Türkiye gazetesinden Balcicek İlter’in Genel Kurmay 2.Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile astsubayların artan intihar olayları ve sorunlarına yönelik cesurca yapılmış söyleşisini köşesinde okuduğumda aklıma gelen söz, Albert Einstein'in dediği gibi "ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur".
Anlaşılan artan intihar olayları ve yaşanan sorunlar karşısında, Genel Kurmay ve siyasiler kulaklarını tıkamışlar.
Sorular ayrıntılı olmasa da, muhataplarınca tahmin ediliyor. Cevaplar genel ve politik.
Özellikle artan intiharlar, 15 günde 7 astsubayın intiharı, anlaşılan pas geçilmiş…
Genel Kurmay 2. Başkanı şöyle ifade etmiş;
Memleketteki intihar oranlarına kıyasla TSK'dakiler daha az ve nedenleri buraya özgü değil. Çok önemli nedenlerin başında psikolojik sorunlar ve madde bağımlılığı geliyor. Bizim zamanımızda bir elin parmaklarını geçmezdi bu vakalar ama şimdi toplumun genelinde nasıl arttıysa buraya gelenlerin arasında da maalesef çok yaygın...'
MSB Bakanı İsmet Yılmaz, TSK’da durmak bilmeyen intiharlara yönelik eleştirileri cevaplamak adına yaptığı açıklamaları, İntihar Haberleri TSK’da Bulaşıcılık Riskini Artırıyor mu? Başlıklı yazımda aktarmıştım.
Söylemler hep aynı.
İntiharlar, silah altına alınan askerlik yükümlüleri yani erlerin sivil yaşantısına bağlanmış.
Ancak TSK’da, istihdam edilmek üzere tam teşekküllü Askeri Hastanelerde ince elenip sık dokunarak ‘’Askeri öğrenci olur’’ sağlık raporu ile alınan ve görevde iken, iki yılda bir periyodik muayeneden geçirilen muvazzaf astsubaylar ne oluyor da bunalıma giriyor, canlarına kıyıyorlar?
TEMAD’a göre ekonomik nedenler, mobbing, keyfi uygulamalar, son çıkan disiplin kanunu, eşitsizlik, umutsuzluk ve geleceğe olan güvensizlik astsubayları bunaltıyor ve de intiharı tetikliyor.
Orgeneral Güler;
Onları haklı gördüğüm tek alan tazminat talepleri... Emekli olduklarında karşılaştıkları tablo. Tek haklı gözüktükleri alan o. Onun da muhatabı biz değiliz. Hükumet de biz de farkındayız aslında. Hükümet yapmayalım demiyor ama onlara yaparsam herkes ister zammı, onlara da yapmak zorunda kalırım şimdi bu yükün altına giremem diyor.
Ancak, muvazzaf astsubaylar ve sorunları ortak olan emekli astsubaylar da diyor ki “Bizler herkes değiliz” kimseden zam veya sadaka istemiyoruz. Yok sayılan haklarımızla birlikte eşitlik ve adalet istiyoruz.
''Öncelikle şunu söyleyeyim, Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu? Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var”
''Bana dair ne varsa her şeyi astsubayım bilir banka şifrelerimden mal varlığıma özel hayatımın detaylarına kadar, ben bilmem o bilir.''
Yukarıdaki ifadeleri ikinci kez okudum. Çay getirme işini, bildiğim kadarı ile TSK içerisinde Er’ler, özel işleri ise herkes kendisi yapıyor.
Ön lisans, lisans ve hatta doktorasını yapmış, takım, bölük komutanlığı, sevk ve komuta görevlerini ifa etmiş ve eden astsubaylara yani silah arkadaşlarına yönelik bu söylem ve örnekleme düşündürücüdür.
Astsubaylar emekli olsa da askerliği bitmiyor, seslerini çıkaran cezalandırılıyor. Nasıl mı?
“Genel Kurmay Tarafından Süreli, süresiz orduevlerine giriş yasağı, TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) Genel Başkanı Ahmet Keser’ e “ 6 ay, orduevlerine girmeme cezası verilmiş” Suçu, saz çalmakmış öğrendiğim kadar…
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
twitter @daniscoban
Kemal OĞUZ 1963 yılında Tokat’ın Turhal ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Turhal’da tamamladı. Jandarma Meslek Yüksek Okulunu ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Yurdun değişik bölgelerinde görev yaptığı Türk Silahlı Kuvvetlerinden 2013 yılında emekli oldu. Gençlik yıllarından beri amatör olarak devam ettirdiği yazarlık hayatını, profesyonel olarak sürdürmeye başladı. Ciddiyeti ile tanınan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, esprili ve komik yönlerinin de olduğunu keşfetti. TSK’da görev yaptığı otuz yıl süresince, yaşadığı veya tanık olduğu komik olayları bir kitapta topladı. Reçeteli olarak satılması ile dikkat çeken kitap, edebiyat dünyasında bir ilk olma özelliğini de taşıyor. Hepsi fıkra tadında ve ilk kez duyacağınız yaşanmış anılardan oluşan kitabın adı: Asker Gülmez Güldürür.
