04 Ekim 2014 tarihinde ulusal gazetelerde, 1980 ihtilali sonrası askeri derneklerin kapatılarak mallarına el konulması, daha sonra askeri derneklerin yeniden açılmasına izin verilince, TESUD’un yeniden ilk kurulan askeri dernek olarak kapatılan askeri derneklere ait gayrımenkulleri sahiplenmesine karşı 29 Yıl sonra TEMAD Genel Başkanlığı’nın açtığı davayı kazanması ile ilgili haber geniş olarak yer aldı.
Öncelikle bu davada emeği geçen her meslektaşımı “amasız”, “koşulsuz” yürekten kutluyorum.
Bu davanın kazanılmış olması bir çok bakımdan çok önemli!
Öncelikle bize izleyeceğimiz yolu göstermiş oldu. Bu sitenin yıllardır savunduğu, hâttâ TEMAD adına “hukuk için gönüllü maddi destek” kampanyası organize ettiği arşivlerdedir.
04 Ekim 2014 günü saat 23:30 sıralarında tesadüfen Halk TV’de yayınlanan günün manşetleri programını izliyordum. Sayın Karakuş Paşa programa canlı olarak bağlandı. Kelimesi kelimesine hatırlamam mümkün değil ama dava ile ilgili olarak özetle şunları söyledi;
1980 ihtilalinden sonra derneklerin yeniden açılması ile birlikte TESUD kuruldu ve kapatılan Muharipler Derneğine ait mallar TESUD’a devredildi. Muharipler Derneği’nin üyelerinin %85’i subay üyelerden oluşuyordu. %3 civarında da MİLİS subay emeklileri vardı, geriye kalan %12-15 civarında astsubay emeklisi Muharipler Derneği üyesi vardı. Halen genel merkez olarak kullandığımız binayı paramızla satın aldık, İstanbul’daki bazı gayrimenkulleri de öyle.
Bu gün TESUD Genel Merkezi olarak kullanılan bina kapatılan ADALET PARTİSİ’nin Genel Merkeziydi hafızam beni yanıltmıyorsa… Parti kapatılınca Hazine’ye devredilmiş, sonra da TESUD’a geçmişti bir şekilde!
Sayın Karakuş Paşam,
Uçtuğunuz uçakları astsubay tamir etti, onların sıktığı vidalara güvenerek uçtunuz,
Paraşütünüzü astsubay katladı, o paraşüte güvenip bindiniz uçağınıza,
Radar skobunda astsubay vardı, sizi göklerde milim milim takip eden,
Sizi meydana yaklaşma kontrol radarındaki assubay yaklaştırdı, tekerlek koyana kadar!
Uçağınıza mühimmatı yükleyen silah assubayıydı,
Dahası ve en önemlisi…Oksijen Maskeniz astsubay elinden geçerek size ulaştı…
O Oksijen maskesi ile nefes aldınız!
Son rütbenize varana kadarki tırmanışınızda kaç assubayın omzunda postal iziniz var, kaç assubayın omzuna basarak çıktınız, kimlere can, kimlere, vicdan borcunuz var düşündünüz mü?
Kendinizi “Üstün Irk” gibi görüyorsanız, aramızda kalsın gene de ama, yeminle değilsiniz! Siz de bizim gibi bu ulusun evlatlarısınız. Herhangi birimiz, herhangi birisi gibi!
Akademilerde, okullarda okuduğunuz strateji kitaplarına bir daha bakın, engin kurmay bilgilerinizi bir daha yoklayın hele, bu ayrımcılığın, bu bencilliğin sonu nereye varacak?
Bir düşünün isterseniz!
NOT: TEMAD YÖNETİMİNE MUHALİF ARKADAŞLARA BİR SÖZÜM OLACAK; Kazanılan hukuki başarıyı alkışlayamaz, doğruya doğru diyemezseniz, yanlışa yanlış deme hakkınız da olmaz!
Değerli arkadaşlarım
Bilirkişinin raporunu mahkemeye sunmasıyla dava 7 Temmuz 2011 tarihinde 13. İş Mahkemesinde görüldü. Dava dilekçeme ek dilekçe ile sunduğum ve 1971 yılında tüm Astsubaylar gibi benim de rütbemin Kıdemli Baş Çavuşluktan Kıdemli üst çavuşluğa usulsüz olarak düşürüldüğünü, bu mağduriyetimin de dikkate alınarak ve fiili hizmet zam hakkımın da hesaba katılmasıyla yapılacak yeni intibakım sonucunda 1. derecenin 4. kademesine yükseltilmemi talep etmiştim. Bu rütbe düşürme iddiamı kazandığım takdirde 1970 ve daha eski nasıplı tüm Astsubaylar yıllarına göre ayrıca derece ve kademe yükselmesinden istifade edecekler.
