×

Uyarı

JUser: :_load: 62 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Mehmet BABURŞAH

Şubat 12, 2011

1930 Kars doğumlu emekli astsubay, şair, yazar. Ailesini ve akrabalarını, insanları seven, onlara iyilik yapmayı kendine görev bilen, Büyük Ağa Baburşah'ın oğlu, Abdulkadir Baburşah'ın kardeşi, Feride Demircioğlu (Baburşah)'nun abisi. Kars'ta başçavuş adıyla bilinen, as oto ticaret ile uğraşıp, daha sonra canlı hayvan ticareti yapan, Kars Ortakapı mahallesinde ikamet etmiş; huzur içinde yatsın...

http://www.babursah.com/  sitesinden şiirlerine ve diğer bilgilere  ulaşılabilir…

Murat KAPKINER

Şubat 11, 2011
Murat-KAPKINER-2
Doğumu: 1950, Malatya

Malatya Erkek Sanat Enstitüsü (1967) ve Hava Astsubay Okulunu bitirdi (1969). Hava Kuvvetlerinde teknisyen astsubay olarak görev yaptı (1969-74). Çeşitli kuruluşlarda elektrik teknisyeni, Malatya'da özel ve resmî kuruluşlarda yönetici olarak görev yaptı. Kelime ve Varide dergilerini kurdu, yönetmenliğini yaptı. Şiir dışında roman, ve deneme türlerinde eserler verdi. Şiir ve yazıları Aylık Dergi, Çağımıza Selâm, Kelime, Varide dergilerinde yayımlandı.

Eserleri
KITAP-KAPAGI

Şiir: Not Düştüm Besmeleye (1990), Bütün Eserleri 1/Anne Ben Artık İyiyim (1998), Bütün Eserleri 4/Elifbamdan Arta Kalan (1998), Ademin Müstesna Ölümü (1998), Kimsenin Aklına Gel-meyen (1999)

Roman: Güz İnsanları (1982), Karanlıktakiler (1983), Wesirfinger Pastanesi (2001)

Deneme İnceleme: Yaşamayı Göze Almak (1986), Bütün Eserleri 2/Denemeler (1998), Bütün Eserleri 3/Merhamet Muştusu (1998), Bütün Eserleri 5/Nef Risalesi (1998)

Söyleşi: Nefs (1988)

Levent ÖZGEÇ

Şubat 11, 2011

7 Temmuz 1965 Yılında üç erkek kardeşin en büyüğü olarak Elazığ'da dünyaya gelmiştir. İlk okulu Elazığ’da bitirmiş ortaokul ve lise öğrenimine Ankara’da devam etmiştir. 1986 Yılında Muhabere Astsubay Sınıf Okulu sınavlarını kazanarak 1987 yılında Muhabere Astsubay olarak göreve başlamıştır. İlk olarak Diyarbakır'a ataması yapılmış, sırasıyla da Kıbrıs ve Tekirdağ/Çorlu'da görevlerde bulunmuştur. 1998 yılı içerisinde ise sağlık nedenlerinden dolayı görevinden emekliye ayrılmıştır.

Hobilerine gelince; 16-17 Yaşlarında iken lisanslı amatör futbolcu olarak futbol oynamış kalemini de elinden hiç bırakmayarak şiir yazmaya devam etmiştir. 1998 yılında görevinden emekliye ayrıldıktan sonra şiir; Artık onun için bir yaşam şeklini almıştır. Ankara’da düzenlenen şiir toplantılarına katılıp önemli şairlerden dersler almıştır. Artık şiir yoluna onların ışığında devam etmektedir.

Yazmış olduğu şiirler de, kullanmış olduğu kelimelerde bazen düşündürdüğü bazen de güldürdüğü söylenir.

ÖZGEÇ evli ve iki çocuk babasıdır.Ankara’da ikamet eder.

Futbol oynadığı yıllarda 9 numaralı formayı giymek en büyük tutkusuydu ama açıkça da söylemek gerekirse; Şimdi rakamlardan hiç sevmediği ve kesinlikle kullanmadığı yine dokuz olmuştur.

ESERLERİ

Eserlerine gelince; Bu güne kadar yayımlanmış üç şiir kitabı bulunur. İlk şiir kitabı olan ‘Şarkılara Söz olur’u 2000 yılında çıkarmıştır. Bunu takiben 2002 yılında ‘Mısralar da Ağlar’, 2004 yılında ise ‘Gönül Pınarı’ isimli kitapları bulunmaktadır…

Tayyar Tahiroğlu (Cafer Özdilek), Lüleburgaz’ın Hamitabat köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Lüleburgaz’da bitirdi. Hava Astsubay Okulu’ndan sonra görevini Eskişehir, İzmir, Diyarbakır, İzmir’de tamamlamıştır. Görevi sırasında İngilizcesini ilerletmiş, ayrıca Diyarbakır Lisesi’ni de bitirmiştir.