Neredeyse hurda haline gelmiş çok eski bir aracın şoförüydü Süleyman. Aracı sık sık arıza yapıyor, tamir için götürdüğü Bakım Onarım Komutanı Hakan Başçavuş ise her defasında Süleyman’a kızıyordu. Aracın eski olmasını göz ardı edip arızadan hep Süleyman’ı sorumlu tutuyordu. Her defasında azar işitmekten bunalan Süleyman için, korkulu an yine gelmişti. Aracı arıza yapmıştı. Aslında aracın arızalarından Hakan Başçavuş da bıkmıştı. Ancak yine de her defasında Süleyman’a hesap soruyordu. Hatta bu kez dozu artırarak:
Asker mahcup. Çünkü komutanının söylediklerine verecek bir cevabı yok, ama mahkemeye gitmek de büyük sıkıntı. Komutana yalvaran gözlerle bakarak:
Komutanı öfkeli ve gergin bir şekilde söylendi:
Asker içtenlikle ve samimi bir cevap verdi: Var komutanım, kornası ötmüyor…
Bu kitabının hemen ardından, internet-cep telefonu-televizyon üçgeninde kaybolan aile içi ilişkilerden duyduğu rahatsızlığı kitaplaştırdı. Bir baba ile kızı arasında yaşanan manevi aşkın; gülümseme, hüzün, gerilim ve gözyaşı ile harmanlanmış olduğu sıra dışı bu romanın adı ise; Dördüncü Cemre.
Yeni kitap çalışmaları devam etmekte olan yazarın ayrıca çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde; makale, eleştiri ve şiirleri yayımlanmıştır.
Not:Kitaplarla ilgili haber, tanıtım ve yorumlara, internert arama motorlarına kitap ve yazar adı yazarak ulaşabilir; yorum, puanlama ve paylaşım yapabilirsiniz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız
Aşağıdaki açık mektup ile bizlere uygulanan sosyal, ekonomik ve insanî haksızlıkları dile getirmek, sorunlarımızın çözümü için yaptığı eleştirilerden dolayı orduevi giriş yasağı uygulanan TEMAD Genel Başkanımıza gösterilen tavrın çözüm olmadığını bir kez daha Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları'na hatırlatmak istiyoruz .
Biz; imtiyaz talep etmiyoruz! Bu orduya ve ülkemize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla kanıtladık. Adalet sağlanıncaya kadar yasal mücadelemiz devam edecektir.
Huzur dolu günler diliyoruz.
Sayın Komutanlarımıza
Ben, assubay ünvanını taşıyan biri olarak, her kurum kendi personelini koruyup kollarken, Genelkurmay Başkanlığı'nın Assubayların sorunları ile ilgilenmediğine, aksine ön yargılarla assubaylara sosyal, ekonomik ve insanî haksızlıklar yapmasına rağmen kamuoyuna yanıltıcı bilgi verdiğine şahit oluyorum.
Assubaylık mesleğinin uygulama ve yasalardaki tarifinden farklı olarak değerlendirildiğini, istisnalar dışında kölelerin ülkelerine devlet ve Genelkurmay Başkanı olduğu bir dünyada, bizlere köle muamelesi yapılmaya çalışıldığını üzülerek bir kez daha tekrarlıyorum.
Cumhuriyetin kazanımları sadece belirli kesimlerin olamaz! Bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin fertleri ve bir üniforması da kefen olan mesleğin mensuplarıyız. Bu mesleğimizi de ülkemizin sosyal adalet politikası şartlarında yapmamız gerekmektedir.
Sizler; Emniyet Müdürleri, Amirleri ve komislerlerle polis memurları arasındaki maaş statükosunu biliyor musunuz? Biz biliyoruz. Emniyet mensupları, hiç bir zaman ekonomik ve sosyal hakları bakımından farklı bir uçurum içinde değiller. Bekçisinden amirine herkes mezun olduğu okulun karşılığı dereceden göreve başlar. Görev ve makamın özellikleri dışında ekonomik ve sosyal ayrımcılıkları yoktur. Diğer bakanlıkların personeli arasında da görev hiyerarşisi dışında ekonomik, sosyal ve insanî haklar bakımından subay ve assubaylar arasındaki uçurumlar yoktur!
