Asubay Tefrikası 6-9 Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm, Dokuzuncu kısımını teşkil eden bu makâlemizde Bugün biz, biricik suâl soracağız!.. * * * * *
Devlet konusunda atamız Göklerin Oğlu, Sekizyüz sene evvelinden şöyle seslendi, bize; |
* * * * *
Dünyânın en büyük heykelinin üzerinden Bütün dünyâya meydân okuyan gurur, cesur ve heybetli duruşu ile Moğolistan’ın uçsuz bucaksız bozkırına Amansız bir bakış fırtlatan Cihan Hükümdârı,
Askerlik konusunda ise şu üç nasihatı gönderdi, bize;
|
* * * * *
Fakirlik sınırının yarısı kadar emekli maaşı alan köle astsubaylar inim inim inler iken, 6 çeşit tazminâtı midelerine tıka basa doldurdukdan sonra Bugünlerde ortalıkda külhan beyi gibi dolaşır iken biz asubayları kasdederek
“Arkadaşlar; subayı ve astsubayı ile biz, et ile tırnak gibiyiz” Diyerek dübürden üfüren gebeşlerin kulakları çınlasın!.. “Tırnak” olup da subayların götünü kaşımaya benim hiç niyetim yok!..
Çünkü; Asubay ben Şükrü IRBIK, ne "et"im ne de "tırnak." "Et" kimdir?, Sen, kime "tırnak" diyorsun, be dangalak?..
|
* * * * *
Kıymetli okuyanlar ve muhterem asubay meslekdaşlarım!
Cengiz Han’ın dediği gibi;
Devlet silâh ile kurulur!
Fakat kalem ve kânun ile idare edilir!
Atamızın bu harika sözünün mütemmim cüz’ü olmak üzere
Biz de şöyle desek herhâlde münasip olur;
Devlet, kânûnu olduğu sürece yaşar!
Yeri gelmiş iken şu güzel sözü de söyleyelim de
Maksadımız tam hâsıl olsun.
Asker;
Midesi üsdünde yürür,
Gitdiği yere kendi kânûnunu da götürür!
Dünyânın gelmiş geçmiş en büyük askeri olan bilge ve kahraman atamız Cengiz Han,
Devlet ve askerlik konusunda sekiz asır evvelinden böyle dedi ve böyle yapdı!..
Peki,
Atamız Cengiz Han’ın mirâsı üzerinden,
Bilgelik taslayan cüce beyinli zübük devlet adamlarımız
Ve
Kahramanlık devşiren sömürgen beyaz subaylarımız
Devlet ve askerlik konusunda bugüne kadar ne haltlar etmiş acap?
* * * * *
Zottirik Kenân’ın 12 Eylül subay darbesi ile peydahladığı 1982 Anayasası’nın ikinci cümlesi şöyle der;
“Türkiye Cumhuriyeti bir hukûk devletidir.”
İkinci Halifemiz Hz. Ömer (R.a)’in,
“El âdl-ü esâs ül mülk” vecizinin üzerine inşâ edilmiş bir devletden bahsediyor bu cümle, zâhiren.
Ȃdâlet üzerine inşâ edilen bir devletde
Kânûnların da âdâlet (Anayasa) üzerine inşâ edilmesi icâb eder, değil mi?
Ben Eski Tüfek de öyle olduğunu zannediyor idim. Bir gün dedim ki kendime...
Askeriyemizin bugüne kadar meriyyete koyduğu temel idârî ve cezâ kânûnları da acap
Anayasamıza göre mi inşâ edildi?
İnşâ edilmediğini bugüne kadar defâlarca ve bizzat tecrübe ederek öğrenmiş idim aslında.
Fakat
Gene de yanılmak umudu ile bir dilekce yolladım, Millî Savunma Bakanlığımıza.
Dedim ki Bakanımıza;
Askeriyemizin temel idârî ve cezâ kânûnları,
Meşrûiyetini, eskilerin deyişi ile “kuvve-i teşriyyesini” Anayasamızın hangi maddesinden alıyor?
KONU: Askerî Kânûnların Anayasa Dayanağı Hakkında. İLGİ: (a) 2709 sayı ve 18/10/1982 târihli T.C. Anayasası (b) 211 sayı ve 4/1/1961 târihli TSK İç Hizmet Kânûnu. (c) 926 sayı ve 27/7/1967 târihli TSK Personel Kânûnu. (ç) 1632 sayı ve 22/5/1930 târihli Askerî Cezâ Kânûnu. (d) 6413 sayı ve 31/01/2013 târihli TSK Disiplin Kânûnu. (e) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu. (f) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a)’da mezkûr T.C. Anayasası’nın; “IV. İdare, A. İdârenin esâsları, 1. İdârenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği” altbaşlığındaki 123’üncü maddesi birinci fıkrası; “İdarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kânûn ile düzenleneceği” hükmünü âmirdir.
2. İlgi (a)’da mezkûr T.C. Anayasası’nın; “XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” altbaşlığında yer alan onbirinci maddesi; a. Birinci fıkrası “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idâre makâmlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları” olduğu, b. İkinci fıkrası da “Kânûnların Anayasaya aykırı olamayacağı” hükümlerini âmirdir.
3. İlgi (b-d)’de mezkûr askerî kânûnların, Anayasanın yukarıda mezkûr hükümleri muvâcehesinde hazırlandığında şüphe yokdur. Ancak ne var ki söze konu bu askerî kânûnların metinlerinde, meşrûiyetini Anayasanın hangi maddelerinden aldığına dair de hiçbir hüküm ya da atıf yokdur.
4. İlgi (b-d)’de mezkûr askerî kânûnların meşrû iyetini Anayasanın hangi maddelerinden aldığını İlgi (e ve f) mevzuât muvâcehesinde tarafıma bildirmesini Millî Savunma Bakanlığımızdan saygılarımla arz eylerim. 05.02.2017. 1700171525. Şükrü IRBIK |
Yukarıda gördüğünüz gibi bu dilekceme cevâp verme süresi çokdan doldu.
Fakat
Millî Savunma Bakanlığımızdan ne ses geldi, ne de selen!..
Bu davranışı ile Millî Savunma Bakanlığı, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânûnunu resmen ihlâl etdi.
Hukûk devleti olduğumuzu Anayasamıza yazmak ile iş bitmiyor!
Riayet etmez isen de şâyet Anayasa’nın bu emrinin hiçbir hükmü olmuyor.
Anayasaya riayet edecek haysiyetli ve şerefli asker ve devlet adamlarımızın da olması gerekiyor.
Fakat,
Bugün meriyyetde olan temel askerî idârî ve cezâ kânûnlarımızın Anayasaya göre meşrûiyeti yok!
Yukarıdaki dilekcemde bahsetdiğim askerî kânûnların, Anayasamız nezdinde aslında hiçbir kıymeti yok!
Vardığım netice itibâriyle ben, bunu gördüm!
Subay darbelerinin meş’um karanlığında tertiplenen bu kânûnlar ile beyaz subaylarımız,
Türk Ordusunu Anayasa’ya aykırı olarak teşkil ve tanzim etmişler!
Fakat askeriyemizde;
Bilen yok!
Çünkü Anayasamızda yok!
Bakınız,
1632 sayılı Askerî Cezâ Kânûnumuzda idam cezâsı bugün bile hâlâ var.
İdam cezâsının ilga edildiği 2002 senesinden bugüne kadar geçen 17 sene içinde var ise şâyet,
İdam etdiğimiz askerleri, Anayasa’nın hangi maddesine göre idam etmişiz, belli değil.
Çünkü Askerî Cezâ Kânûnunun Anayasa dayanağı yok! Beyaz subaylarımız uydurup uydurup yazmışlar!
Sonra da meclisde ayartdıkları yardakcı, şerefsiz siyâsetcilere bu yapdıklarını kânûn diye yutdurmuşlar.
Her 10 senenin sabahına subay darbesi ile uyanan bizim memleketimizin,
1982 senesinde kabul etdiği bir Anayasamız var.
Darbeci subaylarımızın tertip etdiği bu sözde “asker” Anayasamızda sâdece biricik “subay” kelimesi var.
O da AYİM’in “askerî hâkim subayı” hakkında.
Ey vatandaşlar! İşitin bunu!... Anayasamızda, askerliğe dâir bir tek hüküm yok!
Kimimiz “astsubay”,
Kimimiz “assubay”,
Eski Tüfek gibi nev zuhûr kimileri de ATATÜRK’e izâfeten haklı olarak “asubay” diye gıçımızı yırtıyoruz!
Fakat bu unvânların hiçbirisi Anayasamızda yok!
Açın bakın, isderseniz!..
12 Eylül darbecisi zottirik Kenan’ın tertip etdiği 1982 Anayasa’sında;
|
* * * * *
Biliyor musun, ey Çadırcı;
Akıl ile bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim!
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana da yol gösdermelisin!
* * * * *
Osmanlı Devletini paylaşmak için
Avrupa devletlerinin başlatdığı Birinci Dünyâ Harbinde Padişah Efendimiz;
Birinci Dünyâ Harbine “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” tâcı ile giren İngiltere,
Harbin sonunda bu tâcını Amerika’ya kapdırdı.
Birinci Dünyâ Harbinin mutlak ve biricik galibi, Amerika oldu.
* * * * *
Tıpkı Birinci Dünyâ Harbinde olduğu gibi
İkinci Dünyâ Harbinin de mutlak ve biricik galibi gene Amerika oldu.
T.C. Devleti, İkinci Dünyâ Harbine doğrudan iştirak etmedi.
Fakat
Harbden sonra bu kez de Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ,
Türk Ordusunu Amerika’nın kucağına oturtdu.
Cumhurbaşkanı İNÖNÜ’nün Amerika ile 1948 senesinde başlatdığı ikili andlaşmalar ile Türkiye,
İkinci Dünyâ Harbinin mağlup devetlerinden bile daha aşağılık duruma düşürüldü.
Amerikan Ordusunun talimatları birebir Türkceye çevrildi ve ordumuzda aynen tatbik edilmeye başlandı.
Elimizde Amerikancadan tercüme talimatlar var idi.
Fakat
Bu talimatlarda sözü edilen Amerikan silah ve echizesi,
Ordumuzda henüz yok idi…
* * * * *
Türkiye;
Amerika’nın teşkil etdiği ve arka bahçesi olan Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’na 1945 senesinde üye oldu.
Türkiye;
Amerika’nın teşkil etdiği ve Amerikanın mutlak emrinde olan NATO’ya 1952 senesinde üye oldu.
Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere;
Hem BM’nin hem de NATO’nun ağası, Amerikan devletidir.
Her iki teşkilâtda da Amerika’nın sesi, Amerika’nın sözü ve Amerika’nın kânunları geçerlidir.
T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK,
T.C. Ordusunu kaç sınıf asker ile teşkil etmiş,
Amerika’da
Ve dahi
Amerika’nın teşkil etdiği ve söz sahibi olduğu BM ve NATO’da kaç sınıf asker var imiş,
Buyurun, bir görelim hele!..
* * * * *
Amerikan Ordusunda Kaç Sınıf Asker Var?
Askerlik konusunda bizim Anayasamızda vaziyet, yukarıda söylediğim gibi; tam bir rezâlet!..
Fakat
Şunun şurasında daha 200 sene evvel teşkil edilen Coni Ordusunda durum nasıl dersiniz?
Coni kendi askerini;
Dünyâya sonsuz zenginlik vaad eden ve insan hakları pazarlayan Coni’de vaziyet nedir acap?
Bakınız, bizim gözümüze yalan perdesi çekdiren Coni, kendi memleketinde neler yapmış!
* * * * *
Coni kıt’asındaki 13 eyâletde yaşayan vahşi batılılar evvelâ birbirlerini katletdi.
Sonra da sağ kalanlar, 15 Kasım 1777 târihinde bir araya geldi ve bir sözleşme imzâladı.
İsmine Konfederasyon Maddeleri dedikleri bu sözleşme, aslında Coni’nin ilk Anayasası oluyor.
Bu sözleşmeye göre Coni, kendi ordusunu “iki sınıf asker” üzerine teşkil edi;
1. Subay,
2. Er
Emek verip bu Anayasa’nın Türkcesini yazdım!
Okuyanlar anlasın,
Bilmeyenler de öğrensin diye!..
Devletler Birliği Beyânnâmesi, 15 Kasım 1777
(Articles of Confederation, 15 November 1777)
Madde-IX
(...)
