Feto Romanlı...
Ordumuzun Hacıyatmazları: Albaylar -3-
Foto Roman ezelden beri var idi bu memleketde, var olmasına da... Fakat, gene de ben dün akşam tek durmayıp Bir muziplik etdim kendimce... Sâdece bir harfini tebdil eyledim! Ve ortaya işde, böyle bir isim çıkdı!..
Zengin kız-fakir oğlan ikilisinin; bitmez tükenmez aşk, nefret, ihânet ve intikâm hissiyâtı üzerine kurgulanan 60, 70, 80’li senelerde gazetelerin sayfalarını tıka basa dolduran Foto Roman’a nâzire olsun diye ben de Hele özellikle de bu makâlemizin maksadına pek tevâfuk etdiğinden dolayı Şu ismi terkip etdim; Feto Roman...
* * * * *
Yazar ve çizer meslekdaşım Mustafa AYTAR gardeşime sıkı sıkıya tembih etmiş idim, bıldır! Bir daha işgillenmesinler diye Şu bizim albayları, gıçlarından palamar ile çifte kazık bağına vur diye!.. Sağolsun, AYTAR da öyle yapmış ve şöyle demiş idi; Merâk etme abi! Senin hacıyatmaz albaylar oralarını buralarını bundan kelli bir daha gıvırtamazlar! Bu albaylarımızın suratlarına da ağız çizmemiş, Böylece dillerini de mühürlemiş idi... Fakat bütün bu zapdu rabta rağmen bizim hacıyatmaz albaylar, Vatandaşın uykuya yatdığı gecenin kem demlerinde gene tek durmamışlar! Onları gâyet iyi tanıyan bir asubay olarak şaşırdığımı söyleyemem! Mustafa Beyin çifte kazık bağı ile sâbitlediği albaylarımız Hem başlarını gıçlarını gıpraşdırmışlar Hem de Olmayan ağızlarından kelâm üfürmenin bir yolunu bulmuşlar! Peki, gene ne halt etmiş, şu bizim hacıyatmaz albaylar acap?
* * * * *
Hafiye titizliği ile mesâi yapan Başkanımız Ahmet KESER, Hem keşif, hem de teşhir etmiş idi... Hesapsız senelerin subaylarımıza sunduğu sonsuz fırsatların sessiz bir deminde Binbaşılarımızın “rütbe kıdemi bekleme süresini” 4 seneden 3 seneye düşürmüşler idi.
Kıdemli binbaşılarımız; Çalışmadan, hak etmeden “1 kademeyi” kânunsuz olarak cebe indiriyor idi... Bunu fark eden Eski Tüfek de Haydi Tonton! isimli şu makâlesini tertip etmiş idi!
* * * * *
Binbaşılarımızın ipliğini pazara çıkardıkdan bir süre sonra Bu kez de sıra da albaylarımız var idi... Asubayları ilgilendiren kânûnun içine saklanan albaylarımız bu kez de “Rütbe kıdemi bekleme süresini” Kânûnsuz olarak 3 seneden 2 seneye indirmişler idi... Bu tezgahı da Ordumuzun Hacıyatmazları; Albaylar isimli iki bölümlü makâlemiz ile kamu vicdânına teslim etmiş idik!
|
* * * * *
Albayları da halletdik! Harç bitdi, yapı paydos derken bir de bakdık ki Bu kez de sırada, sadaka bekleyen yarbaylarımız var imiş! Yarbaylarımızın “rütbe bekleme süresinin” 4 seneden 3 seneye düşürüldüğünü de Yarbayıma Sadaka Mı Verelim? isimli iki bölümlü makâlemiz ile gündeme taşımış idik!
Peki, geriye ne kaldı ki Allah aşkına? Sırada şimdi kim var, dersiniz? Öyle ince bir ayar yapmışlar ki... Başkanımız Ahmet KESER bu kez suçüsdü yapamadı, (E) Mâliye Astsubayı Fahrettin BAĞRI da bu hile konusunda yan basdı...
* * * * *
03 Mart 2017 Cuma günü neşretdiğimiz Yarbayıma Sadaka mı Verelim? isimli makâlemizin ikinci bölümünde şöyle büyük bir söz etmişiz;
Büyük lokma yut da büyük söz etme dediydi dedelerim; ben yanılmışım! Genelkurmay Başkanlığımız meğerse bu “sıtma nöbetini” çokdan geçirmiş de Yukarıda gördüğünüz şu kelimeler ile ben, papatya falına bakmazdan epeyi bir zamân evvel Tuğ-tüm-kor amiral/generallerimize Ve dahi Hacıyatmaz albaylarımıza 2014 senesinde yeni ve “ballı bir kıyak” daha kotarmışlar bile... Mustafa AYTAR’ın çifte kazık bağlı palamarı da işe yaramadı vallahi!... Polisinden, askerinden, sâde vatandaşına kadar yüzlerce insanımızın öldürüldüğü 15 Temmuz’dan Hem sağ hem de kârlı çıkan bir tek zümre olmuş, şu memleketde; Ordumuzun hacıyatmaz albayları...
