Saygıdeğer Meslekdaşlarımız
30 Ağustos bizler için çok önemlidir Ülkemizin kurtuluşu özgürlüğümüzün bütün dünyaya haykırıldığı büyük zaferin yıldönümüdür ; Bu zaferi kazanan kahraman Türk ordusunun mensuplarının terfi törenleri de bugün yapılır
Balıkesir Assubay Meslek Yüksek Okulundan mezun olan genç meslekdaşlarımızın diploma törenine Sn.Cumhurbaşkanı ,Bakanlar, Kuvvet komutanları katılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerini sırtında taşıyan assubayların ne yazık ki görevleri ile mütenasip hak ettikleri saygınlık kendilerinden hep esirgenmiştir,
Bırakınız bir Cumhurbaşkanını bu törenlere çoğu kez Genelkurmay başkanları kuvvet komutanları dahi katılmamışlardır.
Biz bu töreni Sn.Cumhurbaşkanının assubaylara verdiği değerin bir göstergesi olarak değerlendirmekteyiz ;
Konuşmalarında muhtelif konulara değinmesine rağmen bize verilen önemin vurgulamasını önemsiyoruz.
Bazı arkadaşlarımız Cumhurbaşkanının bir üniforması kefen olan, bir emirle ölüme gönderilen Assubayların klimalı ofislerdeki memurlardan değersiz görülüp alt kademeden göreve başlama adaletsiziğini giderileceğini sözünü tekrar bu törende belirtmesinin beklentisi içinde olmuşlardır, Ancak Cumhurbaşkanı makamında bulunan birinin verdiği söz namus ve yasa kadar önemli olduğundan doğal olarak tekrar belirtilmediğini düşünüyoruz Bu adaletsizliğin giderilmesi önyargının kırılma noktası olacak ve diğer hakkımız olan haklara mutlaka kavuşacağız.
Başka Sn.Cumhurbaşkanı olmak üzere törene katılan sivil ve askeri erkana, vatandaşlarımıza sonsuz teşekkür eder genç assubaylara sağlık,huzur ve mutluluk dolu yaşamlarında başarılar dileriz
NOT: Dileyen arkadaşlarımız Sn.Cumhurbaşkanının tören konuşmasını aşağıdaki linkten izliyebilirler
https://www.youtube.com/watch?v=_DIfjTRUPbg
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN
Bir imparatorluğun küllerinden yeniden yaratılan Türkiye'nin kurtuluş savaşının zaferle taçlandırıldığı, bayrağımızın özgürce dalgalandığı ,bağımsızlığımızın perçinlendiği, Anadolunun Türklere ait olduğunun tüm dünyaya ilan edildiği 30 Ağustos 1922 büyük zaferin yıldönümünü kutlamanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz ;
Bir askeri stateji dehası ile tüm dünyanın gıpta ve hayranlıkla izlediği bu zaferi ,özgürlüğümüzü ve vatanımızı bize armağan eden ulu önderimiz Atatürk ve silah arkadaşlarına minnettarız ruhları şad mekanları cennet olsun;
Milletimizin tarih sayfasına adını altın harflerle yazdırdığı 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Saygıdeğer Assubay Meslekdaşlarımız,
Astsubayların, daha doğrusu astsubaylık mesleğinin yıllardan beri süregelen ve bir türlü çözülemeyen sorunlar yumağı var.
Kendi kurumu bu sorunların farkında, ancak; çözüm istemiyor, çünkü astsubaylık mesleğinin gelişimini istemiyor, mevcut durum işine geliyor. Teknik anlamda ve her sahada bizzat uygulamada üstün olan astsubayın statü anlamında gelişme kaydetmesi, masa başında sadece “emir” vererek varlığını ve hem statü hem de özlük hakları bakımından avantajlarını, üstünlüğünü sürdüren kesimin işine gelmiyor.
Yalnızca kendi kurumunun değil, her nedense bakkalından, doktoruna, avukatından esnafına herkesin gözünde ve dilindedir astsubay ve aldığı maaş. Bu da ayrı bir sosyolojik olgu, gerçekten izahı güç.