Eserleri : Lüleburgaz Köprüsü (Roman, 1048), Emin’in Ciğeri (Roman), Haşin Baba (Roman); Sonbaharın Getirdikleri (Şiir), Kırkıncı Bahar (Şiir), Ayçiçekleri (Şiir, 1989)

AŞK DENEN İKSİR

Doğunca istiridyede bir inci
Varın görün siz ondaki sevinci
Dinlemez ki o ihtiyarı genci
Aşk denen iksir budur işti

Isırgan otu yakar, acı acı  
Sarıca arıdır onun baş tacı
Elbette vardır aşkın da ilâcı
Aşk denen iksir budur işte

Acı kokusu sevdirir naneyi
Baykuş aşk için sever viraneyi
Gül de açmak için bekler nameyi
Aşk denen iksir budur işte

Platonik aşk, titretir gelini
Yaklaşıp da yâr tutunca elini
Kimseler demez ki bunlar deli mi
Aşk denen iksir budur işte

Tayyar TAHİROĞLU
(Ayçiçekleri, s. 10)

DUYGULAR

Gönlümü bir sevinç kaplar
Görünce çocukların gülüşünü
İçim burkulur sonbaharda
Görünce yaprakların dökülüşünü

Gerilere… taa uzaklara giderim
Görünce toprağın sürülüşünü
Alınınca yerinden
Kalbim sızlar derinden

Görünce bir ağacın sökülüşünü.
O da bir çocuk gibidir
O da filizlenip yeşerdikçe güler
Ama, konuşamaz ki…

Tayyar TAHİROĞLU
(Duygular, s. 34)

Bugün yıllardır dillerimizden düşmeyen ünlü şarkıların şairi Yalçın Benlican'ın konuğu olacak onunla sanata, şiire ve musikiye doğru güzel bir yolculuk yapacağız.

-Merhabalar sayın Benlican. Sizi İzmir'de bulmak uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bu söyleşiye vesile oldu. Bu yüzden çok mutluyum. Şarkılarınızı yıllardır keyifle dinliyoruz. Bizi derinden etkileyen nice ölümsüz eserde adınız, çok güzel güfteleriniz var.

Sizinle bugün burada şiirden, şarkıdan, özetle sanatçı kişiliğinizden söz etmek, Yalçın Benlican'ı okurlarımıza daha yakından tanıtmak istiyorum.

Kısa bir özgeçmişinizle başlayabilir miyiz?

-Tabi memnuniyetle. Ben 1945 yılının çok karlı bir şafağında Eskişehir'de dünyaya gelmişim. Benim dünyaya gelişimden altı ay sonra babam vefat etmiş. Oldukça büyük güçlükler içinde ticaret lisesini bitirdim ve askeri okula girdim. 1964 Yılında Hava Astsubayı olarak mezun oldum. Ancak şiir astsubaylıktan önce kanıma işlemişti. 1962’lerde falan taşlama tarzında bir takım şeyler yazardım. Yani okulda, sınıfta olan olayları kendimce hicvetmeye çalışırdım. Ne kadar başarılı olurdum bilemem ama yazdıklarımın arkadaşlarım tarafından çok beğenildiğini gözlemlerdim. Bu beni daha bir yüreklendirirdi.

Daha sonra şiir kitaplarıyla tanışıp kendi yolumu çizmeye çalıştım.

1964'den sonra yazmaya daha fazla hız verdim. Bu arada İzmir'e tayinim çıkmıştı. İzmir'de olup da şiirle iç içe olmamak mümkün değil tabi.

-Pardon, burada araya girmek istiyorum. O yıllarda İzmir'de şiir grafiği son derece yüksekti gerçekten.

Bir izmir'li olarak benim de yakından izlediğim ve her fırsatta dile getirmeye çalıştığım bir konudur bu. Bizim öğrencilik çağlarımızda inanılmaz bir şiir tutkusu vardı. Bizler o dönemde adeta şiirle konuşur, şiirle iletişim kurmaya çalışırdık. Çok kaliteli ve güzel edebiyat matineleri düzenlenirdi.

-Evet 1960'lı, 70'li yıllarda ben de şiir matinelerine giderdim. Giderdim de asker kökenli olduğum için hiç bir zaman ön plana çıkamaz, şiir konusunda kendime güvenim olmadığı için şiirlerimi de hiç bir yerde yayınlayamazdım. Yazdıklarımı gösterebileceğim, olumlu ya da olumsuz görüşlerini alabileceğim hiç kimseyi tanımıyor, şiirin neresinde olduğumu bilemiyordum.

Ta ki 1982-83'de Avni Anıl'la tanıştıktan sonra kendisine bir şiirimi verdim. O şiiri gazetede yayınlamış. Daha sonra beni ofisine çağırdı.

Yaklaşık olarak bir yıl kadar yanına gidip geldim ama şiirlerimi bir türlü ortaya çıkaramıyor daha doğrusu çıkarmaktan korkuyordum. Çünkü kendisine yüzlerce şiir geliyordu. Hepsini tek tek inceliyor ve bir kenara bırakıyordu. Açıkçası o kadar seçici davranıyordu ki, bu titiz tavrı beni ürkütüyordu

Bir gün bana "Oğlum bir yıldır geliyorsun, şiir yazdığını da biliyorum ama nedense şiirlerini vermiyorsun, önümüzdeki hafta buraya gelirken yanında üç tane şiir getireceksin, Musiki-Nota'da yayınlayacağız. Hece vezni ile yazılmış olsunlar." dedi.

