Tarihe göre süzülmüş ögeler: Eylül 2017

Cumartesi, 30 Eylül 2017 11:49

KİTAP KURDU...

 

 

KÖKEN.

GÜZEL SÖYLEM DEĞİL Mİ?

BEN DE ÇOK BEĞENDİM.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ.

ESKİŞEHİR'DE, EMEKLİ BİR ASTSUBAY VARMIŞ.

ADI DA "NEBİL KÖKEN"’ İMİŞ.

KİTAP KURDU DESEM Mİ ACABA?

BU BENİM, MASALIM, AMA ,
YAŞAYAN BİR MASAL BU.
İÇTENLİKLİ GİRİŞİMLER OLGUSUNDA.

BU ARKADAŞIMIZ ÇOCUKLARI ÇOK SEVERMİŞ.

ÇOCUKLARIN DA ONU ÇOK SEVDİKLERİ GİBİ.

ÇOCUKLARIN, ÇAĞDAŞ EĞİTİM ALMALARI,
OKUDUKLARINI ANLAYABİLMELERİ İÇTENLİĞİNDE..
ONLARA OKUMAYI SEVDİREBİLMEK, İÇİN.
EKİBİ İLE BİRLİKTE,
GAYRETLER GÖSTERİYORMUŞ.

KENDİ TORUNLARI DA VARMIŞ.

ONLARI DA,
ARAP KÜLTÜRÜNDEN UZAK
ÇAĞDAŞ EĞİTİMLERDEN, PAY ALMALARI İÇİN,
ÇABALAR DURURMUŞ.

ONLARIN DA OKUMANIN TADINA VARMALARI, İÇİN.
ELİNDEN GELDİĞİNCE,
UĞRAŞ VERİYORMUŞ.

BU ARADA,
İLKÖĞRETİM OKULLARINA GÜZEL BİR, KÜTÜPHANE KAZANDIRMA ÇALIŞMALARI BAŞLATMIŞ.

SAYIN NEBİL KÖKEN !

SEVİNDİRİCİ, BİR HABER BENCE. DEĞİL Mİ?

NEBİL BEYİN UĞRAŞI.
BENCE ÖYLE.

HAYDİ ARKADAŞLARIM!
BİZLER DE NEBİL KÖKEN'İ SEVENLER TOPLUMU OLUŞTURALIM KENDİ ARAMIZDA.

BU GÜZEL GİRİŞİMİ DESTEKLEYELİM.

NEBİL BEYİN ÖNDERLİĞİNDE ÇOCUKLARA GÜZEL KÜTÜPHANELER KAZANDIRALIM.

VE ÇAĞDAŞ ÇOCUKLARIMIZLA KIVANÇ DUYALIM.
VAR MISINIZ?

BU GÜN SABAHTAN, OTURDUM, HANIM KAHVALTIYI HAZIRLARKEN.

ELİMDEKİ KİTABIM,
DEĞERLİ YAZARIMIZ
"SAYIN ADNAN BİNYAZAR’ IN, AĞIT TOPLUMU KİTABINA DALMIŞTIM.

KENDİMDEN GEÇERCESİNE OKURKEN.

MİNİCİK BİR KUŞ GELDİ CAMIN ÖNÜNE.

O MİNİCİK GAGASI İLE....

CAMI TIKLATTI.

SİZLER DE BU ÇABALARA KATKIDA BULUNMAK İSTER MİSİNİZ DEDİ?,

İSTERİM DEDİM.

ÖYLE İSE HEMEN, BİR KAMPANYA BAŞLATIN.....

O OKULLARIN GÜZEL BİRER KÜTÜPHANELERİ OLSUN..

OLGUSUNDA,
KARINCA KARARINCA.

ARKADAŞLARINA BİLDİRİMDE BULUN.
DEDİ,

MİNİK KUŞUMUN,
BU TATLI SÖYLEMİNE,

NE DENİR?.

ARKADAŞLARIN,
BU MUTLU BAŞLANGICA,
KATKILARDA BULUNSUNLAR.

VE SEVGİLİ NEBİL KÖKEN İLE İLETİŞİME GİRSİNLER.
DEDİ.

MİNİK KUŞUM……………..

MEHMET KAYALI

Yayınlandığı Kategori KONUK YAZAR
Cumartesi, 30 Eylül 2017 10:57

BUNLARIN GÖZÜNDE ASSUBAY

 

 

 

Mehmet Tezkan Milliyet'te yazmış :

Fethullahçı çete mağduru emekli general Ahmet Yavuz’un kitabını okudum.. Kitabın adı; İleri demokrasi hayalinden darbe gerçeğine..

Vesayet Savaşları.. Yavuz Paşa kitabın sonlarına doğru darbe girişiminde askeri cephede yaşananlara da değiniyor ,Altını çizdim notunu aldım.

Dün sabah Sözcü Gazetesi’nde Emin Özgönül’ün haberini gördüm..

Yüksek Askeri Şura kararlarından bir ay sonra 3 general, 19 albay emekli edilmiş..  Özgönül, iki albayın öyküsünü yazmış.. İçlerinden biri FETÖ mağduruymuş.. Diğeri Jandarma Genel Komutanlığı’nı darbecilerin elinden kurtarmak için çarpışan albaymış..  Rehin düşmüş.. İnfaz edilecekken darbecinin silahı tutukluk yapınca kurtulmuş.. Kara Kuvvetleri Komutanı Güler, ‘Cesaret ve Feragat Madalyası’ verilmesini istemiş..Verilmemiş..  Emekli edilmiş!

Dönelim Yavuz Paşa’nın kitabına..

Darbenin önlenmesinde herkesin payı var ama vatansever Atatürkçü subayların çok büyük payı var..  Demiş ve örnekler vermiş..“İstanbul’u kana bulayacak tankların ve zırhlı araçların çıkmasını 2. ve 5. Kolordu komutanları önledi. Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay ve Topkule’deki 66. Mknz. tugayda tank ve zırhlı araçların kışla dışına çıkmasını önleyenlerin o gece yaptıklarını kimse bilmiyor.”Ege Ordusu da..  Veya diğer kentlerde..  FETÖ’cü çetenin darbesini önleyen çok sayıda subay var..  Şehit olan..  Gazi olan..Yavuz Paşa kitabına şu satırları düşmüş..“Daha bunun gibi birçok olay var, yerinde müdahale var. Ancak bilinsin ve yayılsın istenmiyor. Darbeyi halk önledi mitinin sakatlanmasını istemiyorlar. TSK' da bunları anlatacak durumda değil.”

"Kuşkusuz darbenin tek kahramanı astsubay Ömer Halisdemir değil"..     Öteki kahramanlardan neden söz edilmiyor?  Tankların çıkmasını engelleyenlerden.. Helikopterlerin kalkmasının önüne geçenlerden..FETÖ’cü çeteyle çatışanlardan..Uçaklarını kaptırmayanlardan.  Neden?

15 Temmuz’un asker kahramanları kimler?

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-tezkan/darbeyi-onleyen-asker-kahramanlar-2525271/

**************************                        ***************************                          *************************                  

Bay Tezkan ,

O gecenin tek kahramanı tabii ki  sadece rahmetli Assubay Ömer Halisdemir değil,  o geceye damgasını vuran, o gecenin bir çok isimsiz kahramanları var elbette, bunu kimse inkar edemez,

Sizin de belirttiğiniz gibi;

O gece Tankların sokağa çıkmaması için  geçici  arızalar  yaratanlar , Helikopterlerin kalkmaması için kasıtlı arıza yaratanlar , uçakların uçmaması için aynı yöntemi kullananlar sizce kimlerdir acaba ?

Özel kuvvetler komutanlığı  TSK'nın ve ülkenin can damarıdır,  adı da o yüzden Özel kuvvetler'dir.   İşte tam da bu yüzden Assubay Ömer Halisdemir'in yaptığı Kahramanlığın ta kendisidir.

O Kuvvetin ele geçirilmemesini canı pahasına  önlemek, ucunda şehadet olacağını bile bile bu görevi ifa etmek her babayiğidin harcı da değildir,  İşte o yüzden bu güne kadar kabrini bir milyondan fazla insanımız ziyaret etmiştir,  onun için 15 Temmuz'un sembolüdür.

Keşke Ahmet Yavuz paşaya sorsaydınız;

Uçuşa çıkamayan uçakları, helikopterleri, kışlasından çıkamayan tankları kimler, hangi rütbeli personel ,  hangi şartlarda engellemiş ?

O gecenin kırılma noktasında elbette bir Assubay vardır ve adı da Ömer Halisdemir'dir ,

işte tam da bu yüzden  İlker Başbuğ;

"Hainleri general yapmışız , kahramanları Assubay"  diyebilmiştir ,

Darbeyi  saatler öncesinden haber almalarına rağmen  İstanbul'da bir generalin kızının düğününde Halay çekerlerken yerlere yatırılıp, derdest edilenler ,

Gen.kur karargahında yerlere yatırılıp ters kelepçe takılanlar ,

Mürted'e götürülüp , boğazına kemer takılanlar  elbetteki  o gecenin kahramanları değillerdir .

Sayıları 326'dan 196'ya düşen (%40) azalan general - amiraller mi o gece darbeyi önlediler ? 

Yoksa , Önceden haberleri olmasına rağmen düğünde horon tepenler mi önledi ,  hangileri ?

Saydığınız generallerden hangisi  Ömer Halisdemir'in yaptığını yapabildi ?  

Hiç olmazsa sezarın hakkını sezara teslim etme erdemini gösterin,


Ne tesadüftür ki ;

Satır içi resim 1

Bir başka gazeteci ? ,  Cengiz semercioğlu da  Oscar'a aday filmi çekilen , Kore gazisi  Assubay  Süleyman Dilbirliği'nin hikayesini anlatan   "Ayla"  filmidir .  

Koreli küçük bir  kız çocuğuna sahip çıkan o zamanın gerçek bir kahramanı ,

Assubay  Süleyman Dilbirliği için  "onbaşı"  ifadesini kullanabilmiştir, (21.09.2017)

Mesele hiçbir rütbeyi küçümsemek değildir,

Kore gazisi  Assubay ile röportaj yapan bay Semercioğlu o gazinin rütbesini gerçekten bilmiyor muydu sizce ?

O  mel'un gecenin kahramanı başta Assubay Ömer Halisdemir ve birçok isimsiz kahramandır   ve de   darbenin kırılma noktasındaki isimdir,

Sadece doğruları yazın, 

İşinizi yapın  sadece işinizi ,  Kimsenin  Payandası olmayın ,

Birilerinin  yerlerde gezen imajı toplama gayreti Beyhudedir ...






 

Yayınlandığı Kategori ADALET ARAYAN

Devletimiz ve milletimizce gazilerimize hak ettikleri değerin verilmesi dileklerimizle....

-

‘2 üniversite diplomam var devlet beni fotokopici yaptı’

‘Unutmayın’ adlı kitabı ile gazilerin durumunu gözler önüne seren Koray Gürbüz isyanını haykırdı: Ben gazi olduğumda 2 üniversite diplomam vardı, devlet bana fotokopi işi verdi.

 

Ankara'da yaşayan evli ve bir çocuk babası 45 yaşındaki Koray Gürbüz, 1995 yılında jandarma astsubay olarak görev yaptığı Şırnak'ın Gabar Dağı bölgesinde PKK ile çıkan çatışmada yaralandı. Tedavisinin ardından bir süre sonra yeniden görevine dönen Koray Gürbüz, bu kez 1998 yılında Siirt/Karadağlar mevkiinde teröristlerle girdiği çatışmada vurularak yaralandı. Bu çatışma sonucu, böbreği, dalağı, safrakesesi ve karaciğerinin yarısı alınan Koray Gürbüz, iki yıl hastanede yattı. 2000 yılında malulen emekli olan ve “Gazi” unvanı alan, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile Devlet Üstün Hizmet Madalyası sahibi Koray Gürbüz, daha sonra hem eğitimini geliştirdi, hem de şehit ve gazilerin yaşadığı hayat hikâyelerini kaleme aldı.

İLK KİTABINI 2003'TE ÇIKARDI

1998 yılında girdiği çatışmada yaralanması sonucu sol kolunu kullanamayan bu yüzden sağ elle yazı yazmayı sonradan öğrenen Koray Gürbüz, ilk kitabını 2003 yılında çıkardığını söyledi. Halen Bilkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görev yapan Koray Gürbüz, ikinci kitabında ise Güneydoğu'da terörle mücadele sırasında kendisi gibi “Gazi” olan askerlerin hikâyelerine yer verdi. 47 gazinin hikâyesinin yer aldığı ve 4 yılda hazırlanan “Unutmayın” adlı kitabı 19 Eylül “Gaziler Günü”nde yayınlanan Koray Gürbüz, kitabını ve gazi olduktan sonra yaşadıklarını SÖZCÜ'ye anlattı.

