×

Uyarı

JUser: :_load: 932 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

JUser: :_load: 1810 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

JUser: :_load: 75 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Afyon’da cephaneliğin patlaması yirmi beş cana mâl oldu. Olan gidenlerin canına oldu ama tartışmalar uzadı gitti. Bir kayıkçı kavgası başladı. Herkes inandığı yerden tutup konuyu istediği yere kadar çekiyor. Gelin biz bu işin içinde olan insanlar olarak konuya birazcık farklı yaklaşalım.

Maalesef bu bir iş kazası gibi görünüyor. İçinde muhakkak ihmal vardır. Ancak ölü sayısı yirmi beş değil de bir iki asker olsaydı veya kimse ölmeseydi bu kadar tartışma olmazdı. Oysa bizler sonucu daha vahim olan veya olabilecekken tabiri caiz ise sıyırdığımız o kadar çok olay yaşadık ki…

Görev başındayken her şey oluyor. İster fazla mesainin sonucu diyelim, ya da birilerinin dediği gibi işgüzarlık diyelim… Oluyor arkadaş…  Ancak meslek hayatımızda bize bir şey öğretildi. Tecrübe hayatta yenilen kazıkların bileşkesidir. Ya da bir musibet bin nasihatten iyidir. Kısaca tecrübe pahalı bir ders.

Çok gerilerden başlayalım. Sarıkamış’ta sadece tedbirsizlik nedeniyle binlerce askerimiz donarak ölmüştür. Dumlupınar denizaltımız maalesef o zamanki nöbetçi heyetinin hatası sonucu batmıştır. Kocatepe muhribimiz Kıbrıs savaşında maalesef parolaya doğru cevap verilmemesi nedeniyle kendi uçağımız tarafından batırılmıştır. Çıkarma gemimiz Doğanbey açıklarında batmış ve içinde altmış kadar askerimiz teçhizatıyla Ege’nin soğuk sularına gömülmüştür. Etimesgut lojmanlarında kalorifer patlamış ve erlerimiz hayatını kaybetmiştir. Onlarca uçağımız düşmüştür.  Gölcük Depreminde çürük yapılan askeri binaların altında kalan onlarca askerimiz şehit oldu. Kendi döşediğimiz mayına kendimiz bastık. Yüzlerce silah kazası yaşadık. Kırıkkale’de mühimmat fabrikaları patladı. Bütün şehir neredeyse etki altına girdi. Bunlar sayabildiklerim…

Daha sayamadığım bir çok kaza vardır. Ancak bu kaza kadar hiç biri bu kadar politik bir sürece çekilmedi. Bu kaza kadar hiç birinde ölenlerin kemikleri sızlamadı. Hiçbir kaza Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığını bu kadar azaltmadı. Neyse bu tartışmaları da konjoktür diye kapatalım.

Her kazadan sonra birtakım düzenlemelere gidildi. Bu kazadan sonra da yine birtakım düzenlemelere gidileceği kesindir. Ancak neden bu kadar çok kaza oluyor? Tabii ki yıllara dayalı olarak korkudan kaynaklanan taşın altına elini sokmamaktan veya vurdumduymazlıktan… Gelin bu işin içinde olan kişiler olarak kafamızı iki elimizin arasına alalım. Yanlış giden ve kazaları tetikleyen uygulamaları irdeleyelim.

Eskiden fakir bir ülkeydik. Aynı zamanda büyük ve hantal bir orduya sahiptik. Çok eski model bir top veya bir araba bile envanterden kolay kolay çıkmıyordu. Ordumuzun tamir teknisyenliği, ilgili araç veya cihazı üreten ülkeleri bile şaşırtacak kadar gelişmişti. Ancak artık tamir ve eskiyi kullanma dönemi hemen hemen sona erdi. Modern araçların kaçınılmaz üstünlüğü var. Yeni anlayışlar hakim oldu. Güvenli yazılımlar ve bilgisayar teknolojisi eski teknolojileri etkisiz hale getirdi. Gereksiz zimmet korkuların artık yaşanmaması gerek. Eski teknolojilerden bir an önce kurtulup tabiri caiz ise çöp ev haline gelmemeliyiz.

Askere bir şey anlatıyorsun. Asker bağırarak cevap veriyor. “Emredersin Komutanım.”  Bizim eğitim sistemimizde disiplin komutana itaat etmek olarak algılanıyor. Görev bilinci disiplin tanımının içinde değil.  Bir çok asker biliriz. Emredersin diye bağırır ama hiçbir şey anlamadığına da eminsinizdir. Bağırmak insanın içinden gelen itaat etmek gibi algılanıyor. Bağırırken kıçını yırtan adam da en disiplinli asker… Biz de, “emredersin” diyoruz ama bazı şeyleri hiç anlamıyoruz.  Yönetmelikler ve kontrol pusulaları bazılarımız için tıpkı bankalardaki kredi sözleşme kağıtları gibi. İçeriğini okumadan altına imza atarız. Hoş, bankacı da çok okumamızı istemez. Nasıl olsa değişecek bir şey yoktur. Bizim kontrol pusulalarımız da biliriz ki her halükarda sorumluluğu bize veriyor. Üzerinde tartışamayız. İmzalar geçeriz. Biraz gerçek örnekler verelim. Bakın size neler anlatacağım.

Doksanlı yıllarda Assubayın biri, bir karakola görevli gider. Karakol dağ başındadır. Assubaya yine Astsubay olan karakol komutanı der ki; “-Bizim yemeklerimiz kazan mevcuduna göre çıkıyor. Ben erimin yemeğini başkasına yediremem. Kusura bakmayın.” Karakol komutanı astsubay haklıdır. Ancak insani olarak düşününce dağ başında ikmali haftada bir gelen karakola geçici görevle gelen şahıs nasıl olacak da aldığı görev tazminatı ile kendine yiyecek alacak, pişirecek ve yiyecek? Konu on yıllarca sorun olup devam eder gider. Bu sorunun sona ermesi için geçici görevdeki bir Assubayın açlıktan ölmesi mi gerekmektedir? Allah’tan Karakol komutanları insaflı, böyle durumlarda yardımcı oluyorlar. Haaa… bir asker tutupta, “Benim yemeğimi başkasına yediriyorlar. Doymuyorum.”  diye şikayet ederse hiç düşünmeden gelip sorgulamayı da yaparlar. Bir astsubay dağ başındaki karakola geçici görevle iki üç ay süreliğine gider de kazan mevcuduna dahil edilmez mi?

Asker ocağı peygamber ocağıdır.” deriz. Bulunduğumuz ortama kutsallık katarız. Ancak küçük düşünceler ile bu kutsallıkla alakası olmayan şeyler yaparız. Öncelikle askerlerin dağıtımında objektif kriterlerden uzaklaşırız. Sonra sağlık şartlarını lastik gibi kullanırız. Babası zengin olan birinin bir alerjisi askerlik yapacağı yeri değiştirirken, astım hastası olan fakir askerin bu rahatsızlığı görmezden gelinebilir. Sonra sorarız; Neden hep fakir çocukları şehit oluyor? Halk olarak içimize adalet sinmediği için, devletin adaletine inanmadığımız için her fırsatta kendimize ayrıcalık sağlayacak her konuya düşünmeden atılırız.

Bağırarak konuşma, hemen rütbeye sarılma ve “Ben sana kim olduğumu gösteririm?” tarzı akıldan uzak yaklaşımlar kişilerle sağlıklı iletişimin önünü kapatıyor. Özellikle askerlik ortamına alışık olmayan biri için bu durum bunalım sebebi bile olabiliyor. Askerlik yaparken çok değişip geldiğini söylediğimiz çocuklarımız aslında bir sağlık uzmanına gösterilirse, bir depresyon belirtisi de çıkabilir. Mantar ve hemoroid gibi hastalıklar maalesef sağlıklı olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalındığı düşünülen hastalıklardır. Bunu kabullenmek yerine neden üzerine gidilip askerlik çağında kazanılan rahatsızlıklara karşı koruyucu hekimlik uygulamaları devreye sokulmaz ki? Yukarıda bahsettiğim mevzu askerlikten soğutmak olarak uzun süre tepki topladı. Ancak insana sormazlar mı? Öyle mi? Değil mi?

Birde şu çay ocakları var ya çay ocakları tam bir baş belası. Her birlikte çay ocağı vardır. Bu çay ocaklarında çay, tost,hamburger gibi şeyler satılır. Hepsinin başında da bir astsubay sorumludur. Satılan her şeyin bir muaddel bedeli vardır. Yani eldeki ürün satılınca ele geçmesi gereken para bellidir. Ben size çaydan örnek vereyim. Bir kilo çay ve bir kilo şeker ile falan sayıda çay çıkmalıdır. Ancak bu muaddeli belirleyenler hep yüksek rakamlar kullanırlar. Neden mi? Az çay yazarlarsa astsubay fazla çay satar ve cebine atar. Ancak çayı çok çıkarmak isteyen bir görevli bayatlasa da o çayı sattırmalıdır. Fakat gel gör ki, komutanın misafirleri gelir. Tavşan kanı yeni demlenmiş çay istenir. Falanca Astsubay gelir “oğlum bu çay ne böyle” der. Bu nedenle çay ocakları bol bol açık verir. Çay ocağı sorumlusu astsubay işi bırakınca ne kadar zararla çıkacağını hesap eder. İşgüzarlık yapıpta cebinden çay alıp açık kapatmaya çalıştıysa vay haline… Gelsin savunmalar, mahkemeler… Bu sorunların çözülmesi için medyaya konu ile alakalı kötü bir tecrübenin yaşanması mı gerek? İntihar eden bir çok personel var. Bunların  çoğu uğradıkları haksızlık ve çaresizlik sonucu yaşanan bunalım intiharları… Kimi komutanının sözünü hazmedemez, kimi de ufak tefek paralar için düştüğü durumları kaldıramaz… Sosyal tesis, çay ocakları ve kantinlerdeki sorunları anlatsak bir kitap olur. Kışlalardan ticareti uzaklaştırsak fena olmaz mı?

Üst rütbeli subaylar başarılı olup daha üst rütbelere yükselmek için performansa dayalı bir sürece girerler. Bu süreçte çalışma tempolarını ve sürelerini arttırırken bazı stratejiler belirlerler. Mesela bazıları komutan çıkmadıkça birlikten ayrılmazlar. Ancak diğer personel normal olarak akşam çıkar evine gider. İşte bu durumu hazmedemeyenler de vardır. Komutan çıkmadan nereye gidiyorsun diye bir de hesap sorarlar. Bu kişilerin hazımsızlık durumuna göre mesailer uzar da uzar… Şimdiyi bilmem ama eskiden gemilerde daha da ileri giderlerdi. Komutan çıkmadan mesai bitmezdi. Akşam mesaiden önce komutan çıkardı. Düşünün ki komutanın işi çıktı oturuyor veya çay içip sohbete daldı kaldı. Tüm personel bekler dururdu. Bireysel ihtiraslardan personeli koruyacak kurallar oluştursak, saygıyı katılaştıran geleneklerden uzaklaşsak hoş olmaz mı?

