kapak-1

 

İstiklal Madalyalı ve Fakat Kuru Ekmeğe Muhtac Pilot Küçük Zâbit Vecihi

22 Mayıs 2017 Pazartesi günü Hava Kuvvetleri Karargâhında,

"Pilot Astsubay Vecihi HÜRKUŞ Onur Ödülü"nün üçüncü törenini icrâ etdik.

1Her gün beş on uçak uçuran Hava Kuvvetlerimiz

Bu ödül töreni hakkında boyalı basına tek kelime haber uçurmadı!..

Bu tören konusunda Hava Kuvvetlerimiz;

Tâbiri câiz ise şâyet; kendisi pişirdi, kendisi yedi...

Bu törene;

Konya TEMAD Eski İl Başkanımız, şâir ve yazar Tayyar YILDIRIM da TEMAD’ı temsilen iştirâk etdi.

Biz asubaylar bu töreni,

Tayyar Başkanın emekliasubaylar.org’da neşretdiği haberinden öğrendik!

*  *  *  *  *

İşbu tören;

Saat 14.00 sularında, Alb. Salim İLKUÇAN Konferans Salonunda, Hv. K.K. Kuvvet Asubayı Asb. Kd. Bçvş. Ali GÜMÜŞBAŞ’ın açılış konuşması ile başladı,

Ali Kardeşimizin konuşmasının ardından misâfirler, Asubay Vecihi HÜRKUŞ’un hayâtını anlatan videoyu izledi.

Bu videonun bitiminden hemen sonra,

1982 mezunu Emekli Asb. İsmail YAVUZ, slayt gösterisi eşliğinde Vecihi HÜRKUŞ’un İstanbul’un işgâli sonrasında; Ütğm. Hazım ve diğer arkadaşlarıyla birlikte uçakların Millî Mücâdele için Anadolu’ya kaçırılması hikâyesini anlatdı.

Bu videonun ardından;

2Emeklisiyle çalışanıyla tüm asubayların medâr-ı iftihârı olan Hava Tuğgeneral Cemal BALIKÇI,

Programın sunucusu Asb. arkadaşımız tarafından; “Kendisi de Asubay kökenli, olan Tuğgeneral Cemal BALIKÇI’yı konuşmalarını yapmak üzere kürsüye arz ediyorum” diye dâvet etmesi bir başka önemli olayın altını çizdi. Asb. kökenli bir personelin general olması târihte bir ilkti. Bu arada Asb. kökenli ve Jandarma sınıfından Tuğgeneralliğe yükselen Tuğgeneral Engin ÇIRAKOĞLU’nu da unutmamak gerek idi.

3Daha sonra; 

Ödül alan personele ödüllerinin verilmesi bölümüne geçildi. Farklı sınıflardan 35 Asubaya Vecihi HÜRKUŞ Onur Ödülü verildi. Uçak Teknisyeninden, Levâzım sınıfına kadar farklı sınıflardan 35 Asubay, Hv. K. Komutanımız Hv. Orgeneral Abidin ÜNAL; “Hava Kuvvetlerinde görev yapan 18 bin Asubay adına bu ödülleri veriyoruz. Çünkü biz hiç birisini diğerinden ayıramayız” dedi.

Ödül töreninin ardından;

Hv.Tek.Ok.K.lığında açılan Asb. Vecihi HÜRKUŞ Köşesinin açılışı telekonferans sistemiyle yapıldı. Hv.Tek.Ok. Komutanı Hv.Tuğg.Turan TOKER İzmir’den,  Hv. K. Komutanı Org. Abidin ÜNAL Ankara’dan köşenin açılışını canlı olarak yaptılar ve törene katılanların tamâmı bu açılışı izledi.

Bu açılışın ardından Hv.K.K. Org. Abidin ÜNAL konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı ve

  • Asubayların Hv.K.K.lığı içindeki öneminden,

  • Vecihi HÜRKUŞ’un ve Asubayların zamânın en iyi pilotları olduğundan,

  • 15 Temmuz hâin darbe girişiminden,

  • AMYO’ların durmuna kadar birçok konuya değindi.

