×

Uyarı

JUser: :_load: 932 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Yasal emeklilik sigortasının temel ilkesi; nüfusun bugün çalışmakta olan kesimi, artık çalışmamakta olan kesiminin emeklilik maaşlarını karşılar, yani çalışma hayatı boyunca ödenmiş olan emeklilik sigortası primleri, daha sonraki emekli maaşının ödeneceği bir sermaye birikimi oluşturmayıp, ödenen emeklilik sigortası primleri aracılığıyla emeklilik maaşı talebine hak kazanılır.

Almanya’da yasal emeklilikte ortalama emekli maaşı erkeklerde 963 avro, kadınlarda 502 avrodur.  Danimarka’da erkek ve kadınlarda yaklaşık 765 avro, İsveç’te erkek ve kadınlarda yaklaşık 880 avro, İngiltere’de erkek ve kadınlarda yaklaşık 525 avro’dur.  Türkiye’de emekli bir astsubay ise 405 avro (1.200,00 TL.) emekli maaşı almaktadır.

Almanya’da yeterli emekli gelirine sahip olmayan  kişilere, temel ihtiyaçlarını karşılanmasına yönelik emekli maaşlarına ek olarak sosyal yardım uygulaması yapılmaktadır. Danimarka’da ise ihtiyaç tespitinin ardından bekârlar için en fazla yaklaşık 795 avroya ulaşabilen halk emekliliği zammı mevcuttur. İsveç’te ise çalışanlar ücretlerinin (küçük) bir kısmını, sermaye esasına dayalı bir emeklilik sistemine yatırmakla yükümlü tutulduklarından emekli maaşlarına ilave gelire sahiptirler. İngiltere’de ise yeterli emekli gelire sahip olmayanlara sosyal yardımlarla birlikte emeklilik kredisi olarak adlandırılan ve yalnız yaşayan emeklilere 173,35 paund, evli çiftlere ise 209,70 paund tutarında haftalık gelir garantisi verilmektedir. Türkiye’de ise emekli astsubaylar sosyal yardım, emeklilik kredisi, sermaye esaslı emekli geliri başta olmak üzere hiçbir ilave emekli gelirine sahip değildirler.

Yukarıda karşılaştırılan ülkeler ile astsubay emekli ikramiyesi ve OYAK (tamamlayıcı emeklilik) ikramiyesi dikkate alınmamıştır. Emekli maaşlarına ikramiyeler dahil edilmesi halinde Yoksulluk açığı daha da artmaktadır. Sonuç olarak Türkiye’de yaşayan bir emekli astsubay emekli olduğunda diğer ülkelere göre daha düşük ücret almaktadır.

(*) Yoksulluk Risk Oranı: Toplumdaki gelirler kesitinin %60’ının altında bir gelirle hayatını sürdürmek zorunda olan kişilerin oranını ifade eder.

(*) Yoksulluk Açığı: Yoksulluk riskiyle karşı karşıya olanların yoksulluk derecesini ifade eder. Yoksulluk riskine maruz olanların ortalama gelirinin yoksulluk sınırından ne kadar uzaksa, yoksulluk açığı o kadar fazladır.

Emeklilik hakkına sahip olmayan (yaşını bekleyen) ya da yetersiz ölçüde sahip olan (yaşını dolduran normal emekli)  astsubayların temel maddi ihtiyaçlarını karşılaması söz konusu değildir.

Ayrıca; toplumda resmi sigortaya ilave özel sigorta yaptırmış olan zenginler olması nedeniyle  iki sınıfa bölme tehdidi içermektedir. 

Emekli maaşlarının artışını 926 sayılı kanunda yapılacak değişiklikle tazminatlarla artırmak çokta mantıklı bir teori değildir. Üstelikte hiçbir akademik araştırma ve veriye dayanmamaktadır. Ülkemizde erkeklerin toplam yaşam ortalaması 72 olduğu bilinmeden yapılan kavram karmaşasıdır.

Kırılgan bir yapısı olan ülkemizde, 2012 yılında Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda çok kapsamlı yapılan değişiklikle emeklilik yaşının 65’e çıkartılması ileride emekli ücretlerinin de düşeceğinin göstergesidir.

İktidar tarafından günü kurtarmak amacıyla yapılan ama hiç bir zaman emeklinin ücretine yansımayan ücret artışları yerine ne yapılması gerekir?

Astsubaylarımızın;

Öncelikle OYAK’la birlikte ilave özel genel sağlık ve yaşam sigortası yaptırarak hem kendilerinin hemde ailelerinin geleceklerini garanti altına almaları, TEMAD sigortanın bu yönde çalışmalarının bulunduğunun bilinmesi,

TSK.lerince;

Astsubayların uzun süreli meslekte kalmaları yönünde teşvik ve iyileştirmelerin yapılmasının ülke menfaatleri gereğince önemli olduğunun bilinmesi,

İktidar tarafından;

Eğitime, meslek eğitimine ve meslekte ilerleme eğitimine yatırımlar yapılması,

Emeklilere yönelik sosyal yardımların yapılması,

Artan şirket ve servet gelirlerini kamusal emeklilik sigortasının finansmanına daha fazla dahil edilmesini,

Çalışma hayatının insanileştirilmesi,

Sermaye esasına dayalı emeklilik sisteminin uygulanmasına,

(*) Sermaye Esasına Dayalı Emeklilik : Emekli olacak kişiler, daha genç olan kuşağın onların menkul emeklilik değerlerini satın almasına muhtaçtırlar ki, emekliler bu gelirler sayesinde geçinebilsinler. 

Saygılarımla,

 

30 Aralık 2013
Hamdi ÖYKE
TEMAD Beylikdüzü Şube Başkanı

1300 TL

Nisan 26, 2013

Saygıdeğer Halkım,Basın Mensupları, Belediye Başkanım, Valim, Amiralim, Generalim, Komserim, Padişahım,

Ben 70 yaşına merdiven dayamış bir Astsubayım. On dört yaşına kadar olan hayatımın bölümünü pek hatırlamıyorum. Ancak hatırladığım kadarıyla anamın, babamın içinde bulundukları yoksulluk, toplumla eşdeğer bir yoksulluktu. Hiç birimiz aç değildik. Köyde topraktan evimiz vardı. Bahçemizde tavuklarımız, kazlarımız, damda ineğimiz, ahırda atımız, çayırda üç beş kuzumuz vardı. Yoğurdumuz, kuru fasulyemiz, buğdayımız vardı.

Köyümüzden çıkıp Türk Silahlı Kuvvetlerinin saflarına katıldığımda, ütülü şık elbiseler, deri ayakkabılarla tanıştım. Daha doğrusu bunlar beni cezbetti. Kolumdaki rütbeler arttıkça mesleğimin içinde yoğruldum. Allah devletimize zeval vermesin. Çalıştığım koşullardan şikayetçi olmamayı öğrendim. Devletin kudretine leke getirmekten korktum.

Bizlerin görev yaptığı zamanlarda Kamu işçileri çok fazla idi. O zamanlar sendikalar, onların sosyal kazanımlarını kopara kopara alırdı. Her bayram harçlıkları verilirdi. Maaş ikramiyeleri olurdu. Üstüne üstlük maaşları da hep bizden çok fazla olurdu. İçimden kendi kendime sorardım.   “Neden?” Neden bir siyasetçinin oy toplama kaygısıyla fabrikalara depolanan insanlar benden fazla maaş alırdı? Neden ben hala bu işe kilitlenmiştim? Çıkıp gitsem bir siyasetçinin paltosuna yapışsam, ben de bir fabrikaya kapağı atsam. Tersanede işçi olsam, madende çalışsam diye iç geçirirdim. Sonra da kulaklarıma fısıldanmış olan cazibeli kelime olan “Komutanım”ı işitince hepsini bir kenara bırakır işime dört elle sarılırdım. Bir taraftan sırtıma yazılmış on beş yıl vardı. Avunmak için kendi kendime derdim ki; “-Bizim de lükslerimiz var elbet. Ordu evinde hafif enstrumantal müzik eşliğinde ucuz kahvaltı yapmak, askerin getirdiği çayı yudumlamak… Ohhhh…” Sonradan anladım ki kafasını kuma sokmuş bir kazdan farkım yok. Benim sosyal imkanlarımın tümü başka kamu kuruluşlarında da vardı. Sümerbank’ın fabrikalarının tesislerinde, Devlet Su İşlerinde, Orman İşletmelerinde…. Her yerde… Ama halk onların değil bizim keyif sürdüğümüzü görüyordu. O zamanlar bizim reklamımız yapılıyor gibi gelen bu laflar kulağımızı hoş tırmalardı.

