Bu sayfayı yazdır

FUTBOLA ADANMIŞ DESTANSI BİR ÖMÜR: FETHİ DEMİRCAN (9)

NERDEN ÇIKTI BU SAMSUNSPOR?samsunspor1

Türkiye’de Süper Lig’in tarihini yazanlar, 1985–86 sezonu ile birlikte gerçek bir efsanenin başladığı konusunda hemfikirdirler. Genç ama tecrübeli, ekip olmayı başarmış futbolculardan kurulu güzide bir Anadolu kulübü, şampiyonluk şansını sonuna kadar zorlamakta, tarihe not düşülmüş anlı şanlı büyük kulüpleri muhteşem bir şekilde kıvrandırmaktadır. Belki yönetim olarak büyük kulüp diplomasisine sahip olsa, şampiyonluk ipini göğüslemek işten bile değildir. Yine de zoru başarmaya çalışmak, en ileriye tırmanmaya çabalamak, geride kalan tarih sayfalarında adından ve sanından izler bırakabilmek onurlu ve meşakkatli bir iştir. İşte bu yüzden, Samsunspor’un 1985 yılından itibaren yaptıkları ve futbolseverlere yaşattıkları, tam anlamıyla gerçek bir efsane kesitidir.

Samsunspor’un seyirciyi de mest eden o önü kesilemez şahane futbol kasırgası sanki adım adım yepyeni bir şampiyon çıkaracak gibidir.  Karadeniz Fırtınası Trabzonspor’un destansı yükselişi adeta yeniden ve bir başka Karadeniz takımıyla yaşanır gibidir. Her yıl zirveye oynamakta, şampiyon olamasa bile artık adından “Büyük” diye söz ettirmektedir. Her sezon yeni bir tecrübe kazanmakta, hedefe adım adım biraz daha yaklaşmaktadır. Kaçınılmaz olarak şampiyonluk yaşanacak gibidir, kaldı ki yaşattığı heyecanla zaten tüm Türkiye’de gönüllerin vazgeçilmez şampiyonu olmuştur. Fakat öyle bir an gelir ki…samsun-kaza2

Öyle bir an ki 20 Ocak 1989 tarihinde, Malatyaspor ile oynayacakları Süper Lig müsabakasına giderken,  Samsunsporlu futbolcuları büyük bir trafik faciası karşılar. Azrail sahadadır ve efsane ayrımı yapmamaktadır. Her şey bir rüyaymış, bir masalmış gibi kalır geride. Büyülü sahne atmosferi siyah perdeyle kapanmış, hayatın ışıkları sönmüştür bir anda. Umudun yerini umutsuzluk almıştır, hayatta kalma savaşına dönüşmüştür mücadele. Bundan sonrası; var olmak ya da yok olmak arasında incecik bir sırat köprüsüdür. Büyük düşler bitmiş, varoş hayallerine geri dönüş yaşanmıştır mecburen. Hedef, mitlerdeki gibi yine ve yeniden küllerinden doğmak, yeni efsanelere konu olmaktır ama artık, menzil çok uzaktır…

Bu öyle koca bir dramdır ki tam da efsaneye yakışır rivayetler türetir. Bu büyük facia, kimilerince Samsunspor tehlikesini bertaraf etme amaçlı bir komplo olarak yorumlanır. Türkiye halkı, gönlüne yerleştirdiği bu güzide insanlara günlerce, aylarca gözyaşı döker. Büyük takımların yapamadığını Azrail yapmış, efsane Samsunspor’u yok etmiştir.

