Aslında bugüne kadar TSK'da KAST sistemini uygulayanlardan GENKUR BŞKlığı yapmış olanlar da dahil uygulayıcıların en büyük YANLIŞLARI TSK'da ASSUBAYLARA hayat hakkı ve NEFES ALMA ŞANSI verme gibi yanlışlarıdır.
Gerçi onlar bugün ASSUBAYLARIN yaptıkları İŞİ kendi SINIFINDAN olan bir SUBAYA yaptıramayacağını bildiği için bu yolu seçmişlerdir.Yoksa BİRBİRLERİNİ kırarlar TSK ayakta KALAMAZDI.
TSK'da SUBAY sınıfı dışında KALANLARIN ne HAKKI olacaktır.Her türlü HAKKI İMKANI kendi aralarında paylaşıp,GÜL gibi DİKENSİZ ve SORUNSUZ bir bahçede YAŞAMAK varken Assubaylar NEDEN TSK'da İSTİHDAM edilmiştir.Önceleri bunların SESİNİ ÇIKMAYACAK şekilde YETİŞTİRELİM,başlarını kaldıramayacak ve DÜŞÜNEMEYECEK şekilde FAZLA iş verelim ki SORUN olmasınlar diye düşünülmüş,ASSUBAY okullarında bu DÜZENE yönelik,Harp okullarında da EZMEYE KARDEŞİ KARDEŞE OĞULU BABAYA düşman edecek MÜFREDAT proğramı uygulayarak bugünlere gelinmiş ve bunun böyle devam edeceğini zannetmişlerdir.
Ama ne GENKUR BŞKLIĞI yapanlar ne de Karargah ve KURMAYLARI Dünyadaki GELİŞİMİ görememiş izleyememiş OLDUĞUNDAN Planları BOZULMUŞ ASSUBAYLARIN KENDİLERİNİ GELİŞTİRMELERİ TAHSİL SEVİYELERİNİ mevcut subayların çoğundan DAHA iyi duruma getirmesi sonucu bugünkü HAK ARAMALAR ortaya çıkmıştır.
Artık OYALAMA KANDIRMA ALDATMA VATAN MİLLET SAKARYA edebiyatları YETERSİZ kalmaktadır.Yeni bir şeyler geliştirmeleri gerekir ama KENDİLERİNİ geliştiremediklerinden onu da yapamamaktadırlar.
Artık ÇIKILMAZ yola girilmiş GERİYE DÖNÜŞ DE Assubaylar tarafından KAPATILMIŞ,DENİZDEN DE GİDİLEMEZ HALE GELİNMİŞ GEMİLER ASSUBAYLARCA YAKILMIŞTIR.Yani artık TSK'da DENİZ bitmiştir.
AKLI ve MANTIĞI olanın yapacağı tek ŞEY OTURUP SORUNLARI konuşarak ÇÖZMEK olmalıdır.
Eğer bunu GENKUR ve KURMAYLARI GÖRMÜYOR ve GÖREMİYORLAR ve TSK'da dayanışmayı arttırıp ayırımcılığı GİDERMEYİ düşünemiyorlarsa DAĞDAKİ ÇOBANA OLABİLECEKLERİ sorsunlar ONLAR çıkış yolunu ve kurtarılışı GÖSTERECEKLERDİR.....
Hâlâ SUSAN TEDBİR almayan GENKUR BAŞKANLIĞINA PEEESSSS Kİ HEM DE NE PESS....
Assubaylar HAKLARINI ararken ve İSTERKEN VATAN görevlerini hiç AKSATMADAN doğuda en ÜCRA köşede sürdürürken BATIDA SAHİL kenarlarında olanlara MAAŞ ve TAZMİNAT alanlara BAKMIYOR ve ÖNEMSEMİYORLAR bile.
Sn. Başbakan acaba ASKERLİK YATMA YERİ değildir derken BATIDAKİ bu Subay kadrolarını MAAŞLARI TAZMİNATLARI bilerek bunları mı kastetmiş diye diye düşünüyorum.
Eğer bunu AMAÇLAMIŞSA o zaman ASSUBAYLARDAN büyük bir ÖZÜR dilemesi gerekir.Çünkü Assubaylar ne Doğuda ne Batıda yatmayı BİLMEZLER.ZATEN görevlerin YOĞUNLUĞUNDAN isteseler de YATACAK ZAMANI BULAMAZLAR....Hak ettikleri ne MAAŞI ne de TAZMİNATI hiç almadılar alamadılar.Tabelasında ADALET yazan partinin 10 yıldır UYGULAMALARINDA da bu HUSUS hiç değerlendirilmedi HAKSIZLIKLAR DAHA DA arttı. Başbakanın KASIMPAŞALI veya CADDEBOSTANLI MI olduğunu Assubaylar anlamadı.
Başlıkta ASSUBAYLARI TSK'da İSTİHDAMDAN AMAÇ NE İDİ "FAZLA GÖREV VERELİM,HATTA BİZİM GÖREVLERİMİZİ DE YAPSINLAR BİZE GETİRSİNLER BİZ İMZA VE PARAFLAYARAK"işi bitirelim ama ONLARIN işleri HİÇ BİTMESİN Kİ DÜŞÜNMEYE ve HAK ARAMAYA ZAMAN bulamasınlar değil miydi?...
Assubayların HAKLARINI İKTİDARDAN DA GENKURDAN DA ENGELLEYENLERİN VERİLMESİNE ENGEL OLANLARI ALLAH HAVALE ediyor ve HELAL ETMİYOIRUM. Bizlere yapılan HAKSIZLIKLARIN karşılığını Allah onlara ve aile çevrelerine DÜNYADA bizlere GÖSTERSİN..
Bu dünyada olmazsa EBEDİYETE İNTİKAL EDEN TÜM ASSUBAYLAR olarak İKİ ELLERİMİZLE YAKALARINA BOĞAZLARINA SARILMAK ÜZERE ONLARI KAPIDA BEKLEYECEĞİZ...
“İnsan hakları uygar yaşamın temeli, çağımızın en üst değeridir. Güvencesi demokrasidir”
M.Kemal ATATÜRK
Hiçbir kurum personeline silahlı kuvvetlerin assubaylara yaptığı haksızlığı yapmamıştır. Yine hiçbir meslek grubu haksızlıklar karşısında bizim kadar vatanseverlik duygularının istismarına izin vermemiştir.
Yıllarca ön yargılarla tahakküme varan haksızlıklara rağmen “kol kırılır yen içinde kalır" dedik ama bu kez kanadımızı da kırdıkları için haksızlıklarımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Özgürlüklerin kısıtlı olduğu 1971 yılında haksızlıklarımızı protesto etmek için eşlerimiz muhtelif kentlerde yürüyüşler yaptılar; zamanın kuvvet komutanı bizleri “karılarımızın etekleri altına gizlenen Mao’nun askerleri” suçlaması ile hukuksuz cezalara mahkum ettirdi. Kaderin cilvesine bakın ki biz yıllarca sırtımızda hukuksuzluk hançeri ile yaşarken adalet isteğimize kulak tıkayan ama eline gül dikeni batınca ayağa kalkan subay ve general eşleri adalet isteği ile yürüyor...
1975 yılında iş gücü, iş riski tazminatlarında haksızlık hukuksuzluk tahammül sınırlarını zorlayınca özellikle hava kuvvetlerindeki meslektaşlarımız kısa süreli protesto eyleminde bulundukları için ordudan tart, insan onuruna aykırı cezalandırma yöntemlerine tabi tutuldular.
Tarih 'ders almasını bilmezseniz!' tekerrür edermiş. Gasp edilen haklarımızın iadesini beklerken 2012 yılı kararnamesinde aynı haksızlık adaletsizlik yaşanınca sosyal medyada arkadaşlarımız birleştiler yazılı ve görsel basında sorunlarımız dile getirildi, haksızlığın boyutuna basın ve kamuoyu tepki gösterdi önce muhtıra ile aba altından sopa gösterildi adından tepkiler üzerine bu kez yapılan ve yapılacak düzenlemeler açıklandı ama ön yargılılar hayata geçmesini engelliyorlar.
Suç varsa azmettiren vardır; şahsen bu değerli basın mensuplarının her değerlendirmesine, Sn.Ahmet Keser başkanımızın her sözünün altına imza atıyorum, ayrıca basındaki ilk rüzgar benim hasbelkadar AYDINLIK gazetesinde yaptığım "ÜVEY EVLAT DEĞİLİZ" başlıklı söyleşi ile başladı, bu nedenle kendimi ihbar ediyorum benim hakkımda da savcılığa suç duyurusunda bulunabilirler...