Bilirkişi verdiği raporda; "fiili hizmet zamlarının derece ve kademelerde sayılacağına dair bir hüküm olmadığından sayılamayacağını, rütbe düşürme işleminin de o zaman bağlı komutanlığa dava açılması gerektiği" gerekçesiyle rapor yazmıştır.
İş Mahkemesi idari bir mahkeme değil bir hukuk mahkemesidir, zaman aşımı konusu idari davalar gibi 60 gün ile sınırlı değildir. Süre ne olursa olsun hak iddia edilebilir kazanılırsa ancak 5 yıldan önceki birikmiş para alacakları zaman aşımına uğrar 5 yıldan bugüne kadar olan para alacakları alınabilir. Ayrıca kanunlara aykırı olarak rütbe düşürme işlemi aylık ödemesiyle ve pirim ödemesiyle ilgili olduğundan Emekli sandığı kanununun EK- 30. maddesine göre alışılmış ve ezberletilmişin aksine olarak komutanlıklarla değil doğrudan emekli sandığı ile ilgilidir.
Ben bilirkişi raporunun aksine olarak, fiili hizmet zamlarının derece ve kademelerde de sayılması yönünde kanunun olduğunu, emekli sandığı kanununun 33. maddesinin gayet açık ve anlaşılır olduğunu belirttim. Bilirkişinin görüşü yönünde düşünsek bile;
Yazılı olarak ileri sürerek itiraz ettim ve raporun yok sayılarak, konularında uzman üç kişilik başka bir bilirkişi tarafından rapor hazırlanmasını, bilirkişi heyeti lüzum görürse benimle görüşebilmesi, soruları olursa açıklama yapmama izin verilmesini veya müphem kalmış hususları açıklaması için en az bir bilirkişinin gelecek duruşmada hazır bulundurulmalarını teklif ettim. Artık mahkemedeki haklarımızı, mahkeme kabul eder, ret eder düşüncesine kapılmadan suç olmayan her şeyi söylememiz gerekmektedir.
Sayın arkadaşlarım, hâkimin aynı bilirkişinin EK rapor vermesi kararının bizim için çok iyi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Bilirkişi ek raporunda, benim itiraz ettiğim hususları ikna edici bir şekilde açıklama yapması gerekmektedir. İkna edici ve kanunlara uygun bir açıklamaya girmeden ilk raporunda olduğu gibi, fiili hizmet zamlarının derece ve kademelerde sayılacağı konusunda bir kanun yok dediği takdirde, bu rapor 33. maddeye aykırı olacak hem beni hem de mahkemeyi ikna edemeyecektir.
Duruşmadan sonra aynı gün yeni bilirkişi ücretini mahkeme veznesine yatırdım.
Mahkemenin 8 Aralık 2011 tarihinde sona erip lehimize bir karar verileceği yönündeki beklentim devam etmektedir. Aksi halde yolumuz Yargıtay ve AİHM kadar devam edecektir.
Saygılarımla.
OYAK rezervlerimizin gerçek değerler üzerinden hesaplanması için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde açtığım dava ret edilmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açabilmek için “karar düzeltme” talebinde bulunmam ve bu talebimin de ret edilmesi gerekiyordu.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi “Karar Düzeltme” talebimi de ret ederek beklediğim kararı verdi ve 6 ay içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açabilme yolumuz açıldı.
Dava dilekçem aşağıdaki ana başlıklardan oluşacaktır. Ana hatlarıyla dava dilekçemi hazırladım. AİHM'ne göndereceğim dilekçemi arkadaşlarımın görüşlerini de aldıktan sonra kesinleştirerek en kısa sürede davayı açacağım.
Arkadaşlarımın bilgisine sunuyorum. Saygılarımla.
Saygıdeğer Arkadaşlarım,
TEMAD dediğimiz zaman aklımıza 87 şubesi ile bir genel merkez geliyor. Atalarımızın "at sahibine göre kişner" sözünü anımsatan bir beceriksizlik abidesi olan genel merkez, iftiharla 87şubeye ve 'gerçek dışı' 52.000 üyeye ulaştığını söylerken, ne yazık ki bu 87 şubenin mevcut tüzükle ellerinin kollarının bağlı olduğunu, son zamanlarda üye olanların azaldığını, yapılan bazı başarıların tamamen şube başkanlarının insiyatifi ve gayreti ile gerçekleştiğini dikkate almıyor!
Ben yıllardır bu yönetimi olumlu yönde eleştirdim. Tüm çalışmalarımız daha mükemmele ulaşmayı amaçlıyordu ama gemisi karaya oturan kaptan hâlâ rotasının doğruluğunda ısrar ediyor!... Hiç bir başarısı olmadığı halde, eleştiriye tahammülü olmayan bir yönetimin başarısızlıklarını gizlemek için özveri ile mücadeleye destek veren arkadaşlarımızı "MUHALİF" olarak gösterme gayretlerine şaşırmamak gerekiyor.