Assubaylar, subaylarla aynı bakanlığa bağlı, tıpkı subaylar gibi savaş sanatını icra ederler. Aynı ortamda daha ağır görev koşullarında çalışırlar. Ancak bulundukları hiyerarşik yapıya saygılı olmaları ve birebir aynı hakları talep etmemelerine rağmen nedense ön yargılarla haksızlığa hukuksuzluğa uğratılırlar. Bu adaletsizliği siyasi iktidarlar değil bizzat kendi kurumumuzun yapması kabul edilemez...
Biz Assubaylar, içine düşürüldüğümüz ekonomik ve sosyal sahipsizlikten dolayı telafisi imkansız zararlar görmekteyiz. Ancak bu sorunlarımız Genelkurmay Başkanlığı ve Hükümet tarafından ısrarla görülmemektedir. Genelkurmay Başkanlığınca teklif edilen iyileştirmeler kaderine bırakılmış bunun bilincinde olan siyasi otorite de 28 Şubat'ın rövanşını assubaylardan alırcasına bu teklifleri sümen altı etmiştir. Bunun neden ve sonuçlarını araştırmak, bizler için talep, sizler için görev, üçüncü şahıslar için de fikir’dir. Bunun önüne emirle geçemezsiniz. Bizzat çözmeniz gereken problem budur...
Yıllardır adalet talebinde bulunan assubayları dinleseniz taleplerimizin, bazılarına altın tepside sunulduğu gibi ayrıcalık olmadığını, sadece adalet olduğunu göreceksiniz.
Assubay olmadan bırakın ordunun savaşmasını askerin karnını doyuramayacağı gerçeği gözardı edilmemelidir. Aksini iddia edenler varsa assubaylara aynı zaman diliminde 48 saat izin versinler sonuca gore ya bu meslek kaldırılsın ya da ordunun olmazsa olmaz elemanıdır deniyorsa assubaylara uygulanan haksızlık ve adaletsizliklere son verilsin.
Aksi halde biz bu adaletsizliği içimize sindiremediğimizi, görevdeki meslektaşlarımızın moral motivasyonu ve hizmet verimliliğini, biz emeklilerin ise kurumumuza olan aidiyet duygusunun her geçen gün kaybolduğunu bir kez daha belirtiyoruz.
İşte bu nedenlerden dolayı sorunlarımızı bazen toplumsal, bazen de bireysel olarak yansıtıyoruz. Maalesef bireysel tepkilerimiz çok acı oluyor!.. Soruyorum; Ölümden öte bir şey var mıdır?
Maalesef bizler sizlere sorunlarımızı ölümlerimizle bile anlatamadık. Ekonomik, sosyal ve insanî haksızlıklar, görev koşulları, amir keyfiyeti ile uygulanan mesai ve cezalandırma sonucu birçok meslektaşımız hiçbir değerin geri getiremeyeceği hayatlarını ihtiharla sonlandırmaktadır.
Zaman zaman bizlerin haddimizi aştığımız, muvazzafların sorunlarını dile getirdiğimiz düşünülerek bundan duyulan rahatsızlık dile getirilmektedir. Adalet herkes içindir. Muvazzafın kazanım ve kaybının emeklilere yansıtıldığı, ayrıca hiçbir kurum personeline verilmeyen sorumlulukla bizlerin SEFER GÖREV EMRİ taşıdığımızı, her an silah altına alınıp dile getirdiğimiz haksızlıkları yaşayabileceğimiz gerçeği de gözardı edilmemelidir...
TEMAD; tüzüğü MSB tarafından onaylanan ve bizleri temsil eden yöneticilerini özgür irademizle seçtiğimiz yasal bir dernektir. Adaletsizlikten bunalınca ilk tepkimiz ve talebimiz derneğimize olur, yakalarına yapışır, bize sahip çıkmalarını isteriz. Onların da bizim taleplerimizi dile getirmesi en doğal hak ve görevleridir.
Emekli assubayların yasal temsilcisi TEMAD’I muhatap almamak, adaletsizlikleri eleştirdiği için dışlamak, hâttâ başkanına sosyal tesislere girme yasağı getirmek assubaylara bakış açınız olarak değerlendirilmektedir ve bu, sorunların çözümüne hiç bir katkı sağlamayacaktır...
Bizlerin talepleri, belirttiğimiz gibi imtiyaz ve ayrıcalık değildir. Böyle olsaydı kamuoyuna çıkar örnekleri ile haksızlığımızı anlatırdınız...
