BÄ°RAZ DA MOBBÄ°NG.

Ben de, insanlar arasına karıştım. Askerlik ortamında. Askerliğin onursallığını paylaşmak güzeldir, mutlu olur insan. Güven dolu olur. Kışla yaşamında aslında mutluluk paylaşımı farklıdır, askeri ortamın. Çalışma yaşamı da erken başlar kışlada. Gazinosu vardır. Eğer rütben, statün uygunsa lojmanın da olur. Mutlu bir yaşama katkı olarak. Farklı bir kültürdür sanki, alışılagelmiş ortam oluşturur askerlerin yaşamı içinde.

Burdur ilinin Kemer diye bir bucağı vardır (ÅŸimdi ilçe). Yıl olarak 1961 ortamı. Ormanlarla kaplı ve çevrili bir çevre içinde. Kırmızı kiremitleri vardır. Bir gül çiçeÄŸinin taç yaprakları misali, uzaktan bakıldığında bir gül çiçeÄŸini andırırdı Kemer nahiyesi o yıllarda. Fransiz yazar  Viktor Hugo’nun Mon Village ÅŸiirinin betimlemesi gibi. çanak yapraklarını oluÅŸturan yeÅŸil ormanlar, taç yapraklarını oluÅŸturan kiremitleri ile bir mutluluk doludur Kemer'de yaÅŸam ortamı. Kendilerine özgüdür içtenlikleri. KaynaÅŸmıştır insanlar, kendilerince hizmet veren devlet memurları ile. Ben de onlardan biriyim mutlu. Sene 1961' dir. Okurum, çabalarım. Ãœniversiteyi bitirebilme adına zaman bana yetmez okuma ortamında. Bir gazete okurum postanın haftada iki defa gelebildiÄŸi KEMER bucak’ında Journal Dorien diye. Ä°nsanlar bakarlar söylemini bilmedikleri, anlamadıkları gazeteye. Fransızca olduÄŸundan arada bir "bu bizim karakol komutanı gavur mudur, nedir?" dediklerini de duyar olurum. Okumalarımla çok sevdiÄŸim yabancı dilim Fransızca dilimi unutmak istemem. Ben de mutluyum. Görevim dışında, atletizm sevdirme ve formumu kaybetmeme çabası ile koÅŸarım dolu, dolu. Rekortmen bir atlet olduÄŸum için. Önce yadırganırsın, çıldırmış sanır insanlar seni. Nedensiz koÅŸmanı yadırgarlar. Zaman içinde alışırlar elbette. Önce çocuklarda baÅŸlar özentiler. Katılırlar senin peÅŸine koÅŸma istekleri oluÅŸur. Yarışırlar güçleri yettiÄŸince seninle. Seversin onların içten davranışlarını. Sevdirmek adına atletizmi. Gün gelir çaÄŸrılırsın yarışmalar için, ulusal yarışlarda yarışma ortamına. Okurlar gazetelerde ismini Kemer’liler. Daha da merak sararlar, grup koÅŸmalarına zaman içinde bir yarıştır baÅŸlar.

Bencilliklerini öne geçirmek için sarar onları koşma olgusu. Öğrenirler gün gelir Kemer'deki jandarma karakol komutanının sporda rekortmen olduğunu. Yaşlıları da katılır. Onlarda da oluşur koşma sevgisi. Koşma olgusu ile sağlıklı yaşamanın kardeşliği. Sporun sağladığı katkılarını iç tepkilerinde hissederler. Takım oluşturup yarıştırmak farklı bir duygudur onları, benim için… Öğrenirler kendi benliklerinde yarışmayı.