Sosyal yaşamdan kopuk,evlatlarının desteği ile yaşamaya çalışan veya kişilikleri ile ters işlerde çalışmak zorunda kalan, yaşamı nefes alıp vermekten ibaret olan bizlerin ceza evi ile dışarıda olmasının hiçbir öneminin olmadığını belirtiyorum, kaldı ki hukukun guguk olduğu ülkemizde hâlâ vicdan ve adalet duygusu olan hakimlerimiz var.
Suçlamanın kesin nedenini öğrenemedik ancak genelkurmayın “Assubaya ikinci sınıf muamelesinin mümkün olmadığını” açıklaması bu yayınların gerçek dışı olduğunun ileriye sürdüğünü düşünüyoruz.
Yine bazı subayların basın mensuplarına “Komploya alet olmayın ,askeri yıpratmayın” mesajları gönderdiklerini biliyoruz.
Tok açın halinden anlamazmış, bir eli yağda bir eli balda olanlar,kendilerini ağa emrindekileri maraba gören ön yargılılar yüksekten bakınca demek öyle görüyor, Adaletin sadece imtiyazlılar için gerektiğini düşünüyorlar...
Bizlere yapılan haksızlıkları adaletsizlikleri dile getirmek mi orduyu yıpratmak ?
Biz, her zaman kurumumuza ve hiyerarşiye saygılı olduk, amacımız kurumumuzu yıpratmak değil haksızlıklarımızın artık dayanılmaz olduğunu ifade etmektir, aksini düşünseydik TSK düşmanlarının emellerine alet olur, ordudaki birçok olumsuzluğu dile getirirdik.
Sayın Genelkurmay başkanım, karargahta sizin reform ve adalet direktiflerinize sanırım direnenler var hatada ısrar etmek adaletsizliktir bu milletin ordusuna yakışmıyor, bizim adalet,eşitlik ve insan onuruna saygı taleplerimizin karşılanması için lütfen dirayetinizi gösterin. Bizim feryadımızı duyuran gazetecileri mahkemeye vermek yerine ;
Daha birçok örnekleri olan, bu ülke ve TSK için canını vermeye hazır personelin moral motivasyonunu olumsuz etkileyenleri mahkemeye verin...
“Atatürk büyük taarruz öncesi Kütahya Altıntaş’taki karargahta kendisine yemek olarak sunulan tavuğu görünce askerin ne yemek yiyeceğini sorar, öğleyin üzüm hoşafı ekmek,akşam bulgur pilavı yiyeceklerini öğrenince, 'bu tavuğu kazana atın asker yesin' diyerek üzüntüsünden hiçbir şey yemeden aç yatmıştır”
bunu tarih yazıyor, işte bu asalet sahibi komutan bir ulusun istiklal savaşını kazanmıştır.
Sayın genelkurmay başkanım, siz Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ordusunun komutanısınız; Bir üniforması kefen olan bir emrinizle tereddütsüz göreve ve ölüme koşan personelinizin haklarını korumak ,ayrımcılık nedeniyle aidiyet duygusunun sona ermesini engellemek sizin görevinizdir.
Lütfen artık dayanacak sabrı ve gücü kalmayan assubaylarınız için adaleti gerçekleştirin,çünkü bizim taleplerimiz imtiyaz ve ayrıcalık değil ADALET-EŞİTLİK VE İNSAN ONURUNA SAYGIDIR ...
Saygılarımla.
Bugün ben seksen üç yaşındayım. Geriye dönüp baktığımda her şey ne kadar değişmiş. Biraz nostalji yapıp sizin de bildiğiniz 2012 yılına veya daha öncelerine dönmek istemiyorum. Size bugünü anlatmak istiyorum.
Gazetelerdeki haberler, mezhep, Kürt-Türk çatışmaları ve yağmalarla dolu. Bir çok yerde çeteler kurulmuş. Bu çetelerin çoğu kendi mıntıkalarını korumak için kurulmuş ancak biraz kuvvetlenenler kendilerinden olmayanlara ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkemiz halen bölünmedi. Ancak ülkenin en sakin ve en huzurlu yerleri Diyarbakır, Van, Erzurum ve Kars eyaletleri. Ancak bu eyaletler de kendi aralarında kavgalılar. Bir çok eyalette durum çığırından çıkmış vaziyette. Antalya, İzmir gibi eyaletler Lübnan’dan daha berbat durumda. Özellikle Mersin’de katliamlar yaşanıyor. Üniversiteler okunamaz duruma gelmiş. Profesörler zaten hepsi yurtdışına kaçmış. Hiçbir eyalet Merkezi yönetime vekil göndermek istemiyor. Zira vekillerin de hiç biri merkezi yönetimde çalışmak istemiyor. Her gün merkezi yönetime yönelik suikastlar yapılıyor. Sanki eyaletler arasında kan davası var gibi… Suçlu başka bir eyaletten olunca tepkiler ve karşılıklar gecikmiyor.
Zenginlerin durumu iyi. Onlar zaten şehrin kartla girilen bölgelerinde yaşıyorlar. Güvenlik engelleri arkasında yine güzel hayatları var. Kendilerine ait helikopter pistleri ve son derece modern helikopterleri var. Varoşlardan gelenler ancak görevli oldukları yerlerin izin kartıyla ilgili yerlere giriyorlar. Varoşlar demişken, varoşlarda durum hiç iç açıcı değil. Her yerde trajedi var. Alt yapı yetersiz. İnsanlar eğitimsiz. Üstüne üstlük bağnaz ve cahil. Asker ve Polis meslekleri varoşların en çok talep ettiği meslekler. Bu mesleklere haiz olanlar her yere girip çıkabiliyorlar. En çok görülen suç ise adam kaçırma. Doğrusu çocuk kaçırma. Her gün yüzlerce çocuk kaçırılıyor. Bunların akıbeti hiç belli değil. Ancak bilinen şu ki bunların hemen hemen hepsi organ mafyası tarafından zengin hastanelerine satılıyor. Devlet bunun suç olduğunu söylese de pek kılını kıpırdatmıyor.
Bir çok televizyon kanalı var. Ancak bazı kanalları seyretmek çok çok pahalı. Ya da kapalı devre olarak belirli alanlara yayınlar yapıyorlar. Zenginler için çok çılgınca yayınlar var. Bu yayınlar sayesinde hayatları basitleşiyor. Bazı kanallarda insan ticareti yapılıyor. Beğen beğen al.
Artık fazla banka şubesine gerek yok. Bankalar iki kategoride toplanmış. Biri Müslüman bankalar, diğeri de Hristiyan Bankalar. Müslüman Bankalar daha ziyade halka yönelik çalışırken, Hıristiyan bankalar ise iş dünyasına hizmet ediyorlar. Bankalar evlere bir cihaz takıyorlar. Bu cihaz tüm abonelikleri bir arada topluyor. Bankadan bu kartı satın alanların yıllık tüm ödemelerini banka yapıyor. Elektrik, Su, Hayat sigortası, sağlık sigortası, Araç sigortası, Televizyon, telefon, internet, v.b...
Sokaklarda insanların kıyafetleri çok tezat oluşturuyor. Bir kısım insanlar kara çarşaflar ve paltolar ile gezerken, bir kısımları ise neredeyse her yerleri ortada dolaşıyorlar. Her ikisi de özgür. Ancak bu özgürlüğün altında sanki bir rol biçme anlayışı mevcut. Üstü başı aşırı açık gezenler tamamen fakir ve fuhuş yapan insanlar. Kapalı olanların altlarında ise son model arabalar var.
Tüm bunlara rağmen merkezi yönetim elinden geleni yapıp ülkeyi bir arada tutmaya çalışıyor. Başarıyor da… Nasıl mı? Bu başarıya şaşırmamak lazım. Biz dokuz yüz yetmiş dokuz yıldan beri tüm tezat uygulamalara rağmen ayakta değil miyiz?
Biraz ilginizi çeker diye teknolojiden bahsedeyim. İnsanlar artık haberleşmek için çok değişik yöntemler kullanıyorlar. Herkesin kolunda bir bilezik var. Bu bilezikleri takınca ellerindeki cep telefonları çok büyük anlam kazanıyor. Sevdiklerinin ve kendilerinin yerlerini öğrenmek istediklerinde, nabızlarını ölçmek istediklerinde, para harcamak istediklerinde, bir yere gittiklerinde referans gerektiğinde hep bu bilezikleri kullanıyorlar. Devletin vücuda kodlamış olduğu TC numarası sayesinde bu bilezikler başkalarının elinde hiçbir şekilde görev yapmıyor. Doktora bile gitseniz doktor sizi değil bileziği muayene ediyor. Akıllı bilezik uygulaması devlet tarafından yapılıyor. Ancak bazıları buna çok muhalif. Özel hayatın ihlal edildiğini söyleyenler, antidemokratik diyenler var.