Bir üniforması da kefen olan, bir emirle ölüme gönderdiğiniz personelin bu haksızlığı önce sizlerin adalet ve vicdan duygularını rahatsız etmesi gerekirken, haksızlıkları kendi kurumumuz yapmaktadır. İşte bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığı'na kendimizi hatırlatma adına birtakım örgütsel eylemlere ihtiyaç duyduk. Ama sizler yine bizlerin sadece adalet diye haykıran sesimize yanıt vermek yerine haksızlıklara devam ederek ve baskılarla sorunları yok saymaya çalışmaktasınız.
Biz, kurumumuza saygılıyız. Bu yüzden sadece bize yapılan haksızlığı ve hukuksuzluğu dile getirmekteyiz. Bu mesajımızı doğru algılamanızı, adaletin herkesin hakkı olduğunu, adaletin onu esirgeyenlere de gerektiğini lütfen hatırlayınız...
Biz, bu ülkeye ve ordumuza sadakatimizi terimiz kanımız ve canımızla ispat ettik. Bizim vatanseverlik duygularımızı ve ordumuza bağlılığımızı kimse test edip sorgulama hakkına sahip değildir.
Assubayların kimsenin maaşında, makamında gözü yoktur. Ancak, bugün assubay emeklileri bırakınız subayın maaşını KİT işçi emeklisinin maaşının yarısını almakta, sosyal tesislerde adeta dışlanmaktadır...
Toplumumuz hukuksuzluğa karşı büyük bir öfke ve infial içindedir. Bunun doğuracağı sonuçları kimse kestiremez. Siz komutanlarımızdan bu adaletsizliğin sona erdirilmesini, bunun için hazırlanmakta olan askeri personel yasasının, orduda adaletsizliğin sona erdirilerek, ordumuzun güçlenmesine katkı sağlanmasının teminini bir kez daha talep ediyoruz.
Adalet olmayan yerde hiç bir şey olmaz ve adalet bir gün onu esirgeyenlere de gerekecektir.
Saygılarımla…
Adı ve Soyad:
Sınıf ve rütbesi:
T.C.No:
(Kampanyamız 15.Aralık.2013 tarihinde sona ermiştir.)
Sabah kalktım.
Bilgisayarımda bir flaş haber;
"Temad Başkanı Sayın Ahmet Keser’in orduevlerine girişi yasak!"
Neden acaba? Ahmet Keser, emekli astsubay.
Kim koydu bu yasağı?
Orduevleri devletin değil mi?
Devlette, uygulamalar yasal kararlara göre alınır. Yasal ortamda.
Devlet malının sahibi devlettir.
Ne yapmış bu adam?
Böyle bir yasak koymanın gerekçesi var mı? Nedeni nedir?
Bu olumsuz uygulama hakkında, mahkeme kararı var mı?
Hak kısıtlaması içeriğini, uygulayıcılar, tasarrufta bulunanlar
dayanaklarının gücünü, yasalardan alır.
Yasaların ön gördüğü mahkeme kararı var mı?
Eğer yoksa,
yasaları tanımama anlamına gelir mi acaba?
Pekiii.
Mağdur, mağduriyetini bağımsız mahkemelerde kanıtlar da,
uygulayıcılara icra yolu ile haklılık kararını sunarsa,
sonuç ne olur?
Ben yaptım, oldu uygulaması!
Uygun, derler mi?
Nedeni yok elbette. Vardır amma, sır olması uygun görülmüş!
Pekiii.
Kim bu Ahmet Keser denilen adam? Temad Başkanı.
Açalım;
“Türkiye Emekli Astsubbay Derneği Başkanı.”
Ne iş yapar?
Astsubayların verilmeyen haklarını arar, ister.
Aynı ortamda, ileri karakol olarak görev yapmış olanların haklarını.
Zimmetin yükünü taşımış, altında ezilmiş olanların hakları adına,
uğradıkları haksızlıkları ortaya koyar.
Ahmet’in, öğünülecek tarafı görmezden gelinemez elbette!
Ahmet Keser’in uğraşı da,
hakları daha çağdaş ortama taşımaktır.
Gerçekte;
TSK'de, eşit süreli eğitimli olanların
olanaklardan eşit faydalanamaması gibi kıyaslamalarla
televizyonlarda, açık oturumlarda, gerçekleri kamu oyuna duyurmağa çalışır ekibiyle, Ahmet.
Neden bu mu?
Olmadı!
Buna mani olmak gerekir.
Susturalım şunu. Önce Sayın Ahmet Zengin'i. Şimdi Ahmet Keser'i...
Orduevlerine girişini yasaklayalım, kendilerine gelsinler.