Ben varmam inekliye,
Yoğurdu sinekliye,
Allah nasip eylesin,
Omuzu tüfekliye…

Şarkılar bizi söylerken ve dillerde nağme adımız olmuşken, rüzgarın tersten estiği durumlar da olurdu. Eeee dilin kemiği yok ki… Asker bu… 20 yaşında hayatı öğrenmeden gelmiş. Birazcık sohbet etsen, bir iki lakırtıdan sonra diyeceği laf belli. “Komutanım siz bu işi bunca yıl tel örgü içinde nasıl yapıyorsunuz yavvv?” Tezkereyi alınca da söyledikleri belli. “ Bizim bir Yüzbaşı vardı. Baba adamdı. Bir gün astsubay kıdemli Çavuş nöbetçiydi, beni dövdü. Adamların bir eli yağda bir eli balda…” Zaten askerlik anılarının adı çıkmış.

Bir de aybaşlarımız vardır bizim. Kadınlarınki gibi ağrılı geçer. Devletin rütbeli memuruyuz. Bir yere borç tak da göreyim. Hemen önce ayıplarlar, sonra da işten atarlar. Biz bu terbiye ile ay başı gelince borçlarımızı öder, kalan para ile ayın ortasını getirmeye çalışırdık. Bir dönem vergi iadeleri alıyorduk. “Benim memurum işini bilir.” modunda legalleşmiş bir tarzda 30 kg salatalık,400 ekmek fişleri ile vergi iadelerini alır, tıpkı kafası suyun içinde olan birinin, kafasını çıkarıp derin nefes alıp kafasını tekrar suya sokması gibi bu paralarla bir nefeslenir, kendimizi tekrar parasız günlere adapte ederdik.  Mağrur ve gururluyduk. Başımız dikti. Bazen şunları da duyardık. Pazardaki esnaf bile bizim askeri servislerin ayrıldığı saate kadar fiyatları sabit tutarlar, sonra indirime geçerlermiş. Hey baba hey…

Yıllar, bir taraftan su gibi akıyordu. Bir çok cumartesimiz, pazarımız, bayramımız ve tatillerimiz mesainin üzerine gelen nöbetler yüzünden burnumuzdan gelirdi. Çocuklarımız, hanımlarımız evlerimizde kertenkele yavruları gibi bizleri beklerdi. Baba eve gelecek de şöyle bir alışverişe gidilecek. En büyük zevk… En büyük mutluluk… Derken geldi çattı emeklilik. Çalışan ve halinden memnun olmayan biri için emeklilik iple çekilesi bir şeydir. Hiç düşünmeden koyarsınız masanın üzerine dilekçeyi… Elinde “Ful As”ı olan bir kumarbaz gibi bir sevinç kaplar içinizi… Buğulu ama yine de beyaz bir gelecektir hayalinizden geçen… O zamanlar birinci dereceden emekli olmak çok zordu. Altı yıl doksan üzeri sicil almak gerekiyordu. Bunu bilen sicil amirlerinin çoğu bu durumu şantaja çevirmişti. Soruyorum hala… Neden?… Neden?… Yirmi yılını bir mesleğe verip tam sırtını sandalyeye yaslayıp, tecrübesi, bilgisi, birikimiyle kılavuz olacak birinin önüne çıkarılan bu engel tüm motivasyonu yok ediyordu. Bir çoğumuz bu işkenceye dayanmak istemeyip, “al atını, ….. tımarını” dedik.  O yıllarda açık öğretim diye bir şey kurulmuştu. Sağolsun Yılmaz Büyükerşen. Adını tüm assubayların saygıyla anması gereken bu profesörümüzün büyük çabaları sayesinde binlerce memur yüksek öğrenim imkanına kavuşmuştur.

Gençlere hep “aman okuyun!” dedik. “Namerde muhtaç olmayın!” Dedik. Aslında ne ağır bir laftı. Namert kimdi? Devlet mi? Sistem mi? Amirlerimiz mi? Şimdilerde duyuyorum. Çoğu okuyorlarmış. Aferin delikanlılara… Hiç olmazsa ileride bizim gibi 1300 TL’ye talim etmezler. Hani bunu söylerken de iç geçirmiyor değilim. “-Onlar da bize sahip çıksalar keşke… Bizlerin intibaklarımıza destek verseler keşke…

Şimdilerde emekliyim. Sanmayın ki, çok rahatım. Sanmayın ki, açım. Asla… Evde diz dize oturduğum kader arkadaşım, benim mahkumum ve mahdumum ile gün sayıyoruz hala… Hesaplar farklı ama cetveller aynı…

Kahveye çıkmak, gazete okumak, bir yerlere gitmek, birileriyle tanışmak vaktimi alsa da moralimi bozuyor. Beni Türk Silahlı Kuvvetleri kandırdı. Beni devlet kandırdı. Hiçbir değerine sahip çıkmadıkları  gibi bana da sahip çıkmadılar. Bu kandırılmışlıkta yalnız olmamam tek tesellim.

Bizim mahallede çok emekli var. İçlerinde en az emekli maaşı alanlardan biri benim. Mahalleyi değiştirsem, şöyle daha kendime göre gariban işi bir yere gitsem mi diyorum.  Bazen kendi kendime keyif yapıyorum. İyi ki şu külüstür evi almışım. Yoksa ne olurdu halim…  Sonra birden kirada yaşayan emekli astsubay arkadaşlarım aklıma geliyor. Onların durumunu düşünüyorum. Kendi kendime sormuyorum nasıl başardıklarını? Sorun haznem dolu.

Mektubuma başlarken size kendi durumumu arz edeceğim dememiştim. Hatta bu mektubumu en çok okuyabilecekten, en az okuyabileceğe göre hitap etmiştim. Hem hile, hem aldatmaca yaptım. “Arz-ı halimdir” dersem dinlemezdiniz. Biraz emrivaki yaptım. Özür dilerim. Bu benim durumum…

  • Yaş;70
  • Görev süresi 30 Yıl
  • Hizmet günü : 10950
  • Görevi : Astsubay
  • Aldığı emekli maaşı : 1.300,00 TL

Köye gitsem, tavuklarımın, kuzularımın başına geçsem diye gördüğüm, sabahlara dinç  uyanmak, ağrılarımdan kurtulmak için kurduğum, uyku getiresi hayallerim, bir ırmağın şırıltısı gibi… Parlak… göz kamaştırıcı… Güzel…

Yaşamak çok güzel, hayallerde de olsa…

VATANDAŞ ALİ BEY

Şubat 02, 2013

Vatandaş Ali Bey yurdun dört bir tarafında görev yapmış, halkı, devleti bilen, kanunları bin kez okumuş, protokol usulü  yani yol yordam bilen biri olduğunu düşünerek sabah kahvaltısını  yapmış, günlük gazetesini okumuş. Emeklilik günlerinin başlarında kalbi pır pır atan yeni yetme bir memur gibi heyecanlıymış. Çünkü emekli olmak demek, bir köşeye oturup, “artık senden iş geçti arkadaş, fazlalık yapma ve otur bir köşede” demek değil diye düşünüyormuş. Aynı zamanda tabii ki hayata dair umutları ve heyecanları daha yeni başlamışmış. Yıllarca onun bunun lafıyla, sözde emriyle oradan oraya koşan, başkalarının gönlünü yapan Ali bey, artık gerçek anlamda vatanının menfaatine çalışan ve birikimlerini halk ve devlet lehine kullanan biri olmayı epeydir kafasına koyuyormuş.

Ne olduysa o sabah olmuş. Vatandaş Ali bey kahvaltıdan sonra kendince bir karar almış.

