında neşretdiği “Jandarma Dergisi” isimli derginin 136’ncı sayısında,

  Amerikalı denizci “ErRoy’un bu ziyâretini Türk kamuoyuna "gururla" duyurmuş!..

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Aşağıdaki resimde gördüğünüz üzere;

  Sol tarafda misafir Amerikalı "Er" Roy

  Sağ tarafda ise ev sahibi Türk "Astsubay" Harun...

 

   Oturmuşlar aynı masada karşı karşıya

    Şu bizim Türk "astsubaylarının" hâl-i pür melâlini istişâre ediyorlar.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir KALYONCU;

  Bu derginin 70’inci sayfasındaki haberde filfilli bir yalan üfürmüş!..

 

  Subaylarımız her boku bilirler ya!..

  Tıpkı komutanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in yapdığı gibi

  Orgeneral Bekir KALYONCU da bir kerâmet gösdermiş ve

  Amerikalı Deniz “ErKıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın “Astsubay” olduğunu söylemiş.

 

  Bekir KALYONCU;

  •   Evvelâ, harbiye’de şişe şişe mürekkep yalamış ve subay olmuş,
  •   Sonra girmiş Harp Akademisine, gece-gündüz dirsek çürütmüş ve kurmay subay olmuş,
  •   Daha sonra da okumuş, öğrenmiş. Sadâkat ve liyâkatını isbat edip Orgeneral subay olmuş!..
  •   En son olarak da gelmiş Jandarma Genel Komutanı koltuğuna çöreklenmiş!..

 

  Fakat

  Aynı Orgeneral Bekir KALYONCU,

  Amerikan Ordusunda “astsubay” sınıfının mevcut olduğu yalanını söylemiş...

 

  Kendi “astsubayı” ile aynı masada yemek yemeyi zul addeden Orgeneral Bekir KALYONCU,

  Amerikanın “Er”ine Ankara’da “Astsubay” muamelesi etmiş!..

 

  Yazık!..

  Orgeneral rütbesi ile piyasa yapan subay Bekir KALYONCU’nun düşdüğü şu rezil duruma bakar mısınız?..


 *  *  *  *  *  

 

  İkinci Rüştü ERDELHUN Vak'ası...

 

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

  Amerikalı “ErRoy M. MADDOCKS Jr.’a “Astsubay” muamelesi ediyor

  Ve kendisi için Anıtkabir’de "II numaralı askerî tören" tertip ediyor.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   51’inci Tümen Komutanı iken 1952 senesinde Tümgeneral Rüştü ERDELHUN,

 

  • Amerikalı Çavuş’a "subay" muamelesi etmiş;
  • Erzurum subay mahvelinde ve kendi masasında yemek yedirmiş,
  • Mahvele girer iken bu Amerikalı Çavuş’un parkasını kendi elleri ile alıp askıya asmış,
  • Mahvelden çıkar iken de askıdaki parkayı alıp gene bu Amerikalı Çavuş’a giydirmiş idi. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Genelkurmay Başkanı iken 2013 senesinde Orgeneral Necdet ÖZEL de

  Amerikalı “Er” Roy M. MADDOCKS Jr.’a Ankara’da “Astsubay” muamelesi etdi.

 

  Sonra da

  Üzerinde “Kıdemli Er” yazan çelenk ile Aslanlı Yol’da,

  Hem de Ebedî Başkomutan ATATÜRK’ün mânevî huzurunda,

  Türk astsubaylarının önünde yürütdü!..

  

  Kim bilir?..

  Kendi astsubayının sıçdığı deliğe sıçmakdan ikrah eden Orgeneral Necdet ÖZEL

  Karargâhda bu Amerikalı Er’in belki ceketini de tutup sırtına giydirmişdir!..

 

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in

  Devletlerarası mütekabiliyet ilkesini de ayaklar altına alan bu işgüzârlığı

  Ve

  2013 senesinde Amerikalı Er Roy M. MADDOCKS Jr.’ye bu yapdıkları

  Ve dahiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Türk Ordusunu

  Ve en vahimi de

  Türk Astsubaylarını düşürdüğü bu rezil durum

  Türk Ordusunun târihinde

  İkinci Rüşdü ERDELHUN vak’asıdır!

 

 *  *  *  

 

 

   51’inci Tümen Komutanı iken 1952 senesinde Tümgeneral Rüştü ERDELHUN’un;

 

  • Subay” muamelesi etdiği Amerikalı "Çavuş’a"  subay mahfelinde yemek ısmarladığını,
  •  Subay mahfeline girer iken Amerikalı "Çavuş'un ceketini sırtından kendi elleri ile alıp askıya asdığını,
  • Subay mahfelinden çıkar iken de askıdaki ceketini alıp Amerikalı "Çavuş' a kendi elleri ile giydirdiğini,

        

    Gözleri ile gören 27 Mayıs darbeci subayı Topcu Üsteğmen Şefik SOYUYÜCE,

    Anlatdığı bu rezilliğin resimini ortaya koyamamış ve bu vak'a, şehir efsânesi olarak kalmış idi...

 

   Fakat

 

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,

   2013 senesinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in,

   Amerikalı Er Roy M. MADDOCKS Jr.’a  Anıtkabir’de “astsubay” muamelesi etdiğinin resimini,

   Türk kamuoyunda ilk defâ olmak üzere bu makâlemde bir kez daha târihe kayıt ediyorum. 

 

   

  *  *  *  *  * 

 

   Amerikalı asker Roy M. MADDOCKS Jr.,

   Kendisinin “Er” olduğunu söylüyor. Bu söylediklerine delil olarak da şu mevzuâtı beyan ediyor

  • 1949 Cenevre Sözleşmesi (GC-III)
  • 1951 Kuzey Atlantik Andlaşmas’ına merbut STANAG 2116,
  • 1956 ABD Anayasa’sı, Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnu. (US Code Title 10 – Armed Forces, dtd. August 10, 1956. Chapter – I, 101. Definitions).

 

   Bu mevzuâtın resmini çizdim. Ortaya şu manzara çıkdı;

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1777 senesinde kurulduğu günden beri

   Amerikan Ordusunda 2 sınıf asker var;Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

    1. Er 

    2. Subay

 

  *  *  *  *  * 

 

   Bizim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL ise;

   Aşağıda gördüğünüz şu kânunları ihlâl etdi;

 

  • 22.05.1930 târih ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânunu, 
  • 02.07.1951 târih ve 5802 sayılı Astsubay Kânunu, 
  • 04.01.1961 târih ve 211 TSK İç Hizmet Kânunu (Md-10, kıdem), 
  •  27.07.1967 târih ve 926 sayılı TSK Personel Kânunu (Ek Md.21),

 

   Amerikalı Eri, Türk Astsubaylarının önünde yürütmek fiili ile

   Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL aynı zamânda

   T.C Devletinin taraf olduğu şu uluslararası andlaşmaları ve Anayasaları iğfal etdi;

 

  • 1949 Cenevre Sözleşmesi (GC-III) 
  • 1951 Kuzey Atlantik Andlaşmas’ına merbut STANAG 2116, 
  • 1956 ABD Anayasa’sı, Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnunu. (US Code Title 10 – Armed Forces, dtd. Aug.10, 1956. Chapter – I, 101. Definitions). 
  • 334 sayı ve 27/05/1961 târihli T.C. Anayasası, Md. 65. 
  • 2709 sayı ve 18/10/1982 târihli T.C. Anayasası Md. 90.

 

   Bu mevzuâtın resmini çizdim. Ortaya şu rezil manzara çıkdı;

 Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK


   1777 senesinden beri Amerikan Ordusunda olduğu gibi

   T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK de

   1935 senesinde T.C Ordusunu 2 sınıf asker ile teşkil etdi;

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

   1. Mükellef Er

   2. Muvazzaf subay

 

   Fakat

   ATATÜRK’ün ölümünden sonra tezgahladıkları fitne kânunlar ile

   Hâin subaylarımız bugüne kadar ordumuza tam 6 sınıf asker doğurtdu!..

 

  *  *  *  *  * 

 

  Her Boku Bilen Asker; Bizim Subaylar!..

 

  Subaylarımız her boku bilirler ya!..

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL de

  İngilizce “Enlisted” kelimesinin Türkce karşılığının “Er” demek olduğunu pekâkâ biliyor idi.

  Bu cümlenin neticesi olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL;

  Yüzüne karşı “Astsubay” olduğunu söylediği Harun AĞPAK’a bilerek ve isdeyerek “Er” dedi

  Ve dahi

  Amerikalı “Er” Roy’un yanında “Astsubay” Harun AĞPAK’a bilerek “Er” muamelesi etdi.

 

  Dahası,

  Hani, subaylarımız her boku bilirler ya!

  Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL de

  03 Nisan 2013 Çarşamba günü karargâha dâvet etdiği Amerikalı askerin

  “Er” (Enlisted) olduğunu da pekâlâ biliyor idi.

  İşde, belgesi…

  Genelkurmay Başkanlarının hazırladığı İngilizce-Türkce sözlük…

 Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   İşde,

   Bu sebepden dolayı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

   USEUCOM’a gönderdiği yukarıda gördüğünüz 08 Nisan 2013 târihli haberde

   Yüzüne karşı  “Astsubay”  dediği Harun AĞPAK’ın aslında  “Er”  (Enlisted) olduğunu yazdı.

 

  *  *  *  *  * 

 

   Yüzüne karşı  “Astsubay”  dediği Harun AĞPAK’ın aslında  “Er”  (Enlisted) olduğunu bilen sâdece;

  • Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,       
  • Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER 

         Ve 

  • Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir KALYONCU değil idi, elbetde…

 

   Yukarıda gördüğünüz İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğünün

   Aşağıdaki resimin sol tarafında gördüğünüz numarasız şu sayfasında peşin olarak beyan etdikleri üzere;

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  • Millî Savunma Bakanı İsmet YILMAZ, 
  • Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri KIVRIKOĞLU, 
  • Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Emin Murat BİLGEL, 
  • Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet ERTEN 

        Ve dahi

  • Sâhil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan UŞAKLIOĞLU da

   Yüzüne karşı “Astsubay” dedikleri askerlerin NATO'da  “Er”  (Enlisted)  olduğunu bal gibi biliyor idi…

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İsimlerini gördüğünüz bu subay güruhu üç yalan birden söylemişler;

 

  •    Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli asker sınıfı mevcut demişler ve yalan söylemişler,   
  •    Türk “astsubay” rütbelerini Amerikalı “erlere” giydirmişler; Amerikalı “erleri”, Amerikan Ordusunda mevcut olmayan "astsubaylığa” terfi etdirmişler ve yalan söylemişler,   
  •    Amerikalı “er” rütbelerini de Türk “astsubaya” giydirmişler; "Subay yardımcısı" dedikleri Türk "astsubayları" da “erliğe” tenzil etmişler ve yalan söylemişler…

   

   Yukarıda kapak resimini gördüğünüz sözlüğün EK-C’sine ekledikleri aşağıdaki şu sayfa ile de

   Gözlerimizin içine bakarak söyledikleri bu filfilli yalanlarını gene bu subaylar kendileri tescil etmişler!.. 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

2013 senesinin 03 Nisan Çarşamba günü

 Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in

 Türkiye’nin başkenti Ankara’da

 Hem de

 Başkomutanı ATATÜRK'ün huzurunda sahneye koyduğu bu rezillikler tiyatrosunda

 Yukarıda isimlerini gördüğünüz bakan ve subaylar da

 Kendi paylarına düşen "ikili kıvırma" görevini oynamak için sahneye çıkdılar…

 

 

  *  *  *  *  * 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   

  Yukarıdaki resimde kimlerin hangi sırada yürüdüklerini görebilmek için

  Aşağıdaki şu temsilî resimi çizdim.

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  • Protokolün birinci sırasında, Amerikalı denizci bir “Er 
  • Amerikalı bu denizci "Er"’in arkasında saf tutmuş 4 Türk “Astsubay 
  • En arka sırada ise Amerikalı bir karacı “Er” ve bir de havacı “Er”.

 

    262 metre uzunluğundaki Aslanlı Yol’da piyâde yürüyorlar!..

    Protokolun baş misafiri olan Amerikalı denizci Er

    Biraz sonra Misâk-ı Millî Kulesine vâsıl olacak.

    Ve oradaki kürsünün üzerinde duran 2 numaralı Anıtkabir Özel Defterini imzâlayacak.

    En son olarak da

    ATATÜRK’ün kabrine çelenk koyacak ve bir dakikalık ihtirâm duruşu gösderecek!..

 

   Peki,

   Amerikalı bu denizci Er kim?

   Anıtkabir’de ne işi var?

   Üzerinde " ABD Avrupa Komutanlığı Kıdemli Eri " yazılı çelenk de ne oluyor?

   Amerikalı denizci Er’in arkasında yayaklayan dangalak Türk Astsubayları kim?

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Fleet Master Chief Petty Officer Roy M. Maddocks, Jr. visited Anıtkabir, the mausoleum of the nation's founder, Mustafa Kemal Atatürk, and laid a wreath and observed a minute of silence, April 3, 2013 during his visit to Turkey. The command senior enlisted leader for European Command was here as part of a counterpart visit with the Senior Enlisted Leader of the Turkish General Staff Harun Ağpak where he discussed NCO and SNCO professional development and military education, met with senior enlisted leaders of the Turkish military services and visited the Sergeants Major Academy.

 

 

  Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı

  “Kıdemli Er”  Roy M. MADDOCKS Jr.’ın bu ziyâret haberini hemen EUCOM’a kışkışladı…

  ABD Avrupa Komutanlığı (USEUCOM) da bu haberi

  EUCOM isimli resmî örütbağ sayfasında 08 Nisan 2013 Pazartesi günü bütün dünyâya ilan etdi...

 

  Kaynak: (https://www.eucom.mil/media-library/photo/24823/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-visited-antkabir-the-mausoleum-the-country-of-turkeys-founder-mustafa-kemal-ataturk)

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  EUCOM’un örütbağ ana sayfasında teşhir edilen bu haberde

  Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı şöyle dedi;

    ABD Avrupa Komutanlığı “Kıdemli Er”’i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,

    “Mevkidaşı” olan Genelkurmay Başkanı “Kıdemli Er”’i  Harun AĞPAK’ı  ziyâret  etmek için Türkiye’de idi.”

 

  *  *  *  *  * 

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Bizim her boku bilen subaylarımız;

  Türk Milletinin önüne çıkıyor ve

  1951 senesinden beri şöyle diyorlar;

 

  “Harun, Astsubay’dır”

 

 

 Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Sonra da

  Yeldir yepelek Amerika’ya ve NATO’ya gidip

  Oralarda laf geveliyorlar.

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

     Türk Milletine söylediklerinden çok farklı konuşuyorlar

     Ve şöyle diyorlar; 

    “Harun, Er’dir”

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Türk Ordusunda devşirdiği Türk(!) subaylar sâyesinde

  Soros, işin sırrına ermiş idi bir kere…

 

  Türkiye’nin “ en iyi ihraç malı, askeri ” idi nasıl olsa!..

 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  İşde,

 

  Bu adamın bu aşağılık sözünü yalayıp yutmuş olmalılar ki

  Her boku bilen Amerikan perestiş subaylarımız,

  Biz asubayları Amerika ve NATO’ya bu kez de hiç utanmadan “Er” olarak pazarlıyorlar.

 

  *  *  *  *  * 

 

  Ey Türk Astsubayı!..

  Söyle Bana, Allah Aşkına! Sen Nesin?..

  Astsubay mı?

  Er mi?..

 

  Kıymetli vatandaşlarım ve muhterem asubay meslekdaşlarım;

  Asubay Tefrikası isimli makâle silsilesinin yedincisi olan işbu makâlemizde

  Buraya kadar verdiğimiz bilgi ve beyan etdiğimiz belgeler şâhidliğinde

  Bu “aldatanlar-aldananlar” tiyatrosunun son rezâlet perdesi de

  İşde, şöyle oluyor;

 Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   

    Sâhil Güvenlik Komutanığından emekli asubay

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,

    Bu kepâzeliği 

    Türk milletine

    Ve dahi

    Dünyâ  kamuoyuna

    Bugün bir kere daha teşhir ve ilân  ediyorum;

 

    Dünyânın hiçbir ordusunda;

  • Böyle "ikili kıvıran subaylar" yokdur!..
  • Böyle köle muamelesi edilen “astsubay” isimli bir asker sınıfı yokdur,

  • Böyle bir rezillik de yokdur!.. 

 

     Duyduk duymadık demeyin!..

 

 

  *  *  *  *  * 

 

   27 Mayıs darbecisi subayların 1967 senesinde tertip etdiği

   Ve bir darbe kânunu olan 926 sayılı TSK Personel Kânununun 84’üncü maddesi

   Astsubayların “kıdem sırasını” mufassal bir şekilde şöyle tanzim eder;

                        

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU (1)

         

          Kanun Numarası            : 926

          Kabul Tarihi                    : 27/7/1967

          Yayımlandığı R. Gazete : Tarih  : 10/8/1967   Sayı : 12670

          Yayımlandığı Düstur       : Tertip : 5   Cilt : 6   Sayfa : 2352

 

 

   I – Kıdem ve kıdem sırası:

 

             Madde 84 – (Değişik: 2/7/2000 - KHK - 607/10 md.; Değiştirilerek kabul: 10/5/2006-5497/7 md.)

             Kıdem ve kıdem sırası aşağıdaki esaslara göre düzenlenir:

    a) Rütbelerde kıdemler, onay metninde yazılı tarihten başlar. (1)

 

    b) Aynı günde astsubaylığa nasbedilenler arasında kıdem sırası, okullarda kazanılan not ortalamalarına göre tespit edilir ve bunlar kendi aralarında sıralanırlar.

   c) Aynı rütbe ve nasıplılar arasında kıdem sırası, her yıl tespit edilen yeterlik derecesine göre saptanır. Aynı rütbe ve nasıplı olup, değişik kaynaklardan yetiştiğinden yeterlik derecesi kıyaslanamayan astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıda belirtilmiştir:

    1. Astsubay meslek yüksekokulu mezunları.

    2. Uzman jandarmalıktan astsubay olanlar.

    3. Uzman erbaşlıktan astsubay olanlar.

    4. Kıt'a erbaş ve erlerinden astsubay olanlar.

    5. Sözleşmeli astsubaylıktan  muvazzaf astsubay olanlar.

    6. Sivil kaynaktan muvazzaf astsubay olanlar.

    7. Sözleşmeli astsubaylar.

 

    d) Çeşitli sınıflara mensup, aynı rütbe ve nasıplı astsubaylar arasındaki kıdem sırası aşağıdaki önceliğe göre;

    1. Yeterlik dereceleri,

    2. Astsubaylık hizmet süreleri,

    3. Bir önceki rütbeye yükselme tarihleri,

    4. Bir önceki rütbenin son yılında tespit edilen yeterlik dereceleri,

    5. Bu durumda da eşitlik varsa, eşitlik bozuluncaya kadar sıra ile bir önceki rütbenin son yılında tespit edilen yeterlik dereceleri,

  dikkate alınarak belirlenir.

 

    e) Her ne sebeple olursa olsun sınıfı değiştirilenler, yeni sınıflarındaki yeterlik dereceleri tespit olununcaya kadar, yeni sınıfının aynı nasıplılarının sonunda sıralanırlar.

 

    f) Kuvvetleri ayrı olan aynı rütbe ve aynı nasıplı astsubayların kıdem sırası;

    1. Aynı yıl terfi edenlerden kıdem almadan yükselenler,

    2. Her ikisi de kıdem alarak yükselmiş ise bir önceki rütbeye yükselme tarihi önce olanlar,

    3. Bütün şartlar aynı ise mensup olduğu kuvvete göre sıra ile kara, deniz, hava, jandarma, sahil güvenlik,

        diğerlerine nazaran kıdemlidir.

             Yukarıda belirtilen ilkelere göre kıdem ve kıdem sırasının belirlenmesine ilişkin diğer usûl ve esaslar Astsubay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir.

 

    TSK Personel Kânuna göre;

   Önce “subay yardımcısıdır” deyip pışpışladığı

   Sonra da kendi sınıf arkadaşları arasında “kıdem sırasına” göre hizaya getirdiği astsubayları

   Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

   Anıtkabir’de Amerikalı “Er”’in arkasında yürütdü!..

   

   Bu fiili ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,

   TSK Personel Kânununun yukarıda gördüğünüz 84’üncü maddesini bütün dünyânın gözleri önünde ihlâl etdi. 

  

   Her boku bilen subaylarımız protokol konusunda şöyle der;

   “Protokolde yüzde doksan dokuzluk başarı, başarı değildir!

 

   Bu söze Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da bugün burada şu söz ile mukabele ediyorum;

   Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in kendi astsubayına yapdığı bu saygısızlık da

   2013 senesinin 03 Nisan Çarşamba günü târihin Anıtkabir'de kaydetdiği

   “Yüzde yüzlük bir protokol rezâletidir! 

 

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

  Ey, Çadırcı!

 

  İçdiğin şarap, sevdiğin güzel idi.

  Gitdin câmiye, niyetin kilim aşırmak idi!..

 

  Lâkin;

  Dilinden dökülen hiçbir kelâm yalan,

  Sen de yalancı değil idin, be!..

 

  *  *  *  *  * 

 

  Şimdi de hakikâti konuşmanın vakdi geldi...

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 *  *  *  *  * 
Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız   

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık Brövesi

 

 

asubay misin

 Asubay Mısın, Er Misin

 

İkrâr ediyorum!

Gül alıp gül vermek isderdim herkese, adını bile sormadan; allı morlu, mis kokulu...

Ya da

Makâleler yazmak isderdim, suya sabuna dokunmayan; harir kadar saf, çocuk kadar mâsum...

Aşk kokan, sevgi dolu... Ayşe’den, neş’eden, meşeden dem vuran!

Benim de sevdâya teşne kalbim var, ne de olsa!

Türkü yazmak isderdim hele!

Mertlik üsdüne, yiğitlik mayalı; her nağmesi dostluğa dokunan, kardeşlik kokan ... 

Çünkü

Türk’ü bilen türkü bilir,

Türk’ü seven de türkü yazar.

Ben de insanım, nihâyetinde!

Ya da!..

Ya da,

Her kalem oynatışımda ucundan sitâyiş süzülen, vefâ dökülen, garındaşlık mumuyla ışıldayan...

Fakat olmuyor!

Daha doğrusu oldurtmuyorlar!

Bâzen, söyleyen özne olsa da söyleten nesne oluyor, maslahat icâbı. İşde bu durumda, söyletenin kim olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Çünkü burada, asıl fail özne değil fakat nesne oluyor.

Evet, insanım, nihâyetinde... Haksızlığa, yolsuzluğa, nâmertliğe, zorbalığa isyân eden!

Biz Asubaylara yapılan bu ahlâksızlık, bu haksızlıklar karşısında

Tencere bile olsa tıngırdar; köpek bile olsa havlar be!

Benim, köpeğinki kadar bile aklım, köpeğinki kadar bile haysiyetim yok mu sanıyor bu kaşalotlar!

Haksızlığa uğramışsam,

Bağırır, çağırırım!

Ȃsi olur, başkaldırırım ödlek firavunlara.

Bu topraklarda yiğide deli demek âdet olmuş nasıl olsa!

Ağız dolusu küfür bile ederim alayına...

İşde o vakit derim ki;

Kiremitde özler var

Başkanlarda elâ gözler var

Sizleri tenhâlarda bir görsem 

Söyleyecek çok sözler var!

Mâdem öyle!

Bolu’nun Zorbeyi var ise şâyet,

Dağlarının da Köroğlu’su elbet olacak!

Hele bir de damarıma basarlar ise şâyet!

Öyle yazılar yazarım ki!

Kesip biçmeden söker alırım o üç paralık ciğerlerini, fesât dolu döşlerinden, evvel Allah.

İşde meydân! Söze söz! Varsa diyecekleri şâyet

Çıksınlar karşıma!

Yedikleri haltların, yapdıkları nâmertliklerin, hainliklerin, kânunsuzlukların hesâbını versinler!