1985–88 yılları arasında büyüklere karşı tartışılmaz bir üstünlüğü vardır Samsunspor’un. Özellikle de Fenerbahçe’ye karşı! Bu tarih aralığında, Fenerbahçe ile oynadığı dokuz resmi maçta, sadece bir yenilgi almış, ilk altı maçtan beşini kazanırken kalesinde gol dahi görmemiştir. Toplamda 14 gol atıp, 3 gol yemiştir. Hatta 4-0’lık galibiyetleri sonrası, İstanbul minibüsçülerinin “arkayı fenerleyelim abiler” tarzında günlük espriler ürettiği görülmüştür. Bunun yanında, aynı dönemde Beşiktaş’a karşı oynadığı yedi maçı da kaybetmemiştir. Trabzonspor’a ise kendi evinde (Samsun’da) hiç galibiyet şansı tanımamıştır. Şansı tutmayan tek büyük takım Galatasaray olmuştur. Samsun Yolspor’dan gelen gencecik bir çocuk, adı Bay Gol diye geçen Tanju Çolak; Kral Metin Oktay’ın tahtına aday olmuştur.Metin-Oktay-TanjuveOktay

İşte böyle bir efsanevi dönemin başlangıcını yapmıştır Fethi Demircan!

Elbette futbolcusu, yönetimi teknik ekibi ve taraftarıyla bir yürek olmak, gerçek bir takım oluşturabilmek; işin asıl boyutudur.

Sezon başlamadan hemen önce, 10 Ağustos 1985 tarihinde, Fethi Demircan; Milliyet Gazetesi’nde “İngiltere’de ve Bizde Milli Takım Olayı” başlıklı bir yazı yayımlar ve ülkemizin milli takım anlayış ve felsefesine çeşitli eleştiriler getirir. Kendi dönemi de dâhil olmak üzere, nelerin değişmesi gerektiğine dair yorumlar yapar, geleceğe ışık tutmaya çalışır.

Eylül ayına girilmesiyle birlikte, lige de (1985–86 Sezonu) başlanır. İkinci Lig’den yeni gelmiş bir takım için çok zor bir başlangıç karşılar onları. İlk rakipleri G. Saray’dır. İstanbul’da oynanan bu müsabakada, Savaş’ın kırmızı kart görmesiyle, on kişi kalır Samsunspor ve fazla direnemez. G. Saray’ın 3-0’lık üstünlüğüne boyun eğer. Sonrasında ise Rizespor’a karşı patlama yaşar, maçı 3–0 alır, Bay Gol sahneye çıkar. Yine de ligin yeni takımı olmanın çekingenliği yaşanır. Birkaç hafta tutuk ve tutarsız oyun sergilenir, dördüncü haftada hanesine 2 galibiyet ve 2 mağlubiyet yazılmıştır. Sıralamada yedincidir. Altıncı haftaya gelindiğinde yükseliş başlamıştır; 3 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 mağlubiyetle ligin üçüncü sırasına atmıştır kendisini. Önünde Eskişehir ve Galatasaray vardır. O günlerde, Samsunspor’dan Orhan, Milli Takım için davet alır. Bu davet, doğru yolda olduklarının bir göstergesidir.

Beşiktaş ile İstanbul’da 12 Ekim’de oynanan müsabaka, ligin yeni ekibi Samsunspor’un gerçek gücünü göstermesi açısından son derece önemlidir. Spor manşetleri bu maçın ardından şöyle çıkar: “Beşiktaş penaltıyla kurtuldu. Bjk:1-Samsun:1

Ekim ayı onlar için güzellik ayı olur. Bay Gol, Tanju Çolak; neredeyse her hafta, gazetelerin seçtiği en iyi on birde yer almaktadır. 27 Ekim’de deplasmanda Ankaragücü’nü 1-0’la geçmeyi başarırlar ve Ankara’da liderlik koltuğunu devralırlar. Dokuzuncu hafta itibarıyla, hanesine 5 galibiyet, 2 beraberlik yazdırmış, ilk haftalarda aldığı 2 mağlubiyete karşın ilerleyişini sürdürmüştür. Hemen arkasında yine iki Anadolu takımı vardır; Sarıyer ve Gençlerbirliği. Yalnız, unutmayın, bu Sarıyer; Rıdvan Dilmen’li Sarıyer’dir ha!dort-buyuk-araniyor-1985

Gazeteler, ertesi gün (29.10.1985)çok çarpıcı bir spor manşeti ile çıkar: “Dört Büyükler Aranıyor.” Zirveye en yakın büyük takım, Trabzonspor’dur ve beşincidir. Beşiktaş ve birer maç eksikleri olan Fenerbahçe ile Galatasaray, ligin orta sıralarındadır. Samsunspor’un hocası Fethi Demircan, adeta keyif çubuğu tüttürmektedir: “Liderlik çok güzel. Bu fark ve başarı kolektif çalışmanın ürünüdür. Başarımız sürekli olacak.