  • Artık ne kadar zora girersem gireyim, devletin veya vatandaşın hakkını yiyen olursa, öncelikle uyararak, sonra da yasal yoldan elimden geleni yapacağım.

demiş. Bu fikrini eşine açınca eşi gülümseyerek ve birazda laf olsun diye söylediğini düşünerek,

  • Ah Ali Bey ahhh… Sana mı kaldı milletin derdi… Sen kafanı bunlara yoracağına şöyle üç beş kuruş ek gelir elde edecek bir iş bulmayı denesene…

diye uzayıp giden cümlelerden sıkılan Ali Bey ayağa kalkarak

  • Offf hep aynı… hepiniz aynısınız… Bu memleket sizin gibiler yüzünden bir yere gidemiyor bak…

diyerek ceketini alıp evden çıkmış.

Apartmandan çıkınca her zaman ki çürük koku burnunu yine rahatsız etmiş. Karşı komşunun kapının önüne bıraktığı  çöp delik poşetten sularını salmış. Bugüne kadar sabrettiği komşusunun kapısını çalmış.

  • Komşu çöpünüz akmış, hem de kokuyor. Rahatsız oluyorum.

Dedikten sonra komşu hiçbir şey söylemeden yüzüne kapıyı kapatmış. Komşu kadın içinden basmış küfürü. Eee… ne de olsa koskoca adam işi gücü bırakmış komşu kapısını çalıp karısını azarlamışmış. Hiçbir kadına böyle konuşulur muymuş.  Hatta “Akşam benim herif ve büyük oğlan eve gelsin de söyleyeyim bir dövsünler şunu… Kendini hala komutan zannediyor salak.” diye de saydırmış.

Vatandaş Ali Bey kendisi hakkında komşunun düşündüklerinden umursamazca apartmanın bahçesine inmiş. Etrafta bir sürü sigara izmaritini görünce eğilip hepsini bir güzel toplamış ve götürüp  çöpe atarken de etrafa bir göz atmış. Amacı yaptığı  örnek hareketin görülüp görülmediğini kontrol etmekmiş. Ancak sadece iki kedi ile göz göze gelebilmiş.

Biraz yürüyüp, oradan da parkta birkaç hareket yaptıktan sonra kahveye bir göz atarım diyerek düşünürken cep telefonu çalmış. Telefon numarasına bakmış tanıdık biri değil. Olsun demiş  ve yine de açmış. Arayan yine emeklinin her zamanki sadık dostlarından biri

  • Merhaba Ali Bey sizi Sağlık Bakanlığı sağlıklı  yaşam ve sigarayı bıraktırma merkezinden arıyoruz. Vaktiniz varsa birkaç soru sorabilir miyiz?

Ali bey artık bu telefonlara alışmış.  Kimi internet paylaşım firmasından arar, kimisi falanca tıp merkezinin tanıtımını yapar, kimisi “kazandınız” diye başlayarak insanın yüreğinin güp güp atmasına vesile olacak kadar heyecanlandırır, kimi kredi kartını taksitlendirebileceğini söyler… Ali bey de vatandaşlık görevini yapacak ya artık. Açmış ağzını yummuş gözünü,

  • Bakın hanımefendi siz şu an anayasal bir suç işliyorsunuz ve beni tanımadığınız halde rahatsız ediyorsunuz. Siz bu şekilde kimseyi arayamazsınız. Sizi şikayet edeceğim.

Karşıdaki bayan ses tonu hiç değişmeden

  • Ali Bey biz sağlık bakanlığı sigarayı bıraktırma kampanyası doğrultusunda…. Dıııt dıııt dıttt

Ali bey karşıdaki bayanın otomatiğe bağladığı terminolojisini çözdüğü için telefonunun kapatıp yoluna devam ederken de  kendince de hayıflanmış. Başkasının suratına telefon kapamak onu yine de üzmüştür.

Ali bey yol üzerindeki bankanın önündeki bankamatiğe uğrar ve vakit bolluğunda şöyle bir hesap ekstresini incelemek ister. Ancak o da ne!.. Hesap ekstresi için bankamatik bir buçuk lira para istiyor. Tam ekstreyi almayıp oradan uzaklaşacak iken aklına gelir. “Ben bugün sorumlu vatandaş olacaktım.” Bankaya girer ve şefle görüşmek istediğini söyler. Şefin yanına gidince durumu izah eder.      

  • Bakın ben yıllardır bu banka ile çalışırım. Daha önceleri hiç hesap ekstresi için para istenmiyordu? Neden bu hizmet için para alıyorsunuz?

Banka şefi gayet profesyonel ve bankasının kararlarının yüzde yüz arkasında olacak bir şekilde başlar izah etmeye… Ali Bey sıkılmıştır. En sonunda söylenenlerin hiç birinden tatmin olmadığını ve şikayet edeceğini söylediğinde banka şefi hafif sert bir ifadeyle,

  • Beyefendi diğer müşterilerimizi rahatsız ediyorsunuz. Lütfen güvenliği çağırmama gerek kalmasın.

İfadesinin artık konuşmanın bittiği anlamına geldiğini anlayan Ali Bey kültürlü ve düzeyli bir vatandaş olarak oradan uzaklaşırken arkasından edilen lakırtıları hiç duymamaktadır. O sırada şef başka bir müşteriye biraz önce gelen Ali Beyi anlatmakta, güvenlik memuru da alaysı alaysı gülmektedir.

Canı sıkılmış bir şekilde kahveye uğramaktan vazgeçip pazara uğrayıp kafayı dağıtmak isteyen Ali Bey aslında bugünkü kararlarına göre kendini ateşe attığının farkında değildir. Sorumlu bir vatandaşın hiç girmemesi yerdir pazarlar. Çünkü orada her türlü hak gaspı vardır. Tamamen karşılıklı pazarlaşıp anlaşmaya varılan kurtarılmış bölgelerdir pazarlar. Adamın domatesine “sağlığa zararlı” diyemezsin. “Bağırma rahatsız oluyorum.” diyemezsin. Fatura isteyemezsin. İstesen de halk arasındaki tabirle kafaya kiloluğu yersin. Hatta bazıları seçtirmez bile… Elinden poşeti çekip alırlar, arkandan da bir sürü laf sayarlar. Ancak Vatandaş Ali bey kendine söz verdiğine göre bugün her olumsuzluğa karşı tepkisini koymalıdır. Muzların önünde dikilir ve bir kilo muz almaya karar verir. Muzcu poşete salladığı muzları hoop oturtup hooop kaldırarak Ali Beyin eline tutuşturur. Ancak Ali Bey birazcık sitemkar bir şekilde kantarın neden kendine dönük olmadığını sorar. Kaç kilo geldiğini müşterinin de görmesi gerektiğini söyler. Ancak aldığı tepki karşısında şaşkına döner. Satıcı hemen bir daha tartar ve tartıyı çevirir. Tam bir kilo yirmi gramdır. Eyvaaahh…  Şimdi başlar satıcı

  • Ne yani ağabeyciğim. Sen bana eksik tartıyo mu diyorsun? Sen git başka yerde ara hak yemeyi. Biz de o dediğin şey olmaz. Bizde Allah korkusu var. Almazsan alma…

Ali bey boynunu kısıp etraftakilerin kendine ayıplayıcı bakışları arasında oradan uzaklaşmak ister ama yine de yapamaz.

  • Kardeşim ben sana eksik tarttın demedim. Tartıyı vatandaş ta görsün dedim.
  • Amca git allahını seversen şimdi uçacam oraya… belamısın…. Hala daha ne diyor… Yahu herkes zabıta olmuş…

Ali bey de aşağıda kalmamak adına söylenerek ordan uzaklaşırken bir kilo da elma almak istemiş. Ancak  Vatandaş Ali Bey bugün çok şanssız. Ya da malzemenin çokluğuna bakılırsa şanslı. Elmacı elmaları seçtirmiyor. Ön taraftaki elmalar da göz kamaştırıyor. Ali bey eliyle işaret ederek

  • şuradan da koyarmısınız?

der. Ancak adam bildiğini okumaktadır. Ali bey duramaz ve eliyle önden bir elma çeker çekmez altı yedi tane elma yerlere yuvarlanır. Eyvah ki.. Eyvah… Pazar da ne kadar patlıcan biber varsa bir o kadar da insan var. Pazarcıya göre pazardaki birine haddini bildirmek, biberleri, patlıcanları tezgaha boşaltmak kadar kolay.  Ali Bey’e birkaç ağır kelime edip kendini rahatlatacak ama Ali Bey de az değil. Kardeşim elmalarının parası kadar konuş ne küfür ediyorsun der demez etrafında üç kişi bir den belirir. Biri Ali Beye vurmaya çalışmakta, vatandaşlar engellemekte, iki kişi de el ve omuz atıp kakalamaktadır. Ali Bey son çareyi kendini ifşa etmekte bulur.