8 MAYIS Balçova seçimlerinde bu zihniyet açıkça ortaya çıkmıştır. Başkanın tek amacı kendisine muhalif olanları ekarte etmek. Statükoyu sağlamak için bir dönem daha yapıştığı koltuktan kalkmamak adına 'haklarımız konusunda göstermediği gayreti' kendisi için gösterdiğini görmek bizi sadece üzüyor! Toplumda umutsuzluk her geçen gün 'özverili arkadaşlarımızın gayretine rağmen' artıyor... Eleştiriyi, iyi niyetli olanlar, kendine güvenenler ve başarısını artırmak isteyenler dikkate alır. Bunun dışında siz "anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az" deseniz de bırakın davulu KÖS çalsanız onlar KÖS KÖS dinler...
Bazıları tarafından önemsenmemeye çalışılsa da yıllardır 'bu zihniyete rağmen' verdiğimiz mücadele ile bir çok taşın yerinden oynamasını sağlamanın huzuru içindeyiz. "Haklarımızı hukukta arayalım, bu konuda TEMAD yönetimi gerekirse profesyonel yardım alsın" diye açtığımız kampanya TEMAD yönetimi tarafından engellendi! Sn.İsmail Turan'ın haklarımız konusundaki dava gerekçeleri kendisi "kırıkçı çıkıkçı" olarak suçlandı ama bu suçlamayı yapanlar 'nedense!' haklarımız söz konusu olunca yargının yolunu bulamadılar. Tüm ısrarlarımıza rağmen OYAK konusunda AİHM'ne açılan dava dilekçesini açıklayamıyorlar!...
Bu davalar için büyük fedakarlık gösteren Sn.İsmail Turan ağabeyimizin bizden hiçbir talebi olmamıştır. Ancak, bu davalar kişisel değildir. Bu nedenle, yargı giderleri için kendisine destek olmak amacıyla aramızda bir yardımlaşma sağladık. Aşağıdaki arkadaşlarımız destek verdiler, kendilerine minnettarız! Bize hiç bir hakkımız altın tepside sunulmayacağına göre Temad Yönetimi'nin de zihniyeti değişinceye kadar bu mücadeleleri bizler yapmak zorundayız. Kendilerine saygıları gereği bu mücadeleye destek veren arkadaşlarımıza bir kez daha minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Her gecenin bir sabahı vardır. Biz, tüm engellere rağmen haklı davamızın mücadelesinde başarıya ulaşacağız. Yeter ki umutsuzluk ve boşvermişlik gömleğini çıkaralım.
Saygı ve sevgilerimle....
Sayın arkadaşlarım, milletimizin özelliklerinden biri de dar zamanlarda bir araya gelerek birbirimize maddi ve manevi destek olmaktır. Emekli ve muvazzaf Asssubay arkadaşlarımda da bu duygu ve haslet çok yüksek seviyededir.
Açtığım davaların masrafına katılmak için tüm Türkiye'den birçok arkadaşım banka hesap numaramla İBAN numaramı istemektedir. Tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Havale için hiç bir arkadaşıma banka hesap numaramı ve İBAN numaramı vermedim ve bundan sonra da vermeyeceğim.
Benden başka yanlış hatırlamıyorsam İstanbul'da beş arkadaşımız da muvazzaf ve emekli Assubayların derece ve kademe intibaklarıyla ilgili olarak dava açmışlardır. Arkadaşlarımın davaları ile bu konuda benim Ankara 4.İdare Mahkemesinde açtığım dava ve fiili hizmet zammı davası da Ankara 13. İş Mahkemesinde devam etmektedir.
ABD'nin “1 Mart tezkeresi”nin intikamını muhakkak alacağını, bunu affetmeyeceğini, bırakın YETKİLİLERİN bilmesini sokakta bulunan SIRADAN insanlar bilmektedir. ÇUVAL olayı ve Ülkemiz hudutları dışından AĞIR silahlar ile büyük guruplar halinde gelerek, Tb.BL.Krk.'ları basarak, TSK'ya büyük zayiat ile ülkemize zararlar veren PKK terör örgütünün, elini kolunu sallayarak rahatlık içerisinde HUDUTTAN giriş-çıkışı manidar değil midir? ABD'nin elindeki TEKNOLOJİ ile bunu bilmemesi, görmemesi mümkün müdür?
Emekliliğe büyük bir HUZUR ile son model zırhlı aracıyla geçen "MEZARA KADAR GÖTÜRECEĞİ SIRLARI OLAN" şahsın deyişiyle, "BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR gibi sınırları izliyoruz" denilmesine rağmen YAPILANLAR DÜŞÜNDÜRÜCÜ DEĞİL MİDİR?
