Bir genç liseyi bitirip üniversite sınavlarına girdi.
Taban puanına göre Assubay meslek yüksek okuluna kayıt oldu.
Yök statüsünde ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu kanununda öğrenim süresi iki yıl
olduğundan 9/1 dereceden hizmete başladı.
Başka bir genç yine liseyi bitirip üniversite sınavına girdi.
Aldığı taban puanına göre 4 yıllık Subay Harp Akademisini kazandı.
2 yıl daha fazladan öğrenim görüp 8/1 den başladı.
(bir ay önce çıkan kanun hükmünde kararname ile bir yıllık dil hazırlık sınıfı da eklenince
4+1 olarak artık 2018 yılı itibariyle 8/2 den başlayacak.)
Yani şu an itibariyle başlangıç derecesinde bir Subaybir Assubaya tam 1 derece+1
kademe fark atmış oldu.
Meslekte iken örn.yarbaylığa 2 yılda terfi ederek ,harp akademesini bitirip aldıkları
derece kademeyi saymıyoruz bile
Biz hala 9/2 nin peşinde avuntudayız.
Subay ne olursa olsun tüm kaynak tedariklerinde göreve başlangıç derecesi olarak
mali tablolarda 8/2 (yeni)ile muhatap olur ikenbakın Assubaylarda ne kepazelik yaşanıyor.
Milli Savunma Üniversitesinde Assubayın öğrenim statüsü 2 yıl olduğundan
buradan mezun olan bir genç yukarıdaki örnekte olduğu 9/1 den mesleğe başlıyor.
Bu resmi başlangıç derece ünvanımız.
Dışarıdan kendi nam ve hesabına 4 yıllık bir fakülteyi bitirip te iş bulamadığı için
yine başka bir kaynak tedarik metodu yolu ile Assubay olmak isteyen bir genç te
8 aylık bir intibak sınıf eğitimine müteakip göreve başlatılıyor.
Ama bu arkadaş intibak düzenlemesi ile 9/1 yerine9/3 den başlangıç derecesine kavuşuyor.
Yani Assubaylar kendi içinde aynı yıl mezunları da olsalar en az 2 kademelik
bir farklılık yaşıyorlar.
Sosyal medyada kendi içimizde bu çatışmanın ve farklılığınörneklerini her gün artarak yaşıyoruz.
KENDİ İÇİMİZDE DAVADA VE HEDEF ALGISINDA HIZLA BÖLÜNÜYORUZ.
Daha ilginç olanı ise bu gün Subay gibi 4 yıllık lisans mezuniyeti olan tüm Assubaylar
ise o subayla yine 2 kademelik bir başlangıç derecesi mağduriyeti yaşıyorlar.
(Subayın yeni KHK ile bir yıl hazırlık sınıfı sonucu artık 8/2 oldu).
Daha da garibi Subay Assubaydan 2 yıl fazla okumasına rağmen aradaki kademe
farkının da 2 olması gerekirken bu gün bu fark 3 kademe olarak özlük haklarına yansıyor.
(hazırlık sınıfı şu an sadece harp okullarında başlatıldı).
Assubaylara da hazırlık sınıfı konulup konulmayacağı henüz belirsiz.
Tek bir Cumhuriyet Anayasadan hele ki o Anayasanın 12. maddesinden nasıl böyle bir
faşizan ayırım ve aşağılama çıkıyor kimse de izah edemiyor.
BAŞTA KURUMSAL TEMAD OLMAK ÜZERE ASSUBAY TOPLUMU BİR BÜTÜN OLUP TA
BU GÜNE KADAR BU KONUDA ANAYASAL EŞİTSİZLİK ADINA BİR DAVA OLSUN
AÇMAYI BECEREMİYOR.
Aynı beceriksizliği öğrenim hakkına dair eşitsizlik konusunda da,
Anayasal ve uluslar arası sözleşmelere dayanarak ta 4 yıllık askeri öğrenim statüsü için
yine bir anayasal eşitsizlik davası açamayarak ta yapamıyor.
Bir çorba sistemi almış başını gidiyor.