Yurt dışında birtakım kurslar açılmaya başlanmıştır. Bu kurslardan biri de yerinde lisan eğitimidir. Yerinde lisan eğitimleri, o lisan ile ilgili görev yapmış ve yapmakta olan, bu kursa gittiği taktirde verimliliği artacak olan kişiler düşünülerek istenmiş ve programa alınmıştır. Ancak uygulamaya gelince maalesef saç baş yoldurtacak kadar akıl dışı işler olmuştur. Bu programa gitmesi gerekenlerin yerine, hiç bu işlerle alakası olmayanlar bu kurslara gönderilmiştir. Bu örneğimi atamalara da uygulayıp çoğaltabiliriz. Yerinde lisan eğitimlerine başta olmak üzere görevlendirmelerde objektif kriterleri yaygınlaştırsak hoş olmaz mı?

Basında sık sık duyarız. Bazı köşe yazarları askerlik yapanların kötü hatıralarını köşelerine taşırlar. Sonra da onlara kızarız. Türk Silahlı Kuvvetlerini karalıyorlar diye…  Bu yazarlardan bazıları menfaat çarkından söz eder. Kimi de üst rütbelilerin sorumsuzluğundan veya bencilliğinden. Biz Assubaylar tüm bunlardan kendimizi soyutlayamayız. Birçok yerde bu ilişkilerin içinde astsubay da bulmak mümkündür.

Adaletsizliğin içinden adalet yaratmaya çalışmak çok komik olmaktadır. OYAK başta olmak üzere askeri yan kuruluşlar ve derneklerde ıslah çalışması yapılması gerekmiyor mu?

Şöyle de düşünebiliriz. Hiçbir şey mükemmel değildir. Her orduda veya her kurumda maalesef istenmeyen şeyler oluyor. Bu olaylarda yapılması gerekenlerin yapılmamasının sebepleri ortada iken bunun üzerine gidilmiyor ise bunun sebebi sorgulanmalıdır.  Engellenemese de en aza indirmek için gereken akılcı yaklaşımlar dinlenmelidir. Biz assubaylara sadece kendi haklarımız hakkında değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinin daha akılcı yönetilmesi için de çok görev düşüyor.

Hepimiz az ve orta gelirli bir aileden geldik. Bir taraftan teknik öğrendik, diğer taraftan da hiyerarşi. Teknik denilen şey doğru ve yanlışın test edilip bulunduğu pozitif bilim. Ancak hiyerarşi denince insan davranış tarzı akla geliyor ki; şu an bile tartışmak için birkaç fırın ekmek yememiz gerekiyor.

Mesela diyorum ki… Bir ast komutanına hiç çekinmeden diyebilmeli ki… “Çok yoruldum” . Subay mesai dışında bir astsubay veya uzman çavuşla arkadaşlık etmekten kaçınmamalı. Sosyal alan birlikteliği ne kadar artarsa mükemmele giden yola ulaştıran sinerji o kadar artar. Ön yargılardan arınmış bir iletişim modeli geliştirilmeli. Teftişe gelen müfettişe, birkaç çay veya çikolata, gofret veya bir top kağıt için personeli mahkum edecek pozisyona getiren anlayışa son verilmeli. Bunu söylerken denetleme yapılmasın demiyorum, ancak en azından kişiler branşları dışında çalışmazlarsa daha az hata yaparlar. Ancak kişilere bilmediği görevler verilirse, istenirse o kişi ile kedi fare gibi oynanır. Personel ile kedi fare oyunu oynanmamalı. Korkak ve savunmada kalan bir yapılanmadan çok aktif ve bilgiye dayalı personel tipi üretilmeli. Asker; düşünülenin aksine, katılımcı, kendini küçük ya da büyük görmeyen, kompleksli olmayan, öz güveni yüksek birey olmalı. Bir Genelkurmay Başkanının iki dudağı arasından çıkan bir gece yarısı hassasiyeti ile maalesef Türk futboluna katkısı tartışmasız olan silahlı kuvvetlerimizin hakem görevlendirmelerine son verilmesi çok anlamsız idi. Toplumun bir alanında kişisel performans sergileyen personelin o işlerden alınması maalesef bir kol kesmek kadar acı idi. Tabii ki buna sevinenler de olmuştu. Sayın Toroğlu’nun anti yorumları sayesinde yüzlerce genç hakem adayı assubayın rüyaları sona ermişti. İşte personel komutanlarını böyle tanıyordu. Basiretsiz ve personelinin haklarını gözetmekten aciz… Düşününce bu da bir kazadır. Hem de çok sık yaptığımız kazalardan biri. Hukuk gaspı kazası…

Cezaya dayalı verimlilik modelinden vazgeçilmeli. Ama bazılarımız diyecek ki.. Yahu askerlik bu. Hiç öyle şey olur mu? Olur. Neden olmasın ki… Ceza on dokuzuncu yüzyıl üretim arttırma modelidir. Yirminci yüzyıl emeğin sermayedeki öneminin ön plana çıktığı bir yüzyıl olmuştur. Dolayısıyla cezanın ön plana çıktığı yönetim modeli çağdışıdır.

Hiç birimiz aptal değiliz. Ancak zaman zaman kafamız zehir gibi çalışsa da, bazı şeyleri görmeyip aptal gibi davranmayı o kadar güzel başarıyoruz ki…

Bahriyede bir söz vardır. “Zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.” Bu zayıf baklayı bulmaya neden çaba sarf etmeyiz de kalan sağlam baklaları gösterip övünürüz? Her birliğin girişinde bir sürü veciz sözler vardır. Bazı yerlerde şu yazar. “Önce emniyet.” Sizlere bir zayıf bakla da ben göstereyim. En basitinden çoğumuz lojmanlarda yaşıyoruz. Ailelerimizi o lojmanlara bırakıp gidiyoruz. Lojmanlarımız maalesef çoğu seksenli, doksanlı yıllarda yapılmış ve sağlamlığı ciddi derecede tartışılan yapılar. Lojmanlar bölgesinde askerlerin görevlendirilmesi uygulaması sona erdirilince her apartmana sivil görevliler alındı. Bu görevliler apartmanların giriş katlarına yerleştirildi. Öyle ki bazı daireler içinde oturulamayacak durumda iken bile içine kapıcı konup oturulması sağlandı. Yani, derme çatma çözümlerle işler halledildi sayıldı. Lojmanlarımızın depoları sanki antika deposu. İçine girip bakın altmışlı yıllardan kalma gaz sobalarını, merdaneli çamaşır makinelerini bile görürsünüz. Ama biz çöpe atmayı ya da başka kullanıcının faydalanmasına sunmayı bilmediğimizden ve “belki lazım olur.” Diye düşündüğümüzden lojmanlarımızın altını çöple doldurduk. Tayin oluruz endişesiyle boş kolilerimiz de yığılı durur bu sözde sığınaklarda. Lojmanların çoğunun altı fare ve haşerat yuvası halini bu şekilde alıyor. Bunun yanı sıra su ve elektrik tesisatları çoğu eski sistem ve özellikle su arızaları bir türlü kalıcı olarak düzeltilmiyor. Benim yaşadığım lojmanda sığınakta taşıyıcı kirişten aşağıya su akardı. Bu su leğende birikirdi. Belirli bir süre sonra görevli bu suyu boşaltırdı.  Kiriş ıpıslak idi. Bu belirli bir dönem değil görev yaptığım dört yıl boyunca böyleydi. Ayrıca düşünün ki bir koskoca Tugayın içindeydik. Ayrıca bina aşırı derecede oturduğu için de kuvvetlendirilmiş bir bina idi. Şimdi biz, komşularımız ve çoluk çocuğumuz ölmeden o binadan sağ salim çıktık diye gerekli tedbirler alınmasın mı? Benim gibi bunu dile getirenler hemen, asılsız konuşan, milleti galeyana getiren veya yaygara çıkaran olarak lanse edilirse bir gün gelecek o bina maalesef çökecektir. O olay olduğunda, daha önce o binada oturmuş bir kişi olarak neyim? Şanslı mı? Suçlu mu? Sorumsuz mu? Zavallı mı?

Başlık ağır olunca insanın durup durup aklına bir şeyler geliyor. Kim bilir sizin de aklınıza neler neler gelmiştir.

Bir de gölgede kalan başkalarının acıları var. Maalesef kundaktaki bebeğin bile bir teknenin deposunda kilitlenip ölüme terk edilmesi bizim acımız olamadı. Biz batının medeniyetinin peşini bırakıp kendi saltanat ve halifeliğimizi kuraduralım, bir çok Ortadoğu ve Uzakdoğu vatandaşı, daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak için, Türkiye üzerinden, beğenmediğimiz ve doğrusu dinine karşı cihat ilan edilmesine inanılan, ancak din olgusunun devletteki yerini iki yüz yıl önce aşmış Laik Avrupa’ya koşuyor. Bu uğurda Ege ve Akdeniz’in sularına gömülen insanların sayısı o kadar çok ki… Kim bilir, Avrupa’ya kaçmayı başaranlar çok daha fazladır. Kaçanı, kaçamayanı bir kenara bırakırsak Türkiye Cumhuriyeti topraklarında adına insan ticareti denen çok kirli bir oyun oynanıyor. İnsan kendi kendine soruyor. Afyon’da şehit olan yirmi beş vatan evladının üzerinden yaratılan polemik yerine asıl tartışılması gereken, insan ticaretinin önüne nasıl geçilemiyor? Bu işin içindeki rantın boyutları nerelere uzanıyor? Kim görevini iyi yapmıyor?  Sanki Afyon’daki cephanelik patlaması bazıları için çok güzel bir gündem kaydırma aracı oldu. Devlet artık “Ülkeye para girsin de nasıl girerse girsin ?” diye mi düşünüyor? Acaba o zavallılardan toplanan para hangi markette harcandı? Hangi bankada mevduat oldu? Hangi devlet memuruna rüşvet oldu? Sorgulamayalım mı?

Tanka, topa, tuvalete, arabaya ceza verip insanları ne kadar caydırabiliriz? Yaptığımız işin akıl dışılığının milletin ağzına düşmesine vesile olan “şeytanın bile aklının ermediği” askerlik modeli ile nasıl övünebiliriz?

Askerlerine komutanlık ederken, bir gram menfaat gözetmeden sadece ve sadece vatanın ve milletinin hizmetinde olan, haksızlıklara karşı susmayıp, dilsiz şeytan olmayan tüm komutanlara saygılarımı sunarım.

Devleti yönetirken bir gram menfaat gözetmeden sadece ve sadece vatanın ve milletinin hizmetinde olan, haksızlıklara karşı susmayıp, dilsiz şeytan olmayan tüm siyasiler ve yetkililere saygılarımı sunuyorum.

Toparlarsak saygı duyulacak insan ne kadar az değil mi?...

