Asubaylar; Gülen Ayva, Ağlayan Nar!

 kapak
 

İntibâk Kânunu nihâyet dün, 29 Aralık 2015 Salı gecesi Meclis’de kabul edilip meriyyete konuldu.

4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Kânun ile

Asubay Sınıf Okullarının isminin 2002 senesinde Astsubay Meslek Yüksek Okulu’na tebdil edilip

Tahsil süresinin de 1 seneden 2 seneye yükseltilmesiyle birlikte gündeme gelen “Eski”lerin intibâk meselesi 2015 senesinin bitmesine iki gün kala 6656 sayılı kânun ile zevâl buldu.

Tıpkı 40 sene devâm eden birinci derecenin dördüncü kademesindeki haksızlıkda olduğu gibi

Sâdece Asubaylara özgü bir ayıp olan intibâk meselesi de

Bir daha hortlamamak üzere ülke gündeminden def olup gitdi.

Muhalefetiyle, iktidârıyla el birliği edip Kânun maddesine rey veren vekillerimize teşekkür ederiz.

Şu memleketde yaşayan hiçbir devlet memurunun duyup bilmediği, tanık olmadığı bu intibâklar

Anamızın ak sütü kadar helâl idi bize...

Bu kânundan istifâde edeceklere,

13 seneden beri rehin tutulan hakları, 2016 Nisan ayından itibâren iade edilecek.

Hepsine hayırlı, kademli olsun inşallah!

Fakat

2002 senesinde beri habis bir ur gibi büyüdükce büyüyen bu intibâk haksızlığını çözmek için

Devlet erkini elinde tutanların sağa sola salladığı adâlet kılıcı

Asubayların bir kısmına ne yazık ki adâlet getirmedi... 

*  *  *  *  *

Başladığı ilk günden bitdiği son güne kadar geçen 13 senede hakkında söylenenlere, yazılanlara bakıldığında

Hem Türk siyâsî ve askerî

Hem de belki dünya siyâsî târihinde kendisine istisnâî bir yer edinen Asubayların şu intibâk meselesi

İyisiyle kötüsüyle bugün itibâriyle târihdeki yerini aldı...

Asubayların maaş derece/kademesinde son 50 senede katetdikleri aşamaları gündem ederek

İntibâkların ne menem bir şey olduğunu fâş eyleyen

Ve dahi

Asubayların haklarını tahakkuk ettirmek için verdiği amansız mücâdeleyi

Târihin sayfalarına altın harfler ile nakşeden üç makâle neşretmişiz son üç sene içinde; 

Dönme Dolap 

Siz, Kaçın Kaçından sınız? 

Seyir Defteri İntibakların! 

Üçü de birbirinin mütemmim cüz’ü olan bu üçü bir yerde makâlelerimiz ile

İntibâk dediğimiz kavramın ne anlam ifâde etdiğini

Ve dahi

Biz Asubaylar için ne kadar hayâtî bir mesele olduğunu belgeleri ile ortaya koyduk.

Kânunun muhteviyâtına bakdığımızda;

Son 50 senede elvân çeşit derece/kademeden emekli edilen Asubayların hepsinin birer ikişer kademe maaş terfisi aldığını görüyoruz.

Fakat bu Kânunun bir de istinâsı var;

Birinci derece dördüncü kademeden emekli edilen Asubayların bu Kânundan hiçbir kazancı olmadı...

Sicilen ya da kendi parasıyla yüksek tahsil tamamlayan meslekdaşlarımızdan bu Kânunda tek kelime bahis yok! Daha doğrusu bu Kânunda onların adı yok!

İnanması zor, fakat acı hakikât, işde tam da böyle...

*  *  *  *  *

Peki,

Aynı Kânuna tâbi, aynı şartlara, aynı haklara sahip aynı zümrenin

Neredeyse parmak izleri bile aynı olan Asubayların

Nasıl oluyor da

Bir kısımı gülen ayva olurken

Diğer kısmı ağlayan nar olabiliyor?.. 

*  *  *  *  *

13 seneden beri mâğdur edilen Asubayların tahsilden kaynaklanan intibâklarının yapılması konusunda

Genel Kurmay Başkanımız Sayın Hulusi AKAR’ın teşvik edici açık bir tavrını ne yazık ki göremedik!

Tamâmen susmayı tercih etdi... Ne anlama geldiğini de ancak kendisi bilir!

Vuranından, kıranından, kızanından küseninden,

Benim gibi küfür sallayıp yazarından çizerine kadar Asubayların emeği, çabası bir yana

Derneğin bütün üyeleri ile birlikte

TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER’in bu neticeyi almak için elinden geleni yapdığını biliyoruz.

Aynı cümleden olmak üzere Tayyar Başkanın hemşehrisi Başbakanımız Sayın Ahmet DAVUTOĞLU,

1 Kasım 2015 milletvekili seçimi arifesinde; önce Malatya’da, sonra da memleketi Konya’da söz verdi.

Akabinde, 64’üncü hükûmetin 3 aylık icraat gündemi vesilesiyle yapdığı konuşmasında,

Bu sözünü Meclis’de tekrârladı.

Bu konuşmaları duyan

Ve dahi

Er, sözünden tutulur vecizinden ilhâm alan Eski Tüfek de

Şöyle bir suâl gönderdi, kendileyin Başbakanlığımıza;

images-01

Başbakanımızın kendisi değil fakat onun vekili olan BİMER

15 Aralık 2015 târihli cevâbında şöyle diyordu;

images-02

Demek ki isteyince oluyormuş bu işler!

Yetkili merciler elini çabuk tutdu ve daha iki gün bile geçmeden neticeye vardılar.

Biz Asubaylara yeni bir hak vermediler. Bunun farkındayız. Ve netice itibâriyle 2002 senesinden bu yana kanserleşmiş bu intibâk meselesine bir neşder atıp Asubaylara bu hakkını teslim etdiler.

images-03

Fakat Asubayların bir kısmına hakkını teslim eden aynı kânun

Aynı zamânda, Asubayların bir başka kısmını da mağdur etdi.

1971 senesinde Harp Okulları tahsil süresi 2 seneden 3 seneye yükseltilmesinin 1 ay evvelinden Subaylarımızn intibâk Kânununu Meclisden koşar adım geçirdiler.

Fakat, Astsubay MYO Kânunu Meclisde görüşülüp kabul edildiği 2002 senesinde Asubay intibâkları da o gün orada çözüme kavuşdurulmalıydı.

Ne verdiysen Kânun ile, o gelir senin ile... İşin sonunda intibâk Kânunu ile tenceremize neyin girdiğine bakarız. Bu Kânundan sonra akşam sofrasında gene çeşme suyu tirite ekmek bandıranın vay hâline.