*  *  *  *  *

Hv.K.K. Org. Abidin ÜNAL konuşmasının devâmında;

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Hv.K.K.dan ilişiği kesilen 2000 civârındaki asubayın yerine 1900 civarında öğrenci alındığını ve açığın bu şekilde kapatılmaya çalışıldığını anlattı. “Türk Silâhlı Kuvvetlerinin milletin gönlündeki yerini korumaya yönelik her türlü faaliyetin yapılması gerektiğini”, bunun da; “bir personelin iki personel gücüyle çalışmasına bağlı olduğunu” söyledi.

  • Terör ile ilgili mücâdelede Hv. K.K.lığının hedef atışlarındaki başarısının “yüzde 97,5” olduğunu belirten Org. ÜNAL, aslında yüzde 71’lik bir oranın genel geçer kriterlere göre “başarı” sayıldığını fakat oranın yüzde 97,5 şeklinde büyük bir değerle sonuçlanmış olmasının, geldiğimiz noktanın neresi olduğuna bir delildir şeklinde konuştu.

  • Konuşmasının tam burasında; “her personelin bir icât yapamayacağını, aynı başarıyı göstermesinin beklenemeyeceğini, herkesin bir kâbiliyeti bulunduğunu, tüm personelden bir kitap yazmasının istenemeyeceğini vurgulayan Hv.K.K Org. ÜNAL, silâhçı Asb.lardan bahsederken de; şahsımın da mezuniyet tören târihi olan, 1980 mezunu asubayların mezuniyet törende ödülü verilen, TÜMBAŞ Adaptörünün mucidi Rahmetli Mehmet BAŞAĞ ağabeyimizden bahsetmesi de bir vefâ örneğiydi.

  • Konuşmasına; Harp Okullarının da açıldığını ve bu okullarla birlikte çeşitli kaynaklardan temin edilen subay personel ile subay açığının hızla tamamlanmakta olduğunu söyleyerek devâm eden Org. ÜNAL, bu çerçevede 165 asubayın da son bir yıl içinde subaylığa geçirildiğini belirtti.

  • “Türk Silâhlı Kuvvetlerinde subay ve asubay personelin aynı önemi hâiz personel olduğunu, statülerde bir farklılık olabileceğini, buna kimsenin itirazı olmadığını, ancak; onur, şeref ve haysiyet gibi konularda kesinlikle bir farklılığın olamayacağını” belirten Org. ÜNAL, “Bu yüzde 97,5 luk başarı oranının sadece pilotun butona basmasıyla yakalanan bir başarı olmadığını, bunun, “uçağın yerde iken yapılan bakım ve faaliyetlerle birlikte elde edilen bir başarı olduğunu” ifâde etti.

  • “Uçağı kendi malı bilen, pilotu kendi evladı olarak gören bir anlayışla görev icra eden, teknisyen sınıfının olmadığı bir Hava Kuvvetleri bir hiçtir” dedi.  

  • Başarıyı; ne tek başına pilota ne tek başına bana ne de tek başına teknisyene mâl edemeyiz. Başarı hep birlikte Hv. Kuvvetleri personeline aittir” diye konuştu.

  • Daha sonra “Milli Muharip Uçağımızın yapılma aşamasında olduğunu, bu sürecin 5 yıl önceden başladığına” değinen Hv.K.K. Org.Ünal, “görünen bütün aksaklıkları el birliği ile aşacağımızı” söyledi. 

*  *  *  *  *

  • 4Hv.K.K.’nın konuşmasının ardından Programın hazırlayıcılarından olan Hv.Bnd.Asb.Kd.Bçvş. İsmail YAVUZTEKİN sahneye çıktı ve salondaki tüm izleyenlere parmak ısırtan Asb. Vecihi HÜRKUŞ’un hayatını Hv. K.K.lığı Bandosu eşliğinde yaşayarak anlatdı.

  • Benim” diyen oyunculara taş çıkartan gösterisi salondakiler tarafından büyük beğeniyle karşılandı ve alkışlarla tebrik edildi.