Subaylar ömrü hayatlarında hiç bir zaman ne derece, ne kademe,
ne de tazminat adına hiç sorun yaşamamışken ;
Assubaylar inanılmaz bir kargaşa ve karışıklığın içinde hastane ambulans aracı
sireni gibi bağıra çağıra dönüp duruyorlar.
1951 Astsubay kanunundan beri.
1984 TEMAD kuruluşundan beri.
2002 Astsubay meslek yüksek okulu kanunundan beri.
Tam 16 yıl önce alınması veya verilmesi gereken sınıf okulu kaynaklı
bir kademeyi dahi başlangıç derecesine ekletemiyorlar.
Saçma sapan bir bürokrasi trafiğinde ikram izzet protokolle mest olup uyutuluyorlar.
Ne zamandan beri derseniz.
Aslında taa Vecihi HÜRKUŞ tan beri.
Kendilerini ve ne olduklarını ifade edemiyorlar.
Kendilerini tanımlayamıyorlar.
Anlatamıyorlar.
Ne olduklarını da anlamıyorlar.
Sanıyorlar ki Statünün tarifindeyiz…
Nedir o algı, bakış derseniz.
“ Subay ile erat arasındaki basamak, bağ, ince bağırsak.”
Bu günde bu toplum hala bir fikir ve akıl birliği içinde olmayı başaramıyor.
Ne derecesinde, ne öğrenim ve eğitiminde, ne de tazminatında hala
ne durumda olduğunu dahi kavrayamıyorlar.
Bu işler düzelir mi…
Elbet ki düzelecek.
Biz düzelteceğiz. Akli, ve teknik, vizyon , öngörü sahipleri.Mali danışmanlarımız,
Anayasal ve hukuki insanlarımız, sendikal örgütlenmede deneyimli STK cı
dostlarımız , sosyal uzmanlarımızla.İdare veya sistem veya vesayet ile değil.
4 yıllık fakülte denkliği mezuniyeti şartı ve kanunu ile.
Yeter ki durumumuzu bilelim. ne yapmamız gerektiğini de…
Kafamızı azıcık bulutlara değdirelim.
Fincancı katırları ne kadar uzaklara gitmiş, biz nerede kalmışız görelim.
O mesafe nasıl kapatılacak, nasıl aşılıp deve kervanına karışılacak anlayalım.
Ata mı bineceğiz, eşekle mi yola devam edeceğiz kara kara düşünelim.
Kafa kafaya verip bir yol haritası yapalım.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
KORİDORDAKİ VÂKUR YİĞİT
Uluyordu çakallar, bir sıcak gecede
Çevriliyordu kendi silahları
Millete
Nasıl düşülmüştü
ALLAH'ım bu zillete?
Haç ile Hilâl tutuşmuşlardı cenge
Kuklaların ipiyse, denizler ötesinde
Bir yiğit vâkûr ve dimdik koridorda
Kader-i İlâhî yüklemiş görevi omuzlarına
Yok zerresi korkunun, yüreğinde asla
Yürüyor korkusuz ve dahi imânla
Bozkurtlaşıyor, çakalları boğmaya
Sererken yerlere, mermileri hainleri
Kurtarıyor Vatan'ın kara bahtlı mâderini
İçiyor gülümseyerek şehâdet şerbetini
Minnettardır Vatanın sana
Türk'ün yiğidi
Kazırken yüreklere Assubay
Ömer Halisdemir'i
Ömer KESKİN 20.02.2018
Drama Doksat'tan gelmiş Mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak İZMİR/ÖDEMİŞ'te 1948 yılında
dünyaya geldi;Ödemiş meslek lisesinden sonra Hava assubay sınıf okulundan mezun olarak
1969 yılında memuriyet görevine başladı,
1992 yılında mesleğinden emekli olan ŞENGÜN evli ve ikisi doktor diğeri gıda mühendisi üç çocuk
babası olarak İzmir'de yaşamaktadır
Şair ve yazar olarak KOCA BİR ÖMÜR adlı şiir kitabı ile Osmanlı'nın yengilgisinden sonra büyük
ızdıraplar,ayrılıkların yaşandığı Mübadele günlerini anlatan İZDIRAP GÜNLERİ adlı romanı yayınlanmıştır
Yayınlanma çalışmaları devam eden 3 kitabı daha mevcuttur
Değerli meslekdaşımızı kutluyor sağlık ve mutluluk dolu bir yaşamda başarılarının devamını diliyoruz
YAZARIN YENİ 3 KİTABI DAHA YAYINLANDI
Assubay yetiştiren tüm Askeri yüksek okulların 4 yıllık fakülte seviyesine (lisans) çıkarılarak kaynak tedarikinin KANUNLA Askeri akademi mezunu standardına getirilmesi,
En az bir yabancı dili öğrenecek şekilde Askeri öğrenimine hazırlık sınıfı ilave edilmesini, bilişim alanında ve bilgisayar kullanımında ileri derecede beceriye kavuşturulması,
Göreve başlangıç derecelerinin de kesintisiz, 8/1 den başlatılması ana hedefimiz olmalıdır.
