Sayın Cumhurbaşkanı ,
İSİMSİZ KAHRAMANLAR
Şu anda en ön cephede savaşıyorlar.
Özel timler onlardan oluşuyor.
Her tarafı tuzaklanmış yollarda yürüyen, evlere ilk giren onlar.
Onlarca cana mal olan el yapımı patlayıcılara ilk müdahaleyi de onlar yapıyor.
Toplam mevcutları 110 bin kadar.
Türk Ordusu'nu savaşan bir beden olarak düşünürseniz, onlar bu bedenin omurgası.
Evet. Astsubaylardan söz ediyorum…
Tanıdığımızı sandığımız ama haklarında pek az şey bildiğimizastsubaylardan…
Taşıdıkları rütbenin Göktürk Veziri Tonyukuk'a kadar gittiğini bilir misiniz?
Tarih kitaplarında pek rütbeleri yazılmaz. Kurtuluş Savaşı'nın ilk uçuşunu yapan kahraman pilotumuz Vecihi Hürkuş veya Antep savunmasının önder askeri Kılıç Ali'nin astsubay olduğunu pek kimse bilmez. Ya Seddülbahir kahramanı Bigalı Mehmet Çavuş'u bilir mi? Sanmam.
Hangi birini yazayım, o kadar çok ki…
Ya dünya tarihi?
İşte Kızıl Ordu'nun Genelkurmay Başkanı Gedikli Çavuş Krilenko.
Bolşevik Devrimi, Çarlık döneminden kalan bütün askeri sistemi yerle bir etti. Ordudaki bütün subayların komuta etme yetkisini ellerinden alındı. Bütün rütbeler, apoletler, madalya ve rozetler kaldırıldı. Herkes aynı sade üniformayı giydi. Rütbeler yerine, tabur komutanı, kolordu komutanı gibi unvanlar kullanıldı.
Şaşıracaksınız: Milli Mücadele yıllarında Sovyetler ile sıkı bir ittifak yapan Türk Ordusu üzerinde de ciddi etkiler oldu. Türk askerleri; apoletlerini sökmeye, rütbeleri astsubaylar gibi kollara takmaya ve hatta üniformalarına orak-çekiçli, kızıl yıldızlı armalar diktirmeye başladı. İş o noktaya varmıştı ki, bu duruma engel olamayan Kazım Karabekir, bu armaların takılması için günlük emir yayınladı.
Neyse, tarihe dalmayayım; konumuz astsubaylar!
“MAO'NUN ASKERLERİ”
Deniz Gezmiş de onların hak arayışlarını savundu.
Onlar dediğim, astsubaylar.
Cumhuriyet Devrimi'nin eşit yurttaşlık ilkesi zamanla unutuldu. Katı toplumsal sınıflaşma ilk olarak orduda başladı. Padişahı gönderenler, Paşa'yı yasaklayanlar yıllar içinde nüfuza/rütbeye yenik düştü!
Bundan en çok etkilenenler ordunun emekçisi astsubaylar oldu.
Önce, küçük zabittiler, yani subaydılar. Zamanla rütbeleri ellerinden alındı. Gedikli Zabit, Gedikli Çavuş ve Gedikli Erbaş oldular. En sonunda 1951'de astsubay!
1950'lili yıllar Demokrat Parti dönemi olduğu için “Menderes'in Askerleri” olarak tanındılar!
Oysa sadece isimleri değişmişti; ezilmişlikleri değil!
1960'lı yılların hak arama rüzgarından etkilendiler. Eşleriyle meydanlara çıkıp seslerini duyurdular. Bu kez 12 Mart 1971 askeri darbecileri tarafından “Mao'nun Askerleri” diye suçlandılar!
Ve, NATO kafası 12 Eylül 1980 darbesiyle birleşince
ortaya Kenan Evren çıktı; şöyle dedi: “Bir başçavuş
benim teğmenimden fazla maaş alamaz.”