Söylediği günde üç şiirimi yanımda götürdüm. 1984 de yayınlandılar. Yayınlanmalarının üzerinden sadece yirmi gün geçtikten sonra notalar adeta yağmaya başladı.İlk bestelenen şiirim "Söyle Bana Yağmur Gözlüm"dür. Mahmut Oğul tarafından kürdîlihicazkâr makamında bestelenen bu eser gerçekten çok sevilen bir şarkı olmuştur.

Söyle bana yağmur gözlüm
Sen hiç deniz gördün mü?
Deniz sensin, yağmur sensin,
Ben bulutun olayım.

Bu şiirle birlikte yayınlanan diğer iki şiirim de hemen bestelendi ama onların şansı bu kadar yüksek olamadı. Şiirlerimin ard arda bestelenmesi ile birlikte bana da yepyeni bir heves geldi tabi. Fakat benim şarkı sözü nedir, nasıl yazılır gibi konularda hiç bir fikrim yoktu. O zamana kadar sadece serbest şiirler yazmıştım. Bu durumda arkadaşlardan bazı adresler almaya, bir yerlere varmaya çalıştım, ancak hiç kimseden gerekli yardımı göremediğimi de söylemeliyim.

Ben de kendi kendime bu adreslerin hepsine kendi çabamla ulaşmaya, benden isteyecek herkese de yardımcı olmaya karar verdim ve öyle de yaptım.

-Ne kadar güzel bir tavır. Genç sanatçılara gereken desteğin verilmesi yönünde çok önemli bir mesaj bu.

-Evet haklısınız. Daha sonra bestelenen şiirlerimin sayısı çığ gibi büyümeye başladı. Şu ana kadar yediyüz elli şiirim değişik bestekarlarca bestelendi. Bunlardan iki yüz tanesi TRT repertuarında. Yüz tanesi de çeşitli sanatçılar tarafından Cd.lere, plaklara okundu. İnsan şair olarak da sesini duyurabiliyor ancak şiirleri şarkı olup halkla bütünleşince her şey biraz daha farklı oluyor.

-Elbette, yediden yetmişe herkesin sevdiği, söylediği şarkıların güftekarı olmak harika bir duygu olmalı. Daha nice eserlere, nice başarılara.

-Çok teşekkür ederim. Hepimiz için aynı dilekler gerçekleşir inşallah. Bütün bunların sonunda kazananın sanat olmasını diliyorum her zaman.

-Bu fikirden yola çıkarak şu anda düzenlemekte olduğunuz etkinlikler de çok önemli. "İzmirli Sanatçılar Birliği Derneği" olarak hazırladığınız bu şiir dinletilerinin İzmir'de yine eski sanat günlerinin canlanmasına yol açacağından, gençlerimizin ufkunu aydınlatacağından, onlarda derin izler bırakacağından eminim. Bu güzel çalışmalarınızı bütün kalbimle destekliyor ve sizlere başarılar diliyorum.

-Bizim de dileğimiz bu. Şiire musikiye ve sanata gönül veren dostlarla her hafta çarşamba akşamları Dr. Ayhan Sökmen Sanat Merkezi'nde toplanıyoruz. Şiirde adını kanıtlamış şairlerimizle gençlerimizi buluşturuyor, ustalarımızı anıyor, sanatlarından örnekler sunuyor, "Şiirini Al Da Gel" bölümünde ise şiiri ve güzellikleri paylaşmaya çalışıyoruz.

-Aranızda bulunduğum şu son üç hafta benim için de çok verimli oldu. Bir İzmir'li olarak çok büyük keyif aldığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Bundan sonra daha sık bu etkinliklere katılmaya çalışacağım.

-Bizler de bundan büyük mutluluk duyacağız.

-Teşekkür ederim sayın Benlican. Siz şiir ve güftelerinizle TRT, Tütav, Devlet ve Kültür Bakanlıkları, Belediyeler, gazete, dergi ve çeşitli kuruluşlarca düzenlenen yarışmalarda otuzun üzerinde birincilik, ikincilik, üçüncülük ve mansiyon ödüllerine layık görülmüş bir sanatkarımızsınız. Bana ayırdığınız bu değerli zaman dilimi için çok teşekkür ediyor, başarılarınızı bütün kalbimle kutluyor ve daha nice başarılar diliyorum.

Söyleşimizin sonuna yaklaşırken sizin okurlarımıza vereceğiniz bir mesajınız olacak mı acaba?

-Evet ben bütün dostlara sevginin ve saygının hakim olduğu barış ve mutluluk dolu bir dünya diliyorum. Güzel ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. El ele, gönül gönüle bütün bu zorlukları aşacağımıza inanıyorum. Size de ayrıca sanata ve sanatçıya vermiş olduğunuz değer ve bu konuda gösterdiğiniz çabalar için ayrıca teşekkür ederim.