Diyorum ki; (Sivil, asker fark etmez.) “Masum değiliz hiç birimiz.” 

bop-kurdistan

Ülkemiz KAN gölüne dönmüş, hergün ŞEHİT haberleri almaktan ANALARIN gözyaşları DİNMEMEKTEDİR. Hergün OCAKLAR kararmakta, kapanmakta ACI üzerine ACILAR yaşanmaktadır. Terör önceden nasıl SIFIR noktasına İNMİŞSE YETKİLİLER görevlerini yaparak aynı duruma GETİRMELİDİRLER. Eğer bunu YAPMAYACAK veya YAPAMAYACAKLARSA KOLTUKLARINI bıraksınlar bu GÖREVİ yapacak VATAN evlatları vardır.

Artık İNKARA gerek yoktur. PKKnın arkasında onu DESTEKLEYEN DIŞ güçler olmasa Güvenlik GÜÇLERİMİZDEN önce onlara BİLGİ verilmese, MALZEME ve TEKNİK olarak DESTEKLENMESELER TERÖRÜ bu kadar TIRMANDIRMALARI mümkün olamaz.

YETKİLİLER belge ve Bilgilerle bu konuda İLGİLİ devletlerle görüşmeli TERÖRE olan DESTEK kestirilmelidir. Gerekirse bunun için tüm ULUS tek SES olmalı yapılanlar DÜNYAYA duyurulmalıdır.

Ortaya KONAN ve UYGULANAN PLAN bellidir. Bunu bilmeyen yoktur. Dağdaki ÇOBAN DA Sağır SULTAN DA duymuştur.

Bu PLAN neydi?

ABD'nin yetkili ağızları Ortadoğuda ve Kafkaslarda TÜRKİYE dahil 22 ülkenin SINIRLARI ve REJİMLERİ değişecek dedi. Bunu diyenler bizim YETKİLİLER gibi BİLİP BİLMEDEN değil bir PLANIN gereğini ve bu PLANIN gerçekleşeceğini ifade ettiler...

Neden bu 22 ÜLKE seçilmiş? Bu ÜLKELERİN içinde HIRISTİYAN bir ÜLKE var mı? Neden hepsi MÜSLÜMAN ülkeler ve ORTADOĞUDA? Acaba bu ENERJİ KAYNAKLARIYLA ilgili OLABİLİR Mİ? ABD bugüne kadar bu ÜLKELERDE zaten hep KENDİ İSTEDİKLERİNİ İKTİDARA getirmiş ve yıllardır İSTEDİKLERİNİ almış, yapmıştır...

Bugün Dünyada DEĞİŞEN dengeler artık bunu MECBUR hale getirmiş ve ABD geçmişte KAZANDIKLARINI KAYBETME tehlikesiyle KARŞI KARŞIYA kalmış olabilir mi? BOP bu SIKINTIYI çözmek ve ABD'ye GEÇMİŞTEKİ HAKLARI İMTİYAZLARI kazandırmak için ortaya KONMUŞ bir PLAN MIDIR?

Bu planın UYGULANMASINDA artık AÇIKÇA ortada olan TÜRKİYE-İRAN-IRAK-SURİYE'DEN alınması düşünülen TOPRAK parçalarından oluşacak ALANA BÜYÜK KÜRDİSTAN DEVLETİNİ kurma hayali GERÇEĞE Mİ dönüşecek? Buna ilgili DÖRT Devletin karşı ÇIKMASI GEREKİRKEN TÜRKİYE bu oldu bittiye adeta DESTEK vermekte  planın GERÇEKLEŞMESİ için GAYRET sarfetmektedir.

ABD'den başka AB ülkeleri de ORTADOĞUDAKİ bu PASTADAN pay kapabilmek için birbirleriye YARIŞMAKTA bazıları açık ve kapalı olarak PKKya ve Suriye'li MUHALİFLERE destek vererek KAZANDAKİ ateşi KÖRÜKLEMEKTEDİRLER... Yapılanları GÖRMEMEK için KÖR, Duymamak için SAĞIR olmak gerekir.

TÜRKİYE İktidarıyla Muhalefetiyle tüm STKlarıyla ve MİLLET olarak bu PLANA ANINDA ve ÇOK GÜÇLÜ olarak İTİRAZ edip CAYDIRICI olacağına SESSİZ kalarak adeta PLAN uygulayıcılarını CESARETLENDİRMEKTEDİR...

T.C. Devleti BÖLÜNMEYLE karşı karşıyadır. VATANINI MİLLETİNİ SEVEN BÖLÜNMEYE karşı olan DEVLETİNE MİLLETİNE SAHİP ÇIKMALIDIR. Yoksa çok UZAK bir zamana YAYILMADAN IRAK'A, LİBYA'YA geldiği gibi daha önceden yapılan ve ATILAN İMZALARLA YAPILAN İKİLİ anlaşmalar gereği ülkemize de bağımsızlık ve hürriyet GETİRMEK İÇİN gelecek olan NATO Askerleri HAZIR BEKLEMEKTEDİRLER. AB-D  bu anı beklemekte ve  ÜLKEMİZDE çeşitli provakasyonlarla çabuklaştırmak için de TAŞERONLARINI kullanmaktadır.

TÜRKİYE'de GÜNDEMİN sadece ve sadece ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ ve AKAN KANIN durdurulması olması gerekirken VATANADAŞIN dikkatini başka yönlere çekerek dağıtmak ve TEPKİYİ önlemek için SİYASİLERCE hergün  yeni GÜNDEM maddeleri oluşturulmaktadır.

ABD askerlerinin IRAK'TA Müslüman kadın ve Kızlarına yaptıkları REZİLLİKLERDEN sonra geride KALANLAR halen IRAK'tadır. Ülkelerine GİRİŞLERİNDE ABD Askerlerini alkışlayanlar daha sonra bunu CANLARI ve NAMUSLARIYLA ödemişlerdir. Hâlâ bunlardan DERS çaıkaramıyorsak aynı şey bizlerin de başına gelecektir. Bu KAÇINILMAZDIR.

Ülkemize, Devletimize, Milletimize SAHİP çıkma zamanı geçmeden TEK YUMRUK TEK SES olmayı bilmeliyiz, yoksa GELECEKTE Ülke ve MİLLET olarak altından kalkılamayacak daha kötü olaylara maruz kalabiliriz...

Esas düşünülmesi gereken ANAYASAL görevi ÜLKEYİ ve SINIRLARI KORUMA-KOLLAMA görevi olan TSK neden İLGİLİ ve YETKİLİLERİ bu konularda UYARMAMAKTA gelecek olan TEHLİKEYİ haberdar ederek TEDBİRLERİ aldırtmamaktadır. Yoksa onun eli de DENİZ AŞIRI ülke tarafından bağlanmakta mıdır?

TSK'da HUZUR BOZANLAR

Ağustos 21, 2012
mutlu-mutsuz

Türk Silahlı Kuvvetleri Ailedir, ayrılmaz bir bütündür. Personel arasında AYIRIM yoktur" diyen Genelkurmay BAŞKANLARI acaba söylediklerine KENDİLERİ inanıyor mu?

Yoksa gözlerinin önüne perdeler çekilerek GÖRMELERİ ENGELLENEREK TSK'nın hakikaten BU ŞEKİLDE OLDUĞUNU MU ZANNEDİYORLAR? Eğer böyle ise;

Ya Çevresinde bulunanlar Genkur başkanına SÖYLEDİĞİ ŞEKİLDE olduğunu gösterip YANLIŞ bilgilendiriyorlar.

Ya da GENKUR BŞK'nı da GERÇEĞİN söylediği gibi olmadığını BİLİYOR ama SINIFININ HAKLARINI KORUMAK ve KOLLAMAK adına TSK'nın zayıflamasını Bölünmesini de GÖZE alarak ASSUBAYLARA yapılan AYIRIM ve ÖTEKİLEŞTİRMENİN sürdürülmesini TASVİP ve ONAYLAYARAK zaman kazanmak ve geçmişte olduğu gibi ALDATMAK KANDIRMAK OYALAMAK gibi aldatmacalara başvurarak UZATABİLDİĞİ kadar SÜREYİ uzatma görevlerini ÜSTLENMEKTEDİRLER.

Çünkü ÜLKENİN ve TSK'nın bu durumunu görmemek görememek tarifi İMKANSIZ bir BİLGİSİZLİĞİ ve VURDUMDUYMAZLIĞI gerektirir. Ülkenin İÇİNDE bulunduğu DURUM ile SÜRÜKLENMEKTE olduğu UÇURUMU ve DAYANIŞMA ve BİRLİĞİ bozulmuş bir TSK'nın SAKINCALARINI SOKAKTAKİ sade bir VATANDAŞA sorsanız bugünkü SORUMLU makamda olanlardan daha DUYARLI ve SORUMLULUK taşıyacak cevaplar ve ÇÖZÜMLER alırsınız.

Genkur Bşk çevresinde oluşmuş bu GÜRUHUN dışına ÇIKABİLSE ve TARAFSIZ birileriyle araştırma YAPTIRABİLSE GERÇEĞİN BİLDİĞİ ve SÖYLEDİĞİ gibi olmadığını anlayacak ve gerekli tedbirleri alacaktır.

Ama İŞTE sorun buradadır. GENKUR BŞK yapılanları DESTEKLİYOR MU yoksa gerçekleri BİLMİYOR MU?

TSK'da Sb ile Asb'ın bir arada eşitlik içinde yaşamasının önünde tek engelin EGEMEN ZİHNİYET, SINIF MÜCADELESİ, HAKLARA SAYGISIZLIK, ÖTEKİLEŞTİREN, YASAKLAYAN ve BENDEN BAŞKASI OLMAZ OLAMAZ diyen ZİHNİYETTİR.

Bu YIKILMADIKÇA TSK'nın BİRLİK ve BERABERLİĞİ sağlanamaz, HAKLARA SAYGI ve HOŞGÖRÜ olmadıkça AİLE ve KARDEŞLİK olamaz.

TSK'da aynı HAKSIZLIKLAR Assubaylar tarafından SUBAYLARA yapılmış olsaydı ONLAR bu HAKSIZLIĞI kabullenir ve BUGÜNE kadar SABREDERLER MİYDİ? Genkur TSK'ya bir de ASSUBAYLARIN PENCERESİNDEN bakmayı BİLMELİ ve DENEMELİDİR...

Ülkemizin KAN gölüne DÖNDÜRÜLDÜĞÜ ve SAVAŞIN eşiğine getirilerek oynanan OYUNLARLA SURİYE'YE TSK'nın girmesi için TÜRLÜ senaryoları SERGİLEYEN  EGEMEN güçlerin OYUNUNU ancak ve ANCAK BİRLİK ve BERABERLİĞİ sağlanmış TSK engelleyebilir. Ama HAKLARINI arayan Assubayları HÂLÂ Mao'nun askerleri olarak değerlendiren ZİHNİYET devam EDİYORSA O ZAMAN dış güçlerin İSTEDİKLERİ olacak DEMEKTİR...