Oysa, mesele para değildi. Fakat dönem neoliberalizm dönemiydi ve tek ölçü birimi vatanseverlik değil, paraydı! Astsubaylar hep fedakarlık yaptı.
Böyle, böyle bugünlere gelindi.
Bugün astsubaylar, emperyalizmin taşeronu teröristlere karşı ön cephede savaşıyor. Polis ile aynı mevzide şehit olup, aynı mezarlığa gömülüyorlar. Ama… Yüksekokul mezunu polis mesleğe 9/2 maaş derecesinden başlarken, aynı tahsil derecesindeki astsubay ondan bir adım geriden, 9/1'den başlıyor!
Astsubay ikinci sınıf insan muamelesi görmek istemiyor.
Buna benzer birçok sorunları var astsubayların. Örneğin, IŞİD tarafından pusuya düşürülüp kaçırılan astsubayı, “ordunun şanına leke sürdüğü” için ordudan atan sistem, ona normal zamanda temsil tazminatı vermeyi reddediyor! Subaya verip astsubaya verilmeyince de silah arkadaşlığı zarar görüyor.
Örnekleri sıralamaya gerek yok. TSK'da “Mehmetçik Ruhu”nu canlı tutmak için sistemli bir değişikliğe gitmek şart.
ASTSUBAYLAR HAKKINDA
Gazi Astsubay Oktay Yıldırım, Silivri Cezaevi'nde koğuş arkadaşım.
Samizdat kitabımda yazmıştım:
“Koğuş önündeki avlu, tarih mektebi oldu bizi için. Oktay Yıldırım konuyu hep haklı olarak yazmakta olduğu kitabına getiriyor: Harp okullarının müfredatı nasıl, hangi ihtiyaçtan değiştirildi? NATO'nun bunda etkisi neydi? Türk Ordusu'ndaki Prusya ekolü neden yok
edildi? Soruları ardı ardına geliyordu…”
Oktay Yıldırım o dönem, “Tarihsel ve İdeolojik Yönüyle Mehmetçik” kitabına çalışıyordu.
Bugün elimde yeni kitabı var: “Astsubay Hakkında Her Şey.”
Bir çırpıda merakla okudum. Gördüm ki, TSK'da sistem sorunu var.
Ancak Oktay Yıldırım salt şikayet etmiyor; öneriler sıralıyor.
Örneğin, ortak askeri okullar öneriyor. Lise düzeyinde aynı okullardan mezun olup başarılarına göre subay ve astsubay olarak ayrılmış bir ordu komuta kademesi üzerinde duruyor. Böylece silah arkadaşlığının daha da güçleneceğini söylüyor.
Örneğin, çifte sicil sisteminin büyük bir nitelik sıçramasına neden olacağını iddia ediyor.
Bu konularda, İngiltere ve Amerika'da yapılan araştırmaları, röportajları sıralıyor.
Aslında…
Kitabı sadece subay ve astsubayların değil, toplumsal sorunlara duyarlı herkesin okuması gerekiyor. Önerilen yeni sistemi mutlaka tartışmalıyız. Çünkü var olan sistem, sorun yaratmaya uygun bir sistem.
Bu nedenledir ki, Ergenekon ve Balyoz da savaşılmadan kaybedilmiştir!..
KAYNAK : https://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/soner-yalcin/isimsiz-kahramanlar-1269043/
TEMAD GENEL MERKEZİ HUKUK KOMİSYONU'NUN DİKKATİNE..!!
3 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
10 Temmuz 2018 (30474 nolu Resmi Gazete)
İKİNCİ BÖLÜM
Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli
Terfi zamanı
MADDE 8- (1) Muvazzaf subayların terfileri her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır. Bu tarih Cumhurbaşkanı tarafından farklı bir tarih olarak belirlenebilir.
----------------------------------------
Karar Sayısı: KHK-703 (9 Temmuz 2018) Başbakan Binali YILDIRIM imzalı...