Bu kânunda isminden hiç bahsedilmeyen bir Asubay zümresi var; Sicilen veya kendi parasıyla yapdığı yüksek tahsil neticesinde birinci derece dördüncü kademeden emekli edilen Asubaylar... Bu intibâk Kânununda, bu zümrenin isminden tek kelime bahsedilmedi. İntibâk kelimesinin ne olduğunu bilen birisi olarak şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim; Bu Asubay zümresi, Anayasanın 17’inci maddesinden neşet eden “Kendini geliştirme hakkını kullandığı için” kelimenin tam anlamıyla cezâlandırıldı... Bu cezâyı hukuk ile izâh etmenin de imkânı yokdur.

images-04

Yukarıda izah etdiğim sebeplerden dolayı

Bugün itibâriyle;

Toplam 4 senelik hizmet, emek, tahsil karşılığı olarak devletimden şu an hâla 4 kademe alacaklıyım.

Bu haklarımı zamânında alsaydım şâyet, bugünkü derece/kademeye 4 sene evvelinden terfi edecek idim.

Bu kânunu 12 sene boyunca çıkartmayan zamânın tek Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a

Ve dahi

12 senelik bu dönem içinde elleri böğründe öylece bekleyen şu Genelkurmay Başkanlarına

Eski Tüfek olarak ben,

Hakkımı helâl etmiyorum!

images-05

Asubayların tahsil süresinin 1 seneden 2 seneye yükseltilmesinden dolayı yapılan intibâklardan

İstifâde ederek 13 sene geç de olsa müktesep hakkını alan meslekdaşlarımıza hayırlı, kademli olsun inşallah!

Aynı kaderi yaşadığı hâlde

İntibâk Kânununda isminden hiç bahsedilmeyen birin dördündeki biz emekli Asubaylar

Ȃdâletsizlikden asla korkmadık!

Fakat

Yaşadık ve gördük ki!

Vakdinde tecelli etmeyen adâlet,

Meğerse adâlet değil imiş!..

İçinde bulunduğum şu anki hâlet-i rûhiyeme ancak şöyle tercümân olabilirim;

Sekiz bin Ayvanın gülmesi için

Bir tek nar ağlayacak ise şâyet

Eski Tüfek olarak ben

Ağlamaya râzıyım!

brove

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

ALIN SİZE ADALET

Mart 20, 2015

Bir elimiz yağda, bir elimiz balda, her şey altın tepside sunuluyor hâttâ imtiyazlı olduğumuz, gökten zenbille indiğimiz bile söylenebilir. Bakmayın siz eleştirel yazılar yazarak haktan, hukuktan, adaletten, vicdandan bahsettiğimize. Bunları spor olsun, macera olsun diye egomuzu tatmin için yazıyoruz!..

Bendeniz iflah etmez bir muhalifiyim hak aramanın, haksızlığa karşı koymanın suç olduğu bir ülkede görevde iken bile Adalet – Eşitlik - İnsan onuruna saygı dediğim için bir çok kez açılan soruşturmalarda hukuken suç unsuru bulunamayınca genelkurmay tarafından SAKINCALI PERSONEL statüsünde soruşturmadan, soruşturmaya koştum, yurt dışı görev ne demek lise üniversite çağında çocuklarım olduğu halde köy gibi yerlerde sürgün tarzında tayinlerle haddim bildirilmeye çalışıldı. O zaman da yılmadım susmadım, adalet sağlanıncaya kadar da susmayacağım.

Adalet sağlamak kadar kolay erdem’li bir yol varken haksızlıkları yok sayıp adalet isteyenlere yapılan baskılarla  hepimiz çileler çektik yüreğimizdeki haksızlıklara isyanımız büyüdü. Adaletsizlikler karşısında susmanın kendime saygısızlık olacağını düşünerek görevde iken de haksızlıklarla mücadele ettim. Bana verilen tek ceza fakülte ve yüksek okul mezunu assubayların kendini geliştirmelerini ve okumasını, önlemek adına tek teşvik olan üst derecenin iptali için  zamanın Amiral emeklisi Cumhurbaşkanının Anayasa mahkemesini yanlış, yalan  ifadelerle açtığı davadan istenilen sonuç alınamaması üzerine  bu kez AYİM Anayasa ve hukuka aykırı kararı ile bizleri büro memuru statüsünde  mahalle bekçisi, ziraat ev ekonomisti gibi kamu görevlilerinden daha alt derece ve kademeden göreve başlatması adaletsizliği nedeniyle  2'nci dereceden emekli olarak ilkokul mezunu KİT işçi emeklisinden daha az maaş alarak cezalandırılmış (!) olmamdır. Haksızlık, adaletsizlik konusunda emek verenlerin kulaklarını çınlatıyorum...

Meğer adalet isteyen sadece bizler değilmişiz. Şimdi paralel yapının eseri olarak değerlendirilen Silivri davaları yüzünden yüzlerce general, amiral, subay ve assubay da  çileler çekti kendi kurumlarının vefasızlığından sahipsiz bırakılmalarından yakındılar. Adalet arayan bir mesleğin mensubu olarak bu davalarda aynı zamanda demokrasimiz yargılanıyor diyerek yanlarında olduk...

Hukuksuzluğa isyan edenlerin  biri de tutuklanmamasına rağmen yaşananları onuruna, gururuna yediremeyen ve bu yüzden suçlamalarla Donanma Komutanlığı'ndan istifa eden oramiral Nusret Güner  “Sakincalı Amiral” isimli bir kitap yazdı, kitabında özetle;

İlker Başbuğ Paşa hapisten çıktı diye seviniyor, ‘Geride silah arkadaşlarım kaldı’ diye üzülüyor. Bizde gemi batarken, komutan gemiyi en son terk eder. O hapisten çıkmaya çalışırken; ben içeri girmeye çalışıyorum yaptığım hareketlerle.

İlker Paşa’nın Kozmik Oda’yı aratması bir skandaldır. Beni 13 yaşında okula alırken tüm çevremi, ailemi didik didik araştırıyorsun, sonra sürekli kontrol altında yetiştiriyorsun. Her yıl sicil sistemiyle beni gözden geçiriyorsun. Binbir elekten geçirerek general/amiral yapıyorsun. Sonra bana güvenmeyip 40 yaşında nasıl yetiştiği belirsiz bir hâkime güvenip ‘Gelsin, Kozmik Oda’yı arasın’ diyorsun. Orası senin namusun, oraya başkasını sokmayacaksın.

Bana göre İlker Paşa işlerini basınla değil, Başbakan’la görmeliydi. Kozmik Oda için Başbakan’ı ikna etmeliydi. İlker Paşa ne yaptı? Basına çıktı konuştu. Bu olmaz. Koşaner Paşa hiç basına çıktı mı? Çıkmadı... Olayları Başbakanla çözmeye çalıştı. Baktı ki Başbakan dinlemiyor, istifa etti. İlker Paşa da böyle yapmalıydı.