Bütün İŞ GENKUR BŞKLIĞI ve KARARGAHINDADIR. TOP onlarda olup GOLÜ YA ÜLKEMİZE ATACAK ÜLKEMİZ SAVAŞIN İÇİNE GİREREK BÖLÜNMEYLE YÜZYÜZE GELECEK YA DA gerçek bir AİLE olmuş DAYANIŞMASI tamamalanmış TSK'nın CAYDIRICI gücüyle ÜLKEMİZ bu BELADAN kurtulacaktır... Verilecek KARAR Ülkemizin VAR veya YOK OLMA kararı olacaktır..

sessiz-kalmak

TARİH BU YAŞANANLARI NASIL YAZACAK DERSİNİZ?

Konu; kamuoyu önünde tüm açıklığı ile tartışılan TSK nın iki önemli unsuru subay-assubay arasında hiç te hoş olmayan gerçekler!

Çağın gerektirdiği tüm olanakları kullanarak sorunlarımızı anlatabiliyoruz. Sivil vatandaşlara, bugüne kadar kapalı durumda olan bir konuyu çeşitli basın kuruluşları ve televizyon programlarında tüm çıplaklığıyla aktarıyoruz. Susmayacağımızı ve özlük haklarımızı elde edinceye dek mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz.

Ötekileştirilmiş insanlar olarak, sorunlarımızı her dillendirildiğimizde karşı tarafın "vay anasını!", "olmaz-olamaz" dediklerini duymaktayız. Zaten ana slogan olarak "BU KADARINA DA PES'' çıkışı basit bir feryat değildir.

Bu yüzyılda, aileleri ile birlikte milyonları bulan bir sınıfın feryatlarını görmemek insanlık suçudur. Amerika'daki siyah-beyaz mücadelesini, Güney Afrika'daki Nelson Mandela'nın verdiği sınıf ve eşitlik mücadelesi yoksa unutuldu mu?

Bildiğiniz gibi, her insanın bir "ben"liği vardır. Bizim irade gücümüzü temsil eden TSK'da da bir "ben" var ve o "ben"in dışında kalan herkes öteki haline gelmiş durumdadır. İşte hastalıklı durumda bu noktada peyda olmuş durumdadır.

Herhangi bir nedenle bir araya gelen "biz" - bu dini, mesleki, ahlaki, ırksal, fiziksel veya ruhsal, ailevi aklınıza gelen herhangi bir sebepten olabilir - kendisinden olmayanı ötekileştirmeye, yani karşı durmak falan değil direkt yok saymaya başlıyor. Bu durum genelde alta kalan kesimlere zarar veriyor. Çünkü yazılı olarak adı konulmamış da, hatta kişiler bunu aralarında konuşmuyor bile olsa ayrımcılık toplumun kılcal damarlarına işliyor ve farklı olana yani "öteki"ne karşı yoğun bir sosyal baskı uygulanıyor. 

Aslında bu yaşananların Başmimarı Kenan Evren Bey Efendi'nin ta kendisidir. Zaten bunu bilen assubaylar da sabah uyandığında ilk işi Baş Mimarı anmaktır! Allah O'na bu şekilde ömür versin!

DEĞİŞİM ŞART....

1930-1940 model İç Hizmetler Kanunu'nun kişilere verdiği padişahlıktan öte yetkileri, Kenan Evren Anayası daha da güçlendirmiş ve bugün yaşadığımız olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Son otuz yıllık dönemde sb-astsubay arasındaki bu olumsuz, her türlü adaletten yoksun durum, insan hakları ve demokrasi yönünde gelişen dünyanın olumlu gelişimine zamanında ayak uyduramamış, ayak uydurmaktan öte, komuta kademesi "elimdeki imkanlar kaybolacak" düşüncesi ile her bir darbede kendilerine daha iyi imkanlar elde etmiş, alt gördüğü assubaylara "tahakküme varan baskılar" uygulayarak bu günlere gelinmiştir ne yazık ki!

Bu günlerde yaşananlar, yıllarca baskı ile sindirilmiş bir sınıfın VOLKANİK PATLAMASIDIR. Konunun gerçek muhattapları bu çok önemli gelişmelere vakit geçirmeden el atmalıdır. Yaşananlar ve yazılanlar tehlikenin boyutlarını göstermektedir!

  • Milyonlar "açız" derken
  • Milyonlar "evlatlarımızı okutamıyoruz" derken
  • Milyonlar "ayrımcılık yapıyorsunuz" derken

Aynı çatı altında, aynı cephede bulunan her iki sınıf nasıl başarı sağlar, nasıl mutlu olabilirler?

DURUM VAHİMDİR! ZAMANINDA EKİLEN NİFAK TOHUMLARININ BÜYÜMESİNE  MUSAADE ETMEYİNİZ LÜTFEN!

Bu ülkede duyarsızlıgın tavan yaptığı bir süreçten geçiyoruz. Herkes konuşuyor, herkes dert anlatıyor. Ama aleni ortada olan bu büyük haksızlığı kimse görmek istemiyor. Bu duruma artık sessiz kalınamaz!

Bir düğmenizi yanlış bağlarsanız diğerleride yanlış olur. Temsil tazminatınının sadece birinci dereceye verilmesi, zaten geride olan 2 ve 3 derece arasındaki makası inanılmaz derecede büyütecektir. Biz emeklilerin en önemli sorunu intibaklarımızdır. 9/2 konusu ise mutlaka gerçekleşmelidir.

Bu sitede yapılan mail kampanyasında, Sayın Genelkurmay Başkanımıza gönderilen binlerce dilekçenin sonuç vermesi umudumuzdur.

Saygılarımla...

ATİLLA ABAYLI-İZMİR

mizrak-cuvala-sigmiyor

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği üyeleri hakkında yayınlanan bildiriyi dudaklarımda acı ve alaycı bir gülümsemeyle okuyorum.

Yıllardır Cumhuriyetin ve demokrasinin bekçisi olduğunu savunan bir ordunun bu gün çoğunluğu general olmak üzere emekli ya da halen görevde olan birçok mensubunun darbeye teşebbüs etmek, demokrasiyi sekteye uğratmak, mevcut hükümeti devirmek, silahlı çete kurmak gibi çeşitli suçlardan tutuklu bulunması yargılanması düşündürücü ve trajikomik değil mi? Demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bahsederken Kendi içerisinde demokrasi ve hukukun üstünlüğünü içselleştirememiş olmak garip ve düşündürücü değil mi?

Başkaları için demokrasi ve hukuku çok görenlerin hukukun bir gün herkese lazım olacağını yaşayarak öğrenmeleri acı değil mi? Bu gün yine mensuplarının hemen hemen her gün yeni bir gözaltına alınma ya da tutuklanması haberlerinin verildiği Türk ordusunun en tepesindeki kişinin hâlâ “Türk ordusu dünyanın en disiplinli ordusudur.” diyebilmesi ne kadar inandırıcıdır?

Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Sn.Ahmet KESER’i ve Assubayların onur mücadelesi için çaba sarf eden herkesi gönülden kutluyorum. Assubay camiası olarak, yıllardır Assubayların özlük hakları için çalışmaların yapıldığından ve yetkili makamlara iletildiğinden bahsedenlerin bizler için kıllarını bile kıpırdatmazken kendilerinin menfaatleri söz konusu olduğunda jet hızıyla her türlü kanun ve düzenlemeyi yaptıklarını defalarca gözlemledik. Çalışırken ve emekli olduktan sonra Assubaylara ve ailelerine yapılan ayrımcılığa "yeter artık" diyerek haykırıyoruz.

TSK içerisinde, statü hukukuna dayalı görev bölümü oluşturulmuştur. Bu statülerden birine talep, aranan kriterlere bağlı olarak kişilerin kendi tercihidir.” açıklaması ile Assubaylar aleyhine yapılan haksızlıkları hukuksuzlukları Assubayların kaderi olarak kabullenmelerini bekleyemezsiniz, isteyemezsiniz. “Sesinizi çıkarmayın bekleyin sizin özlük haklarınız için de çalışmalar yapılıyor.” diyerek koskoca bir camiayı yıllardır beklenti ve umut içerisinde oyalamaya hakkınız yok.

Sayın Ahmet KESER ve ekibi Assubay camiası tarafından Assubayların onur mücadelesinin verilmesinde lider, temsilci ve sözcü olarak seçilmiştir. Assubay camiasının sorunlarını dile getiren seçilmiş bu kişiler hakkında Genelkurmay Başkanlığı tarafından “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çok önemli bir gücünü teşkil eden astsubaylarımız hakkında gerçeklere dayanmayan açıklamalar yaparak, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiği ve derneğin kuruluş amaç ve çalışma alanının tamamen dışında, muvazzaf personelimizi tahrik etmeye yönelik girişimlerde bulunduğu esefle izlenmektedir.” açıklamasının yapılması esef verici değil midir?

Genelkurmay Başkanlığı da yaptığı açıklama ile:

Astsubayların 1’inci derecenin 4’üncü kademesine kadar yükselmesinin hâlâ sağlanmadığı

AİHM tarafından hukuk ihlali sayılan disiplin amirlerince Astsubaylara da verilen oda ve göz hapsi cezalarının hâlâ kaldırılmadığı

Yarbay ve daha üst rütbeli subaylara verilen görev tazminatının, birinci dereceye yükselmiş görevdeki ve emekli astsubaylara da verilmediği

gibi gerçek ve sorunların varlığını, Kasım 2008 ve daha öncesi yıllarda olduğu gibi düzeltilmesi için çalışmaların yapıldığını kabul etmiş, bir nevi itiraf etmiştir. Yıllarca söz verilmesine rağmen bir türlü çözüme kavuşturulmayan bu gibi sorunların Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği üyeleri tarafından dile getirilmesi mi kışkırtıcılık ve gerçeklere dayanmayan açıklamadır?

Emekli Astsubaylar Derneği Üyeleri’nin emekli olduktan sonra da açlık sınırının altında bir emekli maaşı ile sürünmeye mahkûm edilme gerçeğiyle yüz yüze kalmış halen görevde olan Assubayların da sorunlarının çözümü ve özlük haklarının iyileştirilmesi ile ilgilenmesi ve isteklerde bulunmasından daha normal ne olabilir?

Yıllardır Assubaylara tercihlerinin kaderleri olduğunu benimsetmeyi dayatan statükocu zihniyet “öğrenilmiş çaresizlik” psikolojisini içimize işlemişlerdir. Maalesef öğrenilmiş çaresizlik psikolojisine sokulan pek çok meslektaşımız elinden bir şey gelmeyeceğini, içinde bulunduğu durumun değişmeyeceğini kabullenmiş kendi kendini pasivize etmiştir. Bize statükocu zihniyet tarafından öğretilen ve dayatılan içinde bulunduğu durumu kabullenme, çaresizlik psikolojisinden bir an önce sıyrılarak Assubayların onur mücadelesi uğrunda cesurca hizmet veren Emekli Astsubaylar Derneği ve Üyelerine destek olmak hepimizin öncelikli görevidir.