Nasıl olsa emir verme yetkisi bizim. Uygulamadan biz sorumluyuz.
Bize kimse karşı koyamaz zihniyeti ile. Olgu bu!
Gerçekleri, sadece Sayın Ahmet Keser mi biliyor sanki?
Mahkemeye verdiniz şikayet konularını, ortaya koyarak.
Ama, hak arama ayırımda bulunan tarafsız sivil savcılar var.
Bağımsız hakimler var.
Hakimler haklıdan yana elbette.
Tarafsız sayın savcılar ne der sonra?
"Adam haklı. Toplumunun hakkını koruyor" der.
Ve dedi.
Şikayetinize ”takibine gerek yoktur” kararı verildi. Demek ki haklı değilsiniz, adalet ortamında!
İyi de, ülkede gerçek demokrasi var.
Şimdi Ahmet Keser de bir astsubay. Ahmet’in astsubay hakları kısıtlanması neden?
Durup dururken ve hiç bir yasal karar yokken ortamda.
Hak kullandırma yetkisini elinde bulunduranlar, gücünü yasalardan alırlar.
Bu gücü kullanırlarken yasal hakları görmezden gelemezler!
Genelkurmay Başkanlığı'na Sayın Ahmet Keser’e kısıtlama koyma olgusunda,
“yasa ve mahkeme kararı" yetki vermemiş ise yetki kullanımı olanaksız gibi çağdaşlıkta.
Zaman 15 Aralık 1993 değil! Aradan tam tamına 20 geçti.
Sayın Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemlerdi.
Erhan Akyıldız - Ali Tevfik Berber Olayı vardı.
Ne dedi Sayın Erhan Akyıldız askeri mahkeme ortamında?
"Ben görevimi yaparken, Genelkurmay Başkanı'nın hoşuna gitmek zorunda değilim".
Sayın Ahmet Keser de sadece görevini yapıyor. Faaliyetleri benimsenmedi ise,
demokrasi ortamında, çare hukuk olmalı.
Ahmet Keser'in uğraşı da
ortamının daha da çağdaş olmasını sağlamaktır elbette!
Gerilerde kalmış olmalı 1993' lü anlayış ortamı.
***
Özgürlüklerin, insan haklarının korunması için
Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Komisyonları'nda imza atmış, kabullenmiş bir ortamda ve tüm bunları kabul etmiş bir ülkede,
olanakları devlet tarafından, devletin verileri ile karşılanan orduevlerinin yasaklı kullanımı, özgürlüklerin ve hakların kısıtlasıdır! Neden?
Anlamak zor gibi, hukuk ve yasal veriler içeriğinde...
Mehmet KAYALI
SENDİKA MI DEDİN, HAYIR, HAK ARARSIN DERLER.
YASALAR ENGELİNDE Mİ, DERİM.
EMEK KURULTAYI TOPLANSIN, YASAL UYUM SAĞLANSIN.
DERİM İÇTENLİĞİMLE, OLMAZLARDIR YANITI...HİZMET Mİ DERSİN,
VERİRİM, DOLU, DOLU
ŞEHADET BAHASINA, GÖZÜM KARADIR BENİM. HİZMET DEYİNCE.
ÖLÜRÜM VATANIM İÇİN.OYSA VATANINI HARKES EŞİT SEVER, DERLER.
NEDEN DERİM.
BİZ BİR AİLEYİZ DERLER,
HİZMETTE EŞİTLİK, VAR MI DERİM.
HİZMETTE VE ORTAMDA SONUÇLARINDA EŞİTLİK OLMAAAZ. TAŞIYICI OLAN, VARDIR DERLER...
PAYLAŞIMDA EŞİTLİK VAR MI DERİM.
OLMAZ, AYRICALIKLILAR VAR .STATÜ VAR DERLER...YÜK MÜ DERSİN, TAŞIRIM, GÜCÜMÜN ÜSTÜNDE.
TAŞIRIM HER TÜRLÜSÜNÜ, ZİMMETİN.
YILMAM, OMUZLARIM DÜŞSEDE.
KARŞILIK MI DEDİN, MUHTACIM AFERİNE.AÇ ÇARESİZ KALDIĞIMDA, KIRARIM ÜÇ YUMURTAYI.
SONUÇTA, KALBİM ONURUM KIRILIR BELKİ . BİLEMEDEN.
BAZEN YAZIM HATASI YAPARIM. TEK KELİMENİN.
TEK HARFİ,
TEPETAKLAK EDER BENİ.
BAKARIM MELÜL, MELÜL, AİLE EFRADIMLA BİRLİKTE. SIZLANARAK.
AĞLAR ÇOCUKLARIM, EŞİMLE BANA BAKARAK. KESİLEN NAFAKALARINA….