TSK için yapılan ‘Kâğıttan Kaplan’ değerlendirmesine katılmıyorum. Bana göre ‘Sabun Köpüğünden Kaplan’ Çünkü kâğıt uçsa da şekli bozulmaz, kaplan şeklinde kalır. Ama sabun köpüğünü üfledin mi gider, şekli de kalmaz, darmadağın olur. Onun için bu tanımı daha doğru buluyorum. ‘Kâğıttan Kaplan’ diyerek az bile” demişler.

Orduevi yasağı  “savunmasız yargı olamaz” ilkesi bile yok sayılarak  savunmam alınmadan verildi. Neden orduevi yasağı verildiğini AYİM'ne dava açtığımda öğrendim. Oramiral Nusret Güner'in kitabını  haber yapan bir internet sitesindeki yukarıdaki habere  ben de  yorum yaptım ve aynen;

Balık baştan kokar amiralim, sarı öküz aslanlara yem edilince her şey bitti; ancak hepimizi derinden üzen TSK Güç ve itibar kaybında en önemli faktör personel arasındaki ayrımcılık,adaletsizlik ve saltanat hevesi yatmaktadır. Subaylar dışında kalan personel sadece göreve ve ölüme gönderilirken hatırlanıyor 

dedim.

Amirlere güveni astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunmak hükmü ile  orduevi yasağı verilmiş. Lütfen söyler misiniz bu eleştirimin  neresi yanlış, neresinde hakaret var? Elbette yok, nitekim mahkemenin çoğu hukukçu olmayan üyeleri genelkurmayın yasağına karşı çıkmayı uygun görmeseler de AYİM başsavcısı benim yazdıklarımın özgür ifade ve eleştiri hudutlarında kaldığı konusunda görüş bildirmiş.

  • Ben, hiçbir yazımda bazı ucuz kahramanlık taslayanlar gibi; assubayların hiç bir yarasına merhem olmayan maksadı aşan hâttâ hakaret içeren  eleştiriler yapmadım, sadece adaletsizlikleri, vicdansızlıkları yazıp düzeltilmesini istedim.
  • Görevlerini yapan yöneticilere, "kan emen sülükler,paramızı yiyen asalaklar" demedim...
  • TSK yıpratmak adına, "orduevine bayrakla girişim engellendi, orduda bayrağa saygısızlık" yalanını yaymadım.
  • "Sefer görev emrini yırtıp genelkurmayın suratına atacağım,YAŞ üyelerinin mezarına tüküreceğim" tarzındaki hakaretlerde bulunmadım...
  • Hakaret ve amaç dışı maksadı aşan eleştirilerin muvazzaf kardeşlerimize baskıya, bu topluma duyulan tepkinin artmasına, haklarımızla ilgili çalışmaların askıya alınmasına neden olduğu bilinci ile hakareti şiar edinenlere  ve bu aymazlıklara tepki gösteren assubay sevdalılarına da  hakaret ve iftiralarda bulunan ahlaksız müfterilere karşı çıktım.

Orduevi yasağını duyduğum ilk gün yasakla ilgili tepkimi sitemizde ve facebook’ta yayınlanan ORDUEVİ YASAĞI isimli makale ile verip  TEMAD Hukuk Komisyonu başkanı avukat Erkan Akkuş kardeşimle görüştüm. Kendileri, "Ersen ağabeyim siz uğraşmayın mahkeme masrafları dahil hiçbir ücret talep etmeden davanızı üstleneceğim, bana vekalet gönderin" demiştir bu vesile ile mevcut TEMAD yönetiminde tek olumlu çalışmalarda bulunan bu yürekli kardeşime bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

Adalet herkes içindir. Bir üniforması kefen olan  assubayların ve uzmanların artık sadece göreve ve ölüme gönderilirken hatırlanması kabul edilemez, bu adaletsizlikleri  sorunları yok sayarak geçiştirirseniz hiç bir zaman aile olamayız. Dünyanın en tehlikeli silahını kullananın insan olduğu unutulmamalıdır.

Adaletsizlikler, görevdeki personelin moral ve hizmet verimliliğini, yıllarını bu orduya feda eden emeklilerin kurumlarına olan aidiyet duygusunu yok etmektedir. Milletin gözbebeği orduya bundan büyük kötülük yapılamaz. Saygılarımla.

Merhabâ, Memur!

Kasım 15, 2014

Yukarıdaki resimde

Konuşma baloncuğunun içinde gördüğünüz o selâmlaşma sözü, gerçek değil!

Şimdilik sâdece bir şakadan ibâret!

Sizler kolayca okuyasınız diye

Şu anda açdığınız bu sayfaları makyajlayan

Sitemizin İdârecisi Semih KOÇ

Lâtife etmek gâyesiyle eklemiş oraya!..

Fakat

Önümüzdeki dönemlerde

Resimin size göre sol tarafındaki er kişinin

Teftiş etdiği askerleri “Merhabâ, Memur!” diye selâmladığını duyarsanız

Sakın şaşırmayın!

Niçin şaşırmayalım diyorsanız şâyet

Eski Tüfek bu sualinizden kendisine vazife çıkartır

Ve sebebini

Telgrafın tellerine havâle edip

Küçüklerine bol bol sevgi

Ve dahi

Öğür ve büyüklerine de hörmetlerini ilâve etdikden sonra

Size göndermeyi kendisine görev bilir.

Ordumuzun tepesine tünemiş iki Orgeneral karnından fısladı; üfürdü, geçdi.

Boyalı basın; yazdı, çizdi, çığırdı, geçdi.

Emekli askerlerimiz umursamadı; göz süzdü, burun kıvırdı, dudak bükdü geçdi.

TEMAD, TAS-SEN ve TESUD sâdece bakdı; anlamadı, susdu, geçdi...

Muvazzaf cenâh derseniz; tayin, terfi, telâş, teftiş, takdim, tâlim, tatbikât, tâciz, tekme, tokat... Olmuş ekserisi dilsiz uşak!..

Fakat

Eski Tüfek

Terbiyeli üç maymunu âzad etdi; gözündeki perdeyi kaldırdı, ağzındaki bağı çözdü, kulağındaki tıpayı çıkartdı...

Kalem, kağıt, mürekkep, mum, vakit

Ve dahi uykuya hasret gözlerine

Ucu gırmızı mumla mühürlü bir seferberlik fermânı yollayıp

Hepsini görev başına celp eyledi...

Kimi gomutanlarımızı

Merhabâ, Asker! nidâsından

Merhabâ, Memur! seslenişine götüren yılankavi kıvırmaların

Esbâb-ı mucibesine muttali olmak isteyen can dostlarımıza

Anlatalım!

