Siz ; Sayın Cumhurbaşkanı,
ASSUBAYIM BEN İTİRAZIM VAR ...!
Var olduğumuzdan beri bizi görmeyenlere , Sırmalı Ay -Yıldızın ne olduğunu , ne anlama geldiğini anlamayanlara bilmeyenlere , bilmek istemeyenlere itirazımız var .,
Anamızın Ak Sütü gibi helal olan haklarımızı bize çok görenlere itirazımız var .,
Sesimizi duymayanlara kulaklarını bizlere kapatanlara , işlerine gelmeyince aramıza duvar çekenlere itirazımız var .,
İtirazımız var kendilerine üçer , beşer tazminatlar alıp bizlere bir tanesini bile vermeyenlere , birini bile bize çok görenlere itirazımız var .,
Sıcacık ofislerinde çalışanları göreve 9/2 sinden başlatıp , dağ başında eksi 20 ler de düşmanla çatışanlara , canını , kanını oralarda bırakanlara bu dereceyi yakıştıramayanlara itirazımız var .,
Söz verip sözlerinde duymayan Başbakana , varlığımıza duyarsız Milli Savunma Bakanına , hatta tüm bakanların hepsine alayına itirazımız var .,
Tüm kurumların başkanları , müdürleri personelinin yaşam standardını hiç bir ayrım yapmaksızın daha yukarılara çıkartırtıp onlara daha iyi yarınlar vermenin çabası içinde iken bizleri hiç bir zaman düşünmeyen komuta kademesine itirazımız var .,
Zamanında lise ve 2-3 yıllık harp okulu mezunlarını 4 yıllık harp okulu mezunu kabul ederek 8/1 dereceden intibaklarını yapıp , iş biz Assubaylara gelince kör topal bir intibakla binlerce arkadaşımızı mağdur ederek sonunda da 13 yıl bizleri bekletenlere itirazımız var .,
Çeşitli Meslek guruplarının taleplerine evet deyip bizleri unutanlara itirazımız var .,
Bizleri yoksulluk sınırında süründürenlere İtirazımız var , Asubayları emekliğinde 2 kuruş için 2. bir işe mahkum eden sisteme, anlayışa , zihniyete itirazımız var .,
Köle zihniyetli , yanlı iç hizmet kanunlarına , taraflı ceza yasalarına itirazımız var , Önleri kapatılan ,okumaları engellenen eşitlik ilesine aykırı Assubay öğrenci eğitimine itirazımız var .,
Sosyal tesis , lojman , kamp paylaşımındaki adaletsizliğe itirazımız var , OYAK ta ki çarpık temsil sistemine itirazımız var .,
Emekliliklerinde maaşlarının yüzde seksen beşin alıp emekli Assubaya yüzde ellisini bile vermeyen çarpık düzene itirazımız var .,
Kendilerine 5 yıldızlı otel gibi ordu evleri yapıp , bize derme çatma orduevlerini layık görenlere itirazımız var .,
Silahlı kuvvetleri bir aile gibi gösterip bizleri bu ailenin dışına itenlere üvey evlat muamelesi yapanlara eti tırnaktan ayıranlara itirazımız var ,
Onca çıkan kanun hükmündeki kararnamelerde çeşitli meslek gruplarına haklar dağıtan ancak hiç birinde Assubayların adının bile geçmemesine itirazımız var .,
Güzellik uzmanlarına şov gibi tören düzenleyip canlı yayınla tüm isteklerini yerine getirip , bir emirle ölüme giden bizleri unutanlara itirazımız var .,
Her ay muhtarları ağırlayan , söyleşen , dertleşen ama bizleri bir kere bile dinlemeyenlere itirazımız var .,
Yıllarca bu orduya çalışıp , emeğini , terini akıtan yeri geldiğinde ailesine yabancı kalan , doğduğu topraklara bir daha hiç dönemeyen hep mağdur edilmiş ama hep mağrur olmuş yorgun , argın bir o kadar yılgın ,sahipsiz kalmış insanların emeklilik dilekçelerini imzalarken bile küs , kırgın dökülen sonbahar yaprakları misali acımsı tatdaki sarımtırak bir hüzünle gitmelerine neden olanlara itirazımız var .,
Bu ülkenin her yerinde , her karışında kanlarını bu güzel topraklara hiç düşünmeden akıtan .,
Canlarını gönderdeki Ay-Yıldıza hiç düşmeden feda eden , o gök yüzünde hep dalgalansın diye canlarından can veren .,
Bir an bile tereddütsüz yaşamlarını feda eden Assubayları görmeyenlere , sesini işitmeyenlere ., Onları hissetmeyenlere itirazımız var .,
Öyle böyle değil şarkılarda ki türkülerdeki gibi değil , içimiz yanarak , yüreklerimiz sızlayarak itirazımız var ....
/Levent Ulucan/
TEMAD ÇANKAYA ŞUBESİ OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU
Sayın Muhterem Taşkale yaklaşık 6,5 yıldır TEMAD ÇANKAYA Şube Başkanlığı görevini yürütüyordu. Ilımlı, uyumlu bir çizgisi vardı ve görev süresince olumsuz bir tepki almadı, lokal işletmesi olmadığı halde borcu olmayan, kendi kendine yeten bir şube oldu.
Olağanüstü genel kurul talebi Çankaya Temad Şube Yönetim Kurulundan geldi ve nedeni tam olarak açıklanmadı, kişisel nedenler öne sürülse de, -bu satırların yazarının bilgi-belgeye dayanmayan düşüncesidir- TEMAD Genel Merkez yönetimi ile uyum sağlanamaması nedeniyle olağanüstü genel kurula gidilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Yine muhtemeldir ki, bardağı taşıran son damla Çankaya TEMAD Üyesi Sayın Levent ULUCAN’ın TEMAD Genel Merkezince dernekten ihracı bardağı taşıran son damla olmuştur. Tekrar belirtmek gerekir ki bu tespit kişisel yorumdur, belge ve bilgiye dayanmamaktadır.
Yaklaşık aidatını ödeyen 550 üyesi olmasına rağmen Olağanüstü Genel Kurula katılım, 84 kişi ile sınırlı kalmıştır. Bu da oranlandığında toplam üyenin %6,5’i demektir. %10’un bile altında bir katılım gerçekten üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir husustur.