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz şu iki çerveye dikkatlice bir bakınız! Ve ikisi arasındaki farkı söyleyiniz!
Yok! Aslında, bu iki resimdeki bilgiler arasında hiçbir fark yok! İkisi de aynı... İşde böyle, hakikât bâzen perdeye yansımaz! Görmek için de perdenin arkasına dolanmak icâb eder.
* * * * *
İmtiyâz değil fakat adâlet isdemek için yolları arşınlayan Fahrettin Bey, TSK Tazminât Meselesi ismi ile emekliassubaylar.org’da neşretdiği bu inceleme yazısında TSK Personel Kânûnunu kaynak gösderdiği aşağıdaki şu bilgide Hacıyatmaz albaylarımızın toplam “rütbe bekleme” süresinin “5 sene” olduğunu söylemiş! Hattâ öyle ki; Tonton binbaşılarımızın bir kademe aşırmasını suç üsdü yakalayan Başkanımız Ahmet KESER, Bu sefer uykuda üryân yakalanmış!..
* * * * *
Görevini henüz devretmemiş idi... Kendileri, o vakitlerde ordumuzun başında idi. Ve dahi Büyük bir onurla, Şerefle Ve güvenle Genelkurmay Başkanlığı yapıyor idi! Orgeneral Necdet ÖZEL büyük bir onurla, şerefle ve güvenle Genelkurmay Başkanlığı yapar iken Hiç bilinmedik yeni bir şey icâd eden dönemin AKP hükûmeti de Gizliden bir kânûn hazırlığı yapıyor idi! Ve dahi bu hazırlık neticesinde AKP hükûmeti, kendi akıllarınca muazzam(!) bir çözüm buldu... Bu haberi de Alo Fatih vâsıtası ile gazetelere şöyle uçurdu;
Balyoz ve Ergenekon dâvalardan tutuklanan muvazzaf askerler nedeniyle yaşanan komutan sorununa çözüm bulundu...
* * * * *
AKP hükûmetinin bu muazzam çözümü, gazetede şu başlık ile millete muştulandı;
Subaylara büyük müjde!
* * * * *
Bu Kânûn ile; Hem TSK’da Rütbe Ayarı,
Ve dahi Hem de TSK’da rütbe devrimi yapılacak idi...
* * * * *
Bu eşsiz ve muazzam çözüm için AKP hükûmeti hemen çalışmaya başladı... Aşağıda isimleri merkûm vekiller, o kânûn tasarısına afili birer imzâ çakdılar.
Kânûn tasarısının gerekcesine de şöyle yazdılar;
Rütbe bekleme süresini doldurmaya 1 yıl kalanların da Yüksek Askerî Şûrada değerlendirmeye alınması.
Bu kânûn tasarısına sâdece Millî Savunma Komisyonu rapor verdi.
Hattâ
Hayırlı ve mübârek bir gün idi, 11 Şubat 2014 Cuma... Aşağıda gördüğünüz 6519 sayılı şu kânûn, meclis sıralarından koşa koşa geçiverdi.
Yukarıda gördüğünüz 6519 sayılı şu kânûnun 32’inci maddesi ile Aşağıda gördüğünüz 926 sayılı şu kânûnun 54 üncü maddesine, ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere Şu fıkrayı eklediler.
Bundan iyisi, Şam’da şeftâli... Şam’dakiler şeftâliyi şevk ile dişler iken TSK’da rütbe bekleme, 1 yıl azaltıldı, Ve böylece Sanki eskiden “kapalı” imiş gibi Genç subaylara komutanlık yolu açıldı!..
* * * * *
926 sayılı kânûnun 54 üncü maddesine, ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere ekledikleri iki cümle ile; Ordumuzun subaylarından iki ayrı zümreye, iki ayrı lütuf ihsân edildi...
Bayram değil, seyran değil idi ve fakat bu, neyin nesi idi?.. Bu iş de meğerse İşde, öyle bir şey imiş!... “Rütbe ve rütbe kıdemi bekleme süresini” Tuğ-Tüm-Kor subaylar ve hacıyatmaz albaylarımıza Mübârek bir Cuma günü, 11 Şubat 2014 târihinde bahşetmişler idi... Sarımsağı bile gelin edersin de hani, bir gün gelir, kokusu elbet çıkar ya! Sarımsak değil fakat Feto Romanın esâs oğlanlarının yellenme kokusu da Başka bir mübârek Cuma günü, 15 Temmuz 2016 akşamında bütün Türkiye’yi sarıp sarmaladı... O akşam üsdü maskeler düşdü; o gece ak goyun, gara goyun belli oldu... Feto Roman olarak çevirilen folimde “FETÖ’cü generallerin önü açıldı”
Ve hattâ Feto Romanın esâs oğlanları meğerse Gözaltına alınmadan 1 saat önce “FETO Romancı” general atamış!