  • Ne yapacaksın lan gel yap. Ben Emekli Assubayım. Senden mi korkacağım.

Böyle der demez pazarcıyı tutanlar yavaşça pazarcıyı bırakmış ve kısa süren şaşkınlıktan sonra pazarcı,

  • Ulan siz değilmisiniz zaten başımıza çıkan. Şimdide pazarda mı sizden korkacağız?

diye Vatandaş Ali Beyin üzerine çullanmış. O esnada yetişenlerin araya girmesi falan derken, Ali bey bu… bugün ölmek var dönmek yok diyormuş. Yediği dayağı yanına kar saymayıp doğru polisin yolunu tutmuş. Şikayetçi olmuş. Pazara gelmiş polis. Kim darp etti ara ki bulasın. Adam yok. Tezgahta başkaları var. Kimse bilmiyor ve tanımıyor. Olayı da hatırlayan yok. Yani anlayacağınız şahit te yok. Ali bey polisin alaysı bakışları ve birkaç öğüt arasında yaşadıklarından sıyrılıp yoluna devam ederken, bir kilo muz ve elmanın da elinde olmadığının farkına varıyor. Ağlamaklı bir şekilde oradan geçerken, biri geliyor yakasını paçasını düzeltiyor ve koluna giriyor. “Abi gel.” Diyor. Derneğe gidelim sana bir çay söyleyeyim. Tanıdık birine rastlamanın rahatlaması ile Ali bey TEMAD şubesinin yolunu tutuyor. Orada emekli arkadaşlarını görünce rahatlamış bir şekilde çayını yudumluyor. Başından geçenleri de anlatıyor. Tabii ki bizim camiamız da bize gelince kılı kırk yarar. Kimi diyor

  • Abi neden emekli astsubay olduğunu söyledin? Bilmez misin ki, eskiden olsa adam kendine çeki düzen verirdi. Şimdi ise yumruk sallayamayan, sallayamadığına hayıflanıyor. İyi kurtulmuşsun vallahi…

Kimi şöyle, kimi böyle derken iş gelip dolanıyor Ali Beyin işgüzarlığına… Bu yaşında bir de hayat dersi alan ali bey küplere biniyor.  İşi de komediye vuruyor. Yahu arkadaşlar hırsızın hiç mi suçu yok? diyor gülerekten.

Morali bozulan Ali bey evinin yolunu tutmuşken yolda ne görsün. Koskoca bir  inşaat için kaldırımı kapatmışlar. İnsanlar iskelelerin altından geçmeye çalışıyor. Hemen belediyeye telefon ediyor. Falanca yerde filanca inşaat var, tehlikeli falan derken birden oradan geçen zabıtayı görüyor ve inşaatı gösteriyor. Zabıta gülerek,

  • Abi şimdi ceza yazdıracağız tamam ama adamlar gidip belediyeye sildirecekler. İşin kötüsü sen bu işi takip edersen, şikayetçi olanın ismini adresini alıp seni rahatsız edecekler boş ver.

dese de Ali bey bunu asla kabul etmemiş. Atlamış dolmuşa, belediyeye gitmiş ve zabıtaya şikayet dilekçesi vermiş.

O akşam eve dönen Ali bey kendisini anlamayan eşine yaşadıklarından hiç bahsetmemiş. Yemeğini yemiş, televizyonunu seyretmiş ve birkaç boş laf edildikten sonra yatılmış. Ancak o günden sonra Vatandaş Ali Bey vatandaşlık bilinciyle hiç uyanmamış. Tüm bunlara rağmen, o bir gün yaşadıkları hakkında bir takım söylentiler yayılmasına yetmiş.

  • Adam emekli asker ya… milleti de disipline etmeye kalkmış pazarda dayağı yemiş.
  • Adam emekli astsubay ya apartmanı kışla zannetmiş onun bunun kapısını çalıp rahatsız edermiş.
  • Adam kafayı yemiş, kaldırımda gezerken bile milleti şikayet edermiş.
  • Adam yalnızlıktan etrafa sarmış. Bankaya girip memurla kavga etmiş.

Ali bey her gün kalkıp insanlara, günaydın diyen, iyi günler dileyen birisi olmasına rağmen hep kulakları çınlamış. Hatta ev de bile eşi farklı bir insan olmuş. Eskiden ufak tefek dırdırlar olurmuş ama şimdiler de sıklaşmış.

  • … Sen vatanı, milleti düzelteceğine önce kendini düzelt.  Milletin içine çıkmaktan utanır oldum. Elde yok avuçta yok. Üstte yok. Başta yok. Bari bana bir iş bulalım da ben çalışayım. Bu günleri de mi görecektim? Hani kendi maaşlarınız için eylem yapacaktınız? Hani siz çok birlikteydiniz? Yok efendim şöyleymiş, böyleymiş. Gördük ne olduğunuzu televizyonda. Esameniz okunmuyor. Kendinizi kandırıyorsunuz. Her sene aynı şey… Bize bıraksanız biz kadın halimizle sizden daha cesaretliyiz. Yok efendim zam alacakmışsınız. Kimseyi kızdırmadan alacakmışsınız. Size kimse zam falan vermez. Başının çaresine bak. Bak çocuklar büyüdü. Evlenme çağına geldi. Senin arkadaşların gitti dışarıdan borçlandı emekli oldu. Hayatını yaşadı. Bizim hayatımız tel örgülerde çürüdü. Aynı maaşı alıyorsun. Hepsinin de birikimi var. Sen el alemle uğraşıyorsun….

Yıllarca beyin yıkayıp, vatansever astsubay arayan devlet artık bu işe lejyon gözüyle bakıyordu. Ayda üç bin liraya adam bulup işlerimi yaptırırım diyordu.

Vatandaş Ali Bey artık hayatında yeni yeni kararlar almıştı. Yoksa hayatı Kemal Sunal’ın, İlyas Salman’ın, Şener Şen’in namuslu memur ve onun cadı karısı tarzında bir senaryoya dönecekti. Evet artık kendi yolunu kendi çizecekti. Artık evine zam umudu pompalamayacaktı. Toplumsal vatandaşlık görevlerinden sıyrılıp kendi özlük haklarına odaklanacaktı. Bu arada da küçük büyük demeden bir iş bulup çalışacaktı. Eşine de kırgındı. Demek ki o bile Ali beyi anlayamamıştı.  Böyle düşünürken ara sıra eşine de hak veriyordu. Karşı komşu onu görünce kapıyı sert kapatıyordu. Pazarda o muzcu Ali bey geçerken çağırmıyordu. Elmacı zaten Ali bey alışveriş yapsa bile kovalardı. Ama henüz inşaatçıdan ses çıkmamıştı. Zaten zabıtaya verdiği dilekçenin de arkasını aramamıştı. Onlar halletmiştir. Telefondaki kız hala telefon edip sağlık bakanlığından aradığını söylüyordu. Bankacı hiç bir şey olmamış gibi samimi davranıyordu. Ali bey bir daha kimsenin işine karışmadı. Ortalıkta duran tüm şiltlerini kaldırdı ve çöpe attı. Geçenlerde bir arkadaşı inşaat çukuruna düşüp ayağını kırdı. O yetkililere hiç saydırmadı. Sadece “geçmiş olsun.” dedi. Ölseydi de “Allah rahmet eylesin.”den başka bir sözü olmayacaktı. Ancak yine de düşünce sarmallarına girip ara sıra dertleri şaha kalkar. Bir küfür patlatır…. Ama yalnızken…

Hey gidi Vatandaş Ali bey hey…Çabuk pes ettin…

Bu yazımı, Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin yüzde yetmişini ilgilendiren (ki daha önce ki uygulamalara bakınca disiplin cezalarının yüzde doksanına bu camia maruz kalmıştır.) Yeni TSK Disiplin kanunu ile ilgili olarak, tüm Muvazzaf Astsubay camiasına ithaf ediyorum.

Adaletsizliğe ortak olmak adaleti sağlamaz.”

Saygılarımla…

zam-yok

Değerli arkadaşlarım.