Buyurun...

 *  *  * 

T.B.M.M.’nin kabul etdiği bir kânun var.

Biraz mürekkep yalamış herkes bilir.

Devlet memurlarının hizmet şartları, nitelikleri, özlük işleri ve saire hukûkî esaslarını tanzim eden

657 sayılı Devlet Memurları Kânun’u.

Aşağıda gördüğünüz işbu kânunun birinci maddesi

Tâ 1965 senesinden beri şöyle avâz ediyor;

Subay ve Astsubaylar, memur değildir!”...

image01 

*  *  *

Siyâsi cenâhın askere bakış açısı yukarıda gördüğünüz minvâl üzere. Bunu böyle bilelim.

Peki

Asker cenâhında vaziyet nedir?

Bugün itibârıyla

Türk Ordusunda görev yapan takribî 650.000 asker hangi kânunlara tâbi?

Görevlerini hangi kânunlara göre ifâ ediyor dersiniz?

Buyurun, birlikde sayalım;

  1. 1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kânun’u
  2. 1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânun’u
  3. 1961 tarihli ve 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’u
  4. 1965 tarihli ve 477 sayılı Disiplin Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezâları Hakkında Kânun
  5. 1967 tarihli ve 926 sayılı TSK Personel Kânun’u
  6. 1972 tarihli ve 1600 sayılı Askerî Yargıtay Kânun’u
  7. 1972 tarihli ve 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kânun’u
  8. 2013 tarihli ve 6413 sayılı TSK Disiplin Kânun’u

Asker dediğimiz şahısların tâbi oldukları kânunlar yukarıda gördükleriniz ile mahdûd değil elbetde. Daha onlarcası var.

Biz, konumuz ile alâkalı olan sâdece temel kânunları yazdık buraya.

 

 *  *  * 

Yarım asır önce meriyyete konulan

Ve bugün dahi hâlâ meriyyetde olan işbu kânunlardan gözlerimizi

Bugünlere çevirelim.

Taraf gazetesindeki “derin düşünce” isimli köşesinde

2008 senesinin

Ortagüz ayının dokuzuncu gününde neşretdiği makâlesinde

Rasim Ozan isimli tufeylî

Kendince bir takım cılk bahâneler yumurtaladıkdan sonra

... Askere gitmeyeceğim! Bu devlete itaat etmeyeceğim!” dedi. (¹)

Tarih, 2010 senesinin dördüncü ayı.

Adı mühim değil,

Günlerden, herhangi bir gün.

Başı gıçı ne tarafa oynadığı belli olmayan Rasim Ozan sıfatlı

Ve

Gazeteci kisveli bu mamacı

İktidar fırkasının çanağından yağlı bir kemik daha aparmak umuduyla

Yal yediği gazeteye çıkıp

Hasbiden ürdü.

Gıçından salyalar saçarak konuşan asker kaçağı bu mamacı gazeteci

Genelkurmay Başkanımız Orgeneral İlker BAŞBUĞ’a

Sen, devlet memurusun!” dedi. (²)

Fakat

Bu tuzak iftiranın tehlikesini hemen fark eden Orgeneral BAŞBUĞ

Memur sıfatını şiddetle reddetdi...

Sebebini açıkladık!

Asker, niye memur olamaz?

Ya da

Daha doğru bir ifâde ile

Memur, niçin asker olamaz diye!..

Devlet memurluğunu hakir gördüğümüz zehâbına kapılan muhteremler varsa şâyet

Önce

Hemen şu iki satır yukarıdaki cümlemize ilişdirdiğimiz makâlemizi okusunlar

Sonra

Fikirlerini serdetsinler...

Makâlemizin ilk sayfalarında gördüğünüz 657 sayılı Devlet Memurları Kânun’ununimage02

Birinci maddesini delil gösteren Sayın BAŞBUĞ

Ben, memur değilim! Ben, Türk Milletinin emrinde bir askerim!” dedi.

Sonra da

Memur sıfatını kendisi için “tahkir ve tezyif” telâkki edip

Bu çanak yalayıcı mahlûk hakkında peş peşe tam on dört dava birden açdı.

*  *  *

Diplomat nâmıyla maruf Genelkurmay Başkanımız Orgeneral BAŞBUĞ’un bu şerefli duruşu

Ve dahi

Askerce davranışı ortada dururken

Sınıf arkadaşı

Ve

Silah arkadaşlarını haksız yere hapse atan vatan haini siyâsetci güruhuna tavır koymak için

image03Makâm ve ikbâl uğruna “memur” olmayı şiddetle reddedip

Genelkurmay Başkanlığı makâmından feragât eden

Orgeneral Erdal CEYLANOĞLU’nun vücudunun üsdüne basarak

Zilli zembille gökden yere indirilen

Ve dahi

Aynı goltuğa gıçını goyan Sucukcu Necdet Bey

Görevinde daha iki seneyi bile ikmâl etmeden

Zihniyet dumuruna düçâr olup

Sayın BAŞBUĞ’un tükürdüğünü yaladı...

Harbiyeye girdiği günden beri

Tam 49 senedir zihin tahtasında yazılı duran “asker” sıfatını

image04İki elinin on parmağıyla birden siliveren Necdet Bey

Hayır! Ben, asker değilim!

Ben, devlet memuruyum!” diye fâş eyleyiverdi...

Zihin tahtası orası

Yaz, boz, sil!..

Sil, boz, gene yaz...

Keçe silgi, ak tebeşir, kara tahta yokdur orada nasılsa...

Öyle mi?..

 

 *  *  *  

Deli olduğuna inandırmak için

Sıradan bir adama dahi en az kırk kere deli demek icap  eder.

Fakat

Belden kırma fırıldak Rasim’in sâdece bir kerecik “Devlet memurusunuz!” demesiyle

Kendinden pilli Başkanımız Necdet Bey

Şûh bir rakkâse gibi kıvırdı

Ve kendisinin “Devlet memuru” olduğuna inanıverdi...

Peki

Senin emrindeki bir asker,

Senin bu sözünü ciddiye alsa

Ve

Silâhını elinden,

Palaskasını, kütüklüğünü belinden,

Nöbetci kolluğunu kolundan çıkartıp sana verse

Ve dahi

Mâdem ki sen memursun! Öyleyse ben de memurum! Mesaim bitdi, al şunları, ben eve gidiyorum!” dese?..

Der mi?

Der!..

Verecek cevâbınız var mı muhteremler?

İmam osdurursa

Cemaat ...

 

 *  *  * 

Başkomutan ATATÜRK,

Harb meydanlarında sırtını yasladığı silah arkadaşlarını yanına alıp

Göğsünü gere gere askerlerini selâmlarken

O yeşil gözleri

İftihar, kıvanç ve şefkâtle çakmak çakmak parıldar

Ve

Gözümüzün bebeği Mehmetciklerimize

Merhabâ, Asker!” der idi.

image05

*  *  *

Çok değil, şunun şurasında,

Başkomutan’ın bu sözleri tarihe yazmasının üzerinden bir asır geçdi, geçmedi...