Her rütbeden Silivri’ye gönderilenler bir yana bizim bu bol resimli Feto Romanda 109 FETÖ’cü general ve amiral tutuklandı!
* * * * *
Başkanımız Ahmet KESER Ve dahi Mâliyeci meslek büyüğümüz Fahrettin BAĞRI aşağıdaki resimlere bir baksınlar hele... Hakikât, aşağıdaki çerçeveler içinde bugün gördüğünüz şu “beş fark” üzeredir çünkü!..
926 sayılı kânûn, madde 30’da görünen manzara, sol tarafdaki gibi! Fakat, hakikât böyle değil! Hakikât, sağ tarafdaki gibi! Fakat 926 sayılı kânûn, madde 30’da bu hakikât görünmüyor! Nasıl da gözel bir “rütbe ayarı” değil mi? Tuğ/tüm/kor general/amirallerimizin “rütbe bekleme süresi” 1 sene azaldı, bu bir yana!.. Albaylarımızın 2 sene olan “rütbe kıdemi bekleme süresi” 2014 senesiden beri artık “sâdece 1 sene oldu!” Vatana, millete, ordumuza, Genelkurmay Başkanlarımıza Ve bâhusus da Ordumuzun hacıyatmaz albaylarına hayırlı, kademli olsun inşallah!..
* * * * *
15 Temmuz gecesi, T.C. Devleti, kelimenin tam anlamı ile çökdü!.. Tuğ/tüm/kor/orgeneral/amirallerimizin bir yarısı darbe yapmak ile meşgul iken Diğer yarısı da orduevlerinde tertiplenen subay düğünlerinde gerdan gıvırıp göbek atıyor idi... Polisinden, askerinden, sâde vatandaşına kadar herkes Kışlada, sokakda, köprüde, dağda, bayırda birbirini boğazladı.
* * * * *
Vatandaşın birbirini boğazladığı 15 Temmuz damgalı bu “Feto Roman”dan kim kazançlı çıkdı sizce? Sâdece bir zümre hem sağ, hem de kârlı çıkdı... Terfi sırasına girmiş tuğ-tüm-kor amiral/generallerimizi saymaz isek şâyet! Terfi edeninden kadrosuzlukdan föteri giyenine kadar; Hacıyatmaz albaylarımız... AKP; 6661 sayılı kânûnun beşinci maddesi ile albaylarımıza verdiği ikinci emekli ikrâmiyesi Ve Daha önce kimseye verilmeyen OYAK üyeliğinin emeklilikde bile devâm etmesi ulûfesini 15 Temmuz tezgâhını farketdikden sonra hemen iptâl etdi. Peki, Yukarıda gördüğünüz 6519 sayılı şu kânûnun 32’inci maddesi ile Tuğ-tüm-kor subaylarımıza Ve dahi Hacıyatmaz albaylarımıza verilen “1 sene erken terfi” darbe ulûfesi ne olacak? Bu suâl şöyle kenarda bir dursun da!.. Şu hacıyatmaz albaylarımıza helâl olsun vallahi; Havada, karada, denizde, Ve dahi Her hâl ve şerâit altında devlet çeşmesinden su içmesini beceriyorlar ya!.. Kıymetli meslekdaşım Aydın KULAK şöyle demiş idi; “Subay darbeleri, asubayları iki kere vurur!” Asubayları “iki kere vuran” o subay darbelerinin perde arkasında meğerse Subaylarımıza hep “böyük ikrâmiye” vuruyor imiş! İşde, her şey gün gibi ortada; AKP, bu konuda yapılan orostopolluğu niye fark etmek isdemiyor? “1 sene erken terfi” darbe kıyağı konusunda da Feto Romanın esâs oğlanları albaylarımız Atı aldı da Üsküdar’a geçdi mi yoksa?.. |
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Kapak Resmi; (E) Dz.İda.Asb.Kd.Bçvş. Mustafa AYTAR
Evvelki bölümleri okumak için resimleri tıklayınız!