Büyük şair Behçet Necatigil’in dediği gibi; “Çaresizseniz, Çare Sizsiniz!”...

subay-astsubayDeğerli arkadaşlarım.

Kişilerin bulundukları MAKAM ve taşıdıkları RÜTBELER ne kadar büyürse, kendilerinin o kadar alçak gönüllü ve tevazu sahibi olmaları gerekir. Saygı görmek isteyenlerin kurumlarında HAK ve HUKUKU gözetmeleri, HAKSIZLIK yapmamaya da ÖZEN gösteren davranışları göstermeleri esastır.

Bu makamlarda olanların ÇİNGENEYE verilen YETKİ konumuna düşmemeleri, bu KONUYU da hiç UNUTMAMALARI gerekir. Unutulmaması gereken bir diğer husus da halen bulunduğu GÖREVDE daha önceden KİMLERİN gelip geçtiği ile bu MAKAMIN kendisine de KALMAYACAĞININ bilinmesidir.

Makam sahipleri her şeyi BEN merkezinde görür ve yaparlarsa HAKSIZLIKLARIN baş odağı durumuna düşer, SEVİLEN değil, KİN duyulan biri haline gelirler.

Bu konular CAMİAMIZ mensuplarının en çok MUHATAP olduğu konular olup, YILLARDIR mağdur olduğumuz HAKSIZLIKLARIN TEK sebebi BEN merkezli DAVRANIŞLARDIR.

Ben YAPAR, ben BİLİRİM, ben BAŞLATIR, ben BİTİRİRİM, İŞİNİZE GELİRSE türü davranış ve UYGULAMALAR PERSONEL arasındaki ilişkileri bitirir, UÇURUMLAR ve AŞILAMAZ DUVARLAR örür. FOTOĞRAFIN tamamına baklıdığında bu YANLIŞLAR sonunda BİTİRİLENİN TSK olduğunun hâlâ görülememiş olması işin en KORKUNÇ, vahim olan yanıdır.

Bu ne HIRS, bu ne KİNMİŞ ki GÖZLER KÖRERTMİŞ. Assubaylar bu KADAR AYIRIM ve ÖTEKİLEŞTİRİLMEK için ne yapmışlarki, bu kadar KARŞIYA alınmış, adeta DÜŞMAN ilan edilmişlerdir.

Assubaylar SİZİN aldıklarınızı DEĞİL, tüm T.C. vatandaşlarına verilen ve tanınan ANAYASAL haklarını istiyorlar. Neden herkese HAK olan ASSUBAYLARA HAK olmasın? Bu HAK isteme sizleri neden bu kadar RAHATSIZ etmektedir? Merak etmeyin sizden, cebinizden bir şey istemiyoruz. İNANMAZSANIZ açıklayalım. Tam 10 yıldır, POLİSLERE, İMAMLARA, diğer KAMU PERSONELİNE verilen HAKLARI talep ediyoruz. TSK'nın ÖZ evlatları olan SİZLERDEN bir şey istemiyoruz. Anlayın ve görün artık. Ön yargılardan kendinizi kurtarın. Rahat olun.

Sizden TEK istediğimiz, HÜKÜMETTEN istediğimiz YASAL HAKLARIMIZA GÖLGE etmeyin YETER. Bakın açıkça söylüyoruz, taleplerimiz SİYASİ İLKTİDARDANDIR, sizden istediğimiz sadece ve sadece bizden UZAK durmanız ve GÖLGE etmemenizdir.

Bu HAKSIZ, YANLIŞ TUTUM ve DAVRANIŞLAR devam ettirilirse DIŞ BASIN tarafından da DİLE getirilen TSK'da GÜVEN ZAAFİYETİ ile AYIRIMCI davranışlardan oluşan İKİLİĞİN TSK'ni daha da GÜÇSÜZLEŞTİRECEĞİ kaçınılmazdır. Bu yanlışlardan dolayı TSK'da birtakım DUMANLARIN görünmesi, bir yerlerde YANGIN olduğunun HABERCİSİDİR. Bu yangını YABANCILAR görürken, sizler neden görmüyor, görmek istemiyorsunuz? Gözleriniz bu kadar mı KÖRELDİ?

"ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ" ATASÖZÜMÜZde belirtilen DUMAN yabancılar tarafından bile görüldüğüne göre ATEŞ bacayı SARMAKTADIR. İnşallah SONA gelinmeden bu YANGIN görülür ve SÖNDÜRÜLMESİ için GEREKLİ doğru adımlar atılır. Hepimizin bildiği gibi "MUM YANARKEN DEĞİL, SÖNERKEN DUMAN VERİRMİŞ".

Umarım TSK'daki YANGIN, DUMAN durumuna gelmemiş, yangın bitmiş hale gelmemiş, ÖNLEM alınmada da GEÇ kalınılmamıştır.

Bildiğiniz gibi TOPLUMLARDA KİŞİLER arasındaki BAĞ ve DAYANIŞMALAR, BİRBİRLERİNE VERDİKLERİ DEĞER NİSPETLERİNDE SAĞLAM OLUR. FARKLI ve AYRICALIKLI uygulamalar TOPLUM içindeki bağları KOPARIR, YOK eder. Bugüne kadar TSK'daki UYGULAMALAR VAZGEÇİLMEZ İKİ AYAK OLDUĞU SÖYLENİLEN SUBAY-ASSUBAYLAR arasındaki BAĞI GÜÇLENDİRİR Mİ? KOPARARAK YOK MU EDER, bunun cevabını bugüne kadar UYGULAMALARI gerçekleştirenler GÖRSÜN, VERSİNLER.

UYGULAYICILAR TSK'nın BİRLİK ve BERABERLİĞİNE ÖNEM veriyorlarsa GEREKLİ ÖNLEM ve TEDBİRLERİ almakla da GÖREVLİDİRLER. Yok, biz DOĞRU bildiğimizi YAPARIZ derlerse ABD'nin hazırladığı BOP''un UYGULANMASINA ÇANAK tutmuş ve HİZMET etmiş olacaklardır. Takdir kendilerinin olup, uygulamalar devam ederse, maalesef kaybeden ÜLKEMİZ olacaktır.

Tüm bu yanlışlar DÜŞÜNCESİZCE sürdürülürse artık Bizler de SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ konusuna ÜNLEM koyma(!) yerine NOKTA koyarak tüm bunların ve olacakların SORUMLULARINI HALKIMIZA anlatmak, bilgilendirmek için meydanlara İNELİM, halkımızla bütünleşerek bu işe ÇÖZÜM bulmayı GERÇEKLEŞTİRELİM.

Bunu gerçekleştirebilmek için de SİYASİ yön ve DÜŞÜNCELERİNİ bir yana BIRAKARAK, DERNEK ve SENDİKALARLA  durum değerlendirmelerine gidelim. Gerekirse MEYDANLARA BİRLİKTE ÇIKALIM. Çünkü artık SORUN CAMİA sorunu olmayı AŞMIŞ, ÜLKE SORUNU haline gelmiştir. Saygılarımla.

boynu-bukuk

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM.

  • Türkiye Cumhuriyeti'nde  ayırımlara tabi tutularak İKİNCİ sınıf VATANDAŞ olmayı KADER deyip KABUL ediyorsan;
  • Türkiye'nin en ÖNEMLİ ÜNİVERSİTESİNDE KARİYER,üstüne MASTIR ve DOKTORA DA yapsan,aynı tahsili yapmış her TÜRK vatandaşına tanınan 1/4 dereceye yükselememeyi SORUN etmiyor,bana UYGUN görülen budur diyerek YAPILANLARI kabullenebiliyorsan ;
  •  Türkiye Cumhuriyeti'nde aynı STATÜDE olan MYO MEZUNLARINDAN birileri 9/2 dereceden başlatılıp,SORUNSUZ 1/4 dereceye ULAŞIRKEN,sen 9/1 dereceden başlatılarak,STATÜ ve ÖN YARGI gereği 1/3 derecede kalarak,1/4 dereceye YÜKSELEMEMEYİ içine sindirebiliyorsan;
  •  Türkiye Cumhuriyeti'nde KALKINMADA ÖNCELİKLİ illerde görev yapan tüm KAMU personeline çalıştığı yıl kadar KADEME ilerlemesi verilirken,TSK'da HİYERARŞİK düzeni bozar mantığı ile bu YASAL haklardan vazgeçerek,yararlanmak istemeyerek sesini çıkarmayacaksan;
  • Türkiye Cumhuriyeti devletinin Avrupa UYUM yasaları gereği imzaladığı ve AİHM'nce "UYGULANMASI" men edilmiş olan "HAKİM tarafından verilmemiş kişi HÜRRİYETLERİ KISITLANAMAZ kararlarına rağmen TSK'da uygulanan KEYFİ kararlarla HAKİM olmayan kişilerden ceza almak istiyorsan ;
  • Orduevi-Gazino-Lokal-Kamp-Lojman-Askeri servislerde yapılan HAKSIZLIKLARI görmek ve YAŞAMAK istiyorsan

hemen TSK'da ASTSUBAY olacaksın.

TC Devletinde HAKSIZLIĞA UĞRAMAK, İKİNCİ SINIF İNSAN MUAMELESİ GÖRMEK, HERKESE TANINAN ANAYASAL HAKLARIN VERİLMESİNİ, AYIRIMA TABİ TUTULMAYI, ÖTEKİLEŞTİRİLEREK YALNIZLAŞMAYI, TBMM'DE HAKLARININ ARANMAYARAK, KORUNMAMASINI, EN YAKINLARININ CENAZE, DOĞUM, EVLENMELERDE BULUNMAMA İLE BAYRAM VE YILBAŞINDA SEVDİKLERİNDEN AYRI KALMAYI, TÜRKİYEDE SIRALAMADA BİRİNCİ OLAN ÜNİVERSİTEYİ BİTİRSEN, MASTIR, DOKTORA DA YAPSAN, BİTİRDİĞİN FAKÜLTE İLE İLGİLİ MESLEĞİNİ YAPMAMAYA VE KARŞILIĞINI ALMAMAYI İSTİYORSAN "TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NDE " ASTSUBAY OLACAKSIN. BU HAKSIZLIKLARA UĞRAMAK İÇİN ASTSUBAY OLMAN YETERLİ VE GEREKLİDİR.

BU HAKSIZLIKLAR TOPLUMUN BAŞKA HİÇ BİR KESİMİNDE GÖRÜLMEZ, GÖRÜLEMEZ. BU BÜYÜK HAKSIZ VE ÖZELLİKLİ UYGULAMALAR TSK'DA SADECE ASSUBAYLARA UYGULANIR.

BU HAKSIZLIKLARA MUHATAP OLACAĞININ KESİN GARANTİSİ DE SENİN ÖZLÜK HAKLARINI KORUMAK VE TAKİP ETMEKLE SORUMLU OLAN TSK'NIN TEMİNATINDADIR.