Bu sitede ve diğer meslektaş sitelerinde defalarca ve farklı kişilerce sorunlarımız, bir ölçüde çözüm önerileri dile getirilmiştir. Bu yazıda sorunları değil, bir yönüyle çözümden, belki de çözümsüzlüğün ana nedenlerinden birisinden söz etmek istiyoruz.
Önce bir tespit yapalım; bu site, doğru yapılana doğru diyemeyenin, yanlışa yanlış demesinin bir anlam taşımadığının bilincinde olmuştur. Şahıslara değil, olaylara, doğru ve yanlışlara odaklanmayı ön planda tutma gayreti içindedir.. Elbette hatalarımız olmuştur, insanız. Hatalarımızı da “ama” sız kabul ediyoruz.
Muvazzaf meslektaşlarımızın “hak arama” yolları kısıtlı, toplu hareket edebilmeleri disiplin gereği imkansız, çalışana verilmeyen bir hakkın emekliye yansıması mümkün değil, bu nedenle Emekli Astsubaylara ve yasal derneğimiz TEMAD’a, diğer sivil toplu örgütlerinden daha farklı bir misyon ve sorumluk düşüyor.
Sivil Toplum Örgütlerini yönetim kurulları ve “BAŞKAN” yönetir. Bizim derneğimizin yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı başkandan çok bir LİDERE ihtiyacı var. Kendisine umut bağlayan emekli ve gönül bağı ile bağlı olduğu muvazzafların sorumluluğunu omuzlarında hisseden bir LİDER görmek istiyor bu toplum.
Çözüm ya da çözümsüzlük bu noktada başlıyor. Çözüm; böyle bir lider etrafında kenetlenmiş bir emekli astsubay toplumunda, çözümsüzlük ise, başkan seçilmiş ama lider olamamışlıkta!
Mevcut başkan dâhil, son üç başkana baktığımızda çocuklarına, kimi yakınlarına konumunu kullanarak iş ayarlamaktan öteye geçemeyen, toplumu kucaklayamamış düşük profilli bir başkan, kimi ilk yıllarında sorunlarımızı kamuoyuna yansıtmada oldukça başarılı, sonrasında kendi içine kapanan, kendi çıkarlarını ön plana alan, ucuz tetikçiler kullanarak kendi toplumu ile kavgalı bir başka başkan!
Son başkanımızın siyasete merakı herkesin bildiği bir sır. Gönlünde yatan aslana kimsenin diyeceği bir şey yok. Göreve başlayalı dişe dokunur bir icraatı görülmeyen, toplumu bir siyasi partinin emrine veren (!) bir başkan! Siyasi parti toplantılarına katılmasına, hatta konuşma yapmasına kimsenin sözü olamaz. Ancak; astsubayların o partinin emrine sunmak gibi, kendisini ve temsil ettiği toplumu çok ucuza satan bir davranış kabul edilemez. Çünkü TEMAD’ın ortak paydası bir siyasal birliktelik değil, her partiden, her görüşten insan barındırıyor, ortak payda ASTSUBAY olmak.
Sayın Başkanın şu ana kadar en dişe dokunur icraatı, Eski yönetimin hukukusuz ihraçlarını kaldırırken ardından yeni ihraçlarda bulunması son olarak da siyasi kimliğini ortaya çıkarması nedeniyle kendisini hakaret etmeden, asgari ahlak ölçülerini aşmadan samimiyetle eleştiren, bu toplumun %99 undan daha fazla risk alarak sayısız yazılar yazan Sayın Levent ULUCAN’ı, disiplin kurulunu da devre dışı bırakarak dernekten ihraç etmesi olmuştur.
Bu tutumunun kabul edilemez olduğunu, bu yanlıştan en kısa zamanda dönülmesini, dernekten muhalif seslerin atılmasının atılana değil, derneğe zarar verdiğinin-vereceğinin bilinmesini, bu güne kadar dernekten birilerini atarak hiçbir sorunumuzun çözülmediğinin görülmesini bekliyor, TEMAD Başkanı ve Yönetim Kurulu’nu kamuoyumuzun sesine kulak vererek gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Assubay kamuoyuna saygı ile duyurulur.