Ordumuzun Hacıyatmazları; Albaylar -1- Ordumuzun Hacıyatmazları; Albaylar -2-
Tonton Ailesi Ve Bizim Tontonlar
Evvel zamân içinde, galbır samân içinde
Coni’nin “Bizim oğlanlar” dediği omuzu püsküllü beş generalin tezgâhladığı
1980 zottirik Kenân darbesinin acı ürüzügârı
Şu bahtsız memleketimin kaderini
Uykunun en derin saatlerinde yağlı urganlar ile tel tel biçerken
Biz değil fakat
Çocuklarımızın pek sevdiği bir çizgi folim dizisi var idi, tek kanal tee ree tee’de; Tonton ailesi!
Baba pembe, ana siyah ve her renkden 7 şirin çocuk...
Aile içinde tam bir ahengin hâkim olduğu; küçüğün küçük gibi, büyüğün de büyük gibi davrandığı
Saygı, sevgi ve şefkâtin en koyusunun yaşandığı, bize pek de benzeyen sevimli çizgiler idi onlar.
Kimi gomutanlarımız ağızlarını domaltarak “Arkadaşlar! Biz, bir aileyiz!” diyorlar ya!
İşde, bizim tontonlar gibi sözde değil fakat özde gerçek bir aile idi Tontonlar ailesi...
Laf aramızda, göz ucuyla şöyle bir eşlik etmekden ben de kendimi alamazdım ara sıra.
Can pâremiz çocuklarımızın hayretden gözlerini belerterek bakdığı çizgi folimin beher bölümünde
Bu güzel aile ve afacan çocuklarının yeni bir mâcerâsı akseder idi siyah-beyaz camlarımıza...
Tâkip edenler bilir!
Her nere ise orası, tonton ailesinin yaşadığı o dünyâda imkânsız diye birşey yok idi.
Orada her şekle girmek, her şeyi yapmak, her meseleyi çözmek mümkün idi... Hem de hemencecik... Serüvenlerinde tonton ailesi, karşılarına çıkan duruma göre hemen şekil değişdirir ve her seferinde zevâhiri kurtarırlar idi. Meselâ o anda ne olmak lâzım? Kuş olup uçmak! Hemen şöyle der idi bu ailenin üyeleri kendilerine; “Hop hop hop, haydi, değiş tonton!” İçine su doldurulmuş renkli balonlara benzeyen bu çizgiden insanlar hemen kuş olup uçuverirdi oracıkda.
Çocuklarımızın sonsuz hayâl gücünü bile aşan şekillere girebilen bu sulu patatesimsi çizgi kahramanlar
Onları hem eğlendirir hem de hayretden şaşkına çevirir idi.
Hayâl dünyâmızın tonton ailesi kendi memleketlerinde kendi mâcerâlarını yaşarken
Gel zamân git zaman,
Meğerse bizim memleketde de kimileri tontonluğa soyunup şekilden şemâle girmişler!..
Ve dahi
Çocuklarımızın değil fakat
Bu kez biz Asubayların hayâl gücünü bile aşan dolaplar çevirmişler...
Bizim ordumuzun bir yerlerinde de tonton ailesine öykünen patetesimsi birileri varmış meğerse
Lâkin bizim tontonlar, onlar gibi “Hop hop hop haydi, değiş tonton değil!” fakat
“Hop hop hop haydi, kademe atla kıdemli binbaşı!” demişler...
* * * * *
Hadi, Yalan Desinler!
Memleketimizin en büyük derneklerinden birisi olan TEMAD’ın Genel Başkanı Sayın Ahmet KESER,
Bu makâle sayfasının en üst sol tarafında gördüğünüz neşir târihinden sâdece 20 gün evvel
Cemre Sokakdaki makâm odasında kısa bir açıklama yapdı.
Açıklamadan ziyâde bir suç duyurusu niteliğinde olan bu konuşmasında
Masanın üzerinde duran mektup kâğıdı büyüklüğündeki kâğıdı
Sol eli ile alıp havaya kaldırdıkdan sonra
Bizlerin okuyabileceği şekilde, şöyle tutdu! ↓
Ve dahi
Sayın Halil ERGENLİ’nin emekliasubaylar.org’undan desdursuz aşırdığımız yukarıda gördünüz tavsırında
Fırsat bu fırsatdır diyen Sayın KESER
Şu sözleriyle devâm etdi “Cepdeki kademe” ifşââtına;
|
Agam desinler, desinler; şeker yesinler!
Üç gız, bir oğlana vurgun desinler de
Çıksın ortaya İsmet Bey ya da Hulusi Aga
Ve dahi
Başkanımız Ahmet KESER’e
Aha, yalan! desinler!
Başkanımız Sayın KESER,
Benim bildiğim kadarıyla bir konuda ilk defâ bu kadar açık ve kesin konuşdu. Kendisini tebrik ederim.
Asubaylara bugüne kadar yapılan haksızlıklar
Ve dahi
Benim kendisine iletdiğim benzer konularda da bir gün, bu şekilde konuşmasını beklerim.