Kasım ayı içinde de başarı grafiği aynı şekilde sürmektedir. Milli takıma iki kişi daha verilmiştir; kaleci Fatih ve golcü Tanju! Milli takımın en önü ve en arkası Samsunspor’ludur artık. Ayrıca, 10 Kasım’da bir sevindirici haber daha gelir; Futbol Federasyonu’nun o dönemki uygulaması gereği, 4 haftada 8 gole ulaşan Samsunspor’a bunun karşılığında para ödülü verilir. Kazanılan bu 6 milyon lira, kulübü maddi olarak güçlendirir.

12 Kasım’da bir hoşluk, bir güzellik daha yaşanır. Türk futbolunun ve G. Saray’ın efsane ismi Metin Oktay, çok nazik bir jest yapar Tanju Çolak için. Tamı tamına 33 gol attığı ayakkabılarını yeni nesil golcüye armağan eder. Sanki eski efsane, yeni efsaneye yolun açık olsun, yüreğim seninle der gibidir. Sanki aralarında bir devir-teslim töreni yapılıyormuş gibidir. Yeni efsane, eskisinden el alıyor gibidir. Tanju, bu nazik jeste, gurur ve onurla karşılık verir: “Metin Oktay’ın izindeyim!

HASBİ MENTEŞOĞLU: DEPSUNLAR DOPU, ALSUNLAR PARAYU!hasbi mentes1

26 Kasım itibarıyla 12.hafta oynanmıştır ve liderlik hala Samsunspor’un hegemonyasındadır. G. Saray, ikinciliğe, F. Bahçe ise üçüncülüğe yerleşmiştir ve Samsunspor’un açığını kollamaktadırlar. Samsunspor, galibiyet sayısını 7’ye, beraberlik sayısını 3’e çıkarmış ve puanını 17’ye yükseltmiştir. İlk üç sıranın puanı aynıdır, sıralamayı averaj belirlemektedir.

Samsunspor’un bu mütevazı yükselişi ile birlikte, kulübün başkanı Hasbi Menteşoğlu (1938–2002) da Türkiye’nin gündemine oturmuştur. Futboldan hiç anlamayan ama etrafındakilerin etkisiyle kulüp başkanlığına soyunan Hasbi Başkan, kendisine özgü, kaba ama hoş şivesiyle futbolcularını motive etmekte, dört büyüklere bıyık altından gülümsemektedir. Onun özlü sözlerinden birisi de şu olmuştur: “Depsunlar dopu alsunlar parayu!

Onun başkanlığı döneminde Samsunspor, maddi olarak yokluk yaşamamış ve hep zirveye oynamıştır. O ise Samsunspor gibi bir futbol güzelliğiyle gündeme gelmenin bedelini ağır ödemiş ve ilerleyen dönemlerde hayali ihracat hikâyelerine konu olmuştur. Kim bilir, belki bu denli namlı, şöhretli olmasaydı, üstüne bu kadar kolay gidilmezdi. Tüm olumlu ve olumsuz yönlerine karşın Türkiye halkının sevdiği, sempati duyduğu ilginç bir başkan tiplemesi olarak yüreklerde yeri olduğuna inanıyorum.