Programdan sonra kısa bir görüşme yaptığım İsmail YAVUZTEKİN; “çok farklı ve beğeniyle izlenecek çalışmalarım, faaliyetlerim var” diyerek Tayyar Başkanı merak içinde bırakdı. İrtibatı kesmemek adına da sözleşdiler ve sürprizleri ileriki zamanlara bırakdılar.

İsmail YAVUZ arkadaşımızın sunumunun ardından “Hava Kuvvetlerinde Astsubay Olmak” konulu videoyu izlerken bir kez daha duygulu anlar yaşadım. Bu zümre için ne yapılırsa yapılsın asla hakları ödenmez. Kaldı ki yıllardır ötelenen bazı haklarını (İNTİBAK gibi, 1'in 4'ü gibi, makam tazminatı almayan asker emeklilerine aylık 100.00 TL  verilmesi gibi) almış olsalar bile, bu zümreye mutlaka hak ettiği değerin verildiğinin gösterilmesi ve isteklerine kulak verilmesi gerektiğini bütün yetkililerin dikkate alması gerekiyor.

 

*  *  *  *  *

 

Hv. K. Komutanımızın, biz assubaylar hakkındaki samimi düşüncelerini ve sözlerini duyduk.

Fakat

“Başlangıç Derecesi” ve “Tazminât konusu” süratle halledilmesi gerekdiği hâlde

Bu çok önemli iki konu, Tayyar Başkanımızın gönlünde sâdece “temenni” mesâbesinde kaldı.

Temenni, asubayın ekmeği nasıl olsa!..

Program; “Hava Kuvvetleri Târihinde Astsubaylar” konulu resim sergisinin gezilmesi ve ikramla sona erdi.

*  *  *  *  *

Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,

Bu törende yok idim. İştirâk edenler bahsetdi mi, bilemiyorum.

Fakat TBMM’nin üç takdirnâme ile taltıf etdiği tek Türk olan Ali Fehamoğlu Vecihi hakkında

Bu törende tek kelime dahi bahsedilmeyen bir hususu

İlk defâ sizlere anlatmak için bugün, burada, bu satırları işgâl ediyorum...

*  *  *  *  *

Allah’ın Türk milletine bir armağanı olan Pilot Küçük Zâbit Vecihi,

Ordumuzda görevdeyken en çok silleyi o zamânki kendi zâbitlerinden yedi...

Ve en çok hıyâneti de gene kendi gibi pilot olan meslekdaşları gedikli zâbitândan gördü.

Vecihi’nin kendi parası ile yapdığı uçağa, denemesi için kendi zâbitânı, uçuş izni vermedi.

Vecihi’nin kendi parası ile yapdığı uçağa, kendi devlet adamları, ruhsat vermedi.

Birlikde ilk sivil hava yolu şirketini kurduğu ve kendisi gibi pilot olan gedikli zâbit arkadaşları,

Vecihi’nin uçağını alıp yurtdışına kaçırdı, şirketini iflâs etdirdi...

Doğuşdan uçmak için yaradılmış Ali Fehamoğlu Vecihi’ye istediği imkânlar o zamânlar verilse idi şâyet

Hele bir de şu ihânetlere mâruz kalmasa idi

Hiç kuşku yok ki Türkiye bugün, havacılıkda dünyânın en ileri seviyedeki ülkelerinden birisi olacak idi.

Fakat, devletimiz ve ordumuzun içine sızan, zâbitinden siyâsetcisinden 15 Temmuz’cu vatan hâinleri,

Ali Fehamoğlu Vecihi’yi buldukları her fırsatta çelmelediler...

Bu şerefsiz ve nâmussuz devlet adamlarımız ve zâbitânımız,

Allah’ın Vecihi’ye bahşetdiği havacılık kâbiliyetini vatanı için, ordusu için kullanmasını engellediler.

Ve bir zamân geldi, şerefsiz ve nâmussuz devlet adamlarımız ve zâbitânımız

Vecihi’yi öyle zor bir duruma düşürdüler ki...