SİTE -EMEKLİ ASSUBAYLAR GÜÇBİRLİĞİ YÖNETİMİ
Bahriyemizde, toplam dört adet adı Muavenet olan gemi görev yapmıştır. İlki, 1910-1923 yılları arasında ve Osmanlı döneminde görev alan torpidobot Muavenet-i Milliye’dir. En büyük başarısı, 13 Mayıs 1915 tarihinde ve Çanakkale’de, kendisinden neredeyse iki kat büyük İngiliz zırhlısı Goliath’ı batırmasıdır ki, bu başarısının unutulmaması sayesinde adının yaşatılmasına karar verilmiştir.
İkincisi, 1939 yılında İngiltere’ye sipariş edilen gemidir, -bu da kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, adının Muavenetolmasına karar verilen yeni geminin sipariş edildiği ülke, bir önceki Muavenet’in gemisini batırdığı İngiltere’dir.- Ancak geminin yapımı bittiğinde patlak veren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, İngiltere gemiyi teslim etmez ve kendi sancağıyla bu savaşta kullanır. 1946 yılında Türkiye’ye teslim edilen gemi, 1960’a kadar donanmamızda verilen görevleri deruhte eder.
Üçüncüsü ise, yazımızın ana konusu olan, DM 357 borda numaralı ve hem destroyer hem mayın gemisi olma özelliklerini barındıran Muavenet’tir. USS Gwin adıyla 1942 yılında ABD Donanması için üretildi, yaklaşık otuz yaşındayken 1971 yılında Türkiye tarafından satın alındı ve 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nda onurla yer aldı. Muavenet’in etimolojik kökenini araştırınca, karşımıza “yardım” sözcüğü çıkıyor. İşte, bu yardım duygu ve düşüncesinin egemen olmasının gerektiği bir tatbikattan söz edeceğim şimdi sizlere…
25 Eylül 1992-08 Ekim 1992 tarihleri arasında, Akdeniz ve Ege’de gerçekleştirilen “Display Determination’92”, Türkçeleştirilmiş haliyle “Kararlılık Gösterisi’92” adlı NATO tatbikatında, tarih 01 Ekim’dir, gece saat 23:00 civarıdır ve gemiler Saros Körfezi’ne doğru intikal seyrindedir. Küçük bir Yunan adası olan Psara dolaylarındayken, tatbikatın devasa unsurlarından USS Saratoga adlı ABD uçak gemisi kurallara aykırı ve anlaşılmaz bir şekilde, TCG Muavenet’e yaklaşmış ve beş emniyet aşamasından geçmesi gereken Sea Sparrow adlı füzelerinden ikisini yaklaşık on saniye arayla fırlatmıştır. Normalde hava hedefleri için üretilen bu füzeler, su üstü hedefler için de kullanılabilmektedir. Müttefikimiz (!) ABD’nin bu kasıtlı ihaneti, gemimizi en stratejik noktalardan vurmuştur, füzelerden ilki köprüüstünü, diğeri Savaş Harekat Merkezi civarını vurmuştur. Gemi Komutanı Dz. Kur. Yb. Levent Kudret Güngör, Dz. Tğm. Alpertunga Akan, Tls. Asb. Serkan Aktepe, İkm. Çvş. Mustafa Kılıç ve Dz. Er Recep Atak şehit olmuş, yirmi iki personel de yaralanmıştır. Kayıtlara “kaza” olarak geçen bu olay vuku bulduğunda Cumhurbaşkanı Sn. Turgut Özal, Başbakan Sn. Süleyman Demirel, Genelkurmay Bşk. Org. Doğan Güreş, Dz.K.K. Ora. Vural Beyazıt, Donanma Komutanı Ora. Güven Erkaya’dır ve ne yazık ki Türkiye, ne askerler ne de siyasiler tarafından yeterince savunulmuştur. Şehit yakınları ve yaralılar acılarıyla baş başa kalmanın çaresizliğini de yaşamışlardır, maalesef!