Zannetmeyin ki yapılan bu BÜYÜK GÜRÜLTÜ ve PATIRTIDAN sonra KAMU emekçileri ve EMEKLİLERİNE İPE SAPA gelir bir ZAM  yapılacaktır. Bakın, 2011 yılının EKİM ayından itibaren, 2012 yılında  KAMU personeli ile EMEKLİLERİNE yapılacak olan ZAMLAR gündemde. Hem de nasıl biliyor musunuz? Gün olmuyor ki BAKANLARDAN Hükümet yetkililerinden biri bu konu hakkında konuşmasın, konu gündemde olmasın. Yapılacak ZAMLARDAN artık gına geldi. Yapılmasa daha iyi olacak.

Memuru, emekliyi ENFLASYONA  ezdirmeyeceklerini, hak ettiğini memura, emekliye vereceklerini söyleyerek öyle bir PLAN yapılıyor ki BAŞBAKANINDAN tutun Bakanlara, Milletvekillerine ayrı ayrı görev verilerek konunun gündemden düşmemesi için BİR GÜN BİRİ, BİR GÜN diğeri sorunu ele alarak gündeme taşımaktadırlar.

Tüm bu uğraşlar ve çabalar  sonucu... Geldik 2012 NİSAN'INA.

KONU HÂLÂ hergün gündemde ve yapılacak olan ZAMLARDA. YOK kanun çıkacak, kanun guruplarda, mecliste, alt-üst komisyonda görüşülüyor türü söylemler hiç gündemden düşmedi, düşmüyor. BİLİNÇLİ olarak düşürülmüyor. Yapılacaklar ÖYLE yüksek sesle ve ABARTILARAK ANLATILIYOR Kİ, vatandaş da MEMURA-EMEKLİYE gerçekten bir şeyler verildi-verilecek zannediyor.

Yok SENDİKALAR-HÜKÜMET anlaştı-anlaşamadı-oran şu-bu derken eğer anlaşma olmazsa araya girecek olan [HÜKÜMET tarafından belirlenmiş] KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULU  olan UZLAŞTIRMA kurulunun kararı KESİN olacak derken OCAK ayında alınması gereken ZAMLI maaşlar  kalıyor HAZİRAN ayına.

Haklılar tabii. Bu kadar çok ÖNEMLİ ve BÜYÜK artış yapılacak olması YOĞUN bir çalışma TEMPOSUNU gerektirir. Sonra HÜKÜMET memurunu-emeklisini hiç zor durumda bırakır mı? Onun için konu çok önemli. Dolayısıyle de ÖZENLE ve İTİNA ile çalışılmalı ki MEMUR ve EMEKLİ NEFES alabilecek duruma gelmesin. Yemesin, içmesin hâttâ yaşamasın. Neden, niçin yaşayarak TÜKETİCİ konumda olsun. Ölsün de KURTULSUN... Nasıl olsa KALAN SAHALAR onların....

Sizler MİLLETVEKİLLERİNE, EMEKLİLERİNE, ÜST DÜZEY BÜROKRATLARA, TSK'NIN ÖZ EVLATLARINA yapılacak olan MAAŞ artışlarında, verilecek TAZMİNATLARDA hiç bu kadar TANTANA ve HABER KİRLİĞİ gördünüz mü? GÜNDEME GELEREK VE GÜNDEMDE TUTULARAK ARTIŞLAR yapılacağını DUYDUNUZ MU? DUYMAK GÖRMEK mümkün oldu mu? Toplumun BİLGİSİNE ve GÖRÜŞÜNE bu ARTIŞLAR sunuldu mu, duyuruldu mu? VATANDAŞTAN BUNU DUYAN, BİLEN, GÖREN OLDU MU, VAR MI?

Konu MECLİS üyeleri, üst düzey BÜROKRATLAR ile TSK'nın ÖZ evlatları olunca çıkarılacak KANUNLAR SESSİZLİĞE BÜRÜNÜRLER, hâttâ MECLİSTE GECELERİN karanlığından istifade edilerek, vatandaş görmesin diye üzerlerine KARANLIĞIN ÖRTÜSÜ serilerek çıkarılır  SESSİZLİĞE ve SUSKUNLUĞA gömülürler. Ancak İLGİSİ ve BİLGİSİ olan duyarlı KİŞİLER çıkarılan KANUNU  RESMİ gazetede yayınlandıktan sonra görür öğrenirler. Bu kişilerin sayısı da 300-500 kişiyi bulmaz. Dolayısıyla TÜRK MİLLETİNİN bu ÖZEL olarak çıkarılan YASALARDAN kolay kolay haberi olmaz.

Meclis ÜYELERİ, ÜST DÜZEY BÜROKRATLAR ile TSK'nın ÖZ evlatlarını ilgilendiren YASALAR büyük bir GİZLİLİK ve SESSİZLİK içinde ÖZENLE çıkarılır. Hâttâ bu YASALAR ÜLKE, MİLLET sorunuymuş gibi büyük bir GİZLİLİK içerir ve GİZLİLİK DERECESİNE SAHİPTİRLER.

Vatandaşlar tarafından GÖRÜLÜP, BİLİNMEMESİ için SESSİZCE çıkarılır ki SIRLARI açığa çıkmasın, ÜLKEYİ YÖNETMEK adına SEÇİLENLERİN, ÜST DÜZEY BÜROKRATLARIN ve TSK'nın ÖZ EVLATLARININ  kendilerine yaptıkları ÖZELLİK, AYRICALIK ve İMTİYAZLAR ortaya çıkmasın.

Vatandaşlar çıkarılan bu yasalarla KENDİLERİNE sağlanan AYRICALIK, İMTİYAZ ve HAKSIZLIKLARI görürse onlara olan GÜVENLERİ zedelenir, dolayısıyla KENDİLERİNE ÖFKELENİR ve CEPHE alırsa YAŞAM STANDARTLARI bozulup, SALTANATLARI sona erecek, bitecektir. Onun için SESSİZLİK ve GİZLİLİK kendi çıkarları için ÖNEM kazanmaktadır.

Şimdi MEMUR ve EMEKLİLERE yapılacak olan MAAŞ artışının neden devamlı gündemde olduğunu gördünüz mü? Amaç vatandaşa DEVLET MEMURUNUN YANINDA HİSSİNİ vererek VATANDAŞI yanıltmak, ama kendilerine ÇIKACAK yasaları da VATANDAŞTAN gizleyerek ALDATMAKTIR. İşin ilginç tarafı KENDİLERİNE ÖZEL yasalarla tanıdıkları HAKLARDAN başka MEMUR ve EMEKLİLERİ için verilecek HAKLARDAN da MAAŞLARININ yüksekliği nedeniyle yine en BÜYÜK payı onlar alacaktır. Yani her DURUMDA KESER onların LEHİNE çalışmaktadır.

Hep birlikte MEMURA ve EMEKLİYE yapılacak olan artış oranını GÖRECEĞİZ. Bakalım kim yeterli bulacak, tatmin olacak. Maliye BAKANI  düşüncelerini HÜKÜMETİN bir PROĞRAMI ve BÜTÇESİ var, bütçe olanakları da KISITLI diyerek yapılacakları zaten anlattı. Bunun için bugüne KADAR ORTALIĞIN gürültüye-patırtıya getirildiğine aldanmayın, DANIŞIKLI döğüş yapılmaktadır.

Hükümetin PROĞRAM ve BÜTÇESİ MEMUR ve EMEKLİLERİ için SINIRLI iken M.VEKİLLERİNE, EMEKLİLERİNE, AİLELERİNE, ÜST DÜZEY BÜROKRATLARA, TSK'NIN ÖZ evlatlarına yapılan ZAMLAR sırasında bu KISITLAMA ve ZORLANMALAR hiç AKLA gelmemekte BÜTÇE DİKKATE alınmamaktadır. Yoksa kendilerine yaptıkları ZAMMI karşılayacak BÜTÇE DIŞINDA ÖRTÜLÜ ÖDENEKLERİ Mİ VARDIR? Yoksa bu kurumlar SAC AYAĞI olarak birbirlerini destekleyerek mi AYAKTA durmaktadırlar? Olabilir mi?