Böylesi güzel duygularla mutluluk dolu sürerken yaşam görevimle ilgili resmi işlerimi yapmak, maaşımı almak için sabahın saat altısında düşerim yollara bir gün. Kemer–Burdur arası 68 km. Üç saat çeker, engebeli yollar ortamında. Burdur’un şirinliği farklıdır. Görmek mutluluktur. İhtiyacım olan kitaplardan almak, yaşama haz verir. Günlerden bir gün, sene 1961 mevsim ilk bahar, güneşli, içtenlikli alışkanlıklar içindesiniz. Üzerinizdeki üniforma eğitim elbisesi. Bir lokantaya gidersiniz kahvaltı için. Lokanta ortamında iken itibar görürsünüz üniformalı olduğunuzdan. Kahvaltı için gittiğiniz yerde yan masada biri vardır. Sabahın erken saatlerinde alkollü görüntüsü ile, bakımsız, kıyafeti ile. Aldırmazsınız olumsuz görüntüye. İlginiz dışında olan kişi, biraz durur, kalkar gider. Aradan beş dakika geçer. Çıkagelir tanımadığın kişi. iki inzibat eri ile karşınıza dikilir. Anlamazsınız sebebini. Kişinin iç güdüsü, içtepileri içinde saklı olduğundan, olmayan nedenini bilemezsiniz. Ve meçhul kişi sizi hedef alıp sorar: "lokantada BENİ TANIMADIN MI?". "Hayır tanıyamadım" dersiniz masumane. Hadi yürü inzibat merkezine der amirane emir verircesine. O anda amirlerinizle iletişim kurma olanağınız da yoktur. Gitmek istemesen iki asker sürüyüp götürecektir seni. Ben de perişan olacağım, askerlik onurum da! Uyum sağlamazsam haksız emirlere. Çaresiz uydum, uğradığım haksızlığa. "Orada anlatırsın" der karşındaki. O anda çaresizdim bir sarhoşun elinde. İnzibat merkezine girince: "ALIN ŞUNUN TABANCASINI" dedi erlere. Erler aldılar. Oysa o tabanca bana görev için verilmişti. VE BEN SESSİZ teslim olmuşum ortama. Zaten ayda üç dört saatliğine gelebildiğiniz şehir merkezinde kitapçı, lokantacı, amirlerinizden başkaca kimseyi tanıma olanağınız yoktur. Zabıtasınız. Çalışma ortamınızdan ayrılma olasılığınız yoktur. Asayişi koruma görev ortamından inzibat merkezine girer girmez bir küfürdür, bir hakarettir. Küfür ve hakaret kültürünün görülmedik, duyulmadıklarının hedefi oldum. Orada gözüme ilişen bir astsubay, görevli o olduğu halde odasından bile çıkamadı. Hafifçe kapısını kapattı. Ürküntüsü var demek ki. Erler dağıldılar. Bana hakaret eden de yüzbaşı rütbesinde imiş. İnzibat komutanı iken iki ay kadar önce inzibat görevinden alınmış. Ama hala kendini görevli sanan biri. Kimse de sesini çıkaramıyor. İki üç er kaldı. Ben metanetimi, saygımı yitirmedim. Benim sükunetim ve metanetim onu çaresizliğe düşürdü. Benimle ilgisi yitti o anda. Belli ki doyuma ulaştı. Ben de üzüntülü, ağlamaklı üzüntünün en dolu dolusunu yaşayarak oradan ayrıldım. Silahım orada kaldı. Komutanıma gittim. SAYIN ALAY KOMUTANIM BU GÜN BİLE MİNNETARLIĞIMI HİSSETTİĞİM. Keşke yaşasa idi. Gidip mutlulukla ellerini doya, doya öpme isteğim var halen!