TEMAD Genel Başkanları yıllardır “yüzbin” emekli astsubaydan söz etmektedir. Eğer bu rakam yaklaşık olarak bile doğruysa ve TEMAD’ın toplam üyesi 18.000 civarında ise, toplam emekli astsubay sayısına oranlandığında üye oranı %5.5'tir. Bu açıdan bakıldığında TEMAD Çankaya Olağanüstü Kuruluna katılım %6,5'tir ve genel üye oranının üstünde bir orandır, başarıdır.
Sayın Muhterem Taşkale klasik bir veda konuşması yapıp, tekrar göreve talip olmadı. Kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Seçime tek aday olarak giren Sayın Bayram Ali SERT, (mevcut yönetimde de yönetim kurulundaydı) kullanılan oyların tamamını alarak yeni başkan seçildi. Tekvando sporu ile ilgilenen yeni başkan, konuşma yapması için Divan Başkanlığınca mikrofona davet edildi. 1,5 dakika süren, Genel Kurula katılanlara teşekkür eden bir konuşmanın ardından kürsüden indi.
Hedeflerini anlatmadı,
Yapacaklarını anlatmadı,
Beklentilerini anlatmadı.
Eğer Sayın Başkan “sözlerimle değil, icraatımla görün beni” diyorsa sözümüz yok, bekleyip göreceğiz. Başarılar dileriz.
Ancak; TEMAD ve Şubeleri Kanarya Sevenler Derneği değildir ve yarı sendika mantığı ile hareket etmek zorundadır. Eli-dili bağlı muvazzaf meslektaşların tüm yasal zeminlerde sözcüsü ve temsilcisi olmak gibi bir sorumluluğu vardır. Çalışana verilmeyen bir hakkın emekliye verilmesi zaten beklenemez.
Olağanüstü Genel Kurulda bunlardan başka dikkati çeken ne vardı derseniz, her düğünün kamberi Sn. Süleyman KALYONCUOĞLU yine disiplin kurulu üyesiydi.
Yıllardır, Sn.Mustafa EROL dönemi dahil bir şekilde her düğünün kamberi olmayı başardı. Kutlarız.
Olağanüstü Genel Kurulda ne yoktu derseniz;
Seviyesizlik yoktu,
Suçlama yoktu,
Tartışma yoktu, bunlar zaten olmaması gerekenlerdi,
Ya olması gerekenler?
Hedef yoktu,
Heyecan yoktu,
Amaç yoktu,
Geleceğe dönük plan yoktu,
Proje yoktu,
Oylama dahil yaklaşık 2,5 saatte sona erdi toplantı, sanki onlarca yıldır başta kendi kurumu olmak üzere açık haksızlığa, hukuksuzluğa uğramış ve uğramaya devam eden bir toplumun fertleri değil de, taziye çadırına gelmiş uzak tanıdıklar gibi umutsuzluk duyguları ile sessizce dağıldılar
Ne diyelim hayırlı olsun Ancak Ahmet KESER'in bu toplumda yarattığı umutsuzluk görevden tanıdığımız yandaşların sırtımızdaki hançerin yarası kolay ,kolay geçmeyecek.
SİTE VE E.ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
ACI VE YALNIZLIK / ASSUBAYLAR
Yer ve tarih çok da önemli değil dün de vardı bugün de yarında olacak aynı şeyler .,
Yatakhanenin kapısından çıktığında onları almak için gelen helikopter büyük bir uğultu ile piste inmek üzereydi ,
Belkide beden ağırlığının dörtte biri kadar olan sırt çantası vücudunun üzerinde hiç bir fazlalık yapmıyordu yıllarca hep beraberdiler zaten ,ondan bir parçaydı sanki o çanta , midesi , kalbi yada akciğeri gibi bir şey işte .,
Helikoptere yürürken silahını omuzuna attı yan cebinden telefonunu çıkardı koyduğu kapak fotoğrafına baktı , daha sevgisine , kokusuna doyamadığı karısının gülümseyen yüzün de '' Merak etme biz iyiyiz ''mesajı vardı sanki daha bir güven duygusuyla oğluna kaydı gözleri '' Baba ben varım sen yoksan ben onları korurum '' der gibiydi , minicik kalbi ile güven duygusunun yanına birde gurur eklendi , gözleri yüklü bir bulut misali doluvermişti .,
Onlarla telefonda konuşurken de kızını hep en sona bırakırdı en son onla konuşur en son onla vedalaşır en son ona sözleri verirdi fotoğrafa bakarken de kızını en sona bıraktı .,
O daha mahzun ama o dünya tatlısı gözlerinin ifadesi ile daha bir hırçın bakıyordu babaya '' Gel artık sana ihtiyacım var '' gibi diyen gözleri o bakışa çakıldı o an onun doğuşu ilk kucağına aldığı gün geldi aklına kızının gözlerinin içinde ve ona verdiği o söz '' Sen benim prensesimsin '' diye bir kez daha mırıldandı içinsen .,
Durdu , telefon belkide o an sahip olduğu en değerli şeydi , en değerli şeyler onun içindeydi çünkü , dikkatlice yan cebine yerleştirdi .,
Helikopter motorunun çıkardığı uğultunun içinde yürümeye devam etti en son o kalmıştı zaten , gözünden ,yüreğinden hasretinden akan iki damla yaş düştü , pervanenin çıkardığı toza ve toprağa karışarak .,
Kapılar kapandı , ülkenin en ateşli en sıcak bölgesine doğru uçtular , vatan hainlerinin cirit attığı en kahpe pusuların kurulduğu yere doğru gittiler .,
Bir çoğu gelmedi oralardan o gelir mi , geldi mi bilmiyorum , fotoğraftaki benzer kaç çocuk babalarını bekleyen kaç prenses daha naif ama hep o hırçın o yaşlı gözlerle beklediler babalarını , kaç gece daha annelerinin kucaklarında zor ettiler sabahı ellerinden bırakamadıkları babalarının fotoğraflarıyla ., Bu bordo bereli bir Assubay , onun yaşamından çok küçük bir kesit , günlük , haftalık yada aylarca sürecek rutin görevlerinden yaşadıkları sadece , bunları yazarken bir komando Assubay'ı da aynı yolu aynı kaderi paylaşmak üzere o helikoptere bindi , gitti zaten .,