İSTEDİKLERİ KESİME YÜKSEK MAAŞ VE TAZMİNAT ARTIŞLARI YAPARKEN BÜTÇE AÇIKLARI VE BÜTÇENİN SINIRLI olduğu AKLA GELMEZKEN, Memur ve Emeklilere bütçede belirtilen  oranların dışında yapılacak  maaş artışlarında  VERGİLERİ dile getirerek ABA altından sopa göstermek tehdit ve hakaret olmuyor mu? Ülkenin REFAH düzeyini yükselttiğini ve UFUKLARINI genişlettiğini söyleyen İKTİDAR mensupları neden MEMURA emekliye YAPILACAK olanları ÇOK görmektedir? Kendilerine HAK olanlar bu MİLLETİN insanlarına HAK değil midir? Mantıkları bu mudur?

MALİYE ve ÇALIŞMA BAKANLARI çıksınlar bu konularda da TÜRK MİLLETİNİ AYDINLATIP, BİLGİLENDİRSİNLER VE İKNA ETSİNLER. Açıklamalarını bekliyoruz.... Saygılarımla.

oyak-karpayi

Bilindiği gibi OYAK, çeşitli nedenlerle BDEGS'nde değişiklikler yaptı ve 01 Eylül 2011 tarihi itibarıyla da uygulamaya koydu.

Buna göre, daha önce %9 olan garanti gelir %5’e düşürüldü ve bu oranı kabul etmek istemeyen eski üyelere sistemden çıkma hakkı verildi. Şimdi eski üyelerin kafası biraz karıştı. Çıkmak mı iyi, kalmak mı diye düşünmekteler.

Sevgili meslektaşlarımın bu konuda karar vermesine yardımcı olmak amacıyla bazı açıklayıcı  bilgi ve yorumlarımı belirtmek gereği duydum.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, BDEGS %9 garanti gelir oranıyla, dünyada eşi ve benzeri bulunmayan nadide güzellikte bir sistemdir. Düşünün bir; toplu paranız var ve bunu sisteme yatırıyorsunuz. Bir sene sonra da maaş almaya başlıyorsunuz. Üstelik anaparanıza da belli bir oranda ilave yapılıyor ve erimesinin önüne geçiliyor.

Hayat Sigortası, Bireysel Emeklilik ve A Tipi Fonlar gibi aldatmaca sistemleri düşündüğünüzde karşınızda gerçekten de bulunmaz bir nimet duruyor.

Lakin dünya eski dünya değil. Türkiye de eski Türkiye değil. Şimdi faizler yerlerde sürünüyor. Başlangıçta sistemi kuranlar tarafından pozitif görünen bu sistem artık yeni dönemde OYAK’ın üzerinde bir kambur. Faizin %7-8 olduğu bir ülkede %9 gelir garanti ediyorsunuz. Başaramayınca da cepten takviye yapıyorsunuz.

Eskiden kılınızı kıpırdatmadan %25-30 faiz almanız mümkündü, ama şimdi? Şimdi öylesine bir gelir elde etmek maalesef yaratıcılık istiyor. Ayrıca da risk istiyor. Oysa bu sistemin en büyük özelliği riskten kaçması, garantiye yönelmesi. Yani bildiğiniz bankaların Hazine ve Tahvil Fonları gibi işliyor ya da Bireysel Emeklilik Fonları gibi.

Peki bu fonların şimdiki halini biliyor musunuz? Gazete sayfalarından takip ediyor musunuz? Yüksek enflasyon, yüksek faiz ve bedava kâr sistemine alışan bu fonlar artık can çekişiyor. Bırakın kâr etmeyi, yatırımcının anaparasını bile Tazmanya Canavarı gibi tırtıklıyor.

Böyle bir ekonomik tablo içersinde OYAK da yeni duruma adapte olmaya çalışıyor. Yüzde 9 kazanmanın zor olduğu dönemde garanti ettiği geliri yüzde beşe çekiyor ki, bu bile çok zor aslında. Peki yüzde 5 garanti gelir ne anlama geliyor, biraz açalım. Her şeyden önce kayıp kayıptır. Yani matematiksel olarak 9-5=4 şeklinde BDEGS yatırımcılarının kaybı olacağını belirtelim. Lakin bugünler için yüzde 5’in de iyi bir rakam olduğunu vurgulayalım.

OYAK, bu şekilde hem kendisini koruyor, hem yeni duruma adaptasyon sağlıyor. Yatırımcısını da koruyor -gibi ama-dediğimiz gibi eski yatırımcılar maalesef 4-0 mağlubiyeti kabullenmek zorunda. Ya da sistemden çıkmak kararını vermek durumunda.

Yani yeni girecekler için hâlâ BDEGS iyi bir seçenek. Eskiler ise durumunu değerlendirmeli.

Yüzde 5 garanti gelir ile size dönecek maaş tahminen yarı yarıya azalacak. Fakat anaparanızın yükselme ihtimali daha fazla olacak. Hatırlarsanız, BDEGS iştirakçisi arkadaşlarımız bırakın artmayı, anaparalarının eksilmekte olduğu yönünde serzenişte bulunmaktaydılar. İşte bu garanti geliri aşan miktarın azlığından dolayı yaşanıyor. (Bkz OYAK Bilgilendirme Yazısı: BDEGS’de garanti gelirin üzerinde elde edilen yıllık gelirin iştirakçi yaşına oranlanan kısmı garanti gelir ile birlikte üçer aylık gelir ödemesi olarak ödenmekte, kalan kısmı iştirakçi rezervine ilave edilmektedir.)

Yani OYAK size %9 kâr garanti ediyor ama %11 kazanıyor. Anaparanıza katkı sağlayacak miktar 11-9=2 rakamının içinde yer alıyor. Garanti gelirle gerçekleşen kâr arasındaki makas daraldıkça anapara kırpılmaya başlıyor. Bu da yıllık sigorta masrafı vs. gibi masraflarla, anaparaya ilave edilen miktarın arasındaki negatif ilişkiden kaynaklanıyor. Yani diyelim ki, bu yılın kârından anaparanıza ilave miktar 50 TL çıktı. Fakat sigorta masrafı gibi tutarlar 60 TL olarak gerçekleşti. Bu durumda anaparanız o yıl 60-50=10 TL eksilecektir ve bu durum bu ekonomik ortamda her yıl süreklilik arz edecektir. Anaparanız eriyecektir. İşte bu nedenle OYAK, garanti gelir oranını düşürmekte ve anaparanızın erimesini önlemeye çalışmaktadır. Öte yandan yüzde 5 garanti geliri kabul ettiğinizde ise anaparanız eskisine oranla biraz daha iyi artacak ama aldığınız maaş azalacaktır. Tabii ki, anapara artışını BDEGS’nin şimdiye kadarki gerçekleşmiş nema oranına göre söylüyoruz. Eğer, bundan sonraki yıllarda nema oranı yüzde 7-8 gibi bir rakama düşerse, değişen hiçbir şey olmayacaktır. 7-5=2 olacak ve tıpkı bugünkü gibi anaparanız erimeye başlayacaktır.

OYAK açısından bakıldığında ise durum şöyle özetlenebilir: Eski durum devam etseydi; gerçek anlamda OYAK, BDEGS’den zarar dahi etse, size %9’dan ödeme yapmak zorunda olduğundan, anaparanız sıfırlanıncaya kadar bunu sürdürmek mecburiyetindeydi. Bugün garanti gelir sağlayacağınız faiz, bono gibi piyasalarda %9’u elde etmek mümkün değildir. Stopaj vs. gibi kesintileri düşüp nete ulaştığınızda, garantici olan iyi bir piyasa oyuncusu en fazla %7 civarında gelir elde edebilir. Dolayısıyla, OYAK şirket olarak kendisini parasal açıdan zorlayacak bir negatif durumdan da sıyrılmayı hedeflemektedir.

Şimdi, yukarıdaki bilgilendirmeler ışığında ilk tavsiyemi sunuyorum: Eğer hâlâ çalışansanız BDEGS’ye girebilirsiniz. Yeni üye olabilirsiniz. Ülkemizdeki aldatmaca sigortalardan çok daha iyidir. Çekeceğiniz bir banka kredisiyle ya da OYAK Borç Para seçeneği ile sisteme üye olabilir, anaparayı birkaç yıl uykuya yatırabilir ve çocuklarınız büyüyüp okuma çağına geldiğinde maaş bağlanmasını isteyebilirsiniz. Özellikle eşi çalışmayanlar için aile bütçesine karınca kararınca destek sağlayacağını söyleyebilirim. Dediğim gibi, bu tavsiye, emekliliğine uzun süre olan genç arkadaşlar için bir seçenektir. Kısa zaman sonra önünüze EMS gibi bir seçenek çıkacaksa, hiç BDEGS’yi planlamanıza almayın.