Kurultay hâlinde toplanmış Birleşik Devletlerin; kurultayın toplantıları arasındaki müddet zarfında toplanacak ve her devletin bir temsilcisinden teşekkül edecek "Devletler temsil heyeti" unvânı ile bir heyet vücude getirmeğe ve kendi idâreleri altında Birleşik Devletlerin umumî işlerini tedvir için lüzumlu görülen diğer heyetleri ve mülki memuriyetleri ihdâs etmeğe; üyelerden birini başkanlık makâmına getirmeğe (hiç kimse üç senelik bir müddet zarfında bir yıldan fazla başkan vazifesini göremez); Birleşik Devletlerin âmme hizmetleri için tahsil edilmesi lâzım gelen para miktârını tesbit etmeğe ve bunların âmme hizmetlerine sarf edilmek üzere ne şekilde ödenek kayıt olunacağını tâyine; her devlete altı ayda bir borç alınan para veya çıkarılan tahvil miktârını gösteren bir cetvel göndermek sûretiyle borç para almağa ve Birleşik Devletlere ait tahviller çıkarmağa; gemiler inşâ etmeğe veya bunları silâhlandırmağa; kara ordularının mevcudunu tesbit etmeğe; her devletten o devletin beyaz ırka mensup nüfusiyle mütenasip asker toplamasını talep etmeğe (bu taleplere riâyet mecbûridir) iktidârları vardır. Böyle bir talep vukuunda, her devletin yasama organı alay subaylarını tâyin eder, asker toplar. Onları Birleşik Devletlerin hesabına, bir askere lâzım gelen şekilde giydirir, teslih ve teçhiz eder; bu sûretle silâhlandırılan, giydirilen ve teçhiz edilen subaylar ve erler (officers and men) heyet hâlinde toplanmış Birleşik Devletler tarafından tesbit olunacak mahalle tâyin edilen müddet zarfında gideceklerdir. Ancak, eğer heyet hâlinde toplanmış Birleşik Devletler, bazı ahvâl ve şerâitten dolayı, bir takım devletlerin hiç asker göndermemesini veya kendi hissesine düşenden daha az göndermesini ve diğer bir devletin de kendi hissesinden fazla göndermesini uygun görürlerse, bu fazla miktar da, başlarında subayları olmak üzere, bu devletin asıl hissesine düşen asker miktarı gibi giydirilmiş, teçhiz ve teslih edilmiş olarak yollanacaktır. Yalnız eğer o devletin yasama meclisi bu fazla miktarın gönderilmesini kendi emniyetine uygun bulmazsa, bu takdirde emniyetini tehlikeye düşürmeden gönderebileceği miktarı toplayacak, başlarına subay tahsis edecek silâhlandıracak, giydirecek ve teçhiz edecektir. Bu sûretle teslih edilmiş, giydirilmiş ve teçhiz edilmiş subaylar ve erler (officers and men) heyet hâlinde toplanmış Birleşik Devletler tarafından tesbit olunacak mahalle tâyin edilen müddet zarfında gideceklerdir.
İnsan için her şeyin başı, sağlık!
Devlet için de her şeyin başı, Anayasa...
Bu da İngilizcesi...
Articles of Confederation, 15 November 1777
(Devletler Birliği Beyânnâmesi, 15 Kasım 1777)
Article-IX
(...)
The united states in congress assembled shall have authority to appoint a committee, to sit in the recess of congress, to be denominated "A Committee of the States," and to consist of one delegate from each state; and to appoint such other committees and civil officers as may be necessary for managing the general affairs of the united states under their direction--to appoint one of their number to preside, provided that no person be allowed to serve in the office of president more than one year in any term of three years; to ascertain the necessary sums of money to be raised for the service of the united states, and to appropriate and apply the same for defraying the public expences to borrow money, or emit bills on the credit of the united states, transmitting every half year to the respective states an account of the sums of money so borrowed or emitted,--to build and equip a navy--to agree upon the number of land forces, and to make requisitions from each state for its quota, in proportion to the number of white inhabitants in such state; which requisition shall be binding, and thereupon the legislature of each state shall appoint the regimental officers, raise the men and cloth, arm and equip them in a soldier like manner, at the expence of the united states; and the officers and men / subaylar ve erler so cloathed, armed and quipped shall march to the place appointed, and within the time agreed on by the united states in congress assembled: But if the united states in congress assembled shall, on consideration of circumstances judge proper that any state should not raise men, or should raise a smaller number than its quota, and that any other state should raise a greater number of men than the quota thereof, such extra number shall be raised, officered, cloathed, armed and equipped in the same manner as the quota of such state, unless the legislature of such state shall judge that such extra number cannot be safely spared out of the same, in which case they shall raise officer, cloath, arm and equip as many of such extra number as they judge can be safely spared. And the officers and men / subaylar ve erler so cloathed, armed and equipped, shall march to the place appointed, and within the time agreed on by the united states in congress assembled.
1777 senesinde “iki sınıflı ordusunu” teşkil etdikden 10 sene sonra Coni, ilk Anayasası’nı hazırladı.
Kendi meclisi (senato)’nin “ordu teşkil etmek” hakkı olduğunu da bu Anayasa ile teslim ve tescil etdi.
Emek verip bu Anayasa’nın da Türkcesini yazdım!
Herkes okusun, anlasın,
Bilmeyenler de öğrensin diye!.
BİRLEŞİK DEVLETLER ANAYASASI (17 EYLÜL 1787)
(THE CONSTITUTION OF THE UNITED STATES (17 SEPTEMBER 1787)
Biz, Birleşik Devletler halkı; daha mükemmel bir birlik teşkil etmek, adâleti tesis etmek, dâhilî emniyeti sağlamak, müşterek müdafaayı temin etmek, umumî refâhı artırma; kendimizin ve ahfâdımızın hürriyetin nimetlerinden istifâde edebilmesi için işbu Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını ısdâr ve tesis eyliyoruz.
Madde-I
Bölüm 8
(…)
Bu da İngilizcesi...
THE CONSTITUTION OF THE UNITED STATES (17 SEPTEMBER 1787)
(BİRLEŞİK DEVLETLER ANAYASASI (17 EYLÜL 1787)
Preamble (Başlangıç)
We the People of the United States, in Order to form a more perfect Union, establish Justice, insure domestic Tranquility, provide for the common defence, promote the general Welfare, and secure the Blessings of Liberty to ourselves and our Posterity, do ordain and establish this Constitution for the United States of America.
Article I (Article 1 - Legislative)
Section 8
11: To declare War, grant Letters of Marque and Reprisal, and make Rules concerning Captures on Land and Water.
12: To raise and support Armies, but no Appropriation of Money to that Use shall be for a longer term than two years.
13: To provide and maintain a Navy.
14: To make Rules for the Government and Regulation of the Land and Naval Forces.
1787 Anayasası Madde-I, Bölüm-8 ile “ordu teşkil etme” hakkını ihrâz eden meclis (senato),
“Başlık-10” (Title-10) altında Coni Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnunu terkip etdi. (US Code Title 10 – Armed Forces, dtd. Aug.10, 1956).
Ve 1956 senesinden beri bu kânûnun aşağıda gördüğünüz maddelerinin tek kelimesine dahi dokunmadı;
Chapter – I / Bölüm – I Page/Sayfa 18 & 19
101. Definitions / Tanımlar;
(b) PERSONNEL GENERALLY. — The following definitions relating to military personnel apply in this title:
(b) Personel: Bu başlık altında sözü edilen askerî personel için aşağıdaki tanımlar geçerlidir.
(1) The term " officer/subay " means a commissioned or warrant officer.
(2) The term " commissioned officer/muvazzaf subay " includes a commissioned warrant officer.
(3) The term " warrant officer/gedikli subay " means a person who holds a commission or warrant in a warrant officer grade.
(4) The term " general officer/general " means an officer of the Army, Air Force, or Marine Corps serving in or having the grade of general, lieutenant general, major general, or brigadier general.
(5) The term " flag officer/amiral " means an officer of the Navy or Coast Guard serving in or having the grade of admiral, vice admiral, rear admiral, or rear admiral (lower half).
(6) The term " enlisted member/ gönüllü er " means a person in an enlisted grade.
(14) The term " medical officer/tabip subayı " means an officer of the Medical Corps of the Army, an officer of the Medical Corps of the Navy, or an officer in the Air Force designated as a medical officer.
(15) The term " dental officer/dişci subayı " means an officer of the Dental Corps of the Army, an officer of the Dental Corps of the Navy, or an officer of the Air Force designated as a dental officer.
İşde, gördünüz!
Coni Anayasası’na göre Coni Ordusunda "iki sınıf asker" var;
Yukarıda gördüğünüz Coni Askerî Personel Kânununun resimli izahı da şöyle oluyor;
* * * * *
Ey, Hayyam; Bu sözleri sen, kim için söyledin, Allah aşkına?..
Bir elde kadeh, bir elde Kur’ân
Bir helâldir işimiz, bir harâm!
Şu yarım yamalak dünyâda
Ne tam kâfiriz ne de tam müslümân!
* * * * *
Bu da Coni Ordusunun subay ve er mevcudu;
İşde, görüyorsunuz!
Ordusundaki “subay ve erlerin” mevcudunu Coni, rütbelerine kadar tek tek vermiş.
Subay ve er sınıfındaki her rütbenin aldığı maaşı da gene aylık olarak kamuoyuna ilan ediyor.
31 Ocak 2019 Perşembe gününe ait yukarıda gördüğünüz Coni asker mevcudunun
Subay ve er oranları da şöyle;
Yukarıda gördüğünüz bu subay-er oranı,
İngiliz ve Alman Orduları için de aynı…
Aşağıda gördüğünüz çizelgede ise Amerikan ordusunda;
Herbir “subay başına düşen er sayısının” senelere göre "azalış" oranlarını görüyorsunuz.
Yukarıdaki çizelgenin bizlere söylediği çarpıcı bilgiler şunlardır.
2000 senesinden 2015 senesine kadar geçen 15 sene içinde;
Yapılan bu işlemlere mefhumu muhalifinden bakınca ortaya şu netice çıkıyor; Amerikan Ordusunda “er başına düşen subay sayısı”, her sene biraz daha artıyor! |
Aşağıdaki çizelgede;
Subaylarımızın “astsubay” dediği köle asker sayısının son 63 senede içindeki "artış" hızını görüyorsunuz.
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere;
|
1951 senesinden 2014 senesine kadar geçen 63 senede;
Zannedersin ki Türkiye, Üçüncü Dünyâ Harbine hazırlanıyor...
Amerikan Ordusunda Er sayısı sürekli olarak azaltılır iken,
NATO’ya göre Ordumuzun “Er” sınıfına dahil olan “Astsubay” sayısı acap niye sürekli olarak artıyor?
* * * * *
T.C Ordusunda Kaç Sınıf Asker Var İdi?
1777 senesinde Coni ordusunda olduğu gibi
T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK de
1927 senesinde T.C Ordusunu iki sınıf asker ile teşkil etdi;
1. Mükellef Nefer (Efrad, Er)
2. Muvazzaf zâbit (zâbit vekili (asteğmen) dâhil bütün subaylar)
İşde kânunu.
* * * * *
T.C Ordusunda Kaç Sınıf Asker Var İdi?
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun ilk Askerî Cezâ Kânununu
Cumhuriyeti teşkil eden zâbitân heyeti 1930 senesinde tertip etdi.
Dönemin Başvekili tekâüd zâbit İsmet İNÖNÜ,
T.C. Ordusunun ilk Askerî Cezâ Kânununun Gerekcesini (Esbâb-ı Mucibe) TBMM'ye şöyle arz eyledi;
1632 sayı ile 1930 senesinde kânunlaşan yeni Cumhuriyet Ordusu'nun ilk Askerî Cezâ Kânunu;
Fransa, Almanya, Belçika gibi büyük devletlerin askerî ceza kanunları tetkik edildikten sonra
Ve
Ötedenberi askerî teşkilâtımızın muvazi gittiği Alman kanunları esas tutularak
Fakat aynı zamanda
Fransa’da bir kaç senelik uzun bir tetkik neticesinde kabul edilmiş olan 1928 tarihli kanundan da istifade olunarak tanzim kılınmış idi.
Cumhuriyeti teşkil eden Zâbitân Heyeti;
Cumhuriyet Ordusunu da şu iki sınıf asker ile teşkil etdi;
1. Zâbit
2. Efrât
* * * * *
T.C Ordusunda Kaç Sınıf Asker Var İdi?
1777 senesinde Coni ordusunda olduğu gibi
T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK de
933 senesinde T.C Ordusunu iki sınıf asker ile teşkil etdi;
1. Mükellef Nefer (Efrad, Er)
2. Muvazzaf zâbit (zâbit vekili (asteğmen) dâhil bütün subaylar)
İşde,
1933 sene ve 2183 Sayılı Askerî Cezâ Kânununa Müzeyyel Kânun’un TBMM zabıtı;
|
REFİK ŞEVKET B. (Manisa) — Efendim, bendenizin maruzatım esasa ait değildir. Çünkü müzakeresinde bulundum. Yalnız bunu müzakere edip çıkardıktan sonra Heyeti Umumiyeden bir karar çıktı. O kararla bunu telif etmek için encümen mazbata muharriri arkadaşımızın ve Müdafaai Milliye vekili arkadaşımızın nazarı dikkatlerini celbederim. Kelime tashihi meselesidir.
