Ben Ahmet ÇAM;
İnancım odur ki toplumu ve toplumun geleceğini ilgilendiren konulardaki bilgilerimizi toplumun bireylerine iletmek herkesin öncelikli görevi olmalıdır. Doğru bilgilerle ulaşabileceğimiz kadar kişiye ulaşmak hedefimiz olmalıdır.
Bu konuda EMEK sarf edenlere saygı göstermek de herkesin uyması gereken görevdir. Bilginin sadece KİŞİDE kalması doğru değildir, toplumun geleceği ve bilgilendirilmesi yönünden yanlıştır, hatta her bireyin toplumun BİLİNÇLENDİRİLMESİ hususunda üzerine düşen GÖREVİ yapmamasından dolayı da KUSURDUR.
Toplum tarafından kabul edilmiş olan "TOPLUM HAK ETTİĞİ KİŞİLER" tarafından yönetilir sözünü boşa çıkarmak ve toplumun daha iyi adil ve tarafsız kişilerce yönetilmesi için herkes BİLGİLERİNİ ve BİLDİKLERİNİ bireylerle paylaşmalı, topluma anlatmalıdır. Bunun için her türlü imkanlar (Yazılı ve Görsel basın- bilgisayar v.s.) kullanılmalıdır. Her birey toplumun DOĞRU bildiği YANLIŞLARDAN arınması ve DOĞRUYU bilmesi için gayret sarfetmeli bunu GÖREV addetmelidir.
Şimdi HAKLI olarak bazı arkadaşlarımız çıkacak ve DOĞRU herkese göre değişir diyecektir. Evet, bu bazı konular için GEÇERLİ olabilir ama ÜLKE-ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ ve GELECEĞİ konusunda bugün yaşadıklarımız için DOĞRU ÜLKENİN BİRLİK ve BERABERLİĞİNİN KORUNMASI değil midir? Bu doğru, ÜLKESİNE bağlı herkes için farklı olabilir mi?
Ülkenin BAĞIMSIZLIĞINI- BİRLİK BERABERLİĞİNİ ülkeyi YÖNETENLER ile onların bu konuda DOĞRU olarak verecekleri kararları UYGULAYACAK olan TSK kuvvetleridir. TSK'nın yasalar ve halkımız için bilinen açılımı nedir TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'dir.
Eğer bilinen AÇILIM gibi olsaydı. TSK'da AYIRIM ve ÖTEKİLEŞTİRME olur muydu ? Aynı gemide, Uçakta, Helikopterde birliklerde olan RÜTBELİLERDEN Subaylara Tazminat verilirken, aynı RİSKİ hatta daha çok taşıyan Assubaya verilmemesi, artık yıllarca dile getirilen STATÜ arkasına SIĞINILARAK yapılan HAKSIZLIKLAR yapılır mıydı?
Bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığı ve Komuta kademelerinde bulunanların VİCDANLARI olsaydı, İnsan haklarından haberdar olup İNSANİ DEĞERLERDEN NASİPLERİNİ alsalardı bugün BÖLÜNME ve PARÇALANMA AŞAMASINA getirilen TSK'da Assubaylara bu AYIRIM- HAKSIZLIK ve HUKUKSUZLUKLARI yaparlar mıydı?
Assubayların TSK'daki HUZURSUZLUK ve MUTSUZLUKLARINA göz göre göre ve bilerek MÜSADE ederler miydi?
Vatanını ve MİLLETİNİ seven SORUMLULUK sahibi olan kişiler TSK'yı zayıflatacak ve parçalayacak bu DURUMLARA İZİN verirler miydi?
Şimdi bu DOĞRULARIN karşısında YANLIŞ diyenler, diyebilenler eğer kendi dedikleri DOĞRU ise ADALET önünde ve BAĞIMSIZ olduğu bilkinen TBMM'de Subaylardan ve Assubaylardan EŞİT olarak kurulacak bir ORTAMDA konuları tartıuşmaya ve DOĞRULARI bulmaya YANAŞIRLAR MI?
Savundukları DOĞRU olanlar buyursun. Biz Assubaylar her yerde ve her konumda YAPILAN AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK ve ÖTEKİLEŞTİRMELERİ ıspatlamaya HAZIRIZ. Genkur bir EKİP KURSUN söyleyecekleri ve SAVUNABİLECEKLERİ bir doğruları varsa buyursunlar gelsinler. Biz HAZIRIZ bekliyoruz.