Hayatının son demlerinde Vecihi’yi bir somun ekmek, bir kuru soğana muhtac etdiler.

İşde, bu acıklı ve ibretlik

Ve

Tayyar Başkanın iştirâk etdiği o törende kimsenin bilmek isdemediği

Ve hattâ kimsenin bahsetmediği hikâyenin vesâiki...

*  *  *  *  *

22 Mayıs 2017 Pazartesi günü Hava Kuvvetleri Karargâhında

3'üncüsü icrâ dilen "Pilot Küçük Zâbit Vecihi Hürkuş Onur Ödülü" töreninde;

Asubayından,

Asubay neşetli subayına ve tuğgeneraline

Ve dahi

Hava Kuvvetleri Komutanına kadar herkes

Ali Fehamoğlu Vecihi hakkında hoş fakat boş bir şeyler söyledi.

Övgü düzmek, iltifât dağıtmak; şan, şöhret paylaşdırmak zor değil nasılsa.

Meğer dost, zor zamânda belli ola!..

Bugüne kadar hiç söylenmeyen bir şey var ki

Onu da iltifât buyurursanız şâyet

Eski Tüfek, ben Şükrü IRBIK söyleyeyim size.

Söyleyeyim de

Bugün gıyâbında övgü ve hamâset dolu laflar üfürdüğümüz

Ve dahi

Devletimizi temsil eden devlet adamları ve ordumuzu temsil eden subaylarımızın

Bütün dünyânın hayran olduğu meslek önderimiz Ali Fehamoğlu Vecihi’yi

Ömrünün son demlerinde ne duruma düşürdüklerinin ibret dolu hikâyesini

İlk defâ olmak üzere Eski Tüfek’den öğrenin...

*  *  *  *  *

 

Pilot Küçük Zâbit Vecihi’nin belgelerini isdedim Hava Kuvvetleri Komutanlığımızdan, üç sene evvel...

16

Lâkin, mevzuât hazretlerinin engeline takıldım.

5

Tayyar Başkanın nakletdiğine göre

Hava Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Abidin ÜNAL konuşmasında;

  • Asubayların Hv.K.K.lığı içindeki öneminden,

  • Vecihi HÜRKUŞ’un ve Asubayların zamânın en iyi pilotları olduğundan,

 

Bahsetmiş idi.

Buraya kadar güzel. Peki, teşekkür ile insanın karnı doyar mı? Doymaz! Bu hakikât bir yana...

Mâdem diyorsun ki Vecihi, zamânının en iyi pilotu idi.

Peki, Vecihi hakkında Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak bugüne kadar sen,

İki sayfalık bir kitap neşretdin mi? Etmedin!

Senin yazmadığın o kitabı bırak, biz kendimiz yazalım.

O zamân da senin yazıp imzâladığın yönetmeliği karşımıza duvar olarak dikiyorsun...

Pilot Küçük Zâbit Vecihi’nin;

Hava Kuvvetleri Komutanlığı arşivindeki belgelerini sarımsaklayıp saklamışsın.

Kimse bilmesin, kimse öğrenmesin de herkes unutsun diye...

Senede bir gün de çıkıyorsun ortaya ve

Adına iki cümlelik kitap yazmadığın Vecihi hakkında minnet ve şükrân methiyeleri üfürüyorsun.

Şu memleketin insanı, en çok;

Kendini Atatürkcü olarak pazarlayan sahte Atatürkcü siyâset gürûhundan çekdi...

Şu ordumuzun asubayları da en çok;

Kendini Atatürkcü olarak pazarlayan sahte Atatürkcü subay gürûhundan çekdi...

Ali Fehamoğu Vecihi’nin sırtından şöhret paylaşmaya gelince zihin orgazmı olan havacı subay gürûhu,

Vecihi’nin diplomasını bir görelim hele diyen Eski Tüfek’in önüne de

İşde, böyle osurukdan yönetmelik duvarını ördü.

Ey havacı subay gardeşlerim!

Bırak bu murâiliği, bırak, bu çift taraflı kıvırmayı...