Askerin

Devlet memuru olmadığı en az yedibin seneden beridir pişmiş çebiş kellesi gibi orta yerde sırıtıp dururken

T.C. Ordusunun tepesinde oturan bu eyyâmcı Bey, Efendi ve Aga tayfası

Yirmibirinci asırın ikinci on senesinde hemencecik irşâd oldular

Ve

Aynı makâmdan şakıyan besleme bağ bülbülleri misâli

Bizler; asker değiliz, memuruz!” dediler.

Ağızlarından yumurtaladıkları bu cılk kelâm ile

Yedi bin senelik asker,

Yumurtadan cücük çıkartır gibi

Bir günde

Oluverdi Devlet memuru...

image06 

Omuzunda dört yıldızlı apolet ile ortalıkda dolaşan bu Bey, Efendi, Aga takımı

En az üç bin senelik şanlı bir tarihin sancağını dalgalandıran Türk Ordusunun komutanı olduklarını unutup

Son birkaç seneden beridir dünya kamuyou önünde

Ekmek, musaf çarpsın ki bizler asker değiliz, memuruz!” diye gıçlarını yırtıyorlar...ataturk

Pekiyi

ATATÜRK,

Tâ 1926 senesinde

T.C. Devletinin Cumhurbaşkanı sıfatıyla

Kendini memur zanneden siz Orgenerallere

Şöyle emretdi;

Ben, ordu ile küçük rütbelerden beri içten temâsı olan bir askerim!

ATATÜRK’ün bu emrinden

Haberiniz var mı sayın Beyler, Efendiler, Agalar?..

Şanlı Türk Ordusu’nun tepesini işğal eden siz Orgenerallerin bugün yapdığı bu kıvırganlığı görse idi şâyet

Başkomutan ATATÜRK

Hepinizin yüzüne tükürmez miydi?

 

 *  *  * 

Genelkurmay Başkanı, İkinci Başkan ve Kuvvet Komutanı ağız birliği ederek diyorlar ki “Bizler, Devlet memuruyuz!”.

Peki

Mevzuatımız ne diyor devlet memurları hakkında?

İşde Kânun;

  • Devlet memurları, görevleri hakkında basına bilgi veya demeç veremezler.
  • Basın açıklması yapmak için bağlı oldukları Bakan’dan izin almaya mecburdurlar.

ek-1

Asker kıyâfeti giyerek “Devlet memuruyum!” diye basının karşısına çıkan siz eyyâm agaları

Yellenerek abdest bozar gibi suskunluğunuzu bozuyorsunuz

Ve dahi

Çok konuşulacak açıklamalar yapıyorsunuz da...

ek-2

Söyleyin bakalım;

Mâdem ki devlet memurusunuz, konuşmak için Millî Savunma Bakanı’ndan izin aldınız mı?

İsmet Bey’den izin almadıysanız şâyet

Siz devlet memurları

Yukarıdaki Kânun maddesini ihlâl etdiniz... Suç işlediniz!

Devlet memuru olduğunu söyleyen Necdet Bey, Yaşar Efendi, ve dahi Hulusi Aga

Devlet Memurları Kânun’u madde 15 hilâfına davrandılar.

Vicdanlı bir Cumhuriyet Savcısı varsa bu memleketde şâyet

Buradan suç ihbâr ediyorum. Hemen idârî soruşdurma başlatsınlar.

Gelelim meselenin ikinci vechesine

Herhâlde biliyorsunuzdur

Genelkurmay Başkanı, hiçbir Bakana bağlı değil. Doğrudan Başbakana bağlı.

İşde Kânun. Hem de Kânunların Ana’sı.

ek-3

Şimdi de Anayasa’ya sırtınızı dayayıp

Genelkurmay Başkanı, Başbakana bağlıdır. Bak, işde Anakânun!

Basına demeç vermek için Bakan’dan izin almak zorunda değildir” diyorsanız şâyet

Hangi sebeple “Bizler, asker değiliz: Hepimiz devlet memuruyuz!” diye yırtınıyorsunuz agalar?..

 

 *  *  * 

Daha ötesi yok!

Mareşâl olacak çapda değil üçü de...

Bir subay için

Orgenerallik en yüksek rütbe,

Kuvvet Komutanlığı, İkinci Başkanlık, Genelkurmay Başkanlığı en yüksek makâm...

Kurt, kocayınca köpeğin maskarası olur! der ebemdedem.

Bizim memur kılıklı Orgenerallerimiz Necdet Bey, Yaşar Efendi ve dahi Hulusi Aga,

Ağızlarından yumurtaladıkları densiz, seviyesiz, ucuz ve hoyrat sözleriyle

Mesleklerinin şâhikasında milletin maskarası oldular!..

111

Asubay hak arama mücâdelesine tâze bir nefes vermek üzere

Çıkdığımız dönülmez yolculukda

Yazdığımız ilk makâlemizin ismi “Adam Arıyorum, Adam!” idi.

emekliassubaylar.org mecrâsında 10 Temmuz 2012 senesinde neşretmişiz.

Ve dahi

Şu nidâ ile son noktayı koymuşuz makâlemize; “Elimde kandil, gözümde umut; gün ışığında adam arıyorum, adam!

Yukarıdaki sözünde Emekli Korgeneral Engin ALAN da bizim dediğimizi haykırıyor. Adam mısınız? diye soruyor!

Demek ki o makâmlarda henüz adam yok!

Yazık!..

Şanlı Türk Ordusu adına hicâb edilecek, hakikâten çok elem verici bir vaziyet...

Subay yetişdirmek için seçdiğimiz çocuklarımızın sâdece akıllı olması yeterli değil demek ki!..

Aynı zamanda

Haysiyetli, izzet-i nefsi yüksek, faziletli, vefâ duygusu gelişmiş, mâneviyyâtı sağlam olması gerekiyormuş meğerse...

Askerlik tarihimizin hiçbir döneminde Genelkurmay Başkanı

Kendi sınıf arkadaşları, subayları, asubayları, komutanları tarafından bu kadar tenkit edilmedi...

Sözünün Er’i olması beklenen Orgeneral Necdet ÖZEL’i

Tarih,

Kendi sözünün maskarası olan

Ve dahi

Devlet memuru Necdet Bey olarak tahattur edecek ebediyyen...

 

 *  *  * 

Genelkurmay Başkanlığı makâmındaki minderi kendinden yaylı goltuğunda oturan Necdet Bey

T.B.M.M.’nin emrine karşı geliyor

Ve dahi diyor ki

Ben; asker değilim, devlet memuruyum!

