×

Uyarı

JUser: :_load: 932 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Dünyanın hiç bir tiyatro oyununda hem komediyi hemde trajediyi aynı anda çok sık bir arada izleyemezsiniz.

Çok güçlü bir kurgu ve çok yetenekli bir oyuncu kadrosuna ihtiyacınız vardır.

Gülerken ağlatmak zordur çünkü.

Alın size buna çok güzel bir örnek;

Bizden, içimizden, bizi temsil etmekle seçilmiş Ahmet Keser ve ekibinin şahane tiyatro gösterisi!

Adı; Ölüm Orucu.

Assubay Hakları için seçilmiş, yıllarca şehitler gaziler verdiğimiz terörist gurubun simgeleşmiş eylemi.

Ne kimyamıza nede fiziğimize uymayacak bir eylem...

Kefen giyip kaşık kırmalarla başlayan,

Sabah 10 da gelip akşam 6 da sona eren bir trajedi!

Gizli saklı yenilen yemek aralarında ambülans sireniyle bayılanların hastanelere taşınıp ertesi gün gelip herkesten daha canlı bir şekilde nutuk atmaları tam bir komedi!

Kendilerini çok akıllı sanan,

üyelerini kandırıp,

muhatapları kendilerine güldüren bir tiyatro ekibi.

Bir yıldır neden sessiz sedasız duruyoruz?

Neden üstümüzde ölü toprağı var?

Herkes tüm meslek gurupları haklarını alırken en azından almak için bu seçim dönemini değerlendirirken,

Biz neden yerimizde uslu çocuklar gibi oturuyoruz?

Bizi mitinge çağıranların,

Bir AKP li bakanın mesajıyla neden sessiz sedasız hiç bir açıklama yapmadan

Bizleri evlerimize geri gönderdiler?

Ahmet Keser'in neden sesi sedası çıkmaz bir yıldır?

Çünkü;

İnsanların en yaşamsal haklarını

Kendilerine tiyatro oyunu yapanlar

Trajikomik duruma düşerler.

Kendilerini tüm ulusa güldürürken

Assubay' ların geleceğini tüketirler...

/Levent Ulucan/

Saygıdeğer Meslektaşlarım

Nacizane, kendime ve mesleğime saygımın gereği, 40 yıldır bizlere ön yargılarla yapılan haksızlıklara karşı yürütülen mücadeleye, sizler gibi katkı sunmaya çalışıyorum. Hepimiz onur mücadelemizde adaletsizlikleri, ön yargıyı, vicdansızlığı dile getirirken kişileri değil sistemi muhatap alıyoruz ve hiç bir yazımız, eleştirimiz hakaret içermiyor. Farklı bir üslupla zaten mücadelenizde başarılı olamazsınız.

Mücadele tarihinin hiçbir döneminde bu kadar umutsuz olmadım, olmadık! Oysa Sn.Ahmet Keser yönetiminden mucize değil, bizleri sağduyu ve kararlılıkla temsil etmesini istiyorduk. Assubayların derecesinden, kademesinden haberdar olmayan, mücadele gönüllülerinden şikayet eden korgenerale "onlar bizden değildir" diyen bir yönetimden kurtulduğumuz için adeta bayram yapmıştık. Ben de 'nacizane' yönetime kayıtsız şartsız desteğimi açıkladığım YENİ BİR UMUT YENİ BİR BAŞLANGIÇ  yazımda bunu belirtmiştim.

Tarih, ondan ders almasını bilmeyenler için tekerrür edermiş. Ne yazık ki, tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini alarak "UMUT!" olan Sn.Keser, önce kendi dava arkadaşlarını terk etti sonra da kişisel hesaplarla bizleri hayal kırıklığına uğrattı! Temsilcimiz gibi değil, patron ve emekliler komutanı havaları ile TEMAD gemisini rotadan çıkarıp karaya oturttu! Ne yazık ki düzeltmek için hiç bir gayret gösterilmiyor...

Hatadan dönmenin fazilet olduğunu hatırlatan öneren, eleştiren yazılarımıza tahammül edemeyen bu yönetim, sırtını sıvazladığı, ödüllendirdiği, bizlerin mücadele için gönderdiği paralarla 5 yıldızlı otellerde ağırlanan Sami Başkaya denilen ahlaksız müfteri ve ekibi ile gündem değiştirmek, başarısızlıkların sorgulanmasını engellemek adına mücadele gönüllülerine (yazmaktan utanç duyacağım sizlerin de okuduğunuzu düşündüğüm yazılarla) hakaretlerle saldırdılar. Bunun acı sonuçlarını hep birlikte üzüntü içinde izliyoruz. Toplumun mücadele umudu ve birbirimize tahammülümüz kayboldu!

Sn.Ahmet KESER’in çıktığı TV proğramlarında Assubayların ön yargılarla sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklara uğratıldığını, örneğin; bir üniforması kefen olan, yüksek okul mezunu assubayların büro memuru statüsünde göreve başlatılıp, emeklilerin ilkokul mezunu KİT işçi emeklisinden daha az maaş aldığını kamuoyu ve ilgililer duymadı ama, bizim hiç bir yaramıza merhem olmayan, TSK yıpratmayı amaçlayanları mutlu eden "GÜZİN PAŞA", "ŞEZLONG ALBAYI", "REZERVE PAŞA", "GENELKURMAY LAĞV EDİLMELİDİR"  tarzı maksadı aşan eleştirilerde bulundu. Bunun sonucu oluşan tepki ortamında çaresiz kalan meslektaşlarımızın EYLEM çağrılarına Sami Başkaya “Ne eylemi geri zekalılar? Islanmak istiyorsanız banyoya, gaz istiyorsanız mutfağa gidin” diyebildi! Bu kişi orduevi yasağına en büyük tepkiyi verip dava açmama rağmen bana da “Mangalcı başı Ersen efendi, orduevi yasağına sessiz kalıp paşasının kucağında af bekliyor, lavuk” sözleri ile gündemi değiştirmeyi amaçladı! Mücadeleye en büyük zararı veren görevde iken tanıdığımız malum kişileri  adamdan saymam. Tek üzüntüm; uyarılarımıza rağmen bu aymazlıkların Sn.Keser tarafından teşvik edilip, ödüllendirilmesidir...

Tüm bu gelişmeleri bulundukları makamı, faydalandıkları nemayı düşünerek sessizlik içinde, hatta bazıları alkışlayarak izleyenler yeni aymazlıklara davetiye çıkardılar! Bundan cesaret alan yeni kişisel ego ve ikbal peşinde koşanlar terbesizce meslektaşlarına “bu itlerin ulumasından zevk alıyorum” - “etek diktim bunlara giydireceğim” tarzında hakaret etmeyi marifet saydılar. Bizler bu kişilere karşı avukat tutup dava açma lüksüne sahip değiliz. Bunları kamuoyu vicdanına ve Allah’a havale ettik.

Allah'ın sopası yok.Kıbrıs'ta aciziyet göstererek albay tarafından darp edilen assubay olayına hepimiz üzülüp tepki gösterdik. Site yönetimi ve dava edilen bir meslektaşımız bu yüzden anılan albayın açtığı davalarla uğraştık pes etmedik, ama hakaret de etmedik. Bu olayda hepimizin tepkisini çeken albayın general olması üzerine hakareti şiar edinen,  hakaretleri karşılığında ödüllendirilen bu sahte kahraman Başkaya, Sefer Görev emrini kabul etmiyorum yırtıp genelkurmaya fırlatacağım densizliğinden sonra  bu kez hakaret çıtasını yükselterek "YAŞ ÜYELERİNİN MEZARINA TÜKÜRECEĞİM" diye başladığı Facebook'taki sayfasındaki yazısında, meslektaşlarına hakarettin yanı sıra,  özetle “Cumhuriyet tarihinin en yalaka iktidarı ve generalleri bunlardır… Cumhurbaşkanının karşısında iki büklüm sekiz kat olan yalakalar bu generaller değil midir?, Türk Silahlı Kuvvetlerini KOMA’ya kendini ZONA’ya sokan Necdet paşa senin Allah’ın, toplu iğne kadar vicdanın var mı? Sen hakaret ve aşağılanmaya müstehakmışın” tarzında yazınca YAŞ üyeleri tarafından dava edildi. Ne kadar haklı olursanız olun muhatabınıza düşüncenizi haklılığınızı hakaretle anlatamazsınız gerçeğinden bi haber yalaka yalakası kişiler, bu sahte kahramana övgüler dizdiler. "Yazısına imza atarız" diyerek aymazlıklara davetiye çıkarıp, biat kültürü ile yanlışı alkışladılar.

Söyler misiniz; bu hakaretler, bu maksadı aşan eleştiriler bize kazanç mı, yoksa görevdeki arkadaşlarımıza baskı, bizlerin de haklarımızla ilgili çalışmaların askıya alınmasını mı sağlamaktadır? Bunu özellikle küçük hesaplar için amigoluk yapıp, biat edenlere sormak istiyorum.