Ben, ikisinden herhangi birisine çokdan râzıyım;

Ya olduğun gibi görün; ya da göründüğün gibi ol!

*  *  *  *  *

 

Pilot Küçük Zâbit Vecihi’nin emekli olup olmadığını sordum, Sosyal Güvenlik Kurumu’na, 2014 senesinde...

6

Bu kez de mevzuât hazretlerinin engelini aşamadım

Vecihi HÜRKUŞ’un emekli olduğunu bir vatandaş bilse kime ne? Bilmese kime ne Allah aşkına?..

7

*  *  *  *  *

Hava Kuvvetlerinden aldığım bilgiden

Vecihi HÜRKUŞ’un, 22 Mart 1925 târihinde, o dönemin Kara Ordusundan istifâ ederek ayrıldığını öğrendim.

Fakat emekli maaşı bağlandığına dâir bilgi elde edemedim.

Bu sebepden dolayı emekli maaşı alamadığını söylemek herhâlde yanlış olmaz.

Son üç seneden beri Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın

Hâtırâsına ödül töreni tertip etdiği Pilot Küçük Zâbit Vecihi,

1962 senesine geldiğinde, yaşlı ve yardıma muhtac duruma düşdü...

İstanbul Vâliliğine 1962 senesinde bir dilkece verdi ve

Canı bahâsına müdafaa etdiği devletinden yardım talep etdi...

İstanbul Vâliliği, Ali Fehamoğlu Vecihi’nin yardım talebini, Başbakanlığa havâle etdi.

Başbakanlık da bu talebi, bir kânûn tasarısı olarak zamânın hükûmeti vasıtası ile Meclis’e getirdi...

Başbakanlığın talebi şöyle idi;

“Hâlen ileri yaşda ve yardıma muhtaç durumda olan Vecihi’ye

Vatanî hizmet tertibinden aylık bağlanması...”

8

*  *  *  *  *

 

Kânûn tasarısında serdedilen hususuları hükûmet temsilcileri lutfen yerinde gördü

Ve dahi

Vecihi’ye kayd-ı hayât şartı ile 500 lira aylık bağlanmasını kabul etdi...

9

*  *  *  *  *

Hükûmetin teklifi aynen kânûnlaşdı...

İleri yaşda ve yardıma muhtac durumda olan Vecihi’ye

01 Temmuz 1963 târihinden başlamak üzere

Ayda 500 lira maaş verilecek idi...

10

*  *  *  *  *

Türkiye Büyük Millet Meclisi, târihinde sâdece bir tek kişiye üç adet harb takdirnâmesi vermiş idi.

Bu kişi de Ali Fehamoğlu Pilot Küçük Zâbit Vecihi idi.

Ömrünün son demlerinde bir somun ekmek, bir kuru soğana muhtaç etdiği bu kahramana 

Ayda sâdece 500 lira verilmesi için meclisde açılan celsede

Vecihi hakkında bir tek vekil dahi söz alıp

Bir tek kelime söz söylemedi...

Kânûn tasarısını sayın vekillerimiz sessiz sedâsız kabul etdi.

11 1

*  *  *  *  *

12

Cenâzesine de 

Üç beş yakınından başka kimse gelmedi...

Darbeci subayların tabutunun başında tesbih dânesi gibi dizilip nöbet tutan o zübük subaylarımızdan hiçbirisi

Bu son yolculuğunda Vecihi’ye el sallamadı...

*  *  *  *  *

1963 senesi Temmuz aybaşından başlamak üzere

Ali Fehamoğlu Vecihi HÜRKUŞ’a

Vatanî hizmet tertibinden 500 lira maaş verile...

13 1

1951 neşetli Hava Makinist Asubay Ahmet KISA’yı bugün aradım sordum;

Ahmet Bey, 1963 senesinde maaşınız kaç lira idi?

a-1a-2a-3a-4

Ahmet bey, hiç teklemeden cevâp verdi; 

“O vakit ben, Asubay başçavuş idim. Ben uçuyordum! Maaşım da 500 lira civârında idi” dedi.

Takdir sizin gayrı...