Dünyadan bahsetmek gerekirse yine hiç hoş şeyler olmuyor. Bir çok ülkede küçük kıyamet kopmuş gibi. Neredeyse nüfusu olmayan ancak eski uluslar arası kurallarla denge unsuru olduğu için ayakta duran halksız devletler var. Mısır’da Hüsnü Mübarek’ten sonra ve Libya’da Kaddafi’den sonra kırk yıldır iktidar kavgaları var. Halkın yarısı açlık ve kıtlıkla boğuşuyor. Kara sınırlarımızın en uzun olduğu Ülke artık Suriye değil, İsrail… Suriye ve Kuzey Irak’ta işgal altındaki topraklarda İsrail askerlerine karşı taş atan çocuklar var. Amerika bildik Amerika… Rusya bildik Rusya…. Ve Avrupa bildik Avrupa….
Tabii ki merak etmişsinizdir. 2050 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri nasıl acaba diye? Her şeyden önce Türk Silahlı Kuvvetleri değil. Adı değişti. Anadolu Federal İslam Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri. Ordumuz gerçekten çok güçlü demek isterdim. Ancak hiç de öyle değil. Birkaç kişi yine dünyanın en disiplinli ordusuyuz diye komik komik konuşuyor. Ancak yanımızda İsrail var. Tüm silahlarımızın patenti onların elinde.
Ara sıra milli silah bulduk diye hemen haber yapılıyor. Ardından bir tatbikat yapılıyor. Sözde İsrail’e gözdağı veriliyormuş. Sözde İsrail’in saldırısına karşı hazırlık yapıyoruz. Ne de olsa İran üçe bölünüp sorun olmaktan çıkarıldı. Sıra bize gelmişti. Yani İsrail bizimle kedi fare gibi oynuyor.
Orduda hissedilir derecede huzursuzluk var. Özellikle assubaylar çok rahatsız. Şimdilerde yeni bir etkinlik başlatmışlar sosyal medyadan seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Kırk yıl önce istedikleri şeyin aynısını istiyorlar. Onurlarını istiyorlar. Ama çok inandırıcı değiller. Bence çoğunun onurdan falan haberi yok. Sadece biraz zam istiyorlar. Bir kıdemli Başçavuş, teğmenin maaşını alamıyormuş. Bir emekli astsubay Asgari ücretli emekliden 100 TL fazla alıyormuş. Bir emekli Albay, emekli assubayın altı katı maaş alıyormuş. Geçen yıllar boyunca her şey kötüye gitmiş. Miş. Miş. Miş…
Paralı askerlik uzun süredir uygulanıyor. Eskiden tüm vatandaşlar askerlik yapardı. Şimdi para ödeyip askerlik yapmama uygulaması gelince, yani kısacası kışlalar fakir askerle dolunca askerlik koşulları da değişti. Kantinler kapatıldı. Zaten kantine gidip para harcayan asker yok. Yemeklerin kalitesi düştü. Zaten ne versen yiyiyorlar. Değişmeyen tek şey yine askere giderken “ En büyük asker bizim asker” şehit olunca da “ şehitler ölmez vatan bölünmez.”
Gelelim bana… Ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü bunca olaya ve hastalıklara rağmen hâlâ yaşıyorum. Gerçekten şanslı mıyım? Evet şanslıyım. Çünkü hayat yine de güzel…
Genelkurmay Başkanlığı’nca, Emekli Astsubaylar Derneği’ne yönelik 04 Mayıs 2012 tarihinde e-muhtıra ile başlayan astsubay özlük haklarıyla ilgili süreç; 14 Mayıs 2012’de, assubayların özlük hakkında yapılan iyileştirme ve hükümete sunulan önerilerin Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yayınlanmasıyla devam etmişti.
Genelkurmay Başkanlığı’nın; assubayların yanı sıra subayları, uzman jandarma ve uzman erbaşları da kapsayacak şekilde yürütülmekte olan çalışmalarını elektronik postama gelen mektuptan öğrendik.
Okuduğumuz kadarıyla, astsubay özlük haklarına yönelik çalışma “Mali konular, Mesleki gelişim ve Sosyal hakların iyileştirilmesi” şeklinde üç başlık altında yapılmakta. Dolayısıyla biz de yazımızı üç bölümde yayınlamayı planladık.
İlk bölümde birinci madde başlığını oluşturan “Mali konularda yapılan çalışmaları” yayımladık.
“Astsubayların Özlük Haklarına Yönelik Çalışmalar” ana başlığı altında; subay, uzman jandarma ve uzman erbaş özlük haklarına da atıfta bulunulan, yapılan ve yapılması hükümete teklif edilenleri de içeren konulardan ikinci madde başlığında açıklanan “Mesleki gelişime yönelik çalışmalar”ı geldiği gibi aşağıda sunuyorum:
Astsubayların mesleki motivasyonlarını artırmak ve eğitim seviyelerini yükseltmek maksadıyla;
(1) Eğitimi başarıyla bitiren astsubaylara bir yıl kıdem ve Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Şerit Rozeti verilmesi sağlanmış,
(2) Ayrıca; 20 Mart 2012’den itibaren AÜKHE programına yurt dışı tetkik gezisi ilave edilmiştir.
Mesleki gelişime yönelik konularda yapılan çalışmalar başlığı altında sunulan bilgiler bu şekilde. Bir sonraki yazımızda üçüncü bölümü oluşturan “Sosyal hakların iyileştirilmesine yönelik çalışmalar”ı paylaşmak üzere…
Yıllardır, ön yargılarla oluşmuş haksızlıklarımızı umutsuzca “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek düzeltilmesini beklerken, bu kez kanadımız kırılınca, 7 yıl önce bu sitede mücadele ateşini yeniden yaktık. Her platformda, assubayların imtiyaz ve ayrıcalık değil, ADALET-EŞİTLİK VE İNSAN ONURUNA SAYGI talepleri olduğunu kamuoyuna ve ilgililere ilettik. Haklılığımızı onaylayan Genelkurmay, M.S.B. ve diğer yetkililerden gereğinin yapılacağı yönünde sözler aldık ama ne yazıkki hiç biri tutulmadı!
Aydınlık Gazetesi'nde başlayan yazı dizisi ile birden basının ilgi odağı olduk. Sn.Temad Gn. Başkanı, tüm nezaketi ile muhtelif tv kanallarında haksızlıklarımızı dile getirmeye başladı. Kamuoyu ve basın bize inanıp destek verirken, kurumumuzdan "muhtıra gibi" haddimizi bildirmeyi amaçlayan ve “Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçası olan assubaylarımızın özlük hakları, eğitim olanakları, sosyal hakları, sahip oldukları yetkiler konusunda bugüne kadar yapılan çalışmalar aşağıdadır” başlığı ile devam eden basın açıklama yapıldı. Bu açıklamadaki hususları memnuniyetle karşılamamıza rağmen, içeriğinin bizim sosyal ve ekonomik sorunlarımıza çare olmadığını üzülerek karşıladığımızı bildirdik. Tepkiler üzerine uyarı kaldırılıp bu kez sadece yapılan çalışmaları bildiren bir açıklama yapılıp, basın yoluyla kamuoyu ile paylaşıldı.
Hâttâ, haberi yapan muhabir ve gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile yaptığım görüşmelerde, yazı içeriğinin memnuniyetle karşılanmasına rağmen bunun bir oyalama taktiği olduğunu, açıklama içeriğindeki;
"Ersen bey bunların açıklaması bile sizin haklılığınızı kanıtlıyor, bu bir başlangıç oldu" değerlendirmesi ile karşılaştım.
Peki biz haklı isek, taleplerimiz yasal ise, taleplerimiz imtiyaz değil adaleti sağlamak ise ve TSK bir bütün ise, o zaman NEDEN aşağıdaki konular hakkında bir açıklamada bulunulmamaktadır?
Bu temel konular ve diğer taleplerimiz karşılanmadığı takdirde, huzursuzluk, adaletsizlik devam ederek hizmet verimliliği düşecek, kurumumuza saygı ve aidiyet duygusu büyük zarar görecektir.
Assubaylar hizmetlerin karşılığını adaletli bir şekilde almak istiyor. Onun için masal değil, haksızlıkların giderildiğini görmek istiyor.