Bugün Assubaylar TSK'da MUTSUZ ÖTEKİLEŞEN ve AYIRIMA tutulanlar olarak DEMORALİZE durumda görev yapıyorlarsa, ya KOMUTA kademesinde VATANIN ve MİLLETİN BÖLÜNMEZLİĞİ Önemsenmiyor, ya da TSK'nın BÜTÜNLÜĞÜNDEN önce KİŞİSEL çıkarlar (Subay MAAŞ-TAZMİNATLARI) öncelikli olarak geliyor demektir.
Bugünkü şartlarda ASSUBAYLAR artık TSK'nın bir parçası olmazlar, isteseler de OLAMAZLAR. Yapılan HAKSIZLIK-AYIRIM ve ÖTEKİLEŞTİRMEYİ her gün gören ve yaşayanlar nasıl BÜTÜN olduklarına İNANIR ve BÜTÜNÜ tamamlarlar.
Yıllardır TSK'nın en yetkilileri olan GENELKURMAY Başkanlarınca yapılacağı söylenilen İYİLEŞTİRME ve DEVRİMLERE artık hiç bir ASSUBAY İNANMAMAKTA, GENELKURMAY BAŞKANLARININ söyleyeceklerine GÜVENMEMEKTEDİRLER. Hatta ve hatta bu SÖYLEMLER HİKAYE ve GAZEL olarak nitelendirilmektedir. Bu ortamda TSK BÜTÜNDÜR-AYIRIMSIZDIR diyenler kendilerini ALDATMAKTA, GELECEĞİ GÖREMEMEKTEDİRLER.
Toplumun BİLGİLENDİRİLMESİ ve YANLIŞ bilinenlerin DOĞRU olarak algılanması için KATKIDA bulunabilmek adına yazmış olduğum YAZILARIMIN BÜTÜN veya PARÇALAR halinde toplumda daha fazla kişiye ULAŞMASI için bana SORULMADAN ve KAYNAK gösterilmeden KULLANILABİLECEĞİNİN yararlı olacağına İNANIYOR ve bunu hiç bir art niyet düşünmeden içtenlikle söylüyorum. Toplumun BİLİNÇLENMESİNE bir KUM tanesi kadar YARARLI olabilirsem kendimi MUTLU ve HUZURLU hissederim.
Saygılarımla.
- 1 Ocak 2002 tarihinden önceki evliliklerde, menkul ve gayrimenkul malların faturası, kanuni belgesi ve tapusu kime ait ise o eş mal üzerinde tüm tasarruf ve kullanma haklarına sahip olup, üçüncü kişilere karşı her eş ancak kendi borçlarından kendisi sorumlu oluyordu.
- 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni medeni kanuna göre eşler arasında hiçbir mal rejimi sözleşmesi yapılmasa bile; 1 Ocak 2002 tarihinden sonra edinilen menkul ve gayrimenkul mallar, tapusu ve faturası hangi eşe ait olursa olsun boşanma durumunda o mal eşit olarak bölüşülüyor. O malın faturası veya tapusu hangi eşe ait olursa olsun borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı ortak olarak sorumlu tutuluyorlar. Medeni kanunumuza göre bu mal rejiminin adı PAYLAŞMALI MAL REJİMİ.
- Ancak, yine medeni kanunumuz eşler arasında mal rejimi sözleşmesi tercih hakkı veriyor. Eşler aralarında MAL AYRILIĞI REJİMİ sözleşmesi yapmaları halinde, üçüncü kişilere karşı her eş ancak kendi borçlarından sorumlu olup, eşinin borçlarından sorumlu olmuyor ve boşanma halinde malın faturası veya tapusu kime ait ise o mal o eşte kalıyor.
Bu hak aslında hiç sevmediği halde sırf eşi zengin diye malı için evlenmeleri önlemek veya eşinin ileride doğabilecek muhtemel borçlarından sorumlu olmak istemeyenlerin tercih ettikleri kanuni bir haktır.- Yine medeni kanunumuza göre mal rejimi sözleşmesi nişanlıyken veya evlendikten sonra her zaman noter huzurunda yapılabildiği gibi nikâh sırasında nikâh memurluğunda da yapılabilmektedir. Noterde veya evlenme memurluğunda yapılacak mal rejimi sözleşmelerinde mevcut menkul ve gayrimenkul malların listesi sözleşmeye yazılabilir. Sözleşme tarihinden sonra alınacak mal hangi eşe ait ise faturası veya tapusu onun adına alınmalıdır.