1938 MEZUNU BİNBAŞI SAYIN SÜLEYMAN TURAN idi Alay Komutanım. Anlattım olumsuz olayı. Beni sükunetle dinledi. Ağladım anlattım. "Uyumlu davranman iyi olmuş" dedi. Beni karşı odada oturttu. "Sakin ol yavrum, üzülme" dedi ama elde mi. Ağlarım hala anımsadıkça. Bu gün 81 yaşındayım. Hemen Sayın Tugay Komutanı'nı aramış. Sayın Komutan beni emretmişler. Olayı tugayda da Tugay Komutanı'na anlattım. Beni teskin etti, onurlandırıcı söylemleri ile. Daha sonra bana bildirildiğine göre adının CEMİL GÜLSE olan yüzbaşıya on gün göz hapsi verilmiş. Bakarsınız, istemediğiniz, ummadığınız, beklemediğiniz anda karşınıza çıkıverir, üzüntünün en dolusunu size yaşatan. Kahrolursunuz amma çaresizsinizdir. Kaçmak gelir içinizden ortamın olumsuzluğundan. Kaçamazsınız. Görmek, duymak istemediğiniz söylemlerle üzerinize, üzerinize gelir olumsuzluk. Tüm sessizliğinize, sakinliğinize uyum sağlama isteğinize rağmen galiz küfürlerin nedeni yoktur ama hedefi olursunuz. Ne annenizin ne de sizin iffetiniz kalır, küfür ortamında. Neden annelere sövülür de babalara sövülmez onu da anlamış değilim. İffetsizliğiniz ortaya dökülür, kendini iffetli sanan tanımadığınız tarafından. Çağdaşlıktan, insanlıktan ortamdan bıkar olursunuz ve yaşamaktan. Askeri ortamla bağdaşmayan olumsuz kişilik sergilemesidir bu. Hazmedilemeyen yetkinin, hak edilmeyen rütbenin kötü kullanımıdır bütünüyle size yapılan. Ama metanetiniz olumsuzluğu yenmeye yeter. Kazanmazsınız amma kaybetmezsiniz de. Benim de yaptığım, yapabildiğim oydu. Yeni, yeni öğrenmek istemediğim küfürlere hedef olmak.

Yıllar sonra Ağrı’dayım. Yani 1969 yılı idi. ANKARA’DAKİ ÜST DÜZEY KOMUTANLARIMIN MÜRACAATIMA YAZILI EMİRLE İZİN VERMELERİ sonucu liselerde Fransızca okutmaktayım. Aynı yıl içinde anımsadığıma göre bir gün alay komutan yardımcısı Yarbay Sayın Muzaffer YILMAZKAN beni emretmişler. Odasına girdim. Bir de ne göreyim. Sekiz sene önce hakaretleriyle, küfürleriyle yaşamımı karartan yıllarca rüyalarıma giren olumsuz olguların sahibi Cemil Gülse yarbay olmuş. Karşımda, komutan yardımcısının yanında oturuyor. Kendisini hemen tanıdım. Ama o beni tanıyamadı. Meğer oğlu benim öğrencim imiş. Öğrencinin ismi gündeme gelince, anımsadım. Çocuk ortanın üstü derecede başarılı saygılı, verilen görevleri yapan, içtenliği konusunda güven veren bir öğrencim olduğu için. Olumlu konuşmaktan, öğrencinin uyumlu ve başarılı olduğu konusunda konuşmaktan başkaca bir söylemim olamazdı zaten. Tüm öğrencilerim için hep olumlu düşünmüşümdür eğitim verdiğim sürece. En çalışmayanların bile derslerini sevmelerini sağlamış, öğrencilerime farklı yöntemler kullanarak derse olan ilgilerini pekiştirip konulara ısındırarak derslerine sevgi ortamı yaratmışımdır. Ancak biraz konuştuktan sonra Cemil Gülse’ nin jestleri mimikleri değişti. Ben ayakta esas duruşta. O anda tanımış olmalı. Zaman, zaman yüzünde kızartılar oluştu. Hareketlerinde mahcubiyete dayalı olumsuzlukları farklı oluştu. Olumsuz görüntüleri fark edince ben sayın komutanımdan izin aldım. Ayrılmak istedim. Ortamı terk ettim. Daha sonra komutanım da, olumsuzluğu fark etmiş olacak ki beni çağırdı. Oluşan farklı ortamı sordu. Kendilerine 1961 yılında bana nedensiz yapılanları, başıma gelenleri anlattım. Ama aradan uzun zaman geçtiği için anımsamak istemediğimi, bir daha hatırlayarak mutsuzluğa düşmek istemediğimi söyledim, sayın komutanıma.

Kin duygusu, insanın taşımaması gereken olumsuz bir yük ve duygu olduğunu komutanıma söyledim. Beni kutladı. Yanından ayrıldım. Bu gün aradan 63 yıl geçti. Hatırladıkça ürperti ile titrerim mutsuz kötü anı ile. Ve düşüncem odur ki bu olumsuz olgu, empati olsa idi, bende ne mutluluğun adı olurdu, ne de bugüne gelebilirdim.