Saygılarımla.
Konya Hv.Üs Komutanlığında, parasını verdikleri yemeği beğenmedikleri için yemek salonuna gitmeyen assubaylara "Öyle mi? O zaman tabildotu kaldırdım" diye harika bir çözüm bulan üs komutanını kutluyorum. Orduda adalet ve disiplin böyle sağlanır! Hâttâ dışarıdan yemek getirip yemelerini de önlemelidirler. Aç kalsınlar da yemek beğenmemek nedir öğrensinler!..
Bu arada Genelkurmayın sosyal paylaşım alanlarındaki ayrımcılığın kaldırılması için emir yayınlandığı günlerde "biz sivil memurlarla aynı ortamda yemek yiyemeyiz" diyerek, muhtemelen karizmamız sarsılır düşüncesi ile yemeği protesto eden subaylar içinde tabildot hizmeti sonlandırılmışmıdır?
Açıklama bekliyoruz.
Son günlerde TEMAD Genel Başkanı Sn.Ahmet KESER önderliğinde sorunlarımızın çözümü için verilen mücadelede, duygusallıktan uzak ve soğukkanlı olmanın, tahriklere kapılıp işin ciddiyetini yitirmesine fırsat vermekten özellikle kaçınmanın ve gerçek çözümün; bugün yaşadığımız problemlerin ortadan kaldırılmasından daha ziyade, gelecekte benzer problemleri çıkarabilecek zihniyet, algı ve bakış açısının değiştirilmesi ile mümkün olabileceği gerçeğini bir an dahi hatırımızdan çıkarmamanın çok önemli olduğuna inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, Sn.TALU'nun ardından, sorunlarımızın kamuoyuna taşınması ve çözülmesi yolunda bizlere köşesini ve programını açan Sn.Balçiçek İLTER'e yazmış olduğum bir mektubumu sizlerin de görüşlerine arz etmek istiyorum. Saygılarımla.
Astsubayların statü ve beraberinde gelen özlük hakları problemlerine ilişkin hak arama çalışmalarına verdiğiniz katkıdan dolayı öncelikle teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ağırlıklı nüfusunu oluşturan başta astsubay sınıfı olmak üzere, uzman er ve erbaşları da kapsayan bu problemlerin kamuoyu ve ilgili makamlara duyurulmasında, Sayın TALU'nun uzun süredir gösterdiği yakın ilgi ve desteğe sizin de ortak olma yolundaki samimi iradenizden dolayı meslektaşlarım adına şükranlarımı sunuyorum.
Bugüne kadar genelde; 1 nci derecenin 4 ncü kademesinin verilmesi, maaş farkları, çalışma koşulları, OYAK yönetiminde söz sahibi olabilme v.s. gibi başlıklar halinde özetlenen bu problemler birer realitedir ve elbette en kısa sürede, bir lütuf olarak değil, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, evrensel değerlere inanmış, benimsemiş ve özümsemiş beyinlerce hak olarak görülüp teslim edilmesi gerekir.
Ben, bu hak arama çabaları kapsamında dile getirilen hususların olumlu olarak çözüme bağlanması halinde dahi sorunların biteceğine inanmadığımı, asıl temelde yatan sorunun bir kültür ve hazım problemi olduğunu ifade etmek istiyorum. Zira, dile getirilen bu sorunlar, mevcut tartışmaların bir sebebi gibi görünse de aslında sadece birer sonuçtur ve bu sonucu doğuran anlayış, bakış açısı değişmediği sürece en kısa zamanda kurum mensuplarının yine benzer problemler ile karşı karşıya geleceği iddiası ile izninizle bu konudaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.Daha önce, MİT Müsteşarı Sn.Hakan FİDAN'ın, (bildiğiniz gibi öncesinde TSK'nde astsubay olarak görev yapmıştır) söz konusu görev için isminin geçmesi üzerine malum çevrelerce koparılan kıyamet sonrası Sn.TALU'ya göndermiş olduğum bir mektubumda da belirttiğim gibi; batılı olmayı sadece dış görünüşüne endeksleyen, batılıyı batılı yapan değerleri içine sindirememiş, bir yaşam tarzı haline getirememiş beyinlerin söz sahibi olduğu Türkiye gibi ucube ülkelerde, insanlar büyük olmak ve büyük kalmak için kendi niteliklerini yükseltmek yerine, karşısındakini küçülterek büyük hissetmek kolaycılığına kaçıyor. Bunun bir sonucu olarak da "ben farklı olmalıyım" diye özetleyebileceğim, kompleks dolu ve akıl dışı bir anlayış üzerine bina edilmiş, düzenlenmiş ve hayata geçirilmiş bir sistem içinde ezilen, hakkı yenen, aşağılanan ve hor görülen bir kesimin olması maalesef kaçınılmaz oluyor.
Çıkış noktanız, "farklı olmalıyım" olunca;
Sn.İLTER,
Başında da söylediğim gibi, talep edilen haklar sadece yukarıda anlatmaya çalıştığım bir zihniyetin şekil verdiği çarpık sistemin ortaya çıkardığı sonuçlardır. Bugün bu hak talebi karşılığını görür ve bazı düzenlemeler yapılır mı bilemem. Yapılsa dahi, bu zihniyet devrimini gerçekleştiremezse Türk Silahlı Kuvvetleri, bugün sorunun adı derece/kademe olur, yarın başka bir şey.
Sorunun tek çözümü, TSK yönetim kademesinin ve günü geldiğinde o yönetimde söz sahibi olacak takipçilerinin bu olgunluğa erişmesinden, belli normları yerleştirebilecek irade ve samimiyeti göstermesinden geçiyor.
Amerikalı, bizdeki karşılığı "Başçavuş/Kıdemli Başçavuş" olan "Chief/Master Chief" rütbesine ulaşmış personelini nereye koyacağını bilemiyor. Yeri geldiğinde bilir kişi, yeri geldiğinde tek yetkili, yeri geldiğinde ayrı bir makam odası veya benzeri ayrıcalıklar tanıyabileceği bir personel olarak görüyor. Bizim TSK idaresi ise, aynı rütbedeki bir astsubayı, kendisinden 15 sene kıdemsiz bir astsubayın yerine atayabilme başarısını(!) gösteriyor. Bunu yaparken, "madem böyle, niye rütbe veriyorum ben bu insanlara?" diye sormayı akıl bile edemiyor. Eğer, bu sistemin daha akılcı, daha doğru olduğunu iddia ediyorlarsa o halde Amerika niye Amerika, Türkiye niye Türkiye?
Astsubaylar, ne bir subayın yetkilerini ne de maaşını talep ediyor. Astsubaylar sadece ve sadece, kendilerini sistem içinde yok sayan, görmezden gelen bu yakışıksız zihniyetten rahatsız. Bu zihniyet değiştiği takdirde konunun ekonomik veya sosyal boyutu zaten bir şekilde çözülecektir. Çünkü ekonomik veya hukuki sorunların böyle bir sarmal haline gelmesine sebep olan tek şey bu anlayış. "Benimle eşit olamaz, benim farkım olmalı" diyen bu zihniyet, beni kendisine ait görmesinin, benim de kendimi onlara ait görmemin önünde engel. Beni kendinden birisi görebilmeyi başarabilirse bu insanlar, zaten benim hakkımı teslim edecektir. Ancak, bu zihniyetin değişmesi için astsubayların yapabileceği çok fazla bir şey yok. Zira bu ayıp ve kusur ne mutlu ki bizlere ait değil.Konuya gösterdiğiniz ilgi ve samimi desteğinizden dolayı bir kez daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Murat TÜLAY
(E) Kd.Bçvş.
Sevgili Okurlarım
Sayın Başbakanımız, Sayın Baş Komutanımız (Cumhurbaşkanımız) gösterdikleri destek yapıcı yaklaşımları, hak yolunda olarak desteklerini mağdurdan, mazlumdan esirgemedikleri için şahsım ve ordumuzu evi bilen canını seve seve verecek ordunun yarısından çoğunu teşkil eden assubaylarımız çok ama çok teşekkür ederiz. Allah yar ve yardımcıları olsun. Dualarımız onlarla. Ama sorunlar dağ gibi olmuş sorunları çözümü konusunda yanımızda olmaya devam edeceklerine inancımız tamdır.
Sonrasında; TEMAD Başkanımıza bu çalışmalarda, bu sıkıntılarla delilleriyle ortada olan sorunların çözümü için gösterdiği çabadan dolayı teşekkür ediyoruz.