TMk. larda Assubaylara Subay yardımcılığı tanımının içi açılarak yeni idari, lojistik, teknik, komutanlık makam ve sorumluluk yetki tanımları getirilmelidir.
Bu yeni görev tanımları ile tazminatlar meselesi de kökten çözülecek, MAKAM, KOMUTANLIK VE GÖREV Tazminatları direkt olarak almaya hak kazanılacağı gibi tüm emeklilerinde otomatik olarak 1. Dereceye çıkmalarının ve aynı tazminatları almalarının da önü açılacaktır.
EN BÜYÜK ÇABAMIZ 4 +1 YILLIK AKADEMİK LİSANS MEZUNİYETİ BELGESİNİ MSB. LIĞINDAN ALMAK OLMALIDIR.HAZIRLIK SINIFINI DA EKLETEREK.
TEMAD IN ANA ALGI VE TEK HEDEFİ DE BU OLMALIDIR.
Bu gün gecikilmişte olunsa, Assubaylara “ profesyonel ordu yapılanması” içinde BİLİŞİM, ELEKTRONİK,TEKNİK, LOJİSTİK VE İDARİ KOMUTANLIK “ alanlarında direkt emir komuta görevleri ve kadroları acilen tahsis edilmelidir.
Bu bağlamda 4752 sayılı kanun yeniden düzenlenerek 926 sayılı TSK. PERSONEL kanununda çağdaş, modern, ileri seviyede yapısal değişime gidilmelidir.
Fiili hizmet süresinin 22. Yılında; Kıdemli Başçavuşluğunun 1. Yılında bir Assubay 1. Dereceye çıkabilmelidir.
Başlangıç derecesinde olsun, tazminatlarda olsun, Subaylarla olan ücret makasında olsun, 1. Derece ile 2. Derece arasındaki inanılmaz uçurumda olsun, sosyal tesislerden tutunda, orduevleri farklılığına kadar olsun ,her alanda tek bir konuya dikkatimizi verip çözebilirsek tek kalemde elde edilecektir.
İLLAKİ 4+1 TEK TİP M.S AKADEMİSİ KANUNU SİSTEMİ İLE.
4 yılın sonunda not başarısı ortalaması subay olma barajını geçenlerin subay; geçemeyenlerin de ileride hizmet başarısına göre subaylığa geçebileceği ,ama göreve başlangıcını asubay olarak başlatacağı bir liyakat sistemi.
veya
Yok “ benim Subayım hep benim; Assubay ise hep senin “ dar kafalılığı benimsenmeye devam edilecek ise,
Assubay sınıfını da bu haliyle devam ettirip sadece askeri öğrenim ve eğitim statüsü 2+1 den çıkarılıp 4+1 asker akademisi statüsüne dahil edilip en azından özlük adaletinin tesisi sağlanmalıdır.
HER İKİ DURUMDA DA ASLOLAN AMAÇ; ASSUBAYIN EMEKLİSİNİ YAŞADIĞI BU UTANILASI PİS BATAKLIKTAN KURTARMAKTIR.
bunu yapmamaksa vatana ihanetle eş değerli sayılmak kadar alçaklıktır.
