×

Uyarı

JUser: :_load: 932 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Bu sayfayı yazdır

BU GRAFİK DİYOR Kİ

Yukarıdaki grafikte yıllara göre gösterilen kırık çizgi, OYAK’ın üyelerine dağıttığı paranın TÜFE’ye göre orantısıdır. Grafiğin dikey ekseninde olan rakamlara bakınca da nemaların enflasyon katlarını göstermek için çizilmiş eşit aralıklarını görürüz.

Bu grafiğe bakarak OYAK hakkında çok yorum yapabiliriz. OYAK 1991 yılından 1996 yılına kadar üyelerine enflasyon kadar bir getiri sunmuştur. 1996’dan 2002’ye kadar ise banka faiz oranlarını baz alan bir nema süreci takip edilmiştir. 2003’den  2010’a kadar ise üyelerine enflasyona göre, en az iki kat en fazla da yedi kata yakın bir yıllık getiri sunmuştur. 2011 getirileri de yine enflasyonun biraz üzerinde bir getiriyle sonuçlanmıştır. Bu da gösteriyor ki OYAK yeni bir nemalandırma yönetimi sürecine girmiştir.

Soru 1. OYAK, ne yapmıştır da 2003-2010 aralığında verimliliğini sıra dışı bir şekilde arttırmıştır?
  • Cevap;

a) Üyelerinin birikimleri sayesinde 2001 krizini fırsata çevirmiştir. Pozisyon değişikliği yaparak yaşanan devalüasyonlardan büyük kârlar elde etmiştir. Bu kârları daha sonraki yıllara yönetim politikası uygulayarak yaymıştır. Oysa ki aynı yıl da krizi fırsata çeviren birtakım kuruluşlar (meslek odaları) tespit edilip cezalandırılmıştır. OYAK 28 Şubat süreci devam ettiğinden ekonomik kriz fırsatçılığı konusunda yargılanmamıştır.

b) Düşeş veya ayrıcılıklı bir durumdan faydalanarak bir banka sahibi olmuş ve bu bankayı öğütücü bir yönetim politikası uygulayarak üyelerine dağıtmıştır. Bu olay başlı başına alımından satımına kadar çok anlatılacak bir süreçtir. Bu bankayı alan OYAK’ın en büyük özelliği yerli sermaye olmasıydı. OYAK, Sümerbank’ı aldığında yabancıya verilmemiş olacaktı. Ancak gel gör ki bu bankayı OYAK yabancılara sattı. Hem de büyük bir yanlış öngörü ile. Sayın OYAK Genel Başkanı açıklamasında bankacılık sektörünün geleceğini hiç iyi görmedikleri için sattıklarını söylemişti. Ancak sonraki yıllarda bankalardan gelen rakamlar hiç de öyle olmadığını ve bankaların kârlarını arttırarak büyüdüklerini gösterdi. Bu bankanın satışının başka teknik veya başka nedenleri varsa da ben bilmiyorum. Ancak konjüktürel bakınca üyeler açısından iyi oldu. O sırada OYAK’a üye olan ve 50.000 TL birikimi olan biri sadece bu satıştan yaklaşık 20.000 TL para kazandı. Yani elimizi ovuşturduk. Şimdi de bir çok OYAK üyesi heyecanla Erdemir’in satılmasını bekliyor.

c) Konut ön biriktirim fonu, Bağışa dayalı emeklilik sistemi, emekli maaş sistemi gibi gelirlerin artması ile büyük bir mevduata ulaşılmış, bankalarla yapılan kredi ve üye portföyünü paylaşma anlaşmaları, Konut kredisi uygulamaları gibi örtülü bir bankacılık faaliyeti yürütülmüştür.

d) Tüm bunlar için, 28 Şubat sürecinin bir katkısı ve konjüktürel olarak yeni iktidara gelen AKP hükümetinin parti çıkarları için görmezden gelme politikası diyebiliriz. Aksi taktirde OYAK yöneticileri ve iştirakleri çok çalıştılar ve kazandırdılar demek bu rakamlar karşısında inandırıcılıktan çok uzaktır.