Söz konusu tatbikatta, on dört ay önce tayin olduğum TCG Savaştepe’yle ben de vardım, on dört ay önce çalıştığım gemiyse o gece vurulan TCG Muavenet’ti ve orada tam altı yıl (1985-1991) görev yapmıştım. TCG Muavenet, aynı yıl içinde hurdaya ayrıldı. Birkaç yıldır ABD’nin Türkiye’ye vermeye çalıştığı ve ülkemizin girintili-çıkıntılı denizlerine hiç de uygun olmayan Knox tipi fırkateynler 1993’te dört, 1994’te dört adet olmak üzere, ülkemiz donanmasına katılıverdi. Oysa ülkemiz o dönemde Almanya’dan alınan Meko tipi fırkateynlere yönelmişti, vuruş ve duruş gücünü bu gemilerle güçlendirmekteydi. Yazımın başında dört adet Muavenet’ten söz etmiştim, işte, bu sekiz Knox tipi fırkateynden biri F 250 borda numarasıyla son TCG Muavenet oldu. Bildiğim kadarıyla, sadece bu gemi bilabedel teslim edilirken, diğer yedi fırkateyn ülkemize kiralandı, yine bildiğim kadarıyla da, bir süre sonra kira bedellerinin ağırlığından dolayı satın alındılar. Sonuçta da, çok uzun sayılmayacak sürelerle donanmamızda görev yaptılar, yedisi hurdaya ayrıldı, biri ise müze gemi yapıldı, halen İzmir’de halkın ziyaretine açık durumdadır.
USS Saratoga’yı merak etmiş olabilirsiniz, o da bu vahim olaydan iki yıl sonra hurdaya ayrıldı. Unutulmaması gereken acı yön ise şudur; gemi hurdaya ayrılınca tarihçesini anlatan kalın bir defter hazırlandı, neler yoktu ki bu defterde, gemide çalışan toplam personel listesi, geminin teknik donanımı, yaptığı görevler vs, vs…
Sadece bir şeyden tek bir satır bile söz edilmemişti, 01 Ekim 1992’deki bu kaza (!) tarihçede kendine yer bulamamıştı.
Ekim ayında 26. yıl dönümü gerçekleşecek bu olayda şehit olanlara rahmet, bu büyük travmayı yaşayarak bedenen ve ruhen yaralanan personele ve yakınlarına geçmiş olsun dileklerimi yinelerken, sözümü şöyle bağlamak istiyorum; TCG Muavenet’i o gece çok daha büyük facialara sürüklenmekten kurtaranlardan biri olan Em. Albay Meftun Dırman’ın şu sözü naif bir özet gibi: “Yolda yürüyen iki arkadaştan birinin, durduk yerde diğerine tokat atması gibi bir şey yaşadık!”