Ben, BDEGS’yi emekliler ya da emekli olacaklar için tavsiye etmiyorum. Karşınızda EMS gibi bir seçenek varken, BDEGS’yi düşünmeyin bile. Hâttâ bugün yüksek miktarda iştiraki olan emekli meslektaşlarıma şunu tavsiye ediyorum, mümkünatı varsa, buradaki paranızı çekip EMS’ye aktarınız. Şu emsal tamamlama ya da oran yükseltme seçeneklerini gözden geçiriniz.

İncelememize devam ediyoruz ve diyoruz ki, hadi OYAK bizi kandırmaz, yüzde 5’i kabul edelim. O zaman yola devam edeceğiz ve yüzde 5 ile birlikte neleri kabul ettiğimizi inceleyeceğiz.

OYAK bilgilendirme yazısında şöyle diyor: “Sistem’de garanti gelir oranının %9’dan %5’e düşürülmesi mevcut koşullarda iştirakçinin toplam gelirinde herhangi bir fark oluşturmayacak olup, yalnızca üçer aylık gelir ödemeleri ve rezerve ilave kompozisyonu değişerek, iştirakçinin rezervinin erimesi engellenecektir.

Şimdi bunu açalım. Önce demek istiyor ki, ben sadece bir düzenleme yapıyorum. Hile yapmıyorum ve art niyet taşımıyorum. Şimdiye kadar bu sisteme nasıl özen gösterdiysem aynen öyle devam edeceğim. Yani nema oranını pat diye düşürmeyeceğim. Mümkün olan en iyi rakamı yakalamaya çalışacağım. Bu durumda nema oranını %11 kabul edersek şöyle bir tablo çıkacak karşımıza: 11-5=6. Yani anaparanız eski sistemde (garanti gelir %9), 2 puandan nasipleniyordu (11-9=2),  şimdi ise 6 puandan nasiplenecek. Tabii ki yaşınızın durumuna göre. Burada alacağınız maaş; garanti gelir+ 6 puanın yaşla oranına göre belirlenen meblağ olacak. Anaparanız daha çok artacağından (eskiye oranla) alacağınız maaş o kadar azalacaktır. Toplamda hiçbir değişiklik olmayacaktır. Aynen dedikleri, vurguladıkları gibi. Şimdi şöyle düşündünüz; pek fena bir şey değilmiş, hâttâ beni koruyor gibi… Maaşım biraz azalacak ama anaparam artacak.

O zaman karşınıza şu soru gelecek; Türkiye’nin devasa bir holdingi niteliklerine haiz OYAK, niye böyle bir şey yapıyor? Beni mi çok seviyor sahiden? Yoksa işini şansa bırakmak mı istemiyor? İşte cevaplanması gereken soru bu. Bu düzenlemenin ana can damarı da burada yatıyor. Dolayısıyla bu düzenlemenin şifresi açıldığında, OYAK demek istiyor ki; yakın vadede belki ama orta ve uzun vadede %9 oranını aşacak nema kazanımını gerçekçi bulmuyorum. Bu hem şirketimi hem de iştirakçimi kandırmak olur. Benim planlarıma göre gerçekçi olan oran %5’tir ve bunu uygun mütalaa ediyorum. Böylece hem iştirakçimi hem de kendimi korumayı amaçlıyorum. İşi savsaklamayacağıma ve aynı oranlarda nema elde etmeye çalışacağıma dair de ilke benimsiyorum. Lakin piyasa şartları bu ve ne olacağı bilinmez.

Yeni sözleşmenin en tehlikeli maddesi ise 8. Maddedir. Şöyle diyor: “Ekonomiyi etkileyen ve önceden öngörülmesi mümkün olmayan haller ile para piyasaları ve faiz oranlarında önemli değişiklikler olması durumunda, Kurum işbu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, o günün koşulları çerçevesinde yerine getirir.” İşte bu madde OYAK’a esnetilebilir bir alan tanımlıyor. İyi niyetine güvendiğiniz takdirde sorun yok. Lakin belirtilen önemli değişikliklerin ne olacağı iyice tanımlanmamış. Sadece bir kriz tanımlaması ve büyük değişiklikler vurgusu yapmış. Kurum kendini korumak istediğinde, bu maddeyi istediği gibi kullanabilir kanaatindeyim.

Bir diğer dikkat çekici madde ise altıncı maddedir. Burada şu husus açıkça belirtiliyor: İlave nemanın elde edilemediği yıllarda riziko primleri garanti edilen %5 nemadan karşılanır. Yani kurum önümüzdeki senelerden birinde %4 nema sağladığında, siz yine %5 üzerinden nemalanacaksınız. Lakin sistem kazancı yüzde beşi aşamadığı için, riziko primi size garanti edilen gelirden (%5)düşülecektir. Bu da biraz daha düşük maaş almanıza sebep olacaktır.

Şimdi ayrılmayı düşünen meslektaşlarımız için dikkat edilecek bir hususu belirteceğim. Karar verdiniz ve ayrılacaksınız. Hemen şimdi mi yoksa biraz beklemeli mi? Çünkü size 31 Aralık 2011 tarihine kadar süre tanınmış. O halde burada faydamıza olacak şey nedir, ona bakalım.

Genel anlamıyla çıkış işlemlerinde “çıkış başvurusunun yapıldığı ayın gelir tahakkuku gerçekleştikten sonraki ayın ilk bilmem kaçıncı günü” vurgusu yapılmaktadır. Bu şu demektir; eğer başvurunuzu Eylül’de yaparsanız paranızı Ekim’in ilk günlerinde, Ekim’de yaparsanız; Kasım’ın ilk günlerinde, Kasım’da yaparsanız; Aralık ayının ilk günlerinde ve Aralık ayında yaparsanız; Ocak 2012’nin ilk günlerinde alacaksınız demektir. Öyleyse başvuru tarihinin bir anlamı vardır.

Yani ne kadar geç çıkarsanız o kadar süre bu %9’luk gelirden nemalanacaksınız demektir. Bu sebeple iştirakçilerden çıkmak isteyenlere Aralık ayı içinde başvuru yapmalarını ama Aralık’ın son günlerine de kalmamalarını  tavsiye ediyorum. Çünkü ayın biri de aynı otuz biride.

Eğer acil paraya ihtiyacınız yoksa Aralık ayını beklemeniz önemli. Çünkü hesabınıza üç çeşit para yatacak. Birincisi henüz devam eden aylık  ödemelerinizden (maaş) kalan kısım. Tabii ki eğer bu dönem henüz almadığınız maaş varsa. Diyelim bu dönem henüz ilk maaşı aldınız. Alacağınız daha üç maaş vardır ve bunlar hesabınıza yatacaktır.

İkinci meblağ ise içerideki anaparanızdır. OYAK’ın internet sitesinde görülen meblağ yaklaşık olarak hesabınıza yatacaktır. Yaklaşık olarak diyorum, çünkü burada belirtilen meblağ brüt tutar olarak gösterilmektedir. Netinin ne kadar olduğunu OYAK bilir.

Üçüncü tutar ise az önce vurguladığımız, çıkış tarihinizle ilgili kısımdır. Diyelim ki başlangıç (sözleşme tarihiniz) Haziran ayı. O halde yeni dönemde nemalanmanız (eski oran %9’dan) devam etmektedir. Haziran, Temmuz ve Ağustos için nemalanma yapılmıştır. Sizin çıkış başvuru tarihinize (aya) göre de alacağınız ya da kazanacağınız miktar ilave nemalanacak yani artacaktır. Her ay için yaklaşık olarak (garanti gelir %9 üzerinden) %9:12 =0,75 (yani aylık %0,75-yüzde birin altındadır, dikkat) kazancınız olacaktır. Yaklaşık olarak, aylık neredeyse yüzde bir gibi. Bu da hiç fena değil. İşte bu sene işletilen nemadan da kaldığınız süre için payınıza düşeni alacağınız bu meblağ üçüncü tutarı oluşturmaktadır. Haziran ayını örnek aldığımıza göre; Eylül’de çıkış başvurusu yapanın alacağı nema oranı: 0,75*4 (ay)=%3 olacak, Aralık ayında başvuranın ise 0,75*7 (ay)=%5,25 olacaktır. Tabii ki bunlar da garanti gelire göre ve basitçe bir hesaplama ile yapılmıştır.