MADDE 127- 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun;
e) 33 üncü maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Y O R U M: 926'daki Madde-33'ün (1. fıkrasına) bakalım;
IV – Terfi zamanı:
Madde 33 – Muvazzaf subayların terfileri her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır.
========================================
Naim Kürt arkadaşımızın "Aleyhde Nasıp Düzeltme" ile ilgili olarak K.K.K.'lığına yazdığı dilekçesine verilen cevap;
2. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 81 inci maddesinin atıfta bulunduğu 33 üncü maddesi 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak; ilgi (b) kararname İkinci Bölüm 8 inci maddesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin terfi zamanı düzenlenmiş ve 30 Ağustos günü esas alınmıştır.
HEMEN BU MADDEDEKİ ÇELİŞKİLERİ YORUMLAYALIM;
a) Bir gün ara ile çıkarılan Bakanlar Kurulu KHK'si ile yürürlükten kaldırılan madde hükmü, Cumhurbaşkanlığı 3 Nolu Kararnamesi ile daha önce "Muvazzaf subayların terfileri her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır." şeklinde olan cümleye; "Bu tarih Cumhurbaşkanı tarafından farklı bir tarih olarak belirlenebilir." cümlesini eklemek amacıyla mı yürürlükten kaldırıldı?
b) ilgi (b) kararname İkinci Bölüm 8 inci maddesi şöyle;
"Terfi zamanı
MADDE 8- (1) Muvazzaf subayların terfileri her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır. Bu tarih Cumhurbaşkanı tarafından farklı bir tarih olarak belirlenebilir."
Y O R U M: K.K.K.'lığınadan gelen cevabi yazıda "Ancak; ilgi (b) kararname İkinci Bölüm 8 inci maddesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin terfi zamanı düzenlenmiş ve 30 Ağustos günü esas alınmıştır."
Görüldüğü üzere K.K.K.'lığının cevabi yazısında "Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin terfi zamanı" ifadesi yer almış ama, ilgi (b) kararname İkinci Bölüm 8 inci maddesindeki madde hükmünde ""Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli" diye bir ifade yok. "Muvazzaf subayların terfileri" ifadesi var.
Astsubaylarla ilgili bir ifade yok. Daha önce astsubaylarla ilgili olan 81 inci maddesinin hükmü 33 üncü maddeye atıfta bulunuyordu ancak; 33 üncü madde KHK 703 ile yürürlükten kaldırıldı.
S O N U Ç: Astsubayların da "ilgi (b) kararname İkinci Bölüm 8 inci madde" hükümlerine tabi olması için; 926 sayılı TSK Personel Kanununda
"V – Terfi zamanı:
V – Terfi zamanı:
Madde 81 – Astsubayların terfi zamanı hakkında 33 üncü madde hükmü uygulanır.
şeklinde olan madde hükmünün;
"V – Terfi zamanı:
Madde 81 – Astsubayların terfi zamanı hakkında Cumhurbaşkanlığı 3 Numaralı Kararnamesinin İkinci Bölüm 8 inci maddesi hükmü uygulanır." şeklinde değiştirilmesi gerekmez mi? Sağlıklar dilerim...
Fahrettin BAĞRI
(E) Maliye Astsubayı
SAYIN TEMAD GENEL BAŞKANI HAMZA DÜRGEN’E AÇIK ÇAĞRI
İnsanoğlu yaradılış olarak çok zayıftır.
Ne aslan gibi öldürücü pençeleri vardır, ne bir serçe kadar bile uçabilir. Hatta, küçücük bir sivrisinek bile insanı dakikalarca uğraştırır. Gelip kan emip gitmez, tam kulağınıza yakın bir yerden pike yapıp alçak geçiş yapar, o ince, o rahatsız edici ses beyninizde yankılanır. Tam elinizi kaldırıp vuracakken radarları olmalı ki fark edip uzaklaşır. Siz tam hareketsiz kaldığınızda ve uykuya kaldığınız yerden devam edecekken ikinci bir sorti yapar, yine alçak geçiş ve yine bölünen uyku. Çaresiz kalkıp ışığı açarsınız, o küçük muzır yaratık öyle bir yere saklanır ki, arar bulamazsınız.