-Sizi bu sayfalara sığdırabilmek gerçekten zor bir durum. Gönüllerimizde taht kurmuş eserlerinizden yalnızca bir kaç tanesini buraya alıyor ve bu güzel söyleşiye yakın bir gelecekte "Yüreğimden Öper Beni" adlı kitabınızı tanıtan bir yazıyla devam edebilmeyi diliyorumKıymetini bilemedik sevginin

Gurur adlı bir zalime kul olduk
Tek suçlusu kader değil bu derdin
İki ateş arasında kül olduk.
Dargınlıkla geçen günü kar saydık.
Af dileyip barışmayı ar saydık.
Ayrılmazdık aşkı bilmiş olsaydık,
Sen bir yana ben bir yana savrulduk.
Olmaz canım böyle sevmek olmaz ki.
Aramızda kan davası var sanki.
Öyle hazin anlatılmaz bir hal ki,
Tek kurşunla bir bedende vurulduk.

Yalçın Benlican / Beste Bilge Özgen - Makam Uşşak

Yüreğime gömdüm seni
Mazi oldu her hatıran
Unut artık sen de beni
Yak ne varsa benden kalan.

Ne mektubum resmim kalsın
Ne gül dudak ismim ansın
Gözün bir an ufka dalsın
Yak ne varsa benden kalan.

Son resmimi seyret bir an
Gülecektir sana inan
Son defa öp dudağımdan
Yak ne varsa benden kalan.

Yalçın Benlican / Beste Mahmut Oğul - Makam Nihavent

Ne aşk kaldı ne de bir iz
Resim çizdik sanki suya
Kayan yıldız gibi sessiz
Çekip gittin oldu mu ya.

Suç sayıldı ne söylesem
hep o gurur hep o sitem
Ateş almış gibi birden
Çekip gittin oldu mu ya

Arar belki diye umdum
Umutlandım sevgi bu ya
Unutmuşsun diye duydum
Çekip gittin oldu mu ya.

Sebil sanki gönlüm
Uyan artık bitti rüya
Bugün yangın yeri gönlüm
Çekip gittin oldu mu ya.

Yalçın Benlican

Aşk rüyadır çok zaman
Olduğu gibi bırak
Tek sen misin ayrılan
Üzüldüğün şeye bak.

Bakıp bakıp resmine
Türkü yakıp ismine
Dert ekleyip derdine
Üzüldüğün şeye bak.

Olmasa da çok güzel.
Sevgisi sana yeter.
Yok yok deyip bir haber
Üzüldüğün şeye bak.

Yalçın Benlican / Beste Turhan Taşan - Makam Kürdî

Murat BİNEKOĞLU

Şubat 11, 2011

1961 ADAPAZARI doğumluyum. İlk ve orta öğreniminden sonra Dz.Assb.Hzl.Okulu ile İkmal ve İdari Okulu’nu bitirerek 1980 yılında assubay çavuş nasbedildim. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın çeşitli kademelerindeki görevlerimden sonra en son atandığım Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanlığı Teknik Şube Md.lüğü İdari Assb.lığından emekli oldum. İzmir’e yerleştim ve halen İzmir Çiğli ilçesinde ikamet etmekteyim. 20 yaşında bir kızım, 16 yaşında bir oğlum var.

Sanat çalışmalarım ortaokul yıllarında resim öğretmenimin teşvik ve ilgisiyle başladı. Üç yıllık üniversite hayatımda da resim hocam Tomur Atagök sayesinde resim tarihi ve mekanın resim üzerine etkileri konularında bilgi sahibi oldum. Birçok eserim 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi’nde enkaz altında kaldı. Bu eserler aileme mensup kişilerin evlerinin duvarlarını süslemekteydi. Büyük bir şans eseri giden sadece resimlerim oldu. Şu anda atölyeye çevirdiğim evimin bir odasında resim yapmaya devam ediyorum. Resim yapmaktaki amacım onlardan para kazanmak değil. Bu zamana kadar zaten resimden para kazanmadım. Resim yapmanın, farklı bir dünyada gezinmek olduğunu anladığımda kendimi ressam olarak bulmuştum. Sanatın, insanın kişiliğini değiştirdiğini ve onun hümanist, çağcıl, demokrat bir kişiliğe kavuşmasını sağladığına inanıyorum.

Resim dışında diğer el sanatlarına da ilgim var. Resimlerim gerçekçi tarzdadır. Güzel olan her şeyin resmini yaparım. Resimlerimde ayrıntılara çok önem veririm. Renkler ve objeler dünyadaki renkleri ve şekilleriyle tuvalime yansır. Yağlıboya tekniğini kullanırım. Ancak akrilik tekniğinde de bir eserim var. Tuvallerimi de kendim yaparım. Ancak gelişen teknoloji sayesinde tuvallerin kalitesi arttığından bu fikrimden vazgeçmek üzereyim. Sloganım ise şudur;

İNSANLAR YARATICIDIR. YALNIZCA YARATICILIĞININ FARKINDA OLMAYAN İNSANLAR VARDIR.

Selim PEK

Şubat 11, 2011

Sanatçımız Selim PEK, 1965 yılında Eskişehir'in Çifteler ilçesinde dünyaya geldi.

