Halkın yoksullukla mücadele verdiği, hâttâ bu uğurda şerefi olan, kazanılmış oy hakkını kimisinin kömüre, gıda maddesine karşılık adeta sattığı bir ülkede, halkın sırtından lüks harcamalar ve seçilmişlerin lüks yaşamları olmamalıdır.
***
Çaresizlik içinde kalan insan geçim derdine düşmüş,
Kimisi böbreğini satılığa çıkartmışken,
Kimisi aile kurmaya yetecek gelire sahip olamadığı için yuva kuramaz olmuşken,
İşe girmek için dershanelere olukla para akıtmasına rağmen şaibeli sınavlardan bir türlü geçer not olamamışken,
Ülke çocuklarının kimisi ayağında yırtık ayakkabılarla okula giderken,
Okullar yetersiz, sınıflar kalabalıkken,
Mehmetçik dağ başlarındaki kimi derme çatma karakollarda kurşunlara eskinin işgal kuvvetlerinin günümüzde desteklediği terör örgütünün kurşunlarına hedef olurken,
Ve yine halkın çocukları olan Mehmetçikler Kabul Toplanma Merkezlerinde yerlerde yatarken,
Ve yine Mehmetçikler helikopter refakatinde olmaksızın birliklerine konvoy halinde giderken yollarda, üstelik de gözlerinin içine bakılarak, kahpece katledilirken, Suriye’ye milyon dolar bırakan THY’ce birliklerine yakın limanlara taşınmazken,
***
Türkiye, gelişmemiş yakın komşuları hariç, Avrupa’ya, Amerika’ya ihracat yapabilecek, oradaki firmalarla hem kalite, hem teknoloji hem de fiyat açısından rekabet edebilecek güçte mi?
Hal böyleyken,
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 31 Ağustos 2012’de BM’de yaptığı konuşmada “Suriye’den Türkiye’ye gelenlere 300 milyon dolar harcandığını” belirtmiş. Ancak hiçbir ülke masrafa ortak olmamış, Türkiye öne sürülerek, BOP yoluyla sahte baharın yaşandığı Arap ülkelerinde İngiliz, Fransız, Amerikan, İtalyan şirketleri ekonomik çıkarlarını ülkelerine aktarmaya başlamış halde.
Amerikan, İngiliz, Fransız çıkarları uğruna, öncü kuvvet Türkiye’yi ekonomik olarak da desteklemedikleri BOP projeleri nedeniyle, projenin adeta tek uygulayıcısı görünen Türkiye, yakın komşularıyla olan ticari ilişkilerini askıya almış, ekonomi, ihracat yönünden Türkiye’nin lokomotifi Gaziantep gibi sanayileşmiş illerinden ihracatlar durmuş ve milyar dolarlık zararlar oluşmuşken,
Çiftçi, büyük umutlarla almış olduğu kredilerini ödeyemediği için topraklarını hacze kurban vermiş haldeyken,
Ekonomik şartlar, koşullar bahane edilerek kamuda çalışanlara, yoksul orta sınıf emeklilere gerçek enflasyonun altında zamlar adeta dayatılmış, hak arayanların, sendika başkanının gözlerinin içine biber gazı sıkılmış ve de verilen komik zamların da ekonomiyi sarstığı maliye bakanınca açıklanmışken,
Hükümetçe kimi firmalara ekonomik avantajlar sağlanırken, küçük birikimleriyle, azda olsa güvenli gelir yaratmak, ailesinin geçimine katkı sağlamak amacıyla Bağışa Dayalı Sisteme (BDS) giren ve OYAK üzerinde yaratılan olumsuzluklar nedeniyle paniğe kapılarak BDS’den çıkan TSK mensuplarından vergi tahsili için takip yapılırken, assubaylar, uzmanlar, asgari ücretliler, dar gelirliler geçinemiyorum diyorken:
Üst düzey kamu personellerine, hükümet yetkililerine lüks araçlar tahsis etmenin,
Buralara harcanan kaynaklar nereden karşılanıyor?