Aralık ayının başında Samsunspor, Denizli deplasmanından yenilgiyle (2–0) ayrılır ve bir anda zirveden beşinciliğe düşer. Puanı 17’de kalmıştır, G. Saray,19 puanı ve bir maç eksiğiyle yeni lider olmuştur. Liderin arkasında ise F. Bahçe, Eskişehirspor ve Beşiktaş vardır. Bir hafta sonra, kendi evinde Kayserispor’u 3-0’la geçince, yeniden zirveye doğru tırmanışa geçer, averajla ikinciliğe oturur. Lider, yine 20 puanı ve maç eksiğiyle, G. Saray’dır. Beşiktaş ve F. Bahçe ile birlikte 19 puanı bulunan Samsunspor, onları gol üstünlüğüyle geçmektedir. Aralık ayı boyunca ikincilikle, beşincilik arasında gelgitler yaşanır hep. Malatyaspor’a deplasmanda 2–0 yenilince; beşincilik, sonraki hafta alınan sonuçla üçüncülük sırasına geçer.

BORDEAUX’U ELEYEN FENERBAHÇE, SAMSUN’DA HEZİMETE UĞRUYOR!

Fenerbahçe’nin Avrupa Kupalarında aldığı en başarılı sonuçlardan birisi 1985 yılında Fransız devi Bordeaux’u Şampiyon Kulüpler Kupası’ndan eleyişidir hiç kuşkusuz. Dönemin efsane futbolcularından oluşan (Tigana, Giresse gibi) kadrosuyla, tam anlamıyla göz korkutan bir ekipti Bordeaux. Herkesin hezimet beklediği bir maça çıkmıştı Fenerbahçe. İşte bu maçtan yüzünün akıyla galip ayrılmış, Fransız devini 3–2 yenmeyi başarmıştı. Daha sonraki süreçte de (2 Ekim 1985) rakibi ile 0–0 berabere kalacak ve tur atlayacaktı. 18 Eylül tarihinde koskoca Fransız devini alaşağı eden Fenerbahçe, 22 Aralık tarihinde Samsunspor’la karşılaşıyor ve Samsun’da kelimenin tam anlamıyla darmadağın oluyordu. Maç bittiğinde, skor tabelası 4-0’lık bir sonucu gösteriyordu. Fakat bir yanlışlık vardı, galip gelen F. Bahçe değil, Samsunspor’du. Koskoca bir Avrupa devini harcayan F. Bahçe, Karadeniz’in hırçın çocuğu Samsunspor karşısında tutunamamış, Türkiye liglerinde hiç de alışık olmadığı ağır bir yenilgi almıştı.

Futbol tarihçileri, bu yenilginin Fenerbahçe için o zamana kadar (lig tarihinde) yaşadığı en ağır ikinci yenilgi olduğunu söylüyorlardı. 18 Aralık 1960 tarihinde, G. Saray karşısında aldığı 5-0’lık yenilgiden bu yana böyle bir sonuç, ne görülmüş ne de duyulmuştu. İşte Samsunspor, zaman içinde alışkanlık haline getirdiği F. Bahçe serisi galibiyetlerine böyle başlamıştı.22-Aralik-1985 Samsunspor-Fenerbahce

Ertesi gün gazetelerin spor manşeti “Fenerbahçe Battı: 4–0” şeklinde endam-ı arz ediyordu. Bu maç sonucuyla Samsunspor, zirvedeki üçüncülüğünü (16. Hafta) sağlama alıyor, 21 puana ulaşıyor ve zirvedeki G. Saray ile Beşiktaş’a “dikkatli olun, takipteyim” diyordu.

Yılın son günlerinde merhum Başbakan Turgut Özal’a yılın en önemli spor olayı hangisidir diye soruyorlardı. Başbakan Özal, gayet alicenap bir şekilde, hem F. Bahçe’nin Bordeaux’u yenip elemesinin, hem de aynı Fenerbahçe’yi Samsunspor’un 4–0 gibi bir ağır sonuçla ezip geçmesinin, yılın en önemli iki büyük spor olayı olduğunu söylüyordu.

Fakat Fenerbahçe galibiyeti, Samsunspor’a bir uğursuzluk getiriyordu. Ya da bir büyük takımı farklı yenmek, takımda şımarıklığa varacak denli bir özgüven yükselmesine neden oluyordu belki. Çünkü bu maçtan sonra, ilk yarının kalan iki maçında da sahadan istediğini alamadan ayrılıyordu kırmızı-beyazlılar. Deplasmanda Gençlerbirliği ile 1–1 berabere kalıyorlardı. Kendi evlerinde kardeş takım Orduspor’a karşı alınan o, 1-0’lık yenilgi ise çok ağırlarına gidiyordu.