Ayrıca hak aradığımız ve sorunlarımızın çözümü için hassasiyet gösteren bunu dile getiren; çok kıymetli hukukçularımız, yazarlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Ayrıca şahsım olarak bu konudaki yazımda yaşadıklarını saklamadan açık ve cesur yüreklilikle dile getiren bu konuda çözüm isteyen dillere gönüllere de teşekkür ediyorum. Sesiniz sesimiz, çözüm bekleyen sorunlar çözüm bekleyen sorunlarımızdır.
Bir yerde insan halkları, huzur yoksa bunların ortaya çıkarılması ve sonuca en iyi şekilde ulaşılması elzemdir.
1/4 ‘ÜNE (BİRİN DÖRDÜ DERECE KADEME İLERLEMESİ) PROBLEMİ
Artık astsubaylarında onların bu problemlerinin olduğunu da bilmeyen kalmadığı gibi gerek yazılı medyada, gerek görsel medyada, gerekse mecliste defalarca dile getirilmiş olmasına rağmen henüz yaraya çare bulunamamıştır. Astsubayların astları olan memurlar, üstleri olan subaylar ve diğer tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev alan memurlar 1/4 ‘üne çıkmalarına rağmen bu hakkı elde edemeyen tek memur sınıfı Astsubaylardır. Buda emekli olduklarında büyük kayıpla emekli olmalarına neden olmaktadır.
RÜTBELERİNDEN ÇAVUŞ İBARESİNİN KALDIRILMASI VE OMUZA ALINMASI
Bilindiği gibi Astsubayların rütbeleri Astsubay çavuş, Kıdemli çavuş, Üst çavuş, Kıdemli Üstçavuş, Başçavuş, Kıdemli Başçavuş olarak sıralanmakta ve mesleğe başladığı andan itibaren çavuş kelimesinden kurtulunamamamaktadır. Yazılı ve görsel basında 2010 yılında çıkan bir haberde, rütbelerin omuza yaprak tanesi şeklinde alınıp isimlerin Orbey, Sanbey, şeklindeki isim sıralaması haberi büyük bir heyecan yaratmış fakat haberin çok geçmeden yalanlanması büyük ve derin üzüntüler yaratmıştır. Bunun yanı sıra Türkçede 3 sessiz harfin yan yana kullanımı anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Örneğin Üstteğmen değil üsteğmen, Astteğmen değil Asteğmen iken bu düzeltmeler Astsubaylarda maalesef anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Oysaki doğrusu dilimizin doğru kullanımı açısından Assubaylar olmalıdır. Türk dil kurumuna yapılan müracaatlar her ne kadarda doğru yazıldığı yönünde olsa da aynı işlem diğer rütbelerde uygulanmamaktadır.
KD.BÇVŞ RÜTBESİNE MAKAM TAZMİNATI VERİLMEMESİ
Subaylar 21 yılda yarbay rütbesine erişir erişmez makam tazminatı adı altında 500 TL ye yakın bir ek ücreti alıp emekli olduktan sonrada bu makamı koruyarak bu tazminatı almalarına karşın, 24 yılda Kd. Bçvş rütbesine erişecek bir Astsubayın bu tazminattan yoksun hatta emekli olurken birin dördü derecesini de alamadığından maaşı nerdeyse yarı yarıya kesintiye uğrayarak emekli olmaktadırlar. Birçok personel kendi teşkil ettikleri görevin makam odası varken tazminatının olmamasını üzülerek karşılamaktadır.
GÖREVDE YÜKSELME VE TERFİ PROBLEMLERİ
Artık kurum içerside üniversite mezunu olmayan Astsubay yok denecek kadar az hatta hiç yoktur. Kendi nam ve hesabına yüksek lisans yapan doktora yapan Astsubayların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Fakat kendi nam ve hesabına mesai saatleri dışında emek harcayarak tahsilini tamamlayan, meslekte onlarca yıl tecrübe kazanan, sporu, atışı, eğitimi, lisanı olan Askerlik mesleğini özümsemiş ve yaşam tarzı haline getirmiş olan Astsubayların başına Açık öğretim fakültesini bitirmiş tecrübesiz sözleşmeli subaylar getirilerek onların onurları kırılmalımı yoksa önleri açılarak küresel dünyanın bir gereği olan rekabete ve bilgiye dayalı bir terfi sistemimi oluşturulmalı. Örneğin bilgi ve beceresi tecrübe ve tahsili ile herkesin hatta Dünya ülkelerinin taktirini kazanmış olan büyük çalışmalara imza attıktan sonra TSK dan Astsubay Başçavuş olarak ayrılan Hakan Fidan bey, Mit müsteşarı olup korgeneral Muadili bir makamı teşkil ederken neden ona TSK da Teğmenlik bile verilememiştir.Halen Astsubaylar mesleğin dördüncü yılında verilen 3 hakla sınava tabi tutulmakta ve her sınıftan numunelik bir iki Astsubay Teğmen olarak atanmaktadır. Üstelik meslek içersinde sağlıklı değilmiş gibi tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu istenmesi manidardır. Oysaki beklenti, emsalleri arasında temayüz etmiş sicil olarak da kendini emsallerinden ayıran özellikteki Astsubaylardan, yüksek lisans mezunları büyük oranda Teğmen naspedilmeleridir. Aynı beklenti 4 yıllık fakülte mezunu olup temayüz eden uzman çavuşların Astsubay olmaları içinde geçerlidir.
LOJMAN DAĞILIM PROBLEMİ
Halen dağıtım esası bir birlikte bulunan lojmanların %50’si subaylara %40’ı Astsubaylara %10’u ise sivil memur ve uzman çavuşlara tahsis edilmektedir. Bu dağıtım şekli Teğmen rütbesindeki bir personelin puanı ne olursa olsun her gittiği yerde lojmanı hazır iken Astsubay, sivil memur, uzman çavuşlar TSK’nın % 80’ini oluşturmalarına karşın büyük bir kısmının dışarıda kalmasına neden olmaktadır. Buda özellikte doğu bölgesinde görev yapan ve ailesi ile dışarıda kalan personelin hayatını tehlikeye atmaktadır. Özellikle %40 tahsis Astsubayları biraz olsun rahatlatırken Uzman erbaş ve sivil memurlar açısından lojman yok denecek kadar azdır. Oysaki beklenti herkesin lojman puanı dikkate alınarak baştan aşağı hakkaniyetle puan usulü yerleştirilmeleridir. Lojmanda oturması şart olan personele ise rütbesine bakılmaksızın tahsis yapılmasıdır.
ORDUEVLERİNDEN YARARLANMA PROBLEMİ
Günümüzde modern çağın gerekleri arasında ayrımcılık noktasında büyük adımlar atılırken Subay orduevleri, Astsubay orduevleri, birçok yerde olmayan sivil memur orduevi, Mehmetçik gazinosu ve buralardan yararlanamayan uzman çavuşlar ve sivil memurlar ayrımcılığın kalan unsurları olarak göze çarpmaktadır. Çözüm noktası bütün orduevlerinin TSK ORDUEVİ olması ve girişin tüm personele hizmet edecek noktada açık olmasından geçmektedir. Etilerde aracı bozulan bir albayın Astsubay orduevine soluklanmak için girememesi ne kadar üzüntü verici ise Merkez orduevine giremeyen Astsubayın, Hakkari de orduevine alınmayan uzman çavuşun problemi aynı derecede üzüntü vericidir.
OYAK YÖNETİM KURULUNDA YER ALAMAMA PROBLEMİ
Bir şirketin yönetim kurulu o şirketin iştirakçilerinin payı oranında pay sahiplerinin koltuk sayısı ile yönetilir ve idare edilir tüm dünyada sivil, askeri, kamu şirketleri bu şekilde temsil edilir ve yönetilir. Oyak iştirakçilerinin %75 ten fazlası Astsubay, sivil memur ve uzman çavuş oluşturmasına rağmen yönetim kuruluna bir Astsubay numunelik olarak ancak mahkeme kararı ile girebilmiştir. Oysaki mantıksal çözüm herkesin iştirakçiliği oranda temsil hakkı elde etmesidir.
TEK TİP ASKERLİK PROBLEMİ
Şu anda çalışmasının yapıldığını bildiğimiz tek tip askerlik problemi personel arasında önem sırası sonlarda olan bir problemdir henüz mesleki açıdan hiçbir tecrübesi olmadığı gibi kendisi ile aynı fakülteyi bitirmiş hatta fakülte bitirmeyen kalmamış Astsubay zümresinin başına askerliğini yapmak üzere gelen Asteğmen rütbesinin bulunması Subay ile Astsubay arasında kalan bir zümre yaratmış ve sıkıntısını hem Asteğmenler hem alt rütbeliler çekmişlerdir. Çözüm noktası bu şekilde fakülte mezunu olan askerlerin astsubay yardımcısı veya Astsubay onbaşı rütbesi ile kıtaya sevk edilmeleri ile çözülebilir.