Devletin kânunları

Askerler, özel kânunları hükümlerine tabidir” deyip dururken

Bu Bey, Efendi ve Aga takımının

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kânunlarına ayak direyip

Hayır! Biz; asker değiliz, devlet memuruyuz! (²)" demekde ısrar etmesini askerlik, haysiyet, gomutanlık, akıl

Ve dahi

Devlet adamlığı ile izah etmenin imkânı yok.

Ömrü boyunca silah arkadaşım dediği askerlere

Kafasına çölmekden saksı düşmüş adam gibi

Durduk yerde memur demek sağlıklı bir ruh hâline işâret etmiyor.

Yalan, dolan, hile, hurda. Farketmez!

İçtimaiyyât kâidesidir.

İnsanlar, ilk duyduğuna inanır. İnandığından da vazgeçirmek kolay değildir.

En az yedi bin seneden beri yüzlerce devlet teşekkül edip askerlik tarihine altın mühürünü vuran

Ve dahi

Dünyanın en büyük, en kuvvetli, en tertipli ve en muzaffer ordularını bağrında büyüten Yüce Türk Milleti

Askerin, Devlet memuru olduğunu da ilk defâ Necdet Bey - Hulusi Aga tayfasından işitdi 2013 senesinde...

Orgeneral rütbesinde iki densizin ağzından dökülen “Asker; Devlet memurudur!” zırvasını

Bakalım akıllı kaç Orgeneral dimağlardan silebilecek.

 

 *  *  * 

Şimdi,

Askerin,  asker olduğunu

Devletin bunca kânunu bas bas bağırırken

Nasıl oluyor da Bey, Efendi, Aga taifesi çıkıp ortaya

Valla billa biz hepimiz Devlet memuruyuz!” diye cıvık cıvık üfürüyorlar?

Bilmemeleri kâbil değil. Öyleyse dertleri nedir Orgeneral rütbesindeki bu subayların?

Acaba bunlardan bâzıları “çiğ yediler” de karnı mı ağrıyor?

Ateş olmayan yerde duman tütmez!

Bakınız, Nisan 2014 tarihinde zamânın Başbakanı R. Tayyip ERDOĞAN ne dedi?

Genelkurmay Başkanı’nın kaseti var!

Bildiğim kadarıyla Necdet Bey bu haberi tekzip etmedi. Ya da ben işitmedim.

Tekzip etdiyse şâyet göndersin bize. Sayın Ersen GÜRPINAR hayır demez herhâlde! Bu sayfaya ekleyelim.

(http://www.radikal.com.tr/politika/ellerinde-cumhurbaskaninin-da-genelkurmay-baskaninin-da-kaseti-var-1188011/)

image07 

Sayın ERDOĞAN’ın bu iddiasının doğru olup olmadığını en iyi Necdet Bey bilir.

Fakat bu iddia hakkında dâva açmadığına göre

Ya da

Hiç olmazsa en azından tekzip etmediğine göre

Acaba Necdet Bey zamânın bir yerlerinde “çiğ” mi yedi?

Necdet Beyin kaseti gerçekden var mı?

Bu kasetle yapılan şantajın neticesi olarak mı “Ben, memurum!” diye avâz avâz bağırıyor?

Yoksa

Birileri kasedi ortaya sürmek tehdidi karşısında Necdet Bey ile asker-memur takası mı etdi?

Kendine özgü;

  • Personel Kânun’u,
  • İç Hizmet Kânun’u,
  • Cezâ Kânun’u,
  • Yüksek Mahkemesi ve
  • Yargıtay’ı olan Türk Ordusunun mensuplarından bâzıları

Nasıl olur da

Garga guşunun bokunu bellediği gibi hep bir ağızdan “Bizler asker değil, memuruz!” diyebilir Allah’ım?

Her geminin sığınacak bir limanı,

Her guşun tüneyecek bir yuvası,

Ve dahi

Her memurun emir alacağı bir âmiri olsa gerekdir.

Orgeneral rütbeli siz askerler mâdem memursunuz da?

Size emir veren âmiriniz kim?..

Bu hakikâti bilenler bugün demeye cesâret edemese de

Tarih bunu bize bir gün elbetde söyleyecek.

 

 *  *  * 

Kaşarlanmış dört yıldızlı Generallerin bu rakkâse kıvırganlığını

İşin sahibi ruhiyatcılara bıralım tetkik, tahlil ve teşhis etsinler...

Biz gelelim kendi konumuza...

Tavırlı, tutarlı, haysiyetli ve kararlı olmak iyidir.

Üsdelik bu hasletlerin hepsi en çok da askerimize yakışır.

Bir fikir serdediyorsa adam şâyet

Diline dolayıp cümle âleme fâş eylediği bu fikrinin

Sefâsını sürer

Ya da

Ceremesini çeker.

Mâdem ki asker kisvesinin içinde ve Orgeneral rütbesindeyken devlet memurluğuna teşne oldular

Öyleyse bundan böyle memur gibi davranırlar herhâlde...

Teftiş etdikleri merâsim kıt’asını selâmlar iken komutanlarımız

Bugüne kadar “Merhabâ, Asker!” diyorlar idi.

Askerin memur olduğunu bu komutanlarımız kendi ağızlarından yumurtaladıklarına göre

Merâsim kıt’asını selâmlar iken

Bugünden kelli

Komutanlarımız askerlerine “Merhabâ, memur!” diyecekler.

image08 

 

 *  *  * 

Yumurta.... Afedersiniz,

Söz

Ağzından çıkar mı?

Çıkar!

Ve

Söz,

Adamı gölge gibi takip eder mi?

Eder!

Sen

Karargahda, kışlada, arâzide, hudut boylarında, uçağın içinde, tankın üstünde, geminin güvertesinde

Askerin karşısına geçerek

Başını bu tarafa çevirip “Asker! Kendini rapor et!” diyorsan

Burası ana kucağı değil, asker ocağıdır!” diyorsan

Sonra

Harâmî siyâsetci güruhuna şirin görünmek için

Bu kez de gıçını o tarafa gıvırıp

Ben, devlet memuruyum!

Biz, askerler hep beraber devlet memuruyuz!” diyorsan

Senin aklından şüphe etmek hakkım vardır benim...

Sen

Kendinin Devlet memuru olduğuna inanıyorsan bu karar sâdece seni alâkadâr eder.

image09Hattâ

Huzurunda ağdalı bir temannâ çekip

Yerdeki halıyı öpecek raddeye kadar

Önünde başınızı aşağılara eğdiğiniz siyâsetci güruhunun

Kapıkulu memuru bile olabilirsiniz...

Fakat

Türk Devletinin size emânet etdiği vatan evlâdı askerler

Sizin gibi düşünmüyor!