ONURLU YAŞAM HAKKIMIZ

Gürbüz, “Bizlere vasıfsız işler vermekten vazgeçin. Gaziler onurlu bir yaşamı hak ediyor. Ben gazi olduğumda 2 üniversite diplomam vardı. Devlet bana Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nda fotokopi işi verdi. Ancak 3 gün dayanabildim. Çok zoruma gitti, istifa ettim. Böylece hakkımı da yitirdim'' dedi. Gürbüz şöyle konuştu:

BU SÜRECİ KİMSE BİLMİYOR

Devlet 40 yıldır terörle mücadele ediyor. Gazilerin ne sıkıntısı var, neler yaşıyorlar, bilen yok. Haberlerde ‘10 asker yaralandı' diyorlar. Bu haber insanların kolunu, bacağını ve gözünü kaybettiği anlamına geliyor. Ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç hale gelme ihtimalini taşıyor. Bu süreci kimse bilmiyor. Gazilerin asıl dertleri unutulmak. Gözünü kırpmadan ölüme yürüyenleri, devletin koruyup gözetmesi lazım.

MADALYALI ÇAYCI VAR

Gazi olan Anadolu çocuklarının çoğunun eğitimi yok. Devletin, işin ötesinde bu insanları eğitmesi, donanım sahibi yapması lazım. İlkokul ya da lise mezunu gazileri okutup üniversite mezunu yapması, sonra da onları işe yerleştirmesi lazım. Bu insanları çaycı, hademe yapmak olayı çözmüyor. Gaziler vasıfsız olmayı hak etmiyor. Türkiye'de şu anda 4 bin 500 gazi var. Türkiye Cumhuriyeti'nin, gazilerine devlet üstün hizmet madalyası verip, sonra da onu çaycı yapması kabul edilebilir bir durum değil.

BİZ FİGÜR DEĞİLİZ

Gaziler sadece tören günleri hatırlanan bir figür olmamalı. Bugüne kadar hiç bir devlet yetkilisi bizi arayıp derdimizi, tasamızı sormadı. Ben isterdim ki bir devlet yetkilisi arasın, gazilerin sorunlarını görüşmek istesin. TBMM'de bir tane gazi ya da, bir tane birinci dereceden şehit yakını olan milletvekili yok. Ama Meclis'e ‘Gazi Meclis' diyoruz.

SADECE YILMAZ ÖZDİL

Bu kitapla bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum. Gazilerin yaşadıklarını yazdım. Kitap 2 günde tükendi. Benimle ilgilenen sadece ve sadece SÖZCÜ Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil oldu. Kitabın adına kadar ilgi gösterdi. Onun kadar şehit ve gazi yakınlarını dinleyen, düşünen başka bir kişi de görmedim.

GAZİLER ARASINDA AYRIM YAPILIYOR

Güneydoğu gazilerinin verdikleri mücadelenin unutulduğunu düşündükleri için kitabın isminin ‘Unutmayın' olduğunu açıklayan Koray Gürbüz, gaziler arasında ayrımcılık yapıldığını öne sürdü. Gürbüz, şöyle konuştu: “Güneydoğu'da yaralanan gazilere, ‘vazife malulü' deniliyor. Şehitlere ise ‘vazife ölümü' deniliyor. 15 Temmuz gazilerindeyse durum farklı. Mesela, 15 Temmuz gazilerine ‘gazi', şehitlerine ‘şehit' deniliyor. O yüzden ben ayrım yapıldığını düşünüyorum. Haklar bakımından bakıldığı zaman da, baya bir ayrımcılık var. 15 Temmuz gazilerinin hakları tabii ki verilsin, sonuna kadar verilsin ama ona ‘gazi' deniliyorsa Güneydoğu gazilerine de ‘gazi' denilsin. Biliyorsunuz Güneydoğu'da yaralanıp sakat kalmayıp ‘gazi'lik unvanı almayan birçok arkadaşımız var. Halen vücutlarında kurşunlarla yaşıyorlar. Onlara da hakları verilsin.”

GEREKLİ SAYGIYI GÖREMİYORUZ

Kitabında yer alan gazilerin ortak özelliklerini anlatan Koray Gürbüz, “Bu 47 gazinin ortak özelliği şu: Hepsi, bizim gariban Anadolu çocuğu dediğimiz fakir ailelerin çocukları. Genç yaşta çalışmışlar ve askere gitmişler. Askerde gazi olmuşlar.  İlginçtir ki hepsi çok savaşmışlar, kurşunların üstüne koşa koşa gitmişler. Ölümü göze alarak gazi olmuşlar. Ben onların gazi olduktan sonraki yaşantılarını ele aldım. Çünkü gazi olduktan sonra büyük sorunlar yaşamışlar. Verdikleri mücadelenin boşa gittiğini düşünüyorlar. Çünkü iki bacağını veren bir gazi, protezini, ortezini tam olarak alamıyor. Veya tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bir gazi ihtiyacını görecek, istediği tekerlekli sandalyeyi alamıyor. Bu konularda biraz kırgınlık var. Ben her şeyden önce gazilerin vermiş oldukları mücadelenin unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Onurlu ve saygın bir şekilde yaşayabilmesi için onlara gerekli saygının gösterilmesini istiyorum” diye konuştu.

Yayınlandığı Kategori HABERLER
Cuma, 29 Eylül 2017 10:10

YALAN DEĞİL,DEVLET BELGELİ...

YİNE BAŞIM KAŞINDI.

GEÇMİŞİN

ACI DOLU HAKSIZLIKLARINI ANIMSADIM…

HAKSIZLIKLARDIR..

SIKINTILARIMIN, NEDENİ..


GEÇMİŞİ ANIMSADIM VE HÜZÜN DOLU...

LİSEDEN SONRA, 4 SENE OKUTUP,

ŞEHZADE BENZERİ,

ETKİ VE YETKİLER İLE DONATILANLAR,

ADI ÜST STATÜ,

SUBAY OLUYOR.

OLANAKLAR ALTIN TEPSİDE SUNULU.. .

KULLANIM ÜSTÜNLÜĞÜ

VE HUDUTSUZ.

ÜNİVERSİTE MEZUNLARINI ALINIYOR,

HAKKANİYETTEN UZAK,

UYDURUK SİSTEMDE,


ADININ “MESLEK YÜKSEK OKULU” KONDUĞU,,

YÜKSEK DİYE NİTELENDİĞİ OKULDA,

OKUTULUYOR.

ASLINDA, YÜKSEK FALAN DA DEĞİL HANİ…

ALT STATÜ İÇİN KISITLI HAKLARLA,

EMEKÇİLER OKULU.

VE ASSUBAY OLUYOR.

YETKİ YOK-ETKİ YOK.

AMMA…

ZİMMET, SORUMLULUK, ÇOK.

VE DAHA DA ÇOOOK.

İLERİ KARAKOLDA ŞEHİTLİĞE YAKIN GÖREVLENDİR.

SOSYAL TESİSLERDEN 2. SINIF FAYDALANDIRMA.

KAST SİSTEMİ BENZERİ,

IRGAT GİBİ ÇALIŞMA ORTAMINDA,

HİZMETİ ALINIP.

ADI ALT STATÜ OLUYOR.

TSK.'DE.


EĞİTİM VE EĞİTİLME SİSTEMİ,

EĞİTİMDE, KENDİNİ KARİYER ORTAMINDA KABUL ETTİRİP DE,

KURUMUNDA “KURUMUNDA YOK SAYILAN.”

GÖSTERİMDEN UZAKLARA İTİLENLER. .

GEREKÇE:

EĞİTİMİNİ GİT BAŞKA YERDE KULLAN.

BENİM GİBİ YANILIP DA ASSUBAY OLANLAR.

BENİM YAŞADIĞIM BENZERİ.

OLUMSUZ, REFAH VE EZİLMİŞLİK, SENİ BEKLER OLUR.

MERAK EDİYORUM.

DÜNYADA BİR BENZERİ VAR MI?

VE SORUYORUM?

BEN 1965 ANKARA ÜNİVERSİTESİ LİSANSLI

ASSUBAY.

2000 YILINDAN SONRA KAZANILMIŞ HAKLARIM.

KURUMUM TARAFINDAN OLUŞTURULAN.

İKİLEMLİ YASALAR İLE BUHARLAŞTIRILDI. ,

16 YIL ALBAYLAR İLE EŞİT MAAŞ ALDIĞIM.

NERELERDE KALDI?.

NEREDE DEVLET BORDROLARI?

NEREDE EMEKLİ SANDIĞI KAYITLAR ARŞİVİ?


HAKLARI SİLMEK BU KADAR KOLAY OLMAMALI.

İNSAN HAKLARI ORTAMINDA .

VE DEMOKRASİLERDE.


İKİ YILLIK ALBAYLARA OKUL YÜZÜ GÖRMEDEN.

YASA İLE EĞİTİM DENKLİĞİ.

AYLIK EMEKLİ MAAŞLARI.

BENİM ÜÇ KATIM.

MAAŞLARI, 6000 LİRA .

BENİMKİ--- 1 / 3

ONLAR 8 /1'LE BAŞLARKEN BENİM BAŞLANGIÇ DERECEM 7 / 1

HAKKANİYETLİ YASAL GEREKÇE İSTİYORUM.

VE ARIYORUM.

BEN DEVLET MEMURUYUM.

KABAHATIM,

ASSUBAY OLMAK MI?.

ASSUBAY OLMAK BU KADAR HAKSIZLIĞI HAK ETMEK Mİ?.


DEVLET BU TUTARSIZLIKLARA SON VERMELİDİR.

YANIT, HUKUKSAL KARİNEYE DAYALI OLMALI.

BİZE GELİNCE. ALT STATÜ.

1 / 3 EMEKLİ MAAŞI.

YANIT ARIYORUM.

ACABA.NEDEEEEN?

HAKLAR EĞİTİM SÜRESİNE GÖRE Mİ????.

YOKSA. OKULSAL KAYIRMALI MI?.

SİSTEM.

KÖKTEN BOZUK.

KİM BOZDU?

NERELERDE HAZIRLANDI BU BOZUKLUKLAR?

ARAR OLDUM.

VERDİĞİM LİSANS BİLİNÇLİ HİZMETLERİMİN KARŞILIĞINI.

KURUMUM BUHARLAŞTIRDI.

SUBAY TARAFLI YASALAR İLE.

KANITLAR BORDROLAR.

DEVLET ARŞİVİNDE. ,

EMEKLİ SANDIĞI, KAYITLARINDA.

VE ARŞİVİNDE.

YALAN DEĞİL...BELGELİ,,,,,,

VE GERÇEKLER. KAYITLI VE DEVLETTE...

MEHMET KAYALI

Yayınlandığı Kategori KONUK YAZAR
Perşembe, 28 Eylül 2017 14:46

Asubay Tefrikası 6-1

 Asubay Tefrikası 6-1

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar

 

 15 Temmuz Vak’asının ikinci sene-i devriyyesinin üçüncü ayını teneffüs etdiğimiz şu günlerde

08 Mart 2017 Çarşamba günü bismillah vira kalem! deyip yazmaya başladığımız Asubay Tefrikasında

Kağıt-kalem meyânında rakamları birer ikişer öğütdük!

1, 2, 3, 4, 5 derken,

Şimdi sıra geldi 6’ya...

Haydi hayırlısı! Allah, devâmını getirmeyi nasip etsin, inşallah...

İlk 5 tefrikaya isim bulmakda epeyi zorlanmış idim!

Fakat altıncı makâlenin ismi, daha yazmaya başlamadan evvel dilimin ucunda bekliyor idi...

Asubay okuluna girdiğimiz ilk günden,

Emekli olmak için son mesâimizi yapdığımzı güne kadar

Ve dahi

Emekli olduğumuz ilk günden

Emekliliğimizin şu son gününe kadar en çok tekrâr etdiğimiz o kelime,

Beş altı kısımı dolduracak Asubay Tefrikası-6’nın başlığı olmak için

Senelerden beri yalvarıyor idi bana...

  • Aldatılmak

        Ya da

  • Kandırılmak!

Bu konu ile bağdaşdırmak için örnek bir şahsiyet ararken de

Türk sinemasının bahtsız ve ucuz emekcisi Adnan AYBERK geldi aklıma...

Adnan AYBERK ile asubaylar arasındaki benzerliği de

Makâlemizi okuyanlar anlayacak, inşallah.

*  *  *  *  *

Bugünün askerî, idârî ve cezâî kânunlarımıza göre “Astsubay” dediğimiz biz asker kişilere; 

  • Kimlerin, hangi sözleri verdiğini,
  • Ve bu sözlerden yerine getirilmeyenlerin nasıl savsaklanıp unutdurulduğunu, 
  • Bu sözler ile verilen hakların ise nasıl gasp edildiğini de 

Asubay Tefrikası -6-‘nın müteakip kısımlarında fâş eyleyeceğiz, evvel Allah...

*  *  *  *  *

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar -1- ismini verdiğimiz bu tefrikamızın

Biricik hedefi şudur

Asubay denilen biz askerlerin

Ve dahi

Asubaylık sınıfının özlük hakları konusunda;

  • İcrâ makâmı” olan Genelkurmay Başkanlığı ve M.S.B,
  •  “Temsil makâmı” olan TEMAD,

          Ve dahi

  • Emekli ve muvazzafı ile asubayların gündemine göre,
  • Asubaylığın taleplerinin neler olduğunu göreceğiz! 