Birinci madde zâbitleri,
İkinci madde zâbitândan maada (başka, IRBIK) aksamı askeriyeyi ihtiva ediyor.
Bundan evvel jandarmaların kanununa ait bir tadilname geldi. O tadilname dolayısile Millî Müdafaa encümenimizin ve
Dahiliye encümenimizin tetkikatı var, orada askerleri tasnif eder ve bu tasnifte müşterek noktai nazarlar gösteren
iki kanundan bahsediliyor. 1111 numaralı kanunla (Madde-1. IRBIK). diğer bir kanun (1930_1632, Madde-3. IRBIK).
İkisi de bilhassa şu ifadeyi kullanıyor.
«Neferden zâbit vekiline kadar olanlara "efrat" denir.»
Binaenaleyh müşirden zâbit vekiline kadar - onlar da dahil - zâbit deniyor.
Askerlik teşkilâtı budur.
Binaenaleyh "neferin" içinde: Onbaşı, çavuş, küçük zâbit ve gedikli zâbitler dahil
olduğuna göre birinci maddenin ihtiva ettiği kısımdaki bu karar sarahaten göstermiştir ki küçük zâbit
tabirine "nefer" de dahildir.
"Neferin" dahil olduğu bir zümreyi, yalnız zâbitâna mahsus olan bir zümre içine koymak;
* * * * *
T.C Ordusunda Kaç Sınıf Asker Var İdi?
1777 senesinde Coni ordusunda olduğu gibi
T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK de
1935 senesinde T.C Ordusunu iki sınıf asker ile teşkil etdi;
İşde, kânunu…
Türkiye Cumhuriyetini teşkil eden Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK;
1935 senesinde tasdik etdiği yukarıda gördüğünüz 2771 sayılı Kânunun,
Aşağıda gördüğünüz dördüncü maddesi ile
Cümhuriyet Ordusunu da;
1. Muvazzaf "subay"
2. Mükellef "erât" olmak üzere iki sınıf asker ile teşkil etdi.
İki sınıflı askeri olan T.C Ordusuna ilk darbeyi ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen 1960 darbeci subayları vurdu!
Götlerinden uydurdukları ve “astsubay” olarak tesmiye etdikleri asker sınıfını da Darbeden sâdece sekiz ay sonra “üçüncü asker sınıfı” olarak ordumuzun demirbaşına kayıt etdiler. İşde, kânunu ... |
* * * * *
NATO’da Kaç Sınıf Asker Var?
Coni’nin kucağına oturan zamânın siyâsetcisi ve conisever kimi subaylarımızın pışpışlaması ile
Meclise getirilen aşağıda gördüğünüz 5886 sayılı şu kânun
Beyni midesine bağlı vekillerin gözünü kapatarak verdiği reyler ile Meclisden bir çırpıda geçirildi.
Ve böylece Türkiye
1952 senesinde NATO’nun doğu sınırlarını canı bahâsına bekleyen hasbi cendermesi oldu!
|
5886 sayılı kânunu imzâlamak ile Türkiye,
İşbu Andlaşmaya taraf olduğunu bütün dünyâya ilân etdi.
Bu irâdesinin tabii neticesi olarak Türkiye aynı zamânda;
Türk Ordu teşkilâtını “2 sınıflı asker” üzerine tertip edeceğini de taahhüt etdi.
NATO üyeliğini kabul etmekle birlikde Türkiye Devleti,
NATO’da asker sınıflarını tesbit ve tefrik eden STANAG 2116’yı da kabul etdi.
NATO üyesi ülke ordularının kendi iç hizmetlerine göre tasnif ve teşkil etdikleri elvan çeşit asker sınıfları,
Bu Andıç ile NATO’da belli kurallarda eşitlenir.
|
* * * * *
Sen;
Kendi memleketinde,
Kendi ordunda,
Kendi sınıfına ve kendi rütbene ne dersen de!..
Bu konular ancak senin memleketinde, senin ordunda ve sâdece seni ırgalar!..
Lâkin,
Nerede olursa olsun; NATO bayrağı altında içtima eyleyip de tekmil verdiğin dakikada
Sen, susarsın!
Coni ve Tomi’nin beygiri osdurur!
Neticeten;
1. Man: Er, 2. Conscript: Celp eri, 3. Drafted: Celp eri, 4. Enlisted: Gönüllü er, 5. Enlisted Man: Gönüllü er, 6. Enlisted Member: Gönüllü er, 7. Enlisted Personnel: Gönüllü er, 8. Other Ranks: Diğer rütbeler (Er ve Erbaş), 9. Petty Officer: (Deniz) Erbaş, 10. Non Commissioned Officer: (Kara, Hava, Deniz Piyâde) Erbaş |
Kendi askerî mevzuâtında kullandığı bütün bu tâbirlerden Coni,
Sizin “Subay” değil fakat “Er” olduğunuzu anlar.
Bu tâbirlere “Asubay” anlamı yüklemek, câhil olanlara özgüdür.
Fakat
Bizim bu düşüncemiz Coni’nin nazârında hiçbir şey ifâde etmez.
Ve züğürt tesellisinden başka bir işe de yaramaz.
Çünkü her millet kendini, kendi töresi ve kendi kelime dağarı ile târif eder.
Tabiat kânunudur; Oyunu kim kurarsa, kuralını da o koyar!
NATO dediğimiz uluslararası askerî teşkilâtı tesis eden de,
Bu teşkilâtın kuralını koyan da Coni’dir.
NATO görevinde iken derecem OR-7 idi. İşde, sağ tarafda gördüğünüz üzere; Türk Asubayı olarak, bayrak töreninde Er Coniler ile birlikde defâlarca bayrakdâr oldum... Kendi bayrağımı taşımak benim için şereflerin en büyüğüdür, o başka!
Fakat diğer ülkelerin OR-1, OR-2’leri ile birlikde yapdım bu görevi… Coniler için bir tuhaflık yok bu işde. OR-1 ile OR-9 arasında uygulamada hiçbir fark yokdur. Çünkü bu derecelerin hepsi Eratdır. Bana bu görevi veren kişi de aynı karagahda görev yapdığımız Türk Subayımız idi.
Ben Eski Tüfek; NATO’da yardımcı oyuncuyu oynayan bir “Er” olarak söylüyorum!..
Coni’nin kurduğu bu NATO oyununda, bizim ordumuza biçilen görev de Coni’nin uygun gördüğü “yardımcı oyuncuyu” oynamakdır. NATO görevine tefrik edilen subaylarımız da bu hakikâti bal gibi bilirler. Fakat esen yele göre ve işlerine nasıl gelirse öyle anlarlar. Bizzat kendim defâlarca şâhid oldum! Ne hazindir ki kimisi yutkunarak, fakat çoğu da “gönüllü” teslim olurlar bu hakikâte!..
Bugün iç piyasada efelenen kimi subaylarımızın Coni karşısında süt dökmüş kedi gibi, el pençe divân durduğu günleri hatırlıyorum da...
Bir insan nasıl bu kadar evrim geçirebilir? Hem şaşıyorum hem de gülesim geliyor!..
* * * * *
Biz asubaylar kendimizi avutmayalım!
Coni’de iki sınıf asker vardır; Subay ve Er.
Hangi ülke olursa olsun "subay olmayan" her askeri Coni, “Er” olarak telâkki eder.
NATO’da rütbelerini tefrik eden Andıç STANAG 2116’ya göre,
Aslında bizim Genelkurmay Başkanlığımız da kendi Asubaylarını NATO’ya Erat olarak beyân ediyor.
İşde isbatı.
Erlerimiz, Uzman Erbaşlarımız ve Asubaylarımızın hepsi “Erat” torbasının içinde bir arada...
Genelkurmay Başkanlığımızın NATO’ya beyân etdiği yukarıda gördüğünüz İngilizce çizelgenin,
STANAG 2116’ya göre Türkcesi de şöyle oluyor;
İşde, burada gördüğünüz üzere,
Subay gardeşlerimiz hâricinde kalan “diğer askerlerin” hepsini bu torbanın içine tepmişler!..
Genelkurmay Başkanları da biz asubayları NATO’ya “Er” olarak pazarlamış!.
Üsdelik Genelkurmay Başkanlığımız,
Yukarıda gördüğünüz çizelge torbasına hukûkî dayanak olarak da TSK İç Hizmet Kânununu gösdermiş.
Peki, TSK İç Hizmet Kânununda böyle bir sınıflandırma var mı, Sayın Başkanım?..
Ne diyelim, helâl olsun sana vallahi...
Uydurdukları bu nenni ile de son 65 seneden beridir bizi uyutmuşlar!
Ya da biz asubaylar uyumuşuz!..
Bu alavere dalaverede kim, kimi kandırıyor acap?..
* * * * *
Birleşmiş Milletler’de Kaç Sınıf Asker Var?
İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan toplantı neticesinde,
Üçüncü Cenevre Sözleşmesi olarak bilinen andlaşmayı
59 ülke temsilcisi ile Türkiye, 12 Ağustos 1949 târihinde imzâladı.
|
Rana TARHAN isimli dişi hâriciyecimizin 1949 Cenevre Sözleşmesini imzâlaması ile
Türkiye, işbu Sözleşmeye taraf olduğunu dünyâya ilân etdi.
Genelkurmay Başkanlığımızın "astsubay" ismini verdiği "uyduruk" asker sınıfını teşkil etmesinden sâdece 2 sene sonra
Devletimiz, 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmesini Meclis’de tek celsede görüşdü ve
6020 sayılı kânun olarak 1953 senesinde onayladı...
Kabul edildiği günden bugüne kadar tam 63 sene geçmesine rağmen
Raflarda tozlanan bu kânunun bir tek kelimesine dokunan olmadı...
Bunun anlamı şudur;
Ey "tırnak" astsubay meslekdaşlarım,
Esir kampında düşmân eline "esir" düşdüğünüzde,
"Etiniz" olan subaylarınızın aynı zamanda "kölesi" de olmaya hazırlanın!..
|
Cenevre Sözleşmesi Nedir?
İsviçre'nin Cenevre şehrinde kabul edilmiş dört adet muahededir. Uluslararası hukukta insan hakları üzerine yapılmış ve 1949 yılında imzâlanmış önemli sözleşmelerdendir. Uluslararası olan veya olmayan çatışma durumlarında silâhlı kuvvetler ve insanî yardım kuruluşlarının uyması beklenen kurallar silsilesini tesbit eder. 1859 senesinde yapılan Solferino Muharebesi'nde; harb eden ülkelerin, esir aldığı askerlere yapdığı vahşetden etkilenen Jean Henry Dunant'ın çabaları sonucunda oluşduruldu. Cenevre Sözleşmeleri, silâhlı çatışma hukuku veya harp hukuku olarak da bilinen uluslararası insanî hukukun ilk ve tek kaynağıdır.
İşbu Sözleşmeler ve konuları şu şekildedir: Birinci Cenevre Sözleşmesi; harp eden silâhlı kuvvetlerin yaralı ve hastaların vaziyetlerinin ıslahına ilişkin sözleşme. İkinci Cenevre Sözleşmesi; silâhlı kuvvetlerin denizdeki hasta, yaralı ve kazâzedelerinin vaziyetlerinin ıslahına ilişkin sözleşme. Üçüncü Cenevre Sözleşmesi; harp esirlerine yapılacak muameleye ilişkin sözleşme. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi; harp zamanında sivillerin korunmasına ilişkin sözleşme.
|
Biz, bugün bu makâlemizde, konumuz ile alâkalı olan üçüncü sözleşmeyi tetkik edeceğiz.
Bu sözleşme ile harp esirlerine yapılacak muamele kuralları tesbit edilmiş.
İşde, bu kurallardan üçü şöyle diyor;
HARP ESİRLERİNE YAPILACAK MUAMELE İLE İLGİLİ CENEVRE SÖZLEŞMESİ (Cenevre, 12 Ağustos 1949, Üçüncü Protokol)
Madde 44 – Harp esiri olan subaylara rütbe ve yaşlarına göre gösterilmesi gereken hürmetle muamele edilecektir.
Subay kamplarının hizmetini temin etmek üzere, subaylarla mümasillerinin rütbeleri gözönünde tutularak buralara aynı silahlı kuvvetlere mensup ve mümkün olduğu nisbette aynı dili konuşan kâfi sayıda "esir askerler" (other ranks / diğer rütbeler) ifraz olunacaktır; "bunlar” (orderlies / hizmet eri), başka hiçbir iş görmeye mecbur tutulmayacaklardır.