İlk ve orta öğrenimi ESKİŞEHİR' de tamamladı.

Mızıka Astsubay Hazırlama ve Sınıf Okulunu 1983 yılında bitirdikten sonra Türkiye'nin bir çok ilinde Bandocu Astsubay olarak görev yaptı.

1990-1996 Yılları arasında Askeri Müze Mehteran Bölüğünde görev yaptığı yılarda bir çok yurt dışı görevlerine gitmesinden istifade ederek (Amerika; Japonya; Fransa; Almanya; İspanya; İtalya; İngiltere; Tunus; Kıbrıs; Bosna vb..) ve daha bir çok ülkede sanat faaliyetlerini gözleme fırsatını buldu.

Sanatçımız Selim PEK, resim olan ilgisini böyle anlatmaktadır;

Resimle yaklaşık 25 yıldır ilgilenmekteyim.

İlk resim derslerimi "KAMİL ASLANGER" den aldım. Kamil ASLANGER' den çok şeyler öğrendim. "Buradan Kamil ASLANGER'e çok teşekkür etmek isterim."

Gördüğüm ve beğendiğim, her şeyin resmini yapmak isterim.

Şimdi emekli oldum. Tekirdağ/Çorlu'da kendi resim atölyemde çalışmalarıma devam etmekteyim.

Resim yapmayı seven tüm dostları atölyeme beklerim.

Sanatçımızın yapmış olduğu sergiler;

  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 1995
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 1996
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 1997
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 1999
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 2000
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 2002
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 2004
  • Yaşayan Ressam Askerler Sergileri 2006
  • Deniz Müzesi Deniz Konulu Yarışma sergisi 1996
  • Gaziantep GÜSAD galerisi 1997
  • Gaziantep GÜSAD galerisi 1998
  • ORİON ALIŞVERİŞ MERKEZİ 2006
  • ORİON ALIŞVERİŞ MERKEZİ 2007

Sanatçıya ait resim örneklerine BURADAN ulaşabilirsiniz....

http://selimpek.sitemynet.com/

Tarık KİP

Şubat 10, 2011

Tarık Kip, 1927 yılında Samsun'da doğdu. Abdullah Kip ile Zeynep Hanım'ın dört çocuğunun ikincisidir. Mûsikîsever bir aileden gelir. Dayısı Ahmet Sözen Necip Aşkın'dan ders almış; kardeşi Çetin Kip flüt, Metin Kip keman çalmıştır.

İlkokula Samsun'da başlamasına rağmen babasının İstanbul'a tayini dolayısıyle İstanbul'da bitirdi. Kolay öğrenen, başarılı olan bir öğrenci olduğu için öğrenim hayatı problemsiz geçmiştir. Orta öğrenimini "Deniz Gedikli Ortaokulu"nda tamamladı. Bu okuldan mezun olanlardan ilk üç dereceyi alanlar "Deniz Lisesi"ne gönderilirdi. Ancak bu sıralarda Refah gemisi batırılmış, çok sayıda denizcimiz şehid olmuştu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın artan ihtiyacı nedeni ile bu uygulamadan vazgeçildi. Böylece 1947-1956 yılları arasında mecburi hizmetini tamamlayarak "Deniz Ordusu"ndan ayrıldı.

Mûsikîye olan heves ve yeteneği küçüklük yaşlarında ortaya çıkınca dayısından keman dersleri almaya başladı. Daha sonra mandolinle meşgul oldu. 1940-1956 yılları arasında gerek öğrencilik, gerekse görevde bulunduğu yıllarda zaman buldukça mûsikî çalışmaları yaptı. Ortaokulda iken okul bandosu ile okul cazında çalıştı. Ortaokuldan mezun olduktan sonra bir keman edinerek konserlerde dinlediği eserlerin notalarını satın alıp bunları çalmaya çalışırdı.

Böylece pek çok tanınmış ve sevilmiş Batı Mûsikîsi eserlerini öğrenmiş ve keman tekniğini kendi kendine ilerletmiş oldu. Donanma Komutanlığı orkestrasının birçok konserine kemanı ile katılarak bu çalışmalardan büyük istifadeler sağladı.

Türk Mûsikîsi ile ilgisi Gölcük'te görevli bulunduğu sıralarda başladı. Bir süre Kânun ve Ud 'la meşgul oldu. 1952 yılında İstanbul'a tayin olunca Gölcük'teki öğretmeni Tanburî Süleyman Erol, Lâika Karabey'e yazdığı bir mektubu kendisine vererek "İleri Türk Mûsikîsi Konservatuvarı"na gitmesini istedi. Böyle bir ortamda bilgisini ve tekniğini ilerletmek imkânını bulan Kip, Türk Mûsikîsi nazari bilgilerini geliştirdi. Böylece bu dernekte keman öğretmenliği ve çok sesli çalışmalar yaptı. Derneğin kurucusu olan H. Sâdeddin Arel'in her Cumartesi evinde yapmakta olduğu toplantılara çağrıldı. Bu toplantılardan çok şeyler öğrendi. Toplantılarda beş üyeli kemençe ailesinin dördüncü üyesi olan "Bas Kemençe"yi çaldı. Bas Kemençe'ye çalışması, sanatkârın radyolarımızda çaldığı viyolonsel'i de çalmasını sağladı.