Neyse zaman geçti. Ben çağdaş insanım. Çağdaş toplumun kabul etmeyeceği olguları zaten kendime uygun bulmam. Yapabildiğim olumlu olguları yaşamak mutluluktur bence.

Mehmet KAYALI
Zavallı mutluluğu arayan bir astsb.

Ögeyi Oylayın
(32 oy)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Yorumlar  

#7 selçuk 01-02-2014 23:10
1959 Yılında başlayan esaret hayatım 1988 yılında son bulmuş ve kapandan kurtulan bir panterin kaçış hızını gölgede bırakan bir süratle uzaklaşarak yeni huzurlu hayatıma başladığımda ;;; hep şu şarkıyı mırıldandım:::
Derdim çoktuuuurrr,hangisiiiiineeee,, yanayıııımmmm,(nakarat)yine pareleendddii yüreeekkk...yareeesiii..
Asb.mesleğini icat ederlerken muhtemelen bu stresli işin çekilmesi pek ağır olduğundan,subay beylerin deşarj olacağı bir kesim yaratalım ve fazla yıpranmasınlar fikri ön plana çıkmışdır diye hep düşünmüşümdür,bu düşüncemi hala muhafaza ediyorum... Herkese geçmiş olsun, o pamuk ipliğinde nasıl da cambazlık yaparak düşmeden emekli olabildik !!!
Alıntı
#6 Elbirce 01-02-2014 19:13
Değerli Büyüğüm;
Sizinle, yakın zaman önce Kadıköy TEMAD'da gerçekleştirilen istişare toplantısında aynı ortamda bulunmuştuk, anılarınızı ve önerilerinizi keyifle dinlemiştim.
Tanışma isteğinize teşekkür ediyorum, ancak ne yazık ki, Facebook ve Twitter tarzı çağımızın iletişim organlarına ısınamadım, bu nedenle oralardan bir mesaj atma imkanına sahip değilim.
Bu platformdan özel mesaj atmaya çalıştım, onda da sizin adınızın kayıtlı olmadığı gerekçesiyle başarılı olamadım.
Efendim, telefonum 542 2744291'dir. Bir gün yine bir TEMAD şubesinde karşılaşabilmeyi ben de çok isterim. Saygılarımı sunar, aile bireylerinize selam ederim.
Alıntı
#5 MEHMET KAYALI 01-02-2014 00:09
Sayın Celal ERBİL bey sizleri TANIMAK isterim izin verirseniz. Facebook'tan bir mesaj, atabilirseniz mutlu edersiniz beni. Sevgilerim size olsun.
Alıntı
#4 Elbirce 31-01-2014 21:22
Değerli Büyüğüm;
"Kin duygusunun, taşınmaması gereken olumsuz bir yük olduğu" değerlendirmenize yürekten katılıyorum. Böyle durumlarda, affetmenin insana verdiği huzur ve o dertten kurtulmanın verdiği özgürlük duygusu, o derdi bir ömür taşımaktan çok daha akıllıca ve çok daha insancadır.
Müsaadenizle, son satırlarınıza ise itirazım var. Ne demekmiş "zavallı", ne demekmiş "mutluluğu arayan". Bu türden depresif bir ifade, güzel şeyler öğütleyen yazınızın sonuna yakışmamış. Siz, "kininizi unutmayın" diye buyuran devlet büyüklerinin ülkesinde, kini unutmayı öğütleyen bilge yapıda bir insansınız, bunun mutluluğunu doyasıya yaşayın.
Saygılarımla...
Alıntı
#3 MEHMET KAYALI 31-01-2014 21:12
SEVGİLİ ERDAL.BENZER BİRKAÇ OLAY DAHA VARKİ BİZZAT YAŞADIĞIM. MOBBİNG BAĞINTILI OLANI DA BURADA YAYINLAYACAĞIM. O KADAR İLGİNÇKİ. ÇAĞDAŞ İNSANIN MEDENİ ORTAMDA PARMAK ISIRTACAK KADAR MANTIK DIŞI. BURADA OKUYUNCA SEN VE ARKADAŞLAR İBRETLE OKUYACAK. İNSANA REVA GÖRÜLEMEYECEK OLGU.