Subay yemeklerinin kendileri tarafından idare edilmesî hususunda her türlü kolaylık gösterilecektir. |
Cenevre Sözleşmesi 44’üncü maddesinin anlamı şudur;
Ey köle astsubay meslekdaşlarım, Esir kampında düşmân eline “esir” düşdüğünde, sen aynı zamânda “Silâh arkadaşım” dediğin subaylarının da “hizmet eri” ve “kölesi” olacaksın!.. |
Dünyâ Orduları içinde böylesi aşağılık bir muamelenin de Sâdece Türk Ordusunda, sen "köle astsubaya" yapıldığını göreceksin!.. |
* * * * *
HARP ESİRLERİNE YAPILACAK MUAMELE İLE İLGİLİ CENEVRE SÖZLEŞMESİ (Cenevre, 12 Ağustos 1949, Üçüncü Protokol)
Madde 60 – Esirleri elinde tutan devlet bilumum harp esirlerine aşağıda yazılı meblağların mezkûr devlet parasına tahvili suretiyle tesbit olunacak miktarda aylık bir maaş avansı ödiyecektir:
Sınıf I - Çavuştan aşağı rütbedeki esirler: 8 İsviçre Frangı, Sınıf II - Çavuş ve sair erbaş esirler: 12 İsviçre Frangı, Sınıf III – Yüzbaşı rütbesine kadar subay esirler: 50 İsviçre Frangı, Sınıf IV - Binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki esirler: 60 İsviçre Frangı, Sınıf V - General rütbesindeki esirler: 75 İsviçre Frangı. |
Cenevre Sözleşmesi 60’ncı maddesinin anlamı şudur;
Ey köle astsubay meslekdaşlarım, Düşmân “esir” kampında
Subay sınıfına dâhil olan “6 aylık asteğmen” bile 50 İsviçre Frankı maaş alacak Fakat 50 senelik “astsubay” bile olsan da sen, 12 İsviçre Frankı maaş alacaksın!.. |
Dünyâ Orduları içinde böylesi aşağılık bir muamelenin de Sâdece Türk Ordusunda, sen "köle astsubaya" yapıldığını göreceksin!..
|
* * * * *
HARP ESİRLERİNE YAPILACAK MUAMELE İLE İLGİLİ CENEVRE SÖZLEŞMESİ
(Cenevre, 12 Ağustos 1949, Üçüncü Protokol)
Madde 97 – Harp esirleri, inzibati cezalarını çekmek üzere hiçbir halde ceza müesseselerine (hapishaneler, cezaevleri, sürgün yerleri, ilâh) naklolunamıyacaklardır. İnzibati cezaların infaz olunacakları bilûmum binalar 25 nci maddede yazılı sıhhî şartlara uygun olacaktır. Cezaya çarpılan harp esirlerine 29 ncu madde mucibince kendilerini temiz tutmak imkânı verilecektir.
Subaylar, gedikliler ve erlerle aynı binalarda mevkuf tutulamıyacaklardır. |
Cenevre Sözleşmesi 97’nci maddesinin anlamı şudur;
Ey köle astsubay meslekdaşlarım,
Düşmân “esir” kampında Senin “etin” olan subaylar, “rahat odalarda” viskilerini keyif ile yudumlar iken,
Subayın “tırnağı” olan sen "astsubayı" ise “Erlerimiz ile birlikde balık istifi aynı koğuşlara” kapatacaklar!.. |
Dünyâ Orduları içinde böylesi aşağılık bir muamelenin de Sâdece Türk Ordusunda, sen "köle astsubaya" yapıldığını göreceksin!..
|
* * * * *
27 Mayıs 1960 Cuma günü beyaz subaylarımız,
Cumhuriyet târihimizin ilk “ subay darbesini ” yapdı.
Yapdıkları bu subay darbesinin bir sene sonrasında, tam da sene-i devriyyesinde;
27 Mayıs 1961 Cumartesi günü bu kez de
Aşağıda gördüğünüz şu “ darbe Anayasası ”’nı hazırlayıp piyasaya sürdüler.
1961 ANAYASASI
Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 27/5/1961 Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmi Gazete ile İlanı : 31/5/1961 Kanunun Resmi Gazete ile İlanı : 20/7/1961 / Sayı: 10859 Kanun No: 334 Kabul Tarihi: 9/7/1961
|
Bu darbe Anayasası’nın aşağıda gördüğünüz 65’inci maddesinde
27 Mayıs darbesini tertip eden karanlık suratlı subaylarımız bütün dünyâya şu sözü vermiş idi;
II. TBMM’nin Görev ve Yetkileri
b) Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma
Madde 65- Türkiye Cumhuriyet adına yabancı Devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. (…) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasına 1 inci fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
|
* * * * *
Tıpkı 16 Temmuz 2019 senesinin mübarek Cuma gününde yapdıkları gibi
Kahraman Türk Ordusu maskesinin arkasına saklanan darbeci subaylar
1960 senesi 27 Mayısının gene mübarek bir Cuma gününde bütün memleketde idâreyi ele aldılar.
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabah saat 04;30’da
O dâvudî sesi ile darbe beyannâmesini radyoda okuyan
Darbeci Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ de
Şu sözü vermiş idi;
“ Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir. ”
Fakat;
Dünyâ ve Türk milletinin gözünün içine bakarak verdiği sözü TBMM’de yalayan darbeci subaylarımız;
Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine “ riayet ” etmedi.
Kendilerinin hazırlayıp meriyyete koyduğu “ 6 sınıflı asker teşkilâtını ” esâs alan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile darbeci subaylar;
Ve
Ve dahi
|
* * * * *
Darbeci subayların yapdığı
Ve dahi
Bir “darbe kânunu” olan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu’nun
Aşağıda gördüğünüz 111’nci maddesine göre
Harb esirlerine yapılacak muamele konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
1953 senesinde Meclisden tek celsede geçirip meriyyete koyduğu ve
6020 sayılı kânun ile kabul etdiği 1949 Cenevre Sözleşmesi harb hukukunu tatbik edeceğini taahhüt etdi.
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU (1)
Kanun Numarası : 926 Kabul Tarihi : 27/7/1967 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 10/8/1967 Sayı : 12670 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 6 Sayfa : 2352
R) HARB ESİRLERİ VE MÜLTECİLER
Madde 111 – Harb esirleri hakkında 6020 ve mülteciler hakkında da 4104 sayılı kanun hükümleri tatbik olunur.
|
* * * * *
TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin aşağıda gördüğünüz 123’üncü maddesinde
Harb hukukuna göre esir düşmüş “ asubaylar ” yok sayıldı.
Subay yok ise şâyet, ordumuzun diğer askerlerin esir olmasının
Genelkurmay Başkanlığımız nezdinde demek k, hiçbir kıymet-i harbiyesi yok!..
Resmî Gazete Târihi: 06.09.1961 Resmî Gazete Sayısı: 10899
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET YÖNETMELİĞİ
7 - Esirlere karşı ve esirlikte hareket tarzı Madde 123 - Herhangi bir garnizonda muhtelif parçalara ayrılmış esir subaylardan her parçadaki en rütbeli veya kıdemli subay esir garnizonları kumandanlığı tarafından grup kıdemlisi tâyin edilmiş olmasa dahi esaretten dönüşte Millî Savunma Bakanlığına takdim edilmek üzere kendi grubundaki subaylar hakkında not tutmağa mecburdur. Bu notlar üzerine kabahat ve suçları anlaşılanlar hakkında kanuni muamele yapılır. |
* * * * *
27 Mayıs darbeci subaylarımızın tertip edip,
1967 senesinde meriyyete koyduğu bir “ darbe kânunu ” olan
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile ordumuzdaki “ rütbe ” kavramı târif edildi.
İşbu kânunun aşağıda gördüğünüz üçüncü maddesi ile
Ordumuzda sâdece subay ve asubayların rütbesi olduğuna hükmedildi.
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile 1961 senesinde 4 çeşit rütbe ihdâs edilmiş iken
Aşağıdaki Personel Kânunu ile 1967 senesinde 2 çeşit rütbe ihdâs edildiğini kimsecikler fark etmedi...
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU (1)
Kanun Numarası : 926 Kabul Tarihi : 27/7/1967 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 10/8/1967 Sayı : 12670 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 6 Sayfa : 2352
III – Tarifler:
Madde 3 – Bu kanunda yer alan bazı kavramların anlamları aşağıda gösterilmiştir:
a) Rütbe: Subayların ve astsubayların ilk subaylığa veya astsubaylığa başlamada ve bekleme süreleri sonunda bu kanun gereğince kazandıkları askeri unvanlardır.
|
Şimdi!
Muhterem vatandaşlarım ve kıymetli Asubay Meslekdaşlarım;
İşbu makâlemizin burasında bir çay molası verelim ve bir soluk alalım hele!..
Zere bu satırlardan sonra duyacağınız hakikât, insanı beyin dumuruna uğratacak cinsden...
1949 Cenevre Sözleşmesine göre subayların târifi gâyet olarak yapılmış.
Bu sözleşmenin İngilizce metinindeki “ officer ” kelimesi de Türkceye hep “ subay ” olarak tercüme edilmiş.
Fakat
Aynı Cenevre Sözleşmesinin İngilizce metinindeki “ other ranks ” kavramını TSK Personel Kânununa uyarlar isek şâyet
“ Diğer rütbeler ” kavramı içinde sâdece “ Asubay ” denen askerlerin olduğunu görüyoruz.
Bugüne kadar kimselerin farketdirmediği
Ve dahi
Kimselerin de farkedemediği bu filfilli “ bit yeniğini ” ilk duyan ve dahi ilk bilenler siz oluyorsunuz, haberiniz olsun!
Makâlemizin başında Asubayların hizmet eri olduğunu fâş eylemiş idik.
İşde, burada öğrendiğiniz bu bilgi, az sonra bizleri,
Asubayların “ hizmet eri ” olduğu gerçeğine götürecek...
* * * * *
Bizim oğlanların elebaşısı Zottirik Kenan’ın subay darbesini icrâ eylemesinden 2 sene sonra
Vatandaşlarımızın büyük teveccühüne mazhar olan(!) 1982 Anayasası, hükümünü ele aldı.
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU (1)
Kanun Numarası : 926
Kabul Tarihi : 27/7/1967
Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 10/8/1967 Sayı : 12670
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 6 Sayfa : 2352
III – Tarifler:
Madde 3 – Bu kanunda yer alan bazı kavramların anlamları aşağıda gösterilmiştir:
a) Rütbe: Subayların ve astsubayların ilk subaylığa veya astsubaylığa başlamada ve bekleme süreleri sonunda bu kanun gereğince kazandıkları askeri unvanlardır.
Bakınız, yeni Anayasamızın yukarıda gördüğünüz 90’ıncı maddesi ne diyor;
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”
“Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu hükümden, şu neticeye kolayca varabiliriz;
Mâdem uluslararası andlaşmalar bunları emrediyor da 1961 senesinde kabul edilen edilen TSK İç Hizmet Kânunu’nda niye 6 sınıf asker var?
|
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNU (1)
Kanun Numarası : 211 Kabul Tarihi : 4/1/1961 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 10/1/1961 Sayı : 10703 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 4 Cilt : 1 Sayfa : 1008
Madde 3 – Askerler ve rütbeler: a) Askerler: 1. Er 2. Erbaş 3. Astsubay 4. Askeri öğrenci 5. Askeri memu 6. Subay
|
Şimdi burada ortaya çıkan netice şudur;
Ordumuzda 1961 senesinde teşkil edilen 6 çeşit asker sınıfı konusunda
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu;
Ve dahi
1982 Anayasası’nın 90’ıncı maddesini alenen ihlâl etdiği gerekçesiyle
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânununun iptâlini talep edecek kadar
Astsubayların ve TEMAD’ın aklı ve cesâreti var mıdır?
Bu makâlemizin yukarı satırlarındaki bu akıl çelen hakikâtleri öğrendikden sonra;
|
T.C. Devletini temsil eden bu yasama ve yürütme kurumlarının hepsinin de birlik olup “ Astsubay ” dedikleri sen “ köle ” askeri 1961 senesinden beri aldatdığını göreceksin!..
|
Dünyâ Orduları içinde böylesi aşağılık bir muamelenin de Sâdece Türk Ordusunda, sen " köle astsubaya " yapıldığını göreceksin!.. |
* * * * *
Kendisi alenen söylemese de meğerse
Bugünün Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR, Ermenistan konusunda "Târih Doktoru" imiş!..
Boğaziçi Ünüversitesine 2005 senesinde verdiği “Ermenistan’a Harbord Askerî Görevi; Bir Amerikan Hakikâtleri Tetkik Heyetinin Hikayesi ve Türk-Amerikan Münasebetlerine Tesiri” isimli “yama” doktora tezinde
Bakınız, Hulusi AKAR ne demiş;
Yukarıdaki kırmızı çerçeveler içinde gördüğünüz İngilizce kelimelerin anlamı da şöyle oluyor;
İngilizce bilmeyen “astsubay” meslekdaşlarımıza bugün bir iyilik yapalım
Ve dahi
Yukarıdaki tezinde Hulusi AKAR’ın söz etdiği İngilizce “enlisted” kelimesinin Türkcesini
Genelkurmay Başkanımızdan öğrenelim.