İlk yarı tamamlandığında, aldıkları yenilgi sayısı 5’e çıkıyordu. Beşiktaş, 27 puanla liderlik koltuğuna otururken, bir maç eksiğiyle G. Saray, ikinci (25 Puan) ve F. Bahçe üçüncü (23 Puan)sıraya yerleşiyordu. Samsunspor ise 22 puan ile dördüncü sırayı kabullenmek zorunda kalıyordu. Tanju Çolak ise ilk yarıda attığı 20 gol ile gol krallığında emin adımlarla ilerliyor ve ilk yarının futbolcusu seçiliyordu.

İlk yarıdaki futboluyla sporseverlerin beğenisini kazanan, dört büyüklerin imrenerek izlediği bir oyun ortaya koyan Samsunspor, aldığı çok farklı sonuçlarla da adını zoraki manşetlere yazdırmayı başardı. İlk yarıda 6-0’lık Zonguldakspor galibiyeti ile birlikte, 4-0’lık Sakaryaspor ve Fenerbahçe zaferleri, taraflı tarafsız herkesin dikkatini çeken sonuçlardı. İlk yarı sonrasında yapılan bir Samsunspor değerlendirmesi şöyleydi:

Teknik direktör F. Demircan, kendilerini çok iyi tanıdığı futbolcularına, imkânlar dâhilinde modern futbolun saha içi uygulamasını en iyi şekilde yaptırma çabası içinde oldu. Demircan, böyle bir uygulama içine girerken, hemen hemen her maçta takımını atak ve cesur bir futbola yöneltmeye çalıştı. Nitekim böyle olduğu içindir ki olumlu ve cesur futbol sonunda 18 maçta 34 gol ortaya çıktı. Kısacası Samsunspor’un 6-0’lık Zonguldakspor,  4-0’lık Sakaryaspor ve Fenerbahçe galibiyetleri başta olmak üzere, tüm galibiyetleri ve hemen hemen attığı tüm goller bir tesadüfe bağlı değil, kırmızı-beyazlı takımın birlik ve beraberliğe dayanan güzel futbolunun getirdiği galibiyet ve gollerdi.

Samsunspor’u geçmişte o kudretli, şampiyonluklar kovalayan Trabzonspor’un yolunda gördük.

Anlayacağınız, Samsunspor; şampiyonluk yolunda inatla ilerliyor, ısrarlı bir şekilde, dört büyüklere kafa tutmaya devam ediyordu.

Türkiye Birinci Liginde fırtına gibi esen Samsunspor, Türkiye Kupası’nda aynı başarıyı gösterememiş, daha çeyrek finale dahi gelemeden (5. Kademe), (Tanju’nun oynamadığı maçta) Kayserispor’a 2–1 yenilerek, kupaya veda etmişti.

1986: EN BAŞARILI YERLİ ANTRENÖR FETHİ DEMİRCAN

Sezonun ikinci yarısı yine zorlu G. Saray müsabakasıyla başlıyordu. Bu kez Samsunspor, kendi evinde mücadele edecekti. G. Saray’ın başında Derwall vardı. Fethi Demircan, eski takımı olan G. Saray kafilesini ve Bay Derwall’i karşılıyor, onlarla yakından ilgilenip misafirperverlik gösteriyordu. Antrenman sahası ihtiyacı olan G. Saray’a kendi sahalarını öneriyordu elbette şakayla karışık söylenen tek bir şartla: “Sahamızı size veriyoruz ama bizi yenmek yok.

