×

Uyarı

JUser: :_load: 75 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Bu bayramlık yazı, bu ülkede, üç ay gibi kısa bir süre içinde, arka arkaya, en az üç çocuk yapın denildiği, Karadeniz Bölgesi dereleri üzerine suyun borulara alınıp satılacağı üç yüzü aşkın HES ruhsatını verildiği, uygulanan politikalar nedeniyle etin kilosunu 15 liradan 50 liraya çıktığı, vacip bir ibadet olan kurban kesme ibadetinin yapılmayabileceğinin Diyanet İşleri Başkanı’nca söylenebildiği, emekli Assubaylar "açlık sınırındayız, sıkıntı içindeyiz" diye feryat ettiklerinde, köşe yazarının birinin, "acaba bu insanların derdi nedir?" diye sormak yerine “polisler de aç” diye yazı yazdığı ve son olarak, 9 Ekim Emekli Astsubay Mitingi’nde emekli Assubayların sokağa dökülmelerine karşı, az da olsa  “bu bize yakışmaz” tutumu sergileyen meslektaşlarıma çekingen davranmanın zamanın çoktan geçtiğini anlatabilmek için yazılmıştır.

gezgin.jpgŞimdi artık kendisi de taze bir baba olan otuzlu yaşlarındaki oğlum, yıllar önce, bazen şehir dışına seyahat etme özelliği de olan ilk işine başladığının ilk aylarında, “Baba iş yerimde bir Rasim Abi var, tıpkı sana benziyor” demişti. Her halde oğlumun iş yeri arkadaşı olan Rasim Abisi bana benzediğine göre, orta boylu, hafif tombulca, çatık kaşlı, biraz suskunca biri galiba diye düşünürken, sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi oğlum “yok yok öyle değil, Rasim Abi de senin gibi şehirler arası yolda giderken, ‘Şu tepenin arkasında yolun kenarında bir çeşme var, ondan sonra bir dut ağacı gelecek, yanında da armut ağacı olması lazım. Telefon tellerinin üzerinden kalkan alıcı kuş galiba kızıl şahindi. Şu kıyıları ak çiçekli zakkumlarla kaplı derenin yanından başlayan dağın yamaçlarında bol keklik olur’ türü, etrafındaki her şeye alıcı gözüyle bakan laflar eder. Rasim Abi sana bu yönüyle benzer” diye söylediklerine açıklama getirmişti. Doğrusu bunları bir özellik olabileceği hiç aklıma gelmemişti ya neyse..

Bu güne kadar, görevde bulunduğum süre dahil askeri özel eğitim merkezlerinden faydalanmak için hiç bulunmadım değil, çok az da olsa başvuruda bulunmuştum. Ama başvuruma hep "puanınızın yetersizliği nedeniyle" diye başlayan ve "tahsis yapılamadı" diye biten cevaplar gelmişti. Ben de bunu doğrusu pek dert edinmemiştim. Zaten geride kalan yıllarda, çoğu meslektaşımın yaptığı gibi ben de, ya yıllık iznimi memleketimi ziyarete ayırdığım için kampa gerek duymamıştım, veya kampta harcanacak parayı çocuklara dersane parası yapmıştım. Nasıl olduysa bu yıl yaptığım kamp müracaatına, yedekten de olsa  olumlu yanıt geldi ve Eylül ayında Aksaz kampına gidebildim.

Doğal olarak içimizdeki Rasim Abi de bizimle geldi. Sağ olsun  Rasim Abi’nin yukarıda anlattığım gibi dereye, tepeye, ağaca aşırı ilgisi vardır ama,  yeme içme konularıyla da hiç ilgisi yoktur. Onu, yok  kaldığı tesisler beş yıldız ayarındaymış, yemekler harikaymış, tesislerin denizi, kumsalı, çok güzelmiş  pek ilgilendirmez.