2008 senesinde neşretdiği Türkce – İngilizce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğünde
Genelkurmay Başkanımız,
Ordumuzda kullandığımız “Er” kelimesini İngilizceye şöyle tercüme etdi;
Er → Enlisted man (EM)
Dünün Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı,
Bugünün de Millî Savunma Bakanı olan Hulusi AKAR hemen, şimdi aynaya baksın!
Ve şu biricik suâlime cevâp versin;
NATO’nun en büyük ortağı olan Amerikan Ordusunda 2 sınıf asker var da
NATO’nun en büyük ikinci ortağı olan Türk Ordusunda niye 8 sınıf asker var?
* * * * *
Bir var idi,
15 Temmuz 2016 Cuma gününün hemen ferdâsında
Birden bire yok oldu!..
Bir zamanlar, Genelkurmay Başkanlığında bir “astsubay” kadrosu var idi!
Bu kadroya tayin edilen “astsubaya” da
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mehmet İlker BAŞBUĞ “Genelkurmay Başkanı Astsubayı” unvânını vermiş idi.
15 Temmuz’u ganimete çevirmesini bilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR, 2016 senesinde bu kadroyu feshetdi.
İşde,
Genelkurmay Başkanlığı karargâhında “Genelkurmay Başkanı Astsubayı” kadrosu mevcut iken,
Bu kadroda meslekdaşımız Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK oturuyor idi.
* * * * *
Saatli Maarif takvimi 03 Nisan 2013 târihini gösderdiği Çarşamba gününde
Genelkurmay Başkanlığımız, karargaha yabancı bir askeri dâvet etdi.
Türk kamuoyundan gizlenen bu dâvetin misafiri olan asker,
ABD Deniz Kuvvetlerinden Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr. idi.
Almanya/Stuttgart’da konuşlu ABD Avrupa Komutanlığı EUCOM’un
“Kıdemli Er”’i olan Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr. ;
ABD Hava Kuvvetlerinden Binbaşı Elizabeth APTEKAR,
EUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın bu ziyâretini,
ABD Avrupa Komutanlığına ait EUCOM isimli örütbağda 08 Nisan 2013 Pazartesi günü haber yapdı.
Hava Binbaşı Elizabeth APTEKAR’ın 03 Nisan 2013 târihli başka bir haberinde EUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr., Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in;
|
Amerikalı “kıdemli er” Roy memleketimize misafir olarak geldi. Akabinde Genelkurmay Başkanı Astsubayına ve AÜKHE’deki astsubaylarımıza “er” dedi ve gitdi!..
“Genelkurmay Başkanı Astsubayı” Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK Ve dahi AÜKHE’ne iştirak eden astsubaylarımız, Kendilerine “er” diyen Amerikalı “kıdemli er” Roy’a itiraz edip de
Hey, Roy! Ayıp ediyorsun! Biz, “astsubayız”, sen bize “er” diyemezsin dediler mi?
Ya da
AÜKHE’ne iştirak eden 100 astsubaydan birisi dahi olsa
Kendilerinin aslında NATO’da “er” olduğunun farkında mı acap?..
|
* * * * *
Amerikan, İngiliz, Alman ve Türk Orduları arasında,
Yüksek okul seviyesinde “astsubay” denilen uyduruk bir asker sınıfına sahip tek ülke, Türkiyedir.
1974 senesinden beri 45 senedir dilimize doladığımız “astsubay” meselesini anlamak için biz asubaylar,
Bu biricik suâlin cevâbını verebilecek miyiz?
Aşağıdaki çizelgede
Son bir kaç senelik rakamlara göre
NATO üyesi Amerikan, Alman ve İngiliz Ordularının asker sayısı hakkında çarpıcı bilgiler var.
Bu bilgilerin hepsini bir arada ilk defâ sizler görüyorsunuz;
Hemen aşağıdaki çizelgede, bizim ordumuzun 2016 senesine ait mevcut çizelgesi var.
İşde, görüyorsunuz!
Coni, kendi subay ve er sayısını rütbelerine kadar ayrı olarak beyan ediyor.
Fakat bizim ordumuzun mevcud çizelgesine bakdığınızda
8 çeşit asker sınıfının sayısının toptan olarak yazıldığını görürsünüz.
Bizim her boku bilen subaylarımız,
“Mevcut” konusunda da toptancı ve tepeden inmeci kokuşmuş bir subay zihniyeti ile davranmışlar.
Böyle davranıyorlar,
Çünkü subay mevcudunu rütbelere göre tek tek yazsalar,
Karagâhlarda ellerinde göt gözdiren palamut albayların sayısı ortaya çıkacak!
Böyle davranıyorlar,
Çünkü İngiliz, Amerikan ve Alman Ordularında bir tek albayın yapdığı işi,
Bizim Türk Ordusunda tam 4 albay yapıyor!..
* * * * *
Yukarıdaki 8 çeşit asker sınıfının resimli görüntüsünde ise
Şöyle rezâlet bir manzara çıkyor ortaya!
Subayımız ölmesin diye teşkil edilen bu 6 kademeli "tırnakdan" koruma duvarının
Resimli görüntüsü de şöyle oluyor!..
Yukarıdaki mevcudu grafiğe dökdüğümüzde ise
T.C. Ordusunun asker sınıflarının birbirlerine göre yüzdelik dağılım oranı da şöyle oluyor…
Makâlemizin yukarıdaki sayfalarında gördüğünüz üzere Amerika, kendi ordusunu 1777 senesinde 2 sınıf asker üzerine teşkil etdi; 1. Er 2. Subay
Amerika’nın teşkil etdiği NATO’ya Türkiye, kendi ordusunu Amerikan ordusu gibi teşkil etmek için üye oldu.
Fakat "astlarının emeği semiren" bizim sömürgen subaylarımız NATO’ya göre 2 sınıf asker üzerine teşkil etmeleri gereken Türk Ordusunu İşde, yukarıda gördüğünüz gibi tam 8 sınıf asker üzerine teşkil etdiler!.. |
* * * * *
Subaylarımız filfilli yalanlar ile sokakdaki vatandaşlarımızı kandırıyor da!..
Fakat biz asubaylar pekâlâ biliyoruz ki
NATO’ya üye olduğumuz 1952 senesinde beri,
Ordumuzun kullandığı tank, top, silah, uçak ve gemileri, biz Türkler yapmıyoruz!
Coni, Tomi ve Hans yapıyor!
Şu fakir milletin ekmeğinden, aşından kesdiğimiz vergiler ile de biz,
Coni’den, Tomi’den ve Hans’dan satın alıyoruz hepsini.
Bunun neticesi olarak da Coni’den satın aldığımız tank, top, silah, uçak ve gemileri,
Coni kendi ordusunda kaç asker ile işletiyor ise
Bizim ordumuzda biz de o kadar asker ile işletiyoruz.
Bu sebepden dolayı orası Amerika, burası Türkiye demenin bir önemi yok!..
Ordumuzdaki esas filim- fırıldağı bizim beyaz subaylarımız, subay sayısı konusunda çeviriyor!..
Amerikan, Alman ve İngiliz Ordularında 18 subayın yapdığı işi,
Bizim ordumuzda sâdece 8 subay yapıyor.
Ordumuzda vaziyet gerçekden böyle midir?
Yoksa 2 Türk subayı 1 Amerikan subayına mı bedeldir?..
Bizim subaylarımız, Amerikan, Alman ve İngiliz subaylarından iki misli daha fazla mı çalışıyor acap?
* * * * *
Kıymetli okuyanlar, muhterem asubay meslekdaşlarım!
Bugün burada soracağımız suâlin cevâbı,
Aşağıda gördüğünüz şu grafiğin içinde gizli!
Şimdi de,
Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm, dokuzcu kısımının biricik suâlini soralım;
İşde hendek, işde deve!..
Buyurun! Söz, sizde!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Eşi, menendi görülmemiş
Ve dahi
Ȃdi bir gasp hikâyesidir bu aslında...
Daha önce çok yapdılar!
Tırnakcılığı meslek edinmiş kimi zavallı subaylarımızın yapmayı mârifet bildiği bir işdir bu!
Öyle ince hesâplar yapmışlar ki!
Bir üflemeyle kırk deveyi bir iğne deliğinden aynı hamlede geçirmişler!
Ve dahi
Kıvrak bir kalem hareketiyle
Asubay çocuklarımızın “1 kademesini” kesip almışlar!
Anlayana aşk olsun hani!
Pontulunu indirmeden adamın gıçından donunu almak gibi bir şey bu vallahi!..
Hem derdindeyiz
Hem de deveyi değil fakat deve kervânlarını görüyoruz buradan görmesine de
Bu hususlarda zamân değirmeninde az çok saç-sakal ağartan birisi olarak
Eski Tüfek bile bunu daha yeni fark etdi.
Güzel kokulu yâr, sizin olsun da yiğitler!
Nereye gitdi Zühtü, şu bizim dokuzun ikisi?
TEMAD Muğla İl Başkanı Sayın Halil ERGENLİ
19’uncu muhtarlar toplantısının ertesi günü akşam vakdi arayıp da bahsedinceye kadar
Ben de tirene bakıyormuşum meğerse...
Birisini bitirmeden diğerini başlatsa da bu orostopolluğu yapanlar
Oturdukları o makâm goltuğunu kendilerine yâr,
Yapdıklarının da yanlarına kâr kalacağını zannetmesinler!
Hakkımızı tahakkuk etdirmek için
Şunu aslâ unutmasınlar ki
Onların hepsini sıçdığı yere gadar govalayacağız.
Hem bu dünyâda, hem de ötekinde...
* * * * *
Yarım yamalak da olsa bunlar hâlledildi bitdi, sıra şimdi de
Görev başlangıç derece/kademesinde deyip de
Biz Asubaylara yapılan haksızlıkdan da öte şu kalleşliği halletmelerini beklerken
Bir de gördüm ki
Son 12 seneden beri göreve başlayan Asubay çocuklarımızın
Meğerse 1 kademesini gasp ediyorlarmış!
Gasbetdikeri bu birer kademeyi, gasbedenler nerelerine sokuyorlar, kendileri bilir!
Fakat bugün burada biz, bu 1 kademeyi nasıl sokduklarını bileceğiz evvel Allah!
* * * * *
EYÜBOĞLU, sordu toprağa; “Tohum ile niçin uğraşırsın?”
Toprak cevâbladı; “Sebebini, toprak olduğun zamân kulağına fısıldarım!”
Sebebini öğrenmek için EYÜBOĞLU, toprak olmayı beklese de
Eski Tüfek öyle yapmayacak!
Bu 1 kademenin gasp hikâyesini sizlere anlatmak için ucuzundan bir hikâye tertipleyip
2016 Zemheri ayının şu şitâ günlerinde kapınıza dayayacak, Evvel Allah...
* * * * *
Devlet memurlarını ilgilendiren 657 sayılı Kânun, 1965 senesinde meriyyete konuldu.
İşbu Kânun diyor ki; asker, bize bulaşmasın! Gitsin, kendi Kânununu kendisi yapsın!
.
Bizim askerimiz, daha doğrusu subaylarımız da öyle düşünmüş olmalı ki
Aradan iki sene geçdikden sonra
Biz askerleri ilgilendiren 926 sayılı kendi Kânununu meriyete koymuş.
İnsan, niye memur olur? Mâişetini kazanmak için!
Asker, niye mâişet isder? Midesi üzerinde yürür de ondan!
Ne dedi ÂKİF Mehmet, ekmek parası hususunda?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası
Dosdunun yüz karası, düşmânının maskarası...
Öyle mi? Öyle ya!
Peki, o zamân biz de ekmek paramızın peşine düşeceğiz, değil mi?
Devlet memurunun aldığını,
Kellesi koltuğunda vatan bekleyen askerinden esirgemek kimin haddi olabilir?
Alçakların,
Hâinlerin,
Kalleşlerin,
Nâmussuzların,
Ve bir de
Düşmânların...
Düşmânımın maskarası olmak yerine,
Eceli olmayı hassaten tercih ederim, o ayrı...
Fakat
Biz de ekmek paramızın peşine düşüp
Bu 1 kademe gasbını;
ve dahi
Gidip bir görelim hele canlar!
* * * * *
SENE: 1970
657 sayılı Devlet Memurları Kânununun meriyyete konulduğu 1965 senesinde,
Maaş derece/kademesini gösderen müşahhas bir çizelge yok idi. Elvân çeşitli maaşlandırma yöntemi vardı.
Aynı yerde, aynı işi yapan 5 memur, onbeş türlü maaş alıyor idi.