Bu taleplerin tahakkuk ettirilmesi konusunda

İlgili tarafların bugüne kadar neler yapdığı da kendiliğinden ortaya çıkacak...

*  *  *  *  *

Mahlası, Yâdigâr idi!..

Doğurduğu gün anası O’nu, yâdigâr olsun diye babasına,

Babası da yâdigâr olsun diye devletine, milletine emânet etdi...

Vücud olarak, beden olarak eşi benzeri görülmemiş bu Sivas’lı,

İri kıyım ve yiğit bir çocuk idi!

Büyüyünce, karnını doyurmak için

Gurbetci babası ile birlikde Alamanya’ya gitdi. Tersanede çalışdı, çok iyi para kazandı.

Fakat, memleket hasreti ağır basınca, bir de gönlünde yatan aslan kükremeye başlayınca

Babasının yanından firâr etdi ve İstanbul’a geldi.

Sivas’da, çocuk iken çekirdek satdığı sinemalarda filimlerin sihirine kapılmış idi bir kere...

Bu sebepden dolayı ya nasib deyip, 16 yaşında Yeşilçam Sokağın yolunu tutdu.

Sinemacıların deyimi ile söyler isek; star, jön; figüran... Yadiğar, bunlardan üçüncüsü idi...

Seyircinin gözünde kahramanların böyük görünmesi için dayak yemesi isdenen adam idi!

Türk sinemasının ikinci, üçüncü sınıf yüzlerce sanatcı ve ucuz emekcisinden birisi oldu...

Baş oyuncu denen cüce adamlar, filimlerde bu dev adamı hep madara etdiler!

Oynadığı filimlerin çoğunda, aslında gerçekden dayak yedi; ağzı, burnu kırıldı...

Sinemada onu seyredenler güler iken, O aslında hep ağlayan adam oldu!

Rint bir şahıs idi! Çevresindekilerin adam alıp adam satdığı para denen şeye hiç önem vermedi...

Çok mihnet çekdi! Fakat kimseye de minnet etmedi. O’nun için varsa yoksa sinema ve seyircileri idi.

Etme, Hayyâm! Gel, dinle Eski Tüfek'i!

 

Girme, şu alçakların hizmetine;

Konma sinek gibi, pislik üsdüne.

İki günde bir somun ye, ne olur!

Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.

 


  

  

*  *  *  *  *

Bâzen Gaffur oldu, bâzen Mazlum!

Dokuzyüz küsûr filimde oynadı. Fakat oynadığı filimlerin afişlerine çoğu kez O’nun adını bile yazmadılar.

Sinemayı hiç kimse O’nun kadar sevmedi. Ömrünü sanata adadı, sahnede yaşadı.

Fakat belediyeye ait bir bankın üzerinde soğukdan donarak öldü!

Soğuk bir kış gecesi İstanbul; şarap, çalgı, çengi, kumar ve cimâ yorgunluğunun derin uykusunda iken

Taksim Meydânındaki belediyeye ait bankın üzerinde koca bir adam,

Daha 40 yaşında iken Mart ayının dördünde son uykusuna yatdı!

Yeşilçam'ın dev adamı Adnan AYBERK_Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Ücretini ödeyemediği için otelden atıldığı o gecenin ayaz soğuğunda,

Sabaha kadar sokaklarda âvâre dolaşdı.

Canlı iken O’nu oralarda, o sokaklarda kimseler tanımadı!

O son gün;

Bir akşam kahvehânesine girip bir bardak çay içecek bir lirası bile yok idi cebinde!..

Lâkin,

Sabah erkenden Gezi parkını temizlemeye gelen belediye çöpcüleri, O’nun ölüsünü orada hemen tanıdı!

Soğukdan kaskatı, mosmor kesilmiş o koca adam,

Bizleri gâh güldüren, gâh ağlatan

Fakat her dâim düşündüren filimlerin vazgeçilmez figüranı,

Yeşilçam’daki isimi ile Yâdigâr EJDER idi...

Altın kâlpli dev adamın ölümünü o günkü boyalı matbuât, şu kara ve koca harfler ile duyurdu; 

Ünlü oyuncunun yürek burkan ölümü!"

Dev Adam Yadigar EJDER_Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asıl ismi Adnan AYBERK olan

Ve

Filimlerinde Gaffur ya da Mazlum lakabı ile evimize misâfir etdiğimiz Yâdigâr EJDER,

Ehl-i dil, ehl-i edep, ehl-i nâmus, mütevazı ve rint bir sinema emekcisi idi...

Hiç evlenmedi!

Parayı pulu gözü görmedi hiç. Şan, şöhret peşinde de koşmadı... Bir lokma, bir hırka dedi hep!..

Tek derdi; bir tas sıcak bir çorba, sıcak bir oda, sıcak bir yatak idi...

Bunları da bu millet ve bu devlet çok gördü O’na...

Sinema piyasasında filimcilerin en çok kandırdığı sanatcılarından birisi idi.

Oynadığı filimler için para vereceğiz diyen filimciler, çoğu zamân kandırdılar O’nu.

Birlikde oynadığı oyuncular ve filimciler O’nun sırtından geçinip servet kazandılar.Yadigar EJDER_Adnan AYBERK_ Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Fakat

O, kimsenin sırtından geçinmedi, kimsenin hakkını yemedi!

Kimseyi de kandırmadı, aldatmadı...

Birkaç aylık otel borcu,

Belki de mahalle esnafına bir yüz lira veresiye bırakdı arkasında, hepsi o kadar!

Kaç filimde oynadığı,

Nerede, ne zamân ve nasıl öldüğünü dahi bilen olmadı...

Öldüğü gün cebinde beş kuruş parası bile olmayan altın kâlpli bu dev adama

Allah’dan bugün bir kere daha rahmet ve merhâmet dileyelim.

Mekânın cennet olsun inşallah, Mazlum!

*  *  *  *  *

Eyvâh, Kandırıldık!

Yenilen pehlivân, güreşe doymazmış deriz! Güreş de pehlivân da bize has ıstılâh olduğuna göre hiç şüphe yok ki bu atalar sözünü, biz Türkler türetmiş olmalıyız.

Fakat bu atasözüne son zamânlarda çetin bir rakip çıkageldi; “Aldatılan, aldatılmaya doymazmış!

Atalarımızın güreşde sırtı yere gelen pehlivânlar için söylediği bu söz, kendi dönemini aşdı ve

Şu günlerde milletimizin çok geniş bir kısmının hâl-i pür melâline tercümânlık eyler oldu...

  • Maçam yemedi,
  • Yüreğim yetmedi,
  • Ciğerim yetmedi,
  • Bilgim yetmedi,

En mühimi de

  • Aklım yetmedi, demenin adı

Vallahi kandırıldım!”, “Billahi aldatıldım!” oldu...

Devletin kasasınden bol sıfırlı haram lokmaları midene indirirken,

Askeriyenin kesesinden çok yıldızlı haksız terfileri omuzuna bindirir iken,

Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, senin yanında yok idim!

Lâkin;

Berâber yürüdünüz sizler o yollarda hep,

Berâber ıslandınız sizler, yağan o yağmurda be!..

Yaprağını yerken; kıtır, kıtır!

Sapına gelince, meee! Öyle mi?..

Özellikle yirmibirinci asırın ilk senelerinden itibâren memleketimizde

Nezle mikrobu gibi sürat ile yayılmaya başlayan “aldatma/kandırma” hastalığı,

Yukarıdan aşağıya doğru herkesi sarmaya başladı…

İmam, bilerek ve isdeyerek osdurunca,

Cemaat de hem sıçdı, hem de sıvadı...

Memleketimiz, aldatılanlar kumpanyasının açık sahnesi olmaya başladı.

 Kandırıldım_Aldatıldım yalanları_Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Recep Tayyip ERDOĞAN, Başbakan olduğu dönemde defalârca söyledi; “Ben dahi aldatıldım!

Cumhurbaşkanı oldukdan sonra da şöyle dedi; “Şahsım başda olmak üzere bütün ülke aldatıldı!

Belediye başkanlarını, devlet bakanlarını, polisleri, her rütbeden subayları, asubayları, sanatcıları cemaatler aldatdı.

Cüppeli hocayı da Lüpcü Fadıl aldatdı!

Şahsınız başda olmak üzere bütün ülke aldatıldı da! Cebinizden delikli bir guruş paranızı mı kapdırdınız?

Her zamân olduğu gibi yenilen yutulan, har vurulup harman savrulan vatandaşın parası oluyor hep...

Gözümüzün görmediği,

Ve hattâ

Gönlümüzün de katlanmadığı hâlde "aldatan-aldatılanlar folimi", tam gaz devâm ediyor memleketimizde;

  • Ȃmir, memurunu,
  • İşveren, işcisini,
  • İmam, cemaatini, 
  • Öğrenci ile hocası birbirini,
  • Karı-koca, yek diğerini,
  • Esnâf, veli nimeti olan müşderisini,
  • Arkadaşlar, birbirini,
  • Askerde üst’ler, ast’ını,

Kandırıyor, aldatıyor...

15 Temmuz gecesi maskeler de düşdü, takkeler de!..

Bunları 15 Temmuz 2016 Cuma gününden sonra gördük, duyduk, öğrendik!

Bu konuda bakalım daha neler duyup göreceğiz.

Siyâsetciler de seçmenlerini 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçeden beri kandırıyor.

Farz edelim ki suç, aldatanlarda...

Peki, aldatıldığını söyleyenlerin hiç suçu yok mu? Küllükde dolaşmayanın ayağına bok bulaşır mı?

Aldatılanlar kumpanyası oyuncularının hâl-i pür melâli bu minvâl üzere de...

Taa bin dört yüz sene evvelinden bize nasihât edip “Mü'min, aynı delikten iki defa ısırılmaz!diyen kim?

Biz, kimin ümmetiyiz, Allah aşkına?

Siyâsetcisinden, subayından bu devlet adamları aldatıldığını söylüyor da

Aslında aldatılanlar, neticede hep biz vatandaşlar değil miyiz?

Aldatıldığını söyleyen ve fakat aslında vatandaşı aldatan bu devlet adamları ölüp gidince arkasından biz vatandaşlar “Allah rahmet eylesin!” demeye isdekli miyiz?

Ya da

Merhûm Yâdigâr EJDER için gönlümüzde hissetdiğimiz rahmet ve merhâmet duygusunu

Aldatıldım diye yalanlar üfüren bu insanlar için de acap hissedebilecek miyiz?

Yâdigâr EJDER, ömrünü hasretdiği sinema sanatından, karnını bile doyuramadı.

Öldüğü gün cebinden kefen parası dahi çıkmadı!..

Kimsenin sırtından geçinmedi, kul hakkı yemedi, kimseyi de aldatmadı...

Ölüm haberini “Yâdigâr EJDER’in yürek burkan ölümü” diye duyuran gazeteler utansın!

Yürek burksa da ölümü, Allah’ın huzuruna mâsûm bir insan olarak çıkdı, bu dev adam.

Mekânı cennet olsun! 

*  *  *  *  *

Ey şarapperest Çadırcı! Neredesin sen, şimdi? 

Bilmez misin ki;

 

Niceleri geldi, neler isdediler;

Sonunda, dünyâyı bırakıp gitdiler;

Sen hiç ölmeyecek gibisin, değil mi?

O gidenler de hep senin gibiydiler!

 

*  *  *  *  *

Peki,

Aldatıldıklarını söyleyen

Ve fakat aslında biz vatandaşları aldatan devlet zevâtının ölümü nasıl olacak acap?

Gazeteler, bu zevâtın ölüm haberlerini nasıl duyuracak?

Bu insanlar, yapdıkları haksızlıkların hesâbını Hakk’ın huzûrunda nasıl verecekler?

Ve

Biz vatandaşlar, bizleri idâre etdiğini zanneden bu “kandırılmış” zevâtın ardından

Bir Elhâm okumaya isdekli miyiz?

*  *  *  *  *

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askerleri; Asubaylar!

Boğa, boynuzundan; yiğit, sözünden tutulur ya!

Konu aldatılmak ise şâyet, verilen bir sözün tutulup tutulmaması söz konusudur.

Verilen bir sözün tutulup tutulmaması söz konusu ise şâyet

O zamân orada verilmiş söz ya da talep var demekdir.

Peki,

Asubaylığa taraf olanların gündemindeki talepleri nedir?

Şimdi bu talepleri, yorumsuz olarak akdaralım sizlere.

Asubaylar hakkındaki talepler lisdesini derlemeye TEMAD ile başladım.

TEMAD’ın Basın-Yayın ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımıcısı Sayın Adnan AYVACI’ya bir e-mektup gönderdim.

Dedim ki Başkanım; TEMAD’ın gündemindeki asubay talepleri nelerdir?

 

 Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sağolsunlar, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Adnan AYVACI hemen cevâp gönderdi...