Bu kişi ile ilgili, YAŞ üyeleri hakaret ve tazminat davası açtıklarını, ilk duruşmanın 3 Nisan 2015 günü Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılacağını aşağıdaki ve benzeri yazılarla “Bu dava Cumhuriyet tarihinin en önemli davasıdır. Başbakan, Gn. Kur. Başkanı, MSB, Kuvvet Komutanları ve bir çok general E. Astsubay, Yazar Sami Başkaya hakkında dava açmışlardır. Basın-yayın, barolar, STK olayı yakından takip etmektedirler. TEMAD Hukuk Kurulu Başkanı Av.Erkan Akkuş, Av.Meral AKKUŞ Sayın Sami Başkaya’nın savunmasını üstlenmişlerdir. Sn. Başkaya yalnız değildir. Yalnız da bırakılmayacaktır. Aslında bu dava astsubay mücadelesine baş koymuş tüm emekli assubaylara açılmıştır. Emekli assubayların bu davalara sahip çıkması onurdur” diye konu ASRIN ASTSUBAY DAVASI olarak lanse edildi!..

Peki duruşmada bu sahte mücadele kahramanı ne yaptı? BİNGO Sadakoğlu'nun diktiği eteklerden birini giyip “Sn. Hakim, ben böyle bir yazı yazmadım, hesabım ele geçirilmiş olabilir“ diye kıvırdı! Nerede kaldı erkekliğin, yiğitliğin Sami Efendi? İnsan yazdığı yazının arkasında durur. Madem yazıyı sen yazmadın, neden kalkıp "bunu ben yazmadım" diye ertesi gün açıklama yapmadın? Böylece assubaylara duyulan tepkiyi de önlerdin. Duruşma 21 Ekim 2015 gibi uzak bir tarihe ertenmiş, muhtemelen facebook’tan IP numarası, bu numaranın kime ait olduğu araştırılacaktır. Çifte avukatın da yapacak pek fazla bir şeyi yok. Bu topluma verdiğin zararın üstüne bir de TEMAD, verilecek maddi tazminatı, 'hesabını vermediği!' mücadele adına gönderilen paralardan  öderse, tüm mazlum assubayların eli yönetimin yakasında olacaktır.

Mücadele uzun solukludur ve mücadele hakaretle, kişisel hesaplarla, ego tatminleri ile yapılmaz. "Bu kafa ile gidersen askere, zor alırsın tezkere" dedikleri gibi TEMAD Gn. Mrk. Yönetimi kendi öz eleştirisini yapmaz, toplumu yeniden kucaklamaz,yeni katılımcı üyesine teşkilatlarına saygılı bir mücadele statejisi belirlemez  ise kaybeden assubaylar, kazanan mücadeleden nemalananlar olur. Kimseyi yönetime zorla seçmiyorlar. Seçilirken gösterdiğiniz gayreti haklarımızın alınmasında öz veri, akıl ve kararlılıkla yürütmelisiniz. Aksi halde sizi oraya zorla seçmediğimiz gibi zorla da tutmuyoruz.

Meslektaşlarıma huzur ve adalet dolu günler diliyorum... Saygılarımla. 

Sevgili kardeşim Ersen,

Yorumunu okudum, içlendim!

Mutena duygular olgusunda kurulan,

derneğimizin daha ılıman düşün ortamında yönetiminden yanayım.

Ve kişilerin hatalı tarafları elbette eleştirilip,

olumsuzluklar, eleştiri konusu olacaktır.

İhraç konusuna gelince...

Bu zaten kabul edilemez!

İhraç edilenlere bakıyorum,

eli kalem tutan, donanımlı, güçlü arkadaşlar.

Assubay haklarını savunan,

konunun gündemde tutulması için önder konumundaki arkadaşlar.

Derneklere üye gerekir.

Dernekler üyelerle hayat bulur.

İhracın olumsuzluğunu hep anlatmaya çalıştık.

tatlı tatlı uyardık.

Bence kaybeden,

ihraç edilenler değil de,

derneğimizdir!

İhracın gerçek gerekçesi,

yüz kızartıcı suç olmalı. İşlenmiş gerçek suç olması gerekir.

Böyle bir olumsuzluk var mı?

Yok!

Kimse "var" diyemez.

Adli kanıt olması gerekir.

Ve ihraç edilenlere bakıyorum;

'isim vermeden' örneğin, bir "İstanbul Gurubu" var.

Ne kusur işledi bu arkadaşlar?

Adnan'ı ihraç ettin, durdurabildin mi?

Koldamca'yı ve çevresini ihraç ettin, durdurabildin mi?

Ulucan'ı ihraç ettin, durdurabildin mi?

Kim kaybetti?

Gerçek suçları var mı?

Nedir?

Deklare et.

Suç varsa, nedenleri ile suçla. Suçlarını toplum bilmek istiyor.

Temad olgusunun en güçlü, önder arkadaşları bunlar.

Bize yapılan haksızlıkların,

gündemde kalması için büyük gayret gösteren arkadaşlar bunlar.

Efendim, izinsiz ziyarete gitmiş!

Kimin için gitmiş? Orada bizi mahçup mu etmiş? Hatası ne?

Yapacağı işlerde merkeze danışmamış!

Pekiiii...

bu adam da alt düzeyde bir lider.

Bunun inisiyatifi yok mu?

Genel merkezin gönlü olsun diye,

uydu mu bu adam?..

Biat isteme konusunda gerçekten sen haklı mısın?

Kendine öz eleştiri yaptın mı?

Çağdaşlık yolu öz eleştiriden geçer.

ihraç edenlerin hataları yok mu?

Onları kim ihraç edecek?

Onları da ben ihraç ediyorum...

tarafsız, gerçekçi yazılarımla.

Biat etmede,

sizlerin haklı veya haksız isteklerinize uymadı diye,

ihracı mı  gerekir?

Aidatını ödüyor mu? Evet.

İşlevlere, eylemlere katılıyor mu? Evet.

Sen şehzade misin?

Karşındaki şamar oğlanı mı?

Sayın Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri.

ellerinde irade var diye,

bu iradeyi, gerçek suçları olmayan

üyelerin ihracı için daha dikkatli kullanmalısınız.

İhraç ettiğiniz arkadaşlarımızı affedip,

bir deklarasyon ile tekrar derneğe kazandırmanın yolları vardır.

Aramanızı istiyorum ve bekliyorum,

Derneğin en yaşlı üyelerinden birisi olarak...

Saygılarımı ve sevgilerimi sunarım.

 

Mehmet KAYALI

TEMAD- Türkiye BAROLAR Birliği Başkanlığı ortak girişimi ile 13.03.2015 günü BAROLAR Birliği konferans salonunda düzenlenen sempozyuma katıldım.

Öncelikle bu sempozyumun hazırlanmasında tüm emeği geçenlere samimi takdir ve teşekkürlerimi sunarım.

Yaklaşık 3 saat süren sempozyumu tümüyle anlatabilmem mümkün değil. Kısa notlar paylaşacağım.

Sunum TEMAD Hukuk Komisyonu Üyesi Meral AKKUŞ
Konuşmacılar
  • TEMAD Genel Başkanı Ahmet KESER
  • Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Başar YALTUĞ,
  • MOBBİNG ile Mücadele Derneği Genel Başkanı Hüseyin GÜN
  • Klinik Psikolog Doç.Dr.Çiğdem SOYKAN
  • Asker Hakları Derneği Üyesi Kerem ÇİFTÇİOĞLU
Sempozyumu Yöneten TEMAD Hukuk Komisyonu Başkanı M.Erkan AKKUŞ

Sona doğru çözülmeler oldu, aslında bu konuşmacılara karşı şık olmadı, o kişiler toplumumuz için oradaydı.

 

500 kişilik salon tamamen doluydu.

Tunceli Milletvekili Sayın Hüseyin AYGÜN’ün telgrafı okundu. Başarı diliyordu.

TEMAD Genel Başkanı Sayın KESER,
  • Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak vurgusu yaptı,
  • Hukukun herkese lazım olacağını belirtti. Hukuk benim diyenler hukuksuzluğa uğrayınca sessiz çığlıklarının duyulmadığını, hapse girenin bireyler değil, Ordu’nun manevi şahsiyeti olduğunu belirtti.
  • İntiharları önlemek için silahların tetiklerine mekanizma konulma kararı alındığını, aslında, asıl nedenlerin ortadan kaldırılması, mantalitenin değişmesi gerektiğini ifade etti.
  • Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın temsilcilerinin bu toplantıda olmasını, iki söz de onların etmesinin arzu edildiğini, ama onların her nedense adamları vasıtası ile arka sıralarda gizli gizli not almayı tercih ettiklerini belirtti.
  • MOBBİNG ile Mücadele Derneği Genel Başkanı Hüseyin GÜN:
  • Ordu Milletsiz, Millet Ordusuz olmaz,
  • Mobbing’in Avrupa'da “Psiko Terör” olarak isimlendirildiğini, kuruluşların “bu iş yerinde mobbing uygulaması yapılmamaktadır” şeklinde sertifika aldığını, Türkiye’de tek bir kuruluşun, “ÇORUM’un İSKİLİP Belediyesi’nin” bu sertifikaya sahip olduğunu belirtti,
  • MSB verilerine göre, son on yılda terör çatışmalarında 818 kişinin, aynı dönemde 934 kişinin intihar ederek hayatını kaybettiğini, terörde ölenlerin sözünün edildiğini, ama “sosyal ölü” lerden kimsenin söz etmediğini belirtti.
  • TSK’da MOBBİNG’in yalnızca assubaylara uygulanmadığını, her seviyede MOBBİNG uygulandığını örnekleriyle anlattı.
  • Mobbing Uygulayıcılarını ZORBA olarak tanımladı, Zorba’nın tipik özellikleri ise;
  • Yalancı,
  • Utanmaz,
  • Kanuni değil, kişisel kurallar koyan,
  • Vesveseci,
  • Her zaman masum olduğu iddiasında,
  • Tacizden zevk alan,
  • Sadist,
  • Sürekli dürüst olduğundan bahseden,
  • Asla suçluluk duymayan,
  • Tutarsız,
  • Acımasız,
  • Kinci,
  • Aşırı Kıskanç,
  • Psikolojik sorunları olan kişiler olarak tanımladı.