O askerler,

Orgeneral İlker BAŞBUĞ’un dediği gibi

Türk Milletine hizmet eden Türk askerleridir.

O askerler

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün askerleridir.

Bu bir...

İkinci hususa gelince;

Omuzunda dört yıldız taşıyan bir Orgeneral

Akşam yatağa “asker” olarak girip de

Ertesi sabah aynı yatakda “devlet memuru” olarak uyanıyor ise şâyet

Kendini memur gibi hisseden bu çift cinsiyetli asker kılıklı memurlar

Ya da

Memur kılıklı askerler

Vatanı müdafaa etmek uğruna ölmek ve öldürmek için hazır bekleyen emrindeki askerlere

"Asker, sana ölmeyi emrediyorum!" diyebilir mi?

 

 *  *  * 

Mermisi bitdiği için siperini terk eden askerlerin

Conkbayırında önüne geçen Yarbay Mustafa Kemâl,

Tek dişi kalmış gevurun kurşun sağanağına sırtını yiğitce siper ederek

Çanakkale Harbi’nde

25 Nisan 1915 günü

Askerlerine neyi emretmişdi?

Tahattur edelim!

image10 

Bir an dahi tereddüt etmeden Başkomutanın emrine tevekkül ve şevk ile itaat eden askerler

Hemen süngüsünü takıp kibirli İngiliz Tomi’sinin üzerine atıldı!

Mehmetciğin süngüsünün ucunda kendi askerlerinin canhırâş feryâdını ve can cekişmesini

Dürbün ile gemiden seyreden cephe komutanı İngiliz Orgeneral Hamilton’un dudaklarından

Şu veciz sözler dökülüverdi, istemeyerek;

Gebe dağlar, Türk doğurmaya devâm ediyor!

Ekran-Alintisi

Başkomutanın bir emriyle

Sel olup

Yıldırım olup

Şimşek olup

Ve dahi

Ecel olup düşman gevurunun üzerine hücum eden askerlerin hepsi

Şehit olacağını biliyordu.

Ve koca bir Alay’dan sağ kalan olmadı.

Bu Mehmetcikler, 57 inci Alay’ın askerleri idi...

Her komutan, taarruzu emredebilir.

Fakat

Gebe dağların doğurduğu Türk askerine

Ölmeyi emredebilmek için

O kişinin

ATATÜRK olması gerekir!..

 

 *  *  * 

Kuzeyde;

Söz dinlemez bir kısrak gibi hırçın, âsi ve gemalamaz

Fakat

Kale gibi sağlam Karadeniz’e sırtımızı yaslamışız yaslamasına da

Sâir üç cihetimizdeki komşumuz olan ülkelerin hiçbirisi hakkımızda iyi emeller beslemiyor.

Doğuda 4,

Batıda 2,

Güneyde 2 olmak üzere

Tam 8 ülkeyle kara hududumuz var.

Sekiz komşusu olup da

On sekiz, yirmi, otuz, kırk ...

Belki de

Elli sekiz düşmanı olan başka bir memleket yokdur şu dünyada!..

Şimdi

Ateş, burnumuzun dibinde...

Şu anda harbde değiliz fakat harbdeymişiz gibi sivilinden askerinden harp zaiyatı veriyoruz.

İnsanlarımız evinin içinde, çocuklarımız devlet okulunun bahçesinde serseri kurşunlara hedef oluyor.

ATATÜRK’ün tapulu tarlasının üsdüne kaçak olarak inşâ etdikleri

1.000 odalı kâşânelerde ikâmet eyleyip

Hükümeti idâre etdiğini zanneden siyâsetci güruhu

Ey Esed, Ey Esed! Allah senin canını tez zamanda alsın inşallah!” ilenmeleri eşliğinde

Ucuz, ve âdi siyâsi laflar üfürürken

Ve

Şu cennet memleketimin hâl-i pür melâli bu minvâl üzereyken

Hulusi Aga diyor ki; “Her türlü harbe hazır olmalıyız!

image11 

Peki,

Harbe hazır olalım, olmasına da

Hangi Cumhurbaşkanı ile?

Hangi Başbakan ile?

Millî Savunma Bakanını geçiniz... Hukukcuyum diyor; kitabı yok, adâleti yok! Kayıkcıyım diyor; küreği yok!..

Hangi Genelkurmay Başkanı ile ?

Ve dahi

Hudutda düşmana ilk mermiyi sıkması beklenen

Hangi Kara Kuvvetleri Komutanı ile?..

 

 *  *  * 

Tarih, 2014...

Askerinden siyâsetcisinden kutursuz devlet adamlarının

12 seneden beri icrâ etdikleri sığ, samimiyetsiz ve seviyesiz siyâsetin tabii neticesi olarakimage12

Bugün artık ateş çemberinin ortasındayız!..

Sekiz devlet ile sınır komşusuyuz.

Fakat bugün elli sekiz ülkeyle düşman olduk.

Sıfır sorun hedefiyle yola çıkan Ahmet Davut’un Amerikan mahrecli stratejik derinlik üfürüzmaları yüzünden

Stratejik  derinlikli bir kuyunun dibine düşdük!

Ve dahi

Sıfır komşuya geldik dayandık, hamd olsun!..

Şimdi

Gözler, ufukda! Hudutda düşman gözetliyor.

Mermi, namluya sürüldü! İşâret parmakları tetikde.

Asker, teyakkuzda! Emir bekliyor.

Türk Ordusu’nun dünyanın sekizinci en büyük ordusu olduğunu kaydeden” Hulusi Agam,

Dünyanın en büyük ilk yedi ordusunun hepsinin

Memurlardan değil de

Askerlerden müteşekkil olduğunu biliyor mu acap?..

image13 

Orgeneral harbe yeşil ışık yakdı

Ve

Her türlü harbe hazır olmalıyız! diye emir buyurdu buyurmasına da

image14Harbe kiminle hazır olacaksın?

İkisini de misliyle vurun! diye talimat veriyorsun da

Düşmanı kim vuracak Hulusi Agam?

Sen mi vuracaksın?

Yoksa

Memur mu?

Sabah kışlaya gidiyorsun

Oradaki askerlerin karşısına çıkıp “Sizler, memursunuz!” diyorsun!

Akşam, gazetecileri çağırıyorsun ve

Sabah “memur” dediğin adamları göstererek “Askere talimat verdim!” diyorsun!

Bu hercâîliği bırak!

Asker misin?

Memur musun?

Allah aşkına söyle bana!

Sen nesin, Hulusi Agam?

 

 *  *  * 

Sayılı gündür, tez geçer!..

Dokuz otuz günü kaldı şunun şurasında...