AÇ KALIRIM BİR HARF YÜZÜNDEN. AĞLARIM İÇİN, İÇİN.BU YAPILANLARI TARTMAK İSTERİM. TARAFSIZ, BAĞIMSIZ, ADALET TERAZİSİNDE.
OLMAZ DERLER. AÇLIĞIMI GİDERDİM DERİM, KAZARA OLDU DERİM.
BİLEREK YAPTIN YAPMAYAYDIN.
KASITLISIN DERLER.
ÇEKERİM SONUÇLARININ EN AĞIRINI.OLANAK MI DEDİN,
RAZIYIM GÖNÜLLERİNDEN KOPANA.
ZOR MU DEDİN, BEN VARIM DERİM, BENİ SÜRERLER ÖNE.
BECERİDE ÖNCELİK BENDEDİR.
VATANA HİZMET EDERKEN, HAKSIZ PAYE KAZANÇ, ORTAMINDA.MOBİNG Mİ DEDİN, İYİ TANIRIM ONU.
YILLARDIR PAYLAŞIMDAYIM ONUNLA, İŞ ARKADAŞIMDIR.
DOLU, DOLU YAŞARIM EZİKLİĞİMİ.
DAHA BAŞKASI VAR MI DERİM. EMEKLİLİKTE GÖRÜRSÜN DERLER.
KAPARIM GÖZLERİMİ, ÇEKERİM ÇİLEMİ.
İÇİMDEDİR IZDIRABIM.
VE İÇİN, İÇİN AĞLAR GEZERİM …
Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Milletvekil Orhan DÜZGÜN; 29 Kasım 2013 günü TBMM’ne “Astsubayların maaş durumları,dereceleri,çalışma koşulları,geçmişe yönelik subaylara verilen intibağın astsubaylara da verilmesi” konularını içeren Meclis Araştırma Önergesi vermiştir.
Astsubaylarımız, iç güvenlikte, asayişte, depremde sel felaketinde, kargaşada, anarşide, bölücü terörle mücadelede her zaman ön safhalarda olmuştur. Ekonomik sorunlar ve psikolojik baskılar nedeniyle en çok asker intiharı da astsubaylarımızdandır.Görev koşulları ve sorumlulukları astsubaylarla kıyaslanamayacak birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmakta olup görev ve tahsil süresi aynı olmasına rağmen arada ki maaş farkının çok yüksek olduğu ifade edilmektedir. Astsubay okulları da yüksek okul seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen intibak sorunları çözülememiştir.Astsubaylarımızın başlıca sorunları arasında;görev ve makam tazminatları, intibak sorun,başlangıç derecesinin 9/1 yerine diğer memurlarda olduğu gibi 9/2 başlatılması, emekli maaş yüzdelerinin düzenlenmesidir.(Subaylar aldığı ücretin % 85 ‘i ile emekli oldukları halde astsubaylar maaşlarının % 55′i ile emekli olmaktadırlar.)
Astsubaylar önceki dönemlerinde lise mezunu olduğundan çalışırken maaş derecelendirilmesinde en fazla 2′nci derecenin 6′ncı kademesine kadar gidebilmekteydi.
2003 yılından itibaren Astsubaylar Meslek Yüksek okullarının açıldığından bu tarihten sonra maaş hesaplamasında 1′nci dereceye kadar inebilmektedirler.
Geçmiş yıllarda Harp Okullarındaki öğrenim süresi 2 yıldan 3 yıla daha sonra 3 yıldan, 4 yıla çıktığında subayların geçmişe dönük derece kademe intibakları yapılmıştır.
Astsubaylar artık en az ön lisans ya da lisans mezunudurlar. Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş dönemde subaylara verilen intibak haklarının şu anda aynı konumda bulunan astsubaylara verilmesi talep edilmektedir.