 

Yazanın Notu : ZORBA Arkadaş size tanıdık geldi mi?

Sayın Hüseyin Gün’ün anlattığı çok güzel bir fıkrayı sizinle yazının sonunda paylaşacağım.

Klinik Psikolog Doç.Dr.Çiğdem SOYKAN:

Sayın Soykan İntihar’ın bilimsel tanımını, belirtilerini, çözümlerini, anlattı Mobbing konusuna girmedi.

Asker Hakları Derneği Üyesi Kerem ÇİFTÇİOĞLU
  • Sayın ÇİFTÇİOĞLU’nun asıl ilgi alanı ZORUNLU Askerlik yapanlardı. Onlara uygulanan MOBBING konularını anlattı. Gönüllü bir kuruluş olduklarını, MOBBİNG’e uğrayan kişilere hukuki destek ve danışmanlık verdiklerini belirtti.
  • Zorunlu askerlik yapanlara assubaylar tarafından da MOBBING uygulandığını belirtti. Konunun medyada yer alması ve internet ortamının nedeniyle başvuruların da arttığını belirtti.
Sempozyumun özetini Sayın Erkan AKKUŞ yaptı. Hukuk bilgisi yanında, adanmışlık, inanç, kararlılık çok açık hissediliyordu. Trajikomik örnekler verdi. Kanunların asla aşağıdan yukarıya işlemediğini, örnek gösterdiği bir davada Askeri Savcı’nın sanık olması muhtemel binbaşıya “Komutanım, müsait olduğunuzda ifadenize başvurabilir miyim” dediğini, TSK’da kanunların değil, rütbelerin kanununun geçerli olduğunu anlattı.

SAYIN ERKAN AKKUŞ, benim duymayı çok arzuladığım ses, bu toplum için atan bir yürek! Kendisine bir kere daha takdir ve teşekkürlerimi sunarım.

Bu toplantı ile amaçlanan neydi, sonuçları ne oldu?

İşte Burada Sayın Hüseyin GÜN’ün fıkrasını anlatmanın yeri ve zamanı sanırım.

Eskiden Adliye binalarına yakın yerlerde arzuhalciler vardı. İşte arzuhalcilerden birine bir yaşlı amca gelir. Arzuhalciye “derdim büyük” der. “Ben sana anlatayım sen kağıda dökersin” Amca uzun uzun anlatır, arzuhalci dinler. Sözünü bitirince arzuhalci “ sen şöyle bir saat kadar dolaş, ben ancak o zamana kadar toparlar, yazarım” der.

Amca bir saat kadar sonra gelir. Arzuhalci “okuyayım da dinle” der.

Arzuhalci okur, yaşlı amca ağlamaya başlar, arzuhalci okudukça amcanın gözyaşları sel olur.

Arzuhalci hayretler içinde amca’ya sorar: “Yahu sen anlattın, ben yazdım, şimdi ben okuyunca sen niye ağlıyorsun?”

Yaşlı Amca “Ben neler çekmişim de haberim yokmuş!”

Biz eğer çektiklerimizin farkına varmaya başlarsak, farkındalık oluşursa, toplumda farkındalık oluşursa çözüme doğru en büyük adım atılmış olur.

Korku duvarları yıkılıyor…

Toplumda korku duvarı yıkılıyor… Bir sonraki adım, cesaret patlamasıdır.

Umarım ve dilerim ki, bu “cesaret patlaması” kontrolden çıkmaz!

ASSUBAYIN ADI YOK

Mart 11, 2015

NATO ordularında kuruluş günleri kutlanan, ABD ordusunda itibar ve pozitif ayrıcalık gören öykülerinde, filmlerinde başrollerde yer alan Assubayların Türkiye versiyonuna baktığınız zaman ön yargıların, adaletsizliklerin, vicdansızlıkların üçgeninde sinir harbi yaşayan, sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğrayan buna rağmen orduyu sırtında taşıyıp teri, kanı ve canı ile ülkesine sadakatini ispatlayan bir meslek grubunu görürsünüz.

TSK düşmanlığını ve sevgisizliğini ifade etmenin bir yolu da Assubaylar üzerinden gerçekleşir. Ne yazık ki bu duruma Genelkurmay ve bizleri temsil etmek için kurulan derneğin yöneticileri sessiz kalırlar!

Assubayı sadece 28 günlük askerliği sırasında tanıyan yazar çizer takımı, bizim kıçımızla başımızla 'sözde' mizah yaparlar. Maaşlarını Subaylarla kıyaslama cesaretini gösteremeyen hâkimi, hekimi, öğretmeni Assubayların görev koşullarını sorumluluklarını dikkate almadan  aldığı üç kuruşa göz diker! Adında adalet olan bir partinin hükümetinin maliye bakanlığı ise haklarımızla ilgili tekliflere yanıtında mahalle bekçisinden daha alt kademeden göreve başlatılan ilkokul mezunu KİT işçi emeklisinden daha az emekli maaşı alan Assubayın maaşını kamu görevlileri ile kıyaslama adaletsizliğini gösterir!

Dizilerde tavuğa kene düşmanı başçavuş diye isim takılır! Milletin vekili, üstelik MS Komisyonu üyesi Assubayları sadistlikle suçlar! Başındaki türban ile müslüman olduğunu zanneden yazar müsvettesi bir gafil, Assubayları dinsiz olarak lanse etmeye çalışır! Toy bir teğmenin sadist  cezalandırma yöntemi  ile pimini çektiği el bombası 4 evladımızın şehit olmasına neden olur! Dini - imanı - ahlâkı kimseye bırakmayan bir televizyon kanalı, dizisinde bu suçu Assubaya mâl eder! Meslek yaşantısını Assubayların çalışmaları ile geçirip emir Subayı ve koruması Assubay olmadan karargahtan çıkamayan efsane komutan kitaplarında belgeselinde Assubayı yok sayar! Sanki  onlar  kahramanlık yaparken Assubaylar zap suyu kenarında  rakı - balık piknik yapıyorlardır!

Dizilerde yakışıklı jönler Subay, Sami Hazinses gibi tipler Assubaydır ve onların kahraman olmaya hakları yoktur!

TSK'yı acımasızca eleştirenler nedense ordudaki ayırımcılıktan Assubayların sosyal ve ekonomik haksızlıklarından söz etme cesaret ve erdemini göstermezler!

Tüm bu olumsuzlukları sizlerin desteği ile yazarlarla, dizi yapımcıları ile gazete ve televizyonların yönetimleri ile paylaşan, tepki gösteren, RTÜK ile Savcılıklara suç duyurusunda bulunan, davalar açan, sonuçlar alan, binası, sekreteri, aidatı, ödeneği olmayan sitemizin basın ve halkla ilişkiler birimi E. ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU'dur.

Şimdi size Sn. Hakan EVRENSEL'İN "Güneydoğudan öyküler" kitabındaki  bir hakimin anılarını aktarmak istiyorum. Güneydoğunun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim ilçe dışındaki lojmanından görünen karakolun bir gecesini şöyle anlatır:

Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu. Üstelik baskının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı söyleniyordu. Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi, ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı.

En son gelen istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist. Karakol o gün basılmadı.

Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğim dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket mermilerinin patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember içine almışlardı. Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı.

Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı. Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu: "Yaralılarım var, yaralılarımı alın." Tüylerimiz diken diken olmuştu. Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak." İlk yaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3 irtibatı kesme. Sakin olun!"

Cevapta bir değişiklik olmadı : "Yaralılarım var. Kan kaybediyorlar. Yaralılarımı alın!"

Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu sözlerle sürdü: "Yaralılarımı alın" , "Sakin olun, geliyoruz." Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk. Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı.

Kimsenin, değil karakolun dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı.

Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerini işittik: "Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım." Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe yaramıyordu. Tim komutanı "Yaralılarımı alın!" dışında başka bir şey demiyordu. Tabur komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi. Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. İçim burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle eline mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan, konuşmaya aşladı : "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu?"

Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka, duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş bekliyorduk. Ve konuştu : "Devrem, bölük komutanı nerde?" Hepimiz derin bir "Oh!" çektik. Telsizden, "İzinde devrem" yanıtı verildi. Suat 3 , artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü : "Ne olur yaralılarımı alın. Ben de yaralıyım."

O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz donup kalmıştık. Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonu fırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor, duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum. "Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı, yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna ben de inanmıştım.

Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan Suat, Cevap ver!" çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on - on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım bir İstiklal Marşı dinlemeye başladım. Mandala sürekli basıldığı için bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu.

Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği İstiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel İstiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. İkinci dörtlükte sesi çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, ben de bitmiştim. Hemen orayı terk ettim.

Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği İstiklal Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının ölmediğine ise halâ inanamıyorum.

 

Kimdir bu kahraman tim komutanı? Elbette assubay'dır ama öykü yazarı bunu belirtmemiş uyarılarım üzerine kitabının müteakip baskılarında düzelteceği sözünü vermiştir.

ŞEHİT'LİK en büyük mertebedir; Şehitlerimizin rütbesi ne olursa olsun onlar bu ülke için hiçbir değerin geri getiremeyeceği canlarını veren kahramanlarımızdır ve onlara minnettarlık duyuyoruz.

Yıllar sonra aynı yazıyı neden kaleme aldım? Dostu olduğu zabitlerin etkisi ile assubaya ön yargılı yaklaşan bir çoklarımızın ilgi ile yazılarını okuduğu Sn.Yılmaz Özdil 7 Mart tarihli yazısında muhtemelen astsubay lojmanlarında yaşanan bir dramı dile getirildiği Hakan Evrensel’in LOJMAN adlı öyküyü yazıp;"Ne zaman şehit bir SUBAY’ın cenaze törenini izlesem aklıma hemen LOJMAN öyküsü gelir" demiş. Yazılarında assubayı küçümsemeyi, eleştirmeyi marifet sayıp şehitlerini adeta yok sayıp  subay kahramanlıklarını şehitlerini yazan Yılmaz Özdil'e bu öykü de bizden armağan olsun...

Bir üniforması kefen olan assubayını büro memuru statüsünde göreve başlatıp sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklara uğratmanın yanısıra kamuoyunda olumsuz imajı yaratan, sahip çıkmayan  genelkurmay şehitler subay olursa kahraman, assubay ve uzman olursa personel diye söz ettikten sonra Yılmaz Özdil ve aynı zihniyette olanlara neden kızalım?..

Kızmaya önce  olumsuzluklara tepki göstermeyen, eleştirmeyen,  kendimizden  ardından  da bunca maddi ve manevi desteğe rağmen assubayların yanlış imajını silen, onları tanıtan sempozyumlar, paneller seminerler yapmayan, gazete ve bilbord ilanları vermeyenlerle  Ahmet KESER başkanlığındaki TEMAD bizi kamuoyuna tanıttı algısını yaratarak olumsuzlukları gizleyen yönetim yandaşı amigolara  kızmamız gerekmiyor mu?..

Huzur ve adalet dolu günler diliyorum.

Saygıdeğer Meslektaşlarım

Biz büyük bir aile olarak tüm çilelerimizin, adaletsizliğin kader olmaması için, gücümüzün farkında olarak, ideal bir lider önderliğinde, birlik içinde hareket etmeliyiz ama ne yazık ki bunu hala başaramadık!...

Hatırlarsanız 2011 seçimlerinde zamanın TEMAD yönetimine "emekli ve görevdeki assubayların aile fertleri ile birlikte bir milyona ulaşan oy gücünü siyasi partilerle yapılacak görüşmelerde onlara hissettirin. Verecekleri kontenjanları şubelerle yapılacak koordine sonucu milletvekili adaylığını bizi temsil etme yeteneğinde olanlara kullandıralım. Bunu bir deklarasyon ile kamuoyuna duyuralım. Gazete ilanının ücretini de bizler temin edeceğiz." garantisi vermemize rağmen bu şansımız yönetimin kişisel hesapları ile heba edilmişti.

Son çare olarak bizler de siyasi partilerin dikkatini çekebilmek, farkındalık yaratabilmek ve  programlarında yer alabilmek için hazırladığımız aşağıdaki linkteki deklarasyonu mail kampanyası ile siyasi partilerin (AKP, CHP, MHP) yetkili organlarına göndermekle yetinmek zorunda kalmıştık.

Tarih ders almasını bilmezseniz tekerrür edermiş; Sn.Ahmet Keser başkanlığındaki yönetim de ne yazık ki bu gücümüzü, bu şansımızı kullanamadığı gibi basiretten yoksun kişisel davranışlarla seçim maratonunu tam bir kaos ortamına sürükledi. Bu sürece adım adım yaklaştık. Sn.Keser Televizyon programlarında genelkurmaya bizim hiç bir derdimize çare olmayacak maksadı aşan eleştirilerde bulunurken iktidara tek kelime eleştiri getirmemesi, ardından partiler üstü bir politika izlemek yerine AKP’nin grup toplantılarına, genel kuruluna TEMAD tüzel kişiliği sıfatı ile katılarak assubayların bu siyasi partinin sempatizanı izlemini yaratarak mücadelede büyük gedikler açılmasına neden oldular... 

Oy verdiği yönetime biat etmeyi görev zanneden küçük menfaat grupları ise, diğer STK ile birlikte TEMAD’ın katıldığı CHP'nin düzenlediği siyasi nitelikte olmayan emeklilerin sorununa çözüm toplantılarının fotoğraflarını yayınlayarak TEMAD'ın diğer partilerin toplantılarına da katıldığı algısını yaratmaya çalışsalar da bu gerçeği değiştiremediler... 

Sn. Adnan Fuat Özdemir’in bir yazısından aldığım bir bölüm, TEMAD’ın siyaseten yaptığı hataların ve kişisel hesapların yanlışlığını ortaya koymaktadır.

2012'de MHP ile samimi ve sıcak ilişki kurmayı denedi. Sonra CHP'ye gidildi. Ne var ki her iki parti de özel beklentileri ve milletvekilliğine dair şartları dikkate almadı. Her iki siyasi parti de; bu TEMAD yönetiminin ve özellikle genel başkanının assubay toplumunun meselelerini kullanarak medyatik olma, bu makamdan siyasete ve meclise sıçrama niyetlerini anladılar ve uzak durdular.

Çünkü gerek MHP ve gerekse de CHP bir dava partisi olma özellikleri sebebiyle bilgi ve donanımı olan ülke meselelerine hakim, çekirdekten yetişme kadrolara daha fazla ağırlık veren partilerdi. Her teli ve yolu deneyen, her kapıyı çalan bu insanlara güvenmediler, bu yüzden AKP'ye yanaşmak, fırsatlar partisi haline gelen 13 yıllık bir iktidardan nemalanmak ve hızla yol almak daha mantıklı idi. Asıl önemli nokta ise, bu iki kişiyi yani TEMAD genel başkanı ve genel başkan yardımcısını AKP'den aday yapmak hem iktidarın hem de genelkurmayın işini kolaylaştıracaktı. Assubay haklarına dair büyüyen katılımcılık ve bu sınıf milliyetçiliğinin doğuracağı tehdit bir şekilde bu iki adamı kontrol altında tutarak önlenmeli idi; çünkü bu sınıfın haklarını alması demek tabandaki diğer statü farklılığı yaşayan meslek gurupları için de bir başkaldırı olacaktı………….”

İktidar partisi ile Cemaat arasındaki kavga dengeleri değiştirdiği için muhtemelen Sn.Keser aday olmadı. TEMAD hiç bir siyasi partinin arka bahçesi olmaz açıklamasının mürekkebi kurumadan TEMAD Gn.Başkan yardımcısı Sn.Yüksel BİNİCİ AKP'den milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı ve büyük tepkiler beraberinde geldi. Diğer partilerden de milletvekili aday adayları varken bu tepki neyin sonucu idi?

Elbette hiç birimiz meslektaşlarımızın siyaseten başarılı olmalarından rahatsızlık değil, bilakis gurur duyarız. Tepkimiz, TEMAD yönetiminin siyasi gücümüzü kişisel hesaplarla heba etmesi, bu süreci tıpkı ölüm orucu kararında olduğu gibi tabanın temsilcisi şube yönetimleri ile iyi organize ve koordine edememesi ve  kişisel hesaplara dayalı çifte standart uygulamalarıdır.

Toplumdaki tepkiler üzerine TEMAD Gn.Merkezi bir açıklama ile aldığı kararı assubay kamuoyuna duyurdu. Buna göre, Gn.Mrk. Yönetimlerinde bulunanların siyasi faaliyetlerde bulunmaları halinde görevlerinden ayrılmalarının gerektiğini bildiriyordu. Bu toplumun zekası ile kimse bu şekilde alay edemez! Bu sadece ve sadece Sn.Yüksel BİNİCİ için alınmış bir karardır. Şube yönetimlerindeki arkadaşlarımız TEMAD’ı temsil etmiyorlar mı? Böyle kişiye özel ve muhtemelen birilerine yönetimde yer açmayı hedefleyen bir oyunun olduğu gerçeğini gözardı etmiyoruz...

Tüzük kurultayında “her meslektaşımızın siyasi başarısından gurur duyarız. Ancak  bizler muhtelif siyasi görüşte kişilerin oluşturduğu bir toplumuz. Ayrıca TEMAD her partiye aynı eşit mesafede partiler üstü bir politika izlemek zorunda olduğuna göre, siyasi partilerde aktif rol oynayan aday olan seçilen TEMAD yönetimleri istifa etmelidir” teklifimiz işleme alınmadı. Şu an bir çok şube başkanı bir siyasi partinin arka bahçesi gibi davranmakta ve parti kurullarında görev almaktadır...

