Yukarıdaki grafikte yıllara göre gösterilen kırık çizgi, OYAK’ın üyelerine dağıttığı paranın TÜFE’ye göre orantısıdır. Grafiğin dikey ekseninde olan rakamlara bakınca da nemaların enflasyon katlarını göstermek için çizilmiş eşit aralıklarını görürüz.
Bu grafiğe bakarak OYAK hakkında çok yorum yapabiliriz. OYAK 1991 yılından 1996 yılına kadar üyelerine enflasyon kadar bir getiri sunmuştur. 1996’dan 2002’ye kadar ise banka faiz oranlarını baz alan bir nema süreci takip edilmiştir. 2003’den 2010’a kadar ise üyelerine enflasyona göre, en az iki kat en fazla da yedi kata yakın bir yıllık getiri sunmuştur. 2011 getirileri de yine enflasyonun biraz üzerinde bir getiriyle sonuçlanmıştır. Bu da gösteriyor ki OYAK yeni bir nemalandırma yönetimi sürecine girmiştir.
a) Üyelerinin birikimleri sayesinde 2001 krizini fırsata çevirmiştir. Pozisyon değişikliği yaparak yaşanan devalüasyonlardan büyük kârlar elde etmiştir. Bu kârları daha sonraki yıllara yönetim politikası uygulayarak yaymıştır. Oysa ki aynı yıl da krizi fırsata çeviren birtakım kuruluşlar (meslek odaları) tespit edilip cezalandırılmıştır. OYAK 28 Şubat süreci devam ettiğinden ekonomik kriz fırsatçılığı konusunda yargılanmamıştır.
b) Düşeş veya ayrıcılıklı bir durumdan faydalanarak bir banka sahibi olmuş ve bu bankayı öğütücü bir yönetim politikası uygulayarak üyelerine dağıtmıştır. Bu olay başlı başına alımından satımına kadar çok anlatılacak bir süreçtir. Bu bankayı alan OYAK’ın en büyük özelliği yerli sermaye olmasıydı. OYAK, Sümerbank’ı aldığında yabancıya verilmemiş olacaktı. Ancak gel gör ki bu bankayı OYAK yabancılara sattı. Hem de büyük bir yanlış öngörü ile. Sayın OYAK Genel Başkanı açıklamasında bankacılık sektörünün geleceğini hiç iyi görmedikleri için sattıklarını söylemişti. Ancak sonraki yıllarda bankalardan gelen rakamlar hiç de öyle olmadığını ve bankaların kârlarını arttırarak büyüdüklerini gösterdi. Bu bankanın satışının başka teknik veya başka nedenleri varsa da ben bilmiyorum. Ancak konjüktürel bakınca üyeler açısından iyi oldu. O sırada OYAK’a üye olan ve 50.000 TL birikimi olan biri sadece bu satıştan yaklaşık 20.000 TL para kazandı. Yani elimizi ovuşturduk. Şimdi de bir çok OYAK üyesi heyecanla Erdemir’in satılmasını bekliyor.
c) Konut ön biriktirim fonu, Bağışa dayalı emeklilik sistemi, emekli maaş sistemi gibi gelirlerin artması ile büyük bir mevduata ulaşılmış, bankalarla yapılan kredi ve üye portföyünü paylaşma anlaşmaları, Konut kredisi uygulamaları gibi örtülü bir bankacılık faaliyeti yürütülmüştür.
d) Tüm bunlar için, 28 Şubat sürecinin bir katkısı ve konjüktürel olarak yeni iktidara gelen AKP hükümetinin parti çıkarları için görmezden gelme politikası diyebiliriz. Aksi taktirde OYAK yöneticileri ve iştirakleri çok çalıştılar ve kazandırdılar demek bu rakamlar karşısında inandırıcılıktan çok uzaktır.
Son yıllarda OYAK’tan yüksek birikimlilerin emekli olarak paralarını alacak olması nedeniyle hiç de küçümsenmeyecek bir sıcak para çıkışının başlayacak olması, (Son iki yıl içinde OYAK içinde yeterli ekonomik büyüklüğe ulaştığını düşünen ve OYAK’tan istediği kâr payını alamayacağını düşünerek paralarını bırakmak istemeyenlerin oranı artacaktır. Dahası daha önce emekli sistemine de girenler çıkmaya başlayacaklarıdır. Bu durumda 250 bin üyesi olan OYAK’ın yaklaşık on bin üyesinin iki yılda paralarını alıp çıktıklarını düşünürsek ortalama 200.000TL* 10.000 Kişi= Yaklaşık 2 Milyar TL bir sıcak para çıkışı hiç de küçümsenmemelidir.)
Özellikle demir çelik ve çimento sektörünün eskisi gibi kâr marjı yüksek ve rekabetten uzak olmaması.
Üyelerin OYAK harici kaynaklardan OYAK faizine yakın alternatif krediler üretme şanslarına daha fazla sahip olmaları. Piyasada çalışan bankaların faiz kazançlarını minimize ederek işlem ücretlerinden kar etmeye yönelmesi nedeniyle faizlerin minimize olmasının OYAK’ın cazibesini azaltması.
Düşük enflasyon nedeniyle yatırım yapanların çok olması ve rekabetin de bu ölçüde fazla olması ile ters orantılı olarak OYAK iştiraklerinin özellikle yönetici konusunda personel politikasının çağdaş olmamasıdır.
OYAK’ın ve üyelerinin gelirlerinin bundan sonra daha fazla vergilenecek olması.
Türkiye için OYAK hiç de küçümsenmeyecek kadar büyük bir ekonomik değerdir. Bizler için ise yıllarca çalışanların dişinden tırnağından arttırdığı paranın sonucudur. Bu büyüklüğe ulaştığı için gurur duyarken, bu büyüklüğü dengeli paylaştırmadığı için eleştiriyoruz. OYAK yönetimi bizi duymazdan gelse de biz yine soruyoruz.
Assubaylar neden OYAK yönetiminde pasifize ediliyor? Şöyle de söyleyebiliriz. Eğer bir astsubay çavuş günün birinde general olabilme hesabı yapabiliyor ise siz haklısınız. Eğer bu hesabı yaptırmıyorsanız OYAK’ı ayrı tutup bu hakkı vermelisiniz.
Neden iştiraklerin kâr payı çok düşük? Neden öz eleştiri yapmıyorsunuz? Neden ıslah çalışmalarına lüzum hissetmiyorsunuz? Neden başarısız yöneticilerinizi değiştirmiyorsunuz? Bunun cevabı da bizden. Kâra dayalı değil rütbeye dayalı istihdama öncelik veriyorsunuz. Profesyonel değilsiniz.
Bu yıl 53.sü yapılacak OYAK Genel Kuruluna yukarıda yazdığım tespit, kaygı ve dileklerimi sunuyor ve tüm arkadaşlarımla paylaşıyorum.
Saygılarımla…