HAKİM GİBİ DİSİPLİN CEZASI VEREBİLME PROBLEMİ
Askerliğin temeli disiplin olduğuna göre ebetteki disiplini bozucu davranışlar cezalandırılmalıdır. Ceza verme yetkisi amirlere (subay olması koşuluyla) verilmiştir. Günümüz koşullarında hürriyeti bağlayıcı cezaların hakim kararı olmadan verilmesi kanun dışıdır. Bu kanun dışılık ortadayken amirlerin halen disiplin cezası vermesi ve bu yetkiye sahip olması vahimdir.
Bunlarında dışında astsubaylara (rütbesi ne olursa olsun) teğmen rütbesindeki bir subay işgal ettiği kadronun verebileceği oda ve göz hapsi cezalarını verebilmektedir.
Albay ve yarbay rütbesindeki subaylara sadece uyarı cezası verilebilirken hatta TSK’ da görevli devlet memurlarına göz ve oda hapsi cezası verilirken sürenin tayininde, öğrenim ve sosyal durumları dikkate alınırken 30 yıl hizmet etmiş bir astsubaya bölük komutanlığına vekâlet eden teğmen hiçbir şeyi dikkate almadan 5 gün oda ya da göz hapsi verebilir.
14 Ekim 1994'te emre itaatsizlikle suçlanması ile gelişen bir olayda. Yarbay, astsubayı Askeri Ceza Kanunu'nun (ACK) 171. maddesi gereğince emre itaatsizlikten 21 gün oda hapsi ile cezalandırdı AİHM, "Mahrumiyet kararı, davaya bakmak için gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmelidir’’ bu gerekçeyle Türkiye'yi davacı astsubaya manevi tazminat için 2 bin avro, masraf ve harcamalar için ise 1500 avro ödemeye oybirliğiyle mahkûm etmiş.
Aysbergin görünmeyen yüzü yok artık. Sorunlara çözümlere ulaşmanın zamanıdır.
Subay aileleri tarafından astsubay ailelerine uygulanan herhangi bir yasa ve yönetmelik veya bunların dışında resmi bir belgede bulunmayan (İnsan Hakları Kapsamında) bulunması asla uygun olmayan muameleler. Bu yanlışlığa uymayanların dışlanması.
Astsubay benim kölem, hizmetkarım anlayışı (Oysa ki ordumuzun büyük oranını assubaylar oluşturmaktadır)
Subayların Harp okullarında savaş vs eğitimleri aldıkları halde her türlü sorunlu göreve Assubayları göndermeleri kendileri İdare Amiri pozisyonunda kendilerini her türlü sorundan soyutlayarak dokunulmazlık zırhlarıyla görevi yaparak Assubayın başarısını kendi başarısı olarak gösterebilme cesareti ve bundan maddi manevi nemalanmaları
Astsubay, uzman çavuş ailelerinin ailelerine karşı ikinci sınıf müdahale. Hastaneler, orduevleri, ordu pazarları ve lojmanlarda ezilen sınıf yaratılması
Lojmanlarda konumu ve yaşam standardı daha iyi olan blok, dairelerin subaylara tahsisi, zemin katları veya yapı itibariyle güneş almayan yerlere assubayların yerleştirilmesi
Hastanelerde subay astsubay ayrımının had safhada olması astsubaylardan birinin kendisi hasta olduğu halde subaya ayrılmış bir oda boş olduğu halde assubayın o boş odaya sırf astsubay olması nedeniyle alınmaması
Assubayın re’sen görevinden ayrılması durumunda ailesinin geçimini sağlamak amacıyla ev ev gidip temizlik yapması, merdiven silmeye mecbur bırakan zihniyet. Elbette ki namusuyla para kazanmak utanılacak bir durum değildir ama orduya hizmet eden birinin düştüğü durum çok acı gerekli düzeltmelerin yapılması konusunda hassasiyet (subayda bu uygulama yoktur)
Doğuda görev yapan astsubay ve ailesi hiçbir koruması yokken Batı da cennet denebilecek şehirlerde görev yapan en alt rütbedeki subaya bile emir eri emir assubayı tahsisi (astsubay ve subay kanunda en üst rütbeli ordu mensubu ibaresi varken nasıl oluyor da subayın koruması oluyor)
8 yıllık assubay 7 yaşında oglu var 6 yılı ailesinden ayrı geçti. Şimdi yine günydogudayım.tb komutanının emri devlet oteritesinin üstünde tutulmaktadır. Tüm resmi tatillerde mesai yaptılar. Bu assubayım evlenmesin mi, aile kurmasın mı? Kast sisteminde uygulanan bu durumda alt sınıftan olduğu için evlenmesi aile kurması kendini üst ilan eden subaya mı aile kurması imkanı verilecektir. Assubayın eşi dul, çocuklarını öksüz koyan bu zihniyet İnsan Haklarına da ihlaldir.
Assubayımın talebi : “Biz, sadece adalet, eşitlik ve insanlık onurumuza saygı gereği gasp edilen haklarımızın iadesini istiyoruz.” dur.
Assubayımın gurur duyduğu mesleğinden sonra sivil yaşamında vatan aşkı ile yine : “Dünün Astsb'ı bugünün sanayicisi, ihracatcısı olarak bu ülke için hep bişeyler üretebilmenin gururunu yaşıyorum.” diyerek vatan sevgisini devam ettirerek üretkenliğinin devam etmesi
Oysaki : Holding sahibi olma derecesinde tek maaşla bunu alması zor olacak bir durumda hala özel yaşam süren diğer kesim. İnsanca yaşamak her insan içindir zümreler olarak ayrılamaz.
Assubayım çok haklı : “bakın size ayrımcılığı tanımlıyayım yaşanan örnek yolum bir askeri kampın önünden geçti hasbelkader yer varmı diye sormak gafletinde bulundum cevap kusura bakma astsubayım yer yok oldu, buraya kadar zaten beklediğim bir cevaptı benden sonra içeri giren başka bir astsubay şu tekmili verdi komutanım ben şanlı yuva kuleli askeri lisesinde görevli astsubayım kampta yer varmı, cevap oooo astsubayım sende bizim ordansın demek yer olmazmı ve arkadaş 15 gün tatilini yapar şimdi kime kızalım böyle konuşup günü kurtaran astsubayamı ayrımcılığın had safhasındali yetkilerle donatılmış astığı astık kestiği kestik o makamdaki subayamı” Bu da ayrı bir durum
Yıllar önce Amerika’da uygulanan ve tarihin karanlığında kalması gereken zihniyet yok olmalı “Artık Köle Kanunun kalkmasını istiyoruz.Gn.Kr.Bşk.bunlar bir kaç çapulcu demişler Astsb.ların hakkını araması ile ilğili En yüksekteki komutan olmuş Türk oRDUSUNDA Kİ BEYAZ VE ZENCİ AYRIMINI GÖREMEYECEK KADAR KÖR. ARTIK BİZ ZENCİLER ÖZGÜR OLMAK İSTİYORUZ. Tek isteğimiz onurlu ve insanca yaşam, biz para değil adalet ve işimizde ve ailemizle huzur istiyoruz. Ailemizi öldürmesinler, oğlum kızım subay oluyorsa beni onun kölesi konumunda yapmasınlar. Kardeşlerden bir subay diğer assubaysa ailemizin bağlılığını zedelemesinler Türk ailesi yara almaktadır dikkatleri bu yönde çekelim”
“Assubayların meslek yaşamı boyunca karşılaştığı adaletsizlik, haksızlık, çifte standard, maruz kaldığı mesleki etnik ayrımcılık. Sorunumuz sadece para değil asıl sorun aysbergin altında sürekli bu konuda ezilmenin, ayrımcılığa birlerinin cevap vermesi gerek” çözüm bekleyen konuların özeti
Assubayım haklı olarak cevap istiyor; “bir kesim bizleri hor gören hakir gören cuntacı, statükocu anlayışlı kişilerin artık bu düzenin bu şekilde devam edemeyeceğini anlamasını sağlar.artık zaman değişti Türkiye de değişti ve değişmeye de devam ediyor.Zaten değişim hayatın en önemli parçası, değişmez çağın gereksinimlerine ayak uyduramazsanız bu hantal yapının altında ezilir kalırsınız.bence anayasa ile birlikte iç hizmet kanunu da ivedi değişmeli hatta mümkünse tamamen ortadan kaldırılıp yenisi yazılmalı.yazının içeriğinde as(t)subay maaşları ile kendi maaşlarını kıyaslayan vicdan dan mahrum insanlıktan nasibini almamış masa başında bünyesini büyüten şahsiyetlere de şunu sormak isterim- acaba kendisine ne kadar maaş ödense bir mevzi içinde sabaha kadar ateş altında kalmaya razı olur?”