Bir tek dağlarda ovalarda , kayalıklarda mı bu böyle ? Bir tek oralarda mı var bu insanlar ., Bir Deniz Assubay'ı gencecik iki sırmalı bir delikanlı gecenin en kör saati gemisinin güvertesinde Ak Denizin dingin sularında simsiyah dalgaların arasından ufuklara bakıyor .,
Nişanlısının simsiyah lepiska saçları geliyor gözlerinin önüne , amcasının yüzükleri taktığı günden bu yana kaç ay geçti sevdasından ayrı kalalı , ciğerine yediği rüzgar bile unutturamıyor özlemlerini , bu görev ne zaman biter bilmiyor ama daha ne uzun ne kadar yalnız olacağı yolculukların kendisini beklediğini biliyor , dalgalara attığı biten sigarasının kaybolduğu gibi o da kaybolup gidiyor daha ilk hatıralarının , ilk aşkının arasında .,
Hava buz gibi soğuk jilet gibi keskin , gök yüzünün maviliğine aşık bir Assubay hangarda uçağının başında elleri mosmor olmuş , yağın , pasın kiri mavi parkasını anlaşılmaz tuaf bir renge çevirmiş uçağını gece uçuşuna hazırlıyor .,
O hangarlarda o saatlerde bir bardak sıcak çay bile bulmak çok zordur , Ayaz deli gibi yüzüne vurdukça diğer Assubay arkadaşları o pist de saatlerce sürecek olan uçuş da her türlü yer emniyet tedbirlerini gözlerini gök yüzünden ayırmadan beklerken , hemen iki dakikalık uzaklıklarında 5 yıldızlı konforun olduğu filoların yedek pilotları ve diğer subayları sıcaktan ve o saatte bile önlerine gelen en kaliteli yemeklerin , içeceklerin geldiği yine 5 yıldızlı otel lobilerinin benzeri salonlarında kendilerinden geçmiş uyuyorlardı .,
Tıpkı bizleri yıllarca uyutup bütün hakları kendilerinin alıp bizlere bir tanesini bile çok gördükleri gibi .,
Assubayları anlamamak için bu topraklar için ne ifade ettiğini bilmemek için kara cahil , Onları hala görmemek için kör , Duymamak için sağır bile olmak yetmez artık .,
Anlayın , Görün , Duyun artık bizleri bu yaşattığınız acı yaşadığımız acılardan çok daha büyük çünkü ...
Saygıdeğer Meslektaşlarımız
Dünyada kutlanan birçok özel gün vardır; Örneğin Anneler günü ilk kez 1907 yılında Philadelphia’daki bir kızın annesinin ölüm yıldönümünün ANNELER GÜNÜ olarak kutlanmasını bulunduğu yerin klisesine kabul ettirmiş bu dalga Amerika'ya yayılmış ve 1914 yılında başkan Wilson bu günü resmen tanımıştır. Bugün dünyada MAYIS ayının 2'nci Pazar günü anneler günü olarak kutlanıyor Emeksiz hiçbir şey ben yaptım oldu mantığı ile kabul edilemez, bizim de bu konuda emek vermemiz gerekmektedir.
Yıllardır bizi manevi olarak onurlandıracak ASSUBAY GÜNÜ ve ASSUBAY MARŞI’mızın olmasını arzu ederek bu dileğimizi yasal temsilcimiz TEMAD yönetimlerinden ve Genelkurmaydan talep ettik.
TEMAD yönetimi tarafından ilk kez 2012 yılında 17 EKİM tarihinin DÜNYA ASSUBAYLAR GÜNÜ olarak kutlama kararına Türkiye’de henüz kutlanmayan bir günün Dünya Assubaylar günü olarak ilan edilmesindeki kişisel düşüncelere rağmen ilk desteği bu site ve üyeleri vermiştir.
Elbette gerçekleri göz ardı ederek ilan edilen bu günü dünyada hiçbir ülke kutlamamıştır. Oysa 2008 yılının NATO assubaylar günü olarak kutlanarak assubaylara verilen değerin ileriye taşınması için bu günün öncelikle ülkemizde kabul görmesi, ardından Dünya’da assubaylar günü olarak kutlanması hedefimiz olmalıdır.
Mevcut Hamza Dürgen yönetimi bu gerçeğin farkında olarak bu yıl 17 EKİM ASSUBAYLAR GÜNÜ’nü birçok yetkili ve meslektaşlarımız tarafından coşku ile kutlanmasını sağlamışlardır. Emek verenlere sonsuz teşekkürler .
Yurt dışındaki bir meslektaşımız’ın (ÖNCEL Filo) verdiği bilgiye göre Almanya’nın Grafenwoehr bölgesinde NATO Hızlı Dağıtım Kolordusunda ABD generali Josesp Anderson ,XVIII Hava Kuvvetleri Kd.Bşçvş. İsaia Vimeto ve yurt dışında görevli meslekdaşlarımızın katılımı ile ASSUBAYLAR GÜNÜ kutlanmıştır .
Nato orduları içerisinde Türk Assubaylarının saygınlığı büyük tür, dileriz ülkemizde de TSK'yı sırtında taşıyan, bir emirle ölüme gönderilen assubayların hak ettikleri saygınlık gerçekleşir.
Tüm meslektaşlarımızın ASSUBAYLAR GÜNÜ'nü kutluyor sağlık,huzur,refah ve mutluluk içinde nice yıllar diliyoruz.
Saygılarımızla.
SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ’a Açık Mektup
Sayın Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ
Ben Şükrü IRBIK, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 31 sene Ve Sâhil Güvenlik Komutanlığında da 3 sene olmak üzere;
Ve dahi
" 1982 senesinde görevime ilk başladığım gün bana “astsubay” demişler idi.
" 2011 senesinde emekli olduğum gün bana gene “astsubay” dediler.
|
* * * * *
Emekli olduğum günden bu yana askerlik konusunda, Bâhusus cârî mevzuâtımıza göre “astsubay” denilen asker sınıfının târihi hakkında makâle yazıyorum. Ve dahi yazdığım makâlelerimi de emekliassubaylar.org isimli mecrâdaki Eski Tüfek'de neşrediyorum.