Bu ince esprinin ardından kahkahalar yükseliyordu. Maç gününe son derece dostane bir havada giriliyordu. Fakat müsabaka bu denli dostça geçmeyecekti. Çok çetin bir mücadele yaşanacaktı. G. Saraylı Erdal’ın kırmızı kart gördüğü müsabaka 1–1 beraberlikle bitecek, bu kez İstanbul Aslanı bulduğu bir puanla yetinmek zorunda kalacaktı.

samsun-bjk 1986Rize’de deplasmanda aldığı beraberliğin ardından, Eskişehir’i bir golle geçince, üçüncülüğe terfi eden Samsunspor, elinden geldiğince burada tutunmaya çalışacaktı. Kendi evinde Trabzonspor’a geçit vermeyecek, onu da beraberlikle (1–1) uğurlayacaktı. Bu beraberlikler nedeniyle zirvedeki Beşiktaş ve G. Saray’dan kopmaya başlamıştı. Namağlup Beşiktaş, 9 Mart 1986 tarihinde Samsun’da bu unvanını bırakmak zorunda kalacak, Samsunspor ise arayı kapatmak adına az da olsa ümitlenecekti. Beşiktaş’ın hocası Stankoviç üzgündü, şampiyonluk yolunda hiç kazasız ilerlerken Samsun’a bir golle boyun eğmişlerdi. Spor manşetleri, “Beşiktaş Artık Yenilmez Değil!” diye yazıyordu. Bay Meszöly’den sonra (F. Bahçe’nin Hocası), Bay Stankoviç de Samsunspor’dan nasibini almıştı.

Bir hafta sonra çıkagelen Bursaspor deplasman mağlubiyeti, Samsunspor’un zirveyi paylaşma hesaplarına ipotek koyuyordu. Bir türlü yukarıya zıplayamamanın acısı belirgin olarak yaşanıyordu Samsunspor’da. Mart ayı sonunda eski günlerinin anısını yâd eder gibi 4-0’lık bir sonuçla geçmişlerdi Kocaelispor’u. Ama artık şampiyonluk uzak bir hayaldi. Mucize gerekliydi onlara. Bundan sonra yapabilecekleri şey, sımsıkı üçüncülüğe tutunmak ve becerebilirlerse eğer, ikinciliği kotarabilmekti.

Nisan ayı içinde Sarıyer gibi güçlü bir ekibi yenmelerine karşın, ligin dirençli ekibi Altay karşısında 3-1’lik bir bozgun yaşamışlardı. Ligin otuzuncu haftası itibarıyla G. Saray, 46 puan ile liderken, Beşiktaş; onun hemen bir puan gerisinden geliyor ve ipi göğüslemek için fırsat kolluyordu. Üçüncü Samsunspor ise zirveden kopmuş, 37 puanla sıralamadaki yerini koruma telaşına düşmüştü. Bu haftanın bir sonrasında Beşiktaş, G. Saray’ı yakalayacak ve zirveye konacaktı.tanju-colak1

Mayıs ayının başında 30 gole ulaşan Tanju Çolak, gözünü Avrupa Altın Ayakkabı ödülüne dikmişti. France Football dergisi ile Adidas’ın düzenlediği Avrupa Altın Ayakkabı ödülü yarışmasında rakipleri Ajaxlı Van Basten ve Avusturyalı Polster’di.

Ligin sonları yaklaşırken kupada yenemediği Kayserispor’u sanki intikam alırcasına görkemli bir galibiyetle, 5-0’lık bir sonuçla geçiyordu. Üstelik maç Kayseri’de oynanıyordu. Ardından Malatyaspor’u 2-0’la geçiyor ve Fenerbahçe’nin karşısına yine diri ve moralli çıkıyordu. 18 Mayıs 1986 tarihinde İstanbul’da oynanan bu mücadelede Fenerbahçe, kazandığı bir penaltıyı gole çeviremeyince, yine o mukaddes sonuca varıyordu: F. Bahçe:0- Samsunspor:1