Daha önce kamptan yararlanmış eş dostun sıkı tembihlerine uyarak, kamp başlama tarihinden bir gün önce, akşamdan orada olmak üzere eşimle birlikte yola çıktık. Kampa giriş işlemlerinin başlama saatinden birkaç saat önce Marmaris’e ulaştık. Eşim, ömründe Marmaris mi gördü ki garibim,  o biraz sevinsin diyerek, ikindi üstü, Marmaris Rıhtımı’nda, işte burası Marmaris diyebilmek için, bir boy yürüyelim, vakit geçirelim dedik. Biliyorum bir kısmı ekmeğinin peşinde olanlar ama, bu işten hiç anlamayanların bile her birinin  değerinin milyarlarca  lira değerinde pahalı oyuncaklar olduğunu kestirebileceği, her bir oyuncağın günlük masrafının bizim gibi insanların bir aylık maaşını katladığını kolayca tahmin edebileceği, metalleri pırıl pırıl parlayan, sahipleri benim gibi bu ülkenin yurttaşları olan  lüks tekneler üç  kilometrelik rıhtım boyunca, borda bordaya sıralanmışlardı. Hep televizyonların yaz magazin haberlerinde “az sonra” anonsları eşliğinde izlemeye alıştığımız,  tatil moduna girmiş tipte insanları kimisi bu teknelerin güvertelerinde,  rıhtımdan gelip geçenlere doğru bacaklarını açıp uzanmışlar, bazı kadınlı erkekli gruplar da akşama hazırlık için çilingir sofralarının başına çoktan oturmuşlardı. Benimle aynı ülkenin yurttaşı olan birilerinin yılda sayılı günlerle, belki de saatlerle sınırlı zevkleri için rıhtımda duran bu tekneleri, bize de karı koca ağzı açık seyretmek düşmüştü.

Görmeyenler için anlatıyorum. Yan yana konmuş iki su tası düşünün.  Aksaz üssü ve  Karaağaç kampı, böyle yan yana duran iki su tasına benzer koyları kıyısında kurulmuş. Bu iki koyun kıyılarına,  askeri bölge olduğu için, üs kurulduğundan beri insanların ancak kontrollü olarak ayak basabilmesi, avlanmanın yasak olması nedeniyle, koylardaki yerleşim yerlerinin etrafındaki çalılıklar ve çam ormanıyla kaplı alanlar, tam Rasim Abi’lik bir saha olup çıkmış. Bu bölgeye ulaşımı sağlayan   40 kilometrelik  yolun kenarlarına bırakılan eşekler çoğalmış, yol kenarları, çocukluk anılarım arasında kaldı, yok oldular diye üzüldüğüm, boz eşek  sürülerinin otladığı köy harman yerlerine dönmüş. Kamp süresince tesis dışındaki çalılıklara, ormanlık alana, yaya tek başına çıkıp dolaşmak yasak. Ancak günlük spor aktivitesi adı altında, bir görevlinin eşliğinde, belirlenmiş traktör yolu ve tarak güzergahlarında yürüyüş yapılabiliyor. Bu kır yürüyüşü aktivitelerinin bir kaçına ben de  katıldım. Rasim  Abi tarafım,  bu toprak yollarda bulunan keklik eşintilerini ve anlaklarını anında fark etti. Görevli mihmandara, buralarda keklik mi var diye sorduğumda, görevli sürülerle keklik olduğunu, üstelik insanlardan ürkmediklerini, yerleşim yerinin çöplüklerine kadar tavuk sürüsü gibi sokulabildiklerini söyledi.  Etrafta sadece keklik değil, bol miktarda çakal domuz, tilki, ceylan gibi başka yaban hayvanları da var dedi. Bu hayvanlardan yol kenarlarında oradan oraya koşuşan keklik sürüsünü ve  bir çift tilkiyi kendi gözlerimle gördüm. Bölgenin deniz tarafı da kara kısmından geri kalmıyormuş. Avlanma yasaklı su tası şeklindeki bu iki küçük koy, balık yönünden de bir hayli zenginmiş. Doğada uçan balık türlerinin bulunduğunu belgesellerde izlemiştim ama, bu balıkların, kırlangıçlar gibi kanat çırpa çırpa 200 metre kadar uçtuklarını görmemiştim. Burada birkaç tane de, deniz yüzeyinde kırlangıçlar gibi uçan mavi kanatlı balıkları da çıplak gözle gördüm. Ayrıca akşam üstleri kampın bulunduğu körfezin girişinde oynaşan yunuslar da balık zenginliğini doğruluyordu. Sözün özü; burası sanki, doğa idareli ve bilinçli kullanılırsa, doğaya “her şey insanlar içindir” yağmacı mantığıyla yaklaşılmaz, örneğin HES kuruyoruz diye akar sular borulara alınıp birilerine rant kapısı haline getirilmezse asla insanlığa ihanet etmeyeceğini, kaybolan bir çok zenginliklerin tekrar yerine konulabileceğini ispatlayan küçük ve çarpıcı bir laboratuar gibiydi.