Alıntı
#2 Erdal Günşer 31-01-2014 18:10
Sayın Mehmet Abi, bu yazınızla hem örnek oldunuz hem de herkesi depreştirdiniz. Ben de sizden yıllar sonra değişen bir şey olmadığını anlatan bir anımı anlatacağım. Yıl 1988 Ankara Gölbaşında görev yapıyorum. Sabah saat 08.30... Odada 15-16 kişi çalışıyoruz. Odanın kapısı açıldı. Harp Okulunu birinci bitirdiği söylenen yeni yetme bir teğmen odaya girdi. Postalları cilalı yerde gıcırdaya gıcırdaya ilerledi. Sanki patron gibiydi. Ya da patronun oğlu... Sonra bana uzaktan işaret ederek benimle gel dedi. Ben mi diye sordum. Evet sen gözlüklü dedi. Arkasından çıktık. Birlikte Land Rower'a bindik. Yaklaşık iki km uzaktaki revire doktorun huzuruna çıktık. Doktor üsteğmen, teğmeni görünce hayrola dedi. Teğmen bu mu komutanım diye sordu. Üsteğmen hayır bu değil, ben sana kimi söylüyorum sen kimi getiriyorsun diye kızdı. Teğmen odadan çıktı Land Rower'a bindi ve gitti. Ben de yaklaşık 30 cm kalınlığında karın içinden yürüyerek iş yerime ulaştım. O gün faranjit oldum. Sonra uzun süre bu kronik hastalığı çektim durdum. Aradan yıllar geçti. Yıl 2004 aynı birliğe tekrar tayın oldum. Botanik bahçesinde eşimle ve iki oğlum ile geziyordum. Uzaktan bir çift göründü. Hanımlar tanışıyormuş. Sohbet ettiler. Ben adamı hemen tanımıştım. O teğmen idi. Binbaşı olmuş. On altı senedir o birlikte çalışıyormuş. Yeni komutan gelince tayin etmiş. Barut fıçısı gibi... Generale basıyor kalayı... Ama beni tanımadı. Ben ise dediğiniz gibi nefret yükünü çoktan atmıştım. Sadece bir hatıra olarak kalmıştı benim için o zamanlar...
Alıntı
#1 Ersen Gürpınar 31-01-2014 11:47
Değerli büyüğüm,Bu mobbing değil; Resmen şerefsizlik,aşağılık kompleksini tatmindir. Ayni birlikten olmayan birine beni tanımadınmı? şeklinde sorusu ve devamındaki ahlaksızca davranışa siz çok kibar hoşgürülü bir insan olarak katlanmışsınız ve bu davranışınızla bu kişi ukelalığının terbiyesizliğinin cezasını amiri tarafından çektirilmiş sert bir kayaya çarpıp ömür boyu bunun izini de taşıyabilirdi;Disiplin tarifinde "astın ve üstün hukukuna riayet" ilkesi vardır saygı karşılıklı olur ama kendini gökten zenbille inmiş sanan bazı zavallılar bunu ne yazıkki anlayamıyorlar anlatılınca da karşı tarafında başı belaya giriyor tüm bunları daha çok demokrasi ve adalet ile sağlayacağız. Saygılarımla
Alıntı
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAÄžIMSIZLIK SAVAÅžIMIZIN KAHRAMANI, LAÄ°K, DEMOKRATÄ°K CUMHURÄ°YETÄ°MÄ°ZÄ°N KURUCUSU, EBEDÄ° ÖNDERÄ°MÄ°Z VE BAȘKOMUTANIMIZ BÃœYÃœK DEVRÄ°MCÄ° GAZÄ° MUSTAFA KEMAL ATATÃœRK'Ãœ BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ÅžAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuÅŸ, dünyanın gidiÅŸatını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, yalnızca yaÅ...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