Böyle önemli bir süreçte teşkilatlarını  yok sayarak mücadeleyi kişiselleştirir. Hele hele, bunu Bizanslıları kıskandıracak Bizans oyunları ve gündem değiştirme amaçlı ve küçük menfaatlerle eleştirilere tahammülsüzlük gösteren yandaşların ucuz kasaba politikaları ile yaparsanız bu toplumun mücadelesine, birliğine umutlarına zarar verirsiniz.

TEMAD yönetimi adaylar konusunda eşit ve adil bir karar almalı.Ayrıca bizlerin adalet taleplerini karşılamayı taahhüt eden siyasi partilere oy gücümüzüı, kararlılığımızı belirten ulusal bir veya bir kaç gazetede  bir DEKLARASYON yayınlayıp kendi beceri ve kaderine ile başbaşa bırakılan aday olan meslektaşlarımıza destek olabilmek için gerekli koordinasyonu yapmalı. söyle bir fırsat tekrar kaçırılmamalıdır!

Aday olan meslektaşlarımıza başarılar diliyorum.

ANALİZ

Şubat 07, 2015

5253 sayılı dernekler kanununun 4. Maddesi “Türkiye Kızılay Derneği ve Türk Hava Kurumunun tüzüklerini onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Kamu yararına çalışan derneklerin mallarına karşı suç işleyenler Devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır.”der.İlgili kanunun 4. Maddesinin birinci bendinde “Yıl içinde elde edilen gelirlerin en az üçte ikisinin dernek amaçlarına harcanacağı hususuna tüzükte yer verilmesi,”der.

Şimdi aşağıda tablo ve grafikler eşliğinde bazı bilgiler vereceğim. Bu bilgiler tamamen EK’teki hesap verileri ve 2014 TEMAD Bilançosundan alınmıştır. Rakamlar teknik özellik değil bilgilendirme amacı taşıdığından kuruşlar yuvarlanmış, diğer gelir kaynakları, depozitler, gibi ayrıntı içermemektedir.

1

Herşeyden önce şunu söyleyeyim ki bence yukarıdaki yayınladığım tablo yanlıştır. Peki neden bu tablo ortaya çıktı? Neden böyle bir tablo yayınladım?

Bence Ek’teki tabloda TEMAD 2013 Gelirini ifade ederken o açıklamada yanlışlık yapmıştır. Eğer TEMAD o tablonun doğru olduğunu savunuyor ise korkarım yukarıdaki tablonun da doğru olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır. Bunun üç sebebi olabilir.

Birincisi teknik hata.

İkincisi ise Kamu yararına yapılan harcamanın o yıl elde edilen geliri geçmesinden dolayı bir kamufle etmektir.

Üçüncü seçenek ise bizim bilmediğimiz bir kanuna istinaden yapılmıştır. (TEMAD bu konuda açıklama yapmalıdır.)

Aksi taktirde “biz kasayı dahil etmedik” denirse, yukarıdaki tabloyu kabul etmek gerekir. O zaman oturup tekrar konuşacağız.

Diğer bir ifade ile şöyle düşünün. Gelirinizin yarısı ile kamuya yardım ediyorsunuz. Kalan kısmı ile harcamalarınızı yapıp kalanını bankaya koyup seneye devrediyorsunuz. Seneye tekrar bu parayı o yıl elde edilen kâr ile toplayıp yine yarısını kamuya ayırıyorsunuz.

2

Not:2013 gelirleri aşağıdaki hesap çizelgesinde bildirilen gelirden (1.275.164 TL) Devralınan kasa (630.291TL) çıkarılarak bulunmuştur.) (2014 Gelirleri ise ilgili bilançonun ödenmiş özkaynakları toplamından (1.192.524TL) Devralınan kasa (418.950TL) düşülerek bulunmuştur. 2014 Harcamaları  özkaynaklar toplamından (1.192.524TL) 2015’e devreden dönen varlıklar (353.188TL) çıkarılarak elde edilmiştir. Hesabın kâr zarara yansımasındaki hatamın 20 TL civarında olduğu görülmektedir.

2013’te bir muhasebe değişikliği olduğunu kabul edelim. Muhasebe yönteminin değiştiğini varsayalım. Yukarıdaki tabloyu doğru kabul edelim.

3

Yukarıdaki tabloyu doğru kabul ederek bir grafik hazırladım. Bu duruma göre TEMAD son iki yıldır topladığı gelirden fazlasını harcamaktadır. Hem de 2013 yılında sadece kamu yararına yaptığı harcama, o yıl elde ettiği gelirden fazladır. 2014 yılında ayrıntı olmadığı için kamu yararına harcamayı burada göremiyoruz.

4

Grafiğe göre yazının en başında belirttiğim Kamu Yararına derneklerin harcamalarına ilişkin kanunun ilgili maddesinin ilgili bendi ile 2012 ve 2013 yılları göstergesi uyumluluk göstermemektedir.

5

Tabii ki TEMAD yönetiminin kamu yararına yaptığı bu büyük hizmeti alkışlamam gerek. Ve yine tabii ki bu harcamalar gerekli olan komisyonlarda ve kurullarda ibra edilmiştir. Sonuçta son iki yılda en az bir milyon TL’yi geçtiğini düşündüğüm bir kamu yararı gözetilmiş. (Not: 2014 yılı kamu yararına harcamaları bilmediğim için ekleyemedim.)

Dernek giderlerinin her yıl artış göstermesindeki sebebi anlayabiliyoruz. Sonuçta bir harcama yapma zorunluluğu hasıl olmuş. Kamu yararına bu kadar harcama yapmanın sebebi nedir? Acaba bizim bilmediğimiz ve sadece astsubay camiasına hizmet götüren bir çalışma kamu yararı hesabında işlem mi görüyor? Hukuksal desteklere yapılan ödemeler bu kapsamda değerlendiriliyor mu? Öyle ise büyüklüğü ne kadardır? Ya da hangi şubelere nasıl bir destek sağlandı? Acaba bir çok şube Genel Merkezden yardım istemeyi gururuna yediremezken, kendi yağı ile kavrulurken, Genel Merkez hangi kriterle hangi şubeye yardımda bulunmuştur? gibi…

6

7

Yukarıdaki tabloya ve grafiğe göre “Finansal Gelirler: 924.177 TL” acaba bu hesap hangi finansal geliri temsil ediyor? Bunun iki sebebi vardır.

Birincisi ve akla en yatkın olanı bu gelir kalemi teknik bir hata sonucu 2011 ve 2012 yılında bilançoda görülmüştür. Gelen bağış ve yardımların bir kısmı bu kalemde toplanmıştır.

İkincisi O yıllarda aidat, bağış, devlet desteği, işletme gelirleri dışında böyle bir gelir oluşmuştur. (Böyle ise detaylı anlatılması gerekir.) Bu ahvalde hepimizin şapkamızı önümüze alıp düşünmesi gerekir. TEMAD’a muvazzaf ve emeklilerden destek yağdığını söyleyemeyiz. İlgili yılda zaten yardım ve bağış olarak gösterilen rakam sadece 48.000 TL kadardır.

Finansman gelirleri benim muhasebede sık duyduğum bir terim değil. Finansman giderlerini duydum ama finansman gelirleri konusunu ve bu başlığın neden sadece 2011 ve 2012 yılında ve birbirinden çok farklı rakamlarda olduğunu açıklamak gerek.

Yukarıdaki grafikteki verilerin 2013 ve 2014 karşılıklarının yerlerine oturması gerek.

8

Yukarıdaki tabloda soru işareti olan yerlerin cevabını da vermek gerekir kanaatindeyim.

Sonuç:
  • TEMAD 2011 ve 2012'de bir maddi destek yakalamıştır. Bu destek her ne kadar azalsa da devam etmektedir.
  • Böylesi şaşırtıcı bir grafiğe sahip TEMAD’dan açıklama beklemek gayet normaldir. Üyeleri sormadan TEMAD’ın bilgilendirmesi normal olandır.
  • 2012 Yılı gelirlerindeki finansman gelirlerinin açıklanması gerekmektedir.
  • 2013 ve 2014 yıllarının hesapları konusunda da eskisi gibi daha anlaşılır ifadeler kullanılması zor olmasa gerekir.
  • 2013 ve 2014 Kamu yararı harcamaları konusunda TEMAD web sitesinin sosyal projeler sayfasında merakların giderilmesi gerek.
  • TEMAD artık sigorta şirketi olan bir dernektir. Atık yağ toplama şirketi vardır. Gezi ve toplantı gelirleri elde etmektedir. Bizler bu konularda ilgililerin gerekli denetleyici ve gözetleyici çalışmalar yaptığına inanmak istiyoruz. Bu inancımız TEMAD bilançolarının şeffaflığı ile destek bulacaktır.
  • TEMAD’a açıklamış olduğu bilanço nedeniyle teşekkür eder, başarılar dilerim.