Lig sona erdiğinde çok ilginç bir tablo ortaya çıkıyordu. Beşiktaş ve G. Saray, aynı puana sahipti. Her ikisi de 56 puandaydı. Üstelik G. Saray, namağlup tek takımdı. Bu sezon ligde hiç yenilgi yüzü görmemişti. Fakat gol averajıyla şampiyon Beşiktaş olmuştu. Beşiktaş’ın +44 averajı varken, G. Saray’ın averajı +37 idi. Samsunspor, 48 puanla üçüncü olmuş, kendi adına bir büyük başarıya imza atmıştı. Dördüncü Sarıyer’in puanı 43, ardından gelen F. Bahçe’nin puanı ise 42 idi. Samsunspor, 1985–86 sezonunu 19 Galibiyet, 10 Beraberlik ve 7 mağlubiyet ile tamamlamıştı. Son anlara kadar şampiyonluk yarışına ortak olmuş, ilk yarıda aldığı mağlubiyetler nedeniyle ipi göğüsleyememişti. Buna karşın yine de üçüncü olarak, adını lig tarihine yazdırmıştı. Türkiye İkinci Liginden, Birinci Lige yükselen ve yükseldiği ilk sezonda en başarılı, en üst dereceyi elde eden futbol takımı olmuştu. Daha önce hiçbir takım Birinci Lig’e çıktığı sezon bu denli başarılı bir grafik çizememiş, bu denli yukarılara tırmanamamıştı. Karadeniz Fırtınası Trabzonspor bile ilk sene ancak dokuzuncu olabilmişti. İşte Fethi Demircan yönetimindeki Tanju Çolak’lı kadro ki bu kadronun büyük kısmı efsane kadro diye anılır, böylesine büyük bir başarıya imza atmıştı.samsun86-fethihoca

Ligin kapsamlı bir değerlendirmesini yapan spor yazarları hiç tartışmasız bir karara varmışlardı. Ligin en başarılı yerli hocası Fethi Demircan seçilmişti. En başarılı futbolcu da yine Samsunspor’dandı. Bay Gol Tanju Çolak, attığı 33 gol ile hem ligin gol kralı hem de en başarılı futbolcusuydu. Ona en yakın isim 21 golde imzası bulunan Malatyasporlu Oktay’dı. İkinci Ligden Birinci Lige yeni yükselen ve yükseldiği sezon pek çok tarihsel başarıya imza atan Samsunspor, şampiyon olamasa da yılın takımıydı. Samsunspor, ilk kez gol kralı çıkarmış, ilk kez zirve yarışına ortak olmuş ve üçüncülük gibi çok değerli bir derece elde etmişti.

Avrupa ligleri tamamlandığında Altın Ayakkabı Ödülü’nü alan futbolcu da belli oldu. Marco Van Basten, tam 36 gol atarak bu ödülün sahibi olmuştu. Tanju Çolak, attığı 33 gol ile Bronz Ayakkabı sahibi oldu. Bu listeye giren ilk Türk futbolcu olma onurunu yaşadı ve yaşattı. Daha sonraki yıllarda Tanju Çolak, önce Altın Ayakkabı Ödülü’nü, sonra da Gümüş Ayakkabı Ödülü’nü alma başarısı gösterdi ve hepimizi gururlandırdı.

Mitrovic-SamsunsporSamsunspor yönetimi yeni sezonda Türkiye Lig şampiyonluğunda daha iddialı olabilmek için sezon sonunda hoca değişikliğini uygun gördü ve Fethi Demircan ile yollarını ayırdı.  Burada da ilginç bir durum ortaya çıktı. Samsunspor, Eskişehirspor’un Hocası olan Mitroviç ile anlaştı. Eskişehirspor da Samsunspor’un hocası olan Fethi Demircan ile. Yani sanki iki takım arasında bir hoca takası yapılmış gibi oldu.

Samsunspor’un yükseliş dönemini Milliyet Blog köşesinde yazılarıyla anlatan Blog Yazarı Şevket Çorbacıoğlu, Samsunspor için Türk Futbolunun Spartaküsü benzetmesini yapar:

Samsunspor; Fethi Demircan ile 1985-86’da başlattığı başarısını, 1986-87 sezonunda da Milorad Mitroviç ile sürdürdü.