BU ANLAMDA BAKANLIK ÇOK GENİŞ BİR ÇALIŞMA BAŞLATARAK İLERİDE ASLA SINIFSAL ÇATIŞMA VE TAHAKKÜM İLE ,VESAYETÇİ YENİ YAPILANMALARIN OLAMAYACAĞI ADALET –LİYAKAT SİSTEMLİ YENİ TİP PROFESYONEL ORDU YAPISININ VE ÇAĞDAŞ BİR ASKERİ PERSONEL KANUNU ÇIKARILMASI GEREKLİDİR.
SAYGIMLA.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Drama Doksat'tan gelmiş Mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak İZMİR/ÖDEMİŞ'te 1948 yılında dünyaya geldi;
Ödemiş meslek lisesinden sonra Hava assubay sınıf okulundan mezun olarak 1969 yılında memuriyet görevine başladı,
1992 yılında mesleğinden emekli olan ŞENGÜN evli ve ikisi doktor diğeri gıda mühendisi üç çocuk babası olarak
İzmir'de yaşamaktadır
Şair ve yazar olarak KOCA BİR ÖMÜR adlı şiir kitabı ile Osmanlı'nın yengilgisinden sonra büyük ızdıraplar,ayrılıkların
yaşandığı Mübadele günlerini anlatan İZDIRAP GÜNLERİ adlı romanı yayınlanmıştır yayınlanma çalışmaları devam eden
3 kitabı daha mevcuttur
SEVGİLİLER GÜNÜ
Antik yunanda tanrı ZEUS ile tanrıça HERA nın evlilik günü idi 14 Şubat.
O gün geldiğinde kızlar ve genç erkekler Atina meydanında toplanır , kura çekilerek topluca evlendirilirlerdi.
Roma dönemine gelindiğinde İmparator 2. Cladius ta rastlıyoruz 14 Şubata….
Romanın sınırları içindeki erkekler eşleri ve sevgililerinden ayrı kalmaktan dolayı askerlikten bıkarlar ve orduya katılmak istemezler.
Nerede ise hiçbir lejyonda askere yazılacak erkek bulunamaz.
İmparator cladius çözümü tüm nişan ve evlilikleri süresiz olarak yasaklamakta bulur. Romada evlilikler kaldırılır.
Kiliseden bir genç rahip olan Aziz Valentin bu uygulamaya karşı çıkar. Gizlice gençleri evlendirir.
Biz süre sonra bir ihbarla yakalanır ve imparatorun emri ile 14 Şubat günü sopa ile dövülerek öldürülür.
İşte sevgililer gününe Aziz Valentine günü adı verilmesinin de öyküsü budur.
17. yüzyılda ise Fransızlar ve İngilizler 14 Temmuzu kuşların çiftleşme bayramı olarak ilan ederler, hala bazı bölgelerde günümüzde bu tarih kuşların sevgili bayramı olarak kutlanır.
18. yüzyılda aziz Valentin olduğunu iddia eden 3 tane din adamı ortaya çıkar.
Kilise bir türlü hangisinin gerçek olduğuna karar veremez.
Bu gün ise dünyada milyonlarca insan aziz Valentin olarak bu günü kutluyor.
Çünkü bu gün sevgililerin günü.
Hala sevebilenlerin, hala aşkı yaşayabilenlerin, hala aşka inananların günü bu gün.
Bu gün meleklerin gökyüzünden aşk oklarını herkese fırlattığı tek müstesna gün.
Bu gün aşklarını, evlilikle buluşturmak isteyenlerin en özel günü de…
Aylarca bu günü bekleyen genç erkeklerin,eşlerini seçtikleri ve evlilik teklifi yaptıkları gün bu gün.
“ BENİMLE BİR ÖMÜR BOYU BERABERLİĞE VARMISIN “
diyecekleri yılın tek günü belki de.
Bu gün 14 ŞUBAT Sevgililer günü.
Bu gün ne savaşın, ne ölümün ne de yıkımın, ne de nefretin günü değil.
SEVEBİLMENİN, AŞKIN GÜNÜ
Aşların, sevdaların, sevdalıların günü .
“14 ŞUBAT HEPİNİZE KUTLU OLSUN.”
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Yıllarca ASSUBAY ekmek adaleti ve insan onuru için mücadele ve çalışma yapan bir insanım.
Temad benim vazgeçilmezim.
Ona sayfalarda ULU ÇINAR adını ben verdim.