Başkan diyorsa, doğrudur!
Suâlinin muhatabı da bellidir.
Fakat Başkan KESER teveccüh buyurursa şâyet
Keşiş dağının 85’lik yiğit Jandarması Sayın Mehmet KAYALI’nın deyişiyle
Bu olmaz “olguya” parmak basarak
Biz de girelim şu “Cepdeki kademe” mevzuuna...
Başkanımızın evvelâ “Nerede?” diye sorup
Akabinde “Cepde” dediği o “kademe”
Bakalım, o ceplere nasıl girmiş acap?
Ve dahi
Ne zamândan beri,
Hangi Kânuna göre veriliyor?
Bütün bunlar bir yana;
İşin sahibi çifte diplomalı İsmet Bey
Ya da Seri Paşa bu hususda ne düşünüyor?
Ve dahi
Bu konuda Sayıştay, bugüne kadar niye üç maymunu oynuyor?
* * * * *
Târihin kendini tekrâr etmek gibi bir huyu vardır.
Can çıkar da huy çıkmaz, değil mi canlar?...
Târih, tekerrüden ibâret ise şâyet
Bunun bir yerde, belki de farklı bir şekilde tekrâr karşımıza çıkması elzem olsa gerekdir.
İşde, şimdi, kendini tekrâr etdiği yerde, sizlerin târih ile bir görüşmesi
Belki de yüzleşmesi olacak, 2016 Zemheri ayının dokuzunda...
Bir yanda tonton ailesi ve bizim tontonlar
Diğer yanda sizlere takdim etdiğimiz işbu makâle bakıyor gözlerinizin içine.
Sâdece subaylarımıza gösderdiği “kurumsal vefâ”, Bakanımız İsmet Beyde olsa da
Akıl sizde, vicdân sizde, celâdet sizde, söz sizde...
Bu makâleyi yazmakla, yasak savmak kâbilinden Eski Tüfek bu işi, başından böyle savdı.
Okuyup, anlayıp ders çıkartmak da siz bahadırlara kalıyor gayrı.
Allah, gözlerinize fer, sizlere de kolaylık versin!..
* * * * *
Kimi yazılar vardır, eskimez! Yer eder dağarımızın kıyısında, bucağında, biz isdemesek de...
Kimi yazılar vardır, eskimez! Eskimek şöyle dursun, soylu bir şarap gibi yıllandıkca kıymetlenir...
Bir gün o yazıyı bulup tekrâr okuyunca da
İlk günkü tâzeleği ile gülücükler gönderir size... Kokusu, ışığı, rengi ve düşündürdükleri de cabası...
İşde, böyle bir yazı yazmışız, 2013 senesinin Gücük ayının sekizinde...
Kaytan bıyıklı bahriyeli Sayın Semih KOÇ’un hazırladığı aşağıda gördüğünüz şu kapak resmi ve
emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek’de
Başlıksız Makâle ismi ile sizlere takdim etmişiz.
Her devlet memuruna son 50 seneden beri verilen fakat
Sâdece Asubaylardan esirgenen birinci derece dördüncü kademenin
En nihâyetinde Asubaylara da verilmesi gündemde idi...
Olurdu, olmazdı; askeriye yatardı, çamura batardı cazgırlığının cıvıyıp da meydânlara taşdığı günlerde
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in aşağıda gördüğünüz makâlesine rast geldim.
Şöyle demişiz, işbu makâlemizin bir yerinde;
Yukarıdaki kelâmı özetler isek şâyet;
Yarbaylarımız; 1/2’deyken, 1/3’ünü almadan hooop, 1/4’üne terfi ettirilmişler.
Ve bu derece/kademenin karşılığı olarak da tam 20 sene boyunca
O zamânlarda albaylara mahsus olan 1500 gösterge rakamından Kânunsuz olarak maaş almışlar.
Hem de
Emeksiz, hizmetsiz, zahmetsiz, Kânunsuz, kitapsız...
Hak etmedikleri hâlde
Bir başka ifâde ile
Birinci derece dördüncü kademe ve 1500 gösderge rakamını yarbaylarımıza 1 sene evvelinden
Kânunsuz olarak vermiş bizim tontonlar.
Sayıştay’daki nâmuslu bir hukukcu tam 20 sene sonra bu orostopolluğu farketmiş Ve dahi Kelimenin tam anlamıyla Genelkurmay Başkanlığını cürm-ü meşhût hâlinde yakalamış bu konuda.
Sonra da Sırf yarbaylara yapılan bu Kânunsuz ödemenin üsdünü örtüp gündemden düşürmek için Asubaylara içi boş birin dördünü vermişler... |
* * * * *
Meseleyi iyi anlatmanın yollarından birisi de bâzen örneklemekdir.