Öylesi bir başarı çizgisi yakalandı ki, TRT, istemeye istemeye uzun haftalar ilk onun maçlarını gösterir oldu, çünkü uzun süre liderdi.  Ne zaman ki, liderlikten indirildi(evet, indirildi), TRT sunucusunun (Abidin Aydoğdu olabilir), ‘nihayet Samsunspor liderlikten indi’ şeklindeki derin nefes alışı hâlâ konuşulur. Derin nefes, çünkü futbolun efendilerinin tekerine taş koymak üzere idi Samsunspor. Kurulu ve kurgulu düzene başkaldırış idi. Futbolun Spartaküs’ü idi Samsunspor, o yıllarda. O Spartaküs, içimizdeki Marcus Crassuslar aracılığıyla çarmıha gerildi.

Emin Kar-SamsunsporSamsunspor’un gelmiş geçmiş en iyi on biri olarak nitelenen efsane kadroda kendisine yer bulan Emin Kar’ın sözlerine de yer verelim isterseniz. Samsunspor’da Kırkayak lakabı takılan ve kaptanlığa kadar yükselen bu oyuncu, o çok bilinen trafik kazasından kurtulanlardan birisi. Kurtuldu elbette ama aktif futbol yaşamı sona erdi. Çok sonraları Samsunspor efsanesini yeniden hayata geçirebilmek için başkanlığa soyundu. Bakın o mucizevi dönemleri nasıl anlatıyor:

Şimdiki futbolcular tamamen paraya endeksli, bizde ise o zamanlar forma aşkı ön plandaydı. Biz, o zamanlar, tam bir takım olmuştuk, tam anlamıyla ekiptik. O takım 4–5 milli oyuncuya sahipti. Akıllı transferlerle çok iyi bir kadro oluşturulmuştu, şimdi ise yararlı transferler yapamıyoruz. Bizler o yüzden efsane olarak anılıyoruz bugün bile.

Ayrıca şimdiki tesisler, imkânlar elimizde olsaydı, biz şampiyon olurduk. Bizim idman yapmaya sahamız bile yoktu. Ya kumlukta idman yapardık ya da Azot İşletmesi’nin sahasında. Şimdi ise 3 tane çim sahamız, saunalarımız, her futbolcuya özel odalarımız var, buna rağmen başarıyı yakalayamıyoruz maalesef.

samsunspor1985-86-lig-3ncusu

İşte Fethi Demircan Hocamızın Samsunspor ile kesişen yol hikâyesi böyle yaşanmıştı. İkinci Küme’den Birinci Lig’e yükselen mütevazı bir Anadolu ekibi, şampiyonluk yarışında söz sahibi olmuş, zirveye adını yazdırmış, haftalarca en iyi on birlere oyuncular sokmuş, dört büyükleri korkutmuş, Milli Takıma kaliteli oyuncular kazandırmış, bırakın Türkiye’yi; Avrupa’da dahi adından söz edilir bir gol kralı çıkarmıştı.

Çok daha önemlisi; taraflı tarafsız tüm futbolseverlerin beğenisini kazanmış, dilden dile dolaşan gerçek bir efsane olmayı başarmıştı. (Devam Edecek)

Aydın Kulak

(Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek alıntılanmasında/kullanılmasında bir sakınca yoktur.)

NOT–1:Kaynakça, yazı dizimizin son bölümünde takdim edilecektir.

NOT–2: Bu yazı, internet üzerindeki çeşitli basın-medya sitelerindeki ve özellikle Milliyet Gazete Arşivi’ndeki haber, yazı, bilgi ve yorumlardan derlenerek hazırlanmış ve yazar tarafından yorum ve değerlendirme yapılmıştır. Aynı zamanda Sevgili Fethi Demircan Hocamızın anı, bilgi ve değerlendirmeleri de dikkate alınmıştır. Yani bu yazı bir tür derleme, inceleme, değerlendirme ve yorumlama çalışmasıdır.

NOT–3: Yazı dizisinde yer alan resimler, haber amaçlı olarak, çeşitli internet sitelerinden temin edilmiştir.

Ögeyi Oylayın
(2 oy)
Aydın Kulak

Son ekleyen Aydın Kulak