Şu memleketde iyiye, güzele dâir söz söyleyen, iş yapan herkes mutlaka kösdeklenir, cezâlandırılır. Bizim için de durum ayniyle vâki oldu!

Gevur Coni’nin ordusunda bir Er olsaydım şâyet

Bugüne kadar ortaya dökdüğüm bunca kânunsuzluk, yanlışlık, haksızlık, ahlâksızlık ve sahtekârlıklardan dolayı

Coni Genelkurmay Başkanı herhâlde bana üç beş madalya takdim eder idi...

Fakat bizim müslümân bildiğimiz Genelkurmay Başkanlarımız ise

Bu kânunsuzlukların, haksızlıkların, ahlâksızlıkların ve sahtekârlıklardan üzerine gitmek yerine

Doğruları söyleyen Eski Tüfek’i öksüz yetim zannedip ezmeye tevessül ediyorlar...

Bugüne kadar söylediklerimin bir tek kelimesini dahi tekzip edemediler, iftirâ diyemediler!

Hakâret etdiğimi söylüyorlar... Evet, ortada bir hakâret var da ... Kim, kime etdi acap?..

 

Zihniyet Sürgünü isimli makâle benimdir, ben yazdım! Bütün hukûkî mesuliyet bana aitdir diye ilk gün dilekce verdim. Fakat subaylarımıza bu da yetmedi. Hemen koşup gidip mahkemeye itirâz etdiler. Asubaylık dâvasına büyük emek veren kıymetli meslekdaşım Semih KOÇ ve emekliassubaylar.org’un hizmet aldığı şirketin sahibini de cezâlandırmak için üst mahkemeye itirâz etdiler. Fakat mahkeme, bu talebi reddeddi.

Hakkımda açdıkları cezâ ve tazminât dâvaları da bu subaylarımıza yetmedi! Bu kez de bu makâlem ile bu zevâta iftirâ etdiğim iddiasıyla üst mahmekeye itirâz etdiler. Mahkeme, subaylarımızın bu talebini de reddeddi.

İşde, gene ikrâr ediyorum!

Zihniyet Sürgünü isimli makâlenin müellifi, Eski Tüfek mahlaslı ben Şükrü IRBIK’ım.

Elinizden geleni ardınıza koymayın da nelere kâdir olduğunuzu bütün dünyâya gösderin!..

 

Duydum ki gevurun hâkimleri Berlin’de imiş! Bizim müslüman hâkimler nerede, onu da göreceğiz elbet...

Hâl böyle olunca;

Eski Tüfek’in kısmetine de

Asubaylara yapılan haksızlıklar ve kânunsuzluklar târihcesini fâş eyleyen acı makâleler yazmak düşüyor…

Aşkı, meşki; gülü, bülbülü; Ayşe’yi, neş’eyi bir kenara bırakdık!

Kalem ve kâğıdı alıp da elimize

Ömrümüzün şu son fasılında

Üzerine fesâtlık, nâmertlik, şerefsizlik, hâinlik ve ödleklikden dem vuran kelâm akıtmak düşüyor bize de, yiğitce... 



*  *  *  *  *

Kiremitde Buz musun?

Türkülerimiz olmasaydı ne yapardım, bilmiyorum!

Değil yazmak, söylemek; konuşmaya bile mecâlim olmazdı herhâlde!

Dünyânın en büyük kütüphânesinde bile olmayan hazineler var içinde...

Bir türkü, hattâ o türkünün bir kelimesi bile bir kitabdan çok daha fazla şeyler anlatır bize.

Kitaplara sığmayacak kadar sözün mü var diyecek? Bir türkü çığır, daha fazlasını anlatırsın, evvel Allah.

Yeri gelir, gönlüme tercümân olsun diye Muğla’dan Civelek Şerafettin’e veririm sözü;

Deniz üsdü köpürür,

Kayığa da binsem götürür!

Benim böyle âsi oluşum

Nâmertlerden, ödleklerden ötürü... 

Ya da

Kitaplar dolusu kâğıt ve kelâm isrâf etmek yerine Yalova’dan Müşerref Hanımı söyletirim kendileyin;

Kiremitde buz musun? Gelin misin, gız mısın?

Bir suâl soracam sana, ey Genelkurmay Başkanım,

Bana cevâp vermeye hazır mısın?

*  *  *  *  *

Değil!

Biliyorum! Kimilerine her gün, her yer düğün bayram olsa da

Benim için, daha doğrusu, “diğerleri” dedikleri biz Asubaylar için vaziyet hiç de öyle değil!

Bu hususda dilim ne söylesin, elim ne yazsın diye binbir türlü ağrılar içinde geceyi gündüze katık eder iken

Gene anamın sütü gibi Türkülerimiz besliyor dimağımı...

Yersiz, yurtsuz, adsız, odsuz, bir ozan olurum o zamân da;

Bilmem, şu feleğin bende nesi var?

Her gitdiğim yerde, yâr isder benden!

Sanki benim mor sümbüllü bağım var!

Zemheri ayında anam, gül isder benden!

Zemheri ayında gülü hangi şaşkın kaybetmiş ki kim bulup kime versin, Allah aşkına?

Asubay denen uyduruk asker sınıfının târihine her kalem daldırışımda ne acıdır ki gül yerine

İçinde çomca dönmez bok, cerâhat, hamâkat,

Elvân türlü ihânet ve şerefsizlik çıkıyor karşıma!..

Kars’lı Feryâdî olurum, icâp ederse;

Yine geldiyse gam yükünün kervânı,

Yine yazmak şart olduysa Eski Tüfek için, ihâneti, ödlekliği...

Ölsem de bu uğurda şâyet

Çekeceğim bu derdi, her mihnete rağmen!

Karac’oğlan olunca da derim ki, bakın geline

Ömrümün yarısı gitdi talana

Suâl eylen bizden hey dost, evvel gelene!

Kim var imiş, biz bu orduda yoğ iken! 

*  *  *  *  *

Kaşıkdaki Kısmet!

Bunca zamândan beri herkesin okuyup geçdiği kânunların içinde

Senelerden beri çürük yumurta gibi kokuşup duran kânunsuzluklar niyeyse hep bizim kalemimize takılıyor.

Bu sahtekârlıkları yazmak görevini de anlaşılan o ki bugünün târihi, Eski Tüfek’e yüklüyor. Olsun! Kısmetde ne varsa kaşıkda da o çıkıyor nasılsa!

Asubaylık denince şu memleketde ortalık

İçinde çomca dönmez bok çuvalı oluyor!

Bugüne kadar yazdığımız bunca makâlede bunların neler olduğunu belgeleriyle defâlarca fâş eyledik!

Fakat subay gardeşlerimizin cenâhında

Allah, daha çok versin!

Bakınız, bulabildiğimiz kadarıyla vaziyet nasıl tecelli ve tahakkuk eyliyor!..

Sayısını dahi bilmedikleri kadar çok tazminât,

Vakdinden evvel ikrâm edilen intibâklar,

Yarbay ve binbaşılarımıza ulufe gibi dağıtılan kânunsuz ve beleş kademeler,

OYAK yönetim kurullarında ballı üyelik,

Adı sözde Mehmetcik olan vakıflarda kaymaklı huzur hakkı,

Evvel ihâle verip âhiren de koltuk kapdıkları özel şirketlerde sözde danışmanlık...

Kapıdan kovarak emekli edilen palamut albaylarımıza, devletden ikinci ikrâmiye,

OYAK’dan, emeklilikde bile devâm eden kıyak üyelik vs.

Ne diyeyim ben size?..

Gözünü toprak doyursun, inşallah! 

*  *  *  *  *

Devletin milletin, tüyü bitmemiş yetim hakkının üsdüne kendileri için kurdukları sahte cennetlerde

Utanmadan, sıkılmadan saltanât sürenlerin kaba etine Eski Tüfek kalemini batırınca da

Hemen koşup gidip soluğu mahkemede alıyorlar.

Devleti korumak için devletden avuç dolusu para alan eli tabancalı, beli kılıçlı subay gardeşlerimiz

Bu kez de kendilerini koruması için hemen varıp mahkeme kapısına dayanıyorlar.

Varsın, dayansınlar! Demek ki adâlet onlara da lâzım oluyormuş!

Ya da

Adâlet dağıtmak için cübbe giyip celp etdiği askere huzurunda düğme ilikleten hâkim sıfatlı subay gardeşlerimizin,

Bu kez de kendileri adâlet aramak için hâkim önünde kendi cübbesini ilikliyor...

Varsın, iliklesinler! Demek ki adâlet dağıtanlara da adâlet lâzım oluyormuş!

2014 Mart’ında Ankara’nın göbeğinde TEMAD’ın yatdığı ölüm orucunda

Çişini bile tutamadığı için altına bez bağlayıp da

Belediyelerin verdiği külüsdür otobüsler ile memleketin dört köşe bucağından Ankara’ya sökün eyleyen

Seksen yaşında, doksan yaşında emekli büyüklerimizin yürek dağlayan hâlini görünce

Başkan Ahmet KESER’e desdek vermek için bir makâle döküldü, kalemimin ucundan vehleten...

İsmi, Zihniyet Sürgünü!

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

emekliassubaylar.org’da neşretdiğimizin ertesi günü hemen şunları yapdı, bu subay gardeşlerimiz;

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

asubaymisin 3

 

BİMER Müracaatı Şükrü IRBIK‏ 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

21 Temmuz 2014, Pazartesi ,7:34 PM 

 To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 

           Sayın Şükrü IRBIK, 

1.    TSK sosyal tesislerine giriş yasağınıza dair 10 ve 17 Haziran 2014 tarihli müracaatlarınıza Genelkurmay Başkanlığınca iki defa cevabi yazı gönderilmiş olmasına rağmen aynı konuyla ilgili 03, 04, 05, 06, 09 ve 10 Temmuz 2014 tarihli olmak üzere toplam altı adet daha BİMER müracaatınız alınmıştır. 

2.    Söz konusu 10 ve 17 Haziran 2014 tarihli müracaatlarınıza verilen cevabi yazılarda da belirtildiği gibi; 

a.    Orduevleri, askerî gazino ve diğer sosyal tesislerden yararlanma usul ve esasları ile söz konusu tesislere girişin yasaklanmasına yönelik hususlar, TSK İç Hizmet Yönetmeliği’nin 664’üncü maddesinde düzenlenmiştir. 

b.    Bu kapsamda; hak sahibi kişiler, bu düzenlemeye istinaden Orduevleri, Askerî Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönergesi’nde (MY 58-4) yer alan esaslar doğrultusunda orduevi, askerî gazino ve sosyal tesislerden istifade etmekte, belirlenen esaslara uymayanların tespit edilmesi hâlinde ise personelin istifadesi Gnkur.Bşk.lığınca oluşturulan bir kurul tarafından yasaklanabilmektedir.

3.    13 Mart 2014 tarihli emekliassubaylar.org internet adresinde adınızla yayınlanan 13 sayfalık “Zihniyet Sürgünü’’ başlıklı yazınız gereği, yukarıda belirtilen mevzuat kapsamında TSK Sosyal Tesislerine girişiniz kurul kararıyla 14 Mart 2014 tarihinden itibaren süresiz olarak yasaklanmıştır. 

4.    Bilgi Edinme Hakkının Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik’in 18’inci maddesi “Daha önce cevaplandığı halde aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular ile soyut ve genel nitelikteki başvurular işleme konulmaz ve durum başvuru sahibine bildirilir’’ hükmünü amirdir. 

5.    Aynı konuya dair ilave olarak gönderebileceğiniz tekrar mahiyetindeki başvurularınızın 4’üncü madde esaslarına göre değerlendirileceği hususunu bilgilerinize sunar, esenlikler dileriz.

 

Yakın zamânda uluslarası hukukda önemli bir gelişme ortaya çıkdı. Dünyânın önemli hukukcuları, ömür boyu cezânın insanlık şerefine karşı bir suç olduğu kanaatına vardı. Hiç kimseye, hiçbir şekilde ömür boyu cezâ verilemez diyorlar! İdâm cezâsının bile 25 sene ile sınırlandırılması kabul gördü.

Fakat sâbık Genelkurmay Başkanımız Necdet Bey,

Bu uluslararası kuralı çiğnemekde hiç beis görmedi...

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

BİMER Müracaatı Şükrü IRBIK‏ 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

11:56 AM  

To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 

From:  Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 

Sent: 25 Mart 2015, Çarşamba 11:56:24 AM

To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Sayın, Şükrü IRBIK

İLGİ     :   (a)       TSK sosyal tesislerine giriş yasağınıza dair 09 Mart 2015 tarihli BİMER müracaatınız. 

               (b)       TSK Akıllı Kart Yönergesi.

1. TSK sosyal tesislerine giriş yasağınıza dair ilgi (a) dilekçeniz alınmıştır.

2. TSK İç Hizmet Yönetmeliği’nin 664/4 maddesi kapsamında hakkınızda verilmiş olan TSK sosyal tesislerine giriş yasağı, 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 98 ve 99’uncu maddelerinde belirtilmiş olan orduevi, askeri gazino, kışla gazinosu, vardiya yatakhaneleri ile özel/yerel ve kış eğitim merkezlerini kapsamaktadır.

3. Bununla birlikte, hakkınızda 13 Mart 2014 tarihinde TSK sosyal tesislerine süresiz giriş yasağı verildiğinden ilgi (b) Yönerge’nin;

         a.  “Askeri sosyal tesislere girişin süresiz olarak yasaklanması (muvazzaf personel hariç) durumlarında TSK Akıllı Kartları iptal edilir’’

   b.  Geçerliliği sona ermiş kartlar kullanılmaya çalışıldığında, Birlik/Karargâh/Kurum/Askeri Sosyal Tesis/Askeri Hastane vb. birimlerce el konularak TSK Akıllı Kart Yönetim Merkezine imha edilmek üzere gönderilir’’ hükümleri gereğince kullanmakta olduğunuz TSK akıllı kartınızı imha edilmesi maksadıyla Genelkurmay Akıllı Kart Merkezi Başkanlığına göndermeniz gerekmektedir. 

 Bilgilerinize sunulur.

 

Üsdelik mahkeme sürecinin devâm etdiğini bile bile istediler...

Hem yazılı olarak hem de telefon ile sözlü olarak...

Genelkurmay Başkanlığından beni arayan Yüzbaşı gardeşime dedim ki;

Kimlik kartımı ben, vermiyorum! Yerimi biliyor! Gücü yetiyor ise şâyet gelsin, Necdet Bey kendisi alsın!

İki seneden fazla zamân geçdi. Şu gün oldu, kimse gelmedi...

Fakat bana yapdıkları bütün bunlar, bu subay gardeşlerimize az geldi...

Akabinde;

Yapacak başka işleri yokmuş ki dördü bir araya gelip, benim hakkımda;

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yeri geldiğinde ordumuzun baş komutanı olduğunu söyleyen subaylarımız,

Ortaya dökdüğümüz bu kânunsuzlukları telâfi edip ordumuzda huzuru yeniden temin etmek yerine

Ellerindeki bütün imkânlarını benden intikâm almak için seferber etdiler…

Canları sağ olsun! Kimin haklı olduğunu zamân elbet gösderecek.

*  *  *  *  *

İkrâren Sukût

Bir dilekce gönderiyorum,

Bir suâl soruyorum

Ve

Bir kelimelik  bir cevâp talep ediyorum...

Diyorum ki;

Er mi? Asubay mı?

 

KONU: Bâzı Türkce Askerî Terimlerin İngilizce Tercümesi Hakkında.

İLGİ: (a) (http://www.eucom.mil/media-library/photo/24821/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy) bağlantısında münteşir haber.

(b) Deniz Kuvvetleri Komutanlığının https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=39&dil=1 bağlantısında münteşir Kuvvet Astsubayı tanıtım sayfası. 

(c)  4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

(ç) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

1. İlgi (a)’da mezkûr haberde, ABD Deniz Kuvvetleri Kuvvet Kıdemli Er’i Roy M. MADDOCKS JR.’ın 03 Nisan 2013 târihinde Genelkurmay Başkanlığımızı ziyâret etdiğinden ve söze konu şahısın AÜKHE eğitimi alan 100’den fazla Astsubayımıza bir konferans verdiğinden bahsedilmektedir.

2. Aynı haberde Genelkurmay Başkanlığımızın;

    a. “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” dediği Astsubaydan “Senior Enlisted Leader”,

  b. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) ismini verdiği okuldan da Kıdemli Er MADDOCKS’un “Akademi” olarak bahsetdiği görülmektedir.

3. İlgi (a)’da mezkûr ve yukarıdaki madde 2’de verdiğim bilgiler muvacehesinde benim suâllerim şöyledir;

   a. İlgi (a)’da mezkûr haberde, “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” için kullanılan “Senior Enllisted Leader” ve “AÜKHE” için kullanılan “Akademi” tâbirleri konusunda Genelkurmay Başkanlığımız ne düşünmektedir?

    b. Genelkurmay Başkanlığımızın;

         b.1  “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” ismini verdiği unvânın İngilizce tercümesi nedir?

         b.2. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) ismini verdiği okulun İngilizce tercümesi nedir?

c. Genelkurmay Başkanlığımız; Deniz Kuvvetleri Komutanlığının İlgi (b)’de münteşir örün sayfasında yapdığı gibi, Genelkurmay Başkanlık Astsubayı için kendi resmî örün sayfasında tanıtıcı bir sayfa tahsis etmeyi düşünmekte midir?

4. Yukarıda mezkûr madde 3’de tevcih etdiğim suâllerimi İlgi (c ve ç) mevzuât kapsamında cevâplamasını Millî Savunma Bakanlığımızdan saygılarımla arz ederim.17.05.2016. 572511.                                               

                                                                                                          Şükrü IRBIK

 

Cevâbı, çocuk işi; Er ya da Asubay.

Fakat Genelkurmay Personel Başkanımızın gönderdiği cevâba bakınız...

Kurum içi düzenleme,

Tavsiye ve mütalâa...

İyi,

Sizinkini bilmiyorum!

Lâkin,burada bildiğim bir şey var ki

Benim ismim, çocuk değil muhterem başkanım...

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Verdiği bu cevâp ile Genelkurmay Başkanlığımız;

Hem kamuoyunun bilgi edinme hakkına olan saygısının mertebesini gösderdi,

Hem de ve daha da kötüsü, şeffâflaşıp büyümeyi değil fakat içine kapanıp küçülmeyi tercih etdi.

Kimin ne bildiğini ve fakat

Kimin de neleri söyleyemediğini anlamak için de

Son çâre olarak Başbakanlığın yoluna vurduk kendimizi...

 
T.C. BAŞBAKANLIK BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU’NA

Bakanlıklar/Ankara                 

08 Haziran 2016  

KONU: BİMER Dilekceme Cevâp Verilmemesi Hakkında.

İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

(b) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

(c) 572511 sayı ve 17 Mayıs 2016 târihli BİMER dilekcem.

(ç) Genelkurmay Personel Başkanlığı (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.)’nın 02 Haziran 2016 Perşembe gün ve 17:58:17 saatli e-posdası.

1. İlgi (a ve b) mevzuâta müsteniden hazırladığım ilgi (c)’de mezkûr dilekcemi, işlem yapılmak üzere 17 Mayıs 2016 târihinde BİMER’e gönderdim. İşbu dilekcemde, bâzı Türkce askerî terimlerin İngilizce tercümesinin ne olduğunu Millî Savunma Bakanlığımızdan talep etdim.

2.  İlgi (ç)’de mezkûr e-posda ile tarafıma gönderdiği yazı ile Genelkurmay Başkanlığımız, İlgi (c) dilekcem ile tevcih etdiğim suâlleri, İlgi (a) kânun madde 25 ve 27’si kapsamında mütalaa ederek cevâp vermedi. Bu itibarla Genelkurmay Başkanlığımız, İlgi (a) kânunun Bilgi Vermek Yükümlülüğü altbaşlığında mezkûr madde 5 ve Başvuruların Cevâplandırılması altbaşlığında mezkûr madde 12, ikinci fıkrayı ihlâl etmiş ve aynı kânun madde 4’den neşet eden hakkımı engellemişdir.

3. Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulumuzun, dilekceme konu etdiğim İlgi (c) talebimi İlgi (a ve b) mevzuât muvacehesinde değerlendirmesini ve neticeyi tarafıma bildirmesini, saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Şükrü IRBIK    

 

Şu vakitden sonra

Genelkurmay Başkanlığımızın söyleyeceği sözün artık bence hiçbir kıymet-i harbiyesi yok!

Çünkü, Başkanların söylemeye dili varmasa da

Cevâbı, Eski Tüfek biliyor;

65 seneden beri senin “Asubay” dediğin gayri meşrû asker kişinin unvânı,

Müttefiki olduğun Coni ve üyesi olduğun NATO’da nasıl yazılıyor?

Senin “AÜKHE” dediğin uyduruk kaydırık kursun adı

Coni defterinde nasıl yazılıyor?

Çavuş Mustafa Kemâl’de, 

Sözün Doğrusu’nda, 

Beterin Beteri’nde  herkesin anlayacağı sâdelikde fâş eyledik!

Bu konuda senin de söyleyeceğin söz yok aslında!

Çünkü

Tıpış tıpış gidip masasına çöreklendiğin Coni,

Seni kendi kitabına göre çokdan yaftalamış bile...

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İşde,

Coni’nin Türk Ordusundaki askerlerin hepsini tıkışdırdığı torbanın içinde 2 sınıf asker var;

     1. Subay

     2. Er

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İşin aslına bakarsak şâyet kamu vicdânına göre bizde de iki sınıf asker var.

Meselâ

Cumhuriyet gazetesinde neşredilen 13 Haziran 2016 târihli şu habere göre de

Ordumuzda Asubay denen asker sınıfı yok!

Eşkiya ile mücâdelede şehit olan asker sınıfı şunlar; 

     1. Subaylar

     2. Diğerleri

Konu şehit olunca bu haberi yazan kaşalot gazetecilerin aklına sâdece subaylarımız gelmiş!..

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Terbiye (Eğitim) Ve Atatürk

Atatürk, Eylül 1924’de Samsun’da öğretmenler ile yapdığı konuşmada şu çok önemli tesbiti dile getirdi:

“En mühim, en esâslı mesele, eğitim meselesidir. Terbiyedir ki, bir milleti, ya hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet hâlinde yaşatır ya da bir milleti, esâret ve sefâlete terk eder.”

Atatürk,  bu sözüyle ordumuzu eğitmeyi ve kölelikden kurtarmayı siz gomutanlara emretdi.

Fakat

Türk Ordusunda Genelkurmay Başkanı olan sizler;

Asubayları nasıl ezeriz, nasıl bezeriz diye kafa yorarken

Ve dahi

Yüksekokul dümeniyle oyalamaya,

YÖK nezdinde hiçbir değeri olmayan meslekiçi kurslar ile kandırmaya,

AÜKHE isimli elma şekeri ile avutmaya,

Ve kahraman Asubay nennileri ile uyutmaya çalışırken

Bakınız, Coni’ler ne haltlar ediyor;

Onlarda, bizdeki gibi Asubay denen bir asker sınıfı yok! Subay haricindeki askerlerin hepsi alaylı Er.

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Fakat

Devletimiz ve milletimizin “kanatlı ordusu” olduğunu söyleyen bizim Hava Kuvvetlerimiz;

Kendi Asubayları tam kanat mı yoksa "kırık kanat" bröve mi taksın diye tekere hava basarken

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIKElin Havacı Coni’si;

Çift kanatlı brövesi olan Hava Üniversitesini taa 1946 senesinde kurdu bile...

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Deniz Kuvvetlerimiz bu konuda, kulağına kar suyu kaçmış palamut gibi serhoş dolaşıyor!

Fakat gevur Coni,

Deniz Piyâde Üniversitesini de 1989 senesinde hizmete açdı da 25’inci kuruluş senesini kutluyor...

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Her iki kuvvet de Eratına lisans düzeyinde mühendislik eğitimi veriyor. Haberiniz var mı bunlardan?..