Saygılarımla…
Siz verdiniz Etiler Ordu evinde o sözleri gözümüzün içine baka baka ,
TEMAD NEDİR NE DEĞİLDİR
'' Türkiye Emekli Assubaylar Derneği '' sözcüklerinde barındırdığı ifade belkide bu ülkenin en anlamlı en onurlu bir o kadar en kutsal ve en zor görevini yapan insanların oluşturduğu bir birliktelik , bir oluşum ,
bir sivil toplum örgütü .,
Aynı kaderi yaşayan , yaşatan insanların var olduklarından beri hakları elinden alınan mağdur ama hep mağrur kalmış sessiz kahramanlar ordusu .,
Adil ve eşit hakça bir hukuku çalışma hayatı boyunca hiç görmeyen , hep ezilen köleci ceza kanunları ile sesleri solukları kesilen insanların bir araya geldiği bir yuva bir evdir TEMAD .,
Sığındığımız bir liman , yada son bir kaledir .,
Her şube o kalenin gücünü gösteren bir burcu her üye o burçlara hayat veren betonu , kumu yani kalenin varlığını gücünü simgeleyen bayraklarıdır .,
Askeri komutanlıklardan , siyasi iktidarlardan alacağımız anamızın ak sütü gibi alacaklarımız var ,
Onlar bize borçludur ,
Ve bu alacaklarımızı bir gün alacaksak işte bu o güçlü heybetli tek yürek ,tek yumruk olmuş TEMAD öncülüğünde olacaktır .,
İşte TEMAD budur ,
TEMAD Assubay Onur ve Hak Mücadelesinin en altından en üstüne en başından en sonuna ilk nefes den son soluğa kadar Assubay mücadelesinin tek kitlesel , tek yasal mücadele örgütüdür .,
Ondandır ki her Assubay 'ın emekli olduğunda ilk görevi bu kuruma üye olmak nefer olmaktır .,
Ne yazık ki hala bunları anlamayıp TEMAD ' ı , oturdukları o koltukları birer sıçrama tahtası görenler beş para etmez kibir ve görgüsüzlüklerini ,
Oturdukları makama hiç bir şey vermeyip koltuktan aldıkları ile güç zehirlenmesi yaşayan Assubay ruhunu , kimliğini kaybedip kendilerini sıkıyönetim paşaları sananların yeri hiç değildir TEMAD .,
Peki bu tanımlamaları bir kez daha yapma gereğini neden duyduk
Daha önce bu sayfadan TEMAD Genel Başkanı Hamza Dürgen 'in TEMAD 'ı bir siyasi partiye saçma sapan bir dille angaje etme çabasını gösteren videoyu yayınladık .,
Camiada büyük kırılganlık yaratan , TEMAD Genel Başkanına yakışmayacak ve tüm toplumu yaralayacak bu ifadeler için kendisini yine bu sayfadan yalın sade bir yazı ile uyardık ,
Kendisine yakışan bu yakışıksız TEMAD 'ın saygınlığını yerle bir eden konuşmaları nedeni ile Assubay toplumundan özür dilemesiydi ,
Ama o onun bunun yerine kendisini uyardığım için tıpkı o yaptığı saçma sapan açıklamalar gibi saçma sapan basit bir kibir edası ve hukuksuzca beni üyesi olmaktan onur duyduğum TEMAD 'dan ihraç etti ,
Bak sayın Hamza Dürgen çok çabuk sırıt tın bir o kadar çok cüce kaldın o oturduğun makama ,
Acıyarak görüyorum ki sen bu camiaya lider olacak cesarete , bilgiye , hoş görüye daha önemlisi o Assubay ruhuna , kimliğine uyacak bir adam değilsin ,
Ve bu sayfa ASSUBAY İNİSİTATİFİ hiç bir zaman ne sen ne senin gibi kibir hastası adamlara geçit vermedi bundan sonrada vermeyecektir ,
Maskeler bir gün tek tek düşer , (gerçi senin ki çok erken düştü )
Assubay Mücadelesi durmaz yoluna
devam eder ....