İstanbul Radyosu'nda bas kemençe ile emisyonlara girmeye başlayınca, merhum neyzen Burhaneddin Ökte, her genç sanatkâr adayına yaptığı gibi , kendisine yardım elini uzatarak o zamanlar Ankara Radyosu Müdür Yardımcısı olan kardeşi Tanburî İzzettin Ökte'ye tavsiye etti. Bu girişimle 1956 yılı sonlarında Ankara Radyosu'na tayini gerçekleşti. Bir yandan görevine devam ederken gece lisesini bitirerek, daha sonra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin "Kütüphanecilik" bölümünden diploma aldı.

1956 yılından 1993'e kadar viyolonsel ile Türk Mûsikîsi yayınlarına saz sanatkârı olarak katılan Tarık Kip, bu süre içinde stajyerlere öğretmenlik de yaptı. 1993 yılında emekli oldu.

Bu arada çeşitli koro ve toplulukları yöneterek, repertuvar ve denetleme kurulları gibi sanat kurullarında üyelik yaparak mûsikîmize değerli hizmetler verdi. Gerçekten bir sabır ve araştırma ürünü olan repertuvar kitaplarını hazırlayarak elimizde çok önemli bir kaynak olmasını sağladı ve ilgililerin istifadesine sundu.

Türk Mûsikîsi repertuvarına ikisi sözlü olmak üzere peşrev, semai, medhal ve oyun havası türünde yirmiye yakın eser kazandırmıştır. Tarık Kip, kendisi gibi bir ses sanatçısı ve koro şefi olan Yüksel Kip ile evliydi.

21. Eylül. 2000 Perşembe günü kaybettiğimiz bu değerli sanatçımızı saygıyla ve rahmetle anıyoruz.Cenazesi 22.Eylül. 2000 Cuma günü saat:12.00' de Ankara Radyosu'nda yapılacan törenin ardından, Kocatepe Camii'nde kılınacan cenaze namazından sonra Cebeci Asrî Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.

Allah Rahmet eylesin.

Hazırlayan:Tâhir AYDOĞDU

Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi. . . . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP


TARIK KİP'in Eserleri

Makam Form Eserin Adı Usûl


Saba




Şarkı




Nice uyursun uyanmaz mısın




Curcuna




Segah




Şarkı




Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden




Düyek




Acem Aşiran




Saz Semai




Acem–Aşiran Saz Semaisi




Aksak Semai




Ferahfeza




Saz Semai




Ferahfeza Saz Semaisi




Aksak Semai




Hümayun




Oyun Havası




Hümayun Oyun Havası




Nim Sofyan




Hüseyni




Peşrev




Hüseyni Peşrev




Muhammes




Hüzzam




Saz Semai




Hüzzam Saz Semaisi




Aksak Semai




Hüzzam




Peşrev




Hüzzam Peşrev




Sofyan




Mahur




Saz Semai




Mahur Saz Semaisi




Aksak Semai




Muhayyer Kürdi




Saz Semai




Muhayyer–Kürdi Saz Semaisi




Aksak Semai




Nihavend




Oyun Havası




Nihavend Oyun Havası




Nim Sofyan




Nihavend




Medhal




Nihavend Medhal




Sofyan




Rast




Saz Semai




Rast Saz Semaisi




Aksak Semai




Rast




Medhal




Rast Medhal




Sofyan




Saba




Peşrev




Saba Peşrev




Muhammes




Sultaniyegah




Saz Semai




Sultani–Yegah Saz Semaisi




Aksak Semai




Suz–i Dil




Saz Semai




Suz–i Dil Saz Semaisi




Aksak Semai

İbrahim ÖZORAL

Şubat 10, 2011

1935 senesinde İstanbul ili Cerrahpaşa'da Bozacı Odalar sokağı No:23 te doğmuşum. İlk okulda okul marşlarıyla müziğe başladım. Hatta müzik öğretmenimin desteği ve teşviki ile sembolik olarak marşlara şeflik yapardım.

1952 senesinde İstanbul Belediye Konservatuarı Türk müziği bölümü imtihanına girdim. İmtihan heyetinde çok değerli sanatçı Minür Nurettin Selçuk ve zamanının tanınmış hocaları vardı. Bir hoca ayağa kalktı, sonradan isminin Minür Ceyhan şan hocası olduğunu öğrendim. Minür Ceyhan bey imtihan heyetine dönerek; ' Beyler müsadenizle ingiliz kumaşı ile çöpçü elbisesi yaptırmayalım. Çok güzel bir ses yakaladık. Bunu batı musikisinde değerlendirelim. Bu talebeyi batı musikisi imtihan heyetine götürüp orada imtihan edelim. Burada kazandığı için orada da muhakkak kazanır' dedi. İmtihan heyeti beni dinledi ve konservatuara girme hakkını kazandım. 4 sene şan dersi aldım.