Soru 2. OYAK, neden 2002 yılına kadar üyelerine enflasyon oranı kadar veya biraz fazla kâr payı vermiştir?
  • a) OYAK, doksanlı yılların yüksek enflasyonlu döneminde 1996 yılına kadar nema vermemiştir. Böyle bir zorunluluğu olmadığı için üye birikimlerini en iyi niyetli tahminle çok kötü yönetmiştir. Ordu Pazarları başta olmak üzere birçok iştirakleri hep zarar etmişler ve bu zararlar üye birikimleri tarafından kapatılmıştır. Tabiri caiz ise OYAK, kendi iştirakleri tarafından hortumlanmıştır.
  • b) OYAK, üyelerinin borç taleplerine çok yavaş cevap vermiştir. Ancak belirli borç formu dolduranlara, OYAK Genel Merkezine şahsi müracaatla veya mektupla bu hizmeti görmüştür. Hâttâ çok komik bir şekilde bazı OYAK üyeleri kendilerinin OYAK kredisi kullanmadıkları için kredi kullananlara oranla daha fazla nema almaları gerektiğini kendi aralarında tartışmışlardır.
  • c) Kaynaklarının çoğunu yeni ve başarısız yatırım alanlarına ayıran OYAK, üyelerine dağıtmak için nema vermeyi ancak 1996’da akıl etmiştir. Bu durum biraz da zoraki olmuştur. Bu yıldan sonra da nema oranını belirlerken konut ön biriktirim fonu oranını baz alarak, bu fonun üç beş puan falan aşağısında bir nema belirlemesi yapmıştır. Taaa ki 2002’ye kadar… Oysa doksanlı yıllarda parasını bankaya koyan kişi enflasyonun çok üstünde faiz geliri almakta idi.
  • d) Sonuç olarak, üyeler açısından doksanlı yıllar çok büyük bir kayıp, ancak OYAK için gelecek yıllarda kullanabileceği bir büyüklük yaratma yılları olarak geçmiştir.
Soru 3. Bundan sonra OYAK üyelerini neler beklemektedir?
  • a) OYAK üyeleri için geçtiğimiz yedi yılın rüya yıllar olarak kalacağı büyük bir ihtimaldir. OYAK’ın tekrar enflasyonun biraz üzerinde, teknik faiz ilave ederek bulmuş olduğu mecburi nema seviyesine dönüş yapma ihtimali, daha da kötüsü aslında böyle bir gelir elde edemeyeceği ancak üyelerine bu nemayı mecburen ödeme zorunda kalacağı günlere dönme ihtimali yüksektir.
  • Bunun nedeni;

Son yıllarda OYAK’tan yüksek birikimlilerin emekli olarak paralarını alacak olması nedeniyle hiç de küçümsenmeyecek bir sıcak para çıkışının başlayacak olması, (Son iki yıl içinde OYAK içinde yeterli ekonomik büyüklüğe ulaştığını düşünen ve OYAK’tan istediği kâr payını alamayacağını düşünerek paralarını bırakmak istemeyenlerin oranı artacaktır. Dahası daha önce emekli sistemine de girenler çıkmaya başlayacaklarıdır. Bu durumda 250 bin üyesi olan OYAK’ın yaklaşık on bin üyesinin iki yılda paralarını alıp çıktıklarını düşünürsek ortalama 200.000TL* 10.000 Kişi= Yaklaşık 2 Milyar TL bir sıcak para çıkışı hiç de küçümsenmemelidir.) 

Özellikle demir çelik ve çimento sektörünün eskisi gibi kâr marjı yüksek ve rekabetten uzak olmaması.

Üyelerin OYAK harici kaynaklardan OYAK faizine yakın alternatif krediler üretme şanslarına daha fazla sahip olmaları. Piyasada çalışan bankaların faiz kazançlarını minimize ederek işlem ücretlerinden kar etmeye yönelmesi nedeniyle faizlerin minimize olmasının OYAK’ın cazibesini azaltması.

Düşük enflasyon nedeniyle yatırım yapanların çok olması ve rekabetin de bu ölçüde fazla olması ile ters orantılı olarak OYAK iştiraklerinin özellikle yönetici konusunda personel politikasının çağdaş olmamasıdır.

OYAK’ın ve üyelerinin gelirlerinin bundan sonra daha fazla vergilenecek olması.