Bunun YAPILACAK ve TAKİP olunacağından ADIN kadar EMİN olabilirsin. Çünkü TSK ASSUBAYLARA bu HAKSIZLIKLARI yapmayı GÖREV ADDETMİŞ ve YILLARCA  KOMUTA kademesinde DİLE getirilmesine rağmen ISRARLA sürüdürülmektedir. Ayrıca bu HAKSIZLIKLARIN uygulanma ve SÜRDÜRÜLMESİNİN onaylandığı  makam da TBMM'dir. Bugüne kadar ASSUBAYLARA YAPILAN haksızlıklara "DUR"  diyemeyen TBMM'nin BİR GÜN önce "EVET" dediği ASTSUBAYLARLA ilgili YASANIN kabulüne  24 saat geçmeden TSK'dan gelen BASKI üzerine  "HAYIR" diyerek HÜR İRADELERİNİ  ! ortaya koymuşlar ve bugüne kadar yapılan HAKSIZLIKLARI ONAYLADIKLARI SABİT hale gelmiştir.

Astsb ÇALIŞANLARINA yapılan HAKSIZ uygulamalar PERSONEL EMEKLİ olduktan sonra da PEŞİNİ bırakmamakta, MEZARA girene KADAR DEVAM EDEREK yakasını BIRAKMAMAKTADIR. 

Belirtilen HAKSIZ UYGULAMALARIN doğru olup olmadığı ve GERÇEKLERİ yansıtıp, yansıtmadığı konusunda TEREDDÜTE düşenler DİLEKÇEYLE GENKUR'A müracaat ederek BİLGİ edinme YASASI gereğince BİLGİ sahibi olabilirler. Bu SORUNLARI PERSONEL hâlâ tüm GERÇEKLİĞİYLE yaşamaktadır.

Yukarıda belirtilen HAKSIZ, AYIRIMCI davranışlar TSK'nın BİRLİK BERABERLİĞİNİ GÖZETMEK ve KORUMAKLA görevli KURUM olan GENKUR tarafından BİZZAT İTİNA ile yapılmaktadır.

GENKUR Astsb. HAKLARININ KAZANIMI konusunda DESTEK olması gerekirken SİYASİLER tarafından verilen YASA teklifini BASKI yoluyla GERİ çektirerek TSK'nın SAYISAL olarak en büyük ve önemli AYAKLARINDAN biri olan ASTSUBAYLARA ÜVEY evlat muamelesi yaparken, ÖZ evlat olan SUBAY ve EMEKLİLERİNE her yıl farklı İSİMLER altında MAAŞ, TAZMİNATLAR alması için TEKLİFLER vererek istediklerini RAHATLIKLA alarak uygulamalarını sürdürmektedir.

Konu ASTSB. hakları olunca 10 yıla YAKIN süredir TEKLİF hazırlandı-Komisyonda-Mecliste denilerek OYALAMA, ALDATMA-KANDIRMA yolu seçilerek PERSONELİN mağduriyeti sürmekte, HÜKÜMET cephesinde de BÜTÇE imkanları öne sürülerek MAĞDURİYET devam ederken, konu TSK'nın ÖZ evlatları olunca BÜTÇE imkanları HİÇ dile gitirilmeyerek ONAYLANMAKTADIR.

TBMM -BAŞBAKAN-BAKANLAR ile SİYASİ PARTİ BAŞKANLARI-GURUP BAŞKANLARI ile M.VEKİLLERİNE HAKSIZ, TARAFLI uygulamalar anlatılmış, yapılanların ANAYASAYA AYKIRILIĞI, KİŞİLERE AYRICALIKLI davranıldığı belgelerle ISPATLANMIŞ, ASTSUBAYLARA AYIRIM yapılarak TSK'da ÖTEKİLEŞTİRİLİP, İKİNCİ sınıf muameleye tutuldukları bildirilmiş, TBMM'de yapılan bu HAKSIZ uygulamalara DUR diyememiş, BASKI ile VESAYETİ kabul edercesine GENKUR'CA SÖYLENİLENLER yerine getirilerek TBMM ve M.VEKİLLERİNİN  BAĞIMSIZLIĞI ŞAİBE ALTINDA BIRAKALMIŞTIR.

Tüm bu UYGULAMALARDA TC Devleti'nde ASTSUBAY olmanın SUÇ olduğu, ASTSUBAYLARIN MESLEKLERİNDEN DOLAYI CEZALANDIRILDIĞI, İNSAN HAKLARI VE ANAYASAL HAKLARDAN YOKSUN BIRAKILARAK mağdur oldukları ortaya çıkmaktadır. Astsb.lara yapılan bu uygulamalarla TC Devleti'nde İNSANLIK suçu İŞLENEREK, HÂLÂ mani OLUNAMAMASI ÜLKEMİZDE CUMHURİYET REJİMİ hakkında TEREDDÜTLER oluşturmaktadır.

DEMOKRASİ, CUMHURİYET rejimlerinde VATANDAŞLAR arasında FARKLI uygulamalar yapılması ANAYASAYA uygun mudur? Bir guruba veya VATANDAŞLARIN tamamına VAR olanlar BİR başka GURUP için YOK sayılabilir mi? Bu UYGULAMALAR DEMOKRATİK ve ANAYASAL MIDIR? Demokratik REJİMLERDE KEYFİ uygulamalara YER verilebilir mi? Bu uygulamaları YAPANLARIN SORUMLULUKLARI ve bunları durduracak YASAL MAKAMLAR yok mudur?

Astsubaylara YILLARDIR yapılan HAKSIZ UYGULAMA ve ayırımcılığın sonlandırılarak, TSK'nın ŞEREFLİ bir MENSUBU olarak HUZUR içinde GÖREV yapması isteniliyor, TSK'da BİRLİK, BERABERLİĞE önem veriliyorsa PERSONELİ AYRIŞTIRAN-ARALARINDA UÇURUMLAR YARATAN-BÖLÜCÜLÜĞE SEBEP OLAN VE ÖTEKİLEŞTİREN UYGULAMALAR sonlandırılmalıdır.

Bu GÖREV GENKUR BŞK, BAŞBAKAN, TBMM ile BAŞKOMUTAN sıfatına haiz oluşu nedeniyle CUMHURBAŞKANI'NIN DA ilgi ve görevleri arasındadır. ÜLKEMİZ ve TSK'nın geleceği, BİRLİK ve BERABERLİĞİN sağlanması için gerekli adımların atılarak, NETİCE alınana kadar takip edilmesi büyük ÖNEM arz etmektedir. Yapılan YANLIŞ UYGULAMALARDAN dönülürse İNSANLIK ve ANAYASAL suçların işlenmesi de SON bulmuş olacaktır. Saygılarımla.

oz-uvey-evlat

Değerli arkadaşlarım.

Bir kurum doğrulara ve başarıya çalışanları, memuru, amiriyle ulaşır. Bu kurumlarda birlik, bareberlik de EŞİTLİK, HAKKANİYET VE HUKUKA DAYANAN davranışlarla sağlanır.

Bir kurumda AMİR'in görevi PERSONEL arasında ayırım gözetmeden İKİLİK yaratmayacak şekilde o kurumu yönetmektir. AYIRIMSIZ ve FARKLI düşüncelere kapılmadan, SINIF farkı gözetmeden çalışan personel ÖDÜLLENDİRİLMELİ, KURUMA AYAK UYDURAMAYAN PERSONEL DE MAKAM VE RÜTBESİNE BAKILMADAN HAK ETTİĞİ CEZAYI görmelidir.

Yönetim konusunda ACZE düşmüş, GÜVEN konusunda PERSONEL nezdinde itibarını ve güvenilirliğini kaybetmiş amirlerin kurumları da başarılı olamaz.

TSK, Türk milletinin en çok İTİBAR ettiği ve GÜVENDİĞİ kurumdur. Bu kurumda KOMUTA kademesine gelenler ayrıcalıklı  ve çok şanşlı kişilerdir. Kaç kişiye bu GÖREV nasip olur?

TSK'da Komutanlık yapan kişiler kurumun BİRLİK ve BERABERLİĞİNE zarar verecek SÖZ ve DAVRANIŞLARDAN kaçınmalıdırlar. SÖZ vermeden sözlerini yerine getirip getiremeyeceklerini çok iyi ÖLÇÜP-BİÇMEK durumundadırlar. Yapacağım dediklerini YAPMAZ veya YAPAMAZLARSA kendilerinden başka TEMSİL ettikleri makamı da GÜVENSİZ ve İTİBARSIZ konuma düşürürler.

Bu kurum halkımız ve yasalarda TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ olarak BİLİNİR ve TANINIR. Uygulamalarla başka isim ve adla düşünülecek davranışlardan ÖZENLE kaçınılmalıdır.

TSK Erinden-MAREŞALİNE kadar bir bütündür, ayrılamaz. Genkur Bşk.lığı yapanlar bu konu üzerinde ISRARLA ve ÖNEMLE  durmalıdır. Bölünme, ikilik çıkaracak, bozguna sebep olacak SÖZ ve DAVRANIŞ sergileyenleri tesbit ettirerek TSK bu kişilerden ARINDIRILMALIDIR. HAK ve YETKİLERİN dağılımında TSK açılımının BİLİNENİN aksine TÜRK SUBAY KUVVETLERİ gibi olmasını düşündürecek SÖZ ve davranışlardan ÖZELLİKLE kaçınılmalı, böyle düşünülmesine sebep olan UYGULAMALARIN KESİNLİKLE önüne geçilecek tedbirler alınmalıdır. Aksi durumda  DAYANIŞMA ortadan kalkar, GÜVENSİZLİK ortamı oluşur.

Bir GENKUR BŞK.'I  "HİÇ BİR ASTI BENİM TEĞMENİMDEN DAHA FAZLA MAAŞ ALAMAZ" deme HAKKINA VE LÜKSÜNE sahip olmamalıdır. Bunu söyleyenlerin EMEĞE, LİYAKATA, KIDEME saygıları olmadığı gibi TSK'da BİRLİK ve BERABERLİĞİ de düşünmedikleri ortaya çıkar. Bunu söyleyenin, Teğmenin astı durumunda olanların HAKLARINI düşünmediği ve HİÇ ettiğinin BİLGİ ve TECRÜBESİNE sahip olmadığını gösterir. Bu tür yanlış söz, davranış ve uygulamalardan TSK'da İKİLİK çıkacağı, ÖTEKİLEŞTİRİLMEDEN dolayı KIRGINLIK ve GÜVENSİZLİKLERİN oluşacağını BİLMELERİ, TÜM BU OLUMSUZLUKLAR SONUCUNDA DA  "GÜVEN" ortamının bozularak YOK olacağını GÖRMELERİ temsil ettikleri MAKAM için en ÖNEMLİ görev olmalıdır.