Bu köşemde bugüne kadar neşrediğim doksan küsur makâlemde ortaya çıkartdığım “resmî yalanların” ve “kânunsuzlukların” hiçbirisini Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı tekzip edemedi. Edemez de!.. Çünkü bu makâlelerimi kimsenin inkâr dahi edemeyeceği belgelere müsteniden yazdım.
Ümit Hocam,
Genelkurmay Başkanlığımızın “astsubay” olarak tesmiye etdiği Sizin de “assubay” dediğiniz asker kişiler hakkında Yeniçağ gazetesindeki köşenizde 18 Ekim 2013 Perşembe günü neşretdiğiniz “Dünya Assubaylar Günü ve Assubaylar” isimli makâlenizi okumuş idim.
Bu makâleniz hakkındaki şahsî fikrimi de Sol tarafınızda bağlantılı resmini gördüğünüz Asubay Tefrikası-2 isimli makâlemde 09 Mart 2017 Perşembe günü kısmen serdetmiş idim.
Söze konu bu makâlenizde “asubaylar” hakkında temâs etdiğiniz konulara kimi zamân cevâben, Kimi zamân da reddiye mahiyetinde yazdığım aşağıdaki mektubumu da size bugün gönderiyorum.
|
* * * * *
Prof.Dr. Sayın Ümit ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizin daha ilk cümlesinde şöyle demişsiniz; “17 Ekim Dünya Assubaylar Günü” olarak kutlanmaktadır.”
Size söylendiği şekli ile “Dünya Assubaylar Günü” hakkında ben Şükrü IRBIK şunları söyleyeyim;
Sayın ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizin ikinci cümlesinde ise şöyle diyorsunuz; “Dünyada subaylar günü olduğunu veya generaller günü olduğunu duymadım.”
Hocam, müsaade eder iseniz şâyet bu tesbitinize bir tesbit de ben ilâve edeyim;
“Türkiye’den başka bir ülkede, “Dünya assubaylar günü” olduğunu ve kutlandığını da Ben asubay Şükrü IRBIK duymadım!”
Zâten dönemin Genelkurmay Başkanı “memur” Necdet ÖZEL de TEMAD’ın 2014 senesinde tertip etdiği “Dünya Assubaylar Gününü” külliyen inkâr ve reddedmiş idi.
* * * * *
İşbu makâlenizin üçüncü cümlesinde şöyle diyorsunuz, hocam;
“Sadece bu günün varlığı dahi assubayların bütün dünyada görev yaptıkları ordularda istedikleri veya olmaları gereken noktada olmadığını göstermektedir.”
Muhterem Ümit Hocam, "Bütün dünya ordularında “assubay” ismi verilen bir asker sınıfı olduğunu nereden biliyorsunuz? "Assubaylık konusunda şu güne kadar neşretdiğiniz bir çalışmanız var mıdır?
Kıymetli Ümit Hocam, Size tevcih etdiğim bu suâllerin cevâbını ben biliyorum. Çünkü; bunların hepsini tetebbu etdim, hocam!..
* * * * *
Bugünkü cârî askerî mevzuatımıza göre “astsubay” olarak bildiğimiz asker sınıfı, “Üçüncü bir asker sınıfı olarak” karanlık suratlı darbeci subayların Muayyen târihlerde cebren ve hile ile tertip etdiği darbe kânunları ile teşkil edilmiş “sahte” ve “uyduruk” bir asker sınıfıdır.
Biliyor musunuz hocam? “Muvazzaf astsubay” tâbirinin “İngilizce tercümesini” sordum, Genelkurmay Başkanlığımıza. Verecek cevâp bulamadılar. Bu konuda gönderdiğim dilekceyi ve gelen cevâbı merak eder iseniz şâyet size memnuniyet ile gönderebilirim.
Ümit Hocam,
Amerika, İngiltere gibi; Dünyâda askerlik ve harb sanatının gelişdiği Ve dahi İnsan haklarının yerleşip adâletin yeşerdiği devlet ordularında Sâdece iki sınıf asker vardır;
* * * * *
Muhterem Ümit Hocam, Yeniçağ gazetesindeki köşenizde 18 Ekim 2013 Perşembe günü şöyle demişsiniz;
Bu tesbitiniz gâyet isâbetli ve çok doğrudur hocam! Peki,
Bir ipucu vereyim size;
Mahzûnî'nden de şu türküyü dinler misiniz, Ümit hocam?
* * * * *
Utanmadan, sıkılmadan “târihciyim” diyerek sanat icrâ etmeye yeltenen
Kimisi subay, kimisi sizin deyişiniz ile “assubay” sıfatı taşıyan “fareli köyün kavalcılarına” hocam, siz inanmayın lutfen!
Çünkü; Bu ordularda, subay ile er arasında müebbet hapse mahkum edilmiş ve “assubay” denilen bir asker sınıfı yokdur.
Bugün “astsubay” dediğimiz asker sınıfını Türk Ordusunda kimlerin hangi maksatlar için teşkil ve tertip etdiğini de Asubay Tefrikası 6-2, 6-3 ve 6-4 isimli makâle tefrikamızda belgeleri ile isbat ve fâş eyledik!
Tenezzül edip de okur iseniz şâyet "Assubay" dediğiniz uyduruk asker sınıfı hakkında bir Prof. olarak hiçbir şey bilmediğinizi göreceksiniz.
* * * * *
Sayın Hocam,
Sizin “assubay” olarak tesmiye etdiğiniz asker sınıfının ismi de cismi de, cibilliyeti de, mevcudiyeti de sahtedir, uydurmadır, kânunsuzdur. Nasıl mı? Bakınız bugünkü cârî askerî mevzuâtımıza göre “astsubay” olduğu söylenen kelime bile yalandır, uydurmadır, sahtedir.
Çünkü; Bugün bize “astsubay” olarak yutdurulan tâbirin aslı, “Asubay”dır. Ve dahi
Bu tâbiri, 1935 senesinde ATATÜRK bizzat kendisi türetdi. Sağ tarafınızda gördüğünüz şu resimin üzerine tıklar iseniz şâyet, Meselenin hâl-i pür melâlini öğrenebilirsiniz.