İşin nazâriye kadar ameliye kısmı da önemlidir. Hattâ, belki de ameliye kısmı daha fazla...
Örneğin nasıl yapıldığını gören kimse, işin geri kalan kısmını kendisi hâlledebilir.
Biz de bu “cepdeki kademe” meselesini bir örnek ile sizlere takdim edelim.
Bilirim sizleri! Örneğin ne olduğunu anladıkdan sonra gerisini siz kendiniz hâlledersiniz, evvel Allah.
Bizim buradaki örneğimiz; araba ile arabayı çeken beygirler arasındaki ilişkiye benziyor.
“Rütbe bekleme süresi” ve “maaş kademe terfisinin”
Tıpkı arabayı çeken iki beygir gibi aynı hizâda, berâber ve başabaş gitmesi gerekir. “Rütbe bekleme süresi” ve “maaş kademe terfii süresi”, 3 ve 3’ün katlarında değişirse mesele yok. Beygirler arabayı eşit hızda ve başabaş çekiyor demekdir. Fakat bunlardan birisi bu kuralı bozarsa şâyet araba, hareketine devâm edemez. İşde, “rütbe bekleme süresi” ile “maaş kademe terfisi” arasında tam da böyle münâsebet söz konusu.
Nasıl?
Zihinde kendi isimlerine tahsisli goltuklarına oturdu mu, kavramlar?
Gözel!..
Haydi, durmak yoK!
Sıfırlamaya !!!
Afedersiniz, atlamaya devâm edelim öyleyse...
* * * * *
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, çıkmasına da!
Duman varsa bir yerde şâyet
Gene de o dumanın çıkdığı deliğe kadar gidip
Orayı şöyle bir kolaçan etmekde fayda vardır yiğitler, değil mi?
Orada duman mı var? Yoksa birileri sis fişeğimi atmış, görmek gerek!
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki haberini okudukdan tam 18 gün sonra
İşin aslına ermek için dilekce hakkımı kullanmaya karâr verdim.
Ve aşağıda gördüğünüz istidâmı yolladım, ilgili makâma.
Yukarıda gördüğünüz dilekceme sağolsunlar cevâp vermediler.
Akabinde, farklı târihlerde iki dilekce daha yolladım. İlk dilekcemi gönderdikden tam 6 ay sonra
Aşağıdaki cevâbı verdi, Genelkurmay Personel Başkanlığımız.
Tevcih etdiğim suâl meğerse “Kurum içi düzenleme” imiş.
Sen, bir Kânunsuzluk yap! Ve bunun adını “kurum içi düzenleme” koy. Akıllı adam işi değil hani!..
Cevâp, basit aslında... Sükût ikrârdan gelir, değil mi?
Tam bir suçluluk hâlet-i rûhuyesi var burada...
* * * * *
Bana Böyle De,
Sana Niye Öyle?
Başa göre tarak ise şâyet
Asker sınıfına göre de rütbe bekleme süresi olmalı.
Asubay dediğimiz asker sınıfının rütbe bekleme süresi 3 ya da 6 sene olarak taksim edilmiş. Hiç şaşmıyor!
1967 senesinden beri de hiç değişmemiş.
Fakat subay gardeşlerimizin rütbe bekleme süresini
Zamâna, zemine, arâziye, duruma
Ve dahi
Kendi yapdıkları darbeye uydurmuşlar her dâim.
Binbaşılara bu 1 senelik maaş kademe terfisi nasıl veriliyor?
Ne zamândan beri
Yapılan bu iş, Kânuna uygun mu? Yoksa, Kânunsuz mu?
Öğrenmek için bu kez de 2015 senesi Karakış ayının yirmi üçünde dilekce hakkımı kullandım;
İşde suâl;
İşde cevâp;
Sıcağı üstünde! Sağolsunlar, daha dün gönderdiler...
Genelkurmay Personel Başkanlığının yukarıda gönderdiği cevâbın özü, aslında gâyet açık;
Başkan Ahmet KESER’in dediği gibi;
Kıdemli binbaşılarımız
Çalışmadan, hak etmeden
1 kademeyi Kânunsuz olarak cebe indiriyor...
Daha doğrusu Kânunsuz olarak değil de! Çünkü Kânunda yeri var!
O Kânuna sokuşdurulan ahlâksız bir madde ile desek daha doğru olur!
* * * * *
657 sayılı Devlet memuru Kânunu madde 37’ye göre;
Her 1 senelik hizmete karşılık olarak her memur, 1 kademe maaş terfisi alır.
Hizmet etdiği her 3 seneye karşılık olarak da 1 derece maaş terfisi alır.