/Levent Ulucan/
"Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
…Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış olabilir…”
*
Akıl ile yürek ile “ATATÜRKÇÜ” olmak her babayiğidin harcı değildir…
Akıl ister, yürek ister, bağımsız düşünme yeteneği ister. bilinç ister, bilgi ister, birikim ister, onur ister, vakar ister, engin yurt, vatan ve millet sevgisi ister, cesaret ister, basiret(ileri görüşlülük), itidal, hoşgörü ve tevazu ister ve her şeyden önce ciddiyet ister…
Ve de ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz… Bu doğrultuda eylem ister…
*Mesela; milletle birlikte ülkenin aydınlanması ve gönenci için girişilen devrimler yerine, kökü dışarıda cunta darbeciliği, bir dolarlık beyinlerle, “Atatürkçülük edebiyatı” ve de hele hele “kindar nesiller” ile hiiiç Atatürkçü olunamaz…
*Mesela; MİT ve GENKUR’ca devletin en üst kademelerinin bir türlü uyarılamadığı, kiminin eniştesinden, kiminin komşusundan öğrendiği, ortaklık hukuku gereği “taammüden” yıllardır önlerine kırmızı halı döşenilenlerin giriştiği kökü dışarıda bir garip islamcı kalkışmayı fırsat bilerek, bu kurumların başındakilerin içine düşürüldüğü akıl almaz zafiyetten yararlanarak, halkın içine düşürüldüğü şaşkınlık ve aymazlığı fırsat bilerek demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığına, özellikle yargı bağımsızlığına son verip, sırtta bir sürü kambur varken ülkeyi bir garip tek adam rejiminin fırtınalı sularına sürüklemekle de Atatürkçü olunamaz…
*Mesela Osmanlı'dan bu yana kök salmış, başta Ordu ve irfan yuvaları olmak üzere bütün dünyada örnek gösterilen CUMHURİYET kurumlarının köküne kibrit suyu dökmekle de asla Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; son 10 yıldır sürekli taammüden darbelere maruz bırakılan Ordunun, başına çuval geçirilerek maruz kaldığı ilk darbeyi bıyık altından izleyip, Ergenekon ve Balyozla aldığı ikinci ağır darbeyi destekledikten sonra, 15 Temmuz'da aldığı öldürücü darbeden istifade edip, acil karar ve eylemlerle onu iyice sıfırlayıp, itibarını yerlerde süründürerek bu cadı kazanı bölgede, ülkeyi, küresel taleplerin pazarı haline getirmekle de heeeeeç Atatürkçü olunamaz…
*Mesela; komşu ülkeler üzerine yayılmacı emeller beslemekle, uluslar arası ilişkiler alanında sürekli zik zaklar çizip, ülkenin itibarını sıfırlamakla, vakti zamanında tüm dünyanın takdirlerine mazhar olmuş diplomasimizi “monşer” aşağılaması ile dışlayarak da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; saçı bitmemiş yetim hakkına, kul hakkına saygı göstermemekle ya da saygı göstermeyenlere kol kanat germekle de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; kitleleri aydınlanmanın erdemlerine yabancılaştırarak, cehaletin karanlığı içinde hababam usulü yönetmeyi yeğ tutmakla da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; “Siz meydanlara sahip çıkın, gerisini bize bırakın, biz götürürüz…” sözcükleri ile halkı koyun gibi görmekle de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; sıkışınca orayı burayı boydan boya Atatürk posterleriyle donatmakla da Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; Kurtuluş Savaşında bile iradesinden bir milim dışarı çıkılmayan gazi TBMM’ini yok ederek, emekliler kulübü haline getirerek de Atatürkçü olunmaz…
*Mesela; Ülke için hayati alanlarda sürekli “kandırılarak” telafisi mümkün olmayan çok ciddi hatalar yapıp, ülkenin kaosa sürüklenmesine yol açıp, “Rabbim ve milletim biz affetsin…”yakınması ile işin içinden sıyrılmak, halkı ahmak yerine koymakla da Atatürkçü olunmaz…
Mesela 15 senede milli eğitimi çökertip, cehaletin fazileti üzerine methiyeler düzerek, uluslararası karşılaştırmalarda ve üniversite sınavlarında kahredici sonuçları görüldüğü üzere geleceğimizi teslim edeceğimiz yitik, kaybedilmiş nesiller yaratmakla da Atatürkçü olunmaz…
Bütün bunlar, “hidayete erip” gerçekten Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerinin önem ve anlamını geç de olsa idrak etmiş olanları ilgilendirir tabii…
Lakin sıkışınca binilen, inilen bir tramvaysa Cumhuriyet değerleri, iniverince tramvaydan artık elde, asker görünümlü kökü dışarıda bir kalkışma, sivil İslamcı darbe ya da karşı devrim, turuncu darbe söylentileri üçgeni içine sıkışmış, envai çeşit terör ve ekonomik bunalımla boğuşan bir ülke ve bütün bu atmosferden yılmış, bıkmış, yorgun, şaşkınlaşmış, biat operasyonuna tabi ve hazır bir millet, bir halk kalmaktadır…
Rodrik, “İyi ihtimalle Malezya, kötü ihtimalle Afganistan…” diyor ülkem için…
Bu yol izlenmekteyken yukarıda yazılanların hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur; lakin işleri çoook çok zordur…
Aziz önderin toplumun önemli kesimini oluşturan hayal kırıklığı içerisindeki izleyicileri, kendilerine Ekmelettin’lere oy verdiren, dokunulmazlıkları kaldırılmasına oy vererek kendi milletvekillerini hapishanelere gönderen, 16 Nisan Anayasa referandumunda YSK rezaletine güçlü tepki veremeyen, 24 Haziran seçimlerinde şaşkın ve dağınık bir görünüm veren, öyle ya da böyle yenilmeyi alışkanlık haline getirmiş kadrolar yerine, büyük kederler içerisinde “mış” gibi değil, gerçekten mücadeleye adam gibi öncülük edecek yeni, yıpranmamış siyasi kadroların derin özlemi, arayışı ve isyanı içerisindedirler…
Huuu bu feryatları duyan var mı bir yerlerde???