Yaz gecelerinin kabusu yaratıktan kurtulmak için sheltox ya da bir başka sinek ilacını iki kere odaya “pıst” dedirtirseniz olay biter.
Yaradan bu zayıf insanoğluna eksikliğini tamamlasın diye olmalı; “akıl” vermiştir. Bir çok insan “aklını” kullanarak doğayı ve zorlukları yenmeyi başarmıştır.
Dereyi geçemeyince köprü, nehri geçemeyince sal, denizi geçemeyince gemi yapmıştır.
Kendisinden öncekilerin başarılarının üstüne yeni başarılar eklemiş, geçmişteki yaşanan hataları tekrar etmeden yoluna devam etmiştir.
Akıl dedik ya, zaman içinde toplumlar genişleyip amaçlar-ihtiyaçlar farklılaşmış, “ortak aklı” harekete geçirecek “SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ” ortaya çıkmış, kişinin tek başına yetemediği konularda fikir birliği ve güç birliği yapıp, bireyin başaramadığını toplum olarak başarma amacına yönelinmiştir.
TEMAD da bir sivil toplum örgütüdür ve emekli astsubayların birey olarak başaramadığını ortak akıl ve güç birliği oluşturarak başarması amacına yönelik çalışmalar yapıyor yapmak durumundadır.
Geçmişi sorgulamanın,yargılamanın kimseye faydası yok;Mevcut yönetimin de çaba göstermediğini söylemek insafla bağdaşmaz
Ancak;Geçmişte defalarca denenen,sonuç alınmayan şeyleri yeniden denemenin bir anlamı da yok.
Muhataplarımız sorunlarımızı bizden iyi biliyor,çünkü sorunlarımızın kaynağı bizzat kendileri,
Suyu geçmek için ilk atalarımız gibi pantolan paçalarını sıvamak yerine "köprü" yapma zamanı geldi de geçiyor.
Denenmemiş yolları deneyelim; bu sitenin yıllardır ısrarla vurguladığı “HUKUK” yolu denenmeli artık. Arşivlerimizde var, arzu eden geri dönüp bakabilir.
Yıllar önce hukuk yoluyla çözüm bulmak için meslektaşlarımızdan “taahhüt” topladık, hala hatırladıkça içimiz burkulur,bir meslektaşımız “param yok, ama tabancamı satın, parasını hukuk mücadelesi için yatırayım” demişti. Dönemin TEMAD Yönetimine, “öncülük edin, liderlik edin, en iyi avukatları tutun, bu toplum her türlü fedakarlığa hazır” demiştik ama dinleyen, ilgilenen olmamıştı. Oysa bu toplum fedakarlığa, desteğe hazır bunu bir önceki yönetime milyonlarca lira bağışta bulunarak kanıtlamıștı.
Sorunlarımızı, bizi bilen Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’na, ya da askeri konularda oldukça etkin Sayın Turgut Kazan gibi hukukçulara yetki verip dava açtırılabilir.
Tazminatlar konusu açık haksızlık, hukuksuzluk!
Başlangıç dereceleri yine aynı, iyi bir avukatla kazanılabilecek davalar.
Devlet memurlarına sağlanan bizlerden esirgenen sicil affı,kalkınmada öncelikle bölgelerde görev yapanlara verilen kademe,
Sayın İsmail TURAN’ın bu konudaki bireysel çabaları sonucu kazanımları dikkate değer, hatırlanmalıdır.
SAYIN TEMAD GENEL BAŞKANI HAMZA DÜRGEN’e açık çağrımızdır.
Son gelişmeleri dikkate alarak,hukuk komisyonumuzun araştırması sonunda uygun görüldüğünde emekli ve muvazzafların katılacağı kampanyayı biz başlatalım,şubelerimizin de katılımı ile süreci siz yönetin, bağışlar TEMAD hesabınızda toplansın, TEMAD sitesinde her gün yapılan bağışlar yayınlansın. Bu hesapta toplanan para yalnızca bu amaçla kullanılsın. Avukatlarla siz görüşün, sözleşme imzalayın.