Onu her gün suladım. Her yeni günde, o uzun dallarının, gökyüzüne yeni uzanan yeşil yapraklı filizlerinin, o ulu heybetli gövdesinin hayali ile beraber oldum.
TEMAD DEMEK MAZLUM ASSUBAY DEMEK TİR.
TEMAD KÖSTEBEK ÇUKURUNDAN ASSUBAYLARI VE AİLELERİNİ IŞIĞA ÇIKARACAK TEK PUSULAMIZDIR.
ÇÜNKÜ TEK KUTUP YILDIZIMIZ TEMAD DIR.
Assubay davasının ilk adresi olan Temay 1964 te kurulmuştu. Temad ise 1984 te.
Nereden bakarsanız 54 yıllık bir macera, çile,
Kah kodeslerde, kah yollarda, kaldırımlarda, kah devletin koridorlarında inadına bir kavga.
Ankaradaki TEMAD genel merkez binasını ilk kez görmek 08 Ocak 2018 günü nasip oldu.
Kavgaya mücadeleye başlamamdan tam 8 yıl sonra.
Farklı ,daha değişik bir binayı, yuvayı göreceğimi ummuştum.
Görünce ürperdim. Başımdan kaynar sular döküldü.
Burası Temad a falan benzemiyordu.
Hele ki 54 yıllık bir kavganın verildiği yere hiç benzemiyordu.
Asla da ulu çınarla falan ilgisi yoktu.
Kasvetli, soğuk, yalnız,
Bir köşede sıkışıp kalmış.
Sanki bir binanın arka tarafındaki merdiven altı saklı gizli imalat yapan bir tekstil atölyesine girer gibi girdik bir kapıdan asansörüne.
Ha bozuldu, ha kaldık, ha kalacağız.
Karanlık, izbe odalar, eski masa ve sandalyeler,
Çağdaş bir ofis ve büro adına zerrece en ufak bir yatırım yapılmamış.
96 şubenin üssü, merkezi, karargahı metruk bir yapı,
İçindeki onca insana çay verecek, tuvaleti yeri süpürecek gariban bir çaycı.
Her an içindekini çöp zannedip dışarı püskürtmeye hazır bir çöp konteyneri gibi bir fiziki ortam.
Omuzlarım birden düşüverdi.
Bu muydu benim ulu çınarım…..?
Çok ama çok üzüldüm.
İnanasım gelmedi.
Bir odası hariç diğer tüm odaları 1800 lü yılların gotik tarz mobilyaları ile doldurulmuş, bu güzide derneğin ne acı ki içine 21. Yüzyıldan yana hiçbir çağdaşlık ve demirbaş konmamış.
6 Yıllık Keser dönemi kasasına nakit koyduğu yaklaşık 2.5 milyon liradan buraya adam gibi bir yatırım yapmamış.
O bir odanın dışında.
Genel başkan odası.
Onca parayı iç eden bu kafa ve ego zihniyeti, çalışma arkadaşlarını dahi düşünmemiş. Kendisine yatırımdan başka.
Bu bina. Odaları, demirbaşları, camı, kapısı, helası ile asla bu topluma layık değil.
Adeta utanılası.
Güvenlik sıfır. 2 terörist gelse kimsenin can emniyeti yok. Kesseler duyulmaz. Araç koyacak kadar bile kapı önü yok.
Ahmet Kesere hala övgü yağdıran,o şürekalara buradan soruyorum…?
Hani yaptırıldığı söylenen, hani gidip gördük çok güzel bir genel merkez binası olacak diye yalan düzmece ile bu toplumu utanmadan düzdükleri o hayali genel merkez binanız nerede….?
Hiç mi utanmadınız….?
Artı 2 milyondan sonra eksi 500 binlerle teslim edilen bomboş kasayı bırakırken de mi utanmadınız.?
Mehmetçiğe, Afrine, Türk ordusuna, Kilisten bir araba dolusu suyu gönderen şu kahraman ve cefakar yeni yönetime bir 5 bin lira olsun su parası da mı bırakamazdınız…?
TUH size. TUH haysiyetinize, yöneticiliğinize, ,TUH sizi biatla savunan yüzsüzlere.
Ne yaptınız onca emeği, cefayı, vefayı, alın terini,
Ne yaptınız…..?