Yukarıdaki basit tabloları tamamen kaynak gösterdiğim hesap cetvellerinden ve 2014 bilançosundan açıkladım. Bu bilgiler gerçeği yansıtmıyor ise açıklama yapılmasını önemle duyururum. 

Saygılarımla…

 

KAYNAKLARIM9
10
11

TEMAD BİLANÇOSU

Şubat 07, 2015

Değerli Meslektaşlarımız,

Sitemizde yayınlanan CİOR adlı yazı ile MSB ödeneğinin ayrılmasına rağmen TEMAD’ın uluslar arası askeri dernekler federasyonunun yurt dışı etkinliklerine  götürülmediği gerçeğinin açıklanması üzerine bu etkinliklere katılan zamanın TEMAD yönetimi bu etkinliklerde hiçbir bildiri sunmamış adeta turistik gezi ile yetinmişlerdir.

Sn.Ahmet KESER başkanlığındaki TEMAD yönetimi assubayların tanıtımında büyük rol oynayacak bir projeye imza atarak 17 EKİM DÜNYA ASSUBAYLAR GÜNÜ kutlaması için karar aldığını açıklaması assubay toplumunda büyük bir memnuniyet ve çoşkuya neden oldu. Bu etkinliklere yaşına, sağlık ve ekonomik sorunlarına bakmaksızın binlerce arkadaşımız bizzat katıldı. Katılmayıp yüreği orada olan meslektaşlarımız bu sitenin düzenlediği maddi destek kampanyasına katkılarda bulundular. Bu kutlamaların kendi aramızda şölen havasında geçmesinden ziyade  assubayların kamuoyundaki yanlış imajını değiştirmek adına Paneller, Sempozyumlar yapılması, gazete ve bilbord ilanları verilmesini arzu ediyorduk. Bu ne yazık ki gerçekleşmedi!

TEMAD yönetimleri faaliyetlerini aidat geliri, bağışlar, gayrimenkul kiraları, ticari işletmeler, MSB tarafından verilen ödeneklerle karşılarken tarihinde hiçbir yönetime nasip olmayan milyonlarca lira maddi destek sunuldu. Yasal zorunluluk dışında üyeler doğal olarak aidatlarının, bağışlarının nereye harcandığını bilmeye hakları vardır, ama ne yazık ki mevcut yönetim tüm ısrar ve eleştirilere rağmen ayrıntılı bilançosunu açıklamadığı gibi sözüm ona yönetime yakın olmak adına hareket eden kişiler bu sorgulamaya polemikler hâttâ hakaretlerle karşı çıkmışlardır.

TEMAD yönetiminin bu duruma karşı çıkmak bir yana bu kişileri desteklemesi hiçbir değer yargısı ile kabul edilemez. Bu bizim birliğimize, umutlarımıza ve mücadelemize indirilen bir darbedir. Nitekim bunun yarattığı olumsuzluk hepimizi derinden yaralamaktadır.

Bu eleştirilerden biri de mücadelede kullanılmak üzere gönderilen bağışların nereye harcandığı konusunda soruların yanıtsız kalmasıydı. Nihayet TEMAD yönetimi yasal zorunluluk gereği blançoyu sitesinde yayınlamıştır. Ancak yayınlanan bu blançoda gelirler ve giderler konusunda bilgi edinmek mümkün olmamıştır. Bilançonun 'dernekler masası inceledi' gerekçesi ile delegeler tarafından ibra edilmesi soru işaretlerini, gereksiz şaibeleri silemez, bu büyük bir güven erezyonuna sebeb olacaktır; çünkü dernekler masası harcamaların mücadele için mi yoksa gereksiz harcamalar için mi yapıldığını denetlemez. Sadece gelir ve gider tablolarının birbirini tutması ile gerek duyarsa belgelerin varlığını inceler. En sağlıklı denetim üyelerin vicdanında yapılan denetimdir ve bu aynı zamanda şeffaf yönetiminlerin gereğidir.

Meslektaşlarımızın merak ettiği ayrıntılı harcama kalemlerinin yer almadığı bllançoyu bir de uzman gözü ile incelemek  için Mali konularda uzman bir meslektaşımıza incelettik. Kendisinin yazmış olduğu raporu aynen yayınlıyoruz ve TEMAD yönetiminden gereksiz sorgulamalara polemiklere son vermesi için ayrıntılı harcama kalemlerinin şubelere gönderilerek üyelerin denetim ve bilgisine sunulmasını bekliyoruz.

Saygılarımızla. 

                            SİTE YÖNETİMİ

                              

Bilanco Yanyana11

  • Bu BİLANÇO bir şirket bilançosu olsaydı hiç düşünmeden ''Hatırı sayılır sermayeye sahip bir firma'' derdim. Hemen ardından da ''Bu firmanın son 2-3 yıldaki gidişatı iyi değil, çöküşte''der ve Yönetim Kurulunun toplanmasını önerirdim.Çünkü; KAR/ZARAR hesabındaki ''Dönem NET Zararı''nın 91.329,50 tl  geçen yıl zararının 178.611.64     tl oluşu bunu gerektirir.
  • Şimdi TEMAD'ın ''Ticari Faaliyet'' göstermeyen (TEMAD Sigorta - Atık Yağ Toplama İşi Dışında) ve ''Kamu Yararına Faaliyet Gösteren''bir kurum olduğu gerçeğini ön plana alsak da bu bilançoda işlerin rayında gitmediğini gösteren veriler mevcut.
  • Her ne kadar bilançoya esas olan kalemlerin ayrıntılarını göremesek de Bilançodaki temel ayrıntılar bize bir fikir veriyor.
  • Bankalarda : 268.897,69 tl'si olmasına rağmen 8.683,30 tl. ''Personel Borçları'' var. (Bankada paranız varsa neden ödemiyorsunuz?)
  • ''Ödenecek Vergi ve Diğer Borçlar'' : 9.441,98 tl (Bunların ödeme zamanı/dönemi gelmemiş olabilir.)
  • Bankalarda bu kadar para varsa, 91.329,50 tl ''Dönem Net Zararı'' çok yüksek. Zira ''Geçmiş Yıllar Zararı'' 178.611,64 tl (Nedeni bilinmeyen zarar 2 yıldan fazla bir periyodu kapsıyorsa )
  • Buna oranladığımızda çok yüksek bir rakam olduğu anlaşılacaktır.
  • İş Avansları : Avans (ön ödeme) yapılacak bir iş/mal ve hizmet alımı karşılığı önceden verilen para/nakittir.
  • Yaptırılacak İş veya Hizmet Alımı ne kadar büyüktür ki   82.483,42 tl. avans olarak ödeniyor ?
  • Sermayeler genelde küsuratlı rakamlardan oluşmaz. Ödenmiş Sermaye: 1.462.465,69 tl (69 kuruş dahi var)
  • Belli ki AKTİF/PASİF denkliğini sağlayabilmek adına KAR/ZARAR hesabında ortaya çıkan bu küsuratlı rakam oraya da yansıdı.

Dönem Net Zararı : 91.329,50 / 12 (ay) = 7.610,80 tl. (Aylık Net Zarar-2014) Geçen yıl için 178.611.64 /12 (ay)=14.884.30 Tl. aylık net zarar Ortalama aylık 11.247.55 zarar mevcut 

Bilanço üzerine TEMAD Genel Merkez şunu da söyleyebilir;

..... kişi üye sayımız var. Ancak, üye aidatını ödeyenlerin sayısı % 50'yi bile bulmuyor. Dolayısıyla tamamlanamayan gelirleri BORÇ olarak başka yerlerden almak zorunda kalıyoruz.

S O N U Ç :  BİLANÇO'ya göre  yolunda gitmeyen şeyler var!...

Saygıdeğer Meslektaşlarım,

TEMAD tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini alan Sn.Ahmet Keser'in  kişisel hesapları ve yanlış mücadele stratejileri yüzünden mücadele tarihinin en büyük umutsuzluğu yaratılmış, sorgulamayı engellemek adına görevlendirip bilahare ödüllendirdiği tetikçilerle yarattığı kavga ortamı ise assubayların birbirine tahammülsüzlüğüne ve ayrışmalarına neden olmuştur. Tüm bunlardan ders alınması için yaptığımız eleştiriler aynı taktiklerle engellenmek istenmiş, yönetime yapılan eleştiriler TEMAD ve mücadeleye zarar veriyor algısı yaratılıp  assubay sevdalıları ve şahsım hedef alınınca gerçeklerle yüzleşmek adına MOLA isimli yazımı bu platformda sizlerle paylaştım.

Sn.Başkan olumsuzluklardan ders alıp toplumu yeniden kucaklamak, öz eleştiri yapmak yerine  Mustafa C.Sadakoğlu'na yazımla ilgili gerçekleri, emeği ve vefa duygusunu yok sayan mesnetsiz değerlendirmelerde bulunduğundan  son kez yanıt hakkımı kullanıyorum.

Kişisel hesaplara dayalı yanlış mücadele stratejisi değişmezse hiçbir sorunumuzun çözülmesi mümkün değildir. Bizler, umutsuzluğa haksızlığa mahkum olurken tek kazanan mücadeleden nemalananlar olacaktır.

Sevgi ve saygılarımla.