İşde;

Devletimizn arşivinde 54 seneden beri çürümeye terkedilen belgeyi

Bugün, burada ilk defâ sizler gördünüz, şâhidsiniz;

Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası sâhibi

Ve dahi

TBMM’nin üç takdirnâme ile taltıf etdiği yegâne vatandaş olan Vecihi’yi,

Yüzbinlerce emekli asubay Vecihi’yi bugünlerde muhtac etdiğimiz gibi

Bir somun ekmek, bir kuru soğana muhtaç etdik!

Dünyâda hiçbir havacının bugün bile hâlâ kıramadığı rekorların sâhibi

Kara Pilot Küçük Zâbit Vecihi HÜRKUŞ,

Memleketinde askerî ve sivil havacılığın inkişâf ve tekâmülüne adadığı

Ve dahi

Eşsiz başarılar ile doldurduğu 74 senelik koca ömrünün sâdece son 6 senesinde Devletinden maaş alabildi!

O da ayda sâdece 500 lira...        

                 

 

 İstiklal Madalyalı Fakat Kuru Ekmeğe Muhtac Pilot Gedikli Küçük Zabit Vecihi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAVA KUVVETLERİNDE EN KARİYERLİ SINIF

PİLOTLUKTUR,

TÜM BRANŞLAR BİR UÇAĞIN UÇMASI İÇİN KONUMLANDIRILMIŞTIR,

BİR PİLOTUN DA EN BÜYÜK KARİYERİ UÇTUĞU UÇUŞ SAATLERİDİR,

HAVA KUVVETLERİNDE

F-4 DE EN FAZLA UÇUŞ SAATİ OLAN BİNBAŞIYI,

YA DA

F-16 İLE EN FAZLA UÇUŞ SAATİ YAPAN YARBAYI

HAVA KUVVETLERİ

TARİHİNİ ANLATAN KARARGAH,

MÜZE, DERGİ VS. HER YERDE GÖRÜRSÜNÜZ.,

AMA

HAVA KUVVETLERİNİN UÇURMASI EN ZOR UÇAĞI

C-47 DE TARİHİN

EN FAZLA UÇUŞUNU GERÇEKLEŞTİRMİŞ

ASSUBAYI

HAVA KUVVETLERİNİN HİÇ BİR YERİNDE

GÖREMEZSİNİZ,

TÜRKİYE SEMALARINA 1946 YILINDA ÇIKAN, KUĞU GİBİ SÜZÜLEN BİR UÇAK,

VE

GÖKYÜZÜNDE EN FAZLA KALAN, UÇAN

UÇURMASI TAM BİR USTA İŞİ OLAN

C-47 LERDE 11736 SAAT UÇUŞ TAMAMLAYAN

YAZILMAYAN TARİHİN,

HAVA KUVETLERİNDEKİ EN FAZLA UÇUŞUNU YAPAN PİLOTU

KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ MAHMUT ŞENGÜL'Ü

HAVA KUVETLERİ TARİHİNİN HİÇ BİR YERİNDE GÖREMEZSİNİZ,

TIPKI HER YERDE OLDUĞU GİBİ

TEL ÖRGÜLERİN İÇİNDE

DUYGU VE DÜŞÜNCELERİ SIRMALI AY-YILDIZA HAPSEDİLMİŞ

ASSUBAYLARI HİÇ BİR YERDE GÖREMEDİĞİNİZ GİBİ

KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ MAHMUT ŞENGÜL'Ü

SAYGIYLA ANIYOR,

GURURLA SELAMLIYORUZ

TARİHE DAMGA VURAN

TÜM KARARTMA VE YOK SAYMA

ÇABALARINA KARŞIN

GÖKYÜZÜNDE

GÜNEŞ GİBİ PARILDAYAN

ALTIN BRÖVE SAHİBİ

SIRMALI AY-YILDIZI

GÖKLERDE BULUTLARA

NİŞAN GİBİ TAKAN

ONU VE TARİHE İMZA ATAN

TÜM ASSUBAYLAR İLE ONUR DUYARKEN,

HER BİRİ

AYRI BİR DEĞER OLAN

TÜRK ORDUSU EĞER BİR YERLERDE İSE