1954 senesinde askerlik çağım gelmişti. Oklulun yalnız müzik dersleri olduğu için mecburen Kütahya Er Eğitim Tugayı'na gönderildim. Burada bandoya seçildim, eğitimimi yaptım, yeni kurulan hava kuvvetleri bando okuluna kurs eri olarak gönderildim. Müzik bilgimin olması okul komutanı rahmetli ve değerli hocam Asaf Güven tarafından Eskişehir Hava Okullar Komutanlığı'na gönderildim. Talebe kaydım yapıldı ve tekrar bando okuluna döndüm.

1957 senesinde astsubay olarak mezun oldum. Yeni kurulan Hava Kuvvetleri Orkestrasında solist ve müzisyen olarak çalışmalara başladık. Okulda da solfej ve fagot öğretmenliği görevini yaptım. 1960 senesinde radyoya gittiğimde Tarık Kip'in fasıllarında fagotla türk musikisi çalmaya başladım. İsmet Nedim le tanıştım ve akordeon çaldığımı öğrenen İsmet Nedim beni Ankara Radyosundaki programına aldı. Ve 1960 senesinden 1965 senesine kadar solist saz olarak program yaptım.

1965 senesinde Zeki Müren'in Fahrettin Aslan Bey'e ısrarları ile Maksim gazinolarına bir futbolcu gibi transfer oldum. 20 sene Maksim sahnelerinde bazen solist oldum, bazen assolistlere sazımla eşlik ettim. Bu zaman zarfında film müzikleri yaptım. Acar Film şirketinin müzik yönetmeni oldum.

Sanat yaşamım içerisinde 500 e yakın şarkı besteledim. Yaptığım besteleri okuyan sanatçılar arasında; Behiye Aksoy, Zeki Müren, Emel Sayın, Mediha Demirkıran, Gönül Yazar, Bülent Ersoy, Mustafa Sağyaşar, Ziya Taşkent, Sevim Tanürek, Taner Şener, Coşkun Sabah, Sevim Şengül, Güneri Tecer, Perihan Altındağ, Jale Ertürk, Yeliz, Baha, Kevser Tanrıkurt, Mualla Mukadder, Bülent Oral, Naim Akan, Rana Alagöz, oğlum Feridun Özoral ve daha aklıma gelmeyen birçok isim var.

Kendim 7 plak, 2 kaset ayrıca İsrailde konserlerim sırasında 1 video 2 kaset yaptım. Her biri bestelenmiş şiirlerimi bu kitapta topladım.

Beste yapma çalışmalarım hala devam etmektedir. Ayrıca 7 senaryo yazdım. Sanat yaşamım hala devam etmektedir. Sanat sanatçıyla beraber doğar, gelişir..

Sanatçı göç eder gider.. Bıraktığı eserler ise halka mal olur. Zaman zaman o eserleri de kendisi gibi teker teker yok olur. Dillerde kalanlar hariç, bu böyledir böyle devam eder.

Saygılarımla,

Bestekar İbrahim Özoral ...

BODRUM BODRUM

Güzel yurdun o incisi,
Gönüllerin şen gözdesi.
Binbir anı sevgi dolu,
Her şeyi ile Bodrum Bodrum…

Yeni açmış filiz gibi,
Renkler sanki onun dili,
Mutlu eder hepimizi,
Her şeyi ile Bodrum Bodrum…

Kalesiyle tarih saçar,
Rüzgarları meltem eser.
Dört mevsimi renkli geçer,
Her şeyi ile Bodrum Bodrum…

Bu mevsimin geçişine,
Hep toplandık anısına.
Veda değil devamına,
Şerefine Bodrum Bodrum…

12/7/1990

http://bestekar-sair-ibrahim-ozoral.com/Nacizane-%DEiirlerim.php bütün şiirlerine ulaşılabilir..

Hüseyin SOYSAL

Şubat 10, 2011

Merhaba Dostlar

Yaz aylarının en sıcak günlerini yaşayan Ankara’dan hepinize gönül dolusu merhabalar…

Havaların serinlemeye hiç niyeti olmasa da biz, sizlerin yüreklerinizi serinleten çok güzel eserlere imza atmış değerli bir bestekârımızın; HÜSEYİN SOYSAL'IN konuğu olacağız bugün.

—Merhabalar Sayın Soysal, gönüllerimizde yer eden birçok güzel şarkıya imza atmış, T. Sanat Musikisine pek çok eserler kazandırmış siz değerli bestekârımızı okuyucularımıza daha yakından tanıtmak amacıyla bugün buraya gelmiş bulunuyorum. Bize gönül kapılarınızı aralayıp o güzel eserlerin nasıl ortaya çıktığını biraz anlatabilir misiniz?

—Siz de hoş geldiniz efendim. Öncelikle bu güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Hepimizin gönül verdiği Türk Sanat Musikisine böylesine değer verilmesi bizler için büyük mutluluktur. Bu güzel uğraşınızdan dolayı bizler de sizlere teşekkür etmek isteriz.