Bu konuda gözlerinizi yuvasından uğratacak şu bilgiyi de vereyim size; İngilizce “Non-commissioned officer” ve “Petty officer” tâbirâtını Türkceye “astsubay” olarak tercüme etmenin, bu tâbirâtın aslı ve ıstılâhı ile alâkası yokdur.
Sayın Ümit Hocam,
Biraz aklı olan her insanı hayretlere düşürecek bir hakikâtı da Emekli asubay ben Şükrü IRBIK ilk kez olmak üzere size yazdığım bu mektubumda fâş eyliyorum;
* * * * *
Ümit Bey,
Makâlenizin bir yerinde serdetdiğiniz cümlede ise şöyle demişsiniz;
“Bir ordunun assubaysız çalışması, yürümesi ve savaşması çok mümkün değildir." "Buna rağmen tarih assubayların ordular içinde üstlendikleri önemli rolü ne yazık ki görmemezlikten gelir..
Sayın Ümit Hocam,
"Assubay” dediğiniz askerlerin ordular içinde üstlendikleri önemli rolü inkâr edenler konusunda da ne yazık ki Baltayı taşa vurmuşsunuz!
Kim bilir? Belki de hedef sapdırmak niyeti ile böyle bir cümle sarf etdiniz!..
Fakat vaziyet ne olur ise olsun, Tıpkı Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek icâb etdiği gibi
" Asubayın hakkını da asubaya vermeli, değil mi? "
* * * * *
Makâlenizin ilerleyen bir yerinde ise Ümit Bey, şöyle demişsiniz; " Assubaylar farklı ortamlarda farklı görevler yapmalarına rağmen diğer memurlarla aynı derece ve kademeden göreve başlarlar."
Üzülerek ifâde etmeliyim ki bu sözünüz de yanlış!
Sayın Hocam, Siz, Yeniçağ gazetesindeki söze konu makâlenizi 18 Ekim 2013 Cuma günü neşretmişsiniz.
Size hitâben kaleme aldığım bu açık mektubumu da ben Şükrü IRBIK, Tatlı bir tesâdüf eseri olarak, Sizin makâlenizin neşir târihinin tam da beşinci sene-i devriyyesinde, 18 Ekim 2018 Perşembe günü neşretmeye başladım.
Sizin makâlenizi neşretdiğiniz 18 Ekim 2013 Cuma günü böyle idi.
O günden bu güne tam 5 sene takvim yapraklarını terk etmesine rağmen Size hitâben kaleme aldığım bu mektubumu neşretmeye başladığım 18 Ekim 2018 Perşembe günü de bu vaziyet, Hâlâ aynı minvâl üzere..
Asubaylara 2003 senesinden beri yapılan bu haksızlık ve kânunsuzluk, Bugün de hâlâ ve aynen devâm ediyor.
Bu hatânızdan zuhur eden hakikât de şudur; Her kim ise, bu bilgileri yazıp elinize tutuşduran meslekdaşım, Mensubu olduğu asubaylığın meselelerine vâkıf olmayı bile becerememiş!
Subay mahdumu olarak bu sözümüzden sizin anlamanız gereken husus, budur, Ümit hocam!
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ, TEMAD’ın sâbık Genelbaşkan Yardımcılarından Sayın Yüksel BİNİCİ’yi ben, şahsen tanırım. Kendisi Dünya Assubaylar Günü’nü memleketimizde ihdâs eden kıymetli bir meslekdaşımızdır. Çeşitli vesileler ile ve TEMAD’ın 2014 senesinde tertip etdiği “İlk Dünya Assubaylar Günü” faaliyetleri kapsamında kendisi ile berâber çalışdık.
Sayın BİNİCİ de beni iyi tanır. Kendisi; 12 Eylül darbeci subaylarının 1984 senesinde cebren ve hile ile TEMAD’ı teşkil etdiğinden başka Türk Ordusundaki “astsubaylık” hakkında hiçbir şey bilmeyen bir meslekdaşımızdır.
Çünkü; Mensubu olduğu “kara asubaylığına” menşe teşkil eden “küçük zâbitliğini” 31 Mart darbecisi zâbitân heyetinin 05 Ekim 1909 târihinde cebren ve hile teşkil etdiği hakikâti orta yerde durur iken; Tertip etmeye çalışdığı sözde “Dünya Assubaylar Günü” için 12 Eylül darbeci subaylarının gene cebren ve hile ile teşkil etdiği TEMAD’ın kuruluş târihini esâs alması, Kıymetli meslekdaşım Yüksel BİNİCİ’nin asubaylık konusundaki yüksek târih şuurunun(!) müşahhas bir tezâhürü olarak karşımıza çıkmakdadır.
Çünkü; Uyduruk, ortada sandık, sahte ve köle bir asker sınıfı bile olsa, Kara Asubaylığının târihini TEMAD’ın kuruluş târihine tenzil etmek, Hem târifsiz derinlikde bir târihi cehâletin tezâhürüdür Hem de aynı zamânda bir asubayın kendi mesleğine yapabileceği en büyük haksızlık ve kötülükdür.
Ayrıca ben Şükrü IRBIK, “Assubaylık” konusunda Sayın BİNİCİ’nin bugüne kadar yazdığı bir tek makâlesine dahi rast gelmedim.
Var ise şâyet ki, dervişe dönmek yaraşır! Yüksel Bey kerem buyursun da bizleri şöyle bir irşâd etsin bakalım!..
* * * * *
Ümit Hocam,
“Assubayı” bu yazınızda siz, “tampon”’a benzetmişsiniz! Farklı bir anlamı var mı diye ben de TDK’nın Büyük Türkce Sözlüğüne bugün bir kez daha bakdım. Ve dahi “Tampon” kelimesinin anlamlarının şunlar olduğunu bir kez daha gördüm;
Kelâm-ı kibar kullanmayı ve teşbih yapmayı ben de severim, Ümit Hocam! Ve dahi Bilirim ve hak veririm ki; Teşbihde hatâ câizdir!