Bu günlerde böyle düşünmek artık suç teşkil eder hale gelmiş olsa da, bize, "bu ülke bizim, onu  her zaman canınızdan çok seveceksiniz" diye öğrettiler ya; madem bu ülke bizim, neyimiz var neyimiz yok bilmek, yerinde görmek gerekir diyerek, kamp süresince çevreye düzenlenen gezi turlarından bir ikisine katılmaya çalıştım. Örneğin; Göcek Koyu’nda bulunan, ülkemizin zenginlerin ait, özel mülk oldukları için yaklaşmak yasak olan koyları ve adaları gördüm. Dantel gibi  örülmüş küçücük koyların her birinde, en az yedişer sekizer tane, antenlerinden anlayabildiğim kadarıyla bu sakin koylardan  her an dünyanın öbür ucuyla iletişim kurabilecek  yetenekte, Marmaris’te  gördüğümü anlattığım pahalı teknelerin benzerlerinden gördüm. Bu zenginlikleri, şatafatı görünce, bir ara bu ülkede bize söylendiği gibi kriz falan yok, yıllarca maaşlarımızdan emekliliğimizde bedava tedavi olacaksınız diye sağlık sigortası primi kestikten sonra, ülkede kriz var, ülke olanakları yetersiz, artık parayla tedavi olacaksınız diyerek birileri bizi kandırıyor  galiba hissine kapıldım. Tabi bu  koylarda, bu trilyonluk teknelerin yanında, üzerine yufka sacı kurulu dört metrelik sandalıyla yatlar arasında  dolaşıp, ekmeğini çıkarmaya çalışan, dünün göçebe yörüğü, bu günün gözlemecisi olan aileleri de gördüm.  Üniversitedeki çocuğunu okutabilmek için çalışmak zorunda olan, bir çıkış yolu olarak, buradaki gezi teknelerinde çalışan meslektaşlarımı da gördüm.

Bu ülkenin bir bir yurttaşı olarak, gördüklerim karşısında ister istemez şunları düşündüm. Ucunda bu ülkenin savunması uğruna ölüm olan ve günümüzde bu sonuçla sık sık karşılaşan bir mesleğin emeklileriyiz. Uğradığımız haksızlıklar ve içine düşürüldüğümüz sıkıntılar nedeniyle isyan eder duruma getirilmişiz. Bu mesleğin, o günlerde, gördüğü her meslektaşına  “9 Ekim’de mitingimiz olduğundan haberiniz var mı?” sorusunu sormak için fırsat kollayan bir mensubu olarak desem ki; senede sayılı günlük saatlik zevkler için kullanılan bu trilyonluk  oyuncakların sahipleri de bu ülkenin yurttaşı biz de. Fazla değil, ülkedeki bu oyuncakların bir iki günlük masraflarıyla bizim şikayetçi olduğumuz konuların bu ülkeye maliyeti karşılaştırılsa  ortaya acab ne gibi bir sonuç çıkardı? Bıçak kemiğe dayandığı için, çok zor durumdayız diye sokaklara dökülmek zorunda kalan bu ülkenin assubaylarının emeklilerine, kendisini muhatap kabul edip “polisler de aç” diye yazı yazan yandaş köşe yazarı bu sonuca ne derdi acaba?

Tüm meslektaşlarımın bayramlarını kutlarım. Mutlu bayramlar…

Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Yorumlar  

#1 EMEKLİASSUBAYLAR 12-02-2011 17:16
Bu yazı site yenilenmeden yazıldığından ARŞİV den taşınmıştır yazı ile ilgili yorumlar ve yazarımızın diğer yazılarına ARŞİV'den ulaşabilirsiniz. Bilgilerinize
Alıntı
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