“Bize bunlar bir kaç çapulcu demişler Astsb.ların hakkını araması ile ilgili ürk ORDUSUNDA Kİ BEYAZ VE ZENCİ AYRIMINI GÖREMEYECEK KADAR KÖR. ARTIK BİZ ZENCİLER ÖZGÜR OLMAK İSTİYORUZ.”
“YAZIK BE SİZE.BU TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE HAKKI YENİLMİŞ OLAN HİÇ UZMAN ÇAVUŞ YOKMU YAZILAN MAKALENİN TAMAMINDA UZMAN ÇAVUŞ VE AİLELERİ HİÇ GEÇMİYOR BUNU YAZMAK ZOR MU GELDİ BEN BİR UZMAN ÇAVUŞUM VE BÜTÜN UZMAN ÇAVUŞLAR VE KIZ KARDEŞİM GİBİ SAYDIĞIM AİLELERİNİN HAKLARINI BENDE SAVUNUYORUM.LÜTFEN SİZDE HAKKINIZI ARAYIN SAYIN UZMAN ÇAVUŞ ARKADAŞLARIM” Uzman çavuşum bu uygulamaların dile getirilmesi yıllardır kamuoyundan saklanarak kol kırılır yen içinde kalır zihniyetinin artık sınır noktasıdır. Bizler astsubay dedik evet ama asla peygamber ocağımız içinde nifak sokmak veya bu durumda başka sorunlara neden olmak değildir. Benim ve artık pes deme durumuna getirilen her köle durumuna düşürülenlerin arkasında yanında olduğumuzu belirtmektir. Ayrıca TEMAD Başkanımız zaten bunları yetkili ağız olarak dile getirmektedirler. Ordumuzun her ferdi özeldir canımızdır. Asla üzülmeyiniz adımız geçmedi diye inşallah meramımı anlattım ve o güzel gönlünüzü alabildim.
“Tarihde önemli ilklere imza atan Kurtuluş savaşının tek ayakta kalan pilotu İlk Yerli uçağımızı imal eden ASSUBAY VECİHİ HÜRKUŞ” dualarımız tüm ölenlerimiz, şehitlerimizle onlar bizimledir
Çift kanat tek kanat neden ? Neden kolum kırık ? ABD ordusundan alınan assubaylık neden köle zihniyetiyle baskıya maruz kalmaktadır.
Orduevlerinde kimlik gösterme zorunluluğuna sadece astsubay ve ailelerinin maruz kalması dışarıdan misafir yasağının assubaya uygulanması. Subay ve ailesi nasıl ve nerden tanınıyorsa kimlik gösterme talebinin olmaması ayıp ve sorulduğunda şikayet unsuru olarak alınması dışarıdan misafirin sorgusuz sualsiz içeriye alınması
Hukuksuzluk ailelere de sirayet ederek eşlerin de astsubay eşlerine hükümdarlıkları sona ersin. Bu ayrımcılıklar kimseye önemlilik, özerklik sağlamaz barış zamanında bu tutumlar olduğu sürece barış veya savaş zamanında ayrılan orduyu nasıl toparlanacak. Hiyerarşi bu değildir. Tahakkümün, insanlıktan çıkmışlığın, insan haklarına saldırının delilli uygulamalarıdır. Ordu idare kadrolarından oluşan köleci zihniyetten oluşan bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır.
Esen Kalın…
10 Mayıs 2012 Perşembe
İnci Kayar
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
http://www.habername.com/yazi-inci-kayar-astsubaylarin-acil-cozulmesi-gereken-sorunlari
İNSAN bekliyor tabii...
"Gündeme aldık, şu kadar zamanda sorunların hepsini halledeceğiz..."
Demelerini... Bir sır vereyim mi?
"Yalan söylüyorlar, sizi yanıltıyorlar, bu girişim TSK'yı yıpratma girişimidir!" gibi çıkışlar bile bekliyordum...
Dün telefonum çalınca...
Arayan Genelkurmay İletişim Daire Başkanı olunca...
Telefonun diğer ucunda bir tuğgeneral varsa... Bekliyor da bekliyor insan...
Üstelik paniğe de kapıldım...
Daha o kadar muktedir değilim astsubayların sorunlarına... ne yazdılarsa onları okuyorum, cevap yazıyorum, karşılıklı konuşuyoruz. Dün bir bugün iki durumu yani... Hani tuğgeneral sınava çekse, ya kalırım, ya paçayı zor kurtarırım...
Öyleydi halim... Ya zor sorarsa?
Beklediğim gibi olmadı...
İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun, "Umur Talu'yu sansürlemedik" demek için aramış... TSK birliklerinin karargâhlarında, askeri personelin kullandığı dahili ağda hiçbir köşe yazarı yer almıyormuş.
"Tarih vereyim" dedi.
"Temmuz 2011'den itibaren hiçbir köşe yazarına link vermiyoruz... "
Neden? Densiz bir soru mu? Densiz kaçtı herhalde, çünkü uzunca bir sessizlik oldu...
"Vermiyoruz" diye devam etti...
Peki 2011 'e kadar niye veriyordunuz, örneğin hangi yazarlara link veriyordunuz? Hem soruyorum, hem "Şansını zorlama Balçiçek, yapma işte!" diyorum içimden...
Yanıt kısa ve netti: "Öyle uygun görüldü!"
Peki...
Baki Bey'in aktardığına göre eğer kimseye link verilmiyorsa engellenmesi de mümkün değilmiş. İsteyen örneğin Habertürk'ün sayfalarından istediği yazara ulaşabilirmiş. "Ona engel var mı peki?" diye mırıldandım, yokmuş!
Yüzlerce astsubay niye erişemedi bilmiyorlarmış. Orası muamma!
Olsun! Ben bir problemi daha çözmenin huzuruyla(!!) telefonu kapatmaya hazırlanırken, "Bir nokta daha var!" dedi ve devam etti: "Ankara'daki şehit törenlerinin hepsi Kocatepe Camii'nde gerçekleşir. Sadece aile isterse başka yerde yapılır. 2007-2012 yılları arasında Ankara'dan 34 şehit verildi. Bu şehitlerden sadece bir onbaşı ve bir sivil memurun cenazeleri farklı camilerden kalktı. Yani bir ayrım söz konusu değil!"
Tabii bu açıklamanın benim yazımla ilgisi yokmuş
Tamam... Demek detaylara giriyoruz...
Dümdüz soralım mı? Lafı dolandırmadan. Ne olacak astsubayların hali?
Aralıkta bir görüşme olmuş, Genelkurmay Başkanı gerekli notları aldırmış, gerekli düzenlemelerin yapılması için bütün birimlere gerekli uyarılar yapılmış. Yani sorunlar biliniyormuş...
Aralık-ocak-şubat-mart-nisan-mayıs????
Bu düzenleme için hangi ay uygun görülecek? Ufukta belirlenen bir ay yok astsubay dostlar...
Çünkü bütün sorunlar Genelkurmay'dan kaynaklanmıyormuş... İşin birde Savunma Bakanlığı kısmı varmış... Mış... mış...
Uzun lafın kısası, Genelkurmay İletişim'e göre yazarlarla iletişim kurmakta hiçbir sakınca yokmuş! Astsubaylara ikinci sınıf muamele mümkün değilmiş...
Not 1: Yarın Söz Sende'de bütün sorunları ekrana taşıyacağım.
Not 2: "Komploya alet olmayın, askeri yıpratmayın!" diyen subaylara da söz hakkı vereceğim, vereceğim de nasıl olacak, inanın bu kadarcık köşeyle pek bilemiyorum. Bulacağız bir çözüm artık...
ASLINDA sorunun yanıtı tam 5 yıl önce verildi. 28 Şubat döneminin İçişleri Bakanı Meral Akşener'i yağlı kazığa oturtmakla tehdit eden isim Korgeneral Çetin Sanver idi... Tam beş yıl önce Sabah Gazetesi'nde yaptığım röportajda Akşener bu ismi açıklamıştı. Daha doğrusu ben bu ismi sormuştum, o da yalanlamamış, "Bana gelen bilgiler bu doğrultuda, bu arkadaşı işaret ediyor!" demişti.