DENENMEMİŞİ DENEYELİM, BU SİZİN TOPLUMA VİCDAN BORCUNUZ Saygılarımızla
SİTE VE EMEKLİ ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Bu site kurulurken çıkış noktamız “Assubayın Özgür Sesi” olmaktı.
Hakaret içermediği sürece her görüşe açık olmak, özgürce herkesin kendisini ifade edebilmesini sağlamak, asla sansür uygulamamak, ancak; kişilerin kendi kendilerine oto sansür uygulamaları için ilkelerimizi ana sayfamızda yayınlamak, istedik ki meslektaşlarımız asgari düzeyde bu ilkeleri gözeterek yazsın, yorum yapsın.
Sizler sadece yayınlanan yazıları gördünüz, Sitenin mutfağını görseniz şaşar kalırsınız! Ölçüsüz, amacını aşan, hakaret dolu, kimi zaman küfürlü, bazen meslektaşları, bazen yetkili mercileri hedef alan ağır yazılar-yorumlar geldi, geliyor. İstisnasız hepsine, nezaket ölçüleri içinde, sabırla, kırmadan yanlışlarını anlatan cevaplar verdik. Küsenler, kırılanlar, bu kez de bize hakaret eden meslektaşlarımız (!) oldu. Sineye çektik, çekiyoruz.
İlkelerimize büyük ölçüde uyduğumuzu, eksiklerimize rağmen büyük ölçüde hedeflerimizi gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Bir yandan assubayların özgürce görüş belirtecekleri bir Site olmayı hedeflerken, bir taraftan da BİZ assubayların sesi olalım istedik. Assubaylar adına soralım, araştıralım, öneriler getirelim, önerileri destekleyelim istedik.
Özellikle TEMAD’ın kurumsal kimliğine sahip çıkalım, yönetimlere yapıcı eleştirilerde bulunalım, ama TEMAD’ın kurumsal kimliğini özenle koruyalım istedik.
Samimi şekilde assubaylar adına yönetimleri eleştirdiğimizde, sorguladığımızda bazı meslektaşlarımız bize kızdı, kızıyor.
Doğruyu alkışlayalım, yanlışı da mı alkışlayalım?
Yanlışa yanlış demeyelim mi?
Hangi kurumda olursa olsun, hangi sivil toplum örgütünde olursa olsun, yönetime talip olanların hedefleri, planları, kilometre taşları vardır, olmalıdır. Bir önceki yönetimden “FARKLARI” olmalıdır, mevcut yönetimin yaptıklarını “aynen” yapacaklarsa, hatalarını bile tekrarlayacaklarsa yönetime gelmenin topluma ne yararı olabilir ki?
Mevcut TEMAD Yönetimi bir yılını doldurmak üzere!
TEMAD Dergisi çoktandır çıkmıyor!
Yönetimden istifalar oluyor, açıklama yok! Ne istifa eden neden istifa ettiğini açıklıyor, ne de TEMAD Kurumsal açıklama yapıyor. TEMAD Dergisinin hazırlanmasından, yani basın yayından sorumlu Sayın Osman AKTAŞ istifa ediyor. Dergi yine bir başka bahara kalıyor anlaşılan!
Lütfen araştırın, TESUD dergisi bir kere bile aksamış mı? Çıkmadığı hiç olmuş mu?
Bir yıllık süreçte yapılanlara bakıyoruz, ziyaretler ve resim çektirmeler!
Başka?
Muhalifleri budamalar!
Hem de hukuksuz bir şekilde!
Hakaret var mı?
Yok!
Sadece eleştiri, hem de çok haklı eleştiri, kişi olarak bir siyasi partiye sempatiniz vardır, buna kimsenin diyeceği olamaz, ama bir Sivil Toplum Örgütünü temsilen hangi parti olursa olsun angaje olamazsınız, çünkü temsil ettiğiniz sivil toplum örgütü içinde her partinin sempatizanı vardır.