TEMAD’ın gündeminde ki Asubay talepleri şunlar imiş;

 

 

TEMAD’ın Gündemindeki Asubay Talepleri

 

 

TEMAD'ın gündemi hakkında

AA

Adnan AYVACI <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Reply|

21 Şubat 2017, Salı 1:54 PM

To: Şükrü IRBIK (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

Merhaba Sayın Şükrü IRBIK,

TEMAD’ın kısa, orta ve uzun vâdede tahakkuk ettirmek üzere gündeminde olan taleplerini size bildiriyorum

Astsubay Sorunları Ana Başlıkları;

Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan ve halen görev yapan Astsubaylarımızın sorunlarına ve beklentilerimize ilişkin taleplerimiz aşağıda sunulmuştur.

   

1-Görev ve Makam Tazminatları

2-Göreve başlangıç derecesinin 9/1i yerine diğer memurlarda olduğu gibi 9/2 den başlatılması 

3-Emekli maaş bağlama yüzdelerinin artışının düzenlenmesi

4-Personel kadro düzenlenmesinin yapılması

5-Disiplin kanununun İnsan hakları ve Anayasaya göre yeniden düzenlenmesi

6-Astsubay yetiştirme okul seviyesinin ön lisans (2 yıllık meslek yüksek okulları) düzeyinden lisans (4 yıllık yüksek okul) düzeyine yükseltilmesi.

7-Tüzüğümüzde de belirtildiği üzere, üyelerimizin ihtiyacı olan huzur evi, yurt v.s gibi hizmetleri yapabilmek amacıyla gerekli olan mali imkanlara kavuşabilmek için, kooperatiflere iştirak etmek/kurmak,  şirketler kurmak/işletmek ve vakıflaşmak arzumuzla ( üye aidatları ve düzensiz bağışlar ile bu hizmetleri yapabilmenin zorluğu ortada olduğundan dolayı) çalışmalarımızı sürdürmek.

 

Selam ve sevgilerimizle

 

Adnan AYVACI

TEMAD Gen.Bşk.Yrd.(Bas:Yay veTantm.sorumlu)

 

Yukarıda gördüğünüz üzere, “temsil makâmı” olan TEMAD’ın gündeminde 7 maddelik bir talep listesi var.

*  *  *  *  *

Asubay meselesinin önemli taraflarından birisi de emekli asubaylar.

Bu konuda ortaya dökülen beyânlara bakdığımızda

Emekli asubaylarımızın 3 maddelik kısacık bir talep listesi olduğunu görüyoruz.

 

 

Emekli Asubayların Gündemindeki Asubay Talepleri

 

 

 

1. Görev başlangıç derece/kadememizdeki kânunsuzluk. (9/2)

2. Subay/asubaya bağlanan emekli maaş oranındaki adâletsizlik. (Subay; %80, Asubay; %50)

3. Tazminât.(7 çeşit tazminât)

 

 

Talep listesindeki maddeler itibârı ile asubaylıkdan beklentisi en az olanlar taraf, emekli asubaylar. 

 

 

Sâdece 3 maddelik bu talebleri yerine getirmek ile İcrâ mâkamı olan Genelkurmay Başkanlığı ve MSB,

Yüzbin emekli asubayı, sokaklardan evlerine gönderebilir.

 

Fakat bunu yapmıyorlar ise şâyet o vakit biz de şu suâli sormalıyız;

 

Eşi, çocuğu, gelini, torunu ve akrabası ile sayısı bir milyon civârında olan emekli asubayların sokaklarda dolaşıp;

  • Açlık sınırında yaşıyoruz diye ilenmesinden,
  •  Polisler ile şehir meydanlarında köşe kapmaca oynamasından,
  •  Ölüm orucuna yatmasından kimler memnun oluyor acap?

 

 

*  *  *  *  *

Asubayların talepleri söz konu edilince her niye ise Genelkurmay Başkanlığımız;

Yapacaklarından daha ziyâde yapdıklarını piyasaya sürmeyi tercih ediyor.

Bu basit “beyin yıkama” yöntemi ile;

  • Hem züğürt tesellisi niyetine umut pazarlıyor,
  • Hem de fazla diretirseniz bu verdiklerimizi de elinizden alırız diyerek aba altından sopa gösderiyor.

Bu basit alicengiz oyunları bir yana;

İçinde yaşadığımız 2017 senesinde,

Asubaylara dâir olmak üzere “icrâ makâmı” olan Genelkurmay Başkanlığımızın gündeminde

Sâdece 3 maddelik bir ”sistemli” çalışma(!) lisdesi olduğunu görüyoruz.

Genelkurmay Başkanlığının Gündemindeki Asubay Talepleri

Görev Tazminâtı; Sâdece subaylarımıza vermek üzere 1989 senesinde icâd etdiler. (Asubayları ileri sürerek Genelkurmay Başkanlığımız, şimdi de binbaşılara bu tazminâtı vermek isdiyor.)

Silâhlı Kuvvetler Hizmet Tazminâtı; Genelkurmay Başkanlığımız 2011 senesinde icâd etdi.  (Asubayları ileri sürerek Genelkurmay Başkanlığımız, şimdi de binbaşılara bu tazminâtı vermek isdiyor.)

Görev başlangıc derece/kademesi; 9/1 yerine 9/2 olması. Asubayların eğitim süresini 2002 senesinde bir seneden iki seneye yükselttiler. Verilen bu bir senelik hak; muâdili devlet memurlarına kıyâsen  asubaylara, 1 senelik hak kaybı olarak aynı sene geri döndü!

Genelkurmay Başkanlığının bugün hâlâ “çözmeye(!)” çalışdığı yukarıda gördüğünüz 3 meselenin üçünün de

Gene zamân içinde çıkartdığı kânunlar ile Genelkurmay Başkanlığının doğurduğu meseleler olduğunu görüyoruz.

Yukarıda gördüğünüz 3 madde, bugün Genelkurmay Başkanlığının gündeminde olan konular.

Genelkurmay Başkanlığının bir de görmediği(!) maddeler var ki bunları da gene kendileri doğurdular;

  • Makâm tazminâtı; sâdece subaylarımıza vermek üzere, 1982 senesinde doğurdular.
  • Temsil tazminâtı; sâdece subaylarımıza vermek üzere, 2000 senesinde doğurdular.
  • Kadrosuzluk Tazminâtı; sâdece subaylarımıza vermek, üzere 1993 senesinde doğurdular.

Şimdi, ehl-i akıl bir insan olarak ben Şükrü IRBIK,

Aklımın emrine râm olup burada şöyle düşünmeye mecburum;

Asubaylara “makâm, temsil ve kadrosuzluk tazminâtı”, Genelkurmay Başkanlığının gündeminde bile yok!

Demek ki Türk Ordusunda makâm, temsil ve kadro hakkı sâdece subaylarımıza özgü.

Peki, öyle olsun!

O zamân da şu suâlin cevâbını versinler;

Subaylarımız, kânun peydahlıyor ve diyorlar ki asubay denilen asker kişiler, “subay yardımcısıdır”. Şu anki mevzuâta göre sâdece subaylarımıza özgü olan “makâm, temsil ve kadrosuzluk tazminâtı” almayan asubaylar, nasıl oluyor da “subayların yardımcısı” olabiliyorlar?

*  *  *  *  *

Asubayların talepler lisdesini konuşmaya devâm edelim...

Asubay meselesi konusunda en dertli zümrenin, muvazzaf asubaylar olduğu görülüyor.

Çünkü en yüklü talep listesi, muvazzafların elinde. 24 maddelik bu liste, asubayların taleplerinin tamâmını kapsamıyor elbetde. Bu lisdeye yeni talepler ilâve edilebilir...

Bugün itibârı ile tahakkuk etdirilen haklarımızı lisdeye dâhil etmediğimizi söylemeye hâcet olmasa gerekdir.

Muvazzaf Asubayların Gündemindeki Asubay Talepleri

1. Birinci derecenin dördüncü kademesine yükselme sorunu. (2012/ öldüre öldüre bitirdiler. Onun da içi boş)

2. Görev başlangıç derece/kadememizdeki kânunsuzluk. (9/2).

3. Subay/asubaya bağlanan emekli maaş oranındaki adâletsizlik. (Subay; %80, Asubay; %50).

4. Tazminât haklarımız. (7 çeşit tazminât).

5. Asubay sınıf okulu mezûnlarının intibâk sorunu (2016/öldüre öldüre bitirdiler)

6. Askerî hastanelerde utanç verici sınıf ayrımı (Subaylarımızın yapamadığını 15 Temmuz’cular bir dakikada yapdı ve Askerî hastaneleri Genelkurmay Başkanlığının elinden aldı.)

7. Askerî mahkemelerde görülen dâvalarda asubay kıyımı. (Subaylarımızın yapamadığını 15 Temmuz’cular bir dakikada yapdı ve Askerî mahkemelerin kapısına kilit vurdu.)

8. Lojman tahsisinde orantısız tahsis.

9. İçhizmet Kânunu ve Askerî Cezâ Kânununda asubay aleyhine işletilen hükümler.

10. Günlük yaşantıya müdâhale eden emir komuta zenciri ve görev anlayışı.

11. OYAK. (Aidât öderken var, yönetimde yok sayılan sınıf asubaylar)

12. Orduevi, sosyal tesis ve askerî kamplarda adâletsiz tahsisler ve uygulamalar.

13. Kalkınmada öncelikli bölgelerde çalışan asubaylara kademe verilmesi.

14. Asubay Meslek Yüksek Okullarının lisans seviyesine yükseltilmesi.

15. TSK’da görev yaparken hasta olarak sağlığını kaybedenlerin mağdur edilmesi.

16. Çağdışı orduları andıran şekilci uygulamalar. (Tam kanat – kırık kanat kepâzeliği, kılıçlı – tüfekli bölücüğü)

17. İki dudak arası mesâi kavramı değiştirilmeli, âmirin başına buyrukluğuna son verilmelidir.

18. 1 sene okuyana da 8 sene okuyana da aynı hizmet süresi. Mecburî hizmet, tahsil süresi ile orantılı olmalıdır.

19. TSK’dan ayrılışlar kolaylaştırılmalıdır.

20. Asubayların meslekî memnuniyeti için çalışma şartları iyileşdirilmeli, erken emeklilik önlenmelidir.

21. Asubaylıkdan subaylığa terfi kuralları şeffâflaştırılmalı, idârenin sınırsız takdir hakkı kısıtlanmalıdır.

22. İlk rütbemiz olan “Astsubay Çavuş” ibâresinden “Astsubay” kelimesinin iptâl edilmesi.

23. Meslek unvânımız “Astsubay” kelimesinin, ATATÜRK’ün türetdiği şekili olan “Asubay” yapılması.

24. Kışlada, cephede kahraman; esir kampında hizmet eri muâmelesi. (Bu maddeyi Çavuş Mustafa Kemâl isimli makâlesi ile 09 Mart 2017 târihinde asubayların gündemine ilk dâhil eden kişi, Şükrü IRBIK’dır.)

*  *  *  *  *

Bugün Astsubay olarak bildiğimiz meslek sınıfı, 1951 senesinde teşkil edildi.

Asubaylara yeni haklar veriyoruz diye subaylarımızın piyasaya sürdüğü her yeni kânun aslında,

Asubayların aleyhine yeni ve daha büyük haksızlıklar doğurdu!

Peki,

Asubayların talepleri konusunda tarafların bu kadar farklı gündeme sahip olmasının sebebi nedir sizce?

Dokuz sınıf askeri olan bir orduda; alın terinin karşılığını âdil bir şekilde dağıtmak mümkün olabilir mi?

Kendilerinden başka diğer sınıflardaki askerlerin rütbesini dahi bilmeyen subaylarımız;

Bu askerlerin dertlerinin ne olduğunu nasıl bilsinler ki?

Sistem bütünlüğü içinde çalışıyoruz!” diyen subaylarımız doğru söylüyor!

 Asubay Tefrikası 6_1_ Genelkurmay Başkanlığı_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Çünkü;

Sistem bütünlüğü içinde çalışarak(!)” ordumuzu gene

Sistem bütünlüğü içinde!” parçalayıp kıymık kıymık "kastlara" böldüler.

Sıkıntıları çözüyoruz diyen vatan hâini subaylarımız,

Yeni sıkıntılara kapı aralayan yeni asker sınıfları doğurtdular ordumuza!

Şu gün itibârı ile ordumuzda tam sekiz çeşit akser sınıfı var!

Böyle bir manzarayı Aristo bile hayâl edemez idi!..

TSK asker mevcudu_ Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Ordumuzdaki “asker sınıfları” için Genelkurmay Başkanlığımızın statü” dediğine lutfen dikkat buyurunuz.

*  *  *  *  *

1950 senesinden beri rütbe takan orgenerallerimiz, salon subaylarıdır!

Ellerine yağ-pas, enselerine güneş, postallarına çamur değmez!

Alıp tüfeği eline,

Koşup hudut boyuna,

Yatıp çamurlu sipere boylu boyuna,

Düşmâna kendisi kurşun atacak değil, herhâlde!

Eli tetikde, gözü ufukda düşmân gözleyen Mehmedciğimize 

Ateş! diye emir verse, Seri paşa Hulusi;

Asubay Tefrikası 6-1_Ateş! Ateş etdim gomutanım! Eski Tüfek Şükrü IRBIK

O ateş emri, O mehmedciğe gidesiye

Ve dahi

O Mehmetcik, o tetiği çekesiye kadar

O düşmân, senin o datlı canına ot tıkar be!