Haydi, diyelim ki bu yenilikleri onlardan önce yapmaya kafanız basmıyor...

Hiç olmazsa bunları onlardan gördükden sonra alacak kadar bâri aklınız olsa!..

NATO’nun en büyük ikinci ordusuyuz(!) diye yıldızını parlatan bizim Genelkurmay Başkanımız,

Şemsipaşa bosdanında kabak yetişdirip

Asubay şapka sakandırık şeridi sırma mı olsun, burma mı olsun diye taktik ve stratejik barut patlatırken

Elin Coni Genelkurmay Başkanı kendi resmî örün sayfasında

Kendi Kıdemli Er’i için bir sayfa tahsis etdi...

Ve bu Genelkurmay Kıdemli Er’ini bütün dünyâya gururla takdim ediyor!..

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Türk Genelkurmay Başkanı olarak sen ise

“Başkanlık Asubayı” unvânı verdiğin askerine

Kendi sayfanda iki satır yer vermeye bile lâyık görmüyorsun!..

Ya da

Bizim Kara Kuvvetlerimiz,

“Ordumun usta eli” dediği kendi Asubaylarının pontulunda zıh mı olsun, mıh mı olsun? diye ümüğünde laf gevelerken

Üçüncü bin seneye hükmetmek için kolları sıvayan Coni Kara Kuvvetleri

Şimdi de

“Kargaşa ile dolu dünyâda kazanan ordu olmak için Eratını eğitmek” hedefiyle 

25 Şubat 2015 târihinde kendi üniversitesini hizmete açdı bile...

Aşağıda gördüğünüz şu Coni Tuğgeneral

O üniversitenin Dekanı oluyor.

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Şu Er Coni de

O üniversitenin dördüncü adamı olarak Dekanlık Er’i oluyor.

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Başdarbeci Zottirik Kenân; 

Kendi yazdırdığı ve kendisini Cumhurbaşkanı yapan darbe Anayasasını,

Süngü-dipcik-posdal gölgesinde milletin burnuna 1982 senesinde dayamış idi...

Bu darbeci subay, bundan evvel bir şey daha yapdı.

Ordumuza, kendi üniversitesini kurma imtiyazı vermiş idi...

Şu memleketde hiçbir devlet teşkiline verilmeyen bu muazzam imtiyazı Zottirik Kenân, sâdece size bahşetdi. 

Zorti’nin taa 1981 senesinde size cennetden gönderdiği şu kânuna göre

Kendi üniversitenizi şimdiye kadar 50 kere kurabilirdiniz!..

Zottirik Kenân’ın bir zamânlar gönül eğlendirdiği koltukda oturan ey Sayın Genelkurmay Başkanlarım!

Sizler, bu hakikâtin farkında mısınız?

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İşde şu kânun, câmi avlusuna terkedilmiş bebe gibi 35 seneden beri gözlerinizin içine bakıp duruyor!..

Yüce devletimiz, sizler için beş yıldızlı subay orduevleri yapabiliyor ise şâyet, çok şükür!..

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Demek ki;

Paramız var!

Aha, işde, kânun da var! 

Peki,

Asker üniversitelerini bugüne kadar niye kurmadınız?..

Asker Hastanelerimiz var nasıl olsa!..

Subaylar için inşâ etdiğiniz yukarıdaki şu 5 yıldızlı subay orduevini

Paşa gönlünüz isdese hemen yârın T.C. Asker Üniversitesi yapamaz mısınız?

Yaparsınız!..

Sizde, eksik olan nedir öyleyse?

Akıl mı?

Zihniyet mi?..

*  *  *  *  *

Kabak ve Asubay

Türk Ordusunun kendi üniversitesini kurması gerekdiği konusunda;

Coni’de Asubay Akademisine eğitime gönderilen Asubaylarımızdan, hazırladıkları raporlarda bu üniversitelerden tek kelime bahsedeni var mı?

İsmi EDOK olan palamut albay mezârlığı komutanlık

Ya da

Herhangi bir kuvvetimizin, bu konuda tek bir kelimelik sözü var mı acap?

Subaylarımız harp okulunda yüksek lisans eğitimi alsın diye gizliden hazırlıklar yapılırken

Asubay dediğiniz uyduruk askerlerin lisans eğitimi alması için parmağını oynatan bir subay var mı?

Ve dahi

Bu konuda şu güne kadar Başbakana bir satırlık teklif götüren bir Genelkurmay Başkanı gördük mü?

Genelkurmay başkanlık astsubayı ünvanı verdiğiniz Asubay Harun AĞPAK,

NTV'ye verdiği mülakatda ordumuzda "Asubay akademisi" kurulmalı dedi, işttinizmi?..

Daha da kötüsü

Askerlik konusunda dünyânın nereye doğru evrildiğinin farkında olan kaç subayımız var?..

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK
Nisan 2013’de NTV televizyonuna verdiği mülâkatda

Genelkurmay Başkanlık Asubayımız Harun AĞPAK şöyle dediydi;

“Ben, bir çiftci, bir köylü çocuğuyum. Kabak bile 4 ayda yetişiyor!” 

Kabağın bile 4 ayda yetişdiği memleketimizde

Bizim Genelkurmay Başkanlığımız 2 senede Asubay yetiştiriyor. Hakikâten tebrik etmek lâzım!

Asubay Mısın, Er Misin? Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Hulâsa,

Asubayların ordumuzdaki bugünkü vaziyeti

Demek ki şöyle oluyor;

6 kabak = MYO = 1 Asubay

Asubay dediğimiz bu asker kişilerden de sâdece binde birine

Sekiz buçuk ayda da “üst eğitim” denilen  AÜKHE eğitimi veriyor.

Bizim Asubaylarımızın

Bizim Genelkurmay Başkanlarımızın nazârında demek ki ancak 6 bal kabağı kadar itibarı var!

Sen, MYO dediğin okullarda 2 senelik meslek eğitimini ve

AÜKHE dediğin okullarda verdiğin 8 buçuk aylık daktilo kursunu Asubayların için yeterli görürken

Elin gevuru kendi Eratına kendi üniversitesinde askerî mühendislik eğitimi veriyor, farkında mısın?

Bütün bu acı gerçekler bir yana;

Coni kendi Erine;

Kuvvet Komutanı ve hattâ Genelkurmay Başkanı olma fırsatı verirken

Türk Genelkurmay Başkanı olarak sen;

AÜKHE deyip züğürt tesellisi niyetine ikrâm etdiğin elma şekerinin İngilizcesini bilmiyorsun

Ve hattâ

Genelkurmay Başkanlık Asubayı unvânı verdiğin Asubayın İngilizcesini dahi söyleyemiyorsun...

*  *  *  *  *

Asubay Sınıfının Hukûkî Durumu Nedir?

İnsan var ise şâyet;

Orada ses vardır, nefes vardır; renk vardır, koku vardır; huzur vardır, kavga vardır; gürültü, patırtı vardır... Bunların hepsi aslında, umudun sesi, hayâtın emâresidir.

Fakat

İnsanın olduğu yerde ses yoksa, selen yok ise şâyet orada umut bitmiş demekdir.

İşde, orada fırtına öncesi suskunluğu var demekdir ki hiç de hayıra yorulmaz!

Genelkurmay Başkanlığımızın bu dilekcem konusunda büründüğü derin sessizlik aslında

Asubay denen asker sınıfının gayri meşrû olduğunun ikrâren sukûtundan başka bir şey değildir.

Ben bilirim, ben yaparım diyerek her şeyi kendilerine hak gören haris subaylarımızın

Yalandan yamalar ile bugüne kadar giyegeldiği yalan donu,

Bugün, burada artık gıçlarından düşdü! Mal, meydâna çıkdı!

Manzara, rezâlet...

1951 senesinde uydurdukları

27 Mayıs subay darbesiyle 1961 senesinde 211 sayılı kânuna hapsetdikleri

Ve dahi

1967 senesinde de TSK Personel Kânununa yamadıkları kalp Asubaylık sınıfının,

Hem Anayasamız hem de uluslararası hukuk nezdinde iflâs etdiğini burada bir kez daha fâş eyliyoruz...

 
Bu sessiz ve derin sukûtuyla Genelkurmay Başkanlığımız
Asubay denen asker sınıfının gayri meşrû olduğunu zımnen ikrâr etdi...
Bizler, bugün burada seyretdiğimiz bu dilekce oyunları tiyatrosunda
Asubay denen uyduruk asker sınıfının hem iç hem de dış hukukumuzdaki yeri konusunda
Bugüne kadar börkenekden üfüren kurmay subaylarımızın rütbe-i akıllarının
Ordumuzu, milletimizi ve devletimizi düşürdüğü hazin durumu seyrediyoruz aslında...

 

  

 brove

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

Kapak Resmi : (E) Dz.Por.Asb.Kd.Bçvş. Halil ERGENLİ

 

Okumak için resimleri tıklayınız!

 

                Sözün Doğrusu                                                  Beterin Beteri                                          Açık Mektup! 

sozun-dogrusu

beterin-beteri

 acik-mektup

 

 

 



Çoban Ateşi

Şubat 22, 2015

fire

Türk havacılık târihinin en önemli şahsiyetlerinden birisi olan Millî gururumuz Asubay Vecihi HÜRKUŞ’u saygıyla yâd etmek için Hava Kuvvetleri Komutanlığında ilk defâ Asubay Vecihi HÜRKUŞ adına Ödül töreni tertip edildi. Törende konuşan Hava Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Akın ÖZTÜRK, "Asubay öğrencilerine kurmaylığın önünü açacak çalışmayı yapıyoruz" müjdesini verdi.

Ordumuzun istikbâlde alacağı yeni teşkilât hakkında çok önemli ipuçları veren bu haber ne tuhafdır ki sâdece Takvim gazetesinde yer bulabildi. Orgeneral ÖZTÜRK’ün konuşmasında ifâde etdiği haberin bu önemli unsurlarını sâir basın mecrâları ya göremedi ya da görmek istemedi. Şâyân-ı dikkat bir vaziyet hakîkâten...

*  *  *  *  *

Muhteşem Komutan Orgeneral ÖZTÜRK Asubay hakları konusunda böyle muazzam ve haklı hedefler ortaya koyarken

Aynı konuda Memur Necdet Bey bir şeyler söyledi mi diye soruyorsanız, fâş eyleyelim...

TSK Komutanlık Astsubayları Semineri tezgahı altında Kıdemli Asubayları Gücük ayında karargaha celp eyledi.

Fakat Ordumuzun önümüzdeki dönemde alacağı yeni tertip-düzen hakkında

Ve dahi

Asubayların ordumuzun içinde alacağı görevler, yetkiler hakkında bir tek söz dahi demedi.

  • Geçen seneki toplantıda önce söz vermiş fakat sonra kıvırıp konuşmamış idi. Hakkını teslim edelim! Necdet Bey, bu sene okudu, üfürdü...
  • Seminer dedikleri ve emir-komuta zenciri içinde icrâ etdikleri toplantıda alınmış bir tek karar yok. Konuş, konuş minder yap!
  • Necdet Beyimiz, bu sene ve kendi adına gazoz şişesinin kapağını son defâ açdı.
  • 60 seneden beri birikip patlama noktana gelen Asubayların gazını alıp kışlalarına geri yolladı.

*  *  *  *  *

Peki,

Memur Necdet Bey, Ne Mi Yapdı? (bknz.)

Hemen arz edelim; Memur Necdet Bey, “AKP hükûmeti ile hemfikir” imiş!..

resim-02Bu can ciğer kuzu sarması sohbet muhabbetin tâbi neticesi olarak da

  • Dokuzyüzyirmidokuz senelik Atayurdumuz Süleyman Şah Türbesini bugün bir avuç eşkıyanın eline bırakıp, arkasına bakmadan Suriye’den kaçdı.
  • Ege Denizinde; Aydın, İzmir, Muğla illerimizin sınırları içinde yer alan tam 16 Türk adasını gahpe yonanlılara teslim etdi.
  • Memleketin her köşe bucağında Bayraklarımız direkden indirildi, yakıldı.
  • ATATÜRK heykellerine türban takıldı. Yerlerde sürklendi, üstünde ateş yakıldı...
  • Ve daha yüzlerce kepâzelik...

Necdet Bey,

Gendi goltuğunun derdine düşdü. 30 Ağustos gelse de bir an evvel teskereyi alıp sıvışsam diye gün sayıyor.

Haysiyetli bir Türk subayına bu kadar utanç, bu kadar zillet yeter de artar bile...

*  *  *  *  *

Memur Hulusi Aga Ne Mi Yapıyor?

Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Hulusi AKAR,

Bu arada boş durmadı...

Evvelâ, hemen Okyanus ötesine uçdu;

Türk Ordusunun başına çuval geçiren Coni’nin önünde

Gıldan ince o boynunu öne eğip

Düşmanı Coni’ye madalya takdırdı...

Katiline âşık olmak, buna denir işde!..

resim-03 

Akabinde

Coni’den hangi görevleri, hangi emirleri aldı?..

Gevurun madalyasını alan er kişi

Gevurun davulunu çalar, değil mi?

Menfaati yoksa şâyet Coni, boklu bitini vermez!..

Ben,

Hulusi Aga’nın şu yapdıklarınıı düşünürken

Nur içinde yatsın!

Rahmetli dedemin bir sözü tedâi ediverdi vehleten;  “Oğul; Mandanın arsızı, kasabın bıçağını yalar!..

*  *  *  *  *

Bilâhire;

Balıkesir’e gadar gizlice gidip

Kara Asubay Meslek Yüksek Okulu öğrencilerini huzurunda ictimâ eyledi... (bknz.)

Ve dahi

Şöyle dedi Memur Hulusi Ağa;

  • Subay, Subaydır; Asubay, Asubaydır. İkisinin de ayrı bir mesleği ve ayrı bir görevi vardır. Bunlar karıştırılmasın!
  • Herkes vazifesi neyse onu yapacak ve ona göre de rahatlayacak.
  • Hepimiz memuruz;

İşde, okudunuz... Bu sözleri söylediği anda

Ordumuzun istikbâlde alacağı yeni teşkilât hakkında

Memur Hulusi Agamız fikir beyan etmek hakkını peşinen ve dahi ebediyyen kaybetdi.

Tükürdüğünü yalar mı, bilemem!

Fakat

Hulusi Aga için artık geriye dönüş yok bu yolda!..

*  *  *  *  *

İkinci Başkana gelince;

Siz kadim dostlarımız bilirsiniz, kelâm cimrisi değildir Eski Tüfek...

Lâkin,

Aslını inkâr eden Yaşar GÜLER Efendi için

Bir tek kelime dahi isrâf etmeye değmez bu satırlarda!

Eski Tüfek’in köşesinde O’nun resmine de yer yok, ismine de...

Türk Ordusu,

Bu Aga, Bey, Efendi tayfası yüzünden savaşkanlık ruhunu kaybetdi...

Türk Ordusu,

Bu köhnemiş fikirlerden,

Bu sürgün zihniyetlerden  tez  elden kurtulacak inşallah.

*  *  *  *  *

Bütün bu rezâlet, kepâzelik, zillet bir yana

Hava Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Akın ÖZTÜRK,

Vatanımızın ufkundan yeni bir güneş doğup

Türk Ordusunun son bin seneden beri kendine yurt bildiği Anadolu toprakları üzerinde yakdığı

Ve fakat

Soz zamânlarda küllendirilmeye terk edilen çoban ateşinefire

Kuvvetli, kademli ve bereket dolu bir nefes bahşetdi.

Ve dahi

Küllendirilmek istenen Türk Ordusunun çoban ateşi

Orgeneral ÖZTÜRK’ün bu kutlu nefesi ile hemen

Dirildi...

Târihe nakşetdiği bu sözleriyle

Orgeneral Akın ÖZTÜRK

Hakikâte, hakkını teslim etdi.

Çünkü

Hakikâtin kendini kabul etdirme kudreti vardır!..

*  *  *  *  *

Takvim Gazetesinden Ahmet TOPAL’ın 15 Şubat 2015 târihli haberine göre Havacı Asubaylara da iyi bir eğitim için çağrıda bulunan Orgeneral ÖZTÜRK, Asubaylara kurmaylığın önünü açacak bir çalışma yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:

Sizlerden beklentim, eğitim alanında kendinizi daha da geliştirmeniz ve Hava Kuvvetlerinin faaliyetlerine artan bir ivmeyle katkı sağlamanızdır. Sizlerin özellikle İngilizce başta olmak üzere yabancı dil eğitimine daha sıkı sarılmanız büyük önem taşımaktadır. İnanıyorum ki bir gün bir Asubay Meslek Yüksek Okulu öğrencisini Harp Okulu'nu bitirmiş, pilot olmuş, sonra kurmaylığı kazanmış ve belki de Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gelmiş olarak göreceğiz.

resim-04 

Asubaylara subay olmak hakkının verilmesi gerekdiğini ilk defâ bir kuvvet komutanımız basiretle ve yiğitce 2015 senesi Gücük ayında gündeme getirdi. Bu ulvî, samîmi ve kadirşinas tesbitinden dolayı Hava Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Akın ÖZTÜRK’ü  yürekden kutluyorum. Orgeneral Sayın ÖZTÜRK’ün bu çıkışıyla ordumuzda zihniyet devriminin çoban ateşini Hava Kuvvetleri Komutanlığımız yakmışdır. Bu ateşin ışıtdığı yolda ordumuz sebat, azim ve kararlı olarak hedefine yürümeye devâm etmelidir.

Türk askeri,

Orgeneral ÖZTÜRK ve Orgeneral ÖZTÜRK gibi komutanların peşinde;

  • Yiğitce savaşır,
  • Kahramanlaşır,
  • Desdanlaşır ve dahi
  • Gülerek içer şahâdet şerbetini…

Ne mutlu Havacılarımıza ki Orgeneral ÖZTÜRK gibi komutanları var!

Darısı diğer kuvvet komutanlarımızın başına.

Peki,

Orgeneral Akın ÖZTÜRK yiğitce ortaya çıkıp bu sözleri söyledi söylemesine de. Gerçek ile alâkası var mıdır bu tesbitlerin?

Evet, Orgeneral ÖZTÜRK’ün Asubaylar hakkında söylediği her şey, hakîkâtin ta kendisidir.

Nasıl mı?

İşde şöyle;

Çok değil, daha şunun şurasında 100 sene evvel ATATÜRK;

  • Asubayları Harb Okullarına gönderdi,
  • Asubaylar, kurmay oldular,
  • Asubaylar, Tuğgeneralliğe kadar terfi etdiler.
  • Kimse şüphe etmesin! Asubaylar; bugün de Kuvvet Komutanı da, Genelkurmay Başkanı da olurlar. Fırsat verin, yeter! (bknz.)

Çok değil, daha şunun şurasında 50 sene evveline kadar;

  • Hava Kuvvetlerimizde Asubayların pilot olmak hakkı var idi.
  • Hava Kuvvetlerimizde en son pilot Asubay, 1949 senesinde mezun edildi.

Asubayların târihden neşet eden Subay olmak hakkını Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar-5 isimli makâlemizde târihe kayıt etdik! İşbu makâlemizde emekli bir Asubay olarak Eski Tüfek, samimiyetle ve cesâretle gündeme getirip 2014 senesinin Ortagüz ayında dünyaya duyurmuş idi.

Asubayların subay olmak hakkını savunan ilk Subay da Ogeneral Sayın Akın ÖZTÜRK oldu. Devletimizin bekâsı için şart olan bu hakkı sahibine teslim eden ilk Subay olarak da târih, Sayın ÖZTÜRK’ü yazacak. Devletine bağlı, milletini seven her Subay da bu hakkın Asubaylara teslim edilmesini desdeklemelidir.

Celâdet, her Türk askerinin mayasında vardır, kanında vardır, evvel Allah!

  • Eşit fırsat,
  • Şeffaf rekâbet

Ve dahi

  • Sonsuz terfi fırsatı...

Muzaffer ordunun temel şartıdır bunlar.

En iyi olan başa geçer.

Târihi zaferler ile dolu olan şanlı Türk Ordusunun

Dünyâ sahnesinde en azından on bin seneden beri varoluşunun temelinde

Bu eskimez kural,

Ruhunda atamızdan mirâs bu töz vardır.

Oyuncu değil fakat oyun kuran ve dahi oyun kazanan bir devletin muzaffer ordusu olmak için Subayları, Asubaylar ile çeliklemeye mecburuz.

Böyle yapar isek şâyet neticede;

  • Aziz devletimiz, ilelebet pâyidâr olacak,
  • Yüce milletimiz ATATÜRK’ün yolunda muaassır medeniyetlerin de fevkine yükselecek

Ve dahi

  • Kahraman Türk Ordumuz muzaffer olacak inşallah.

*  *  *  *  *

Çoban Ateşi isimli işbu makâlemi,

Kendisi de Toros dağlarına sırtını yaslayıp

Nice Çoban Ateşleri yakmış bir Toros yiğidi olan

Ve dahi

14 Mart 2014 târihinde Hakk’ın rahmetine kavuşan

Olçum Köşesinin Yazarı

Meslekdaşım merhum Mehmet Ali KILINÇ’ın aziz ruhuna ithâf ediyorum.

brove

 

 

 

 

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ''Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!'' başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim.

***

Balçiçek İlter’in “Astsubayları üstleri eziyor mu?” sorusu üzerine Org.Yaşar Güler

Öncelikle şunu söyleyeyim, Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu? Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var. Ha, bu sıralamada eğer biri görevini kötüye kullanıyorsa zaten hakkında elimizden geleni yapıyoruz, soruşturma açılıyor. Bütün araştırmalar son derece detaylı ve titizlikle yürütülüyor. Eskisi gibi değil, herkes hakkını arayabiliyor

demiş. Şimdi incelememize geçelim:

Astsubayları üstleri eziyor mu?

Erbaşlarla aynı statüde olarak assubay statüsü meydana getirildiğinde, erbaşlarla aynı statüde olmasından kaynaklı olarak yalnızca hesap sorulabilen yetkisiz sorumluluklarla donatılıyor, tıpkı erbaşlar gibi assubaylar da koğuşlarda kalıyor, üstçavuş rütbesine kadar evlenmesi yasak ediliyor, oda hapsi cezasına tabi tutuluyor.

Bu, yalnızca hesap sorulabilen, sürekli sıkı gözetim ve kontrol altında tutmadan kaynaklı olarak üst ve amirlerde ezici olan, yaygın bir baskı kültürü de oluşmuştur, denilebilir.

Assubaya yönelik olarak oluştuğu düşünülebilecek bu yaygın kültür, günümüzde; koğuşlarda kalmasa da, erbaş statüsünden çıkarılmış olsa da assubayların yakasını bırakmış değildir, diyebiliriz.

Kamuemekçileri.org site yazarı Selçuk İçer 09.02.2008 tarihinde www.emekliassubaylar.org sitesi mesaj panosunda, “Ahıra Kapatılan Assubaylar” başlığı altında bu baskıyı/ezmeyi en güzel şekliyle ifade etmiştir:

1960 ihtilali sürecinde devrin kudretli albayı olarak ünlenen Alparslan TÜRKEŞ Kara Harp Okulu ve çevre birliklerde görevli Assubayları harp okulu ahırına kapattırmıştır... 1960 yılında assubay ağabeylerimizi at pislikleri içerisine koyup ahıra kapatanlar nasıl bir insanlık suçu işlemişlerdir? Assubaylara yapılan zulüm devam etmektedir. Subay assubay ayrımı çağa yakışmayacak boyutlara gelmiştir. Orta Çağ’ın kalıntısı şovenist duygular doruğa ulaşmış olup assubaylar ikinci sınıf insan konumuna maalesef sistemli olarak komuta kademesi tarafından getirilmiştir. Eski cumhurbaşkanlarından Fahri KORUTÜRK Assubayların üniversitelerde okumaması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açmıştır. İnsanların Anayasal hakkı olan sağlık, GATA’da A ve B polikliniklerinde. Emekli generaller ve aileleri saygı ile karşılanır, refakatçı hastane personeli tarafından muayene ve tedavisi yaptırılır. Emekli assubaylar da sabahın erken saatlerinde sıra için koşuştururlar.(1)

Ezilme durumu askeri okula girişle başlıyor, devamında ezme olarak kendini gösteriyor.