Bunları mı bıraktınız….?
Yazık size, anlayışınıza, insanlığınıza.
Cebinize giren maaşlara, yolluklara, otel ,yemek paralarına,
Suit odalarınıza.
Yazık.
Sayın Hamza DÜRGEN Milli Savunma Bakanlığından yep yeni bir Temad binası sözünü almıştır.
Bu müjde yakında gerçekleşecek Temad onurlu bir yuvaya sonunda çok yakında kavuşacaktır.
Sistemin düzenin, iktidarların, tiranların, erklerin, firavunların bize bıraktıkları onca enkaza bir o kadar da keser ve yönetimi bırakmıştır.
Yönetim kurulumuz bu enkazı bırakanların dönemini didik didik araştırmaya devam etmektedir. Her kuruş haramın, varsa çalıntının, yolsuzluğun hesabı mutlaka sorulacaktır.
Biliyoruz. İnanıyor ve güveniyoruz.
Bu mazlum sofrasına kırıntı toplamaya gelmek için sinsi niyetle hareket edecek olan her kim olursa olsun, bundan sonra bu emelleri ulu çınarda yaşatılmayacak şekilde bir adaletli ASSUBAY düzeni bu yönetimce kurulacaktır.
İhraçlar da kaldırılacak, adaletsizce kapatılan İstanbul şubemizde açılacaktır.
Takvim de ne yazılıyor ise, hepsi de zamanı gelince hayata geçecektir.
Ortalığı bulandırtmayalım yeter.
Özlemlerimiz, gerçekleşecek, kardeşliğimiz ve birliğimiz yeniden kurulacak.
Bağışta, gelecek, yardımda.
Allah mazlumun mekanından gölgesini esirgemeyecektir.
TEMAD, yani uyutulan , uyuyan o dev yeniden uyandırılacaktır.
Bu hepimizin sözü ve ahdı dır.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
İSTANBUL
Nüfusu tam 18 milyon.
Bir ucundan öbürüne tam 85 kilometre .
Her bir ilçesinin nüfusu bile milyonu aşkın.
30 ırk ve milletten insan yaşıyor.
Günde 5 milyon ekmek tüketiliyor.
Ülkedeki 22 milyon aracın da tam 5 milyonu burada.
İnsan nefesi ve araç egzosu ile hava 4 derece ısınabiliyor.
Günde 2000 bebek doğuyor. 1000 e yakın insan ölüyor.
Aynı anda tam 6 milyon insan cep telefonu ile görüşüyor.
3 milyon kişi her gün internete girip çıkıyor.
Bu şehre giren çıkamıyor. Kayboluyor.
İşsiz sayısı 3 milyondan fazla.
Tüm marmaranın ,batı karadenizin, trakyanın su kaynaklarını bu kent kullanıyor. Yetmiyor.
Tüm sendikalar, işveren konfederasyonları, ünlü kulüpler, Tüsiad, müsiad,sanat, ticaret, sosyete, uluslar arası sempozyumlar, toplantılar, innovasyonlar, fuarlar, şirketler, vakıflar bu kentte.
Ülke ekonomisinin 1/3 ü yine bu kentte.
Ülkedeki paranın da, sermayenin de tam yarısı yine bu metropolde
Bu devasa mega kentte TEMAD ne halde derseniz.
Faal durumda 6 tanecik şubesi var.
Tanecik diyorum onun da yarısı ya var ya da yok. Çoğu insanda varlığını bilmiyor.
Anadolu yakasında bir şubeye üye olmak istiyorsanız en az 2 araçla tam 40 km.
Avrupa yakasında iseniz de yine en az 2 araçla en az 30 km yol katetmek zorundasınız.
Günde şubeye sadece gidiş dönüş yol paranız tam 12 lira. Simit hariç.
Haftada 2 kez giderseniz ayda yol ücretiniz ise tam 96 lira.
Yani bedeli ağır.
Her babayiğidin harcı değil.
Ne olmalı.
Hiçbir şey olmadan önce bu şehirde asla şube kapatılmamalı,
Bu vatana ihanet kadar ağır bir sorumsuzluk.