BURALARA GELMESİNDE

BÜYÜK EMEKLER TAŞIYAN

MESLEKTAŞLARIMIZI

ASSUBAYLARI

KARANLIK DUVARLARININ

KARANLIĞINA ATANLARA İNAT

GÜN YÜZÜNE,

GÜNEŞİN IŞIKLARINA

TÜRKİYE'NİN TARİH SAYFASINA

ÇIKARTMAYA DEVAM EDECEĞİMİZİ

HERKESİN

BİLMESİNİ İSTERİZ...

Mahmut Şengül

Nisan 30, 2015

Hava Kuvvetleri'nde en kariyerli sınıf pilotluktur. Tüm branşlar bir uçağın uçması için konumlandırılmıştır. Bir pilotunda en büyük kariyeri uçtuğu uçuş saatleridir.

Hava Kuvvetleri'nde f-4 de en fazla uçuş saati olan binbaşıyı yada f-16 ile en fazla uçuş saati yapan yarbayı Hava Kuvvetleri tarihini anlatan karargah, müze, dergi vs her yerde görürsünüz ama Hava Kuvvetleri' nin uçurması en zor uçağı c-47 de tarihin en fazla uçuşunu gerçekleştirmiş assubayı Hava Kuvvetleri'nin hiç bir yerinde göremezsiniz!

  • Kıdemli Başçavuş Mahmut Şengül'ü saygıyla anıyor, tarihe damga vuran tüm assubaylar ile onur duyuyoruz!...

Vecihi HÜRKUŞ

Şubat 18, 2014
vecihi-Hurkus

Vecihi Hürkuş 06.01.1896 - 16.07.1969 yılları arasında yaşamış ilk Türk pilotudur. Bu kahraman pilot, gururumuz olan bir Türk Astsubayıdır. Birinci Dünya Savaşı'na katılarak yaşamını sayısız kahramanlıklarla gururlandırdı.

Bu kahraman astsubayımız savaş sırasında Hazar Denizi üzerinde Rus’larla yapılan savaşa ve harekata katıldı. Bir Rus savaş uçağını indirdi. Dünya tarihinde uçak indiren ilk Türk kahramandır.

O bir astsubaydır. Zor günlerin kahramanıdır.

Yaralandı, Rus’lara esir düştü. Esaretten kaçtı. Kahramanlıkları ile süslediği başarılarına kaldığı yerden devam etti.

Yılgınlık, korku yoktu onun mücadelesinde. Memleketine, ulusunun geleceğine hizmet aşkı ile dopdoluydu.

Savaşın kazanılmasında yaptığı katkıların gururunu yaşayandır Astsubay Vecihi Hürkuş.

Kurtuluş Savaşı'nın en hareketli günlerinde, İnönü ve Sakarya savaşlarında kahramanlıklarına yenilerini ekledi. Keşif uçuşu sırasında bir Yunan uçağını indiren kişidir, o zor şartlar içinde.

Kahramanlığını erişilmez yapmıştır bu başarı, savaşın en hareketli günlerinde.

İstiklal Madalyasi sahibidir kahraman assubayımız Vecihi Hürkuş. Bu onur nişanesi madalya, TBMM özel oturumu ile bizzat Atamız tarafından takılmıştır. Sadece bunun gururuna bile kimse erişmemiştir! Erişemez de.

Kahramanlıklarını anlatmakta söylemler yeterli olamaz Vecihi Hürkuş’un. Başarılarını anlatmaya sözler yetmez. Literatüre geçmiş kahramanlıkları anlatır O'nu.