Sınıf subayı yetmezmiş gibi bir üst sınıf öğrencinin alt sınıfta okuyan öğrencileri gece gündüz, çarşıda pazarda gördükleri yerde ezme durumları, kamplarda alt sınıftaki çocukları gecenin bir saatinde kaldırıp şınav, mekik, komando dansı vb. çektirmeleri, basına da yansıyan harp okulunda öğrencilerce şok mangası olarak adlandırılmış öğrenci gruplarının yaptıkları kimi kıtadaki erbaş-erlerin alt tertibi ezmesinden farksız şeyler değil. Tüm bunlar, sistemli olarak, ezildiği için ezmeyi kendinde hak görebilen topluluk yaratma çabalarından başkaca bir şey olmasa gerek.

Ezilme durumunu sadece assubaya yönelik düşünürsek, mantıktan yoksun kimselerce ezilen kimi subaya da haksızlık edilmiş olunulur. Ancak ağırlıklı olarak öğrenciliğinden başlayarak, tüm meslek yaşamı boyunca ezilmeye çalışılan ne yazık ki assubaydır, denilebilir.

***

Assubaya yönelik baskı veya ezilme durumunun tespiti bence, zor değildir.

Baskı/ezme olmasa şayet;

  • Bir subay statüsüne emekliliğinde çalışırken aldığı maaşın %85’i verilirken, emekli olduğunda maaşının %45-51 oranında düşmesine,
  • İş yoğunluğuna rağmen maaş adaletsizliğine,
  • Yönetiminde etkin olarak bulunmadığı vakıflara kimi yerlerde üyeliğe mecbur tutulmasına, ▪OYAK Kanunu’ndaki eksikliklere,
  • Derece-kademe olarak 9/2’den göreve başlayamamasına,
  • Hizmet sunum farklılıklarını içeren GATA’daki A ve B polikliniklerine,
  • Lojmandaki adaletsiz ve de kimi yerlerdeki kalitesiz konut dağıtımına,
  • Kamplarda-orduevlerindeki hizmet ve tesis kalite farklılıklarına,
  • Kadro eksikliği veya kadrosundaki görev-sorumluluğunun çokluğu gibi nedenlerle kaldıramayacağı şekilde iş yoğunluğu ve güçlüğüne düşürülmesine,
  • Bir anayasal hak olan hafta sonu dinlenme hakkının assubayın ve ailesinin rızası olmadan denetleme veya başka bahanelerle ellerinden alınmasına,
  • Sendika kurulamamasına karşı, assubaylar eylem yapar mı, yapmaz mı?

***

Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu?

Balçiçek İlter günümüzde köşe yazarlığının yanı sıra bir yandan da televizyonda tartışma programı sunarken, gelecekte bir gazete veya televizyon kuruluşunun genel müdürü olabilecek durumdayken, statüler arası geçişlerin sınırlı tutulması nedeniyle öğrenimi ne olursa olsun bir assubayın asla bir genelkurmay başkanı olamama durumu düşünülürse, verilen örneğin uygun bir örnek olmadığı kendiliğinden ortaya çıkabilmekte.

Assubayın orduda ne yaptığını anlamak için kanun, yönetmelik, yönerge, bir üst komutan veya amirinin görevlerinden ilgili olanları da içeren onlarca görev madde madde sıralandıktan sonra son maddesi ...amirinin/...komutanının vermiş olduğu diğer görevleri yapmak şeklinde biten görev tanım formları ve emirlerle ona yüklenen görevlerin ayrıntılarına bakmak yeterlidir.

Şimdi, pek çok assubayın icra etmiş/etmekte olduğu Bölük/Batarya Assubaylarının görevlerine bakalım:
Bölük/Batarya El Kitabı

a. Genel: Bölüğün muharebeye hazırlık seviyesini en üst seviyede tutmak maksadıyla; barış, savaş ve gerginlik hallerinde personel, istihbarat ve İKK, harekât-eğitim, idarî ve lojistik faaliyetlerini “bölük komutanı adına” takip, kontrol, koordine ve icra etmektir.

b. Personel:

  1. Bölük idarî faaliyetleri ile ilgili kayıtları, yönerge ve talimatlara göre tutmak,
  2. Personelin; kayıtlarını, nöbet çizelgelerini, evrak ve raporlarını ha-zırlamak ve kontrol etmek,
  3. Personelin özlük (terfi, adli, sıhhî, vb. ) haklarını yürütmek,
  4. Yazışmaların zamanında (miatlı-miatsız) ve askerî yazışma kurallarına göre yapılmasını sağlamak,
  5. Personelini tanımak,
  6. Erbaş ve erlerin şahsi dosyaları ile birliğine ait kıymetli evrakın ve belgenin (boş erbaş ve er kimlik kartı, izin belgesi, terhis belgesi, sağlık sicil ve muayene fişi gibi) kilit altında muhafazasını sağlamak,
  7. Disiplin, emniyet, kaza ve olaylar ile ilgili raporları tutmak,
  8. Günlük yoklama defteri ve birlik günlük yoklamasını hazırlamak ve kayıtlarını tutmak,
  9. Erbaş ve erlerin sağlık sicil kartlarını tutmak (portör ve periyodik muayenelerin zamanında yapılmasını takip etmek),
  10. Tasarruf tedbirleri ile ilgili kayıtları tutmak,
  11. Evrak dosyalama ve arşivleme işlemlerini yapmak,
  12. Erbaş ve erlerin seferberlik ve terhis işlemlerini yapmak ve belgelerini hazırlamak,
  13. Hastalanan erbaş ve erlerin tedavilerini takip etmek, ilaçların kont-rollü kullanılmasını sağlamak,
  14. Birliğe yeni katılan erbaş ve erlerin katılış, iskân, iaşe işlemleri ve birliğin tanıtım faaliyetlerini yürütmek,
  15. Talimatlar dosyasını tutmak ve bütün personele tebliğini sağlamak,
  16. Evrak, mektup, koli, para havale işlemlerinin güvenilir bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak (Bölük astsubaylarına birlik posta mutemetlik görevi verilebilir),
  17. Personel ve malzemeye ait; kadro, mevcut ve ihtiyaçları tespit etmek, bölük komutanına teklifte bulunmak,
  18. Bölük içinde ve dışında perakende görevlerde çalışan personelin takip etmek ve zamanında değiştirilmesini sağlamak,
  19. Sosyal faaliyetlerin yürütülmesini organize etmek,
  20. Rütbe terfi ve terhis törenlerini koordine etmek,
  21. Erbaş ve erlerin haberleşme vasıtalarının (telefon, mektup vb.) sürekliliğini sağlamak,
  22. Toplam Kalite Yönetimi (TKY) faaliyetlerini sürdürmek,
  23. Bölük/Batarya karargâh personelinin lider danışmanlığını yürütmek,
  24. Bölük astsubaylığı devir teslim dosyasını hazırlamak,
  25. Personel konularında bölük komutanının verdiği emirleri yerine getirmek,
  26. Barışta şehit ve yaralı işlemlerini; Yönergesi esaslarına göre yapmaktır.

c. İstihbarat, İKK ve Emniyet:

  1. Sorumluluk bölgesindeki tesislerde plânlı ve plânsız aramaları icra etmek,
  2. İstihbarat ve İKK konularında bölük komutanının verdiği emirleri yerine getirmektir.

ç. Harekât ve Eğitim:

  1. Bölük/batarya karargâh personelinin görev başı eğitimini yaptırmak,
  2. Birliğinin teşkilâtı ve taktik kullanımı hakkında yeterli bilgiye sahip olmak,
  3. Harekât ve eğitim konularında birlik komutanının verdiği emirleri yerine getirmek,
  4. Bölük alârm dosyasında bölük karargâhını ilgilendiren kayıtları güncel tutmak,
  5. Bölük komuta yerini düzenlemek, işletilmesini ve yer değiştirmesini sağlamak,
  6. Birlik muharebe kayıtlarını tutmaktır.

d. Lojistik:

  1. Koğuş, yemekhane, helâ, malzemelikler ve silâhlıkların ilgili yönerge ve talimatlara göre işletilmesi ve kayıtlarının tutulmasını sağlamak,
  2. Envanterindeki malzemeleri kullanıcılarına zimmet yapmak ve altı ayda bir envanter işlemlerini sürdürmek (Bölükte/Bataryada bulunan her türlü ordu malının birlik ikmal subayı/kısım amirine karşı direkt (mal) sorumluluğunu taşır. Ancak hizmet maksadıyla kullanılması gereken ordu mallarını kadro durumları ve görev ihtiyaçlarına göre ilgili takım ve kısımların şahsi sorumluluklarına verir),
  3. Envanter dosyasını ilgili mevzuatlara göre tutmak,
  4. Personelin istihkaklarını temin etmek ve zamanında dağıtmak,
  5. Sorumluluk bölgesinin temizlik, bakım ve onarımını yapmak,
  6. Bölük sorumluluk bölgesini, hijyen kurallarına göre bulunması gereken malzeme ve tertipte bulundurmak,
  7. Bölük ağırlıklar bölgesinin kurulmasını ve işletilmesini sağlamak,
  8. Bölük kıt’a yükü ve seferi malzemelerinin muhafazası, depo bakımı ve değiştirme işlemlerini yapmak, bölük malzemeliklerinin ilgili yönergelere göre tanzimini yaptırmak, her türlü silâh, araç ve malzemenin sorumlu ve uzman personel tarafından kullanılmasını sağlamak,
  9. Ordu malının kaybolması, hasara uğraması ve tahrip olması durumlarında bölük/batarya komutanına müracaat ederek gerekli yasal işlemleri başlatmak ve takip etmek,
  10. Periyodik bakım tarihlerinde, araç, gereç, silâh, teçhizat, cephane ve diğer münferit birlik mallarının her an kullanılmaya hazır bir şekilde bakım ve muhafazasını temin etmek (demirbaş malzeme dâhil),
  11. Bölük içi muhabere irtibatlarının tesis edilmesi ve üst birlik telsiz çevriminin kurulmasını sağlamak,
  12. Lojistik konularda birlik komutanının verdiği emirleri yerine getirmektir.

e. Diğer Hususlar:

  1. Her türlü tasarruf tedbirlerinin alınmasını ve uygulanmasını sağlamak,
  2. Muhabere emniyet tedbirlerini uygulamak ve personeli bu konuda eğitmek,
  3. Bağımsız bölük ve bataryalarda barış zamanında ve devamlı olarak tarihçeye esas olacak bir Barış / Harp Ceridesini tutmaktır.

Md.4-Takım Astsubayı Görev ve Sorumlulukları:

Takımının muharebeye hazırlık seviyesini en üst seviyede tutmak maksadıyla barış, gerginlik ve savaş hallerinde; personel, eğitim, idarî ve lojistik faaliyetleri “takım komutanı adına” takip, kontrol, koordine ve icra etmektir.

Md.5-Bölük/Batarya Komutanının Yetkileri:

Bölük/batarya komutanı, birinci maddede belirtilen görev ve sorumlulukları yerine getirebilmek üzere aşağıdaki yetkileri kullanır.

a. Ödül Yetkisi.

b. Ceza Yetkisi.

c. İzin Yetkisi.

ç. Sicil Yetkisi.

Görüldüğü üzere assubay sorumluluklarla, amiri/komutanı ise yetkilerle donatılmış,


Bir de savaş sanatının öğretildiği eğitim faaliyetlerinde assubayın sorumluluklarına bakalım:

K.K. Eğitim ve Öğretim Yönergesi (KKY 164-1) 7’inci maddesinin (a) fıkrasında Ferdi Eğitim “Erbaş ve erlerin ferdi eğitimleri, askerliğe adım attıkları ilk günden başlar ve terhis olacakları güne kadar, mesai saatleri dışında da sürekli faaliyet olarak 24 saat devam eder” şeklinde tanımlanıyor.

Eğitimin icra sorumluluğu assubaylarda:

K.K. Eğitim ve Öğretim Yönergesi (KKY 164-1) Madde-7 (c)’de “Erbaş ve erlere yönelik ferdi eğitimin icrasından esas itibarıyla astsubaylar sorumludur.” denilerek “icra etme”, “uygulama sorumluluğu”nun assubaylarda olduğu belirtildikten sonra, devamında “Eğitim konuları öğretilinceye kadar, mesai saatleri dışında da devam edilebilir” denilmekte. Aynı fıkra içerisinde “Takım ve bölük komutanları planlama ve uygulamaya nezaret, Tb.K.ları ise hem eğiticileri hem de eğitilenleri denetim ve kontrol görevlerini icra ederler” denilmekte. Askerliğin temeli olan “Ferdi Eğitim”de kime daha çok görev yüklenmiş olduğu, okuyucunun takdirindedir.

Askerliğin temeli olan, icra sorumluluğu yönerge ile assubaylara verilmiş olan “Ferdi Eğitim”in neleri kapsadığı ise aynı yönergenin  7’nci madde, (f) fıkrası altında sıralanmış:

  1. Erbaş ve erlerin, göreve yönelik kullanacağı silah, araç, teçhizat ve malzemelerinin taktiksel ve teknik olarak nasıl kullanıldığının eğitiminin verilmesi,
  2. Hedef küçültme nasıl yapılır,
  3. Düşman ateşi altında ilerleme usulleri,
  4. Yön tayini nasıl yapılır,
  5. Mesafe tahmini nasıl yapılır,
  6. Hedef nasıl tarif edilir,
  7. Araziden nasıl faydalanılır,
  8. Örtü, gizleme ve kamuflaj teknikleri nelerdir,
  9. Portatif tahkim edevatı nasıl kullanılır,
  10. Gözetleme nasıl yapılır ve görülenler nasıl rapor edilir,
  11. Yanaşık düzen eğitimi uygulaması,
  12. Mekanik nişancılık atışın öğretilmesi,
  13. Bakım nasıl yapılır,
  14. İlk yardım teknikleri,
  15. İşaretle sevk ve idare şekilleri,
  16. Harita nasıl okunur,
  17. Manga, tim nasıl idare edilir...
Şimdi bu denli; “takip, kontrol, koordine ve icra etme” görevleri olan bir insan nasıl olur da çay getiren görevliyle bir tutulur. Kaldı ki genel müdür olabilmek için, idare edilen müessesinin her kademesinde bizzat uygulayıcı olarak bulunmak, müessesenin her kademesini çok iyi tanımak gereklidir. Belki de assubay sorunların anlaşılamamasının temelinde de bunlar vardır.

****

Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var.

İnsan ihtiyaçlarıyla ilgili olarak Maslow’un 1943 yılındaki “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi” tespitleri halen geçerliliğini korumakta:

  1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak, seks, barınmak gibi ihtiyaçlar bu kategori için örnek olarak gösterilebilir.
  2. Güvenlik İhtiyacı: İnsanlar, can ve mal varlıklarının korunmasına ihtiyaç duyarlar.
  3. Sosyal İhtiyaçlar: Sevme, sevilme (sevgi), bir gruba mensup olma (aidiyet), yardımseverlik, şefkat türündeki ihtiyaçlar bu gruba örnek gösterilebilir.
  4. Saygı İhtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında kendilerine saygı duyulmasını da isterler. Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme gibi ihtiyaçlara yönelirler.
  5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan birey son aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duyar.

Araştırmalarıyla, bilimsel verileriyle toplumsal yaşamın düzenleyicisi durumundaki sosyal bilimlerin tüm verileri assubayların haklı taleplerini destekler nitelikte görünmektedir. Ve yine şunu diyebiliriz ki assubay statüsü hâlihazır haliyle, mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak görünmekte ve dolayısıyla bu haliyle sürdürülebilir bir statü olarak da görünmemektedir.

***

Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var. Ha, bu sıralamada eğer biri görevini kötüye kullanıyorsa zaten hakkında elimizden geleni yapıyoruz, soruşturma açılıyor. Bütün araştırmalar son derece detaylı ve titizlikle yürütülüyor. Eskisi gibi değil, herkes hakkını arayabiliyor

Devlet denilen kurum, meydana getirdiği adalet kurumlarıyla, tarafsız olarak, statü farkı gözetmeksizin her bireyini değerli görerek, bireyin başına bir hal gelmesi durumunda sebeplerini şeffaf, yansız olarak ortaya çıkarabildiği ve adaleti gerçekleştirebilen hukuk kurallarını işler durumda tutabildiği oranda yaşamını sürdürebilir.

İnsanların vicdanlarında adaletin yerini bulmaması ve bu durumun yaygın hale gelmesi halinde, uzun vadede devletin geleceği tehlikeye düşebilir. Bu anlamda, adaleti gerçekleştirmekle görevli olarak kurumlarda yer alan kişilerin sorumlulukları; devletin varlığını sürdürme sorumluluğunu da içermektedir, diyebiliriz.

Şimdi birkaç örnek verelim:

  • Son üç yılda, basına yansıdığı kadarıyla elli dört assubayımız intihar etmiş ve muhtemelen her vakayla ilgili olarak hukuki incelemeler yapılmıştır. İntiharlar içinde acaba kaçı mobbing kaynaklıdır? Yoksa hiç mobbing yok mu? Bu bilinmemekte.
  • Ekim ayı başlarında, assubayın albay tarafından darp edildiği iddia edilen, Kıbrıs 28’inci Tümen hadisesinde, idari tahkikat sırasında, basına da yansıdığı şekliyle; davacı assubayın davalının yanında, onun odasında saatlerce ayakta tutularak şahitlerle birlikte toplu halde sorgulama yapılması ne kadar hukuka uygundur?

    Tanık, davacı ve davalının bir arada, toplu halde bulunduğu anda yapılan tahkikattan bir sonuç beklenebilir mi? Bu şekilde bir tahkikat, tahkikat sonucunu bekleyen makamı yeterince aydınlatmış olur mu?

    Ve daha sonra, hakkını arayan assubayımıza “neden olayı duyurdun” diye soruşturma açıldığı iddia edilmekte. Eğer böyleyse şayet, bu soruşturma durumu, hukuku, adaleti gerçekleştirmeye çalışan assubayı “ezme”yi oluşturmaz mı? Aynı şekilde, derdini BİMER’e ileten assubayın dertleri çözülecek yerde, başbakanlıkça yalnız bırakılması, birliğinde soruşturma geçirmesi ezme durumunu oluşturmaz mı?
  • “Teğmenin İntiharındaki Şok İhbar mektubu” başlığıyla 17.12.2013 tarihinde basına bir haber yansıdı. Haberde geçtiği şekliyle, bir olay örtbas edilmiş ve sonradan yapılan ihbarlarla dava tekrar başlamış. Şimdi, aşağıda internet sayfa bağlantısını (2) sunduğum, düşüncelerimi parantez içerisinde paylaştığım olaydan birkaç alıntı yapalım:

İstanbul Maltepe Cezaevi’nde 3 yıl önce 25 yaşındaki Jandarma Teğmen Mustafa Can’ın intihar etmesi ile ilgili soruşturma kapsamında 4 komutanı hakkında 14 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

MUĞLA  - Silivri Cezaevi’ndeki Ergenekon tutuklularını cezaevi ve hastaneye götüren timin komutanı Jandarma Teğmen Mustafa Can, 9 Ekim 2010 tarihinde geçici görevli olarak bulunduğu Maltepe Askeri Cezaevi’nde nöbet kulübesindeki bir erin tüfeğiyle kendini göğsünden vurup, intihar etti. Teğmen Can'ın intiharı ardından ailesi ve savcılıklara gelen çok sayıdaki ihbar mektubu ve e-mail soruşturmanın seyrini değiştirdi.

Teğmen Can’ın komutanları Jandarma Kurmay Albay H.K., Albay İ.Ç., Binbaşı M.Y., Yüzbaşı A.Ö. hakkında 'Mevzuat hükümleriyle bağdaşmayacak şekilde görev ve yetkisi dışına çıkıp, yasal bir dayanağı olmaksızın ve keyfiyet içerecek şekilde davranarak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak ve memuriyet nüfusunu kötüye kullanmak' suçlarından 14 yıla kadar hapis cezası istemiyle Hasdal Askeri Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Olayın ardından biri emekli olan, diğerlerinin görev yeri değiştirilen 4 komutanının yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlayacak.

Mektuptan alıntılar:

“...bugüne kadar hep üstü örtülen konuları sizlere anlatacağım. Yıllardır nasıl olsa dava devam ediyor, savcılar eninde sonunda bizi çağıracak ve bu cinayetin sorumlularını bizlere soracak diye bekledim ama çok sonra öğrendim ki dava çoktan kapatılmış...”

“...Belki de benim size şu anda anlatacağım olayları sizler hiç duymamışsınızdır. Belki yarım yamalak, kulaktan kulağa duymuşsunuzdur. Ama benim söyleyeceklerimin tamamı gün gün kayıtlı ve resmi olarak kanıtlı şeylerdir. Bir gün savcının beni çağıracağını düşünerek aldığım notları sizlere aktarıyorum." (İddia edildiği gibiyse şayet, olayı soruşturanları da bağlayabilecek, soruşturmamanın derinliğine sürdürülmeme hali.)

Dilaver Can'ın paylaştığı mektupta, Teğmen Mustafa Can'ın ölümüne neden olan ve bu cinayetin üstünün örtülmesini sağlayan kişinin Alay Komutanı Kurmay Albay H.K. olduğunun yazıldığı belirtildi.

“...Kendisi intihar etmeden önce bir mektup yazmış ve kendisine hakaretlerde bulunan Kurmay Albay H.K.'nu suçlamıştır. Ancak bu mektup olayın ortaya çıkmasının hemen ardından H. Albay ve onun çetesi tarafından ele geçirilmiş ve saklanmıştır. Ancak, 9 Ekim 2010 tarihinde Silivri'de bulunan herkes bu mektuptan haberdardı. Bizi çağırırlarsa bu mektuptan bahsedecek birçok kişi bulunacaktır.” (İddia edildiği gibiyse şayet, demek ki soruşturma dar kapsamlı tutulmuş ve üstelik ortada olayın önemli delilini, bilgi ve belgeyi yok ederek adaleti yanıltmaya yönelik çalışan bir çete durumu mevcut.)

Teğmen Mustafa Can’ın ev arkadaşı Jandarma Teğmen E.E.’nin çok şey bildiği için ileride tanıklık yapmaması için GATA'ya yatırıldığı öne sürülüyor.

"...Teğmen E.E., ayılmasın diye devamlı Ercan'ı iğneyle uyuşturdular ve konuşmasını bu şekilde önlediler. Yüzbaşı A.Ö. de ilk fırsatta Silivri'den tayin edilerek uzaklaştırılmış ve sağda- solda konuşmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Kurmay Albay H.K., olayı ilk önce kaza olarak duyurdu ama haberin yayılması üzerine basit bir intihar vakası olarak kayıtları değiştirdi...” (Eğer, iddia edildiği gibiyse şayet, kayıtların değiştirilmesi yoluyla adaleti yanıltma hali oluşmuş.)

***

Balçiçek İlter’in Org.Yaşar Güler ile Röportajı” başlıklı yazı dizisinin son bölümü olan bu bölümde assubayları, uzman çavuş ve onbaşıları “gayri memnun zümre” olarak gösteren bir haberi yazı dizisinin bütünlüğü içinde değerlendirilmek üzere kaydetmekte yarar olduğunu düşünüyorum. O da şudur:

Radikal gazetesinde 27 Ekim 2009 tarihinde yayımlanan ve genelkurmay kaynaklı olduğu iddiasıyla savcılığa gönderildiği iddia edilen belgede: “Uzman çavuş ve onbaşılar ile astsubaylar, yani gayri memnun zümrenin üzerine gidilmekte, bunların problemleri abartılı bir şekilde kamuoyunun dikkatine getirilmektedir. TSK’da gayri memnun bir zümre yaratılmaya çalışılmakta veya mevcut gayri memnunlar istismar edilmektedir” şeklinde bir paragraf yer almıştı (3).