TSK PERSONELİ (MAAŞ-EMEKLİ MAAŞI ADALETSİZLİĞİ)
ÖDENEN TAZMİNATLAR SUBAY ASTSUBAY UZM. JANDARMA UZM. ERBAŞ
TEMSİL TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
GÖREV TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
MAKAM TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
KADROSUZLUK TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
KOMUTANLIK TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
KOMUTANLIK KURS TAZMİNATI VAR YOK YOK YOK
Astsubaylarımızın, yukarıda bahsedilen mağduriyetleri hakkında kurum dışarısından bir göz ile daha köklü ve kalıcı bir çözüm bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmes.i için Anayasamızın 98′nci Maddesi ve TBMM içtüzüğünün 104′ncü ve 105′nci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutları ile araştırılmasını içeren Meclis Araştırma Önergesini TBMM’ne 29 Kasım 2013 günü vermiştir
Not.Sn.Milletvekilimiz Dr.Orhan DÜZGÜN'e minnettarlığımızı ve haberi veren www.memurahval.com sitesine teşekkürlerimizi sunuyoruz SİTE YÖNETİMİ
Yıllardır ön yargılarla devam eden haksızlıklarımızın personel yasası ile önleneceği umudumuzu her geçen gün kaybediyoruz. Personel yasa taslağındaki olumsuzluklar için bu sitenin koordine ettiği mail kampanyası ile sesimizi duyurup adaletsizliğin moral motivasyonu ve aidiyet duygusunu yok ettiğini ilgililere ilettik. Gelişmelerle ilgili sağlıklı bilgi alamıyoruz, temsilcimiz TEMAD yönetimi de bu konuda sessizliğini koruyor...
Personel kanunu mutlaka çıkacak çıkmasına da acaba başta birçok memurdan daha alt kademeden göreve başlatılarak psikolojik eziklik duymamız önlenip, lise mezunu devlet memurlarına 1984 yılında tanınan hakkın assubaylardan 10 yıl esirgenmesi üzerine görevin ağır koşulları ve beklemeye değer bir konu olmaması nedeniyle hizmet süresini doldurup 3 ve 2'nci dereceden emekli olan arkadaşlarımızın adaletsiz bir şekilde %40 oranında eksik maaş alma adaletsizliğini önleyecek mi? Bunun yanıtını, adaletsizliğin orduda olumsuzluktan başka bir getirisi olmadığı gerçeğinin bilinmesi umut ederek ilerideki günlerde göreceğiz.
Bu arada bir teselli olarak 2014 yılında tüm memur ve emeklilere yapılacak zamla ilgili bilgileri size sunuyor; Adalet ve huzur dolu günler diliyoruz. SİTE YÖNETİMİ
1.9 milyon memur emeklisi ocak 2014 ayında çifte zam alacak. OCAK ayında maaşları net 140 lira artacak olan memur emeklilerine , ayrıca enflasyon farkının da verilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Toplu sözleşmeye göre; 2014 yılının OCAK ayında memurların taban aylıklarında 175 lira artış olacak. Memurların ücretleri net 123 lira artacak. Taban aylıktaki bu artış, 1.9 milyon memur emeklisinin maaşlarına da yansıyacak.2014'te memur emeklilerinin maaşlarında net 140 lira artış gerçekleşecek.Buna ilave olarak, Ekim ayı enflasyon oranının açıklanması ile birlikte memur ve memur emeklilerine Ocak'ta enflasyon farkı verilmesi gündeme geldi. Memur ve memur emeklilerine, 2013 yılının ikinci 6 aylık kısmı için yüzde 3 zam verilmişti. Takvim'in haberine göre 2013 yılının ikinci 6 aylık kısmında enflasyon oranının yüzde 3'ü geçmesi durumunda memur ve memur emeklilerine enflasyon farkı verilecek. 2013 yılının ikinci yarısındaki 4 aylık enflasyon oranı şimdiden yüzde 2.78 olarak belirlendi. Kasım ve Aralık aylarının enflasyon oranları toplamı yüzde 0.22 puanı geçerse, memur ve memur emeklilerine enflasyon zammı verilecek. Kış aylarında enflasyon oranlarının biraz yükselebileceği göz önünde bulundurulursa, enflasyon farkı kesin gibi görünüyor (Basından derlenmiştir)
Çoğunlukla eğitimli ortamda kullanılan bir söylemdir. Daha çok yaşayanlar için kullanılır. Karşılıklı iletişimlerde genellikle sayın söylemine büyük görev düşer eğitimli insanlar arasında. Bu sözcük gerçek kişiler için, bir saygı sözcüğüdür. Sayın’ın içinde saygı kavramı vardır. Elbette.
Eğitim dedik, söylemin başında. Her şeyin başı eğitim sözcüğü kimselerin ağzından düşmez. Her seviyede okullarda,tam olarak istenilen düzeyde olmasa da, öğretim verildiği söylenebilir. Asıl eksiklik burada eğitim eksikliği ile başlar.
Hangi konularda ele alınırsa, işte meselenin esası buradadır. Kültürü de beraberinde getirdiği için bu iki kavram. Yani eğitim ve kültür, işlevde de birlikte bütünleşirler. Özellikle toplum örgütlenmesinde, katılım kültürü , paylaşım kültürünün işlevleri de burada başlar, güç oluşumu olgusunda kendisini gösterir.