*  *  *  *  *

Kör Bakan İnsanlar, Fil ve Asubaylık!

Asubaylık konusunda söz söyleme hakkı olan 4 taraf var;

1. Muvazzaf Asubaylar

2. Emekli Asubaylar

3. TEMAD (Temsil Makâmı)

4. Genelkurmay Başkanlığı/MSB (İcrâ Makâmı)

Fakat gelin görün ki asubaylığın taleplerini çözmek şöyle dursun,

Asubayların taleplerinin ne olduğu konusunda her bir taraf, farklı bir telden kendi nağmesini çalıyor!

TEMAD Muğla İl Başkanı Halil ERGENLİ_ Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

İnsan olmanın temel şartı ve en büyük fâzileti,

Hakkını arayacak kadar cesûr ve haysiyetli olabilmekdir.

Hakkını almak, bu yolda mücâdele etmek de cesâretli ve haysiyetli insanların işidir!

Aç köpek, (karnını doyurmak için) fırın duvarını yıkıyor ise şâyet,

Aç insan, (karnını doyurmak için) fırın duvarını niye yıkmasın?..

Açlık sınırında yaşayan asubayların, köpek kadar aklı ve haysiyeti yok mudur ki hakkını aramasın?

Hakkını almak için mücâdele eden asubayları kınayanlar, önce dönüp kendilerine baksınlar;

Bu zât-ı muhteremlerin ya karınları tokdur, açlık sınırında yaşayan asubayların hâlinden anlamaz,

Ya da

Bu zevâtın aç köpek kadar bile aklı ve haysiyeti yokdur!

*  *  *  *  *

Asubaylık meselesine taraf olanların

Asubaylığı anlamak ve târif etmek konusunda içine düşdükleri

Ve dahi

Yukarıda gördüğünüz “başıbozukluğu” ve “kavram kargaşasını” anlatacak bir resim arar iken,

Aşağıda gördüğünüz şu sessiz(!) çizgi-resimi keşfetdim!

Bir de siz bakın hele!..

 Asubay Tefrikası 6_1 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubaylar konusunda söz hakkı olan taraflardan her biri

Gündüz vakdi kör gözlüğü takıp da bakdıkları asubaylığı

Kendi görmek ve anlamak isdediği şekilde gördü, anladı ve târif etdi.

Fakat bu taraflardan hiçbirisi asubaylığın hem iç hem de dış hukûkumuza göre

  • Gayri meşrû 

       Ve dahi

  • Gayri kânûnî olduğu fark edemedi!..

*  *  *  *  *

Yadigar EJDER_Adnan AYBERK Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIKSinema piyasasında filimcilerin en çok kandırdığı sanatcılarından birisi idi.Adnan AYBERK Yadigar EJDER_Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Oynadığı filimler için para vereceğiz diyen filimciler, çoğu zamân kandırdılar O’nu.

Birlikde oynadığı oyuncular ve filimciler O’nun sırtından servet kazandılar.

Ömrünü hasretdiği Yeşilçam Sokakda karnını bile doyuramayan Yadigar Ejder,

Hep “üçüncü adamı” oynadığı Türk sinemasının “ucuz emekcisi” idi!

*  *  *  *  *

Canını fedâ etdiği Türk Devletinden ve ordusundan;Zengiin olan asker de olmaz şehit de olmaz! Asubay Tefrikası 6_1 Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  • Karnını bile doyuramayan,
  • Hep itilip kakılan, oyalanan,
  • Avutulan,

       Ve

  • En çok da aldatılan asubayları ise

      Türk Ordusunun hep “ikinci sınıf” muamele gören “fakir ve ucuz emekcisi” oldu!

 brove

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız  

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5 

Yayınlandığı Kategori ESKİ TÜFEK
Perşembe, 28 Eylül 2017 00:25

TEMAD BİR DAVAYI DAHA KAYBETTİ!

 

Saygıdeğer Arkadaşlarımız

2014 yılında yapılan Tüzük Kurultayında Genel Başkanın tüzükteki 3 kez ile seçilmesi maddesi kaldırılmış,ancak Bakanlığın bu maddeye istinaden onaylamaması üzerine Genel Merkez yönetimi tarafından açılan davanın Genel Merkez Yönetimi tarafından TEMAD web sayfasından kazanıldığı duyurulmuştu; ancak Bakanlığın yürütmenin durdurulması için açtığı davayı kazandığı ve Gn.Bşk.'ın 3 kez seçilmesini sınırlayan maddenin kaldırılmadığı kararını  assubay kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. Saygılarımızla. 



 

Ahmet KESER'e çok kötü haber...

TEMAD BİR DAVAYI DAHA KAYBETTİ!
  •  26 Eylül 2017, Salı 19:43

TEMAD'ın, TESUD davasından sonra TÜZÜK davasını da kaybettiği ortaya çıktı.  Ankara Bölge İdare Mahkemesi kararı ile Ankara 17. İdare Mahkemesinin kararını kaldırdı. 

TEMAD TÜZÜK KURULTAYINDA DEĞİŞTİRİLDİ!

TEMAD tüzüğünde, bir kişinin en fazla 3 kez genel başkan seçilebileceğine dair madde, 2014 yılında toplanan tüzük kurultayı ile değiştirilmiş ve bir kişinin ömür boyu TEMAD Başkanı olabilmesinin yolu açmılştı.

MSB TÜZÜK DEĞİŞKİLİĞİNDE O MADDEYİ ONAYLAMADI!

Ancak 2847 sayılı yasa gereği, özel kanunla kurulan ve kamu yararına faaliyet gösteren TEMAD'ın, tüzük değişikliğini onaylama yetkisi MSB'ye verilmiş olduğundan, Mİlli Savunma Bakanlığı  tarafından söz konusu değişikliğini onaylanması gerekiyordu.

Tüzük kurultayında yapılan değişikliklerin diğerlerini onaylayan MSB, "3 defa genel Başkan Seçilme" değişikliğini onaylamamıştı.

TEMAD DAVA AÇTI

Bunun üzerine TEMAD yönetimi, Ankara 17. İdare Mahkemesinde dava açarak konuyu yargıya taşıdı. 


 Ankara 17. İdare Mahkemesi,  2 kez yürütmeyi durdurma kararı verirken,  nihai kararında tüzük değişikliğinin MSB tarafından onaylanması yönünde, yani bir kişinin 3 defadan fazla genel başkan seçilebilmesi yönünde karar almıştı.

Ankara 17. İdare Mahkemesi 28 Mart 2017 tarihinde verdiği 2015 / 1280E ve 2017 / 830K sayılı kararı ile bir kişinin 3 defadan fazla  genel başkan seçilebilmesinin önünü açmıştı.  Bu kararla TEMAD resmi internet sitesinden davayı kazandığını duyurmuştu.

İŞTE TEMAD'IN "KAZANDIK" DİYE DUYURDUĞU VE İPTAL EDİLEN ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİNİN KARARI;

MSB  İSTİNAF DİLEKÇESİ VERDİ, YÜRÜTMENİN DURDURLMASINI VE DAVANIN BOZULMASINI İSTEDİ

Milli Savunma Bakanlığı 01 Haziran 2017 tarihinde, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesi için yazılı İstinaf dilekçesi vererek,  "öncelikle kararın yürütmesinin  durdurulmasını,  istinaf incelemesi sonucunda kararın bozulmasını ve davanın reddedilmesini"  istedi.

 

BÖLGE İDARE MAHKEMESİ KARARINI VERDİ

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10'uncu İdare Dava Dairesi,  13 Eylül 2017tarihinde  2017/759 ESAS ve 2017 / 676 sayılı karar numarası ile   MSB'nin istinaf dilekçesini kabul ederek (yürütmenin durdurulmasına), Ankara 17. İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verdi.

İŞTE ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 10. İDARE DAVA DAİRESİNİN KARARI

Konu üzerinde değerlendirme yapan hukukçular, Ankara Bölge İdare Mahkemesi, 10. İdare Dava Dasiresinin  bu kararı ile TEMAD tüzüğüne göre bir kişi en fazla 3 kez genel başkan olarak seçilebileceğinden,  Ahmet KESER   tekrar genel başkan adayı olamayacağı ve seçilemeyeceği yönünde değerlendirmede bulundu.

 İlk kez 2011 yılında genel başkan seçilen Ahmet KESER, 2013 yılında Olağan üstü Genel Kurul ile ikinci kez genel başkan seçilmiş ve 2014 yılındaki genel kurulda ise üçüncü kez genel başkan seçilmişti.

KESER,  Ankara Bölge İdare Mahkemesinin kararını vermesinden 2 gün sonra,  15 Eylül 2017 tarihinde başkanlığa aday olduğunu ve seçim startını verdiğini TEMAD'ın resmi internet sitesinden duyurmuştu.

Ancak seçim duyurusunun yapıldığı açıklamada, seçim tarihinin açıklanmaması, acaba 'KESER, son kararı öğrendi de ondan sonra mı tarih belirtmeden adaylığını açıkladı' sorusu akıllara geldi.


TESUD Davası gibi önemli bir davadan sonra, TÜZÜK davasının da kaybedilmiş olmasına rağmen, TEMAD Başkanı Ahmet KESER ve Hukuk Komisyon Başkanı Mehmet Erkan AKKUŞ tarafından, üyelere ve kamuoyuna bu konularda bilgilendirme yapılmaması, sadece kazanılan davaların TEMAD sitesinde açıklanması yolu ile başarısızlık perdelenmeye  mi çalışıyor sorusu gündeme geldi.
 

KAYNAK:  http://www.pes24.com/gundem/temad-bir-davayi-daha-kaybetti/5145

 

 

Yayınlandığı Kategori KONUK YAZAR
Çarşamba, 27 Eylül 2017 23:35

MIZIKMAZSANIZ DÜŞMAN DA BİR DAHA GELMEZ...

Çanakkale stadının önünde

1977 23 Nisan geldiğinde

Dizildi yavrukurtlar

Sıra servilerin gölgesinde.

Birden kızdı Faize öğretmen

“Ne bakıyorsun sağa sola.”

“Ağaçlar asker gibi dizilmiş” dedi çocuk

“Gene uydurdun tutturdun” dedi öğretmen

“İkmal yolu burası o serviler ondan”

“Gönüllüler sıra olup,

cepheye giderdi buradan”

“Ya evlat! “dedi bir ses “buradan! Buradan!”

Döndü baktı arkasına

Yarı hayret yarı korkuyla baktı.

Öğle güneşinde parlayıp,

uzaklara bakan sedef gözlere.

Hemen Gazi olduğunu anladı çocuk.

Başında kuzu postundan kara kalpak,

Üstün de Ayyıldız kanaviçe.

Tıpkı önlüğünün yakasındaki gibi.

“Buradan evlat! Buradan!”

“Çoğumuz buradan öte tarafa kadar.”

“Azımız da benim gibi,

Buradan dön dolaş buraya kadar.”

Ve titreyen eliyle bastonunu yere vurdu.

Gazinin elinin yaşlılıktan titrediğine aklı erdi de;

Aklı ermedi,

“Düşman gene gelirse nasıl korursun bizi” diye soruverdi.

Güldü ve “sana bir sorum var evlat “dedi Gazi.

“Hayatın boyunca gördüğün insanların hepsini bir düşün”

“Şimdi çok daha fazlası Çanakkale geçilmesin diye şehit olmuşken

Padişah denen zat

İki güz geçmeden saray burnuna

Zırhlıların demirlemesine izin verirse

Ona ne denir.”

“Mızıkçı denir” dedi küçük çocuk

Öksüre öksüre güldü ve dedi ki Gazi

“İyi işte! siz mızıkmazsanız düşman da bir daha gelmez”

Ve  o çocuk büyüyünce iki şey fark etti

Eski resimlere bakarken anladı ki

O gün Küçük zabit üniforması vardı,

Elleri titreyen yaşlı Gazinin üstünde.


Zihnindeki resme baktıkça da anladı ki

Düşman öyle titretmişti ki

O elleri titreyen Gazinin önünde;

Bugün

Şahit olduğumuz onca mızıkmaya rağmen,

Düşman hala cesaret bulup da gelemedi…

https://ozgureker.com.tr/mizikmazsaniz/

Dr. Özgür Eker

15.09.2017

Yayınlandığı Kategori KONUK YAZAR
Cuma, 22 Eylül 2017 23:33

ÇEKİLMELİSİN SEVGİLİ KESER'İM

 

SAYIN AHMET KESER.
"ÇEKİLMELİSİN SEVGİLİ KESER’İM.”
ASSUBAY HAKLARININ KORUNMASINI .
EHLİNE BIRAKMALISIN


“BEN SİZDEN SORUN ÇÖZMEK İÇİN YETKİ ALMADIM"
DİYORSUN.
EMLAK ŞİRKETİ (BÜROSU) KURMAK İÇİN Mİ, VAATLERDE BULUNDUN?.
TURİZM SEKTÖRÜNE GİRİP,
AVRUPAYI TURLAMAK İÇİN Mİ, ÖNÜMÜZE DÜŞTÜN?