Dünya üzerinde adaletsizlikten memnun bir kimse bulunabilir mi?

Haberde mevcut bu tespit üzerine 01 Kasım 2009’da “Assubay Gayri Memnuncu mu?” başlıklı bir yazı yazarak, son cümlesi “Tamamen İnsani Gelişim Sürecinin bir ürünü olan ve normal isteklerini dile getiren assubayların ‘Gayri Memnun’ olarak adlandırılıyor olmasını bilimsel bulmamaktayım…” şeklindeki düşünceyle yazıyı bitirmiştik.

***

Hukuka, adalete saygı toplu yaşamı teminat altına alan, kurumu, müesseseyi ve nihayetinde devleti sonsuz kılacak tek olgudur.

Hukuksuzluğun, adaletsizliğin, baskıların elbet bir sonu vardır. Dünya siyasi tarihi bu sonlara dair hikâyelerle dolu.

Bu bölümle birlikte yazı dizisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Adaletin vicdanlarda hissedildiği, hukukun hâkim kılındığı günler dileğimle...

 

Kaynaklar:
  1. http://www.emekliassubaylar.org/index.php?option=com_easybook
  2. http://www.egemeclisi.com/haber/24313/tegmenin-intiharindaki-sok-ihbar-mektubu.html
  3. http://www.radikal.com.tr/politika/22_temmuz_ilimli_islam_icin_milat-961328

Babası, yedi yaşındaki oğlunun elinden tutdu ve ikisi birlikde alessabâh mahalle mektebinin yoluna düşdüler. Müdürün kapısını çalıp içeri girdiler. Çocuğunu mektebe kayıt ettirmek istediğini söyledi babası. Nüfus cüzdânı olmadığını gören müdür, çok istemesine rağmen çocuğu okula kayıt edemedi. Nüfus dairesine gidip oğluna nüfus cüzdânı almasını söyleyen müdür, baba-oğulu başından savuşdurdu.

İşde, böyle başladı hikâye.

Sonra sıkıntı, çile ve ısdırap dolu günler, aylar, seneler başladı. Kanun’lar nizamlara olan saygısından kendisinden istenen her şeyi yapdı...

Nüfus dairesi, askerlik şubesi, vergi dairesi, nikâh dairesi, belediye, mahkeme, tîmârhâne, ve nihâyet hapishâne yollarında törpülenen bir ömür...

Vergi borcu, vatan borcu söz konusu olunca devlet, onun yaşayıp yaşamadığına bakmadı.

Kimin verdiğini sormadan, alacağını aldı. Vatandaşın burnundan cımcız ile kıl, dübüründen şırınga ile kan çekdi.

Fakat sıra vermeye gelince devlet, vatandaşa pösteki saydırdı.

Devlet memurlarının hiçbiri kötü niyetli değildi aslında. Vatandaşa yardım etmeye çalışdı hepsi. Fakat köhnemiş mevzuata körü körüne bağlı kalmayı tercih eden memurlar, bu vatandaşın işini bir türlü halledemedi.

Sırtını yaslayıp birlikde çalışmak istediği adamlardan yediği kazıkların hesâbını kimse sormadı, kimseye soramadı.

Devlet dairelerinin tozlu, rutubetli geçeneklerinde hoyratca, hesapsızca harcanan aylar, senelerden ve telâşlı koşuşdurmalardan sonra bile yaşadığını ispatlayamadı.

Çünkü;

Yaşar,

Ne yaşar

Ne yaşamaz!..

Devletinden bir tek şey istedi. Kendisine ait bir nüfus cüzdânı.

Cumhuriyetin yüzüncü senesinin devlet memuru İçişleri Bakanı Gazcı Muammer, para sayma makinasında saydığı paralar karşılığında Acem uşağı Reza KEZZAP’lara bugün pendir-ekmek gibi nüfus cüzdanı dağıtıyor.

Fakat bunca masraf, bunca gayret, bunca vakitden sonra 100 sene evvelinin devleti, kendi vatandaşından bir nüfus cüzdanını esirgedi.

image004Cumhuriyet öncesinde başlayan ve Cumhuriyetden sonra da devâm eden bir hikâyeyi anlatan mizâh usdası Harbiyeli Aziz NESİN’in, aynı isimli romanından bahsediyoruz.

Köylü bir vatandaşımızın; devlet, daha doğrusu askeriyle, siviliyle devleti temsil eden sünepe memurlarla yüzleşmesini anlatan bizden bir hikâye.

Devleti hicvediyormuş gibi görünen Sayın NESİN’in bu eseri benim kanaatimce aslında devleti değil fakat devlet memurlarının âcizliğini, liyakâtsizliğini ortaya dökmektedir.

Devlet dediğiniz nedir ki? Yol kesmez, hırsızlık yapmaz. Kul hakkı yemez. Bugün git, yarın gel demez.

Bütün bunları yapanlar ya devletin memurlarıdır ya da devletin vatandaşlarıdır, değil mi?

Oğluna nüfus kağıdı çıkarmak için aynı nüfus müdürlüğüne ikinci gidişinde ölü bir adamın çocuğu olmaz iddiasıyla oğluna da nüfus kağıdı alamaz. Ve haklı olarak sinirleri boşalır. O güne kadar hiç yapmadığı bir şeyi yapar; önüne gelen herkese günyüzü görmemiş küfürler eder. Aslında burada küfür savurduğu, gene devletin hükmî şahsiyeti değil. Öfkesi, devleti bu kadar kötü idare edenleredir.

Hikâyenin kahramanı, devlet memurlarının kendisine çıkardığı zorluklardan ve başından geçen onca anlamsız olaylardan sonra kendi varlığından şüphe etmeye başlar. Kanun’lara nizamlara memurlara olan saygısını kaybeder.

Devlet, o’nun varlığını hiç umursamaz. En sonunda yaşayıp yaşamadığına kendisi de aldırmaz olur.

Yaşayıp yaşamadığından artık kendisi bile emin değildir.

Birisine kırk kere deli derseniz, ne olur o adama, değil mi?

Yaşar, yaşayıp yaşamadığına karar vermeye çalışadursun, biz dönelim bizim Yaşar’a...

* * * * *

Genelkurmay İkinci Başkanı Sayın Orgeneral Yaşar GÜLER’in gazeteci Sayın Balçiçek İLTER’e verdiği mülâkatı ele alacağız bu makâlemizde.

Sohbetde geçen ifâdelerin aşağı yukarı yarısı, Balçiçek Hanımın kendisine anlatılan bilgilerden edindiği kanaatine dayanan ifâdelerden oluşuyor.

Diğer yarısı da bizzat İkinci Başkan Yaşar Efendinin ağzından dökülmüş.

Herşeyden önce şunu hatırlatalım. Hangisi olursa olsun! Önemi yok! Gazeteci Balçiçek Hanımın Yaşar Efendi ile yapdığı mülâkat kayıtlara geçdi bir kere. Genelkurmay Başkanlığımız bugüne kadar tekzip etmediğine göre mülâkatda sarf edilen sözlerin doğru olduğunu kabul etmiş demekdir. Şu vakitden sonra tevil-tekzip etmenin faydası yok.

  • Diplomat İlker Bey, savcıya dâvetiye gönderip kozmik odanın anahtarını kendi elleriyle teslim etmişdi.
  • Sucukcu Nejdet Bey müteyakkiz davranmış! Karargaha dâvet etdiği gazetecinin ses kayıt cihazını ve telefonunu girişde teslim almış.
  • Hakkını yemeyelim Nejdet Beyin. Alicenaplık yapıp mülâkat esnâsında Balçiçek hanımın kâğıt kalem kullanmasına izin vermiş.

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz adını verdiğimiz işbu makâlemizde;

  • Yeri geldiğinde sohbetin akışı içinde sarf edilen ve satır aralarına saklanan sözcüklerin sihirli fısıltılarına tercümân olacağız.
  • Yeri geldiğinde Yaşar Efendinin sözlerini aklımızın taktirinden geçireceğiz.
  • Yeri geldiğinde Balçiçek Hanımın sözlerine dokunacağız.
  • Yeri geldiğinde hemen oracıkda kendi kanaatimizi fâş edeceğiz, damdan düşen astsubaylar olarak.

Diğer yandan Yaşar Efendinin ruh ve seciyesini tahlil edeceğiz.

Yazacak kağıt ve yeteri kadar da mürekkep bulabilirsek şâyet, mülâkatın konusu olan astsubay meselesi hakkında da bir iki kelâm irâd edeceğiz.

Yazması Eski Tüfek’den,

Düzenlemesi Sn. Semih KOÇ’dan,

Yayınlaması Sn. Ersen GÜRPINAR’dan...

Kıraat etmek de artık siz muhterem karilere kalıyor.image006

Sayın Balçiçek İLTER, Türkiye gazetesindeki köşesinde, 14-15 Aralık 2013 tarihlerinde iki bölümlük bir makâle yayınladı.

Önü bir türlü alınamayan asker intihârları konusunu ele alan “Canlarına kıyıyorlar, çünkü...” başlıklı bu yazısında;

  • Askeriyede son 10 senede intihâr sayısının, şehit sayısını çoktan geçdiğinden,
  • Çeşitli Kuvvetlere mensup 7 astsubayın son 20 günde peşpeşe intihâr ettidiğinden,
  • Çoğu 10 senelik bile olmayan bu astsubayların arkada kalan eşine, çocuğa tazminât verilmediğinden ve maaş bağlanmadığından bahsetdi.

Aynı makâlesinin müteakip satırlarında Sn. İLTER, önemli iki tesbit daha koydu ortaya;

  • Ne çok öteki var bu memlekette?
  • Ne çok seviyoruz ezmeyi, bizden olmayanın üzerinde tepinmeyi...

Müjde!.. Genelkurmay Başkanlığımızdan Bir İlk Daha...

T.C Ordusu’nun ilk devlet memuru olan Genelkurmay Başkanımız Nejdet Bey, Sn. Balçiçek İLTER’in söze konu bu makâlesini okumuş!

Okumuş da biliniz bakalım ne olmuş?

Balçiçek Hanımın makâlesinde sarf etdiği cümlelerinden sâdece birisine itiraz etmiş. Nejdet Bey çok “alınmış!” Hâttâ çok “üzülmüş!

Üzüntüsünü bir türlü savuşduramayan Nejdet Bey, kendisini üzen Balçiçek Hanıma ucu gırmızı mumlu bir dâvetiye göndermiş.

Demiş ki, gel, görüşelim.

Sonra da yardımcısı Yaşar Efendiyi odasına çağırıp Balçiçek Hanımı misâfir etmesini söylemiş.

Astsubay meselesinin asıl sahibi olan TEMAD Genel Başkanı Sn. Ahmet KESER’i dâvet edip ona da niye “gel, görüşelim” dememiş?

Genel Başkanımız Sn. KESER, Nejdet Beyi üzecek çapda sözler sarfetmedi mi yoksa? Bunu da bir kenara koyalım.

Emekliassubaylar.org’un müdâvimleri tahattur edeceklerdir. Cumhuriyet tarihinde ve Türk TV tarihinde bir “ilk”, 2012 senesinde hulûl eylemişdi. Görevi başındaki bir Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı kameralar karşısına geçmişdi.

Genelkurmay Başkanları dışında hiç kimsenin konuşmadığı, konuşma yetkisinin dahi olmadığı Türk Silahlı Kuvvetlerinde zuhur eden mucize(!) mertebesindeki bu “ilk’i” biz de Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Ve Astsubay ismiyle maruf makâlemiz vasıtasıyla siz muhterem okuyanlara fâş eylediydik.(bknz.)

Astsubayların talepleri söz konusu olunca karargahdaki kalem efendileri aldılar kalemi eline, çaldılar kağıdın orasına burasına. Alt alta sıraladılar şunları şunları yapdık diye. Şunları şunları da yapmaya devâm ediyoruz dediler.

Sonra da kimini astsubaylara verdikleri e-muhtıra gibi Genelkurmay Başkanlığı örütbağ sayfasında teşhir etdiler.

Kimini de basın-yayının muhterem mensuplarına belgegeçer’den gönderdiler.

Şimdiye kadar böyle yapmayı kendilerince yeterli gördüler. Astsubayların yarım asırdan beri dağları aşan sıkıntılarını kilimin altına süpürüp üsdüne de oturmakla vicdanlarını rahatlatdılar.

Giren, çıkandan çeyrek nefes bile fazla ise şayet şişirdiğiniz balon bir an gelir mutlaka patlar. Netekim, öyle de oldu. 20 günde 7 muvazzaf astsubay, yaşayıp düşmanı öldürmek yerine peşpeşe kendini öldürmeyi seçince maslahatcıların eteği tutuşdu.

Bu kez de karargaha hemen bir gazeteci çağırıp bir kısmı cilâlı, fakat çoğu da içi boş laflar etmekle meseleyi bir kez daha “öteleyebileceklerini” düşündüler.

İsder inanın, isderseniz de inanmayın!

13 Aralık 2013 Cuma günü, T.C. Ordusunda bu kez bir “ilk” daha zuhur etdi.

Böylesi mübârek bir günde Genelkurmay Başkanlığımız, Cumhuriyet tarihinde ilk defa olmak üzere astsubay meselesini basın-yayın huzurunda “en yüksek ikinci” düzeyde ele aldı.

Yaşar Efendinin odasında biraraya geldikden sonra kısa bir hasbıhâl yapdılar.

Karargahda görevli “Çaycı” ince belli cam bardaklara doldurduğu davşan ganı çayları ikrâm etdi gelen misâfire.

Mucize kabilinden bu “ilk” vak’a kapsamında karargaha dâvet etdiği Balçiçek Hanım sordu, Yaşar Efendi cevapladı.

Yaşar Efendi sordu, Balçiçek Hanım cevapladı.

Bâzen de Yaşar Efendi kendisi sordu. Balçiçek Hanımın cevaplamasına fırsat vermeden gene kendisi cevapladı.

  • Sohbetin ilk gündem edilen konusu, “üzülmek!” 15 Aralık 2013 tarihli makâlesinde Balçiçek Hanım bir sual sormuşdu.“Niçin canlarına kıyıyor bu insanlar ve gerçekten de TSK özellikle astsubayları ötekileştiriyor mu?” demişdi...

Meğerse Yaşar Efendi, bu “öteki” kelimesine çok, ama çok alınmış, üzülmüş. Bir astsubayı “ötekileştirmek”, kendi bacaklarından birine kurşun sıkmak zihniyetindeymiş!..

  • Bacağına kurşun sıkmak fikri, gazeteci hanımın enfüsî kanaati gibi görünüyor. Çünkü mülâkatda Yaşar Efendinin böyle bir ifâdesi yok.
  • Burada hayret edilmesi gereken asıl husus şudur; Yaşar Efendi, “astsubaylar ötekileşiyor mu?” diye sâdece sual soran gazetecinin bu sözünden alınıyor, hâttâ üzülüyor.
  • Fakat aynı sorunun başındaki “Niçin canlarına kıyıyor bu insanlar?” sorusundan hiç gocunmuyor. Hiç üsdüne alınmıyor.

Bir zamandan sonra Yaşar Efendi, “Bakın” diye tok bir edâ ile başlıyor söze;

  • “Bana dair ne varsa her şeyi astsubayım bilir; banka şifrelerimden mal varlığıma, özel hayatımın detaylarına kadar, ben bilmem “o” (Kendi Emir Astsubayını kasdediyor) bilir.”

Hiç beklemediği bu itirâf üzerine, Balçiçek Hanımın gözleri fal taşı gibi açıldı. Nasıl yani? dedi ve devâm etdi “Yaani Yaşar Efendi, size ait bütün bu mahrem bilgilerinizi, hâttâ sizin özel hayatınızın detaylarını bir astsubay mı biliyor” demekden kendini alamadı. Ananın bebeğini korumak için kendini fedâ etmesi gibi, Yaşar Efendiyi korumak saikiyle ileri atılan Balçiçek Hanım dayanamayıp; “Bence dikkat edin, bunca dava, bunca iddianame hep bu detaylardan çıktı” demekden kendini alamadı.

Bir anda soğuk ve uzun bir sessizlik doldurdu odayı... İkisinin bakışları tavandaki boya çatlaklarına, pencerenin dış tarafında havilsizce cıvıldaşan becet guşlarına ve yerdeki döşemeye odaklandı bir süreliğine.

Her iki şahıs da kendi kâlp ve nabız atışlarını işitebiliyorlardı o anlarda.

image008Belki bir sâniye, belki de bir saat geçdi. Önce, ince leblerini aksi istikametde sündürdü, Ağzı, genişledi, genişledi... Sıfatında hafif bir tebessüm taayyun etdi.

Koltuğunda öne doğru hafif eğilmiş vaziyetde oturan Yaşar Efendi, sonra kıvrak bir hamle ile balık eti vücudunu arkaya doğru kaykıltarak şöyle cevap verdi;

  • “Güven”dedi... “O güveni sağlamazsak TSK diye bir şey kalmaz...”
  • Bana dair ne varsa her şeyimi bilir diye tarif etdiği astsubaylardan, konuşması esnâsında;
  • Sâdece bir kere “astsubayım”,
  • Sâdece bir kere “O” ve
  • Sâdece bir kere de “Onlar” şeklinde bahsetdi. Hepsi bu kadar.
  • Benim emir astsubayım, astsubaylarım, meslekdaşlarım, silah arkadaşlarım diyemedi...
  • Her türlü mahrem bilgisini emânet edecek kadar güvendiği ve “O” diye hitap etdiği kendi emir astsubayına, bu sonsuz güven karşılığında bugüne kadar ne verdiğini, ne vermesi gerekdiğini hiç düşünmedi.
  • Bütün bu mahrem bilgilerini emir subayına değil de “O” dediği emir astsubayına emânet etdiğinden hiç bahsetmedi.
  • Birisi hâriç, hiçbir şey vermeyeceğini söyledi.
  • Üsdelik o birisinin de muhatabının kendisi olmadığını açık açık söylemekde mahzur görmedi.

ATATÜRK ve ATATÜRK’ün Askeri!

Çanakkale Harbi’nin yıldönümü vesilesiyle 1934 senesinde ATATÜRK şöyle dedi;

image010

Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün;

  • “Kanlarını döken kahramanlar” olarak nitelediği,
  • “Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız” diyerek tevkir etdiği,
  • “Bağrımıza bastık!” deyecek kadar şefkâtle seslendiği,
  • “Onlar artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır” dediği insanlar...

Lutfen dikkat ediniz, bizim Mehmetcikerimiz değildir. ATATÜRK’ün böyle sıfatlar takdığı insanlar;

Çanakkale Harbi’nde  düşman safında yer alıp bize kurşun sıkan Avustralya ve Yeni Zelanda’nın askerleridir.

İşde, ATATÜRK bu,

Bizim Yaşar Efendi ise konuşmasında Mehmetciğe “gençlerimiz” bile diyemiyor. “... bir yığın genç (*)” diye hitâp ediyor.

ATATÜRK’ün askeri de bu!..

* Yığın: (isim) 2. Birçok kimsenin veya nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan kalabalık, küme, kitle, kütle. (TDK/1988).

* * * * *

Buraya kadar anlatdıkları girizgâhmış. Hani ısıtmak için motoru kış vakdinde bir süreliğine boşda çalıştırırız ya! Onun gibi bir şey. İşde şimdi başlamışlar asıl muhabbete.

  • Yaşar Efendi “Her ölüm bizim için felâkettir. Ama intihâr vak’alarına ayrıca dertleniriz, üzülürüz.”

Yaşar Efendi ikinci üzülüşü bu. Hakkını yemeyelim, burada sadece üzülmüşler. Alınmamışlar... Devlet sana üzül de üzül, sonra alın da alın diye para vermiyor. Çâresizlik karşısında oturup ağlamak, kadınlara özgüdür. Nasıl mı? Buyurun!..

Madem Öyle! Al, Sana Böyle!..

İslâm tarihinin en önemli ve en hazin olaylarından birisi de 8 asır hüküm süren Endülüs medeniyetinin tarih sahnesinden çekilmesidir.

1492 senesinde Gırnata'nın düşmesi, Avrupalı Müslümanlar için önemli kırılma noktasıdır.

Endülüs devletinin son Sultânı Ebu Abdullah; savaşarak ölmek yerine harp etmeden Gırnata'yı terk etmeyi yeğledi. Vedâ tepesi denen yere çıkan Sultân, arkasına dönüp Gırnata’ya son bir kez bakdı...

Bunun üzerine anası Valide Sultân Fatıma, oğluna "erkek gibi savaşmadın şimdi otur da bâri kadın gibi ağla!" dedi.

Valide Sultân Fatıma’nın söylediği bu söz, tarihe geçmiş en önemli Sultân valide vecizlerinden bir dânesidir.

Yaşar Efendinin bugünkü durumu ile kısaca aktardığım bu ibretlik tarihî kıssa arasında bir benzerlik var mı sizce?..

* * * * *

Yaşar Efendinin dökdürdüğü cıncık-boncuk nevinden sözlerini cımbızlamaya devam edelim;

  • Yaşar Efendi; “Memleketteki intihâr oranlarına kıyasla TSK'dakiler daha az ve nedenleri buraya özgü değil.”

Tam bir kurnaz siyâsetci üslûbu... Muhterem diyor ki “Valla intihâr eden askerlerin hiçbirisinde bizim suçumuz yok. Nereden kaynaklandığını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey bu intihârların bizden kaynaklanmadığıdır.” İntihar vak’alarını silkeleyip sırtından atmış. Sütden çıkmış akgaşık olmuş! Bir “enkâz devraldık” demediği kalmış. Pişkinliğin bu kadarına ne sıfat takmalı, ben bulamadım.

* * * * *

  • Yaşar Efendi diyor ki; ''Asker hastanelerinin psikiyatri polikliniklerine bakıldığında, küçük yaşlarda uyuşturucu madde ile tanışmış, 20 yaşına kadar sorumluluk almamış, kendini ifâde etmeyi taşkınlık yapmak, kendini kesmek ve çevreye zarar vermek olarak bellemiş, sağlıklı bir aile yapısına sahip olamamış “bir yığın genç” gözükmektedir.”

Makâleyi defalarca okudum. Genelkurmay Başkanlığının elde etdiği bu verilerin meselenin çözülmesine yardımcı olmak üzere devletin ilgili mâkamlarına gönderildiğine dair hiçbir bilgi göremedim. Sebebi nedir? Bunlar da mı kozmik bilgi yoksa?.. Mehmetciklerimizi kasdederek söylenen “bir yığın genç” ifâdesine gelince, yukarıdaki yazı bölüklerimizde fâş eyledik, tekrar etmeyelim.

  • “Yakın dönemde intihâr girişimi sonrası GATA'ya yatırılarak değerlendirilen 30 vakanın ikisi askeri ortama ilişkin sorun tanımlamışken, 26 vaka ise tamamen sivil yaşantılarına ait uzayıp giden sorun yumaklarını davranışı tetikleyen etken olarak ileri sürmüşlerdir.”

image012

  • 30 askerden 26’sının intihârı tamamen sivil yaşantılarından kaynaklanmış. Bu askerleri sırtından atdın ve kendini bu mesuliyetden kurtardın. Peki!
  • 2 asker, askeriyedeki ortama bağlı olarak intihâr etmiş. Tamam!
  • O zaman hesâp şöyle oluyor; 30-2-26=2. Geriye kalan 2 intihâr vak’asının akibeti nedir? Yaşar Efendi bu 2 askerden hiç bahsetmemiş! Kasıt mı var, zühul mü var?
  • Bunlar bir yana, son 10 senede her rütbeden tam 910 asker intihâr etdi. Fakat Yaşar Efendi sadece 30 askerin intihârını gündem etmiş. Bahsetmediğin 880 intihârın hesâbını kim verecek?
  • Analar ağlamasın deyip askeri kışlaya hapsetdin. Şimdilerde eşkıya ortalarda cirit, dağlarda göbek atıyor. Sınırlarda kaçak mazot, kenarlarda ise uyuşdurucu satıyor.
  • Peki vatan hizmetini yapmak için senin kollarına koşup gelen fakat askeriyede yaşadıkları sıkıntılardan dolayı intihâr eden askerin yerine kim ağlayacak?
  • Senin elinde intihâr eden bu askerlerin analarının göz yaşlarını kim dindirecek Yaşar Efendi?
  • İntihâr eden asker sayısı, şehit asker sayısını çokdan geçdi diye feryât edenlere verecek bir cevabınız var mı?
  • Yoksa, “Bu oran, sivildeki orandan azdır. Bizler için gayet mâkûl rakamlardır. Görev zâiyâtı der geçeriz” mi diyorsunuz?
  • “Muvazzaf personelin intihâr davranışlarında benzer yaş grubunun ve sosyo ekonomik(!) düzeyin eğilimleri görülmektedir.
  • Ruhsal hastalık,
  • Ödenmeyen borç,
  • Aile içi ayrılıklar ve çatışmalar hep ön sıraları tutmaktadır.”