Hele ki bu 17 milyonu temsileden bir il başkanlığı statülü veya algılı en eski bir şube ise.
Kapatınca ne olduğu sonucunu gördük yaşadık.
Bayramlarda derneği temsil edemedik, çelenk koyamadık.
Zevatı, protokolü tamamlayamadık.
İstanbulda gazetelerde, Tv.lerde nahoş ifadeler çıktı.
Bir protesto, bir basın açıklaması, bir lokal tepki dahi olsun veremedik.
Bırakın dışarıyı,
Kilise kahraman ordumuza destek için genel merkezimize katkı için
bir araba dahi çıkaramadık. 10 adam olsun götüremedik.
Kapatılmadan önce en güçlü sesi veren şube, olan İl başkanlığı
bunları tam ve mükemmelen yapıyordu.
Şu hale bakınız ki şimdi şubelerden bırakın fiziki, katılımsal desteği, mali desteği;
sayfalarından olsun, Kilisteki basın açıklaması destek eylemine dahi bir haber,
bir yorum, bir açıklama olsun en küçük katkı bile çıkamıyor.
İŞTE BU YÜZDEN İSTANBULDA ŞUBE KAPATMAMAK O KADAR ÖNEMLİ.
Şube açmak, hele ki, kapatılana aynı tüzel hakkını ve temsil yetkisini geri vermek ise çok daha önemli.
Hata o kadar vahim,
Hatayı hemen telafi etmemek te yine o kadar vahim.
Şu anda il başkanlığı temsilindeki TEMAD İSTANBUL isimli şube
eski Genel merkez yönetim kurulunun aldığı bir kararla kapalı.
“isteyen üyesi en yakın şubeye gidip üye olabilir “ mankafa açıklaması ile.
Yerinde kim var …..?
1400 yaşayan şube üyesini sokağa atmamak,
32 yıllık bir çınarın dallarını kurutmamak adına resmi anlamda kurulu bulunan İSTEMAD.
İstemad ne durumda derseniz…?
Eski Yönetim kurulu yani Keser yönetimi bu derneğin Medeni kanunun 29. Maddesinin
6. bendi uyarınca bu isimle yasal olarak kurulamayacağına dair İstemad aleyhine bir dava açtı.
Dernek direndi.
30 Kasımdaki Temad olağan genel kurulunda Ahmet Keser yönetimi düşer ve
yeni gelecek yönetim yeniden af yetkisini işleterek derneği eski tüzel haline
kavuşturur umudu ile duruşmalara gidilmedi.
Dava uzatıldıkça uzatıldı.
Ne var ki mahkeme sonunda bir karara vardı.
İstemadı hukuksuz buldu.
Genel merkezin başvurusunu haklı gördü. Derneğin aleyhinde karar verdi.
Sonra…..
İstemad yönetim kurulu zaman kazanmak adına karara itiraz etti.
İtiraz haklı görülüp dava yeniden işleme alındı.
20 Şubat günü son karar açıklanacak.
İstemad yönetim kurulu, 30 kasımda adil ve adaletli bir yönetimin seçilmesi ile rahat bir nefes aldı.
Bir de karar aldı.
20 Şubattaki duruşmada artık itiraz etmeyecek, direnmeyecek, İstemadın aleyhine
çıkan ilk karara uyacağını mahkemede beyanla karara saygı duyacak.
20 Şubatta mahkemenin kararı alınır alınmaz
İstemad yönetim kurulu nüshayı Ankaraya gönderecek.
Hızlı biçimde fesih için genel kurulunu toplayıp son adımını atacak.
İstemadı kapatarak tüm mal varlığını, kasasını, demirbaşları ile fiziki şube binasını
olduğu gibi Temad a son kapanış kurul kararı ile bağışla devredecek
Genel merkez yönetim kurulumuzda verdiği sözde duracak, eski il başkanlığı şubesini yeniden açacak.
İstanbulun hikayesi bu.
Gelelim temsil yetkisine,
Zaten 2014 yılında tüzük değişikliği ile İl başkanlığı veya temsil yetkili şube sıfatı kaldırıldı.
Büyük illerde hiçbir şubenin İl başkanlığı yetkisi de artık yok.
Olması mı gerekirdi.