Toplum örgütlenmesinde genelde üç kategori üzerinde durulur. Dünyada üç gurup insan olduğu var sayılır. Aynı ideal de örgütsel yapılar ortamında.
Burada toplum kültürünü tekrar ele aldığımız zaman katılım kültürü ile oluşan büyük bir birlikteliğin oluşturacağı gücü düşünün. Ve eğitimli olduğunu, atılımcı olduğunu düşünün. Lidere saygılı ve gayesinde inançlı olduğunu düşünün. Ve adının da TEMAD olduğunu düşünebiliyor musunuz?
O zaman bu gücün liderinin neler yapabileceğini de düşünmelisiniz. Toplum olarak 200.000 emekli astsubayımız var. Bu 400.000 oy demektir. Buna fahri katkısı olacakları da eklendiğini varsayın. Etkin katılımcı sayısı daha da büyüyeceği kesin. İşte o zaman siz başkalarının kapılarını çalmazsınız, sizin kapınız çalınır... Ne işiniz var Dikmen yollarında. Meclisin arka kapılarında sesinizi siz duyurmaya çalışmazsınız. Sizin sesinizi duymaya gelirler gelişmiş demokrasilerde. Çağdaş ortamda kural bu.
Hemen yukarıda 3. Gurubun tamamını, 2. Gurubun bir kısmını kazanın; onları, yani sayın duyarsız emekli meslektaşlarımızın, birliktelik ve toplum kültürü kazanımı için mutlaka bir yol aramalıyız bulmalıyız.
Sokaktaki İnsan | Tunca BenginBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.Tüm Yazıları »
|
Astsubay intiharları ve ordudan kopmaları konusuna defalarca değindik. Mobbing, ekonomiksorunlar ve mesleki tatminsizlik nedeniyle yaşanan huzursuzluğa ısrarla dikkat çektik. Sonuncusu da 12 gün önceydi. O nedenle en azından bir süre ara vermeyi düşünüyorduk. Bu karara varmamızın bir nedeni de sorunun çözümüne yönelik adımlar atılabileceği beklentisiydi. Ancak, beş günde(11-15 Kasım 2013) dört astsubay daha intihar edince bir kez daha yazmak farz oldu...
Çünkü; bu intiharların açıklanan nedenleri de “ailevi” ya da “bilinmiyor” gibi klişe gerekçelerdi. Yani bir anda bunalıma girmişler, silahı kafalarına dayamış ya da ipi boyunlarına geçirmişlerdi. Ve yine onları o noktaya getiren gerçek nedenler hakkında tek bir ayrıntı yoktu. Tıpkı son üç yılda yaşamına son veren diğer 48 astsubayda olduğu gibi...
‘İntiharların artması sinyal’
İstatistiklere göre; son on yılda intihar eden asker sayısı iç güvenlik harekâtında şehit olanpersonel sayısından fazla. Profesyonel askerler içerisindeki en yüksek intihar oranı da astsubaylarda. O nedenle bu intiharları “Bunalıma girdi, silahını ateşledi” diye geçiştirmek yerine neden sonuç ilişkilerinin üzerine gitmek gerekiyor. Çünkü; astsubaylardan gelen o kadar çok feryat ve öfke işareti (yanlış anlaşılmasın diye isyan demiyorum) var ki...
Bu konuda bizimle paralel düşünenlerden biri de eskiden GATA’da (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) psikiyatri uzmanı olarak görev yapan ve 1996’da kıdemli albayken ordudan ayrılan Prof.Dr. Nevzat Tarhan...Ailevi nedenlerin subaylar için de geçerli olduğunu belirten Tarhan, şöyle diyor:
“İntiharların subaylara oranla astsubaylarda fazla olması ailevi neden tezini çürütüyor. Çünkü ailevi sorunu olan kişi işyerinde mutluysa bir şekilde bunu tolere edebiliyor. Demek ki bu insanlarişyerinde de mutlu değiller.”
Astsubayların kendilerini dışlanmış, ötekileştirilmiş gibi hissettiklerine dikkat çeken Tarhan, bunu “grup stresi” olarak değerlendiriyor ve bu mutsuz yapıyı çözmek için de ciddi bir sosyopsikolojikaraştırma yapılması gerektiğini söylüyor. Buyurgan ya da cezalandırı anlayış yerine ikna edici yaklaşımın sorunun çözümüne katkı sağlayacağını belirten Tarhan, şöyle devam ediyor:
“İntiharların bu kadar artması bir sinyaldir ve arkası gelecek demektir. Onun için kök nedeni bulmak önemli. TSK’nın bu krizi iyi yönetmesi gerekir. Olay ailevi deyip geçiştirilirse daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalırız.”