Bu eleştirilince eleştireni İHRAÇ!
Şimdi sizin adınıza, assubay toplumu adına, mağrur ve mağdur meslektaşlarımız adına soruyoruz; bu bir yıllık sürede ne yaptınız?
Kalan sürenizde ne yapacaksınız?
Kıdemli başçavuşlara tazminat verilmesi konusunda muhataplarınızdan kesin bilgi aldınız mı yoksa "çalışmalar devam ediyor" diyerek oyalanıyor muyuz?
Bizler için bir onur meselesi olan "Bir üniforması da kefen olan assubayın klimalı ofisteki memurdan değersiz görülme adaletsizliğini" önlenmesi konusunda bizzat Sn.Cumhurbaşkanının seçim meydanlarında ve Kayseri Komando tugayında verdiği sözün hayata geçmesini ek taleplerle kimler sulandırdırıyor da bugüne kadar neden gerçekleşmedi ?
TEMAD bu sözün hayata geçmesi için sürekli görüştüğünü gerçekleşeceğini ifade etmesine rağmen çalışma takvimi konusunda somut bilgileri neden paylaşmıyor?
Sormayalım mı?
Hanginiz'den başlayayım söze , bi deyin hele hanginiz'den ? ,
Yetmiş yaşına merdiven dayamış biriyim.
Önümde daha kaç yıl var, ya da var mı Allah bilir.
Personel sınıfı ile çok prestijli görevlerde bulundum, mesleğe girdiğim günden beri doğrularımla, yanlışlarımla, eksiklerimle, hatalarımla assubaylık mesleğinin hak ettiği değeri ve yeri bulması için kendimce görevde iken de emekli olduktan sonra da mücadele içinde oldum, olmaya da devam edeceğim.
Meslekte iken de, emekli olduktan sonra da gördüğüm bir acı gerçek; sorunlarımızın çözülmesinin önündeki en büyük engelin yine “biz” olduğumuz! Meslekte iken mesleki açısından yetersiz, kendi hak ve hukukunu bilmeyen, bu nedenle subaya yaranmak için meslektaşlarını ispiyonlayan, bir küçük menfaat uğruna meslektaşlarını satan bazı meslektaşlarımızı hepimiz gördük, yaşadık. Meslek bilgisi olmayan subay, her zaman bizi bize karşı kullandı.
Emeklilikten sonra, özellikle iletişim araçlarının gelişmesi, birbirimize ulaşabilmeyi kolaylaştırırken, bir başka sorunu da beraberinde getirdi.
Hiçbir sorunumuzun sebebi assubaylık değilken, anlamsız, mantıksız, gereksiz şekilde birbirimizle medya üzerinden tartışmaya başladık. Ne yazık ki tartışmalar çözüm odaklı olmadı, haklarımızı ihlal edenleri değil, birbirimizi tartıştık, tartışmaların ne yazık ki seviyesi düştü, hakarete, ağır hakaretlere vardı.
Hiçbir mantıklı sebebi yokken, mantıkla izah edilemezken emekli assubay, emekli assubayla mahkemelere düştü.
Asıl muhataplarımız ellerini ovuşturarak seyretti bizi, seyrediyor. Meslekteyken onların bize yaptırdığını –alışkanlıktan olsa gerek emekliler olarak biz kendi kendimize yapıyoruz.
Kendi kendime yaptığım onca telkine, dostlarımın tüm uyarılarına rağmen maalesef ben de eleştiri ve hakaretlerden tahrik olarak bu lüzumsuz, çirkin, kendime ve hiçbir meslektaşıma yakıştırmadığım bu seviyesiz tartışmaların içinde buldum.