İşde, küpün çatladığı yer, tam da bu cümlenin söylendiği yerdir. Yaşar Efendi diyor ki;

  • Muvazzafların intihâr vak’alarında Genelkurmay Başkanlığı olarak vallâhi gene bizim hiçbir suçumuz yok.
  • İntihârları önlemek gibi, sebebini anlamak gibi; hele hele intihâr sayısını azaltmak gibi bir vazifemiz de yok.
  • Ruhsal hastalık, anasından babasından bulaşmış.
  • Ödenmeyen borçdan, kendisi sorumlu.
  • Aile içi ayrılıklar ve çatışmalara gelince... Bunlardan bize ne kardeşim? Genelkurmay Başkanlığı askerin süt anası, dert babası mı?
  • Buraya gelen muvazzaf bir asker, bizden memnun ise mesele yok. Değilse şâyet döve döve bu işi yapdırırız. Kıbrıs’da yapdık bunu, biliyorsunuz. Önce, “Hazır ol”da tekmil verdirdik. Sonra da tokatlayıp eline hâlis kakao yağından mâmûl ikiyüzelli gramlık çukulata tutuşdurmadık mı? Daha ne yapalım?
  • Hasta ruhlu, borçlu, ailesinden ayrılan ya da çatışan(!) muvazzaf mensuplarımız ise buyursun, intihâr etsinler.

Balçiçek Hanım, duyduklarını kelimelere dökmeye devâm ediyor;

  • “TSK'da ''Can Dostum'' diye bir uygulama başlatmışlar. Sorunlu gördükleri askerlere onlardan sorumlu olacak, can dostluğu yapacak başka askerler görevlendiriyorlar...”

Sana emânet edilen bir askerin canını, bir başka askere emânet et. Sen de otur goltuğuna. Piponu yak, kahveni iç! Peki, hasda askeri teslim etdiğin “öteki” asker de “kendini ifâde etmeyi taşkınlık yapmak, kendini kesmek ve çevreye zarar vermek olarak bellemiş” ise ne olacak? “Hasta” askerleri emânet edeceğiniz kadar “hasta olmayan” askeriniz var mı bâri?

  • Balçiçek hanım sorusunu yineledi: Niye bu insanları ille de rehabilite edeceğim diye ısrar ediyorsunuz? Ellerine silah vermek, örneğin hududa göndermek ne kadar doğru?image014
  • Yaşar Efendi şöyle cevaplıyor bu suali; “Sözleşmeli asker denildi biliyorsunuz, ayda 3600 TL almaları öngörüldü. Hudutta 5 yıl görev yapacak, işi bitince 63 bin TL tazminât alacak. Hiçbir masrafı yok, küçük bir hesaba göre 250-300 bin TL kazanacak. 3 yıl boyunca çağrı yapıldı... Peki kaç kişi başvurdu? 2300... Benim orada 100 bin askerim var. Paralı asker diyorlar. Maaşı iki katına da çıkarsanız sayı artmayacak. Paralı asker bulamıyoruz diye ne yapacağız? Hududu boş mu bırakacağız?”

Saydım. Yukarıdaki okuma bölüğünde tam 11 kelime ya da tümce var. Orgeneral rütbesine kadar yükselmiş bir askerin ağzından yumurtaladığı ifâdeleri bir kez daha okuyunuz. Bakın ne buyurmuş Yaşar Efendi;

  • “Sözleşmeli asker denildi biliyorsunuz, ayda 3600 TL almaları öngörüldü.
  • Hudutta 5 yıl görev yapacak, işi bitince 63 bin TL tazminât alacak.
  • Hiçbir masrafı yok, küçük bir hesaba göre 250-300 bin TL kazanacak.
  • 3 yıl boyunca çağrı yapıldı...
  • Peki kaç kişi başvurdu?
  • 2300...
  • Benim orada 100 bin askerim var.
  • image016Paralı asker diyorlar.
  • Maaşı iki katına da çıkarsanız sayı artmayacak.
  • Paralı asker bulamıyoruz diye ne yapacağız?
  • Hududu boş mu bırakacağız?”

Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun ikinci adamı... Bir Orgeneral. Bu devletden en yüksek dereceden maaş alan bir devlet memuru. Tam 6 çeşit tazminât alıyor. Devletden alabileceği hakların hepsinin en yükseğini alıyor.

Çerez parasına lojmanda oturuyor. En pahalısından bir iki dâne makâm arabası, sekreteri, danışmanları, 1 emir subayı, en az 3 emir astsubayı, “çaycısı”, posdacısı, odacısı...

Masraf, küçük hesap, para kazanmak, işi bitince, paralı asker... Yaşar Efendi Yumurtalamış bunları... Şu zihniyete bakar mısınız?

Demek ki Türkiye’de lejyonerlik başlamış da bizim haberimiz yok! Mukaddes askerlik hizmetine esnâf zihniyetiyle yaklaşan bir orgeneral.

Peki nerede vatan hizmetinin kutsiyeti? Nerede gâzilik, şehitlik mertebeleri Yaşar Efendi?

Hudutlarda, dağlarda, bayırlarda kör kurşunların adres sorduğu yerlerde canını dişine takıp göğsünü düşmana siper etmeyi “hiçbir masrafı yok!” diyerek çaycılıkla bir tutuyor. Ayaklar altına alıyor.

Hiçbir masrafı yok dediği mesleğin, sermâyesinin ne olduğunu sen biliyor musun Yaşar Efendi? Ne kadar düşüncesizce söylenmiş bir ifâde bu!

Askerlik mesleğini bu kadar hafife ben alsaydım herhâlde AYİM’den ucu gırmızı mumlu sarı bir zarf almam işden bile değildi.

Bütün bu kepâzeliklerini marifet belleyen Yaşar Efendi, iki misli maaşı vermesine rağmen asker bulamadığını itiraf ediyor.

Fakat bunun müsebbibinin kim olduğunu söylememiş. Merak ediyorsa şâyet ayna baksın yeter.

* * * * *

Buraya kadar okuduklarınızda, sohbetin söz aralarına sıkışdırılan ifâde ve kelimelerin sizlere fısıldadığı hakikatleri dinlediniz.

İmdi de geliniz, Balçiçek Hanıma söylediği cümlelere bakarak Yaşar Efendinin ruh ve seciyesini tahlil edelim.

Pek farkında olmasak da konuşurken herkes, kendinden birşeyler söyler.

Yaşar Efendinin tahlilini yapmak için tümce  kullanmaya gerek yok. Çünkü birkaç sözlük yeterli olacak.

İşde Yaşar Efendinin rütbe-i aklı ve hâlet-i ruhiyesi; âciz, beceriksiz, bezgin, çâresiz, dirâyetsiz, kararsız, kızgın, nâdim, üzgün...

Ve en önemlisi her zaman yarım ağızla cevapladığı sualler ve buram buram görevi savsaklama kokan ifâdeler...

  • Astsubayların hakkı olan tazminâtlar konusu hâriç kendisine sorulan bütün soruları inkâr etmiş ya da başkasının üzerine yıkmış.

* * * * *

Balçiçek Hanım içeri girdi ya bir kere! Sor Balçiçek, diyor kendine ve sormaya devam ediyor...

  • “İnsanlar paralı asker olmak istemiyor, onca bakaya var, “vicdani retçi”lerin sayısında artış var. Kanımca vicdani ret de bir haktır...
  • Yaşar Efendi şöyle cevaplıyor;Vicdani ret hak değildir. Ama muhatapları ben değilim zaten.

Tefsire hâcet var mı? Hem fikir serdediyor hem de mesuliyeti sırtından atıyor. İkisinden birisi yanlış olmak zorunda.

Hasbıhâlin bundan sonraki bölümünde, Yaşar Efendi kendi hâl-i pür melâlinden dem vuruyor. Bakınız neler söylemiş dilleri;

  • “Ben de isterdim tabii İsviçre Genelkurmay 2. Başkanı olayım elimde kahvem, pipom rahat edeyim. Geçenlerde Norveç Genelkurmay Başkanı geldi sorunlardan bahsetti, gel yer değiştirelim diye takıldım, “yok hiç almayayım” dedi. Bizim kolay işimiz yok, kolay bölgede değiliz. Üstelik size bir şey söyleyeyim mi? Biz gariban çocuklarız, aramızda sosyete falan yoktur, Anadolu'nun bağrından gelen çocuklarız hepimiz. “İnsanlar asker olmak istemiyor” lafını kabul edemem. Çünkü nasıl bir vatanperverlikle askere geldiklerini görüyorum ben. Ha sonrasına gelince...

Bu kelâmı söyledikden sonra Yaşar Efendinin bir süreliğine susduğu anlaşılıyor. Sonrasına gelince, Yaşar Efendi, ebediyyen susmayı tercih ediyor. Sualin cevabını vermekden kendince kaçıyor. Evet Yaşar Efendi, devam et üfürmeye! “Ya sonrasına gelince?.. Yürekleri vatanperverlik hisleriyle dolu olarak kışlaya koşarak gelen çocuklarımıza ne oluyor da birden bire canlarına kıyıyorlar? Bu sualin vebâli hâlâ senin boynunda, unutma! Bundan daha tuhaf olanı ise Yaşar Efendinin gıçı boklu gâvurun bir avuç askerinin başkanına imrenmesi. Biz askerlik deyince; kışlayı, Peygamber ocağı, en yüksek mertebenin de şehitlik olduğunu bilirdik. Fakat askerlik deyince Yaşar Efendi meğerse elinde piposu ile goltuğunda oturup yandan çarklı gayfesini yudumlamayı hayâl ediyormuş. Gel, sana İsviçre’de, Norveç’de bir generallik verelim deseler ceketini çıkarıp koşarak gidecek demek ki Yaşar Efendi. Yazıklar olsun sana. İkinci Başkan olarak senin orduya olan sadâkatın bu kadar zayıf ise senden aşağıdaki askerlerin orduya sadâkat göstermesini nasıl beklersin Yaşar?

Cumhuriyet tarihimizin bu ilk mülâkatının şâyân-ı dikkat itiraflarından birisi de işde, aşağıda;image018

  • “Zengin olsaydık meslek olarak askerliği seçmeyebilirdik. Ben bile asker olmayabilirdim o zaman. Ama buradayız ve elimizdeki imkânlarla en iyisini yapmak zorundayız. Sizinle bütün samimiyetim ve içtenliğimle konuşuyorum. Durum budur!..”

Yaşar Efendi;

  • Sağa bakmış, 2 misli para veriyorum fakat asker bulamıyorum diyor.
  • Sola bakmış, babam zengin olsaydı ben de asker olmazdım diyor.
  • Asker olmak istemeyen gençlerimizin de  mi babası zengin yoksa?
  • Senin bu sünepe hâlini gören Türk gençleri niye asker olmak istesin Yaşar?..

Yaşar Efendi “zengin olsaydım ben de asker olmayabilirdim” demiş. Dikkat ediniz, “olurdum” dememiş. “olmayabilirdim” gibi gene kaypak bir yüklem kullanmış. Kararsız Kâsımı bile aratan bir tavırsızlık... Bütün ömrünü hasretdiği mukaddes vatan hizmetini bırakıp lengeli föter şapkayı giymeye hazırlandığı şu vakitlerde görünen o ki Yaşar Efendi, nâdim olduğunu itiraf ediyor. Tam da Yaşar Efendinin üzerine ısmarlama urba gibi şıp diye oturan kendine özgü bir ifâde bu. Rahmetli babam “Oğul; aptallar, yanılarak öğrenir!” dediydi. Yaşar Efendi de böyle mi yapmış acap?..

  • Yaşar Efendi şöyle devam ediyor sohbete ; “insanlar artık asker olmak istemiyor!”

Bu tesbit üzerine bir şeyler söylemeden önce tekrar tekrar düşündüm. Önce, Yaşar Efendi, “bu konunun muhabatı ben değilim” demiş mi diye makâleyi bir kere daha taradım. Hakkını yemeyelim, böyle bir ifâde sarf etmemiş. Sonra, bu kötü durumda benim suçum, kabahatim var mı diye düşündüm. Cevabım “hayır, yok” oldu. En sonunda da, bu sözü yumurtalayan adama bakdım. Mücrimi gördüm!

* * * * *

Astsubaylar Tazminât Taleplerinde Haklı! Peki, Ya Sonrası?..

Sohbetin tek “dümdüz” sorusuna geldi şimdi sıra. Balçiçek Hanım lafı evirmeden çevirmeden sormuş.

Fakat aldığı ne cevap dümdüz ne de söyleyen adam evirmeden çevirmeden söylemiş. Buyurun, bakalım;

  • Son dönemde özlük haklarının iyileştirilmesi talepleriyle gündeme gelen Astsubaylara, Orgeneral Yaşar GÜLER de destek verdi.
  • Sizce, astsubaylar taleplerinde haklı mı?
  • Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler sustu...
  • Uzunca bir sessizlik...
  • “Ne haklılar diyebilirim, ne de haksızlar...”
  • Balçiçek Hanım bile dayanamamış bu muhallebi kıvamlı cevaba. Ve şöyle demiş; “iyi de bu çok politik cevap oldu, ya haklılar ya haksızlar...” Balçiçek Hanımın kibarca paylamasından sonra jetonu düşen Yaşar Efendi şöyle buyurmuş; “Onları (astsubayları kasdediyor) haklı gördüğüm tek alan tazminât talepleri... Emekli olduklarında karşılaştıkları tablo. Tek haklı gözüktükleri alan o. Onun da muhatabı biz değiliz.”

4 sene askerî lise oku. Akabinde 4 sene de Harp Okulunda tahsil ikmâl et. Birinci sınıf iaşelerle karnını doyur. Sonra git, Harp Akademisi’nde 2 sene daha ilim tahsil et. Şu fakir milletin nafakasından kesip verdiği imkânlar ile orgeneral rütbesine kadar terfi et. Sonra, Genelkurmay Başkan’ının teklifi, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’ının tasdikiyle, İkinci Başkan koltuğuna otur. Karşına alıp sohbet etdiğin gazetecinin sorduğu “Sizce astsubaylar taleplerinde haklı mı?” şeklindeki basit bir soruya böyle yumuşak, omurgasız, sümükümsü bir cevap ver. Olmadı, Yaşar Efendi, Olmadı... Biz de yapdık bu işi. Hem de tam 30 sene. Bunca senelik meslek hayatımda bana sorulan suallerin hiçbirisine  böyle cıvık, nereye atsan oraya yapışan cinsinden bir cevap vermedim. Kararsızlık, her durumda en tehlikeli seçenekdir. Kararsız olan da en tehlikeli kişi. İşde, Yaşar Efendi tam da bu noktada duruyor. Kararsız ve irâdesiz. Çok yazık!..

  • “Hükümet de biz de farkındayız aslında. Hükümet yapmayalım demiyor ama onlara yaparsam herkes ister zammı, onlara da yapmak zorunda kalırım şimdi bu yükün altına giremem diyor.”

Yaşar Efendi, tazminâtları siz subaylar 30 sene evvel aldınız. Subaylar tazminâtı alınca “herkes” istedi mi? Hayır, istemedi. Korkmayın, astsubaylar aldıktan sonra da kimse istemez. Yaşar Efendinin yukarıda okuduğunuz bu sözlerinden; Astsubaylara tazminât verilmesini Genelkurmay Başkanlığının uygun görüşle Başbakanlığa teklif etdiğini anlıyoruz. Bu sözlerden, bugüne kadar bilmediğimiz bir hakikat çıkıyor ortaya. Astsubaylara tazminât verilmesini bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığının kendisi savsaklıyordu. Demek ki bu tıkanıklık aşılmış. Yaşar Efendinin ifâdesiyle, astsubayların tazminâtı alması yönündeki Genelkurmay Başkanlığının müsbet mütalaâsını Başbakanlığa bildirilmiş. Tutarlı, sağlam ve samimî bir gerekce ile konuyu Başbakanlığa bildirdilerse şayet bu bizim için kâfidir. Kafamızı bundan sonra vuracağımız kapı artık, Bâb-ı Âli’dir. TEMAD Genel Başkanı Sayın Ahmet KESER’e duyurulur.

Astsubayların tazminât haklarını;

  • Genelkurmay Başkanlığı 50 sene inkâr etdi, vermedi. Sonunda yelkenleri suya indirdi.
  • Şimdi sıra Başbakanlık’da. Bakalım ne zaman karar verecekler.

Ancak burada bir soru geliyor aklıma; Astsubaylara tazminât verilmesini teklif eden Genelkurmay Başkanlığı mütalaâsının muhtevâsı ve gerekcesi nedir? Görmek isterim. Bu şerhi buraya yazıyorum. Çünkü astsubaylara tazminât konusunda “ne haklılar ne de haksızlar” diyecek kadar cıvık bir tavır takınan adamdan sağlam, kararlı, tutarlı, samimî, şefkâtli bir teklif ortaya çıkar mı, kuşkum var.

Astsubaylara tazminât verilmesi konusunda Yaşar Efendinin sarfetdiği yukarıda gördünüz ifâdesinde, üzerine vazife olmayan bir konuda fikir beyan etmiş. Ve paldımı aşmış!

Şöyle diyor Yaşar Efendi; “Hükümet, yapmayalım demiyor ama onlara yaparsam herkes ister zammı, onlara da yapmak zorunda kalırım şimdi bu yükün altına giremem diyor.

Bu cümleyi söylerken ya gaflete düşüp ağzından kaçırmış. Ya da kendisini hedef tahtasından kurtarmak için Başbakanlığı kasden hedef gösdermiş.

Sen, teklifini göndermişsin. Gerisi Başbakanlığın bileceği işdir. Başbakanlık nâmına fikir beyan etmek senin vazifen değildir! Kurmay bir subay için bu gaf küçük sayılmaz.

  • “Astsubaylara tazminât ödenmesi için anladığım kadarıyla bir takvim yok. Sorunun çözümü ufukta bile yok maalesef...”

Yaşar Efendinin şu söylediklerine bakar mısınız? Astsubayın tazminât alması gerekdiğini itirâf ediyor. Fakat kendisi çözemiyor. Çünkü çözecek kuturda değil, anladık. Peki, senden sonra bu meseleyi çözeceklerin irâdesine şimdiden rehin koymaya hakkın var mı? Senden sonra gelecekler de senin gibi âciz, dirâyetsiz olmak zorunda mı? Bu laf, Yaşar Efendinin peşini bırakmaz. Bu kadar acemilik de fazla. Astsubayların da tazminâtı subaylar kadar hak etdiğini yüreklice söyleyecek subaylar elbet bir gün gelecek senin koltuğuna.

Söz, gölge gibidir. İnsanın peşini bırakmaz dedik.

Siyah saçlarımdan ben,

Söylediği sözden, söyleyen er kişi mesuldur.

Bir yeri, bir vakdi gelir söyleyenin yoluna çıkar. Nasıl mı?image020

  • Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a göre;
  • Türkiye, NATO toprakları oluyorsa
  • Türk Ordusunun ibâte-iâşesi, hakları da NATO gibi olmalı. Değil mi?..

Sayın Başbakan’a söylüyorum; NATO kendi astsubaylarına ne kadar veriyorsa Türkiye’de kendi astsubaylarına o kadar versin. Fazlasını istemiyoruz.

* * * * *

Balçiçek Hanım şöyle devam ediyor; “Uzunca sohbetten anladığım şudur ki, TSK'da herkes ikinci adam, herkes ikinci planda zaten... Tek birinci var, o da Genelkurmay Başkanı...

Bu tesbitinden dolayı Sn. İLTER’i tebrik ediyorum. Doğru ve yerinde bir tespit. Ancak nâkis... Nuksân bırakdığı sıralamayı biz tamamlayalım;

  • Genelkurmay Başkanı, birinci adam,
  • İkinci Başkanı, ikinci adam,
  • Kendi uydurdukları generaller, üçüncü adam, (bknz.)
  • Kurmay subaylar, dördüncü adam,
  • Kendi uydurdukları üstsubaylar, beşinci adam, (bknz.)
  • Subaylar, altıncı adam,
  • Ne idiğü belli olmayan astteğmenler, yedinci adam,
  • Astsubaylar, sekizinci adam,
  • Uzman jandarma çavuşlar, dokuzuncu adam,
  • Sözleşmeli er/erbaşlar, onuncu adam,
  • Vatan hizmetini yapan Mehmetcikler, onbirinci adam.

Yaşar Efendinin “herşeyin bir sırası var” dediği  sıralamanan tamamı işde bu, can dostlarım.

TSK’de eşitlik var” diyenlerin onbir sınıfa ayırdıkları askerlerin hepsinin “aynı yere sıçdığı” bir helâ bile yokdur.

Aynı yere bile sıçmayan askerler;

  • Aynı yerde yeyip içer mi?
  • Aynı yerde yatar mı?
  • Aynı yerde çalışır mı?

Bu itirafı pişmiş kelle gibi ortada sırıtıp dururken bakınız, Yaşar Efendi ne buyurmuş;

  • “Türk Silahlı Kuvvetleri; belki de “herkesin” tek eşit olduğu yerdir. Zengini fakiri, okumuşu okumamışı, hepsi aynı yerde aynı kaşıkla yemek yer ve aynı yerde yatar uyur! Bundan daha eşit bir muamele olamaz.”

Genelkurmay İkinci Başkanı koltuğunda oturan bir orgeneralin böyle ifâdeler yumurtalaması ne büyük talihsizlik! Tabii ki kendi adına. Bu orgeneral, bu rütbeyi alasıya kadar okul dahil en az 40 sene asker okullarında, kıt’alarda, kışlalarda yatıp kalkmadı galiba. Biz; asker ocağını Peygamber yuvası, orada görev yapanların da Mehmetcik olduğunu bilirdik. Mülâkatında astsubaylara “Çaycı” dediği yetmemiş gibi bu ifâdesinde, bu kez de T.C. Ordusu’nun askerlerine “herkes” demiş! Yazıklar olsun!.. Ben karacı değilim. Fakat Kara birlikerine girdim çıkdım. Sıçdıkları helâ bile herkesden farklı iken Yaşar Efendi nasıl olur da böyle cahilâne sözler söyleyebilir? Balçicek Hanım asker değil nasıl olsa. Anladığım kadarıyla asker çocuğu da değil. Yaşar Efendi yağlı yağlı kesip atmış işkembeden. Ben de Ordunun içinde tam 34 sene vazife yapdım. Yaşar Efendinin bu söylediğinin doğru olmadığını her yerde, her dem gördüm, yaşadım. Buradan söylüyorum Yaşar Efendiye... Herkesin eşit olduğu yeri bana bir gösdersin de emekli bir astsubay olarak ben de imamın kayığına binmeden evvel göreyim şu “eşitlik” denen şeyi.

Türk Silahı Kuvvetleri;

  • “Herkesin eşit olduğu tek” yer mi?
  • Yoksa “herşeyin bir sıralamasının olduğu” bir yer mi? Kararını ver artık Yaşar Efendi!