Dr. Noyan UMRUK
https://www.abcgazetesi.com/yazarlar/her-babayigidin-harci-degildir-ataturkcu-olmak/haber-98369
Assubaylıktan subaylığa,subaylıktan generalliğe
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları Resmi Gazete'de yayımlandı.
Başkan Erdoğan imzasıyla Resmi Gazetede'de yer alan Cumhurbaşkanı kararlarına göre, YAŞ kapsamında Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına mensup 9 general/amiral ile 41 albayın, 30 Ağustos 2018 tarihinden geçerli olmak üzere bir üst rütbeye terfi ettirilmeleri uygun görüldü.
YAŞ kararlarıyla, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının sevk ve idaresini başarıyla gerçekleştiren 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel orgeneralliğe terfi etti. Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in görev süresi ise bir sene daha uzatıldı.
Yüksek Askeri Şura kararları Resmi Gazete'de
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının sevk ve idaresini başarıyla gerçekleştiren 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel orgeneralliğe terfi etti.
Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in görev süresi bir sene daha uzatıldı.
AKAR'IN ÖZEL KALEMİYDİ
41 albayın general ve amiralliğe terfi ettirildiği, 7 general ile iki amiralin bir üst rütbeye yükseltildiği terfi listesinde, assubay çavuş olarak TSK’da başlayan meslek hayatında 1993'te subay olan Personel Albay Remzi Albasan, 30 Ağustos’tan itibaren geçerli olmak üzere tuğgeneralliğe terfi ettirildi.
Albasan, darbe girişiminden sonra Genelkurmay Başkanlığı döneminde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın özel kalem müdürlüğünü yapmaya başlamıştı.
Albasan, Kara Kuvvetleri’nde assubaylıktan subaylığa, albaylıktan da tuğgeneralliğe terfi eden ilk isim oldu.
TIP KAZANDI AMA...
Tuğgeneralliğe terfi eden astsubay kökenli ikinci isim ise Hava Personel Albay Orhan Gürdal oldu.
Askeri çevrelerde konuşulanlara göre, Gürdal’ın askerlik mesleğini seçmesinin ilginç bir hikâyesi var.
Isparta Ticaret Lisesi mezunu olan Gürdal, üniversite sınavında tıp fakültesini kazandı.
Ancak yoksulluk nedeniyle tıp eğitimi almasına ailesinin gücü yetmedi. Gürdal, bunun üzerine İzmir Gaziemir'de assubay yetiştiren Hava Teknik Okulu’nda eğitim gördü.
1985’te mesleğe assubay çavuş olarak başlayan Gürdal, 1998’de başarı göstererek subaylığa geçti.