Sayın ÖZDAĞ,
Öte yandan bu kadar önem atfetdiğiniz bu asker kişileri “tampon” olarak târif etmenizdeki iç gıdıklayıcı bu tenâkuzu, siz açıklayabilir misiniz, hocam?
* * * * *
Sayın Ümit ÖZDAĞ,
Amerika ve İngiltere gibi dünyâda söz sâhibi devletlerin ordularında, “Assubay” ismi verilen “ortada sandık” misâli bir asker sınıfı yokdur.
Bu sebepden dolayı dünyâda ilk kez olmak üzere TEMAD’ın tertip etdiği “Dünya Assubaylar Günü”’ne bilir misiniz, Bosna-Hersek’den başka iştirâk eden ve temsilci asubay gönderen devlet olmadı. Bunun sebebini anlamak zannederim sizin için zor olmasa gerek!
İşde, Dünyâda söz sâhibi ordularda “assubay” ismi ile “ortada sandık” misâli uyduruk bir asker sınıfı mevcut olmadığından dolayı TEMAD’ın bu faaliyeti rağbet görmedi.
17 Ekim’in “Dünya Astsubay Günü” olarak kutlanması konusunda hem çalan hem de oynayan sâdece TEMAD oldu. Ve dahi İkincisini dahi kutlayabilecek bir zemin bulamadan kendini tüketdi.
Ayrıca, “Assubay” dediğiniz asker sınıfı hakkında şu hakikâtleri biliyor musunuz?
* * * * *
Şimdi müsaade eder iseniz şâyet Sayın ÖZDAĞ, Bugünkü cârî mevzuâtımıza göre MSB ve Genelkurmay Başkanlığımızın “astsubay” dediği asker sınıfının Bahrî ve Berrî ordumuzda teşkil edilmesinin tarihçesini doğru cümleler ile kısaca anlatayım size.
1. Bahrî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili;
1890 senesine kadar Osmanlı Bahrî Ordusunda Bugünün tâbiri ile “Assubay” olarak bilinen üçüncü bir asker sınıfı yok idi. Bu târihi geriye götürmeye tevessül etmek olsa olsa câhillik ve ahmaklık olabilir. Bahrî Ordumuzda “gedikli” sınıfı, Sultan II. Abdülhamid’in aşağıda gördüğünüz şu fermânı ile 1890 senesinde teşkil edildi. Osmanlı Bahrî Ordusuna üçüncü bir asker sınıfı olarak zâbit ile nefer arasına sokuşdurulan ve “gedikli” olarak tesmiye edilen asker sınıfı, İngiliz Bahrî Ordusundan aşırmadır. Gençlerimiz rağbet etmediğinden dolayı teşkil edilmesinden kısa bir süre sonra, “gedikli” sınıfı, 1900’larda iflâs etdi. Sorabilirsiniz; bu gedikli sınıfını ne zamân lağvetdiğini Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız bile bilmiyor. Yaklaşık 10 sene hizmet veren “gedikli” mekteblerinden mezun olan gediklilerin hepsi, padişah fermanı ile “zâbit” sınıfına nakil edildi.
1914 senesinde Osmanlı Bahrî Ordusunda “küçük zâbit” ve “gedikli zâbit” isimleri ile iki yeni asker sınıfı teşkil edildi. Böylece bahriyemizdeki asker sınıfının sayısı ikiden dörde yükseldi. Bu yeni iki asker sınıfını uyanık kurmay zâbitân heyetimiz bu kez de gene İngiliz Bahrî Ordusundan aşırdı. Fakat İngiltere’nin kendi “küçük zâbitine” ve “gedikli zâbitine” verdiği hakları, bizim zâbitân heyetimiz kendi “küçük zâbiti” ve “gedikli zâbitine” vermedi.
Zâbit sınıfına dâhil olarak teşkil edilen “gedikli zâbitliği” de bahriye zâbitânımız kendisine çetin bir rakip olarak gördüğü ve sâhip olduğu imtiyazları paylaşmak isdemediğinden dolayı 1929 senesinde lağvetdi.
Bahrî Ordumuzda “astsubaylığın” hangi zehirli maksat ile teşkil edildiğini öğrenmeye isdekli iseniz şâyet Ümit hocam, Sağ tarafınızda gördüğünüz şu bağlantılı çerçeveyi tıklayın hele bir…
Bakın, neler göreceksiniz!..
* * * * *
2. Berrî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili;
1909 senesine kadar da Osmanlı Berrî Ordusunda Bugünün tâbiri ile “Assubay” olarak bilinen üçüncü bir asker sınıfı yok idi. Bu târihi geriye götürmeye tevessül etmek olsa olsa câhillik ve ahmaklık olabilir.
Berrî Ordumuzda “astsubaylığın” hangi maksat ile teşkil edildiğini öğrenmek isder iseniz şâyet Ümit hocam,
Sağ tarafınızda gördüğünüz şu bağlantılı çerçeveyi tıklamanız kâfidir.
Ömrü hayâtınızda ilk defâ Eski Tüfek'den duyacağınız bu bilgiler karşısında gözleriniz yuvasından uğrayacak hocam!..
Osmanlı Berrî Ordusuna üçüncü bir asker sınıfı olarak zâbit ile efrad arasına sokuşdurulan ve “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı ise Alman (Prusya) Berrî ordusundan aşırmadır. Alman Berrî ordusu örnek alınarak teşkil edilen “berrî küçük zâbitliği”, 31 Mart darbecisi Müşir Mahmut Şevket Paşa, Padişaha rağmen teşkil etdi. (Bkz.; Asubay Tefrikası 6-4)
Fakat Almanya’nın kendi küçük zâbitânına verdiği hakların nerede ise hiçbirisini Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa bizim küçük zâbitânımıza vermedi.
Darbeci Mahmut Şevket Paşa; Harbiye Nâzırı unvânı ile 1910 senesinde ziyâret etdiği Dersaadet Küçük Zâbit Mektebinde, bir nutuk atdı.
Ve dahi Kimisi mektebden firâr eden, kimisi intihâr edenlerden geriye kalan mezun üç-beş küçük zâbit namzetine şöyle dedi.