Bir Genkur Bşkı'nın "ASSUBAYLARIN MAKAMI MI VAR Kİ MAKAM TAZMİNATI İSTİYORLAR "deme hakkı hiç yoktur. Bunu söyleyen GENKUR Bşkn'ı KURUMUNU bilmiyor ve tanımıyor demektir. Kurumunu bilmeyen ve tanımayanın da o kuruma bir faydası olamaz. TSK'da Assubayların TMK kadrolarında  gösterilmemesine rağmen hangi GÖREVLERİ yaptıklarını araştırarak en azından bu konuda emir verme ZAHMETİNDE bulunarak gerçeği görmeyi bilmelidirler.

GENKUR BŞK.LIĞI yapmış bir kişinin RÜTBELİ personel için "İYİ ÇOCUKTUR" demesiyle Ast rütbede olan birinin de GENKUR BŞK için"TONTON DEDE" diyebileceği TSK'da UYGULANAN HİYERARŞİK sistem içinde uygun değildir. ÇOCUK denilen kişi RÜTBELİDİR ve TSK hiyerarşisinde yeri vardır. ÇOCUK ise TSK'da NE İŞİ VARDIR? Üstelik İYİ denilerek TAKTİR görülen bir kişi olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bunlar bir çelişki ve davranış bozukluğu değil midir?

Bir GENKUR BŞKnı "ASSUBAY DEVRİMLERİ yapacağım" diyerek TOPLUM ve MEDYA önüne çıkarak YAPMAYACAĞI, YAPAMAYACAĞI  DEVRİMLERİ söyleyip, sonra HİÇ BİR ŞEY YAPMADAN, arkasına bakmadan GİTMEMELİ, GİDEMEMELİDİR. Kendisinin GÜVEN ve İTİBARI önemli olmayabilir ama TEMSİL ettiği MAKAMIN GÜVEN ve İTİBARINI  DA düşürmeye HAKKI olmamalıdır!

TSK içinde ön yargılı ve kasıtlı davranışlardan dolayı oluşan İKİLİK  ve GÜVENSİZLİK ortamı her geçen gün büyümektedir. Bu çatlak daha fazla büyümeden, kurum daha çok zarar görmeden SORUMLULUK makamında olanlar yanlışlardan dönmeli, doğru adımlar atılmalıdır. ANAYASAYA VE YASALARA RAĞMEN İNSAN HAKLARINA AYKIRI bu hatalardan dönülmelidir.

Tüm T.C. vatandaşlarına HAK olarak verilen YASAL haklar, ASSUBAYLARA VERİLMEYECEKSE; Genkur Bşkı'nın ASSUBAY olmanın SUÇ olduğunu, ASSUBAYLARIN cezalandırılarak bu HAKLARDAN mağrum bırakıldıklarını, ve bundan dolayı bu YASAL HAKLARIN verilmeyerek, ASSUBAYLARIN İKİNCİ sinif insan muamelesine tabi olacaklarını, bunun TSK'da uygulanan HİYERARŞİK düzenin gereği olduğu konusunda açıklama yapmalıdırlar.

Bir kurumda GÜVEN ve DAYANIŞMA SEVGİ ve SAYGIYA dayanmıyorsa o kurumun AYAKTA kalması mümkün değildir. Hele bu KURUM ileride birbirleriyle AYNI MEVZİDE SAVAŞACAK ve ÖLÜMÜ  GÖZE ALACAK PERSONELLERDEN oluşuyorsa KONUNUN ÖNEMİ DAHA DA ARTMAKTADIR. Bunu görmeyen ve düşünemeyenlerin TEDBİR alacakları yerde, aksine PERSONEL arasında AYIRIM ve İKİLİK yaratacak davranışlarda bulunmaları daha da VAHİM bir tutum ve davranıştır. Bu davranışlarıyla ya bu TEHLİKENİN farkında değiller ya da BİRLİK ve BERABERLİK konusu ve Ülkenin GELECEĞİ UMURLARINDA değildir.

Bir kurumda SEVGİ, SAYGI BASKIYA dayanıyorsa o kurumda GÜVENSİZLİK SORUNU çok önemli bir BOYUTA gelmiş demektir. İşler isteyerek ve gönüllü yapılmaz, en küçük bir RİSKTE kimse kendisine bu davranışlarda bulunan KİŞİLERİN yanında BULUNMAZ, onları DESTEKLEMEZ. Böyle ortamlarda personel gizli gizli KİN ve NEFRET duygularının esiri durumuna gelir.

Hiyerarşinin BASKI ve ZOR yönüyle uygulanması yerine YASALARA dayandırılarak ASTIN ve ÜSTÜN HUKUKUNUN tarafsız ve art niyetsiz olarak uygulanması o kuruma HUZURU VE GÜVENİ GETİRİR.Ancak karşılıklı SEVGİ ve SAYGININ uygulandığı SİSTEM ve KURUMLAR ayakta kalırlar. Bunu görebilmek için ÖN YARGILARDAN ARINMAK YETERLİDİR.

Genkur bşklığı'nın yapacağı tek bir iş vardır. Halen çalışan ve emekli olan personel arasında bir ANKET yaptırarak bu konulardaki tüm yanlış ve doğrulara ulaşmalıdırlar. Bunu yapmaktan ÇEKİNMEMELİ, GERÇEKLERLE YÜZYÜZE gelmekten korkulmamalıdır. Amacımız ülkemizin geleceği için TSK'da BİRLİK ve BERABERLİĞİN  en üst düzeyde sağlanmasıdır.

Bazılarının gideceği ülkeleri olabilir ama bizim yaşayacağımız tek ülkemiz vardır. O da; T.C.  devletidir.

GENKUR'un son olarak TSK personeli için teklif ettiği TAZMİNATlardan sonra TSK'da AYIRIM yapıldığı, ASSUBAYLARIN YOK sayılarak ÖTEKİLEŞTİRİLDİĞİ, TSK'DA İKİLİĞİN tamamen su yüzüne çıktığı görülmüştür. HAKLAR hep daha çok alanlara düşünülürken TSK'nın OMURGASINI oluşturan sınıf yine YOK sayılmıştır. UÇAKLARIN uçması, TANKLARIN yürümesi, SİLAHLARIN çalışması, Karargah ve Kurumlarda hizmetin yürümesi yine ÖNEMSENMEMİŞ, ikinci planda bırakılmıştır. Bu davranışlarla TSK'da ASSUBAYLAR daha da ÖNEMSİZ hale getirilmek istenmiş ve CAMİAYA sizler bir HİÇSİNİZ, OLMASANIZ DA olur, mesajı verilerek OTURUN OTURDUĞUNUZ YERE verilene RAZI olun, HAK aramaktan da vazgeçin DENİLMİŞTİR.

Tabelasında ADALET ve KALKINMA yazan parti de bu komedinin DESTEKÇİSİ ve İKİNCİ oyuncusu konumuna düşerek, HAKSIZLIKLARA karşı çıkacağına, aksine DESTEK vermiştir. Yeni ZAMLAR hem HÜKÜMETE hem de HAK edip alan PERSONELE hayırlı olsun. SAĞLIKLI günlerde yesinler!

Bir KURUM dış BASINDA "GÜCÜNÜ YİTİRDİ, ZAYIFLADI-PERSONEL ARASINDA BİRLİK BERABERLİK KALMADIĞINDAN ZAAFİYETE UĞRAMIŞTIR" diye haber konusu olmasına rağmen İLGİLİLER hâlâ bunun tedbirini almıyor ve düşüncesizce bunun aksini yapıyorsa, demek ki bu iş GERÇEKTEN bitmiş, bilinçli olarak bitirilmiştir.. Üstelik bu KURUM zamanında dünyanın SAYILI  GÜÇLERİNDEN bahsedildiğinde ilk üç sırada yer alırken, kurumu bu duruma düşürenler HAKKINDA yapılması gerekenler ANAYASAMIZDA herhalde BELLİDİR.

Son olarak TSK personeli için çıkarılan TAZMİNATLAR ile de artık bu tamamen açıklığa KAVUŞMUŞ, ASSUBAYLAR ÖTEKİLEŞTİRİLEREK AYIRIM ve YARATILAN UÇURUM daha da BELİRGİNLEŞTİRİLEREK, "siz HAKLARINIZI  istediğiniz kadar İSTEYİN, ANCAK biz verir UYGUN görürsek ALABİLİRSİNİZ" diyerek ABA altından SOPA gösterilmişitir.

Bugüne kadar yapılan bunca iyi niyetli  ÇAĞRI ve MÜRACAATLARA rağmen hâlâ ISRARLA sürdürülen bu DAVRANIŞLARIN başka izahı olabilir mi? Anlaşılan o ki TSK gerçekten TÜRK SUBAY KUVVETLERİDİR. Son yapılan ZAM uygulamasıyla da bu yapılan GÖZÜMÜZÜN içine sokularak "İSTERSENİZ" denilmekte, HAKLARIMIZI elde etmek için bizlere de MEYDANALARA çıkmaktan başka İHTİMAL görülmemektedir.

Saygılarımla.

girtlagi-daha-genis

Ömrüm boyunca, ne zaman sokakta ayağına otuz altı numara ince topuklu zarif bir ayakkabı giymiş doksan beş kiloluk bir bayan görsem, kendimi bayanın ayağındaki şık ayakkabının yerine koyup, üzülmüşümdür. Eziyet çeken bu zarif ayakkabı, elli kilo ağırlığında hafif siklet bir başka bayanın ayağını süslüyor olabilirdi derim. Şık ayakkabılardan birinin işkence çekmesinin tek nedeni sadece ayakkabıyı satan tezgahtarın satış anında rafta ona uzanmış olmasıdır der hayıflanırım.

Tabii bu dediklerim işin şakası. İşin ciddi yönüne gelince; son yıllarda her gün, doksan kiloluk bayanın ayağındaki zarif ayakkabının kaderinden çok bir emekli astsubay olarak kendi kaderime üzülür oldum. Kırk beş yıl önce, ekonomik şartlar nedeniyle fazla seçme şansım yoktu. Başvuru aşamasında zarf ve pul masrafı en az olduğu için tercih edip kendimi çocuk yaşımda askerlik mesleğinin ve astsubaylığın içinde buldum. Ömrüme yön verecek olan mesleğimi seçeneksizlikler içinde seçmiş olsam da benimsedim ve sevdim. Bu günler için konuşamam ama benim kuşağım meslektaşlarımın büyük bölümünün de bu mesleği seçiminde hikayeleri birbirine çok benzer. Tüm meslektaşlarım bu ülkeyi çok sevdik, verilen görevleri zevkle ve itirazsız yerine getirip görevimizi tamamlayıp emekli olduk. Son yıllarda biz emekli astsubaylara mali yönden reva görülen uygulamalar ve yapılan ayrımcılıklar nedeniyle astsubaylığa başvurduğum güne lanet eder hale geldim. Bu üzüntümün birinci derece müsebbibi, başta Genelkurmay ilgilileri olmak üzere devleti yönetenlerdir.