  • b) OYAK üyeleri artık birikimlerinden dolayı vergi verecekleri için, gerçek gelirlerin yıllık banka mevduat gelirleri seviyesine düşme tehlikesi yüksektir. Özellikle iki binli yıllarda daha önce büyük birikimi olanların yakaladığı OYAK’ın gelir dağıtım modelindeki adil olmayan yüksek birikim, önceki üyelerde olduğu gibi sonraki üyelerde de huzursuzluk yaratacaktır. Örneğin 2005 mezunu bir astsubay kendi birikimini, 1980 mezunu bir assubayın birikimi ile kıyaslayacak ve aldığı nemalar böyle giderse, aynı yıl kadar çalışsalar bile, o astsubayın ancak yarısı kadar birikimi olacağını görecektir. Bu huzursuzluk OYAK’ın varlığını bile zorlayacak kadar derin etkiler yaratabilecektir.
  • c) Bağışa dayalı emeklilik sisteminden çıkış hakkı vermesi OYAK’ın kendisi ile tezat oluşturmuştur. Bu fona girenler; girerken, bu parayı bağışladıklarını beyan etmişlerdir. OYAK’ın bu fonu tasfiye eder gibi bir defaya mahsus çıkış izni vermesi, uzun vadeli kâr payı öngörüsü, bir yanlıştan dönülmenin itirafı gibidir. OYAK, bağışa dayalı sistemi değiştirip geliştirebilme adına üyelerine seçme hakkı veriyorsa, başka konularda da hak vermelidir. Örneğin, tüm iştiraklerin gelirlerini OYAK gelirlerinden ayrı tutmalıdır. İştirak gelirlerini hisse vererek yapılan kâr oranına göre değerlemelidir. OYAK’ın iştirakler haricinde elde ettiği kâr yönetimini üyelerine uygulanagelen şekilde dağıtması daha adil olacaktır. Bu kapsam dahilinde geriye yönelik olarak çalışılmalı, hangi yılda hangi şirket alındıysa o yılın üye isimlerine hisseler dağıtılmalıdır. Satılan şirket gelirleri de aynı mantıkla üye hesaplarına geçmelidir. Teknik ayrıntılar aynı KEY hesaplarında yapıldığı gibi halledilebilir. Böyle olduğu zaman şu an neredeyse yok denecek kadar kâr eden bir çok şirket de işlerlik kazanacaktır. Üyeler şirketleri daha bilinçli izleyeceklerdir. Böyle bir hareket OYAK’ın geleceği açısından çok ve çok önemlidir. Üyeleri için de umut verici bir adımdır. Bu adımın atılması ile mevcut üyelerin nemalarında düşüş  yaratacağı düşünülmemelidir. Nitekim iştiraklerin üye birikimlerine faydası ortalama %10 kadardır. Bu da demektir ki %10 toplam kâr payı alan üyenin kârında %1 lik bir azalış yaşanacaktır. Ancak kazanılacak olan optimum fayda ile bu rakamdan daha fazla gerçek kazanç elde edilecektir. OYAK iştiraklerinin pazar payı bile bu adaletli dağıtım sayesinde artacaktır.
  • d) OYAK’ın aşırı büyümesi ve piyasada çok şirket sahibi olması bir tehlikeyi de yanında getirmektedir. Toprak bank örneğinde olduğu gibi şeffaf bir değerleme anlayışına aykırı bir kredilendirme ve batık kurtarma döngüsü üye birikimlerini eritebilecektir. OYAK’ın büyüme yerine üye birikimlerinin bir bölümünü çabuk döndürülebilir ve kolay değerlendirilebilir yatırım araçlarına kaydırması gerekmektedir. Tüm bunları yaparken de en önemlisi yüzde yüz profesyonel kadrolarla çalışılmasında büyük önem vardır. OYAK bünyesinde hiçbir şekilde emekli asker ve birinci dereceden yakını çalıştırılmamalıdır.
  • e) OYAK’ı bekleyen en büyük tehlikelerden biri geriye yönelik değerlemeden ziyade, siyasi bakış açısıyla değerlendirilip yok edilmesini sağlayacak sonuçlar doğuracak adımların atılmasıdır.

Türkiye için OYAK hiç de küçümsenmeyecek kadar büyük bir ekonomik değerdir. Bizler için ise yıllarca çalışanların dişinden tırnağından arttırdığı paranın sonucudur. Bu büyüklüğe ulaştığı için gurur duyarken, bu büyüklüğü dengeli paylaştırmadığı için eleştiriyoruz. OYAK yönetimi bizi duymazdan gelse de biz yine soruyoruz.

Assubaylar neden OYAK yönetiminde pasifize ediliyor? Şöyle de söyleyebiliriz. Eğer bir astsubay çavuş günün birinde general olabilme hesabı yapabiliyor ise siz haklısınız. Eğer bu hesabı yaptırmıyorsanız OYAK’ı ayrı tutup bu hakkı vermelisiniz.

Neden iştiraklerin kâr payı çok düşük? Neden öz eleştiri yapmıyorsunuz? Neden ıslah çalışmalarına lüzum hissetmiyorsunuz? Neden başarısız yöneticilerinizi değiştirmiyorsunuz? Bunun cevabı da bizden. Kâra dayalı değil rütbeye dayalı istihdama öncelik veriyorsunuz. Profesyonel değilsiniz.

Bu yıl 53.sü yapılacak OYAK Genel Kuruluna yukarıda yazdığım tespit, kaygı ve dileklerimi sunuyor ve tüm arkadaşlarımla paylaşıyorum.

Saygılarımla…

Ögeyi Oylayın
(38 oy)

Son ekleyen