Makâm ve maaş hesâbında kademe terfisi, yatay;
Derece terfisi ise dikey yükselmeyi ifâde eder.
* * * * *
Subay ve asubayların “kademe ilerlemesi” ya da eski tâbiriyle “kademe terfisi” alabilmesi için
Her kademede en az 1 sene görev yapması gerekir.
926 sayılı TSK Personel Kânununun meriyyete girdiği 1967 senesinden beri bu kural hiç değişmedi.
Aşağıda gördüğünüz üçüncü maddenin “h” fıkrası diyor ki;
“1 kademe almak için 1 sene görev yapmak zorundasın!”
Cepdeki maaş kademesi konusu aslında
İşde bu kadar basit.
Şimdi,
Geçip giden seneler içinde
Çantadaki keklik!..
Afedersiniz,
Sayın KESER’in deyişiyle “cepdeki kademe” konusunda çevirilen dolapları hep berâber görelim.
Bu iki kelimelik orostopolluğu sizlere anlatabilmek için
Bakalım, biz kaç sayfa kelâm sarfedeceğiz...
* * * * *
SENE:1967
926 sayılı Kânuna bakınız.
Asubay rütbeleri, ya 3 ya da 6 senelik dilimler hâlinde taksim edilir.
Bu kural, bu Kânunun yürürlüğe girdiği 1967 senesinden beri böyledir. Bugün de böyle...
Bu Kânunun meriyyete konulduğu 1967 senesinde ise
Subaylarımızın rütbe bekleme süreleri şöyle idi;
Bu makâlemizin konusu olduğu için biz sâdece binbaşı rütbesinin bekleme süresini tâkip edeceğiz.
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere,
1967 senesinde binbaşıların rütbe bekleme süresi 6 sene idi.
Kânunda “kıdem” olarak tasnif edilen Kıdemli binbaşılık olmadığına dikkat buyurunuz.
SENE:1970
926 sayılı TSK Personel Kânunu Meclis’den geçeli daha üç sene dolmamışdı ki
1970 senesinde, toplam 6 sene bekleme süresi olan binbaşılık, ikiye bölündü;
Binbaşılıkda bekleme süresi 6 seneden 3 seneye indirildi
İlâve 3 senelik rütbe bekleme süresi olan kıdemli binbaşılık ihdâs edildi.
Yukarıda gördüğünüz Kânun ile birlikte aynı zamânda
Aşağıda gördüğünüz Ek 6 Sayılı Cetvel ile Subaylar İçin Gösterge Tablosu’nu hazırladılar.
1970 senesinde Harp Okullarının tahsil süresi 2 seneden 3 seneye yükseltildi.
24 Şubat 2013 Pazar günü
İntibâkların Seyir Defteri isimli makâlemizde fâş eylediğimiz üzere bu Kânunun esâs amacı,
2 senelik harp okulu mezûnları ile asteğmenlikden, sanat okulundan vs. kaynakdan neşet eden subayların hepsine birden bir hamlede 1 derece (3 kademe) vermek idi.
1970 senesinde;
Binbaşılarımız 4’üncü derecede,
Kıdemli Binbaşılarımız da 3’üncü derecede görev yapıyor idi.
SENE:1975
İntibâk bahanesiyle subaylarımızın iki derece (6 kademe) birden nasıl dikey terfi ettirildiklerini
İntibâklar, Bizler Ve Sözler isimli makâlemizde faş eylemişdik.
İşde, o dönemlerde yapılan düzenlemelerden binbaşılarımız da nasiplendiler.
Ve aşağıdaki tabloda gördüğünüz üzere 1 derece yukarı doğru terfi etdiler.
Nasıl?
Gözel, değil mi?..
Böylece, “cepdeki kademeye” bir adım daha yaklaşdılar.
1975 senesinde Meclis’e kabul etdirdikleri şu Kânun ile
O meşhur bir kademeyi cebe indirmek için, hukûki zemini de hazırladılar.
Dikkat ediniz, sene 1975.
Darbeden 5 sene önce...
Yukarıda gördüğünüz Kânun değişikliği marifetiyle Binbaşı rütbesindeki subaylarımız;
1970 senesinde, 4-3 dereceye yerleşdirildiler
1975 senesinde ise 3-2 dereceye terfi ettirildiler.
Hedefe çok yaklaşmışlar idi. İşi bitirmek için şimdi sırada son darbeyi vurmak var idi;
İkinci derecede iştiyâk ile bekleyen kıdemli binbaşılarımızı, 1 derece daha yukarıya itelemek...
Hem de en kısa zamânda...
Zâten bunun tohumunu da
Aşağıda gördüğünüz aynı Kânunun içine daha 1975 senesinde gizlice ekmişlerdi bile...