Merhabâ,  Memur! ismiyle münteşir işbu makâlemizin

emekliassubaylar.org mecrâsında neşredildiği Koç ayının şu son günlerinde

Ana rahmine düşen en kıvrak, en gürbüz, en kuvvetli, en akıllı ve en hızlı atmık

Âşık’ına bir an evvel kavuşmak isteği ile yanıp tutuşan Mâşuk gibi

Şevk, haz, heyacan, azim, tutku ve dayanılmaz arzuyla

Arkasına bakmadan var gücüyle daha derine doğru yüzüp

Orada kendisini bekleyen yumurtaya yapışarak yekvücud olup da

Ve dahi

O yumurta ile

Rahim ve Rahmân olan Allah’ın izniyle

Ve Allah’ın huzurunda nikâhlandıkdan sonra

Ana rahminin duvarına tutunmayı başaran döllenmiş o yumurta

Teşekkül ve tekemmül ederek

Ete kemiğe bürünüp de

Dokuz ay misâfir edildiği ana rahminden dışarı çıkarak

İlk nefeslerini almak için

Hekimin sevecen şamarını gıçına aşketdikden sonra

Dünyaya henüz gözlerini açmadan

İlk çığlıklarını atdıkları günlerde

Necdet Bey’in dört senelik saltanatı hitâm bulacak!

Ve föter şapkayı giyecek.

Başkanlık sırası sana geliyor...

Haa!..

Şimdiden hatırlatalım

Memur,

Sekiz-beş çalışır,

Fazla mesai nedir bilmez,

Akşam saat 5 oldu mu odasını terk edip evine gider.

Silah dayasan alnı çatının ortasına, durduramazsın!

Hattâ

Memur;

Ölmek nedir,

Öldürmek nedir, bilmez...

Değil senin emrinle ölmeyi, öldürmeyi

Sana selâm bile vermez!

Türk Milletinin şerefli bir askeri olan ATATÜRK

Asker gibi düşündü

Ve dahi

Asker gibi davrandı hep.

Sen,

Otel lobisindeki masanın etrafında otururken

Siviller ile birlikte işret eyleyip

Şen kahkahalar atabilirsin!(³)

Fakat

Sen,

Memur gibi düşünüp de

Asker gibi hareket edemezsin!hakar

Eski Tüfek’in müseccel bir vecizidir;

Aptallar, yanılarak öğrenir!

Bu sözlerimi

Kulağına küpe et Hulusi Agam!..

 

Bröve isimli a896f

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

gnkurmay-baskanlari

Değerli arkadaşlarım,

Daha öncelere gitmeye gerek yok! Öncekilerinin de düşünce olarak son dönemde Genelkurmay Başkanlığı yapmış olanlardan ayrılacak bir tarafları görülmemiş, camiamız açısından elle tutulur bir çalışmaları olmamıştır.

Sıradan bir göz gezdirirsek,

Hilmi ÖZKÖK denilince; "TSK'da var da diyemem,yok da diyemem" diyerek ilginç bir şey söylemiş ama SİYASİLERE ‘topuk selamı çakan’ biri akla gelecek. Assubaylarla ilgili hiç bir çalışmasına rastlanılmayacaktır!

Yașar BÜYÜKANIT denilince; "iyi çocuktur, kendisini tanırım" dediği kişi assubay olup, "sözdelerle değil özdelerle" ilgilenirken, yaptığı Dolmabahçe özel görüşme ve sözleşmesiyle, siyasilerden madalya alan ve kendisine tahsis edilen lüxs zırhlı aracıyla giden olarak akla gelecektir. Assubaylarla ilgili bir çalışması olmadığı gibi makam tazminatları için "assubayların makamları mı vardır?" diyen biri olarak hatırlanacaktır.

İlker BAŞBUĞ denilince; assubay devrimlerini ortaya atan ama giderken bunlarla ilgili arkasına bakmayan, yapacağım dediklerinin hiç birisini yapmayan, sözünde ve sözlerinin arkasında durmayan biri akla gelecektir.

Ișık KOŞANER de camiamiz için yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla anılacaktır.

Ve Necdet ÖZEL... Halen Genelkurmay Başkanımız. Bakalım öncekiler gibi özelliğini sadece subaylar için mi gösterecek yoksa TSK'da assubayların da olduğunu kabullenerek yıllardır verilmeyen assubay haklarının verilmesi için özel bir gayret sarf ederek hakkı teslim edecek mi? TSK'nın sadece "TÜRK SUBAY KUVVETLERİ!"nden oluştuğunu benimsemiş olup olmadığına bakacağız. Ama kast uygulamalarını ordu evlerinde sadece subaylar için kaldırdığı ve mahkeme kararı olmadan keyfi olarak verilen cezalarda sadece erbaş ve erler için uygulanan "disko" cezalarıyla ilgilendiğinden, O'nun da tarafsız olmadığı anlaşılmaktadır. O da assubaylari yok saymakta, görmemektedir. Bekleyip göreceğiz!...

Hilmi ÖZKÖK. Gördüğünüz gibi hem "öz" hem de "kök" vasıfları olduğu halde assubay camiası olarak bizlere hiç bir şey verememiştir. Camia olarak olumlu yaptığı bir şeyini göremedik.

Yaşar BÜYÜKANIT. Hem "büyük" hem de "anıt" gibi vasıflarına rağmen yapacaklarıyla assubaylar onu anıtlaştıracak iken O büyüklüğünü sadece subaylar için göstermiştir. Onlar için "anıtlaşmış" olup, camia olarak bizler bu vasıflarını görememişizdir.

İlker BAŞBUĞ. Gördüğünüz gibi vasif ve özellikleri isminde toplamış biri. Hem "ilk" hem de "er". Sonra da hem "baş" hem de "buğ" yani "başbuğ".Tarihten soy ismi almış biri. Ama bizim camiamıza "yapacağım" dediği "assubay devrimleri"ni yapmadan gittiği ve sözlerinin arkasında durmadığı için bizlere ismine yakışmayacak şekilde davranan biri olarak anılacaktır.

Işık KOŞANER. Ne tarafta ne şekilde koştuğunu göremedik bilemedik. Ama bildiğimiz bir şey varsa o da assubay hakları için hiç bir yere "koşma"dığıdır. İsteseydi "koşma"sına da gerek kalmadan bir emriyle gerekeni yaptırırdı.

Değerli arkadaşlarım. Gördüğünüz gibi isimler hiç önemli değil. Kim gelirse gelsin düşünce, mantalite ve ön yargılar ile statüko mantığı değişmedikçe öğretilenler geçerli olmakta ve uygulanmaktadır.

Tüm bunlardan camia olarak çıkarmamız gereken ders; kişilerin ve isimlerin yapacaklarını beklemektense gerçek gücümüzü gösterecek birlikteliğe yönelmemiz ve sarılmamiz gerçeğini bir an önce gerçekleştirme olmalıdır.

Saygılarımla.

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