OYAK ile ilişkim kesilmesin niyetiyle BDEGS’den ayrılmamayı düşünüyorsanız, bu sistemin OYAK ile özel bir bağ olduğunu unutmayın. Yani EMS üyesi iseniz OYAK üyeliğiniz devam eder, ama sadece BDEGS üyesi iseniz OYAK üyeliğiniz söz konusu değildir. Dolayısı ile OYAK ile bağ kurulması açısından hiçbir önemi yoktur. Avantaj sağlamaz. Çıkmak istiyorsanız rahatça çıkabilirsiniz.

OYAK’ın bilgilendirme mektubunda yer alan bir diğer husus, vergilendirme vurgusudur. Benim buradan anladığım, ilk başta sisteme yatırmış olduğunuz anaparanın herhangi bir vergi sorunu yaratmadığı fakat üstüne gelen nemanın vergilendirilebileceğidir. Bu da nema tutarına göre değişir. Vergi muafiyetleri falan söz konusu olabilir.

Sistemde yüksek meblağınız var ise üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Çünkü, yüksek meblağın neması da muafiyetleri aşıyor olabilir ve bir vergi sorunu yaşatabilir. Küçük tutarlar için bir vergi korkusu olacağını düşünmüyorum.

Sistemde kalmayı düşünenler için de bir ipucu verelim. Eğer kalacaksanız, kalmak istiyorum dilekçenizi, taahhüdünüzü de Aralık ayı içinde yapmanızda fayda var. Çünkü başvurunuz OYAK’a ulaştığı tarihten itibaren garanti gelir %5 olarak uygulanacak. Geç başvuru yaptığınız takdirde, %9 garanti gelirden o kadar süre faydalanmış olacaksınız.

Bir diğer husus şudur ki, BDEGS'nde normal şartlarda çıkış yoktur. Bu olağandışı bir fırsat ya da şanstır. İyice düşünüp tartıp değerlendirmenizi yapın. Belki de bir daha çıkış fırsatınız olmayabilir. Bundan sonra fesih talebinde bulunulamayacağı da açıkça belirtilmektedir.

Bana gelince, ben de BDEGS sistemine üyeyim ve çıkma kararı verdim. Bu karara varışımın sebebi ise bu paraya ihtiyacım olması. Eğer ihtiyaç söz konusu olmasaydı, enikonu düşünürdüm.

BDEGS sistemine üye olan meslektaşlarımın bu bilgilendirme notunu dikkatlice inceledikten sonra, kendi kararlarını  vermelerini tavsiye ediyorum. Amacım sadece bilgi sunmak. Sorumluluk; kararı verecek meslektaşımın kendisindedir.

Sevgi ve selamlarımı arz ediyorum.

Aydın Kulak

(Yazar adı  belirtilerek ve kaynak gösterilerek kullanılmasında bir sakınca yoktur.)

emekli

……..

Ben yıllarca vatanın dört bir tarafında çalışarak emekli olmuş bir assubayım. Allah razı olsun devletten. Çalıştık çabaladık. Emekli maaşımızı hak ettik.  Şimdi torun torba sahibiyim. Kızım hemşire. Eşi doktor. Büyük oğlum Kurmay Yarbay. Şimdi Amerika’da görevde.  Eşi de öğretmen. Torunlarım hepsi kendini yetiştirdi. Her yıl askeri kampa  giderim. Bu yıl da Uludağ’a gittim. Gerçi kasım ayında idi ama yine de güzeldi. Aslında herkese her yıl kamp çıkmaz ama sağ olsun bazı tanıdıklarım var onlar araya sıkıştırırlar. Çalışırken biraz birikim yapmıştım. Sonra da babadan biraz miras kalınca birleştirip güzel bir ev aldık. Emekli ikramiyemi bankaya koydum. Bir ara OYAK emekli sistemine emekliler de bir kereye mahsus dahil edilmişti. O zaman ben de üye oldum. Allah razı olsun oradan da gelirim var. Torunlara harçlık yapıyorum.

İyi ki buraya yerleşmişim. Oturduğumuz muhitte bir çok emekli subay var. Herşey çok düzenli. İnsanın emekli olunca birbirinin dilinden anlayacağı kişilerle komşuluk etmesi güzel. Karşı komşum Emekli albay. Sağ olsunlar Albayım çok mütevazi insan. Bazen akşamları Albayımla tavla atarız. Onu yenmek benim için keyif verici. Yendiğim zaman "-Albayım öğrenin de gelin."  dediğimde kızarır. "-Yahu Mahmut zar tutuyorsun." der. Günler böyle akıp gidiyor işte.

Eski arkadaşlarla çok sık görüşme imkanı olmuyor. Bazılarından haber alıyorum. Çoğunun durumu iyi değilmiş. Eeee zamanında düşünmezsen öyle olur. Biz yarınları düşündük. Şimdi maaş yetmiyor diyorlar.  Ara sıra orduevine uğradığımda bizim TEMAD’cı arkadaşları görüyorum. İyi hoş da beni açmıyor.

Günümün çoğu evde çarşıda geçiyor. Kahveye pek çıkmıyorum. Etraftaki komşularımın  çoğu benim emekli astsubay olduğumu bile bilmiyor. Çok soran olursa Silahlı Kuvvetler'den emekliyim diyorum.

Geçenlerde emekli astsubay bir arkadaşla biraz tartıştık. Kendisini arasıra grosmarkette alışveriş yaparken görürüm. Selamlaşırız. Biraz entelektüel biri. Bana dedi ki… “ Mahmut bey haklarımız için mail kampanyası var katılır mısınız?” Tabii ki güldüm. "Yahu ne maili, ne kampanyası hiç haberim yok" dedim. Bana uzun uzun anlattı. Yok emekli assubaylar diye bir site varmış,  bir oluşum varmış, etkililermiş, birlikten kuvvet doğarmış. Ben de dedim ki; "Yahu kardeşim ben bu yaşıma kadar hiçbir subaydan bir kötülük görmedim ama assubaylardan çok gördüm. O nedenle ben o defteri kapattım.  Hem ben TEMAD’cılarla görüşüyorum bazen. Hiç bana bir şey anlatmadılar".

Aslında ben arkadaşlığa dostluğa  önem veren biriyim. Her yıl devre gününde arkadaşlarla bir araya geliriz. Eski günleri yad ederiz. Şimdi ne yaptıklarından haberdar oluruz. Ancak herkes gelmiyor. Toplasan 30-40 kişi. Ama helal olsun hepsinin de durumu iyi. Kiminin çocuğu Amerika’da, kiminin torunu.  Kimi ticarette başarılı olmuş. Kimi emekli olduktan sonra bir firmada müdürlük yapıyor. Aslında bizim devrede 500 kişi idik. Demek ki ben hayırsız değilim. Diğer 460 kişi hayırsız.

Hal böyleyken böyle. Artık yaşlandık. Yengenizde de bende de ihtiyarlık rahatsızlıkları çıkmaya başladı. Geçenlerde safra kesesinden ameliyat oldum. Sağ olsunlar hastanede profösör ilgilendi. Bölüm başkanı özel ameliyatıma girdi. Şimdi çok iyiyim.

Ben Sosyal Demokrat adamım. Atatürk’ün ilkelerinden taviz vermem.  Ordumuz bu ülkenin bekçisidir. Ordumuzun üstünde oynanan oyunlara bir son verilmelidir. Ordu bunu fark edip gereğini yapmalıdır. Bazı emekli arkadaşlarımız da orduya karşı oynanan oyuna alet oluyormuş gibime geliyor. Ona buna uyup da muvazzafları komutanlarına karşı kışkırtıp onların istikballerini mahvedecekleri endişesini taşıyorum. Nitekim bizim Hakkari’deki ufaklık haylaz da kafasına göre bir şeyler öğrenmiş ileri geri konuşuyor.


Bu yazım vesilesiyle 1 Mayıs işçi bayramını canı gönülden kutlarım. Kalın sağlıcakla…

  • Er kişi niyetine
  • Er değildi hoca efendi,  Komutan Yaveriydi…
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