KANDIRMACALAR, UMURSAMAZLIK, GEÇİCİDİR.
GERÇEKÇİLİK KALICIDIR.
VE ERDEMDİR.
SENİ BİZLER SEÇERKEN, ORAYA GETİRİR İKEN.
BİZLERE VAATLERİNİ DÜŞÜN.
ASIL, GAYEN.
ASSUBAYLARA, YAPILAN HAKSIZLIKLARLA MÜCADELE EDECEKTİN HANİ.
EGEMEN GÜÇLERİN.
ASSUBAYLARA BAKIŞINI DEĞİŞTİRME ÇABASINDA BULUNACAKTIN.
KÜÇÜMSEMELERİ ÖNLEYECEK İDİN.
HAK KULLANIMINA KATKI SAĞLAMA ÇABASINDA BULUNACAKTIN.
ETRAFI KIRMADAN.
İŞİNE GELMEYENLERİ İHRAÇ ETMEDEN.
BU GÜNE KADAR NE YAPTIN?
HANGİ OLUMLU SONUCA İMZA ATTIN?


ON BİNLERCE İNSANI.
İNSANLARI TOPLADIN.
BİR TELEFON ALDIN,
GERÇEKLER GÜNDEME GELMİŞKEN.
SONUCA BAĞLAMADAN.
KORKUP,
SABAHÇI, KAHVELERİNDE SABAHLAYANLARI. .
TOPLANTIYA HAZIRLANANLARI
SANA GÜVENENLERİN
DAĞILMALARINI SAĞLADIN.
KONULAR TAM GÜNDEME GELMİŞ İKEN.
OLUŞAN FIRSATLARI KAÇIRDIN.
NAFAKADAN KESİLEN AİDATLARLA
AMA SEN, GEREKTİĞİNDE, EN LÜKS OTELLERİ TERCİH ETTİN.
DAHA UYGUN OLANAKLAR VARKEN.
ARKADAŞLARIN ÇİLİNGİRLERLE. İŞBİRLİĞİ YAPARKEN.
G
ÖRMEZDEN GELDİN.

LİDERLİK BU DEĞİLDİR.
HEMEN ORTAMI TERK ETMELİSİN.
TOPLUMUN BEKLENTİSİ.
BU YÖNDE.

 


MEHMET KAYALI

Yayınlandığı Kategori KONUK YAZAR

1

 

15 Temmuz Subay Darbesi; GATA'dan GEAH'a

 

Başınız ağrıyor ise şâyet o başınızı kesip atmazsınız, tedâvi edersiniz, değil mi?

Fakat

Vatanı müdafaa etmek için canını vermeye nâmusu üzerine yemin eden beyaz subaylarımız;

Askerimizin canını kurtarmak için inşâ etdiğimiz GATA’yı

İçine sızan hâinleri ayıklamak yerine MSB’den "kesdiler" ve Sağlık Bakanlığına "nakletdiler!"

"Organ naklini" işitdik, biliyoruz!

Fakat "hastane naklini" de geçen sene 31 Temmuz'da öğrendik!

Aslında GATA’yı MSB’nin elinden almak, siyâsi iktidârın yaslandığı Türkiye düşmânı devletlerin gizli bir emeli idi. 15 Temmuz’u tertipleyen Türkiye düşmânı devletler, “iti, öldürene sürükletdiler!

Ve dahi

Ver-kurtulcu” subay ve siyâsetcilerimizin sırtından bu gizli emellerine sinsice ulaşdılar.

Ve böylece;

Bizim her boku bilen subaylarımız,

Kendi menfaatlerini tahakkuk etdirmek üzere teşkil edip

Yarım asırdan beri ellerinde tuttukları çok önemli iki mevziiyi

15 Temmuz’un gâlibi olan siyâsetcilere kapdırdı; GATA ve AYİM...

AYİM, askıda çorba misâli biraz beklesin!

16 Nisan darbesinin kapısına kilit vurduğu Merâsim Sokağın soytarıları hakkında elbetde söz edeceğiz!

Biz, şimdilik bir mola verelim ve

Hâlen yayında olan Asubay Tefrikası -5- ile henüz yazmadığım Asubay Tefrikası -6- arasına

GATA hakkında yazdığımız bu makâlemizi sıkışdıralım, inşallah.

 

*  *  *  *  *

 

At izinin it izine karışdığı 15 Temmuz 2016 subay darbesinin tozu dumanı arasında

AKP hükûmetinin peşpeşe tertiplediği KHK karşı darbesinden birisi ile M.S.B.’nin elinden alınan GATA,

Sağlık Bakanlığına teslim edildi.

Orası artık Abdülhamid Hastanesi!

2

3

 

Sağlık Bakanlığı isdedi. AKP hükûmeti de hemen teslim etdi.

669 sayılı KHK’nın 107’nci maddesine müsteniden GATA’yı, Genelkurmay Başkanının elinden aldılar ve

15 Temmuz’dan tam 16 gün sonra Sağlık Bakanlığının yan cebine koydular!

Hepsi bu kadar değil elbetde!

Zamân ve zemin ile tevâfuk etdiğinden dolayı;

GATA’nın el değişdirmesinin altında yatan hakikâtleri kamuoyuna fâş edeceğim.

Hem de bu vesile ile;

Bir vakitler biz asubayların da gitmeye mecbûr edildiğimiz asker hastanelerinde

Hekim önlüklü subaylarımızın kendinden olmayanlara karşı davranış biçimini ortaya koyması için

Ankara/Etlik GATA’da yaşadığım olayların en önemsizlerinden bugün sâdece birisini anlatacağım.

*  *  *  *  *

İnsanın neresi ağrısa canı oradadır! Hakikâten doğru bir tesbit bu. Canımın, dişimde olduğunu fark etdiğim bir hâtıram var; öznesi ben, nesnesi GATA, zamân 2009 senesi, zemin de Ankara’dır. Bu durumda zannederim okuyanı da sâdece siz olacaksınız! Anlatayım, şâyet iltifât buyurursanız!

Kar yok! Fakat kuru ayazın Ankara’yı teslim aldığı kurşundan ağır ve kardan da soğuk bir kış günü evdeyim! Muvazzafken, 2009 senesinin bir mesâi sabahına, dayanılmaz diş ağrıları ile uyandım. Diş ağrıları diyorum çünkü ağzımdaki diş sayısı otuz iki bile değil. Fakat zannedersin ki otuz iki bin dişim birden ağrıyor! Etlik’deki GATA’ya bizim evden mesâfe, kuş uçusu 750 metre. Evden çıkıp doğrudan hastaneye gitmek en iyi tercih. Çünkü aklım böyle emrediyor. Fakat askerlikde emir, akılı keser, bilirsiniz! Mâlûm, sevk kağıdı olmadan, ölüyorum desen asker hastanesinde bir yudum su vermezler askere. Emirin akılı kesdiğini iyi bildiğimden dolayı, aklımın bu emrini mecbûren göz ardı etdim! Kahvaltıyı falan unutdum o sabah. Alelusûl hazırlandım ve özel şirketin tedârik etdiği araca can havli ile atdım kendimi. Bindiğim otobüs, GATA’nın yanından geçip giderken ben de ona uzakdan acı ve hüzün karışık bir his ile bakabildim ancak... Bir saatlik sarsıntılı ve bol dur-kalklı yolculukdan sonra ağrıyan dişlerimle birlikde vâsıl oldum işyerine...

Mesâinin başlaması, sabah toplantısı, ona buna dert anlatmak, sevk kağını yazdırmak ve ilk âmire imzâlatmak derken, gün, öğlen oluverdi. O gün öğle yemeğini de yiyecek durumda değildim. O zamânlarda öğle molasında Kızılay’a resmî kıyâfet ile gitmek yasak. Hastaneye de sivil kıyâfet ile gelmek yasak! Sevk kağıdını alır almaz yasaklardan birincisini fütursuzca çiğneyip çabucak resmîyete büründüm. Ve kendimi, karargâhdan dışarı atdım!

Otobüs-dolmuş ile bir iki akdarmadan sonra, oturduğum evin 750 metre ilerisindeki GATA’ya geri geldim. Vakit öğle sonrası olmuş idi. Muâyene, saat bir buçukda başlar burada. Yarım saatim daha var harcayacak! Evden kahvaltı yapmadan çıkmış idim sabahleyin. Karnım çok aç idi fakat dişimdeki dayanılmaz ağrı, açlığımı bile basdırıyor idi. Bir süreliğine öte beri pabuç esgitdikden sonra muâyene saatinden 15 dakika evvel diş bölümünün önünde buldum kendimi. Hasta bekleme mahalline varıp boş sandalyelerden birine oturdum. Sağa sola bir iki boş bakış fırlatdıkdan sonra, kayıtcı hanım geldi. Sevk evrağımı kendisine verip kayıt yapdırdım. Şurada bekleyin! Muâyene başlayınca çağıracağım dedi! Muâyene sıram gelinceye kadar ben de yakın bir sandalyeye tekrâr demir atdım. 

Hekim subaylarımızın giydiği beyaz önlükde, rütbe işâreti yokdur, bilirsiniz. Sol göğüs üzerinde rütbe brövesi taşırlar. Yarım saati daha öğütmüşdüm ki birden bire koridorun uzak ucunda beyaz önlüklü üç-beş kişi belirdi. Hekim olduğunu zannetdiğim bu kişilerden birisi, diğerlerinin hepsinin önünde, yılkı beygiri gibi yeldiriyor idi. Zannedersin bu adam komutanı değil, sanki GATA’nın sâhibi... Sürü hâlinde yürüyerek önümden geçip gitdiklerini gördükden bir iki saniye sonra, en önde yeldiren o şahıs, birden bire hışımla geri döndü! Ve gelip tam önümde dikeldi. Ben, hâlâ oturuyorum! Bir şey soracak diye beklerken hiçbir şey söylemeden, her iki eliyle “ayağa kalk” mânasına gelen bir işâret yapdı. Ben de, askerliğin verdiği çeviklik ile gayri ihtiyârî hemen ayağa kalkdım. Beyaz önlüklü bu şahıs, ayağa kalkdığımı gördükden sonra “Hah! Tamam, şimdi oldu!” der gibi başını öne arkaya bir iki kere salladı ve geri dönüp aynı hışımla yoluna devâm etdi. Ben, bu beyaz önlüklü adamın kim olduğunu ve bana ne demek isdediğini anlamaya çalışırken, O’nun arkasında dolanan beyaz önlüklü başka bir şahıs, yanıma usûlce yaklaşdı. Nâzik bir ifâde ile; “Başçavuşum, komutan yeni geldi, kendisine hastaneyi gezdiriyoruz da!” diyerek sağolsun, durumu açıkladı. Nutkum tutulmuş olmalı ki bu söze de karşılık veremedim. Zihnimin bir yarısı yaşadığım beş on saniyelik bu çarpıcı olayı anlamaya çalışırken diğer yarısı ile şunları söyletdi bana! İyi, gözel! Yeni gelen komutanı gezdirin de... Bana ne bundan? Ben, sabahdan beri canımın derdine düşmüşüm! O şahısın komutan olduğunu bilsem bile niye ayağa kalkayım? Ağrısını beynimin en ücrâ köşelerinde hissetdiğim çürük dişimi tedâvi etdirmek için geldiğim yer, hastane.... Ben de asker olmakdan önce, burada bir hastayım! GATA’ya teftiş içtimasına gelmedim ki!

*  *  *  *  *

Dünyâya hükmetme iddiası olan her devletin ordusunda, asker hastaneleri vardır. Bu asker hastanelerinin temel amacı da rütbe ayırt etmeden her askerine eşit düzeyde sağlık hizmeti vermek ve şifâ dağıtmakdır. Bu cümlenin devâmı olmak üzere bizim ordumuzun da asker hastaneleri olmalı, elbetde. Hem de dünyânın en iyi asker hastaneleri bizim ordumuzda olmalıdır. Fakat gerek muvazzaf iken gerekse emekli olduğumuz dönemde yaşadığımız hakikâtleri göz önüne alınca bu arzu ve hedefin biz asubaylar için tam anlamı ile bir karabasana döndüğünü yaşadık ve gördük!

*  *  *  *  *

Kendilerini “insan üsdü insan” addeden amiral/general denilen asker cinsi, şu katta hizmet alır! Şuradaki müstakil odalarda, birinci sınıfdan da üsdün iâşe yer, içer; oradaki şıfşıflı helâlara sıçar; tek kişilik odalarda, birinci sınıf ekiz yataklarda, tek başına yatar! Hekimler dersen, profesör subaylarımız niye var dersiniz? El pençe divân durmuşlar! Hizmet edecek amiral-general ve kendini amiral-general zanneden şizofren albay gürûhunu bekliyor...

Kendi uydurdukları sahte subay sınıfı olan “üstsubaylar” başka bir katta, başka bir bölümde muâyene edilir. Bu zümrenin de hekimleri en iyilerinden! Doçent hekim subaylarımız pervâne olmuş etraflarında. Sıranı bekle, bugün git yârın gel diyemez, kimse bunlara! Odaları, helâları gene müstakil; hizmetler, yataklar, iâşe gene birinci sınıfından...