Bu makâleyi dökdüren er kişi de biliyor ki bugün orduyu teşkil asker sınıflarının hepsinin her koşulda eşit olması mümkün değil. Dünyanın önemli devletlerin Ordularını gezip gören birisi olarak bunu ben iyi biliyorum. Bir yanda eşitlikden dem vururken diğer tarafdan astsubaylar olarak biz orduda “eşitlik değil fakat adâlet” isteyince astsubayları “çaycı” ile mukayese eden Yaşar Efendiye ne demeli, bilemedim. İşde, alın size 1961 tarihli TSK İç Hizmet Kanun’u. “Orduevi” sözkonusu olunca, muhteremlerin aklının gerisinde sâdece “subay” kavramı zuhur ediyor. Sonradan akıllarına gelen astsubayları ise “ötekileştirip” ayrı bir satırda ayrı bir cümle ile lutfen dahil etmişler.

 image023

Dinlenme kamplarına da gene aynı zihniyet, gene aynı tefrik, gene aynı ötekileştirme damgasını vurmuş!

image025

Benzer örnekleri şu sayfaya sıralamaya tevessül eylesem kâğıt yetmez, mürekkep tükenir, kalem bîçâre kalır...

Meseleyi özetlemek gerekirse, Yaşar Efendi, karakolda doğru söylüyor fakat mahkemede şaşıyor.

Ya da tam tersini yapıyor. Mülâkata iyi hazırlanmamış. Ve konulara hâkim değil...

Zirâ, Yaşar Efendi değil gırtlağını, gıçını da yırtsa orduda kendi söylediği eşitliği temin ve tesis edemez.

Yapılması gereken şey eşitlik değil fakat her rütbeden askere temel insan haklarında eşit imkânlar ve eşit fırsatlar temin etmekdir.

Çünkü şu yaşın sahibi olarak ben iyi biliyorum ki bu yüce memleketin aziz insanları sâdece iki yerde eşitdir;

  • Birincisi, camide... Çünkü ilk gelen mü’min, en ön safda yer tutar.
  • İkincisi de mezârlıkda... Çünkü paralı da olsa ilk gelen, ilk yatar!..

* * * * *

TSK’de olmayan eşitlikden dem vurdukdan sonra sohbet dönmüş dolanmış “orduyu temizlemeye” gelmiş.

  • Astsubayların dertlerini her kimler oluyorsa, “çoğu” anlıyor.
  • Gene her kimler ise “kimi”leri de hak veriyor.” Sağ olsunlar, yüreğimiz ve gönlümüz onlarla...
  • Bazıları da her kim iseler dönüyorlar ve şöyle diyorlar; “Özel sektörde de böyledir, kamuda da kötü niyetli insanlar vardır, TSK’da da... Önemli olan onu bulup temizlemektir!”

Astsubayların dertlerini “çoğu” anlıyorsa demek ki karargahda akl-ı selim ağır basıyor. “Kimi” de hak veriyor. Güzel. Daha da güzel olanı ise astsubayları “anlamadığını” söyleyen kimse yok. Bu ikrâr çok önemli. Şu hâlde, astsubayların dertlerinin halledilmesini engellemek için ayak direyenler kimdir öyleyse? Söyleyin de öğrenelim.

  • Yukarıda okuduğunuz ifâdenin ikincisinde ise kötü niyetli kişileri ordudan temizlemekden bahsediyorlar.

Yaşar Efendi astsubayları hangi kısdaslara göre kötü niyetli olarak yaftalıyor? Kötü niyetli diyerek astsubayları töhmet altında bırakanlar kötü niyetli olanları bulup açıklamak mecburiyetindedir. Aksi takdirde müfteri durumuna düşerler.

* * * * *

Sn. Balçiçek İLTER’in “Astsubayları üstleri eziyor mu?” sualine bakınız Yaşar Efendi nasıl cevap vermiş;

  • “Öncelikle şunu söyleyeyim;
  • Balçiçek İLTER ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu?
  • Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu? Herşeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var.”
  • Muhterem vatandaşlarım, meslekdaşlarım, arkadaşlarım, garındaşlarım! Yaşar Efendinin bu suale verdiği cevap, bu makâlenin can damarıdır. Can direğidir. Bu cümlenin içindeki “çaycı” benzetmesi de bu makâlenin en çarpıcı, en unutulmayacak acibesidir. Böylesi ahmakca bir kıyaslamayı orgeneral rütbesindeki bir subayın yapdığını işitsem inanmazdım.
  • Evvela bu benzetmesi, askerlik tarihinin aptallar müzesinde yerini şimdiden aldı. Yaşar Efendi bu kelimenin altından kalkamaz.
  • Daha önemlisi, bu yakışdırma, ikinci “netekim” vak’asıdır. Bu memlekete canını fedâ eden astsubayları çaycı ile kıyaslayabilen Yaşar Efendinin bu yakışdırması, değil görevi sona eresiye kadar, kendisi terk-i diyâr eyleyinceye kadar boynunda asılı kalacakdır.

Bir yandan “herşeyin bir sıralaması var” diyen Yaşar Efendi, öte tarafa dönüp “TSK, belki de herkesin eşit olduğu tek yerdir” diyorsa şöyle bir durup düşünmek lâzım. Ben, birbirinden taban tabana zıt bu iki saptamayı söyleyen aynı kişi mi?” diye düşünmekden kendimi alamadım. Bu iki tesbitden birisi yanlış olmak zorunda. Çünkü bu iki tesbit, birbirini kovalayan kavramlardır. Birisinin olduğu yerde öteki barınamaz.

  • Ha, bu sıralamada eğer biri görevini kötüye kullanıyorsa zaten hakkında elimizden geleni yapıyoruz, soruşturma açılıyor.” sözüne gelince...

Bu ifâdesinde de gene bir bezginlik, âcizlik, dirâyetsizliğin, çâresizliğin parmak izleri var. Yaşar Efendi, senin vazifen “elinden geleni yapmak” değildir. Kanunların, nizâmların emrini hakkâniyetle ve dirâyetle  ve tam olarak yerine getirmekdir. Bunu ne zaman anlayacaksın?

  • Amirlerin suistimaline açık hale getirilen yeni Disiplin Kurulları’nın askerin geleceğiyle oynadığına dair bir soruya da bakınız Yaşar Efendi ne demiş; “Her şeyden ödün verebiliriz disiplinden asla.”

Tamam Yaşar Efendi! Ödün vermeyin de tabi ki ortada disiplin kaldıysa... Askerlere yapılan bunca hakâretlerden, bunca kötü muameleden sonra orduda hâlâ disiplin var diyorsan aşkolsun sana!..

  • Kanun’ları nizamları ihlâl edenler ve ast’ının hakkını gasp edenler hakkında son derece detaylı(!) ve titiz araştırmalar yürütülüyor!..

Emin misin, Yaşar Efendi? Cevabın evet ise şâyet yürütdüğünüz şu menşur soruşdurma-kovuşdurma rakamlarını fâş edin de biz de emin olalım.

  • Herkes hakkını arayabiliyor sözünüze gelince...

Aramasına arıyor da!.. Alabiliyor mu, sen onu söyle!..

İntihâr Eden Askerlerin Aileleri Niye Tazminât Alamıyor?

  • Yine uzun bir bilgilendirmenin(!)) sonucunda Yaşar Efendi Balçiçek Hanıma şöyle demiş; “TSK'dakilerin yılda 35 lira vererek TSK Dayanışma Vakfı'na üye olmaları olası bir felakette işlerine yarayacak cinsten önlemler barındırıyor.”

Şu âcizliğe bakar mısınız? Genelkurmay İkinci Başkanı olduğunu unutan Yaşar Efendi, bu vakfın reklamını yapmaya soyunmuş. Canını vatanına fedâ eden vatan çocuklarının kaderini, Başkanı emekli general olan bir vakfın vicdanına havâle ediyor Yaşar Efendi. Vazifesi başında şehit asker için devlet olarak sen ne yapıyorsun? Önce abdestsiz dua okuyup sonra da “gömün gitsin” mi diyorsun yoksa? Kimbilir, emekli oldukdan sonra kendisi de orada gaymaklı maaş ile bir goltuk gapmayı hayâl ediyordur belki de.

Millî Savunma Bakanımız,

Şehitlik Yönergesi neşredip

Yatağında eceliyle ölen Savunma Bakanlarına, Orgeneral/Oramirallere

Ailesinin istemesi hâlinde

Şehitlik pâyesi dağıtılıyor.(1)

Fakat

Bu devleti idâre eden “şehit adayı” Bakanlar, Orgeneraller/Oramiraller,

Kışlada intihâr eden Mehmetciklerimize

Delikli bir guruş vermiyor.

İşit bunu, milletim!

* * * * *

Balçiçek Hanımı TSK Dayanışma Vakfı konusunda da tam anlamıyla birife etmişler. Nejdet Beyin adamları, Balçiçek Hanımın eline bir Bilgi notu tutuşturmuş.

Şunca hizmetin varsa şunu alırsın, bunca hizmetin varsa bunca alırsın.

Ölürsen de sana şu paracıkları veririz...

Brife edildikden sonra Balçiçek Hanıma bir vahiy geliyor.

Ve bu hesâba göre TSK Dayanışma Vakfı’nın, “generallerin çiftliği” olduğu gerçeği birden bire ham hâyâl oluveriyor.

Gazeteci dediğin kişi, gerçeği bilip bulmadan yazmaz.

Muğlak, sonradan tevil edilecek ifâdeler kullanmaz.

... hayli boş gözüküyor” demiş.

Ve Balçiçek Hanım kuru kubur sıkmış.

image026TSK Dayanışma Vakfı hakkında yalan yanlış yazmadan önce bu vakfın başındaki “emekli generali” bir arasaydın keşke!

Bu vakıfda kaç dâne emekli subay, kaç dâne emekli astsubay var? diye bir sorsaydın keşke!

Balçiçek Hanım öğrenmek zahmetine katlansaydı şâyet;

  • TSK Dayanışma Vakfında bir dâne dahi emekli astsubayın çalışdırılmadığını ve
  • Bu vakfın tam bir “emekli generaller çiftliği” olduğunu yazacakdı bu makâlesine...

* * * * *

Yaşar Efendinin sohbetinin gazetede neşredildiği günlerde O’nun Kara Kuvvetlerine ait bir helikopter düşdü.

image030Helikopterin içinde

İki müdür,

İki de çaycı vardı.

Azrâil Aleyhisselâm,

Rütbe sormadı.

Müdür de öldü,

Çaycı da öldü...

Yaşar Efendi,

Yere düşen helikopterde “şehit olan çaycı” gördü mü hiç?

Ya da eşkıya peşinde koşarken eşkıyanın döşediği “mayına ayağını, kurşuna gözünü veren çaycı” gördü mü hiç?

* * * * *

Emrullah Efendiden Yaşar Efendiye...

  • Ruh hastası olan çocuklarımızın suçunu, ana-babasının sırtına yükle,
  • Bu çocuklarımızın canını, TSK Dayanışma Vakfı’na havâle et.
  • İntihârların sebeplerini, “bizimle ilgisi yok” diyerek bu suçdan paçayı sıyır.
  • Astsubayların tazminâtları bizim işimiz değil diyecek kadar iz’andan mahrum ol,
  • Vicdânî reddin muhatabı ben değilim zâten, de,
  • Görevini suistimâl eden asker hakkında elimizden geleni yapıyoruz diyerek Kanunsuzluğu zımnen himâye et.

Gazeteci Sn. Balçiçek İLTER’e verdiği mülâkatta sarfetdiği sözlerini cımbızlayıp yukarıya aldım. Yaşar Efendinin bu itirafları aklıma, 20 inci asrın ilk yıllarının meşhur Maarif Nâzırı, Emrullah Efendi’nin söylediği bir sözü aklıma getirdi.

Emrullah Efendi, hemen her yerde uyuklamasıyla tanınırdı. Fakat günümüzün arsız, hırsız, kurnaz siyâsetcilerinden bir farkı vardı. O, kendi devrininin önde gelen âlim ve yenilikçilerinden birisiydi. Eğitimde çağdaşlaşmanın öncüsü oldu. Türkiye’de eğitimin o zamanın ölçülerine göre çağdaş bir seviyeye çıkartılması için elinden geleni yapdı.

Bu faaliyetinin yanısıra dalgınlığı ve uykuculuğuyla da meşhur idi.

Konuşmaya başladığı anda; zamanı ve mekânı unuturdu. Kürsüde günün en mühim meselesi hakkında konuşacak olsa konu şiire yahut eski hikâyelere kadar uzanır; yolda rastladığı bir dostuyla sohbete başlasa, geldiği yolun tersine dönüp gitmeye başlar; iştirak etdiği toplantının uzaması halinde de horul horul uyurdu.

Emrullah Efendi’nin dalgınlığı ve uykuculuğu, zamanının yazar-çizer ve hiciv şairlerine bol malzeme verdi. Hakkında yazılıp çizildi. Fakat günün birinde söylediği bir söz yüzünden ilmi de, unutkanlığı da, uyku merâkı da unutuldu.

Adı, günümüze kadar bu sözü sayesinde devâm edegeldi; “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne de güzel idare ederdim!

Maarif Nâzırı Emrullah Efendi’nin bir dost meclisinde şaka maksadıyla söylediği bu söz zamanla “cehâleti” anlatmak için kullanıldı. Eğitim-öğretimde yaşanan sıkıntılar gündeme geldiğinde mutlaka hatırlanır ve alay maksadıyla telâffuz edilir oldu.(2)

İkinci Başkan Yaşar Efendi, Balçiçek Hanımla konuşurken horul horul uyudu mu?

Ya da oturduğu yerden kalkıp Emrullah Efendinin yapdığı gibi geldiği yolun tersine doğru yürüyüp gitdi mi, bilmiyoruz.

Fakat Yaşar Efendinin sözlerine ve tavrına bakarak “Şu askerler olmasaydı Orduyu ne de güzel idâre ederdim” dediğini anlamak zor değil.

Ombudsman(!) Astsubayımız Nerede? Memleketinde Kabak Mı Yetiştiriyor Yoksa?..

image031Mülâkatın konusu, astsubaylar ve asker intihârları.

Daha ziyâde astsubayların maddî ve meslekî sıkıntılarına ve intihârlarına odaklanmış sualler soruluyor...

Sualleri soran, bir gazeteci olan Sn. Balçiçek İLTER.

Cevaplayan ise Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar GÜLER.

Astsubayların sıkıntılarını ilgili makamlara iletsinler diye Genelkurmay Astsubaylığı ihdas edip o makâma da Hv.Svn.Astsb.Kd.Bçvş. Harun AĞPAK’ı tayin etmişlerdi.

Mülâkatda kendisinden hiç bahsedilmemiş.

Yaşar Efendi, ya Genelkurmay Astsubayını manken gibi yanına oturtdu ve ağzına ket vurdu,

Ya da 97.000 muvazzaf astsubayın resmî temsilcisi olan AĞPAK Astsubay, mülâkata dahil edilmedi.

Bunların hangisi doğru acap?..

Dert, sıkıntı, astsubayların.

Eli, ayağı, bacağı kopan, astsubaylar.

İntihâr edenler de astsubaylar.

Fakat astsubayların keline merhem olmaya çalışan kişi, bir subay!..

Nedir bu sulta, nedir bu tahakküm, nedir bu herkese, her şeye hükmetme hırsı?

Hani eşitlik, hani şeffaflık?.

Mizâh konusu olacak bir durum.

Levent KIRCA duymasın! Hemen bir iki gülmece yumurtalayabilir.

Bir astsubayın çekdiği sıkıntıyı, yaşadığı zorlukları ve intihâra sürüklenişini ancak bir astsubay anlayabilir ve anlatabilir.

İntihârı seçen bir astsubay hakkında bir subay olarak ahkâm keserken acap Yaşar Efendinin yüzü kızarmadı mı?

Ağalar, beyler, subaylar!...

Damdan düşenin hâlinden ancak damdan düşenler anlar.

Hoca Nasreddin’in eşşeği bile bu basit gerçeği keşfedeli sekiz asır oldu.

Bırakın artık önünüze konulan her meseleye kaşık sallamayı.

Astsubayın meselesini, bırakın, o sıkıntıları yaşayan astsubay anlatsın.

Bugüne kadar işbu mülâkatı irdeleyen(!) meslekdaşlarımızdan hiçbirisi bu konudan tek kelime bahsetmemiş.

Demek ki Genelkurmay Astsubayının mevcudiyeti aklımızda, vicdânımızda ve şuurumuzda henüz kabul görmemiş.

Aklın emrine râm olup şu sualleri soruyorum sizlere;

  • Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı nerede?
  • Mülâkatda kendisinden niye bahseden yok?
  • Balçiçek Hanım, böyle bir astsubay olduğunu bilmiyor mu?
  • Ya da, niçin “Sayın GÜLER, Genelkurmay Astsubayınız nerede? O’na da soracaklarım var” demiyor?
  • Harun Astsubay memleketde “kabak yetiştirmekle” mi meşgul yoksa?
  • Yaşar Efendi;
  • Kendi emir astsubayından “O” diye bahsediyor,
  • Genelkurmay Astsubayını alıp yanına göğsünü gere gere, “Anlat bakalım derdini, AĞPAK” demiyor!
  • Basın mensubu bir hanımdan sarımsaklayıp saklıyor!
  • Tok, açın hâlinden anlar mı?
  • Bu basit hakikâti Yaşar Efendi hiç mi akıl etmez?
  • Balçiçek Hanıma gösterdikleri şeffaflaşma, saydamlaşma, yumuşama nerede? Gören var mı?

Ne kadar tuhaf, ne kadar hazin, ne kadar hayret verici bir durum, değil mi?

Hani, diyor ya Kaptan; “Ne çok kadınlar sevdim, zâten yokdular!

Ey,  Nejdet Bey!

Ey, Yaşar Efendi!

Ey Astsubaylar!

Sizin Genelkurmay Astsubayınız aslında hiç yok muydu?

Ey ruh!..

Geldiysen masaya üç kere vur!

* * * * *

İki bölüm hâlinde neşretdiği makâlesinde Balçicek Hanım; “Uzun lafın kısası soracak çok soru, masaya yatıracak çok sorun var...” diyor.

Ve meselenin geri kalanını başka baharlara havâle ediyor.

Kendisi gazetecidir. Ekmeğini kaleminden kazanır.

image034Hepsini yazıp bir günde bitirirsem sair günler ne yaparım diyorsa, Balçiçek hanımı anlarız.

Ne diyelim, canı sağolsun!

5-10 astsubayın daha eli, ayağı, kolu, bacağı kopsun,

Önümüzdeki bir 20 gün içinde 7 astsubay daha canına kıysın!

Diğer sorularını da o zaman sorar.

Zaman sayılı,

Canlar sayısız nasıl olsa!..

* * * * *

image038

  • TSK’nin kahraman mensuplarının hakkını koruyamıyorum diyen Orgeneral Sayın Işık KOŞANER, Genelkurmay Başkanlığından hiç tereddüt etmeden istifa etdi.(3)
  • “Herkes”, “bir yığın genç”, “Onlar” ve “O” diye tarif etdiği madunlarının hakkını tahakkuk ettirmek konusunda âciz duruma düşen,
  • “Sorunun çözümü ufukda bile yok maalesef” diyecek kadar da çâresizliğini ve âcizliğini itirâf eden Nejdet Bey-Yaşar Efendi ikilisi, “şerefli bir iş” dedikleri istifa etmek konusunda ne düşünüyor acap?

* * * * *

image039Konuşmuş, batmış!

Susmuş, gene batmış!..

Yerine göre tumturaklı, cilâlı,

Hoş, lâkin boş sözler...

Yerine göre abartılmış,

Yerine göre rendelenmiş,

Yerine göre kazınmış rakamlar.

Çelişik fikirler,

Üzgün, bezgin ve öfkeli üslûp...

Kimisi kararsız,

Kimisi tutarsız,

Kimisi haddini aşan cevaplar...

Ürkek, nevmit duruş,

Samimiyetden uzak üslup,

Şefkât fukarası tavır,

Öteleyici tutum ve yaklaşım...

En önemli sorular karşısında sessiz kalması, susmayı tercih etmesi...

Astsubaylara “çaycı” diyen Yaşar Efendinin kendisi de çay kahve satan sosyal tesisler müdürü gibi konuşmuş!..

Nereden bakarsan bak, neresinden tutarsan tut, neresinden okursan oku, insanın elinde kalıyor.

04 Mayıs 2012 tarihinde biz astsubaylara verdikleri e-muhtıra bile ruh, lafız ve mâhiyet  itibariyle bu mülâkatdan daha ehven.

Daha kuvvetli mesajlar veriyor.

O meşhur e-muhtırada örneğin şöyle ifâdeler var;

  • Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok önemli bir gücünü teşkil eden astsubaylarımız ...,
  • Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçası olan astsubaylarımızın ....

Her kelimesi, her ifâdesi muğlak; samimiyetden ve gerçeklerden uzak bir mülâkat vermiş Yaşar Efendi.

Balçiçek Hanıma verdiği bu mülâkatta ortaya koyduğu resim ile Yaşar Efendi Başkanlık yarışını şimdiden kaybetmişdir.

* * * * *

Hakkını teslim edelim Yaşar Efendinin!

Onca lafın-sözün, tozun-dumanın, sallayıp sarmalamanın arasında bir tek doğru var;

  • Astsubaylar tazminât talebinde haklı!..

Tam bir sene evvel yazmışdık. İşe yaramış. Nihâyet anlamışlar! (bknz.)

* * * * *

İnsan, şişirilmiş tuluma benzer; ağzı açılınca havası iner dediydik!.. (bknz.)

Nejdet Bey göreve başladığı ilk günlerde, basın mensupları karşısında yapdığı her konuşmasında sayısız çamlar devirdi, potlar kırdı.

Ağzı açıldı,

Havası indi.

Anladı ki beceremiyor,

Daa konuşmayacağım! dedi.

Yaşar Efendi de basın ile ilk sohbetinde Nejdet Beyin akibetine uğradı...

Daa konuşmaz!, herhâlde...

* * * * *

2013 senesinin tam 14 saat 30 dakika hüküm süren şeb-i yeldâ’sında sözü daha fazla sündürmemek için;

Hislerime tercümân olsun diye,

Medet ya Abdal!

Medet ya Miskin, dedim.

Pir Sultân şöyle seslendi bana;

Demiri, demir ile dövdüler; biri sıcak, biri soğuk idi.

İnsanı, insan ile kırdılar; biri aç, biri tok idi.

Yunus EMRE de şu beyitini gönderdi Yaşar Efendiye;

Balık, kavağa çıkmış; zift turşusun yemeğe,

Leylek, koduk doğurmuş; bak, a şunun sözünü.

Eh, ne de olsa;

Yaşar

Ne yaşar

Ne yaşamaz!

 brove

 

 

 

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

Kaynak:
  1. http://www.internethaber.com/iste-tskya-gore-sehitligin-tanimi--392320h.htm
  2. http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=315952
  3. http://siyaset.milliyet.com.tr/orgeneral-isik-kosaner-istifa-etti/siyaset/siyasetdetay/29.07.2011/1420393/default.htm

Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ''Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!'' başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim.

***

Balçiçek İlter “Disko uygulaması kalktı ama Disiplin Kurulları askerin geleceğiyle oynuyor bu da bir tür mobbing deniliyor...” dedikten sonra Genelkurmay 2. Başkanı ''Her şeyden ödün verebiliriz disiplinden asla'' diye söze başlamış ve devamında, muhtemelen erbaş ve erleri kastederek ''TSK belki de herkesin tek eşit olduğu yerdir, zengini fakiri, okumuşu okumamışı, hepsi aynı yerde aynı kaşıkla yemek yer ve aynı yerde yatar uyur! Bundan daha eşit bir muamele olamaz'' demiş.

Önceki yazılarımızda ele almış olduğumuz “Mobbing”in tanımına tekrar bakalım:

Türk Dil Kurumu’nda “bezdiri” olarak adlandırılan Mobbing: İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme, olarak tanımlanmakta.