Sayın Başkan

1. Delege sizi kral seçmedi. Bir sivil toplum örgütüne başkan seçti. Süreniz bitince toplum vicdanı sizi de, beni de değerlendirecektir. Kimin oksijen çadırına ihtiyacı olacağını zaman gösterecektir!

2. Kaf Dağı'nın anka kuşu değilsiniz. Size abi tavsiyesi; daha önce de özelden yazdığım gibi tetikçilerinizin sıktığı kurşunlar sizin hesabınıza yazılıyor. O makam kimsenin malı değil. O makamdan ayrıldığınızda bu gün sizi pohpohlayanlar size ilk taşı atacak olanlardır.

3. Bu gün vermediğiniz hesap mutlaka sorulacaktır. Delege oyları sizi aklamaz, toplum vicdanında aklanmalısınız...

4. Her muhalif sesi ihraç etmek, her eleştiriyi taşa tutmak, şube kapatmak diğer şubelere kapatmayı tehdit unsuru olarak göstermek, kusursuzluğa soyunmak sonun başlangıcıdır. Geçmişe bakın, sayısız örnekleri var...

5. Ersen Gürpınar makam değil, misyon adamıdır. Dün neyse bu gün de odur. Yaşadığı sürece de aynı olacaktır. En büyük makam bu toplumun gönlünde yer edinebilmiş ise orasıdır. En büyük ödülü de bu mazlum toplumun mücadelesine bir nebze sunduğu katkıdır.

6. Bunca maddi ve manevi desteğe rağmen toplumun önüne koyabileceğiniz bir tek başarınız olmadığı için sizin psikolojinizi de anlamak mümkün. Kişisel ikbal için angaje olduğunuz kesimlerden de eliniz boş döneceksiniz, hiç kuşkunuz olmasın...

7. Zararın neresinden dönerseniz kârdır. Yeni şubelerden bahsediyorsunuz. İhraçlardan, mahkemelerden, şube kapatmaktan, hayal kırıklığından  hiç söz etmiyorsunuz! Toplumu kucaklamak, sırça sarayınızdan çıkmak, Cumhurbaşkanı gibi sözcü kullanmak yerine toplumumuzla kucaklaşmak için halen geç değil..

8. Benim ne kişisel beklentim ne de topluma borcum var. Kendime, mesleğime saygının gereği mücadeleye 40 yılı aşkın bir süredir destek veriyorum ama sizin topluma borcunuz var. Tüzükteki amaçlar ve verdiğiniz vaatleri gerçekleştirmek sizin göreviniz olduğunu unutmayın...

9. Ersen Gürpınar ne dün, ne de bu gün kimsenin müridi, kurşun askeri, şakşakçısı olmamıştır, olmayacaktır. Aklı, vicdanı, tecrübesi ile yapan kim olursa olsun doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyecek sağduyuya sahiptir. Bu toplum için alkışlanacak bir başarınız olursa ilk alkışlayan yine ben olurum.

10. Meslekten de tanıdığımız, kişilik sorunu olan, kendisine bir efendi bulup ona yaslanmadan ayakta duramayan, yalakalık ruhunda var olan kişilikte olmadığım için size uygun biri değilim ve bu durumdan da memnunum. Zaten etrafınızda da yeterince var. Bu nedenle de mücadeleyi kişiselleştirdiğiniz andan itibaren yanınızda  olmadım...

11. Mücadele ve TEMAD'a destek misyonunu üstlenen ve gerçekleştiren www.emekliassubaylar.org sitesi elbette sadece benden ibaret değil, bunu hiçbir zaman iddia etmedim. Özverili arkadaşlarımla başarılı bir şekilde yıllardır aynı çizgide devam ediyoruz. Unutmayın ki sizin grubunuzun kurduğu 2 site tarih oldu, site kurmak önemli değil yaşatmak önemlidir...

12. Para kazanmak için roman yazmadım. Aşırma şiirlerle övünmedim. Çiçek, böcek, aşk hikayesi yazmıyorum. Elbette sorunlar aynı, çözümler aynı olunca kalıplaşmış ifadeler kullanmak zorundayım!

13. Genelkurmayla diyaloğun sonlandırılmasının mahzurlarını belirtmek adına Genelkurmay'da 'ki, o toplantıda sizinle bulunan ve despot tutumunuz nedeniyle sizinle yollarını ayırdığını belirten 7 yönetim kurulu üyesinin toplumla paylaştıkları bilgileri aktardım' Sn.Genelkurmay başkanına görüşmede verdiğiniz yanıtları da siz açıklayın; hatta assubayların hiçbir yarasına merhem olmayan sağduyu sahiplerinin onaylamadığı genelkurmay ile köprülerin atılmasına neden olan maksadı aşan eleştirilerinizin kaynağını ve amaçlarını açıklayın Ayrıca zahmet olmaz ise nizamiyesinden içeriğe alınmadığınız halde görüşmelerimiz devam ediyor dediğiniz genelkurmay ile nerede, hangi konuları konuşup, neleri karara bağladığınızı da açıklayın. Bunun için elinizi tutan ağzınızı kapatan kimse yok...

14. Kişisel ego ve ikballeri için yönetim amigoluğu yapanların kullanıp atılan kağıt mendilden farkı olmadığı için cevap vermeye lüzum dahi görmezdim. Sizin adınıza sözcülük ettikleri için ilk ve son kez cevap veriyorum.

15. Toplum için, bu toplumun yararı için size ve yönetim riyakarlarına rağmen çabalarım sürecektir. İşgal ettiğiniz makama verdiğim değere istinaden, saygılarımla..

MOLA

Ocak 20, 2015

M O L A

Saygıdeğer Meslektaşlarım

Sürekli belirtiyoruz; assubaylar olarak tahsilimizi, müfredat programlarını, statümüzü bizler tayin ve tespit etmedik. Bir eksiklik varsa taleplerimizi dikkate almayan ön yargılı zihniyetin eksikliğidir! Verilen her görevi şartları zorlayarak yerine getirdik. En az sorumluluk alan arkadaşımızın bile normal görevleri dışında ek görevleri vardı. Tüm haksızlıklara rağmen ordumuza ve ülkemize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispatladık. Her kurum kendi personelini koruyup kollarken, bizim kurumumuz bizlere hiç bir değer yargısının kabul edemeyeceği sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklar yaptı. Bizleri sadece göreve ve ölüme gönderirken hatırladılar!

Bu ön yargıların sona ermesi ve adalet taleplerimiz için ONUR MÜCADELESİ başlattık. Bu mücadelede temsilcimiz elbette TEMAD yönetimidir. TEMAD şemsiyesi altında Türkiye’nin örnek göstereceği bir STK olmuştuk. Hiç bir sivil toplum kuruluşunun bizler kadar bilinçli fedakar üyesi yoktur. Mücadelemiz, 1970 assubay eşlerinin protesto yürüyüşü ardından, hukuksuzluğa "artık yeter" diyen fedakar arkadaşlarımızın katıldığı 8-9 Ocak 1975 eylemleri ile doruğa çıktı. Bu eylemlerin sonucu adaleti sağlamak gibi kolay ve erdemli  bir yol varken hiç bir değer yargısı ve evrensel hukukun kabul edemeyeceği keyfi cezalara uğradık. Susturmak için her şey yapıldı ama maddi olarak sussak bile yüreğimizdeki haksızlıklara isyanımız büyüdü.

1980 darbesinden sonra kapatılan TEMAY yerine  1984  yılında TEMAD kuruldu. Ancak yöneticiler tüzükte belirtilen amaçlarını gerçekleştiremedi. İhtilaller subaylara imtiyaz sağlarken, assubaylara tahakküme varan haksızlıklar devam etti. İletişim çağının nimetlerinden yararlanarak mücadelemizi yeniden başlattık. Vizyon olarak yetersiz olan yönetimlerden sonra,2011 seçimleri ile  hepimiz için umut olacak şimdiki Sn. Keser ve ekibi tüzükteki amaçlara ek olarak hepinizin malumu onlarca vaatlerle göreve geldiler ve TEMAD tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini aldılar. Sosyal medyada başlayan, görsel ve yazılı basında devam eden rüzgar, fırtınaya döndü. Ancak, elbette kendilerinden mucize beklemediğimiz yönetim, kişisel hesaplarla mücadelede strateji hataları yapmaya başladı. Hatalarını akılcı taktiklerle düzeltmek yerine yeni hatalar yaptılar. Hâlâ daha hata da ısrar ediyorlar!...

İlk seçildikleri zaman Genelkurmay Başkanı'nın  "haklarınızı sokakta aramayın. Kurumunuzu şikayet ediyor izlenimi vermeyin. Emeklilerin sorunlarını biliyoruz. Görevdeki kardeşlerinizin sorunlarını da kıtaları dolaşarak bire bir görüşmelerle tespit edip bize getireceksiniz ve bizler geçmişin hatalarını silecek sorunları çözeceğiz" teminatı olan açık çeki mevcut yönetime verildi mi, verilmedi mi? Verildiğini o zamanki toplantıda bulunan yönetim kurulu üyeleri açıkladılar. Sn.Keser İzmir görüşmemizde bana bizzat ifade etti.