“Evlatlarım; Sizleri harbiyeye namzet bir şekilde yetiştireceğiz. Yani ordumuzun gözbebeği olacaksınız!” (Bkz. Asubay Tefrikası 6-4)
Müşir Mahmut Şevket Paşa’nın 1910 senesinde Harbiye Nâzırı sıfatı ile söylediği bu sözünü, işde, siz de ilk defâ olmak üzere işitdiniz!
* * * * *
3. Havaî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili; Havaî Ordumuzda “astsubaylığın” teşkil edilişini öğrenmeye isdekli iseniz şâyet Ümit hocam, Sol tarafınızda gördüğünüz şu çerçeveyi tıklayınız!
Tıklayınız da Hava astsubaylığının “târihi” konusunda Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın çevirdiği fırıldakları Ve dahi Hava astsubaylarına yapdığı terbiyesizliği ve inkârcılığı kendi gözleriniz ile görünüz!..
* * * * *
Kendisinin Sultanahmet Meydânında meçhul bir suikast ile 1913 senesinde katledilmesi neticesinde Müşir Mahmut Şevket Paşa’nın verdiği bu sözlerin hepsi suya düşdü.
1912 senesinde başlayıp 1922 senesine kadar devâm eden harbler neticesinde Ve dahi Küçük zâbitânın “zâbit” değil de “nefer” olduğunun anlaşılmasından sonra Bu mesleğe kimse müracaat etmedi ve bu mektebler kapılarına kilit vurdu.
Fakat Bakınız, o günlerden bize o küçük zâbitândan yürek yakıcı şu hâtırât yâdigâr kaldı.
* * *
* * *
* * * * *
1934-1950 seneleri arasında Berrî ve Bahrî ordularımızda gayri meşru olarak teşkil edilen “gedikli erbaşlık” dönemi mevcut idi. Kânunsuz olarak teşkil edilen “gedikli erbaşlık”, 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde lağvedildi ve yerine “astsubay” olarak tesmiye edilen üçüncü bir asker sınıfı teşkil edildi. Başbakan Adnan MENDERES’in “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler, dokuz sene hizmet etdikden sonra subaylığa nakil edilecekler idi. Fakat Başbakanın bu karârına ve 5802 sayılı Astsubay Kânununun emrine rağmen Genelkurmay Başkanları, astsubayları subaylığa nakil etmediler.
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ, Yeniçağ gazetesinde neşretdiğiniz söze konu makâlenizin bir yerinde şöyle bir söz sarf etmişsiniz;
“Napoleon, “Ordular midelerinin üzerinde yürür!” demiş.
Herhalde bir başka şey söylese idi o da
“ Ordular assubayların omzunda yürür” olurdu.”
Sarf etdiğiniz bu cümlenizde bir “yanlış” var; evvelâ onu tashih edelim.
Akabinde de Napolyon’un “söylediği” ve fakat “sizin bilmediğiniz” bir sözü burada iktibâs edelim.
"Şimdi geri gelelim, Napolyon’a izâfeten bahsetdiğiniz incili vecizlere…
Evet, Napolyon, “ordular, midelerinin üzerinde yürür!” dedi. Fakat Napolyon’un ordusunda “assubay” ismi ile teşkil edilmiş “ortada sandık” bir asker sınıfı yok idi. Bu sebepden dolayı muhterem Ümit hocam; Napolyon, ordusunu “olmayan assubayların omuzlarında yürütemez idi”
Benim söylediğim bu husus söz konusu değil ise şâyet o zamân da yanlış bilgilendirdiğiniz kamuoyundan özür dilemelisiniz. Yukarıda mezkûr iki cümlelik sözünüzdeki “yanlış” değil fakat “sakâmet” de şudur;
Birincisi; Şükürler olsun Çalap'a ki Ümit Hocam, dünyâ sizin bildiklerinizden ibâret değil!
İkincisi; Napolyon, ordusu hakkında sâdece sizin yukarıda bahsetdiğiniz sözü söylemedi.
Bu sözünü unutmayan Napolyon; Subaylarından önce düşmânın üzerine yalınkılıç atılan Ve dahi Kelle koltukda harb eden erlerinin eline hemen orada, harp meydânlarında, “mareşallik batonları” verdi.
* * * * *
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizde bahsetdiğiniz, Ve dahi Darbeci subaylarımızın yapdığı darbe kânunları ile aşılmaz dört duvarlar arasına ömür boyu köle olarak hapsetdiği ordumuzun “asubayları” ve “asubaylık”, Hele de “Dünya Assubaylar Günü” hakkında makâlenizde sarf etdiğiniz sözleriniz konusunda Benim bugün, burada size vereceğim cevâp şimdilik olmak kaydı ile bunlardan ibâretdir.
Şükrü IRBIK (E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
|
Bu kişilere ve onları sorgulamadan destekleyen yandaşlarına hatırlatalım...
Doğudan batıya, semavi dinlerden semavi olan olmayan dinlere tüm öğretiler “AHLAK” temeli üstüne kurulmuştur. Budizm ile Yahudiliğin on emri, İslam dini ile Sümer dini “AHLAK” bağlamında çok yakın benzerlikler gösterir.
Hepsi “çalmayacaksın” der,
“Öldürmeyeceksin” der,
“Alay etmeyeceksin” der.vs.
Tüm inançların ortak zemini ahlaktır. Ahlakı ortadan kaldırdığınızda zemin çöker, inanç ta öğreti de yerle bir olur, üzerine kurgulandığı varlık zemini ortadan kalkar.
İnsanların namusu ile evine ekmek götürdüğü mesleği ile alay edilmez, ekmeği ile alay edilmez. Namusu ile zurna çalıp evine ekmek götüren kişi, hırsızlık yapıp, fakir fukaranın ekmeğine göz diken bürokrattan, bakandan, başbakandan, iş adamından çok daha onurludur.
Kişinin bir eylemini, bir söylemini eleştirmek gayet doğaldır, ama isimsiz ya da sahte isim arkasına gizlenerek eleştirmek korkaklıktır. Yazdığının arkasında duramayacak kadar aciz kişinin sözü, madem konu zurnaya evrildi, davulcu yellenmesinden öteye geçemez.
Evrensel bir hukuk kuralı vardır; bir şey yasak değilse meşrudur. Tüzüğün yasaklamadığı bir faaliyet içinde olan bir meslektaşı, bulunduğu konum ile eleştirmek olsa olsa kıskançlık olur. Kaldı ki, siyasi faaliyet içinde olan başka meslektaşlar da varken tek kişinin hedef alınması ibret vericidir.