Devlet böyüklerimiz bu sakâmeti
Kânunu meriyyete koydukdan 5 sene sonra fark etdiler.
Ve dahi
1970 senesinde aşağıda gördüğünüz şu maaş derece/kademe çizelgesini ihdâs etdiler.
(1970/1327/9)
Bu Kânunun dokuzuncu maddesi ile 657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesini değişdirip
Sekiz çeşit memur sınıfı ihdâs etdiler.
Bu sekiz sınıfın hepsinin de görev başlangıç dereceleri ayrı ayrı tesbit edildi.
Burada tesbit edilen derecelerde, görevin ehemmiyetine göre bâzı farklı kademeler de ihdâs edildi.
Bu sınıflara dâhil olan memurlardan bizi ilgilendiren ve hemen hepsinde aynı olup da
Kânunun bu maddesinde peşpeşe sıralanan ikisinin görev başlangıç derece/kademesi şöyle oldu;
Lise ve dengi okul mezûnlarının görev başlangıç derece/kademesi; 13/1,
4 seneden az yüksek öğrenim görenlerin görev başlangıç derece/kademesi; 10/1.
Bu Kânunun kabul edildiği senelerde,
Türkiye’de muadil okulların tamâmı en az 2 senelik eğitim veriyor fakat
Sâdece Asubay Sınıf Okulları 1 sene eğitim veriyor idi.
Asubay Sınıf Okulları, Devlet Memurları Kânunundaki bu hükümlerin hiçbirine uymuyordu.
Bir başka ifâde ile bizim okulların Türkiye’de eşi, benzeri, muadili ve emsâli yok idi.
Aslında, Asubay Sınıf Okulları o târihde,
Türkiye’deki yerleşik eğitim düzeni içinde hiçbir Kânuna da sığmıyordu.
Bildiğimiz gibi, Türkiye’de önlisans düzeyinde eğitime en son başlayan okul da
Gene bizim Asubay Sınıf Okulları oldu.
Askerleri yeni Kânuna intibâk ettirmek üzere
Genelkurmay Başkanlığımız,
Kendi Kânunu olan 926’yı tâdil eden 1323 sayılı Kânunu 1970 senesinde devreye sokdu.
Var olsunlar,
Subay gardeşlerimizin işi rast gitdi... Herşey yerli yerinde, bir hamlede hâlledildi. Hiçbir subay mağdur edilmedi.
Fakat Asubay cenâhında işler öyle değildi. Çünkü yukarıdaki cümlemizde ifâde etdiğimiz gibi
Memurlar için hazırlanan o Kânunda Asubay Sınıf Okullarının adı bile yok idi.
Sağolsunlar,
Bu umarsız vaziyete gomutanlarımızın kurmay zekâsı çarçabuk bir çâre buldu...
Ve kendince bir “orta yol” peydahlayıp
1970 senesinde mezûn edilen Asubay Çavuşları 11’inci derece 1’inci kademeden göreve başlatdılar.
(1970_1323 Madde-4)
Yukarıdaki çizelgede “Astsubay Çavuş” şeklinde yazılması gereken rütbemizi
“Çavuş “ şeklinde yazanların, yazdıranların ve düzeltmeyenlerin;
Anasını, avradını, sülâlesini!!!
Burada dikkat etmemiz gereken husus şu;
Asubay Sınıf Okullarının o zamânlarda Türk eğitimi düzeni içinde emsâli olmadığı için
Asubaylara bu Kânun ile verilen 11/1 görev başlangıcını mukâyese imkânımız yok!
Hangi gerekceye istinâden 11/1 verildiğine Kânunlarda, zabıtlarda rastlayamadım.
Bilen varsa söylesin de öğrenelim.
* * * * *
SENE: 1974
Hem Başbakanlık hem de Millî Savunma Bakanlığı
Yukarıda gördüğünüz göreve başlangıç çizelgesini icâd etdikden 4 sene sonra
Bu kez de memurların tahsil düzeylerine mahsus olmak üzere görev başlama derece/kademesi için
“Ortak Hükümler” içeren aşağıda gördüğünüz çizelgeyi ihdâs etdi.
Bu Kânunda biz Asubaylar için önemli bir husus var. Dikkat ederseniz, Devlet Memurları Kânununda 1970 senesinde yapılan tâdil ile,
Asubay Sınıf Okullarını târif eden hüküm yok idi. Aradan geçen 4 senede bu eksikliği gördüler ve hemen telâfi etdiler.
Millî Eğitim Kânununa uymasa da
Asubay Sınıf Okullarını, işbu Kânuna uydurmayı başardılar.
Ve bu Kânuna, o vakitlerde bizi târif eden şu ibâreyi eklediler;
Lise ve dengi okullar üstü bir yıllık meslekî veya teknik öğrenimi bitirenler.
Görev başlangıç derece/kademesini de 11/1 yapdılar. Bu hususa dikkat ediniz.
(1974/KHK-12/1)
Burada çok önemli bir husus daha var;
Yukarıdaki çizelgeye göre tıpkı memurlar gibi
Asubayların da göreve 11/1’den başlaması gerekiyor idi. Çünkü Devlet Memurları Kânunu böyle diyor.
Fakat Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yukarıdaki Kânun kabul edildikden 1 sene sonra
Aşağıda gördüğünüz 1923 sayılı şu Kânunu Meclisden geçirdi.
Bu Kânun ile Asubayların, emsâli memura göre “1 derece yukarıdan” göreve başlaması hükme bağlandı.
Buradan çıkarmamız gereken en önemli netice, işde şudur;
Asubaylar, emsâli devlet memurlarına göre “1 derece yukarıdan” göreve başlar.
Dikkat ediniz!
Sene, Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi...
(1975/1923/37)
Memur ya da Asubay olmak isdeyen bir gencimiz,
Elindeki diplomayı yukarıdaki şu çizelge ile kıyaslayıp
Hangi derece/kademeden göreve başlayacağını kendisi anlayabiliyor idi.
Yukarıdaki çizelgenin meriyyetde olduğu 1975 senesinde,
Asubay Sınıf Okullarının 1 senelik eğitim vermeye devâm etdiğini hatırlayınız.
1975 senesinde meriyyete konulan bu hüküm,
Bugüne kadar tâdilâta uğrasa da esâs olarak bugün aynen yürürlükde.
* * * * *
657 sayılı Devlet Memurları Kânununa 1975 senesinde yapılan başka bir tâdil ile
Bâzı memurların başlangıç kademesinde iyileşdirmeler yapıldı.
Bu tâdil neticesinde;
Biz Asubaylar için değişen bir şey olmadı. Görev başlangıç derece/kademesi gene 11/1.
Emsâli devlet memurlarına göre Asubayların “1 derece yukarıdan” göreve başlama hakkı muhâfaza edildi.
(1975/1897/36).
Yukarıda gördüğünüz Kânun hükmü,
Meriyyete girdiği 1975 senesinde biz Asubaylar için hiçbir anlam ifâde etmiyor idi.
Ne kadar önemli olduğu 2003 senesinde oraya çıkacak idi.
Bu çizelgede;
2 yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenlerin görev başlangıç derece/kademesinin 10/2 olduğuna dikkat ediniz.
* * * * *
SENE: 1982
Kenân’ın Hakkı, Kenân’a!
Aşağıdaki Kânun maddesinde gördüğünüz üzere
Emsâli devlet memuruna göre Asubayların “1 derece yukarıdan” göreve başlama hakkına
1980 subay darbesinin başgomutanı
Zottirik Kenân bile dokunmaya cesâret edemedi...
.
* * * * *
SENE: 2016
Bugünün târihi, 22 Ocak 2016.
Aşağıda gördüğünüz Kânun maddesini az evvel aldım.
Mâviye boyadığım satır, Asubay Sınıf Okullarının tâbi olduğu 2003 ve öncesi görev başlangıcını,
Sarı boyalı satır ise Asubay MYO’ların 2004 ve sonrası görev başlangıcını gösderiyor.
Buradaki durumu özetler isek şâyet;
Önlisans mezûnu memurun görev başlangıç derece/kademesi; 10/2 olduğundan dolayı
Önlisans mezûnu Asubay Çavuşun görev başlangıç derecesinin, memurdan “1 derece fazlası” olması gerekir.
1 sene eğitim veren Asubay Sınıf Okullarının tahsil süresinin 2003 senesinde 2 seneye yükseltilmesi ile
Görev başlangıç derece/kademesi 9/1 yapıldı.
Fakat aşağıda gördüğünüz Gösterge Çizelgesini hazırlayanlar çok önemli bir hususu;
Ya unutdular
Ya da canları Asubaylardan 1 kademe gasbetmek istedi.
Çünkü Gösterge Tablosunun ihdâs edildiği 1970 senesinden 2003 senesine kadar geçen 33 sene boyunca
Asubaylar, memurlara kıyâsen “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlıyorlar idi.
Bugünlerde Huzur-Hakk’da hesâp vermekle meşgûl olan Zottirik Kenân bile buna itirâz etmedi. Bizim bildiğimiz kadarıyla Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânununun kabul edildiği 2003 senesinde;
Siyâsetciler ya da subaylar darbe de yapmadı...
Peki ne oldu da içeriden birileri Asubayın 1 kademesini sinsice gasp etdi?
2004 senesinde önlisans düzeyinde 2 senelik eğitim vermeye başlayan Asubay Okulu mezûnu Asubay Çavuşların,
1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi.
Bunun anlamı da şudur;
Önlisans neşetli Asubay Çavuşların 2004 senesinden itibâren “dokuzun ikisi”nden göreve başlaması gerekir idi.
Çünkü;
657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesinin “Ortak Hükümler” cetveline göre
Önlisans mezûnu olan devlet memurlarının 1974 senesinden beri;
Görev başlangıç derecesi 10,
Kademesi de 2 idi.
2004 senesinden itibâren önlisans mezûnu olan Asubay Çavuşların,
1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi...
Fakat öyle olmadı!..
Asubaya bir hak veriyorsan şâyet, mutlaka başka bir hakkı geri al ezberi burada da bozulmadı.
Asubayların;
Tahsil süresini 1 sene arttırdılar,
Fakat görev başlama kademesini, 1 kademe azaltdılar...
Böylece, terâzinin kefelerini kendilerince aynı hizâya getirdiler.
Peki
Asubayların bu 1 kademe gasbını;
Ve
* * * * *
SENE: 2003
Tahsil süresi 1 seneden 2 seneye terfi etdirilen Asubayların intibâkı
Aşağıda gördüğünüz 4861 sayılı Kânun ile
6 Haziran 2003 Cuma günü Meclisde kabul edildi.
* * * * *
YÖK’e bağlı muadil okullara kıyasla
30 sene sonra meslek yüksek okul seviyesine terfi ettirilen Asubay Meslek Yüksek Okullarında
Artık önlisans seviyesinde eğitim-öğretim alacak Asubayların görev başlangıç derece/kademesi de
Yeni Kânuna göre intibâk ettirilecek idi.
Aşağıda gördüğünüz Kânun tasarısını zamânın Başbakanı Abdullah GÜL
Gereğini yapması için 11 Mart 2003 târihinde Meclis’e arz etdi.
İşbu Kânun tasarısında Başbakan Abdullah GÜL,
Asubayların görev başlangıç derece/kademesini tesbit etmek için
Kendisinin de tâbi olduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kânununa bakdı
Ve dahi
Tasarının Genel Gerekce kısmına yazdığı şu cümleler ile
Asubay Çavuşlara
Lise üsdü iki senelik eğitim karşılığı olan onun ikisinin verilmesini öngördü.
* * * * *
Başbakan Abdullah GÜL’den sonra
Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL aldı sazı eline
Ve dahi
O sazın bir tek teline bile dokunmadı...
Vecdi Bey,
Önlisans mezûnu olacak Asubayların görev başlangıç derece/kademe intibâkı konusunda
Dut yedi, Bülbül oldu...
Dönemin Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi de susmayı tercih eyledi.
Bu Kânun tasarısı Meclis’de müzâkere edilirken sayın gomutanımız,
Garâhgâhdaki ete soğan doğramakla meşgul oluyor idi.
Fazla mesâi yapdığı saatlerde ise
Angara'nın gâhı eğri, gâhı doğru olan
Tiren yolundan geçen tirenlere bakıyor idi.
* * * * *
Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi, görüşlerini bildirmedikden sonra
Kânun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi...
Buradaki akıllı memurlar,
Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi’nin bigâne ve divâneliğini hemen fark etdiler.
Ve dahi
Önlisans eğitimi karşılığı olarak Asubayların
Dokuzun birinden görev başı yapmasına karar verdiler.
Karâr verdiler vermesine de
Lise üsdü 1 sene tahsil yapan Asubaylar bu seneye kadar
Emsâli memurlara göre 1 derece (3 kademe) yukarıdan göreve başlıyor idi.