Bu vaatlerin gerçekleştirilmesi yönünde hiç bir adım atılmadan, sonuçlar değerlendirilmeden, nedense bu site vasıtası ile kendilerine iletilen basın açıklama tekliflerini "olumlu gelişmeler var. Şikayet eder gibi anlaşılabilir" diyerek kabul etmeyen Sn.Keser birden, TV programlarında bizlere uygulanan hukuksuzlukları dile getirmek yerine maksadı aşan eleştirileri yüzünden Genelkurmay ile diyaloğu sonlandırdı. Çalışmaların askıya alınmasına neden olan kime hizmet ettiği belli olmayan ama bizlerle ilgili sosyal,ekonomik ve insani haksızlıklarımızı dile getirmekten uzak sonuçsuz basın açıklamaları, yürüyüşler takip etti. Son olarak çaresizlikten çare yaratma amacı ile uygulaması imkansız bugüne kadar sadece illegal örgütlerin başardığı ÖLÜM ORUCU kararı alındı. Teşkilatlarının önerilerine önem verilmeden alınan bu kararla da tabiî ki sonuç alınamadı!.. 

İZMİR belediye seçimlerine büyük önem veren iktidarın oy talebini çok iyi değerlendiren İZMİR NARLIDERE TEMAD yönetimi sayesinde, MSB "eylemleri durdurun, sorunlar çözülür" açıklaması yapılarak ölüm orucundaki vahim sonuçların ya da fiyaskonun önüne geçildi.

Biz, her şeye rağmen temsilcilerimizin arkasında olduk. Onlara verilen orduevi yasağına en ciddi tepkiyi bu sitede yapılan mail kampanyası ile verdik. Yöneticilerin şahsında derneğimize sahip çıktık ama  istisna şubeler dışında özellikle de sosyal medyada emeğe saygısız yönetime adeta riyakarlık yaparcasına ahkam kesenlerin hiç biri iki dakikasını ayırıp bu kampanyaya katılmadılar. Onurlu binlerce arkadaşımızın yanında yer almadılar.

Yeniden seçilebilmek için kişisel hesaplarının, başarısızlıklarının, mücadele adına gönderilen milyonlarca liranın sorgulanmaması için bizzat bu yönetimin destek verip bilahare ödüllendirdiği  kişiler eleştirenlere hakaretler, mesnetsiz suçlamalarda bulunarak toplumu ayrıştırdılar. Tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini alan yönetim yine tarihinin en büyük hayal kırıklığını, birbirimize tahammülsüzlüğü  yarattılar. Sonuç ortada olmasına rağmen hala eleştiriye tahammül edemeyenler,sorunu yok sayarak kendilerini kandıranlar,seçimlerde yönetim listesinde kimler var, mücadele için normal gelirler dışında gönderilen milyonlarca liranın nereye harcadığını sorgulamadan oy verenler   bu mazlum zümrenin vebaline ortaktır.

TEMAD yönetimi öz eleştirisini yaparak bu olumsuzluklardan ders alıp toplumu kucaklamak yerine yine polemiklerden medet umdu. Birbirimizi kandırmayalım, bakın çevrenize 1 yıl öncesinin umut, birbirimize tahammül var mı? Sorunlarımızın çözümü olan genelkurmay ile diyalog olmadan temsiliyet sağlanabilir mi?  

  • Peki hiç bir mecburiyeti olmadan gönüllülük esasına göre derneğine maddi ve manevi destek verenlerin, tüm bu olumsuzluklari eleştirme hakki yok muydu?

Elbette vardır. Eleştiri mükemmele açılan kapının anahtarıdır. Olumsuzlukları yok kabul edip eleştiriye tahammülsüzlük gösterirseniz, sürekli amigoluk yaparsanız  yeni olumsuzluklara davetiye çıkarırsınız. Hiç kimse eleştirilmeyecek kadar mükemmel olamaz!

Mücadele kimsenin tekelinde değildir. Buna rağmen mücadelede kendine rol biçenler hakaret, iftira içermeyen yönetimi muhatap alan  yapıcı eleştirileri  TEMAD’A ZARAR VERİYOR ALGISI YARATARAK önlemeye çalışanlar, tahammülsüzlük gösterenler var!

  • Bunlara; "kardeşim, insanız yanılabiliriz. Hangi eleştirimiz gerçek dışı? Kanıtlayın özür dileyelim" diyoruz, "Delegenin iradesine saygı"  diyorlar.  Peki bizlerden  ısrar ve tekliflerimize rağmen tüzük kurultayında değiştirme şansını kaybettiğimiz Tüzük'teki  antidemokratik bir sistem ile seçilen delege iradesine saygı istiyorsunuz da sizler neden özgür ifadeye tahammül edemiyorsunuz?
  • Eleştirilerde art niyetimiz olamaz. "Bizler  yıllardır mücadeleye destek veriyoruz. Kendimizi ön plana çıkarmak gibi bir amacımız yok. Bunca desteği sağlayanların TEMAD’a zarar vermesi mümkün olabilir mi?" diyoruz, "vay efendim kendini ön plana çıkarıp  yenilip parası ödenmemiş yemek faturası gibi sürekli önümüze emeği koyuyorsunuz" diyerek  banal, emeğe saygısız bir yaklaşım sergilemiş olmuyor musunuz?
  • Yönetimde görev almak onurdur, sorumluluktur ama arkadaşın cebinde TEMAD yönetici kartviziti var diye  sanırsın ki o olmasa TEMAD olmayacak. Ayakları yere basmıyor! Kendisi sanki Vatan Kurtaran Şaban misali,mücadeleye tek katsısı yok ama iki de bir elinizi taşın altına koyun tavsiyesinde bulunuyor. Mantar gibi ortaya çıkmış kerameti kendinden menkul bir başkası iki dakikasını ayırıp çalışmalara destek olmamış, maddi destek kampanyasına tek kuruş bağışta bulunmamış ama  millete ayar vermekte üstüne yok. Bir başkası ısmarlama birkaç kelime yazısı ile kendini yazar olarak görüp polemiklerle topluma hizmet ettiğini sanıyor. Görevde iken de tanıdığımız olumsuzlukları yüzünden sıkıntılarımıza neden olan sayıları elin parmaklarını geçmeyen bu kişilerin  kendisinden başkasının ne varlığına, ne fikrine, ne de desteğine tahammül göstermeyen bu kişilerin mücadeleye katkısına inanıyormusunuz?..
  • Bizim derneğimizin amacı  haklı olduğumuz konularda sorunlarımızın çözümüdür. Amacı sosyal dayanışma, yardımlaşma olan dernekler gibi cenazeye katılmak, hasta, esnaf meslekdaş, STK ve resmi makamları ziyaret etmek elbette sosyal bir hizmettir ama bu konuları  hele hele lokal işletmesini mücadeleye destek olarak lanse edilmesi, kişisel ikbal için sistemin çarklarına yağdanlık olunması  temsilcilerimiz susarken bunların ahkam kesmesi bir yanılgı değil midir? 
Ben şahsen bu yönetimin toplumu yeniden kucaklayacağına inanmıyorum, tesadüfen elde edilecek birkaç küçük iyileştirmeyi ben yaptım imajı yaratarak koltuklarında bizlerin sunduğu imkanlarla günleri geçirecekler benim temsilcim olamazlar. Umutlarımızı desteğimizi istismar edenlerin destekçisi olmak kendime ve mücadeleme saygısızlıktır.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Belirttiğimiz gibi bu yönetimden de mucize beklemedik ama "60 yıldır çözülmeyen sorunun çözümünü bu yönetimden beklemeyin" düşüncesine de katılmıyoruz. Beklentimiz olmazsa, yöneticilerin hedefi olmaz ise neyin mücadelesini yapıyoruz? Bunca emeğin, desteğin karşılığını beklemekten daha doğal ne olabilir? Ama bunları anlayamayanlar toplumu yeni arayışlara sürüklemiş ve örgütlü toplumun en kırılgan noktası olan umutsuzluğu yaratmıştır...

Eleştirilerin yapılmadığını, herkesin futbol takımı tutar gibi amigoluk yaptığını düşünelim, sorunlarımız bitecek mi?

Bunca yazı, bunca gayrete rağmen hâlâ amacımızı anlatamadıysak, bundan sonra anlatmak mümkün değil. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana sazı yuttursan az...

BU NEDENLE ZORUNLU OLMADIKCA YÖNETİMLE İLGİLİ  ELEŞTİRİ YAPMAYIP MÜCADELEYE HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ DESTEĞİMİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİM. BAZILARI DA  ALKIŞLARINI BİRAZ KESSİNLER, KİMSENİN KİMSEYE HESAP VERME ZORUNLULUĞU OLMADIĞINA GÖRE HERKES YAPTIĞINI VİCDANINDA DEĞERLENDİRSİN YÖNETİMİN AYAKLARI YERE BASSIN,TEMENNİ EDERİZ Kİ BAŞARIRLAR O ZAMAN BİRLİKTE ALKIŞLARIZ. 

Şimdilik hoşçakalın MOLA için izninizi istiyor hepinize huzur ve adalet dolu günler diliyorum.


Ersen-Gurpinar-Kisiye-OzelErsen-Gurpinar-Degerlendirme Raporu

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