Aynı ifadeyi iki gün önce savcılığa da tekrarladı. Bir İçişleri Bakanı'na, üstelik bir kadına böyle bir tehdit savuran o militer ve maço bakış açısını o gün de anlamam mümkün değildi, bugün de değil.
KAYNAK: HABERTURK
Değerli arkadaşlarım
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemediği sistemlerde imtiyazlıların egemenliği vardır; bunlar rahat edebilmek, halkın tepkisini almamak için önce ezilenler birbirine düşman edilir,sonra milliyetçilik ve dini duygularla gaz verilerek durum kurtarılır.
Yıllardır sağır sultana duyurduğumuz adaletsizlikleri ne yazık ki kurumumuza yeterince duyuramamış olmalıyız ki bizlere söz verilen iyileştirmeler yerine subaylarımıza yeni haklar sağlanması, son kararname ile assubayların adeta yok sayılması bardağı taşıran son damla oldu.
Kurumlarına saygılarından ve bizlerin sürekli itidal ve sükunet tavsiye ettiğimiz görevdeki arkadaşlarımız da dahil sosyal medyada yaşanan BU KADARINA DA PES çağrısı ile basının haksızlıklarımızı TEMAD vasıtası ile duyurması üzerine Genelkurmay bu haksızlıkların önlenmesi için tekliflerimiz daha da ısrarla takip edilecektir açıklaması yerine ne yazık ki suçlandığımız bir basın açıklaması ile bir kez daha hayal kırıklığına uğratıldık.
Assubaylığın en yüksek rütbesi Kıdemli Başçavuş’luktur; temsil tazminatının dereceye bakılmaksızın bu rütbedeki personele verilmemesi halinde 1'inci dereceden emekli olanlarla 2. ve 3'üncü dereceden emekli olan Kd.Başçavuşlar arasındaki makas daha da açılarak personel arasındaki dayanışmanın yok edilmesi isteniyorsa bu sadece ve sadece TSK düşmanlarının işine yarayacaktır; subayların (General,amiral hariç) en yüksek rütbesi olan albaylar dışında bu tazminat yarbaylara da veriliyorsa o zaman tüm kıdemli başçavuşlar bu tazminattan yararlanmalıdır.
Hiyerarşi tüm kamu ve özel kuruluşlarda gereklidir, bizim hiyerarşiye itirazımız olamaz ama haksızlıkları üstelik diğer kamu kuruluşları ve dünya ordularında uygulanmayan statü ile özlük haklarının karıştırılması ile yapılan adaletsizlikler mazur gösterilip yok sayılamaz...
657 Sayılı Devlet Memurları yasasıyla lise ve dengi okul mezunu memurlara 1984 yılında sağlanan 1'inci dereceye yükselme hakkı assubaylara tanınmış olsaydı ön yargılarla bir ızdırap olan görev koşulları nedeniyle erken emekliliğini isteyenler bu dereceye ulaşıncaya kadar görevde kalırlardı, yine aynı şekildi sınıf öğretmenlerine sağlanan ön lisans hakkı ve ardından okulların fakülte düzeyine getirilmesi her kuruma örnek olan TSK öğretmenlerden 20 yıl sonra uygulanmasaydı bugün bazı sorunlar olmayacaktı...
Hiçbir kurumda hiyerarşi ve statü ileriye sürülerek bir sınıfın diğer sınıfa tahakkümü kabul edilemezken mazisi yüz yıllara dayanan ordumuzda subayın çiftlik ağası, assubayın maraba gibi görülmesi ceza, sicil, tayin baskısı ile disiplinin sağlanmayacağını kurmaylarımız bilmesine rağmen bu zihniyetin devam etmesi bugünlere gelmemize neden olmuştur.
Biz,sadece adaletin sağlanmasını,uğratıldığımız haksızlıkların giderilmesini istiyoruz. Gerçeği yansıtmayan böyle bir açıklama Genelkurmay’a yakışıyor mu?..
Umarım adalet ve sağduyu galip gelerek haklı taleplerimize çözüm bulunur .Saygılarımla.
Muhtıralarla ünlü Türk Silahlı Kuvvetleri 4 Mayıs 2012 tarihinde kendisi için ölmeye yemin etmiş ve sadakatini teri, kanı ve canı ile ispatlamış en temel personeli assubaylara muhtıra verdi.
Muhtırada özetle bazı basın yayın organlarında muvazzaf ve emekli assubayların özlük hakları hakkında doğru olmayan haber ve yorumların yer aldığı bildirilerek, "dünyanın diğer ordularında olduğu gibi TSK'de de statülerin görev ve sorumlulukları mevzuat ile belirlenmiş, personelin hiyerarşik bir emir komuta içersinde buna göre görev yaptığı büyük bir kurumdur" denilmiştir.
Statü hukukuna dayalı görev bölümünde; subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli er, erbaş ve er şeklinde oluşturulmuş buna uygun olarak sorumluluk ve yetkiler paylaştırılmıştır. Bu statülerden birine talep etmek, aranan kriterlere bağlı olarak kişilerin kendi tercihidir. Benzer yapılar 'resmi veya özel' diğer kurum ve kuruluşlarda da mevcuttur. "Bu açıdan, birbiri ile kısaylanamayacak statü, görev ve sorumlulukları nedeniyle personelin sahip olduğu bazı hak ve yetkilerin, eşitsizlik veya adaletsizlik olarak değerlendirilmesi asker ve sivil kurum ve kuruluşların doğasına aykırıdır" denilerek özlük haklarına yönelik iyileştirmeler hakkında yapılan çalışmalardan örnekler verilmiştir. En önemlisi TEMAD ‘ın kamuoyunu gerçek dışı ve yanlış bilgilendirdiği, kuruluş amacına aykırı muvazzaf personeli tahrik etmeye yönelik girişimlerde bulunduğunun ESEFLE! izlenmekte olduğunu belirtmişlerdir.
BİZLER DE BU AÇIKLAMAYI ESEFLE İZLEYİP BU TSK İÇİN AKITTIĞIMIZ TERİ VE KANI BİR KEZ DAHA SORGULAMA DURUMUNDA KALDIK!Assubaylar STATÜ’ye karşı değillerdir. STATÜ kişinin toplumsal yapıdaki yeri ve yetkisini belirler. Bizlerin statü ile ilgili temel talebimiz yok. Hiç bir assubay "bizi alay komutanı yapın" demiyor. Bize insan gibi davranın yeter! Açıklamanızda belirttiğiniz gibi; bir aile olduğumuzu, birbirimize bağlı olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Bunun için, bize ön yargılarınızla yaptığınız haksızlıklara son verin!
Her kurum personelini koruyup kollarken, onların başarısını takdir edip ödüllendirirken, TSK'nin personeli arasında ayırım yapması ordumuzda sevgisizlik sarmaşığının her geçen gün büyümesine neden olmaktadır.
Genelkurmayın sayın kurmay subayları, örnek verdikleri gibi, diğer ordulardaki astsubay statülerini, özlük haklarını zahmet edip incelesinler. Muz cumhuriyetleri dahil hiç bir ordu subayı kendisinin en yakın yardımcısını beyaz köle gibi görüp, ona her fırsatta değersiz olduğunu hissettirmez! Subaylarını NATO ordusu subaylarından bir gömlek üstün tutabilmek için milyon dolarlarla yatırımlar yapan TSK, assubaylarından NATO orduları assubaylarının standardını esirgemektedir!
Kölelerin ülkelerine devlet ve genelkurmay başkanı olduğu bir dünyada, assubaylarına sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklar yapan bir ordu görevli personelinin moral ve motivasyonunu, emekli personelinin ise saygı ve aidiyet duygusunu sağlayamaz!
Bu gerçekleri görerek, Genelkurmay’ın "assubaylarımızın haklı taleplerini karşılamak, sorunlarını ilk elden dinlemek üzere şu tarihte muvazzaf ve emekli personel ile geniş katılımlı bir toplantı yapılacaktır" açıklaması beklerken, yerine bu basın açıklaması bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır!
Bizler artık “Kol kırılır yen içinde kalır” diyerek kanadımızın da kırılmasına izin vermeyeceğiz. Genelkurmay Başkanlığı ordumuzun büyüklüğüne yakışır bir şekilde bizim adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı taleplerimizi karşılamasını bekliyoruz.
Saygılarımla.