Böylece hak etmeden hem 1 kademe maaş terfisi alacaklar
Hem de devlet memuru için en yüksek mertebe olan birinci dereceye terfi edecekler idi.
Yol yapılmışdı nasıl olsa. Gerisini getirmek zor olmadı.
Zamân, zemin, darbe ve uygun arâzi koşulları ortaya çıkdığında
Ordumuz subaylarından binbaşılarımıza
Çalışmadan, hak etmeden 1 kademe maaş terfisi atlatmak için yukarıda gördüğünüz şu Kânunun içine
20’inci maddenin “e” fıkrasını ekleyip aynı anda piyasaya sürdüler.
Yukarıda gördüğünüz Kânun maddesinin,
Meclis’de kabul edildiği 1975 Temmuz ayında aslında görünür hiçbir tesiri yok idi.
İçi boşaltılmış gıripin hapı gibiydi...
Çünkü bu târihde ordumuzda binbaşıların “rütbe bekleme süresi” 6 sene idi.
Fakat bu maddenin içine gizlenen tohum;
Uygun zamân, zemin, arâzi ve darbe şartlarında uç verecek
Ve dahi
Başkanımız Sayın KESER’in tâbiriyle
“Kademe terfisi” kisvesi altında kimi subaylarımızın cebine gizlice girecek idi...
* * * * *
SENE:1989
1980 subay darbesinin piyasaya sürdüğü ve son ağulu meyvesi olan
Bir başka tonton, “küçük turgut”un sahibi Turgut ÖZAL
Cumhurbaşkanlığı goltuğuna oturdukdan sâdece 28 gün sonra
Aşağıda gördüğünüz Kânunu imzaladı.
Ve böylece
Darbeden 9 sene sonra
Kıdemli binbaşılarımızın 1 kademeyi kânunsuz olarak cebe indirmesine yeşil ışık yakdı.
İşde, Cepdeki 1 kademe maaş terfisinin başlangıç târihi 07 Aralık 1989 oldu.
1989 senesinden beri,
İkinci derecede 3 sene beklemesi gereken kıdemli binbaşılarımız
Yukarıda gördüğünüz Kânunu gerekce gösderip 1 sene eksik bekliyorlar.
Kıdemli binbaşılıkda 2 sene bekleyen binbaşılar, bu Kânun gereğince yarbaylığa terfi ediyor.
Maaş derece kademesi 2/3 olması gerekiyor.
Fakat maaş derece/kademesini bu kez de rütbenin karşılığı olan derece/kademeye yükseltiyorlar.
1 senelik hizmete karşılık olarak 2 sene maaş kademe terfisi alıyor
Ve böylece yarbaylığın derece/kademesi olan 1/1’ine terfi ediyorlar.
Bir başka ifâde ile, maaş terfisi, rütbe terfisinin 1 kademe önüne geçiyor.
Bu hileli maaş kademe terfiinden anlıyoruz ki;
Binbaşılarımız bügün itibâriyle tam 26 seneden beri
1 kademe maaş terfisini Kânunsuz olarak cebe indiriyor.
Rütbe bekleme süresinin 1 sene eksiltilmesiyle
Maaş kademesi 1 sene ileri götürülüp kıdemli binbaşlıkdan yarbaylığa terfi eden subaylarımız,
Bu kez de
Sâdece albayların alabildiği 1/4’ünü ve 1500 gösterge rakamını gene 1 sene evvelinden alıyor idi.
Meslekdaşm Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki makâlesinde gündem etdiği Kânunsuzluk
İşde, yarbaylara haksız olarak verilen 1/4'ü ve 1500 gösterge rakamının ta kendisidir.
1/3’ü ve 1440 gösterge rakamını alması gereken yarbaylara
1/4’ü ve 1500 gösterge rakamı verilmesini Sayıştay 2012 senesinde Kânuna aykırı bulduğuna göre
Kıdemli binbaşılara hak etdiği rütbe karşılığından 1 fazla kademe maaş terfii verilmesi de Kânuna aykırıdır.
Hatırlatması bizden;
Başkanımız Sayın Ahmet KESER bu hukuksuzluğu kamuoyuna fâş eylediğine göre
Suç duyurusu da yapmışdır herhâlde...
* * * * *
Neticede, keser kimin elindeyse
Hele bir de vicdân ve âdalet damarlarına tuz basmışsa insanoğlu
Öyle bir kendine yontuyor ki! Hâd, hudud, ahlâk, edep tanımıyor!..
Ne diyelim?
Hop hop hoop! Haydi, binbaşı gardeşlerimiz;
Emeksiz, hizmetsiz, zahmetsiz, darbesiz, Kânunsuz, kitapsız 1 kademe atla!.. |
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.