İyi, gözel de Plan Bütcedeki can gardeşler!
Asubayların 1 kademesi durduk yerde nereye gitdi acap?
Bir bakın hele sağa, sola şöyle!..
Kıdemli binbaşı gardeşlerimizin cebinde olabilir mi?
2002 senesinden 2003 senesine kadar geçen 365 gün içinde
Asubayların durumunda ne değişdi de görev başlangıç derecesinden 1 kademe tenzil edildi?
İşde, bu suâli;
Bakanımız Vecdi, kimseye sormadı...
Gomutanımız Köstebek Hilmi de...
Sizlerin de çok iyi bildiği üzere
Kânun yapma konusunda son söz, Plan ve Bütçe Komisyonu’nundur.
Önlisans düzeyinde eğitim-öğretim veren Asubay Meslek Yüksek Okulları mezûnu Asubay Çavuşlara
Dokuzun birinden görev yaptırmayı öngören Kânun tasarısı,
Tesâdüf müdür bilinmez, Plan Ve Bütçe Komisyonunda
Tasarının dokuzuncu maddesi olarak kabul edildi.
* * * * *
926 sayılı Kânunun 137’inci maddesine merbut c bendine eklenen aşağıdaki cetvel ile
Asubayların “1 kademesinin gasbedilmesi” resmiyyet kazandı.
SENE: 2016
2004 senesinden beri Asubaylar dokuzun birinden göreve başlıyor iseler şâyet biz bunu;
Başbakan Abduldah GÜL’e değil,
Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL’e değil,
Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi’ye hiç değil,
Fakat
Plan ve Bütçe Komisyonundaki ehl-i vicdân ve akl-ı selim memurlara borçluyuz!
Bunu böyle belleyelim.
Ve dahi
Hiç şüphe yok ki bu işde resmen bir müktesep hak gasbı vardır.
Bu sebepden dolayı “yeni bir kademe isteği” söz konusu değildir.
“Gasbedilen 1 kademenin” sahibine iâdesi söz konusudur.
"Onun ikisi"nden başlamadığımıza sevinecek miyiz?
Ya da
"Dokuzun ikisi"ni alacak mıyız?
Buna, elbetde hak sahipleri karâr verecek...
Peki,
Gıllı gışlı işlerle gasp etdikleri “1 kadememiz” nerede?
Bir düşünün bakalım şöyle!
Kapak Resmi : (E) Dz.İda.Asb.Kd.Bçvş. Mustafa AYTAR
Tonton Ailesi Ve Bizim Tontonlar
Evvel zamân içinde, galbır samân içinde
Coni’nin “Bizim oğlanlar” dediği omuzu püsküllü beş generalin tezgâhladığı
1980 zottirik Kenân darbesinin acı ürüzügârı
Şu bahtsız memleketimin kaderini
Uykunun en derin saatlerinde yağlı urganlar ile tel tel biçerken
Biz değil fakat
Çocuklarımızın pek sevdiği bir çizgi folim dizisi var idi, tek kanal tee ree tee’de; Tonton ailesi!
Baba pembe, ana siyah ve her renkden 7 şirin çocuk...
Aile içinde tam bir ahengin hâkim olduğu; küçüğün küçük gibi, büyüğün de büyük gibi davrandığı
Saygı, sevgi ve şefkâtin en koyusunun yaşandığı, bize pek de benzeyen sevimli çizgiler idi onlar.
Kimi gomutanlarımız ağızlarını domaltarak “Arkadaşlar! Biz, bir aileyiz!” diyorlar ya!
İşde, bizim tontonlar gibi sözde değil fakat özde gerçek bir aile idi Tontonlar ailesi...
Laf aramızda, göz ucuyla şöyle bir eşlik etmekden ben de kendimi alamazdım ara sıra.
Can pâremiz çocuklarımızın hayretden gözlerini belerterek bakdığı çizgi folimin beher bölümünde
Bu güzel aile ve afacan çocuklarının yeni bir mâcerâsı akseder idi siyah-beyaz camlarımıza...
Tâkip edenler bilir!
Her nere ise orası, tonton ailesinin yaşadığı o dünyâda imkânsız diye birşey yok idi.
Orada her şekle girmek, her şeyi yapmak, her meseleyi çözmek mümkün idi... Hem de hemencecik... Serüvenlerinde tonton ailesi, karşılarına çıkan duruma göre hemen şekil değişdirir ve her seferinde zevâhiri kurtarırlar idi. Meselâ o anda ne olmak lâzım? Kuş olup uçmak! Hemen şöyle der idi bu ailenin üyeleri kendilerine; “Hop hop hop, haydi, değiş tonton!” İçine su doldurulmuş renkli balonlara benzeyen bu çizgiden insanlar hemen kuş olup uçuverirdi oracıkda.
Çocuklarımızın sonsuz hayâl gücünü bile aşan şekillere girebilen bu sulu patatesimsi çizgi kahramanlar
Onları hem eğlendirir hem de hayretden şaşkına çevirir idi.
Hayâl dünyâmızın tonton ailesi kendi memleketlerinde kendi mâcerâlarını yaşarken
Gel zamân git zaman,
Meğerse bizim memleketde de kimileri tontonluğa soyunup şekilden şemâle girmişler!..
Ve dahi
Çocuklarımızın değil fakat
Bu kez biz Asubayların hayâl gücünü bile aşan dolaplar çevirmişler...
Bizim ordumuzun bir yerlerinde de tonton ailesine öykünen patetesimsi birileri varmış meğerse
Lâkin bizim tontonlar, onlar gibi “Hop hop hop haydi, değiş tonton değil!” fakat
“Hop hop hop haydi, kademe atla kıdemli binbaşı!” demişler...
* * * * *
Hadi, Yalan Desinler!
Memleketimizin en büyük derneklerinden birisi olan TEMAD’ın Genel Başkanı Sayın Ahmet KESER,
Bu makâle sayfasının en üst sol tarafında gördüğünüz neşir târihinden sâdece 20 gün evvel
Cemre Sokakdaki makâm odasında kısa bir açıklama yapdı.
Açıklamadan ziyâde bir suç duyurusu niteliğinde olan bu konuşmasında
Masanın üzerinde duran mektup kâğıdı büyüklüğündeki kâğıdı
Sol eli ile alıp havaya kaldırdıkdan sonra
Bizlerin okuyabileceği şekilde, şöyle tutdu! ↓
Ve dahi
Sayın Halil ERGENLİ’nin emekliasubaylar.org’undan desdursuz aşırdığımız yukarıda gördünüz tavsırında
Fırsat bu fırsatdır diyen Sayın KESER
Şu sözleriyle devâm etdi “Cepdeki kademe” ifşââtına;
|
Agam desinler, desinler; şeker yesinler!
Üç gız, bir oğlana vurgun desinler de
Çıksın ortaya İsmet Bey ya da Hulusi Aga
Ve dahi
Başkanımız Ahmet KESER’e
Aha, yalan! desinler!
Başkanımız Sayın KESER,
Benim bildiğim kadarıyla bir konuda ilk defâ bu kadar açık ve kesin konuşdu. Kendisini tebrik ederim.
Asubaylara bugüne kadar yapılan haksızlıklar
Ve dahi
Benim kendisine iletdiğim benzer konularda da bir gün, bu şekilde konuşmasını beklerim.
Başkan diyorsa, doğrudur!
Suâlinin muhatabı da bellidir.
Fakat Başkan KESER teveccüh buyurursa şâyet
Keşiş dağının 85’lik yiğit Jandarması Sayın Mehmet KAYALI’nın deyişiyle
Bu olmaz “olguya” parmak basarak
Biz de girelim şu “Cepdeki kademe” mevzuuna...
Başkanımızın evvelâ “Nerede?” diye sorup
Akabinde “Cepde” dediği o “kademe”
Bakalım, o ceplere nasıl girmiş acap?
Ve dahi
Ne zamândan beri,
Hangi Kânuna göre veriliyor?
Bütün bunlar bir yana;
İşin sahibi çifte diplomalı İsmet Bey
Ya da Seri Paşa bu hususda ne düşünüyor?
Ve dahi
Bu konuda Sayıştay, bugüne kadar niye üç maymunu oynuyor?
* * * * *
Târihin kendini tekrâr etmek gibi bir huyu vardır.
Can çıkar da huy çıkmaz, değil mi canlar?...
Târih, tekerrüden ibâret ise şâyet
Bunun bir yerde, belki de farklı bir şekilde tekrâr karşımıza çıkması elzem olsa gerekdir.
İşde, şimdi, kendini tekrâr etdiği yerde, sizlerin târih ile bir görüşmesi
Belki de yüzleşmesi olacak, 2016 Zemheri ayının dokuzunda...
Bir yanda tonton ailesi ve bizim tontonlar
Diğer yanda sizlere takdim etdiğimiz işbu makâle bakıyor gözlerinizin içine.
Sâdece subaylarımıza gösderdiği “kurumsal vefâ”, Bakanımız İsmet Beyde olsa da
Akıl sizde, vicdân sizde, celâdet sizde, söz sizde...
Bu makâleyi yazmakla, yasak savmak kâbilinden Eski Tüfek bu işi, başından böyle savdı.
Okuyup, anlayıp ders çıkartmak da siz bahadırlara kalıyor gayrı.
Allah, gözlerinize fer, sizlere de kolaylık versin!..
* * * * *
Kimi yazılar vardır, eskimez! Yer eder dağarımızın kıyısında, bucağında, biz isdemesek de...
Kimi yazılar vardır, eskimez! Eskimek şöyle dursun, soylu bir şarap gibi yıllandıkca kıymetlenir...
Bir gün o yazıyı bulup tekrâr okuyunca da
İlk günkü tâzeleği ile gülücükler gönderir size... Kokusu, ışığı, rengi ve düşündürdükleri de cabası...
İşde, böyle bir yazı yazmışız, 2013 senesinin Gücük ayının sekizinde...
Kaytan bıyıklı bahriyeli Sayın Semih KOÇ’un hazırladığı aşağıda gördüğünüz şu kapak resmi ve
emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek’de
Başlıksız Makâle ismi ile sizlere takdim etmişiz.
Her devlet memuruna son 50 seneden beri verilen fakat
Sâdece Asubaylardan esirgenen birinci derece dördüncü kademenin
En nihâyetinde Asubaylara da verilmesi gündemde idi...
Olurdu, olmazdı; askeriye yatardı, çamura batardı cazgırlığının cıvıyıp da meydânlara taşdığı günlerde
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in aşağıda gördüğünüz makâlesine rast geldim.
Şöyle demişiz, işbu makâlemizin bir yerinde;
Yukarıdaki kelâmı özetler isek şâyet;
Yarbaylarımız; 1/2’deyken, 1/3’ünü almadan hooop, 1/4’üne terfi ettirilmişler.
Ve bu derece/kademenin karşılığı olarak da tam 20 sene boyunca
O zamânlarda albaylara mahsus olan 1500 gösterge rakamından Kânunsuz olarak maaş almışlar.
Hem de
Emeksiz, hizmetsiz, zahmetsiz, Kânunsuz, kitapsız...
Hak etmedikleri hâlde
Bir başka ifâde ile
Birinci derece dördüncü kademe ve 1500 gösderge rakamını yarbaylarımıza 1 sene evvelinden
Kânunsuz olarak vermiş bizim tontonlar.
Sayıştay’daki nâmuslu bir hukukcu tam 20 sene sonra bu orostopolluğu farketmiş Ve dahi Kelimenin tam anlamıyla Genelkurmay Başkanlığını cürm-ü meşhût hâlinde yakalamış bu konuda.
Sonra da Sırf yarbaylara yapılan bu Kânunsuz ödemenin üsdünü örtüp gündemden düşürmek için Asubaylara içi boş birin dördünü vermişler... |
* * * * *
Meseleyi iyi anlatmanın yollarından birisi de bâzen örneklemekdir.
İşin nazâriye kadar ameliye kısmı da önemlidir. Hattâ, belki de ameliye kısmı daha fazla...
Örneğin nasıl yapıldığını gören kimse, işin geri kalan kısmını kendisi hâlledebilir.
Biz de bu “cepdeki kademe” meselesini bir örnek ile sizlere takdim edelim.
Bilirim sizleri! Örneğin ne olduğunu anladıkdan sonra gerisini siz kendiniz hâlledersiniz, evvel Allah.
Bizim buradaki örneğimiz; araba ile arabayı çeken beygirler arasındaki ilişkiye benziyor.
“Rütbe bekleme süresi” ve “maaş kademe terfisinin”
Tıpkı arabayı çeken iki beygir gibi aynı hizâda, berâber ve başabaş gitmesi gerekir. “Rütbe bekleme süresi” ve “maaş kademe terfii süresi”, 3 ve 3’ün katlarında değişirse mesele yok. Beygirler arabayı eşit hızda ve başabaş çekiyor demekdir. Fakat bunlardan birisi bu kuralı bozarsa şâyet araba, hareketine devâm edemez. İşde, “rütbe bekleme süresi” ile “maaş kademe terfisi” arasında tam da böyle münâsebet söz konusu.