Gazi Üniversitesi Mobbing Birimi kurumsal sayfasında mobbingin etkilerini şu şekilde sıralanmış:

İşyerinde psikolojik taciz, bireyin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlamakta ve daha sonra tacizcinin saldırgan eylemleriyle devam etmektedir. Bir sonraki aşamada da mağdur, sorunun kaynağı, problemli ya da akıl hastası olarak damgalanmaktadır. Zaman zaman saldırganlığa tacizcinin dışında yönetim veya iş arkadaşları da katılabilmektedir. Genellikle bireyin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam oluşturulmakta ve sistematik olarak baskı yaratılıp işten ayrılması sağlanmaktadır. Psikolojik tacizin birey üzerindeki duygusal ve fiziksel etkilerini; uykusuzluk, sinir bozukluğu, melankoli hali, yoğunlaşma bozukluğu, sosyal yalıtım, kendini küçümseme ve aşağılama, sosyal uyumsuzluk, çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar, depresyon, umutsuzluk ve çaresizlik hissi, sinirlilik, öfke, huzursuzluk ve derin keder hâli olarak tanımlanmaktadır.

Mobbing insanın meslekî bütünlük ve benlik duygusunu zedeler, kişinin kendine yönelik kuşkusunu artırır, paronaya ve kafa karışıklığına neden olur, kurban kendine güven duygusunu yitirir, kendisini yalıtabilir, huzursuzluk, korku, utanç, öfke ve endişe duyguları yaşar. Mobbing, ağlama, uyku bozuklukları, depresyon, yüksek tansiyon, panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve travma sonrası stres bozukluğu yaratabilir.

Mobbingin mağdurdaki etkileri:

  • Mesleki motivasyonun düşmesi
  • Öğrenci, veli ve çalışan personelle iletişim çatışmaları
  • Tükenmişlik duygusu
  • İşe gitmeme isteği
  • Çalışmak konusunda pişmanlık ve hırs gibi çatışan hisler
  • İş ve iş ortamı değiştirme isteği
  • İşle ilgili güvensizlik duyma.(1)

İnsanlar yaşadığı, şahit olduğu olayların aslında birer mobbing olduğuna dair ilişkilendirme yapmak yerine, işi; kanuna, talimata, emirlere uyulmadığı, kişinin işinde yetersiz olduğu için bazı olumsuz muamelelerin olabileceğine “mobbingcinin de sözde masum etki ve yönlendirmesiyle” bağlayabilmekte.

İş yerlerinde uyulacak kurallar, yeni kanunlar, yönetmelikler konferans/toplantı salonlarında tanıtılır.

Mesela, 30 Ocak 2013 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yasallaşan TSK Disiplin Kanunu askeri personele anlatılırken, aynı personellere, acaba, mobbing hakkında bilgilendirme yapılmış mıdır?

Çalışanlar, olayları soruşturanlar mobbingi yeterince biliyor ve olayların altında bunu arıyor mu? Onca kaza, olay, intihar meydana gelirken altında mobbing var mıdır, diye hiç soruşturuluyor mu? 

Şimdi birkaç olay yazalım:
  • 27 Kasım 2012’de İzmir/57'nci Topçu Tugayı'nda RDM görevlisi 31 yaşındaki Sağlık Başçavuş Tekin VARICILAR, girdiği bunalım sonrasında, RDM odasında intihar ediyor.
  • 29 Kasım günü, Erzurum’da, Askeri Hastane ’de görevli Sağlık Assubay, 26 yaşındaki Murat SORKİN kalmış olduğu misafirhanede intihar etmiş olarak bulunuyor.
  • Basına yansıdığı kadarıyla Kasım-Aralık 2012’de altı muvazzaf assubayımız intihar etmiş (2).
  • 2012 yılı atamalarıyla Tatvan’da bulunan Askeri Hastane’nin Hizmet Takım  Komutanlığına atanmış (görevi esnasında hastane başhekimince mobbing uygulandığı yakınlarınca iddia edilmiş) olan meslekte 22’inci yılında bulunan P.Kd.Bşçvş. Naci DEMİR’in Bitlis/10’uncu Motorize Piyade Tugayı'nda göreve başlayacağı (atandığı yerde atama yerinden farklı bir görev verilmiş) 30 Ocak 2013 günü beylik tabancasıyla kalp bölgesine ateş ederek intihar etmiş.
  • Afyonkarahisar’da 05 Eylül 2012 tarihinde saat 21.15 sıralarında meydana gelen patlama hepimizin yüreğini yaktı.

Mühimmatların tasnif edilerek depolara yerleştirilmesi işlemleri haftalardır, geceli gündüzlü, mesai sonrası da devam etmekteymiş. Bir zamanlar mühimmat ders öğretmenliği de yapmış olan Kd.Bçvş. Bedri Naim, çalışmanın koşullarını emir altına aldırtmak için bölük komutanına ısrarla bir emir yazdırmak istemiş ve olaydan bir-iki gün önce günlük emir defterine bir emir yazdırabilmiş. Olay olmadan önceki gece evine gittiğinde eşine “yarın çok zor bir gün olacak” dediği, ertesi sabah, hiç yapmadığı üzere eşiyle vedalaşarak evinden ayrıldığı, evden ayrılırken “bugün çok zor bir gün olacak” dediği iddia edilmekte.

Ve o günün akşamı, mühimmat öğretmenliği de yapmış olan yılların tecrübesine sahip Kd.Bçvş. Bedri Naim de dâhil olmak üzere yirmi beş askerimiz meydana gelen patlama neticesinde yaşama veda etmiş durumda.

Ve şimdi hayatta olmayan assubaylarımız, amirlerinin tutmuş olduğu avukatlarınca şu şekilde şuçlanmaya çalışılmakta:

Şehit yakınlarının avukatları, sanıklardan Binbaşı Ali Duran'ın avukatı Gürkan Aydoğan Yolyapan'ın önceki duruşmada mahkemeye sunduğu dilekçenin okunmasını istedi. Mahkeme heyeti isteği kabul ederek 5 sayfalık dilekçeyi okudu. Avukat Yolyapan'ın dilekçesinde patlamada şehit astsubaylar Murat Düger ve Bedri Naim'in görevlerini iyi yapmaması nedeniyle patlamanın sorumlusu olduklarını öne sürmesine şehit yakınları tepki gösterdi (3).

Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali Duran'ın ulaşan bilgilere göre; Assubay Hazırlama Okulu mezunu olduğu, assubaylık yaparken subaylığa geçtiği bilgisini buradan paylaşalım.

  • Kıbrıs’ta konuşlu 28’inci Tümen’de meydana geldiği iddia edilen albayın assubayı darp hadisesi.
  • Basında yer aldığı kadarıyla son üç yılda elli dört assubay intihar etmiş durumda.

İntiharlara karşı gereken önlemler, yapıcı tedbirler alınsaydı 11 Kasım-2 Aralık 2013 tarihleri arasında yedi assubayımız intihar eder miydi?

  • 11 Kasım 2013 Pazartesi günü Kıbrıs/Lefkoşa’da  İkm.Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ,
  • 13 Kasım 2013 Çarşamba günü Ankara’da Dnz. Bando Asb.Çvş.Yılmaz Doğan, 
  • 14 Kasım 2013 Perşembe günü Tunceli’de Bçvş Ferdi Altınsoy,
  • 15 Kasım 2013 Cuma günü Bartın’da Dnz.Bçvş. Bülent Aydınöz,
  • 21 Kasım 2013 Perşembe günü Sivas / Divriği’de J.Bçvş. Mürsel Kayataş,
  • 25 Kasım 2013 Pazartesi günü İstanbul’da Dnz Elektronik Kd.Bçvş. Yücel ÇEVİK,
  • 02 Aralık 2013 Pazartesi günü Kahramanmaraş’ta J.Kd. Bçvş. Murat Taşan

Yukarıda sıralanan intihar vakalarından ikisi hakkında az da olsa kamuoyuna bilgi “sızdı” diyebiliriz.

Dnz Elektronik Kd.Bçvş. Yücel ÇEVİK’in mesnetsiz olarak soruşturmaya tabi tutulması, aklanmasına rağmen olanların gururunu incitmiş olduğu kamuoyuna yansırken, İkm. Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ ile ilgili ayrıntılar daha fazlaydı. Yazar Selçuk İçer’in İkm. Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ ile ilgili olarak iki yazısı oldu.

Selçuk İçer’in 12 Aralık 2013 tarihinde “Assubayın İntihar Sebebi Kurmay Başkanı (mı)?” başlıklı yazısında şimdiye dek şahit olmadığımız şekliyle, olayın bir mobbing olduğunu işaret eden bilgiler mevcuttu (4). Konuyla ilgili olarak ilk yazıdan bir gün sonra yayınlanan “Kur.Yb.Ahmet Köse ve Assubayın İntiharı” başlıklı yazıda ise olayın örtbas edilmesi söz konusu (5).

***

Yaşama dair her şey bir disiplin içerisinde cereyan eder. Güneşin her gün doğudan doğup, batıdan batması, mevsimlerin meydana getirdiği gelişmeler hep bir disiplin içindedir. Toplumsal gelişmeler bir sırayla, disiplin içerisinde meydana gelir. Disiplin yaşamın her alanındadır.

Assubaylar, bir disipline sahip insanlar arasından seçilir.

Hiç kimse disiplinsiz olarak assubay olamaz! Kişide, sonradan bir disiplinsizlik söz konusu olması halinde ise, disiplinsizliğe götüren süreç iyice irdelenmelidir.  Assubayların disiplini sağlamaya yönelik çabaları, yetkisizliklerinden kaynaklı olarak çok zordur da. Örneğin bir bölükte görevli assubay, tespit etmiş olduğu disiplinsizliği bölük komutanına tutanakla, sözle bildirir. Bildirir bildirmesine de, acaba kaçı sonuç almıştır, bir araştırmak gerek. Genel itibariyle, erbaş ve erler bir bölük komutanlarına nazaran assubaydan pek hazzetmezler, diyebiliriz. Bunun sebeplerinin arasında ne kadarı assubayların disiplini sağlamaya yönelik çabalarından kaynaklıdır, yine bunu da araştırmak gerektiği kanaatindeyim.

Yeni disiplin yasası, gücü elinde bulunduranlara güç katarken, ast durumundaki korumasız, işlerinin yoğunluğundan kaynaklı olarak hata bulunmaya açık personele doğal, psikolojik bir mobbingi kendiliğinden oluşturmaktadır, denilebilir. Bu sırada, bayan assubayların yaşamış olduğu keyfi uygulamalar ve mobbingi konu edilen Milliyet gazetesi yazarı Tunca Bengin 14 Şubat 2013 tarihli “Kadın astsubaylar da mobbingden şikâyetçi” başlıklı yazısını hatırlatmadan geçmeyelim (6).

***

TSK geniş bir statüyü içinde barındırıyor. Generaller, subaylar, istisnai memurlar, assubaylar, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, sivil memur ve işçiler.

Ancak her nedense ağırlıklı olarak assubaylar intiharlarla yüz yüze kalan tek statü.

Öğrenim seviyesi olarak assubaydan daha az seviyede bulunan askeri kurumlarda çalışan işçiler veya öğrenim seviyesi hemen hemen denk olan subay, istisnai memur, sivil memur sizce, niçin assubaylar gibi intihar etmiyor? Bunun üzerinde bir düşününüz...

Devam edecek...


Kaynaklar:
  1. http://mobbing.gazi.edu.tr/posts/view/title/mobbing-brosuru-37863
  2. http://www.metinozderin.av.tr/03-ocak-2013-persembe-gunlu-gazetelerden-basinda-yargi-haberleri.ozderin-avukatlik-burosu-ankara-turkiye
  3. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/15827/_Sabotaj_tek_basina_olmaz_.html
  4. http://www.sonkalemedya.com/haber/siyaset-71463/assubayin-intihar-sebebi-kurmay-baskanimi-/1287.html
  5. https://www.facebook.com/notes/ilerici-emekli-assubaylar-hareketi/kuryarbay-ahmet-k%C3%B6se-ve-assubayin-intihari/546018662143857?comment_id=3759686¬if_t=like
  6. http://gundem.milliyet.com.tr/kadin-astsubaylar-da-mobbingden-sikayetci/gundem/gundemyazardetay/14.02.2013/1668631/default.htm

Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ''Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!'' başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim.

***

Balçiçek İlter yazısında: “Astsubayların dertlerini çoğu anlıyor, kimi hak veriyor” diyor. Eğer öyleyse, hak verenler özgüvenleriyle, bu işe gönüllerini tam olarak vermelidirler.

Org.Yaşar Güler konuşmasının bir yerinde:

Ama özel sektörde de böyledir kamuda da, kötü niyetli insan vardır, TSK'da da... Önemli olan onu bulup temizlemektir

demiş... Kötü niyetli insanların toplumdan temizlenmesi, rehabilite edilerek yeniden topluma kazandırılması her çağdaş, her medeni insanın düşüncesidir. Ancak bu temizleme işleminde, öyle düzenlemeler meydana getirilmeli ki; kimse kimseye yanlı davranamamalı, kimse korun(a)mamalı, kamu yararı gözetilerek işlemler şeffaf yapılmalıdır. 

Balçiçek İlter’in “Kimisi ise özellikle astsubayların kimi emekliler tarafından kışkırtıldığını düşünüyor” şeklindeki tespiti üzerinde durulmalıdır.

Gerçekten de, emekliler çalışanları kışkırtıyor mu?

Her şeyden önce, bir meslek grubunun emeklisiyle, çalışanıyla gönül bağının olmaması gibi bir durum olabilir mi? Sorusuyla incelememize başlayalım.

Assubay mücadelesini incelediğimizde karşımıza şunlar çıkmaktadır:

Sorunlar, assubay statüsünün oluşturulmasına dek uzuyor. Bu hususta 50’li, 60’lı yıllarda pek çok köşe yazarı assubayların ve eşlerinin sesine ses olmuş.

Ve sonunda iş eyleme dönüşmüştür.

70’lerdeki eylemsel mücadeleyi; personel kanunundaki haksızlıklar nedeniyle, çalışan assubaylar önce eşleriyle başlatmış, sonra çalışan assubaylar bizzat eylem yapmış, bu eylemlere, emekli assubay dernekleri de katkı sağlamıştır.

Günümüzde, pes grubunun kamuoyunda gündem yarattığı dönem içerisinde radyo ve televizyonlara açıklama yapanların, çalışan assubay eşleri olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Ayrıca, yine, 2011 yılı seçimlerinden sonra, Emekli Assubaylar Derneği (TEMAD)ne iki milyon liraya yakın bağışı çok kısa sürede yapan da bence, çalışanlardan başkası değildir.

TEMAD muhasebe kayıtları incelendiğinde, çalışan assubayların, 2005 yılından sonra, her ay, her yıl artan bir şekilde TEMAD’a bağışlar yaptığı, bence görülecektir.

Yapılan bu bağışlar, sorunlardan kaynaklı bir beklentiyi, dışa vurumu ifade etmektedir. Yoksa, assubayın parasının çokluğundan bağış yaptığı şeklinde düşünülmemelidir.

Tüm bunların dışında, mücadelenin içerisinde; oğulları, damatları general olan, akademik kariyer sahibi olan, hastane, okul sahibi olan, kendisine ait gelir getirici işi olan, işveren konumunda bulunan, emekli sandığından aldığı emekli maaşına dahi ihtiyacı olmayan emekli assubayların, assubay onur davasının içerisinde bulunduğuna dikkat etmek gerekir.

Yaşlılıktan kaynaklı hastalıklarıyla uğraşan, hasta yatağında yatarken, haklarını gasp edenlere, haklarını helal etmeden bu dünyayı terki diyar eden emekli assubayların varlığı da bilinen bir gerçektir...

Akıl sahibi bir insanından, uğradığı ve kaynağını bildiği haksızlıkları unutması ve mücadele etmemesi beklenebilir mi?

Günümüzde kimi emekli assubaylar, assubaylıktan kaynaklı olumsuzlukları ortadan kaldırmak, haklarını almak için davalar açmakta ve bunları assubay sitelerinden, sosyal medyadan da duyurmaktadırlar.

Mücadelenin sonsuzluğunu, bütünlüğünü, haklılığını gösteren tüm bu nedenlerle; bir hak arayışı en masum haliyle ortadayken “emeklinin çalışanı veya çalışanın emekliyi kışkırttığı” anlamının çıkartılması yersiz bir düşünceden başkaca bir şey değildir, diyebiliriz.

Düşüncelerin ortaya konulabildiği açık toplumda emekli ve çalışan assubayların, ortaya koymaya çalıştıklarından çıkartılacak bir sonuç varsa, o da; insanların uğradıkları haksızlıkları hiçbir zaman unutmadıkları, her hallerinde, uygun bir şekilde düşünce ve eylemlerini ortaya koydukları, işin peşini bırakmadıklarıdır.

Devam edecek...

Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ''Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!'' başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim.

***

Görüşmede, sorunların çözümüne, tazminatların verilmesine ilişkin bir çözümün ufukta bile görünmediğini Balçiçek İlter şu şekilde yazmış:

Peki takvim var mı? Yani örneğin 2014? 2015? Müjdeli bir haber vermek isterdim ama anladığım kadarıyla öyle bir takvim yok. Sorunun çözümü ufukta bile yok maalesef... Uzunca sohbetten anladığım şudur ki, TSK'da herkes ikinci adam, herkes ikinci planda zaten... Tek birinci var, o da Genelkurmay Başkanı...

Kurumlarda bulunan dikey hiyerarşik yapıda elbette ki tepe noktasında bir kişi bulunacaktır. Ondan sonra gelenin “İkinci adam” olmasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak “ikinci plan” çok şey ifade eder: Söz konusu olan özlük haklarıdır. Görüşme özlük haklarıyla ilgili olduğuna göre, assubayların Genelkurmay Başkanı hariç diğer general ve subaylarla birlikte “ikinci planda” olma durumunun hissettirilmiş olması bir kavram karmaşasından, gerçeği kalabalıklar arasında kamufle etme çabasından başka bir şey olmasa gerek. Ne yazık ki uygulamalar, ordusunun zimmetini, eğitimini, bakımını, karargâh ve sahra çalışmalarının temelini üstlenmiş olan assubaydan başkasının, ikinci planda olduğunu göstermemekte.

Assubayların durumunu, yerini, konumunu anlatan cümle bence, assubayların farklı bir sınıf olarak görüldüğü, adeta ikinci sınıf muamelelere tabi tutulduğudur. Tazminatlardaki ayrım, subay emekli olduğunda çalışırken aldığı maaşının %85’ini emekli maaşı olarak alırken assubayın emekli olması halinde çalışırken aldığı maaşın %45-51’ini alması, sosyal tesislerdeki tesis başta olmak üzere hizmet kalitesi farkları, yetkisizlikler, fakülte bitirmesine rağmen statü olarak halen vatan hizmeti gören asteğmenin altında tutulması, lojmanlardan oranınca istifade edememesi gibi bütün veriler bunun böyle olduğunu göstermekte.

Birinci adamlık ayrı şey, ikinci sınıflık ayrı şeydir.

İkinci sınıf muameleyi hisseden kişiler buna tepki gösteren kişilerdir.

Eğer kişiler durumundan hoşnutsa durup dururken “bana ikinci sınıf muamele yapılıyor” diyeceğine kim inanır? Altıya varan ve emeklilikte de geçerli tazminatlar; sürekli bir şekilde, sahada, karargâhta emri altında çalışan assubayların yaptıkları işleri kontrol ve imza etme görevi ile meşgul olan kişiler hallerinden neden mutsuz olsunlar ki.

Şimdi, generallerde kalmak kaydıyla, subaylardan tazminatlar kaldırılsın, tıpkı assubaylar gibi emekli subaylar da çalışırken aldıkları maaşın %51 veya %45’ini emekliliklerinde alsın da o zaman görelim kıyamet nasıl kopuyor.

Devam edecek...

Türkiye gazetesinden Balcicek İlter’in Genel Kurmay 2.Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile astsubayların artan intihar olayları ve sorunlarına yönelik cesurca yapılmış söyleşisini köşesinde okuduğumda aklıma gelen söz, Albert Einstein'in dediği gibi "ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur".

Anlaşılan artan intihar olayları ve yaşanan sorunlar karşısında,  Genel Kurmay ve siyasiler kulaklarını tıkamışlar.

Sorular ayrıntılı olmasa da,  muhataplarınca tahmin ediliyor. Cevaplar genel ve politik.

Özellikle artan intiharlar,  15 günde 7 astsubayın intiharı, anlaşılan pas geçilmiş…

Genel Kurmay 2. Başkanı şöyle ifade etmiş; 

Memleketteki intihar oranlarına kıyasla TSK'dakiler daha az ve nedenleri buraya özgü değil. Çok önemli nedenlerin başında psikolojik sorunlar ve madde bağımlılığı geliyor. Bizim zamanımızda bir elin parmaklarını geçmezdi bu vakalar ama şimdi toplumun genelinde nasıl arttıysa buraya gelenlerin arasında da maalesef çok yaygın...'

MSB Bakanı İsmet Yılmaz, TSK’da durmak bilmeyen intiharlara yönelik eleştirileri cevaplamak adına yaptığı açıklamaları, İntihar Haberleri TSK’da Bulaşıcılık Riskini Artırıyor mu? Başlıklı yazımda aktarmıştım.

Söylemler hep aynı.

İntiharlar, silah altına alınan askerlik yükümlüleri yani erlerin sivil yaşantısına bağlanmış.

Ancak TSK’da, istihdam edilmek üzere tam teşekküllü Askeri Hastanelerde ince elenip sık dokunarak ‘’Askeri öğrenci olur’’ sağlık raporu ile alınan ve görevde iken, iki yılda bir periyodik muayeneden geçirilen muvazzaf astsubaylar ne oluyor da bunalıma giriyor, canlarına kıyıyorlar?

TEMAD’a göre ekonomik nedenler, mobbing, keyfi uygulamalar, son çıkan disiplin kanunu,  eşitsizlik, umutsuzluk ve geleceğe olan güvensizlik astsubayları bunaltıyor ve de intiharı tetikliyor.

Orgeneral Güler;

Onları haklı gördüğüm tek alan tazminat talepleri... Emekli olduklarında karşılaştıkları tablo. Tek haklı gözüktükleri alan o. Onun da muhatabı biz değiliz. Hükumet de biz de farkındayız aslında. Hükümet yapmayalım demiyor ama onlara yaparsam herkes ister zammı, onlara da yapmak zorunda kalırım şimdi bu yükün altına giremem diyor.

“Yine pas, yine taç”

Ancak, muvazzaf astsubaylar ve sorunları ortak olan emekli astsubaylar da diyor ki  “Bizler herkes değiliz” kimseden zam veya sadaka istemiyoruz.  Yok sayılan haklarımızla birlikte eşitlik ve adalet istiyoruz.

Astsubayları üstleri eziyor mu?

''Öncelikle şunu söyleyeyim, Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu? Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var”

''Bana dair ne varsa her şeyi astsubayım bilir banka şifrelerimden mal varlığıma özel hayatımın detaylarına kadar, ben bilmem o bilir.''

Yukarıdaki ifadeleri ikinci kez okudum.  Çay getirme işini, bildiğim kadarı ile TSK içerisinde Er’ler, özel işleri ise herkes kendisi yapıyor.

Ön lisans, lisans ve hatta doktorasını yapmış, takım, bölük komutanlığı, sevk ve komuta görevlerini ifa etmiş ve eden astsubaylara yani silah arkadaşlarına yönelik bu söylem ve örnekleme düşündürücüdür.

Astsubaylar emekli olsa da askerliği bitmiyor, seslerini çıkaran cezalandırılıyor. Nasıl mı?

Genel Kurmay Tarafından Süreli,  süresiz orduevlerine giriş yasağı, TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) Genel Başkanı Ahmet Keser’ e “ 6 ay, orduevlerine girmeme cezası verilmiş”  Suçu, saz çalmakmış öğrendiğim kadar…

 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
twitter @daniscoban

Sayfa 1 / 2
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