Ben 1951 yılında Bursa Orhangazi Yeniköy Belde’sinde dünyaya geldim. Mübadele yıllarında Selanik Drama’dan göç eden bir ailenin çocuğu olduğumdan rahmetli babamdan hep Rumeli türküleri dinleyerek büyüdüm. Dağlar Dağlar, Aliş’imin Kaşları Kara, gibi birçok güzel türkünün bende izleri kalmıştır. Müziğe yakınlığım bu şekilde başladı diyebilirim.

Ortaokulu Orhangazi’de bitirdikten sonra Çankırı Astsubay Okuluna gittim. Orada ne kadar güzel bir olaydır ki müzik öğretmenimiz çok değerli bestekârlarımızdan Gündoğdu Duran idi. Gündoğdu Duran Hepimizin bildiği çok güzel eserleri olan kıymetli bir bestekârdır.

—Ankara Kızlarına” gibi.

—Evet, Gündoğdu Hocam musiki derslerine kanun getirirdi. Doğrusu çok şanslıydık. Hatta bir de koro kurmuştuk. Çankırı halkına klasik eserlerden oluşan konserler veriyorduk. İşte klasik eserlerle ilk tanışmam o yıllara rastlar.

Mezun olduktan sonra Ankara Harita Genel Komutanlığına geldim. Musikiye olan eğilimim her gün biraz daha artıyordu ancak işe nereden başlayacağımı bilemediğimden olsa gerek, gidip kendime bir akordeon aldım Ve büyük bir hevesle çalışmaya başladım bir hayli de ilerlettim fakat akordeon bir batı enstrümanı olduğundan bizim musikimizdeki sesler için yeterli olamıyordu. Bir gün daireden çok değerli bir ağabeyim bana:

-Senin çaldığın eserler için bu enstrüman uygun değil, gel sana bir ut alalım hem de seni Kadri Şarman ile tanıştırayım, dedi.

Birlikte önce bir ut aldık daha sonra da beni Kadri Şarman hoca ile tanıştırdı. İşte tanışma o tanışma.

—Musikiye girişiniz de böylece başlamış oldu, demek ki.

—Evet çalışmalarım o günden sonra hiç aralıksız devam edip gitmiştir. Önce onların korosunda ut çalmaya başladım. Daha sonra da sırasıyla SSK Korosunda (dört beş sene) ve Mamak Belediyesi Korosunda ut çalmaya devam ettim.

—Sizin ağabeyiniz Hasan Soysal da çok değerli bestekârlarımızdan biri. Musikideki ilerlemenizde sanırım kendisinin de katkıları olmuştur.

—Tabi ki kendisinden genel nazariyat, kompozisyon, beste yapımı ve teknikleri hakkında çok yararlandım. Değerli bestekârlarımızdan Hüseyin Erbay’ın da bu konudaki katkıları büyüktür.

—Beste yapmaya ne zaman başladınız?

—Bundan on sekiz yıl önce bir trafik kazası geçirdim. Bu kazada ellerim kollarım bir hayli hırpalandı ve uzun zaman ut çalamadım.

Öyle bir duruma geldim ki kendimi rüyada bile ut çalarken görür oldum. Öylesine özlemiştim ut çalmayı. En sonunda ellerim alçıdayken bir gün Kadri hocaya:

“Ben rüyalarımda bile ut çaldığımı görmeye başladım, ne olacak bu halim” diye sorduğumda, kendisi bana,

“Neden bu kadar üzülüyorsun, sen de beste yap” diye cevap verdi.

Ondan aldığım destek üzerine klasik eserleri incelemeye başladım. Üzerinden bir hafta geçmeden konuyu rahmetli emniyet müdürü Özdemir Kiper Ağabeyimize açtığımda o da beni destekledi ve:

“Al benim şiirlerimden birkaç tanesine bak” diyerek “Özlediğim Şarkısın” adlı şiirini verdi.

—Demek bu güzel şarkı böyle doğdu.

—Evet, bestemi önce Kadri hocama okudum çok beğendi ve TRT’ye yollamamı önerdi. Eser çok kısa bir sürede denetimden geçti. Önce radyoda Kadri Şarman hoca tarafından olmak üzere birçok ünlü sanatkârımız tarafından kasetlere CD lere okundu. Halen de okunmaya devam ediyor.

Daha sonra beste çalışmalarım aralıksız sürdü gitti. Ömrümüz olduğu sürece daha iyiyi ve daha güzeli aramaya devam edeceğiz tabi.

—Elbette. Daha nice güzel eserlere diyoruz biz de.

Sizin ayrıca birçok önemli yarışmada aldığınız çok ciddi ödülleriniz var.

Açılan her beste yarışmasının finalinde mutlaka Hüseyin Soysal’dan bir kaç eser oluyor.

Örneğin 2005 yılında TRT’nin açmış olduğu “Alaturka” beste yarışmasında üç bin yedi yüz kadar eser arasında ilk 35 e girmeniz de gerçekten çok büyük bir başarı. Bunun gibi aldığınız daha o kadar çok ödül var ki.

Daha nicelerine diyor, güzel çalışmalarınızda başarılar diliyor, bize ayırdığınız bu değerli zaman için gönül dolusu teşekkür ediyoruz.

—Ben de size çalışmalarınızda başarılar diliyor ve bir kez daha teşekkür ediyorum…

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