Nasıl?
Zihinde kendi isimlerine tahsisli goltuklarına oturdu mu, kavramlar?
Gözel!..
Haydi, durmak yoK!
Sıfırlamaya !!!
Afedersiniz, atlamaya devâm edelim öyleyse...
* * * * *
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, çıkmasına da!
Duman varsa bir yerde şâyet
Gene de o dumanın çıkdığı deliğe kadar gidip
Orayı şöyle bir kolaçan etmekde fayda vardır yiğitler, değil mi?
Orada duman mı var? Yoksa birileri sis fişeğimi atmış, görmek gerek!
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki haberini okudukdan tam 18 gün sonra
İşin aslına ermek için dilekce hakkımı kullanmaya karâr verdim.
Ve aşağıda gördüğünüz istidâmı yolladım, ilgili makâma.
Yukarıda gördüğünüz dilekceme sağolsunlar cevâp vermediler.
Akabinde, farklı târihlerde iki dilekce daha yolladım. İlk dilekcemi gönderdikden tam 6 ay sonra
Aşağıdaki cevâbı verdi, Genelkurmay Personel Başkanlığımız.
Tevcih etdiğim suâl meğerse “Kurum içi düzenleme” imiş.
Sen, bir Kânunsuzluk yap! Ve bunun adını “kurum içi düzenleme” koy. Akıllı adam işi değil hani!..
Cevâp, basit aslında... Sükût ikrârdan gelir, değil mi?
Tam bir suçluluk hâlet-i rûhuyesi var burada...
* * * * *
Bana Böyle De,
Sana Niye Öyle?
Başa göre tarak ise şâyet
Asker sınıfına göre de rütbe bekleme süresi olmalı.
Asubay dediğimiz asker sınıfının rütbe bekleme süresi 3 ya da 6 sene olarak taksim edilmiş. Hiç şaşmıyor!
1967 senesinden beri de hiç değişmemiş.
Fakat subay gardeşlerimizin rütbe bekleme süresini
Zamâna, zemine, arâziye, duruma
Ve dahi
Kendi yapdıkları darbeye uydurmuşlar her dâim.
Binbaşılara bu 1 senelik maaş kademe terfisi nasıl veriliyor?
Ne zamândan beri
Yapılan bu iş, Kânuna uygun mu? Yoksa, Kânunsuz mu?
Öğrenmek için bu kez de 2015 senesi Karakış ayının yirmi üçünde dilekce hakkımı kullandım;
İşde suâl;
İşde cevâp;
Sıcağı üstünde! Sağolsunlar, daha dün gönderdiler...
Genelkurmay Personel Başkanlığının yukarıda gönderdiği cevâbın özü, aslında gâyet açık;
Başkan Ahmet KESER’in dediği gibi;
Kıdemli binbaşılarımız
Çalışmadan, hak etmeden
1 kademeyi Kânunsuz olarak cebe indiriyor...
Daha doğrusu Kânunsuz olarak değil de! Çünkü Kânunda yeri var!
O Kânuna sokuşdurulan ahlâksız bir madde ile desek daha doğru olur!
* * * * *
657 sayılı Devlet memuru Kânunu madde 37’ye göre;
Her 1 senelik hizmete karşılık olarak her memur, 1 kademe maaş terfisi alır.
Hizmet etdiği her 3 seneye karşılık olarak da 1 derece maaş terfisi alır.
Makâm ve maaş hesâbında kademe terfisi, yatay;
Derece terfisi ise dikey yükselmeyi ifâde eder.
* * * * *
Subay ve asubayların “kademe ilerlemesi” ya da eski tâbiriyle “kademe terfisi” alabilmesi için
Her kademede en az 1 sene görev yapması gerekir.
926 sayılı TSK Personel Kânununun meriyyete girdiği 1967 senesinden beri bu kural hiç değişmedi.
Aşağıda gördüğünüz üçüncü maddenin “h” fıkrası diyor ki;
“1 kademe almak için 1 sene görev yapmak zorundasın!”
Cepdeki maaş kademesi konusu aslında
İşde bu kadar basit.
Şimdi,
Geçip giden seneler içinde
Çantadaki keklik!..
Afedersiniz,
Sayın KESER’in deyişiyle “cepdeki kademe” konusunda çevirilen dolapları hep berâber görelim.
Bu iki kelimelik orostopolluğu sizlere anlatabilmek için
Bakalım, biz kaç sayfa kelâm sarfedeceğiz...
* * * * *
SENE:1967
926 sayılı Kânuna bakınız.
Asubay rütbeleri, ya 3 ya da 6 senelik dilimler hâlinde taksim edilir.
Bu kural, bu Kânunun yürürlüğe girdiği 1967 senesinden beri böyledir. Bugün de böyle...
Bu Kânunun meriyyete konulduğu 1967 senesinde ise
Subaylarımızın rütbe bekleme süreleri şöyle idi;
Bu makâlemizin konusu olduğu için biz sâdece binbaşı rütbesinin bekleme süresini tâkip edeceğiz.
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere,
1967 senesinde binbaşıların rütbe bekleme süresi 6 sene idi.
Kânunda “kıdem” olarak tasnif edilen Kıdemli binbaşılık olmadığına dikkat buyurunuz.
SENE:1970
926 sayılı TSK Personel Kânunu Meclis’den geçeli daha üç sene dolmamışdı ki
1970 senesinde, toplam 6 sene bekleme süresi olan binbaşılık, ikiye bölündü;
Binbaşılıkda bekleme süresi 6 seneden 3 seneye indirildi
İlâve 3 senelik rütbe bekleme süresi olan kıdemli binbaşılık ihdâs edildi.
Yukarıda gördüğünüz Kânun ile birlikte aynı zamânda
Aşağıda gördüğünüz Ek 6 Sayılı Cetvel ile Subaylar İçin Gösterge Tablosu’nu hazırladılar.
1970 senesinde Harp Okullarının tahsil süresi 2 seneden 3 seneye yükseltildi.
24 Şubat 2013 Pazar günü
İntibâkların Seyir Defteri isimli makâlemizde fâş eylediğimiz üzere bu Kânunun esâs amacı,
2 senelik harp okulu mezûnları ile asteğmenlikden, sanat okulundan vs. kaynakdan neşet eden subayların hepsine birden bir hamlede 1 derece (3 kademe) vermek idi.
1970 senesinde;
Binbaşılarımız 4’üncü derecede,
Kıdemli Binbaşılarımız da 3’üncü derecede görev yapıyor idi.
SENE:1975
İntibâk bahanesiyle subaylarımızın iki derece (6 kademe) birden nasıl dikey terfi ettirildiklerini
İntibâklar, Bizler Ve Sözler isimli makâlemizde faş eylemişdik.
İşde, o dönemlerde yapılan düzenlemelerden binbaşılarımız da nasiplendiler.
Ve aşağıdaki tabloda gördüğünüz üzere 1 derece yukarı doğru terfi etdiler.
Nasıl?
Gözel, değil mi?..
Böylece, “cepdeki kademeye” bir adım daha yaklaşdılar.
1975 senesinde Meclis’e kabul etdirdikleri şu Kânun ile
O meşhur bir kademeyi cebe indirmek için, hukûki zemini de hazırladılar.
Dikkat ediniz, sene 1975.
Darbeden 5 sene önce...
Yukarıda gördüğünüz Kânun değişikliği marifetiyle Binbaşı rütbesindeki subaylarımız;
1970 senesinde, 4-3 dereceye yerleşdirildiler
1975 senesinde ise 3-2 dereceye terfi ettirildiler.
Hedefe çok yaklaşmışlar idi. İşi bitirmek için şimdi sırada son darbeyi vurmak var idi;
İkinci derecede iştiyâk ile bekleyen kıdemli binbaşılarımızı, 1 derece daha yukarıya itelemek...
Hem de en kısa zamânda...
Zâten bunun tohumunu da
Aşağıda gördüğünüz aynı Kânunun içine daha 1975 senesinde gizlice ekmişlerdi bile...
Böylece hak etmeden hem 1 kademe maaş terfisi alacaklar
Hem de devlet memuru için en yüksek mertebe olan birinci dereceye terfi edecekler idi.
Yol yapılmışdı nasıl olsa. Gerisini getirmek zor olmadı.
Zamân, zemin, darbe ve uygun arâzi koşulları ortaya çıkdığında
Ordumuz subaylarından binbaşılarımıza
Çalışmadan, hak etmeden 1 kademe maaş terfisi atlatmak için yukarıda gördüğünüz şu Kânunun içine
20’inci maddenin “e” fıkrasını ekleyip aynı anda piyasaya sürdüler.
Yukarıda gördüğünüz Kânun maddesinin,
Meclis’de kabul edildiği 1975 Temmuz ayında aslında görünür hiçbir tesiri yok idi.
İçi boşaltılmış gıripin hapı gibiydi...
Çünkü bu târihde ordumuzda binbaşıların “rütbe bekleme süresi” 6 sene idi.
Fakat bu maddenin içine gizlenen tohum;
Uygun zamân, zemin, arâzi ve darbe şartlarında uç verecek
Ve dahi
Başkanımız Sayın KESER’in tâbiriyle
“Kademe terfisi” kisvesi altında kimi subaylarımızın cebine gizlice girecek idi...
* * * * *
SENE:1989
1980 subay darbesinin piyasaya sürdüğü ve son ağulu meyvesi olan
Bir başka tonton, “küçük turgut”un sahibi Turgut ÖZAL
Cumhurbaşkanlığı goltuğuna oturdukdan sâdece 28 gün sonra
Aşağıda gördüğünüz Kânunu imzaladı.
Ve böylece
Darbeden 9 sene sonra
Kıdemli binbaşılarımızın 1 kademeyi kânunsuz olarak cebe indirmesine yeşil ışık yakdı.
İşde, Cepdeki 1 kademe maaş terfisinin başlangıç târihi 07 Aralık 1989 oldu.
1989 senesinden beri,
İkinci derecede 3 sene beklemesi gereken kıdemli binbaşılarımız
Yukarıda gördüğünüz Kânunu gerekce gösderip 1 sene eksik bekliyorlar.
Kıdemli binbaşılıkda 2 sene bekleyen binbaşılar, bu Kânun gereğince yarbaylığa terfi ediyor.
Maaş derece kademesi 2/3 olması gerekiyor.
Fakat maaş derece/kademesini bu kez de rütbenin karşılığı olan derece/kademeye yükseltiyorlar.
1 senelik hizmete karşılık olarak 2 sene maaş kademe terfisi alıyor
Ve böylece yarbaylığın derece/kademesi olan 1/1’ine terfi ediyorlar.
Bir başka ifâde ile, maaş terfisi, rütbe terfisinin 1 kademe önüne geçiyor.
Bu hileli maaş kademe terfiinden anlıyoruz ki;
Binbaşılarımız bügün itibâriyle tam 26 seneden beri
1 kademe maaş terfisini Kânunsuz olarak cebe indiriyor.
Rütbe bekleme süresinin 1 sene eksiltilmesiyle
Maaş kademesi 1 sene ileri götürülüp kıdemli binbaşlıkdan yarbaylığa terfi eden subaylarımız,
Bu kez de
Sâdece albayların alabildiği 1/4’ünü ve 1500 gösterge rakamını gene 1 sene evvelinden alıyor idi.
Meslekdaşm Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki makâlesinde gündem etdiği Kânunsuzluk
İşde, yarbaylara haksız olarak verilen 1/4'ü ve 1500 gösterge rakamının ta kendisidir.
1/3’ü ve 1440 gösterge rakamını alması gereken yarbaylara
1/4’ü ve 1500 gösterge rakamı verilmesini Sayıştay 2012 senesinde Kânuna aykırı bulduğuna göre
Kıdemli binbaşılara hak etdiği rütbe karşılığından 1 fazla kademe maaş terfii verilmesi de Kânuna aykırıdır.
Hatırlatması bizden;
Başkanımız Sayın Ahmet KESER bu hukuksuzluğu kamuoyuna fâş eylediğine göre
Suç duyurusu da yapmışdır herhâlde...
* * * * *
Neticede, keser kimin elindeyse
Hele bir de vicdân ve âdalet damarlarına tuz basmışsa insanoğlu
Öyle bir kendine yontuyor ki! Hâd, hudud, ahlâk, edep tanımıyor!..
Ne diyelim?
Hop hop hoop! Haydi, binbaşı gardeşlerimiz;
Emeksiz, hizmetsiz, zahmetsiz, darbesiz, Kânunsuz, kitapsız 1 kademe atla!.. |
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.