Açıkça ve samimiyetle belirtmek isterim ki, ben de hatalar yaptım. Birçoğu sahte hesaplarla yapılan hakaretleri,gıyabımda yapılan dedikoduları "yazılanlar kişiliğin aynasıdır" diyerek önemsemedim;Ancak Ersen Gürpınar mücadelenin duayenidir, onun yazıları ile umutlanıyoruz diyenler arasında bulunan üç kişiyi affetmem mümkün olamaz.
Evladım yaşındaki bir meslektaşım benim için “Fetocu-Şeytan duayen-Yersen-Führer-Oğlan çocuğu-Ahlaksız-Sahtekar-Haşerat-Geberemedi gitti-Haysiyet celladı-Zavallı-Sosyal mastürbasyoncu-İş birlikçi-Kuş beyinli-Çirkinler-ruh hastası-Ergenlik kurbanı-Özürlü -Adam müsveddesi-Satılmış-Onursuz-Laf cambazı" diyebildi. Bu sözler beni bırakın, söyleyenin seviyesine yakıştı mı?
Astsubaya yakıştı mı?
Söz konusu meslektaşlarımla ve hiçbir meslektaşımla aramda çıkar çatışması yok, kişisel bir problem yok, sorunlarımız konusunda ben şöyle düşünmüşüm, o böyle düşünmüş, hepsi bu, nasıl olur da bu seviyelere kadar gelir, nasıl olur da bizler bu kadar seviyesizleşiriz, gerçekten izahı yok.
Sami Başkaya evimde misafir ettiğim bir meslektaşım; maddi ve manevi destek verdiğimiz TEMAD yönetiminin kişisel hesaplarını, yarattığı umutsuzluğu somut bilgi ve belgelerle eleştirdiğim için beni yıldırmak, gündem değiştirmek adına PKK destekçisi,muhbir, general yalakası gibi iftiralarda bulunması diğer meslektaşlarımıza da aynı şekilde davranması hangi değer yargısı ile kabul edilebilir?
Bir başka meslektaşım, Selçuk İÇER, eşini kaybetmiş, eşi hanımefendiye Allah'tan rahmet diliyorum, İÇER ailesine baş sağlığı ve sabır temenni ediyorum. Mahkemelerde mi karşı karşıya gelmeliydik?
Zaman zaman TEMAD Yönetimlerini eleştirirken ölçüyü kaçırdığımız olmuştur; ancak hiçbir zaman hakaret ve iftiralarda bulunmadım.
Binbir umutla seçtiğimiz yönetimlerden hep hayal kırıklıkları yaşadık. Genel Başkanlık koltuğuna oturanlar,Mücadele amacını değil lokal işletmeciliğini seçenler birdenbire bambaşka şekillere büründüler, hayal kırıklıkları yaşattılar, seksen yaşında, bastonla gelip aidatını ödeyen abilerimizi unutup, lüks otellerde boy gösterdiler. Yarattıkları umutsuzluk rüzgarı mücadelemize zarar verdi assubay sevdalısı birçok arkadaşımız mücadele platformlarını terk ettiler.
Yönetimdekiler muhalif hiçbir sesi bırakın “bu ne diyor, söylediklerinde gerçek payı var mı” diye düşünmeyi, hemen kısa yoldan, sivil toplum mantığına uymayan “ihraç” yöntemini seçtiler.
Kızdım, kırıldım, öfke kontrolü yapamadığım dönemler oldu, ama tek derdim bu toplumun bir adım ileriye gitmesiydi.
Sonuç olarak; tüm bu olanlardan dolayı üzgünüm ve kendi adıma, hatalarımın bana yakışmadığını düşünüyorum.
Herkesi de kendi vicdanı ile baş başa bırakıyorum.
Herkes kendi asaletinin, kendi kişiliğinin gereğini yapar.
Bu günden sonra, hiçbir polemiğin içinde olmayacak, hiçbir seviyesiz sataşmayı muhatap almayacağım.
Hiçbir olumsuzluk bizi yıldıramayacak, kendimize ve mesleğimize saygının gereği mücadeleye devam edeceğiz.
Assubay kamuoyuna saygıyla duyururum.