Kararda, terfi ettirilen subayların isimleri şöyle sıralandı:
Kara Kuvvetleri Komutanlığında orgeneralliğe terfi edenler:
1- Korgeneral İsmail Metin Temel
Korgeneralliğe terfi edenler:
1- Tümgeneral Kemal Yeni
2- Tümgeneral Sinan Yayla
Tümgeneralliğe terfi edenler:
1- Tuğgeneral Levent Ergün
2- Tuğgeneral Mustafa Oğuz
3- Tuğgeneral Ahmet Ercan Çorbacı
Tuğgeneralliğe terfi edenler:
1- Albay İlkay Altındağ
2- Albay Sebahattin Kılınç
3- Albay Mehmet Yasin Kalın
4- Albay Gültekin Yaralı
5- Albay Yücel Özel
6- Albay Rafet Kılıç
7- Albay Şefik Atak
8- Albay Faruk Metin
9- Albay Alparslan Kılınç
10- Albay Aydın Cihan Uzun
11- Albay Çetin Köklü
12- Albay Nihat Ergün
13- Albay Dündar Şahin Güngör
14- Albay Osman Aytaç
15- Albay Mustafa Enis Koç
16- Albay Yüksel Erdin
17- Albay Ercan Pürsünlü
18- Albay Mustafa Köksal
19- Albay Oktay Ağbuga
20- Albay Ertuğrul Sağlam
21- Albay Nadir Gündüz
22- Albay Yücel Yazıcı
23- Albay Sinan Eren
24- Albay Remzi Albasan
Oramiralliğe terfi edenler:
1- Koramiral Adnan Özbal
Tümamiralliğe terfi edenler:
1- Tuğgeneral İbrahim Özdem Koçer
Tuğamiralliğe terfi edenler:
1- Albay Hasan Özyurt
2- Albay Serhat Sözbir
3- Albay Alper Yeniel
4 -Albay Murat Dinçman
5- Albay Mustafa Turhan Ecevit
6- Albay Hasan Çankaya
7- Albay Ercan Kireçtepe
8- Albay Semih Ozangüç
9- Albay İbrahim Rıza Adanır
Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Tümgeneralliğe terfi edenler:
1- Tuğgeneral Rafet Dalkıran
Tuğgeneralliğe terfi edenler:
1- Albay Ergin Dinç
2- Albay Ali Özmen
3- Albay Tansel Çokuysal
4- Albay Ali Öztürk
5- Albay Selim Karsavuranoğlu
6- Albay Rasim Yalınbaş
7- Albay Alparslan Yücel Soysal
8- Albay Orhan Gürdal
HAZIRLAYAN Mete YANIKÇI
Ömer Halisdemir gibi yürekli meslektaşlarıma armağanımdır
ASSUBAY'IM BEN Kur'an, al bayrak, silah üstüne yemin eden
Aziz vatanı için her şeyini kaybeden
Yurduma göz dikene yıkılmaz tunçtan beden
Mazlum kalplere ümit saçan
Assubay'ım ben Ay yıldızlı sırmalar gururumdur kolumda
Allah vatan sevdası hiç eksilmez solumda
Yalçın dağlar dikilse engel olmaz yolumda
Aşılamaz sarp dağlar geçen
Assubay'ım ben Ali Reşat Çavuş'um
Çanakkale'de coşan Küçük yaşıma rağmen mevzi ötesi koşan
Mevzilere sızarak sessiz ciğerler deşen
Oyun yerine harbi seçen
Assubay'ım ben
Vecihi Hürkuş oldum sevdalandım uçmaya
İlk Türk pilotu olup göğe kanat açmaya
Yerli uçaklar yapıp yurda güven saçmaya
Gökte düşman uçağı biçen A
ssubay'ım ben
Kapkaranlık gecede en zorlu emri alan
Hainler arasına bozkurtlaşıp tek dalan
Ömer Halisdemir'im, yüreğe korku salan
Şehadet şerbetini içen
Assubay'ım ben Kara, deniz, havada, hâzır nâzır her zaman
Dostlara gurur verir, düşmanlar diler aman
Zorluklar karşısında çalışması pek yaman
Fedâkârlıkta çığır açan Assubay'ım ben
Ömer KESKİN 05.08.2018