*  *  *  *  *

 

  • Kadın pilot subayımız var mı? Oldular, var! 
  • Kadın kurmay subayımız var mı? Oldular, var!
  • Kadın hekim subayımız da var! Oldular, çok şükür!
  • Peki, kadın hemşire subayımız niye yok?

 

Erkek subayların yapdığı her işi yapmak için mesânesini çatlatmak bahâsına sidik yarışına giren kadınlarımız,

Niye hemşire subay olmak isdemez acap?

Kadınımız olsun, erkeğimiz olsun! Eğnine subay kıyâfeti giyen insanımıza pek tuhaf bir şeyler oluyor!

Hakikâten tetkik edilip ders çıkartılası bir vakıa bu!.. 

 

Asubay Tefrikası-3’ü okudunuz ve öğrendiniz, biliyorsunuz!

Coni ordusunda da

Tomi ordusunda da

Asubay” denilen uyduruk kaydırık bir asker sınıfı yokdur!

Fakat her iki orduda hem “subay” hem de “er” bay ve bayan hemşire vardır.

Kraliçenin  ordusundaki bayan subay bir hemşire, hasta bir erin yatağını yapıp altını temizlemekden tiksinmez.

Coni ordusundaki bayan subay bir hemşire de hasta bir erin yemeğini yedirip tıraş etmekden gocunmaz! Bunları biliyorum, çünkü bizzat gördüm.

Bu vatana sadâkatlarından her dâim şüphe etdiğim bizim beyaz subaylarımızın hükmetdiği Türk Ordumuzda ise

Hemşire teğmen mezûn etmek üzere 1985 senesinde gürültü ile hizmete açdıkları GATA Hemşirelik Yüksek Okulu,

GATA’nın 2007 senesinde yapdığı “ince bir balans ayarı” ile sessiz sedâsız iflâs etdi!..

Çünkü bizim beyaz bayan hemşire subaylarımız;

Erimizin altını temizlemek şöyle dursun, kendi renginden olan subayının ilacını vermeyi bile reddetdi.

GATA’nın başına belâ olan bu çete hemşire teğmenlerden ordumuz, okulu kapatarak ancak kurtulabildi.

Yüksek hemşire bayan subaylarımızı da karârgâh subayı yapıp meselenin üzerini örtdü GATA Komutanlığı...

 

*  *  *  *  *

 

Hasta tipi”, “Hasta Rütbesi” , “Statü” laflarının pek sık devriye atdığı bir hastane idi GATA...

r2

Görevde iken tedâvi olmak, şifâ bulmak,

Emekli olunca, son olarak da ölmek için kapısını çalan askerlere “hasta” muâmelesi yapamadı bir türlü!

İlgili bölüme kayıt yapdırınca yarım sayfa bir kağıt verirler. Üzerine “Hasta Tipi: Astsubay”, “Rütbesi: Başçavuş” yazarlar idi...

Emekli olduk! 15 Temmuzdan evvel gene bir iki gitdik, kapısını çaldık! Kayıt yapdıkdan sonra elime verdiği kağıda bakdım! Bir yerinde bu kez de şöyle yazıyor idi;  “Hasta Grubu: Emekli Astsubay”.

Elimize verdikleri sevk kağıtlarındaki her ne demek ise “Statü” satırına da biz "astsubayların" "ne olduğunu" yazmaya tenezzül bile etmemişler...

Ben buraya, emekli asubay  olduğum için değil fakat hasta olduğum için geldim, arkadaş! Burası hastane ise ki öyle! Ve şâyet siz de doktor iseniz ki öylesiniz! Doktor gibi davranın! Bana da her şeyden evvel hasta muamelesi yapın! Kolumdaki rütbeme değil de sızlayan kalbime; ağrıyan dişime, başıma, mideme; görmeyen gözüme, işitmeyen kulağıma... Ne bileyim, kanayan yarama bakın, Allah aşkına!..

 

*  *  *  *  *

 

Subay helâsı, üstsubay asansörü, subay berberi, subay bölümü, subay park yeri, amiral/general yemekhânesi, üstsubay bilmem nesi?.. Hepsini berhevâ etmiş! Bu tabelaları da indirmiş, 15 Temmuz!

Uyduruk bir asker sınıfı olan Asubayın ise adı yok idi, GATA’nın buralarında!.. Bir dudağı yerde, bir dudağı dağların üsdünde gezen beyaz subay doktorlarımızın evvelâ kapısını üç kere tıktalıp, akabinde aynı anda baş ve topuk selâmı verdikden sonra esâs duruşda girerdik odalarına... “Diğer hastalar” deyip battal bir torbanın içine “çöp” niyetine karışdırmışlar idi, kırk beş sene evvel...

Rütbe işâretimizin omuzda değil de pazumuzda olduğunu farketdikleri anda subay doktorlarımız, arsız manav gibi hizmet etiketini ters yüz ederdi hemen. Subaylarımıza, “buyrun komutanım, hoşgediniz!..” Biz asubaylara ise, sanki tekdir eder gibi “buyur başçavuşum, neyin vardı?” muâmelesi... Muâyene, acemi hekimlerden; odalar, ikinci, üçüncü sınıf koğuş cinsinden; yataklar, iâşe dersen dördüncü, beşinci sınıf... Bizzat gördüm ve yaşadım! Röntgen bölümünde, diş bölümünde bile subay - asubay olarak iki ayrı pencereden ve iki ayrı bölümde hizmet verdiklerini asla unutmayacağım!

Ziyâretine gitdiğim meslekdaşlarımın yatdığı odaların perişân hâlini her gördüğümde, bu acı farklılık yüreğimi hep sızlatmışdır. Asker hastanelerinin böyle derme çatma çöp odalarında ölmekdense, Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, sokakda ölmeyi tercih ederim, kendi adıma...

 

*  *  *  *  *

 

Beş altı sene evvel de bizim “55’lik kırmızı kartlıları” üstsubayların kuyruğuna ilişdirmişler idi. Biz muâyene kuyruğunda gubarmış hindi gibi sıra beklerken öyle bir kasılıp sınıf arkadaşlarına hava atarak subayların gıçında guyruğa giriyorlar idi ki bunlar, sormayın!..

Subaylarımızın kuyruğunda dolanan bizim bu “kırmızı kartlılar”, karârgâhın arka kapısından itile kakıla kovulup emekli edilmişler!.. 55’i beklemeyenler ise başları dik bir şekilde son selâmı verip  karârgâhın ön kapısından vedâ etmişler asubaylığa. İkisinin arasında bir sene, bilemedin beş sene var. Asubayları bölmeyi pek iyi bilen “iri kafalı” ve “anıtı büyük” birisi, bizim 55’liklere bu hakkı(!) bahşetmiş idi. Askerî hastaneleri geri verin diye hönküren beyaz subaylarımızın kuyruğunda görüyorum şimdilerde bizim bu “55’likleri" de gülmek geliyor içimden...

 

*  *  *  *  *

 

Bu vakitden sonra başkaları saltanat sürer mi?

Ya da beyaz subay sultası tekrâr hortlar mı, bilmiyorum!

Fakat bildiğim bir hakikât var; GATA Etlik hastanesinde son 45 seneden beri hükmünü sürdüren subaylarımızın saltanatı, 15 Temmuz’da zevâlini bulmuş!

Bütün kapılar, bütün odalar, bütün bölümler, bütün camekânlar herkese açık şimdilerde... En azından zâhiren öyle! Gizlisi, saklısı yok bu sivillerin! Üsdelik selâmsız sabahsız, yeniçeri agası gibi dalıyor vatandaş, doktorun odasına... Bizler gibi ıkına sıkına derdini anlatmak yerine; hekimi, hesâba çekip hemşireyi darb etmesi de cabasından...

10 senede inşâ edilen bu hastanemize, hizmete açıldığı 30 Nisan 1971 târihinde adına subaylarımız, GATA demiş idi...

4

15 Temmuz darbesinden sonra azgın subaylarımıza gem vuran siyâsilerimiz ise GEAH dedi... Hastanenin orasına burasına yapışdırdıkları kocaman canlı ekranlarda şöyle diyor, yeni idâreciler;

Gülhâne Eğitim ve Araştırma Hastanesi hizmete daha güçlü bir şekilde devâm etmektedir.

Bunu söyleyenlerin ya verdikleri hizmetden haberleri yok! Ya da akılları...

Subaylarımız elini çekeli beri burada herşey daha kötüleşmiş! Ortalık daha kirli; hastalar daha kaba ve umarsız; hekimler, hemşireler daha duyarsız...

5

Gemiyi önce fareler terk eder ya!.. Vazifeden âşina olup da ara sıra tesadüf etdiğim subay gardeşlerim ise ayaklarını çokdan çekmiş buralardan...

Kibir ve kasıntıdan burunları dağları aşan şerefsiz subaylarımız GATA’yı baykuşlara teslim etdiler! Eti de benim, kemiği de benim olsun diyen; sonsuz bir kıskançlık ile benim olmazsa kimsenin olmasın diyen alçak subaylarımızın kokuşmuş zihniyeti işde, bu neticeyi getirdi. Bütün bu kötü hekim subaylarımıza rağmen içlerinde her rütbeden güzel insanlarımız, hekim subaylarımız var idi elbet, bunu gördüm, biliyorum. Bu sözlerimiz de onlara değildir. Mâziye dönüp bakdıklarında şimdi onlar, rütbe ayırımı yapmadan asker hastalarına şifâ dağıtmanın haklı huzûrunu yaşayabilirler.

 

*  *  *  *  *

 

Bütün bu kötüleşme bir vakıa!..

Fakat arayana bir de züğürt tesellisi cinsinden güzellik(!) zuhûr eylemiş!

Bugün buraya gelen hastaların hepsi aynı rütbede eşitlenmiş; “vatandaşlık”...

GEAH’da kötüleşen her türlü hizmetden her vatandaş, payına düşeni eşit olarak alıyor. En azından öyle görünüyor!

GATA artık, GEAH oldu...

Kapısından giren her rütbeden askerimize birinci sınıf hizmet edip şifâ dağıtması için

Şu fakir devlet, GATA’ya her türlü imkânı ve parayı fazlası ile verdi.

Fakat efendilik “nöbetine tutulmuş” ve “kudret zehirlenmesine uğramış” siz beyaz subaylarımız;

İnsanca, eşitce, askerce, kardeşce ve ahlâklıca bölüşmeyi beceremediniz!

Derenin bütün suyunu kendinize akıtdınız...

Kendileri söz konusu olunca GATA’daki hizmeti oduncu kantarı ile bol keseden tartan subaylarımız

Kendilerinden başkalarına hizmet etmeye gelince, hep cimri kuyumcu terâzisi kullandı!

Hepinize yazıklar olsun!..

GATA artık yok!

Asker hastanesi olmayan dünyânın tek devleti Türkiye,

Dünyânın tek ordusu da Türk Ordusu oldu, sâyenizde!..

Ey, kendini insan üsdü insan zanneden beyaz subay gardeşlerim!

Şifâ bulmak için ayağınıza kadar gelip kapınızı çalan sizden olmayan askerlerden çok bedduâ aldınız, çok!

ATATÜRK’ün askeri olduğunu söyleyen sizler, ATATÜRK’ün Ordusunu darma dağın etdiniz, bu bir yana;

Sırf kendi menfaatinizi devâm etdirmek uğruna

Şimdi de GATA’yı bitirdiniz!

Gıçınıza gına yakabilirsiniz!

 

brove 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

Yayınlandığı Kategori ESKİ TÜFEK

TEMAD YÖNETİMİ'nin haklarımız konusundaki başarısızlığının yanı sıra birçok meslektaşımızın endişe ile izlediği ticari faaliyetlerdeki başarısızlık, son olarak da gelecek vaad edilerek  assubayların çalışmayan eş ve kızlarının ortak edildiği KOOPERATİF hakkındaki İSTEMAD başkanının iddialarını assubay kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.Saygılarımızla. 

İstanbul Emekli Assubaylar Derneği Başkanı İbrahim KOLDAMCA ile önemli bir söyleşi yaptık; TEMAD Gn.Bşk.
Ahmet KESER'in TEMAD İstanbul İl Başkanlığını yürüten şubeyi kapatması üzerine kurulan İSTEMAD ve onun 
başkanı sosyal meda üzerinden Ahmet KESER'e önemli sorular yöneltti ve belgeleri açıklayacağını duyurdu...
 

Biz de PES24 olarak kendisine neyi açıklayacağını sorduk.

 PES24 : Sn. Koldamca;  öncelikle TEMAD'ın kooperatifi ile ilgili  çok iddialı bir açıklamada bulundunuz ve bazı belgeleri açıklayacağınızı facebook sayfanızda yazdınız. Neyi açıklayacaksınız? Buyurun sizi dinliyoruz.

KOLDAMCA: Öncelikle tüm meslektaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.  İlk önce şunu belirtmekte fayda var.  Adı geçen " S.S ANADOLU ORGANİK GIDA ÜRÜNLERİ ÜRETİM VE TÜKETİM KOOPERATİFİ" TEMAD'ın değil, Ahmet KESER ve beraberindekilerin kurduğu kişisel tüketim kooperatifidir.