İhraç konusundaki yanlışlık, her boyutuyla, ahlak ve yasalar kapsamında, tüzük ve medeni kanun kapsamında, meslektaşlık bağlamında sonuna kadar ve asgari ahlak ölçüleri içinde eleştirilebilir, eleştirilmelidir. Ama kalkıp evine ekmek götürdüğü mesleği ile alay edilirse bu çirkinliktir.
Bu sitede ihraçlar konusu eleştirilmiş, yanlışlığı vurgulanmış, ama kimsenin kişiliği, şahsiyeti hedef alınmamıştır. BU SİTE DOĞRUYA DOĞRU, YANLIŞA DA YANLIŞ DİYEBİLMEYİ, HATA VE YANLIŞLARIMIZA RAĞMEN İLKE EDİNMİŞTİR.
Ahlak ve Vicdan!
Ayrılmaz ikildir, biri varsa diğeri de vardır.
Yazan ve zemin hazırlayan, alet olanlar en hafif deyimiyle önce vicdan, sonra akıl ve ahlak süzgecinden geçirip, bir kere daha durum değerlendirmesi yapmalıdırlar.
Elbette akıl ve vicdan henüz iflas etmemişse!
Tüm meslektaşlarımıza refah ve huzur dolu sağlıklı günler dileriz.
SİTE VE E.ASSUBAYLAR GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Kanun Numarası : 5143
Kabul Tarihi : 21/4/2004
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 28/4/2004 Sayı :25446
Geçici Madde 5- (Ek: 5/2/2009-5837/36 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış ve 4608 sayılı Kanundan istifade etmiş subaylardan, çeşitli nedenlerle kılıç istihkakından yararlanmamış olanlara, kendilerinin veya yasal mirasçılarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde müracaat etmeleri halinde kılıç istihkakları verilir.
Kanun Numarası : 5143 )
Bu site, TEMAD Sitesinden başka assubayların paylaşımda bulunacağı başka site olmadığı dönemde hepsini saygı ile andığımız bir avuç arkadaşımızın elini taşın altına koyması ile assubayların hizmetine sunulmuş, mücadelemize büyük katkılarının yanı sıra assubay toplumunun özgür sesi olmuştur.
Her taklit aslına övgüdür diye bir söz vardır, bu siteyi taklit eden onlarca site kurulmuş, belli bir süre sonra birçoğu kaybolup gitmiştir.
Bu sitenin varlığını sürdürme sebebinin “ilkeleri” olduğuna inanıyoruz.
Bu site tarafsızdır, taraf olduğu tek husus “assubay” dır.
Her zaman belirttiğimiz gibi, hatalarımıza, yanlışlarımıza rağmen “objektif” tir.
Kesinlikle ön yargısızdır,
TEMAD’ın kurumsal kimliğine saygılı ve onun destekçisidir.
TEMAD Yönetimlerinin doğrularına doğru, yanlışlarına yanlış demeyi ilke edinir.
Bu sitede fikrimizi beğensin beğenmesin herkesin söz ve cevap hakkı vardır.
Yukarıda özetle belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda Sayın DÜRGEN TEMAD Genel Başkanı olarak seçildiğinde bu site diğer başkanlar gibi Sayın Hamza DÜRGEN Başkanı koşulsuz desteklemiştir. Ancak; Sayın Başkan henüz bir yılını doldurmadan topluma seçimden önce gösterdiği yüzünden çok daha farklı bir yüzünü göstermiş, bir sivil toplum örgütü lideri (!)ne hiç yakışmayan, tahammülsüz, eleştiriye kapalı, katı, yüzünü göstermiş, geçmiş yönetimlerin hatalarından ders almak yerine aynı hataları tekrar yolunu seçmiştir.
İlkelerimiz gereği, dün Sayın Başkanı nasıl koşulsuz desteklediysek, bu gün de hatalarını en objektif ve ilkeler bazında eleştirmek hem hakkımız hem de sorumluluğumuzdur.
OLMADI SAYIN BAŞKAN!
Bu topluma beklentisiz hizmet eden arkadaşlarımızı, Tüzük ve Medeni Kanundan dayanak alan Dernekler Kanununa aykırı olarak ihraç etmek hakkına sahip değilsiniz.
Her siyasi ile yapılan görüşmede “100 bin muvazzaf ve 100 bin emeklisi olan assubaylar” diye söze girmenize rağmen, her gelen Genel Başkanın seçildikten sonra Sivil Toplum Örgütü lideri gibi değil de ortaçağ zihniyeti taşıyan despot kral havasına girmesi nedeniyle üye sayımız ne yazık ki 18 binleri geçemiyor. Yani temsilciliğine soyunduğunuz 200 bin kişilik toplumun ancak % 9’una ulaşabilmişsiniz. Kaldı ki bu 18 binin 17 bini pasif üye, derneğe üye olmuş, aidat ödüyor, ama ortada yok. Faal, mücadele içinde yer alan bin kişiyi geçmez.
Siz ne yapıyorsunuz?
Bu bin kişi içinden en ufak eleştiri yapan, fikir beyan eden, birey olma bilincine varmış arkadaşlarımızı hem de dernekler kanununu ve asgari etik ilkelerini hiçe sayarak dernekten ihraç ediyorsunuz.
Önce Sayın Levent ULUCAN,
Şimdi Sayın Haluk TIRAVOĞLU!
Siz, sadece bu arkadaşlarımızı değil, aynı zamanda yaptığınız açık haksızlığı gören, fark eden bir avuç faal arkadaşlarımızı da TEMAD’tan uzaklaştırıyorsunuz.
Birlikte yola çıktığınız arkadaşlarınız da birer birer istifa ediyor.
TEMAD’a umut bağlayan meslektaşlarımız adına uyarıyoruz; Lütfen asli görevinize dönünüz ve bir sivil toplum örgütü lideri gibi davranınız. Aksi takdirde dernekte 2 yıl sonra atacak adam bulamayabilirsiniz.
SİTE VE EMEKLİ ASSUBAYLAR GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