Eğer onlara destek vermez yanlarında olmazsak sıra bizlere de, vatandaşlara da gelecektir. Aynen "SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK" özdeyişinde olduğu gibi. Hepimiz SARIÖKÜZ olayını da iyi biliyoruz. Tutuklamalar başladığında SESSİZ kalanlar, VAR DA DİYEMEM, YOK DA DİYEMEM - MEZARA KADAR GİDECEK SIRLARI OLUPTA-TSK'NIN EN GİZLİ YERLERİNİN ARANMASINDA SAKINCA GÖRMEYİP "BİZ DE BİLDİKLERİMİZİ SÖYLERİZ" diyerek HAVA atıp, hiç bir şey yapmadan çekip gidenlere de 'eğer çok özel anlaşmaları yoksa' sıra gelecektir diyoruz. Hep birlikte bekleyelim, izleyelim.
Tüm bu yaşanılanlar bizlere HAKSIZLIK VE HUKUKSUZLUK yapanlara, HUKUKSUZLUĞUN VE HAKSIZLIĞIN ne olduğunu anlatması açısından UMARIM yararlı olmuştur. Belki DERS almayı bilir, hiç olmazsa bundan sonra BİRLİK BERABERLİK adına HAKSIZLIKLARINA VE HUKUKSUZLUKLARINA son verirler. Vermek zorundalar. Çünkü, bu gidişle ARTIK bizleri YANLARINDA göremeyecek, bulamayacaklardır.
En son olarak GENKUR BŞK ve KUVVET K.nın tutukluları ZİYARET için cezaevine gitmeleri de birlik ve beraberlik için güzel ve yerinde bir tavır ama, yapılanlar yine sadece ve sadece TSK' nın ÖZ EVLATLARI olan SUBAYLAR içindir. Aynı anlayış ve davranışı YILLARDIR camiamıza karşı SÜRDÜRÜLEN HUKUKSUZLUK VE HAKSIZLIKLAR için neden yapmadılar?Bu davranış bile bizlerin TSK'da AYIRIMA tabi olduğumuzu ve ÖTEKİLEŞTİRİLDİĞİMİZİ göstermez mi?
GENKUR BŞK ve K.K.'ları sadece SUBAYLARIN amiri ve komutanları mıdır?
Neden ASSUBAYLARIN HAKLARIYLA ilgilenmez, ASSUBAYLARA yapılan ANAYASAL haksızlığa DUR demezler? Bu kadar ÖN YARGILI ve AYIRIMCI davranışlara engel olmazlar. Assubayların TSK'daki yaptıkları ÖNEMSENMEZ, VARLIKLARI birlik ve beraberlik içinde DÜŞÜNÜLMEZ! Bunu SÖZDE değil ÖZDE olarak gerçekleştirmezler!
Ülkemiz ZORA ve DARA düştüğü zaman mı bizleri hatırlayıp, TSK'nın önemli AYAĞI olduğumuzu söyleyeceklerdir. Bu söylemler ve ASSUBAYLARA karşı yapılanlar, uygulananlar birbiriyle ÖRTÜŞÜYOR MU? Bu davranışları tarafsız gözle bakan AKLI KIT insanlar bile doğru değerlendirebilirler. Artık ASSUBAYLARIN söylenecek YALANLARLA oyalanmaya ve kanmaya niyetleri yoktur.
ASSUBAYLAR ANAYASAL HAKLARINI YA ALACAKLAR, YA DA ALACAKLARDIR. Artık bunun İKİNCİ alternatifi olamaz.
Herkes ŞAPKASINI önüne koyup doğruları görsün. BİRLİK BERABERLİĞİ BOZAN, AYIRIMA TABİ TUTAN, ANAYASAYI VE YASALARI ÇİĞNEYEN, KİŞİLİK HAKLARINA RİAYET ETMEYEN, KEYFİ TUTUMLARA YÖNELEN davranışlara son verilsin.
Unutmayalım ki HUKUK ancak ve ancak HÜR VİCDANLAR tarafından kabul görürse HAKLILIK kazanır. Vicdanlara hitap etmeyen hukuk ancak hükümranlara ve ön yargılı kişilere alet olur. Aynen bugüne kadar ASSUBAYLARA yapıldığı gibi. HÜKÜMRANLARA YAKIŞAN, DESPOTLUĞA DAYANAN, İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİNE AYKIRI, ANAYASAL HAKLARA VE YASALARA uymayan bu YASADIŞILIKLAR artık TSK'da son bulsun ki içerdeki yaralar sarılıp, BİRLİK ve BERABERLİK PEKİŞTİRİLSİN. Genkur Bşk Sayın KOŞANER'den bu konuda ÜMİTLİ ARKADAŞLARIMIZ VARDI AMA ONUN DA ÖNCEKİ GENKUR BŞK'DAN FARKI olmayacak gibi görünmektedir. Saygılarımla.