PES24: Nasıl yani? Kooperatif TEMAD'ın değil mi? Kooperatifin TEMAD'ın resmi internet sayfasında "

Hatta TEMAD Başkanı Ahmet KESER'in 4 yıllığına başkan seçildiği bile 15 Temmuz 2016 tarihinde TEMAD'ın internet sitesinde duyuruldu.

KOLDAMCA: Bakınız size aşağıda bir belge sunuyorum? Bu belge söz konusu kooperatifin kuruluş belgesidir. Belgede TEMAD Tüzel kişiliği ile ilgili en ufak bir ibare var mı? Bu kooperatif asla TEMAD'ın değildir. İşte size belgesi.

PES24: Yani bu belgeye göre kooperatif TEMAD'ın değil öyle mi?

KOLDAMCA: Kooperatifin kuruluş belgelerinde,  S.S ANADOLU ORGANİK GIDA ÜRÜNLERİ ÜRETİM VE TÜKETİM KOOPERATİFİ olarak ismi geçiyor. 1 Haziran 2016 tarihinde TEMAD adı ile duyurdular, 15 Haziran 2016'da TEMAD Başkanı 4 yıllığına seçildi dediler ama kuruluş belgesinde TEMAD'ın T'si bile yok!  Yani TEMAD yönetimi değişse bile kooperatif yönetimi değişmeyecek ve yeni gelen TEMAD yönetiminin kooperatif üzerinde hiç bir hakkı olmayacak. Tıpkı daha önce kurdukları TEMAD şirketinde olduğu gibi. TEMAD'ın bu kooperatif ve şirket üzerinde hiç bir tasarrufu olamaz.

AHMET KESER VE YÖNETİMİ KOOPERATİFTEN HUZUR HAKKI VE HARCIRAH  ALIYOR MU?

PES24: Sayın Koldamca , defalarca yazıldı çizildi ve sizde bu soruyu sordunuz? Sizdeki belge ve bilgilere göre kooperatiften maaş huzur hakkı vs. alan var mı?

KOLDAMCA: Bakınız, konunun sık sık sosyal medyada gündeme gelmesine rağmen Ahmet KESER, bu konudaki  soruları cevapsız bırakmıştı.  Elimizdeki belgelere göre  kooperatif yönetim kurulu üyelerinin belirli miktarlarda huzur hakkı ve harcırah alması yönünde karar alındığı ortaya çıktı.

PES24: Kim ne kadar  maaş huzur hakkı vs. alıyor?

KOLDAMCA:  Söz konusu  Kooperatifin Genel kurulun da alınan ve aşağıda paylaştığımız belgedeki 4 no'lu karara göre; Yönetim Kurulu Başkanına (Ahmet KESER) aylık 1.000 TL. huzur hakkı, yurtiçi için günlük net 150 TL, ve yurtdışı için günlük net 300 TL. olmak üzere harcırah kullanma hakkı verildi.

Basit bir hesap yaparsak,  Ahmet KESER,  aylık 1000 TL. huzur hakkı alacak. Artı 30 günlük yurtiçi harcırah hakkını kullandığında 30 gün x 150 TL.'den 4. 500 TL.  net ödeme alacak.  

Bu şekilde 

PES24: Aylık 2800 TL. civarında maaş alan emekli astsubaylar için, aylık 5000 veya 10.000 TL gibi rakamlar büyük para sayılmaz mı? 

KOLDAMCA: Astsubaylar,  100TL. lik denge tazminatını almak için yıllarca  mücadele ederken, göbekleri çatlarken, Ahmet Keser günlük 150 - 350 TL. almak için kooperatiften karar çıkartmasını başka türlü açıklayamazdık.

Daha bitmedi, aynı şekilde Kooperatifin Yönetim Kurulu üyeleri aylık 750 TL. huzur hakkı, alacak.  Yine Yönetim Kurulu üyelerinin de tıpkı KESER'de olduğu gibi yurtiçi için günlük net 150 TL, ve yurdışı için günlük net 300 TL. olmak üzere harcırah kullanma hakkı var.

 kurulu üyelerine ise yılda iki defa 1.000'er TL. ödeme yapılacak. İşte size belgesi.

Normalde bir kooperatifin başkanının yönetiminin huzur hakkı almasına kimse bir şey diyemez ama siz TEMAD adına kooperatif kurduk diyorsanız konu farklı.

KOOPERATİF ÜYELER ADINA BANKALARDAN KREDİ ÇEKEBİLECEK Mİ?

PES24: Kooperatif bankalardan finans kuruluşlarından kredi çekecek mi?

KOLDAMCA: Evet bu konuda da karar almışlar. Kooperatifin  bankalardan kredi çekme yetkisi olduğu ortaya çıktı.

PES24 : Kredi çekilirse kim ödeyecek?

KOLDAMCA: Tabi ki üyeler ödeyecek. Bu maddeye göre kooperatif yönetimi,  üyeler adına bankadan kredi çekerek her üyeyi borçlandırabilir ve mevcut üye payına düşen kadar bu borcu ödemek zorunda kalır.

 Kısacası kooperatife üye olan astsubay eşleri, uzman çavuş eşleri, şehit ve gazi eşleri kooperatif bankadan kredi çekerse, söz konusu kredi borcunu ödemek zorunda kalabilir.

Bakın ben belgeli konuşuyorum. Kafamdan uydurmuyorum. İşte bakın, Söz konusu kooperatifin genel kurulunda almış olduğu 16 No'lu kararda (Madde 16)"Bankalardan ve finansal kuruluşlardan, kooperatif adına teminat göstermek kaydıyla, kredi çekme yetkisi, oybirliği ile yönetim kuruluna verildi" denilmektedir.

İşte  o belge.
 

Yine basit bir hesap yaparsak, yaklaşık 1800-2000 üyesinin olduğu tahmin edilen söz konusu kooperatiften her üye adına 2 Bin TL. kredi çekildiğinde yaklaşık 3 - 4 Milyon TL. ( Eski para ile 3-4 trilyon)  kredi alınabileceği tahmin edilmektedir.

ÜYELERE ŞOK! HER ÜYE 2000 TL. BORÇLANDIRILDI! 

PES24 : Bir de üyelerin borçalandırıldığını söylüyorsunuz, o nasıl oluyor?

KOLDAMCA : Yapılan olağanüstü genel kurulda alınan kararlardan biri de üyelerin 2.000 TL. borçlandırılması. 

Ayrıca ödemeyi geciktiren üyeye % 1 gecikme cezası uygulanacağı belirtilmiş. 

Yani söz konusu kooperatife üye olan her kişi 5 taksit halinde toplam 2.000 TL. ödemek zorunda. Ahmet KESER, kooperatif ile ilgili konuştuğu youtube videosunda ise; "sadece bir imza atmalarının yeterli olacağını" belirtmişti.  Atılan imzalar tüm kooperatif üyelerine 2.000 TL. olarak geri dönmüş oldu.

Buyurun açıklayacağız dediğimiz bir belge daha.

KOOPERATİF KURUCUSU BAZI ÜYELER HAKKINDAKİ,  'FETÖ VE SAHTEKARLIKTAN YARGILANDIĞI'  İDDİALAR İÇİN NE DİYORSUNUZ? 

PES24: Kooperatifin Kurucuları için söyleyeceğiniz bir husus var mı?

KOLDAMCA: TEMAD Eski Yönetim Kurulu Üyelerinden ve Genel Başkan Yardımcılarından Sami Başkaya iki kooperatif kurucusunun fetö'den tutuklandığı facebook'ta yazmıştı. 16 Ağustos 2017 tarihli "YARINA KALIRDA; YANINA KALIR MI..! (3)"  ismi ile paylaştığı yazısında, TEMAD'ın kurduğu iddia edilen kooperatifin"kurucu yedi üyesinden ikisi FETÖ den tutukluymuş, yok bir diğer üye evrakta sahtecilikten yargılanıyormuş. Ben inanmak istemiyorum." şeklinde bir cümle kullanmıştı. Sami Başkaya düne kadar bu işlerin içindeydi, Genel Başkan yardımcısıydı. Bir çok kişiyi kooperatife üye eden kişiydi.  Bu nedenle sözleri çok önemli. 

Şimdi sadece bu değil, yine Sami Başkaya "YARINA KALIR DA YANINA KALIR MI 4"isimli yazısında  "Buradan tüm meslektaşlarımdan istirham ediyorum. Sn. Genel Başkan şubenize yörenize geldiğinde özellikle sorun; Kooperatifin kurucu yedi üyesi kimlerden oluşuyor. Yedi üyeden ikisinin FETÖ den tutuklandığı doğrumu ? Yine 26 kişilik listede olan bir üyenin, evrakta dolandırıcılıktan ağır cezada yargılandığı doğru mu ?" diye soruyor. 

Bunlar yenilir yutulur iddialar değil. Ayrıca yine kuruculardan birinin FETÖ'den ihraç edildiği yönünde iddialar var.  Sanırım zamanı geldikçe bu husular da ortaya çıkacaktır. Çünkü gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir alışkanlığı vardır.

 

ASTSUBAYLAR KENDİLERİ KOOPERATİF KURAMIYORMU DA, EMEKLİ BİNBAŞI İLE KOOPERATİF KURULUYOR?

PES24 : Bu kadar astsubay  varken neden emekli bir subay (jandarma binbaşı), polis kökenliler  ve  TBMM'de çalışan biri ile kooperatif kuruldu.

KOLDAMCA: Aslında bu konu büyük bir organizasyon. Sami BAŞKAYA'nın kooperatif kurucuları hakkında söylediği sözler aslında çok önemli. Şöyle düşünün astsubay derneğinin diye bir kooperatif kuruyorsunuz, içinde  emniyet müdürü seviyesinde polisler, emekli subay, TBMM'de çalışan kişi vs. oluyor! Hazirun listesini incelediğimizde  içinde bir başka askeri statüdeki derneğin başkanın da olduğunu görüyoruz.  Dediğimi gibi bu büyük bir organizasyondur.

Çok basit bir örnek vereyim, olağanüstü genel kuruldaki kooperatifin son hazirun listesinde soyadı aynı olan 3 bayan var. Bu ne demek? Başka kimse yok mu?Yani koskoca Ankara'da hiç kooperatif üyesi emekli astsubay yok mu? 

Sami Başkaya'nın yazısında belirttiği hususlar doğru ise, Kooperatifte apar topar olağanüstü genel kurul yapılması oldukça düşündürücüdür. Bu husus iyi analiz etmek gerekir.

KESER'in "Jandarma astsubayların % 40'ı, havacı astsubayların %10'u FETÖ'cü" açıklamalarının, BAŞKAYA'nın kooperatif kurucu üyeleri konusunda yaşandığı iddia edilen sıkıntıları örtbas etmek için olduğunu düşünüyorum.  Yani bir nevi hedef saptırma olabilir.

Başka türlü bir astsubay derneği başkanı bu şekilde saçma sapan bir beyanat veremez.

Ayrıca kooperatifin 2016 ve 2017 yılında yapılan Genel ve Olağanüstü Genel Kurulları hazirun listeleri inceledik. Hazirun listesinde isimler arasında gelen ve gidenler  var. Bu konunun da iyi incelenmesi gerekir.

Son olarak şunu belirteyim, yukarıda arz ettiğim bilgi ve belgelere inanmayan kooperatif üyeleri belgelerin asıllarına BİMER, CİMER veya avukatları aracılığıyla ulaşabilir.

PES24: Sayın Koldamca, peki TEMAD'ın kuracağı vakıf konusunda ne düşünüyorsunuz?

KOLDAMCA; Bakınız TEMAD özel kanunla kurulmuş, kamu yararına faaliyet gösteren bir dernek, şu an vakıfların yaptığı her işi yapabilir. Vakıf konusunda amacın farklı olduğunu düşünüyorum.

Ahmet KESER TEMAD'dan gideceğini biliyor.  Ahmet KESER'in miadı dolmuştur. KESER, TEMAD'dan gidince ETİMESGUT'da tekrar emlakçılık yapmayı düşünmüyor sanırım.  Kooperatif, vakıf vs. ile kendine TEMAD sonrası makam hazırlıyor hepsi bu.

PES24: Sayın Koldamca, Açıklamalarınız  TEMAD seçimleri arefesinde oldukça ses getirecek türden. Açıklamalarınız için çok teşekkür ederiz.

KOLDAMCA: Bakınız KESER, TEMAD Sitesinde seçim startını verdiğini açıklıyor ama seçim tarihini bir türlü açıklayamıyor. Korkunun ecele faydası yok. KESER bu kez gidecek.  Artık KESER'in miadı doldu. Astsubaylar yeni bir liderle mücadelelerine devam etmelidir.

Bana bu fırsatı sunduğunuz  için teşekkür eder, tüm assubay camiasına saygılarımı sunarım.

KAYNAK : 

http://www.pes24.com/gundem/son-dakika-kooperatif-dosyasi-patladi/5055

 

Yayınlandığı Kategori EMEKLI ASSUBAYLAR
Sayfa 1 / 2
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