Elbette ki halktan…
Bırakın Amerika’yı, İngiltere’yi, Fransa’yı, Türkiye’de dahi çocuğunu okutmakta zorlanan Halk’tan,
Akaryakıta gelen son zamla, Halk eskisine göre daha da zorlanacak geçinmekte,
Akaryakıta zam gelmesi demek, iğneden ipliğe her şeye zam yapmak demek,
Halka hizmet etmek için başa gelenlerin, lüks harcamalarda ısrar etmesi, Halkın yaşamından uzak savurganlıkları niye?
Yorumlar
Vahşi yaşamlarda dahi görülmeyen, ilkel yaşayan insanlarda olmayan bir vahşilikle diğer devletlerin bağımsızlığını ortadan kaldırmak, ülke halklarını köleleştirmek, ortadan kaldırmak peşinde koşan sözde medeni devletlerin karşısında dik durabilmek için tarih bilinci içerisinde olarak mücadele vermek, hayatta kalmak için tek yol.
Bu anlamda; Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisinde ayrılıkçı, bölücü, adil gelir dağılımını engeleyerek insanların medeni yaşamlarını ortadan kaldırıcı, ülkeyi dışa bağımlı tutucu faaliyetlere göz yummak adeta onların çıkarlarına çalışmak ile eşdeğer bir durumdur, diye düşünmekteyiz.
Tam bağımsız ülkelerin halklarına baktığımızda gayet müreffeh yaşadıklarını, teknolojileriyle dünyaya hükmettiklerini, suni değil, gerçekten de dünya siyasetini belirlediklerini görmekteyiz.
Konuyu assubaylar açısından ele aldığımızda da durum değişmemektedir.Tek kişilik ceza sistemi, OYAK'ta mevcudiyeti oranında temsil edilmiyor olmaması,kanunla bunun engellenmiş olması, bir albay emekli olduğunda teğmenin neredeyse iki katı maaş alması, bunun yanında emektar bir kıdemli başçavuşun emekliliğinde assubay çavuş kadar dahi maaş alamaması gibi konular assubayları mutsuz etmekte, gelecek kaygısı taşımasına sebep olmaktadır. Bir yazımızda dünya ordularındaki assubayların rütbelerini ele aldık, hepsi apolette. İnsana bakışı, değer vermeyi anlamak, bizdeki durumu görmek için bu bile çok anlamlar ifade etmektedir.
Olan bitene tepkisiz kalmak onurlu bir insana yakışmaz.
Değerli yorumlarınız için teşekkürlerimi sunuyor, başta Siz olmak üzere Değerli Okurlarıma, org sitesinin yöneticilerine, emektar editörüne saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum...
Orhan Kaya
Sosyal bir yaraya parmak bastığınız için, sizi kutluyorum Sn. Kaya...
Sonunda söyleyecek tek bir seçenek kalıyor.
Bence tamamen oy avcılığı politikasının ürünü olarak, kişiliksizlik siyasilerin üstüne yapışmış. Biri geldi işçi köylü dedi, diğeri dul ve yetim, bir başkası garip gureba... Ancak söylenen sözlerin hepsi oy avcılığına yönelik idi. Gerçekten inanarak böylesi kelimeleri eden liderlerin biraz tasarrufa yönelmesi icap eder. Sayın Ahmet Necdet Sezer kendi Cumhurbaşkanlığı döneminde örnek bir duruş sergileyerek devletin ve milletin malına tamah etmemiştir. Oysa şu anki cumhurbaşkanı harcamalarının yetmediği gerekçesiyle köşke ek ödenekler çıkartmaktadır. Saltanatın ihtişamı ile övünen kokuşmuş bir düzen mevcuttur. Kendi partisel işleri için böylesi önemli bir dönemeçte, Birleşmiş milletler toplantılarına lider göndermeyen bir ülkeyiz. Bunun hesabını ise satılmış (menfaati için "bunlar" sıfatı giymeyen) basın sormamıştır. Muhalefet hiç sormamıştır. Zavallı halk üzerine giydirilen gömleği sessiz sessiz kabul etmektedir. İslam ile onurlandığını sanmaktadır. Oysa üzerimize öyle bir kara bulut çökmüştür ki... Tıpkı Hitler'in kavgası gibi kavgaları vardır. Aydın ve gözüpek vatanseverlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Saygılarımla...