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları’na kadar geri gitmeye gerek yok. Kıbrıs Barış Harekatı’nda ve Güneydoğu Mücadeleleri’nin ilk yıllarında bile, düşmanla çarpışma anında, vurulan astın üstüne, “Komutanım  benimle uğraşmayı bırakın, siz arkadaşlarımın başına geçin, çarpışmaya devam edin” diyen mensupları olan ordu bu Türk Ordusu’dur. Son yıllara kadar da bu ordunun mensubu olmaktan, bu ocaktan yetişmiş olmaktan hep gurur duydum. Bu gün aynı şeyi söylemekte zorlanıyorum. Değil mensubu olmaktan gurur duymak, maalesef bu ocağa girdiğim güne lanet eder duruma geldim.

Sayın Genelkurmay ilgilileri; bu devleti kuran Türk Ordusu’nu bölüp parçalayıp yok etmek isteyenlerin değirmenine su taşıdığınızın farkına hâlâ varamadınız mı? Dayanışma içinde birlikte ölüme giden, gitmesi gereken bir ordunun içinden, birbirini gammazlayan, birbirinin kuyusunu kazan köstebeklerin sık çıkar hale gelmesi sadece bir tesadüf mü; bu konuda kusurunuz, sorumluluğunuz olduğu hiç aklınıza gelmiyor mu?

Televizyonlarda gazetelerde her gün izliyoruz. Polis, öğretmen, imam emeklilerinin sorunlarına, politikacısından üst düzey bürokratına sahip çıkan var. Biz astsubay emeklilerinin sıkıntılarına sahip çıkanı yok. Biz ordunun orta direği astsubay emeklileri, içinde bulunduğumuz sıkıntıları yıllardır haykırıyoruz, sesimizi kimselere duyuramıyoruz. Biz astsubay emeklilerinin sorunlarına emekli olduğumuz ocağın yetkilisi Türk Ordusu'nun Genelkurmayı mı, yoksa İspanyol veya Rus Ordularının Genelkurmayının mı sahip çıkması gerekir?

Türk Ordusu’nun mensubu emekli astsubaylar sıkıntı içindeyiz. Yıllardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz; kulağımız kirişte özlük haklarımızın iyileştirilmesiyle ilgili haber bekliyoruz. En sonunda gazetelerde “TSK Personeline Müjde, Sıkıntıları Giderildi” başlıklı bir haber yer alıyor. Haberi okuyunca anlaşılıyor ki, durum tamamen bir kandırmaca. Meğer bu haber geçim sıkıntısı içindeki bizlerin dertlerine çare olacak bir haber değilmiş. Bu haber sadece generallerin ve görevdeki bir avuç KOMKARSU eğitimi almış personelin maaşına yapılan zamla ilgiliymiş.

Sözüm bizim sorunumuzla ilgilenme konusunda baş sorumlu olan Genelkurmay ilgililerine. Sayın ilgiler bu ülkeye hizmet eden astsubayları şehit eden kurşunlar KOMKARSU eğitimi alıp almadığını sorar hale geldi de bizim haberimiz mi yok? KOMKARSU Eğitimi almış olanların çocuklarının lokma geçen boğazları, bu eğitimi almamış olanların çocuklarından daha mı geniş? Bizim bu ocaktan yetişmiş kişiler olarak hiryerarşiye karşı asla itirazımız yoktur. Kimsenin aldığı parada da gözümüz olamaz. Biz bu ülkeye zor şartlarda hizmet etmiş yurttaşlar olarak ayrımcılık yapılmamasını, hakkımızın teslim edilmesini, istiyoruz. İçinden yetiştiğimiz ocağa karşı yapılan en küçük yıpratıcı bir harekette en başta üzülen yine biz oluyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin moral motivasyonunu yüksek tutmak, birlik beraberliğini sağlamanın da görevleriniz arasında olduğunun bilincinde değil misiniz? Bu kadar ayrımcılığın, bu kadar “hep bana hep bana” uygulamasının TSK’ne zarar verdiğinin, bu gidişatın iyi bir gidişat olmadığının ne zaman farkına varacaksınız? Bu uygulamalarla birbirleri için ölüme gitme en büyük özelliği olan bir mesleğin, ülkenin ordusunun içine nifak sokup ikililik çıkarılması için elinizden geleni yaptığınızın ve TSK’nın birlik beraberliğini yok etmeye and içmiş olanların ekmeğine yağ sürdüğünüzün farkında değil misiniz?

Sayın İlgiler..

Sayın Sorumlular....

Günümüz ortamında hiçbir şey gizli kalmıyor. Herkes ülkede olup biten her şeyin farkında. Bu ülke bir gurubun değil hepimizin. Tarihe karşı da sorumlu olduğunuzu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın..

Halk hangi kurumlara guveniyor

Değerli arkadaşlarım.

Biz ASSUBAY camiası olarak  ne göklere çıkarılmayı, ne de yerin dibine sokulmayı istiyoruz…Bizler de herkes gibi Yer ile Gök arasındayız. İstediğimiz sadece ve sadece İNSAN gibi, insan onuruyla yaşamaktır. Çok mu şey istiyoruz? Bu isteklerimiz camiamız dışında zaten herkese verilmiş olan haklardır. TSK' da ASSUBAY olmak mıdır İNSANCA yaşama talebimizin bugüne kadar verilmeyiş sebebi? Assubay olmak mıdır SUÇ olan?

Eğer öyleyse ve gücünüz yetiyorsa çıkın bunu MERTÇE ve YÜKSEK SESLE söyleyin. Söyleyin ki TÜRK Milleti de TSK'daki GERÇEK uygulamalara TANIK olsun, bilsin.

Daha düne kadar etle tırnak gibi birbirinden ayrılamaz olan Sb. Asb. arasına  NETEKİM (1980) den sonra Para- maddiyat  sokuldu. Personel arasında AŞILAMAZ UÇURUMLAR yaratıldı. Son dönemlerde ortaya çıkan UÇURUM ve ön yargılı davranışlar ile personel ARASINDA  ÖTEKİLEŞTİRME uygulamalarıyla  eritilemeyecek SOĞUKLUKLAR  meydana getirildi.

TSK gibi bir kurumda oluşturulan bu ORTAM TÜRKİYE'NİN içinden geçtiği KRİTİK dönem ile JEOPOLİTİK durumu da göz önüne alındığında doğru olarak değerlendirilebilir mi? Bu ortamı yaratanlar, buna sebep olanlar BİRLİK ve BERABERLİĞİN tükenme noktasına geldiğini, DAYANIŞMANIN bittiğini GERÇEKTEN göremiyorlar mı? Defalarca bu KONUDA yapacakları bir ANKETLE neticeyi görebilecekleri, gerçeklere ulaşabilecekleri belirtilmesine rağmen hâlâ ÜÇ MAYMUNUN oynanması bu uygulamaların MAKSATLI-KASITLI olduğu gerçeğini güçlendirmekte ya da GERÇEKLERLE karşılaşma CESARETİNİN gösterilemediğine dayandırılabilir.

Unutmayalım ki "KARDAN ADAMIN SALTANATI GÜNEŞİ GÖRENE KADARDIR" gerçek ve devamı olmayan, SEVGİ, SAYGIYA dayanmayan, SAMİMİYETTEN uzak olan GÜÇ güç değildir. Bitmesi bir zaman meselesidir. Devamlılığı da KESİNLİKLE MÜMKÜN değildir.

Artık şunu görmeli ve itiraf etmeliyiz. YAPILAN YANLIŞ UYGULAMALARDAN TSK  GÜÇ kaybetmekte, BİRLİK, BERABERLİK zarar görmektedir. Aynen KARDA DONMAK ÜZERE OLANIN ÜZERİNE GELEN UYKUNUN VÜCUDU TATLI TATLI  SARARAK, FARKINDA OLMADAN ÖLÜME YAKLAŞILDIĞININ farkına varılmaması gibi olan bir durumla karşı karşıya bulunulmaktadır.

Bizler geçmişte TSK'nın HİYERARŞİK düzeni içinde tavizsiz  görev yaparken Sb-Asb olarak aynı zamanda DOST ve ARKADAŞTIK. Mesai içinde bu durumu göreve hiç yansıtmadık, görevlerimizi KUSURSUZCA yaparak TSK'nın ayakta kalmasını sağladık.

İnsan DOST bildiklerini tabii ki ÖZLER, ARAR. Ama o DOSTLUĞU YANLIŞ uygulamalar sonucu DÜŞMANLIK tavrına dönüştürenler, arada UÇURUMLAR yaratanlara rağmen ÜLKEMİZİN GELECEĞİ ve TSK'da BİRLİK, BERABERLİĞİN  sağlanarak, ortamın DÜZELMESİ, BİRLİK, BERABERLİK günlerine tekrar dönülebilmesi için camiamızın gösterdiği SABIR ve İYİ NİYETLİ GİRİŞİMLER yanıtsız kalmıştır.

Bu yanlış davranışlar içinde dahi ÜLKENİN geleceği, TSK'nın BİRLİK, BERABERLİĞİ için hâlâ o SAMİMİ ve SAĞLAM ortamı ÖZLÜYOR ve İSTİYORSA, karşı taraftan da buna YILLARDIR olumlu ve iyi niyetli bir yanıt GELMEMİŞSE, demek  ki SİZLER adam gibi adam olarak yaşamamıs, adam gibi adam olamamışsınız, ÜLKENİN geleceğini DÜŞÜNMÜYORSUNUZ demektir.

Bizler olayı BİRLİK, BERABERLİK içinde değerlendirmiş iken, sizler de hep kendi tarafınıza YONTMUŞ, MADDİ olarak KENDİNİZİ DÜŞÜNMÜŞ, hep TEK taraflı  değerlendirmişsiniz. Bu uygulamalar ne İNSANLIĞA, ne de aynı saflarda ÖLÜMÜ göze alarak savaşacak SİLAH ve CEPHE arkadaşlığına yakışmaz, sığmaz. Bizler hâlâ böyle düşünüyoruz, sizler de hâlâ MADDİYATI MI?

TSK'nın olmazsa olmazı disiplinin tarifinde “astın ve üstün hukukuna riayet” ilkesi olmasına rağmen görülen o ki ve "ne yazık ki!" yasalardaki yetkileri aşan, keyfi davranan, astlarını duygusuzca aşağılayan, onları yokmuş gibi gören kendini bilmez bazı üst ve komutanların PERSONELİN HAKLARINA DEĞER VE ÖNEM vermediği gibi taraflı ve yanlış uygulamalarla intiharlara, geçirdikleri cinnetler sonucu istenilmeyen olaylara meydan verildiği de BİLİNEN ve YETERİNCE aydınlanmayan, üzerine gidilmeyen gerçeklerdir.

Hâlâ tüm bu olumsuzluklara "DUR" diyecek, doğrulara yönelecek yetkililerin TSK'ya sahip çıkma zamanı vardır. Bu HASSAS ve ÖNEMLİ konuya eğilerek zaman ayıracak SORUMLULAR hâlâ gelmedi mi ? Saygılarımla.

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