Kesinlikle evet. Bu maddeyi iptal ettirenler resmen dava düşmanıdırlar. O kadar açık söylüyorum.
İstanbulda sıkıntı bitecek mi…
Asla….
Bu dev kentte 6 şubeyi teleskopla dahi zaten göremezsiniz.
yedincisi olsa ne olmasa ne.
İl başkanlığı temsil yetkisi ve tüzük maddesi olmadıktan sonra.
İçi güçlü, dolu, donanımlı olmadıktan sonra.
Dedim ya burası İstanbul.
Dünyada tam 80 ülkeden daha büyük.
Her şubeye gün aşırı olsun gidiş dönüş maaşın 4 te biri.
Her babayiğidin harcı değil, bu metropolde dernek işletmek.
Üye toplamak.
Kasasına para koymak.
İstanbul derya, Temad bir damla.
Bir kez kapatırsanız, bir daha asla açamazsınız.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Davul zurna çaldı, dediler ki cenk var
Vatan için, Allah için haydin ihtiyatlar
Gelince kutlu çağrı, Hasan Hüseyin eve koşar
Her zerresini yüreğinin cihat ateşi sarar
Tek evladını, can Münire'sini Hüdâ'ya emanet eder
Kalbinde iman, göğsünde Vatan ve Kur'an
Varır çöllerine Yemen'in çok ta geçmeden
O Yemen elleri ki açlık, yokluk bir yandan
Kalleşçe vurmuş arap Yahya, Osmanlı'yı arkadan
Hoca denen Yahya'nın tek derdi kuracağı hanedan
Yokluk kıtlık içinde,
Yemen'in Çöllerinde Destan yazar
Mehmet'im tüm gönüllerde
İngiliz'den uman medet, yüz karası Yahya bedevîsi de
Kurar tuzaklarını, düşer pusulara
Yiğitler de Hakk'ın, mazlumun savaşçısı, düşer hapislere de
Yiğit Hasan Hüseyin sevmez esareti asla
Cuma vakti okurlar, Yâsin-i Şerif'i kumlara
Resulullah gibi atarlar düşmanın kafasına
Tekbirlerle kırarlar demir parmaklıkları vura vura
Üzerine âyet savrulan düşmanlar göremez onları asla
Yürürler geceler boyunca, karanlıklarında çölün
Azıkları tevekkül, katıkları, böcek, yılan
Hain Yahya'nın itleri, tutmuşlar dört bir yan
İhanetin kucağında yanıyor, anlı, şanlı Yemen
Dört bir yana kafa tutan Yiğitlerin hakkını, yemen
Ulaşırlar Anadolu'ya meşakkatli, zor yolla
Memlekette verirler, kısacık bir mola
Koşarlar, dolu dizgin, Çanakkale Boğazı'na
On yedi yıl askerlik, dile kolay bu cennet Vatana
Ben razıyım hepsinden, razı olsun Hûda'da
Yemen Çanakkale gazisi Büyük dedem H.Hüseyin CEYLAN
Ömer KESKİN 11.02.2018
Duysun dost, düşman ve dahi tüm dünya
Titresin artık, soysuz, hâyâsız, eşkiyâ
Duyduğun ses şimşeklerin arasında Türk'ün gür sesidir,
hamd olsun Hüdâ'ya Kırarak zincirlerini işte kalktı ayağa
Canını verir ama esir olmaz asla
Kudreti gizlidir
O'nun asil kanında
Eder kahr-u perişân tüm düşmanlarını da
Girmez yüreklerine asla zerresi korkunun
Yürür Hakk'ın yolunda, emrindedir
Kur'an'ın Söke söke alır, hıncını mazlumların
Muzaffer olsun her daim Rabbim Orduların
Dar gelen gömleği giymek yakışmaz sana
Var derin bir mânâ attığın her adımda
Saçar koç Yiğitlerin korkuyu meydanlara
Yeter, anılınca adın onları dağıtmaya
Kalkınca Türk ayağa dünyayı aldı telâş
Sunmuştuk güvercini, dediler illâ savaş
Bitirir zulmünüzü Türk yavaş yavaş
İtlâf olmalı itleri ki bitsin artık bu savaş
Ömer KESKİN 26 OCAK 2018