Her an kalıcı olması adına, anımsanması adına, İstanbul Feneryolu kavşağında heykelinin dikilmesi çok önemli olgudur. Bu büyük katkıyı esirgemeyen, girişimleri ile kahraman astsubayimizi gündeme taşıyıp baki kılan;

Kadıköy Belediye Başkanı; Sayın, Selami Öztürk,

Teyyareci Vecihi Hürkuş Derneği Başkanı; Sayın, Bahadır Gürer,

Mimar Sayın Ayşegül Özer,  Sayın, Tekin Özer ve Ferdi-Mustafa-Ekrem Kardeşler ve Ekibi,

Temad İstanbul İl Başkanı; Sayın, İbrahim Koldamca'ya teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Anımsamaya ve anımsatmaya dayalı, kalıcı bir eseri bize kazandıranlara minnet borçluyuz. Kutlarım kendilerini. Her birinin tek tek gözlerinden öperim.

 

Mehmet KAYALI

Vecihi HÜRKUŞ

Şubat 02, 2011
Vecihi Hürkuş, İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu'ndaki yalıda 6 Ocak 1896 (1311) tarihinde doğdu. Babası İstanbul'lu bir aileden Gümrük Müfettişi Faham Bey, annesi Vidin'de doğmuş, üç yaşında İstanbul'a gelmiş Zeliha Niyir Hanım'dır. Üç yaşında iken babası ölmüş. Çok genç yaşta dul kalan annesi ile geniş bir ailenin içinde amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablalar ile birlikte büyümüş. Bir süre sonra Harbiye'de eskrim ve resim hocası olan amcası Şekür Bey'in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar'a yerleşmişler.
Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek'te okudu, Üsküdar'da Füyuzati Osmaniye Rüştiye'sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi'sinde okudu, sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu'na geçti ve bu mektebi bitirdi.
1912'de Balkan Harbi'ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey'in yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne'ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun'daki esir kampına kumandan oldu. Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar. Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı'na girerek Bağdat cephesine uçak makinisti olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul'a döndü. Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek tayyareci oldu. 
1917 sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü'ne atandı. Orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus'lara esir oldu. Esir olarak Hazar Denizi'ndeki Nargin adasına gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum'a kadar yaya olarak geldiler. 
İstanbul'a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem'den kalkan bir gemiyle Mudanya'ya, Bursa'ya ve Eskişehir'e giderek Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir hava alanını işgal eden tayyareci olmuş, üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir'de Jandarma Komutanı Ratip Bey'in kızı Hadiye Hanım'la evlendi. İzmir'de Gönül, İstanbul'a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur. Savaş sonrası İzmir'de Seydiköy'de açılan tayyare okulunda yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir'de Binbaşı Fazıl'ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir'e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya memur edilmiş. 
Hizmet karşılığı bu uçağa adının verilmesi, 1919'dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş'ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmış. Ganimet olarak Yunan'lılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI' yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin 'Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, "uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar' sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925'de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile ilk uçuşunu yapar. İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara'ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti'ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir. 
Atatürk'ün 'İstikbal göklerdedir' yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.'nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama, uçağını geri almayı başaramadı. Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL. bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. T.T.C'ne ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. Hürkuş'un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlamış. bakınız: Bağış Uçaklar 
Bu arada Avrupa havacılığının tetkiki için bir heyetle Hürkuş, ikinci kez Avrupa'ya gider. Almanya'da Junkers ve Rohrbach fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye'de anonim şirket halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa'da da Breguet, Potez, Henriot gibi birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu fabrikaların uçaklarıyla tecrübe uçuşları yapmış. Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik uçuşu yapması için teklif yapılmış, fakat Fransız Aero kulübünün baskısı ile teklif suya düşmüş.
Türkiye'ye dönüşte 19 Ekim 1925'de Tayyare Cemiyeti idare kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuş'un da tekrar hava kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir. Milli Savunma Bakanlığı Kayseri'de Tayyare ve Motor Anonim Şirketi (Tomtaş) adında bir fabrika kurmak için anlaşır. Hürkuş Tomtaş'ın teklifini kabul ederek Almanya'ya gider. Hürkuş Almanya'da Ju A-20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların düzeltilmesi ile Ju A-35 'lerin yapımını da üstlenir. 18 Temmuz 1926'da telgrafla memlekete çağrılır, Ju A-35'in satın alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde uçağı Newport De Large'la savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili savaş yapılarak Ju A-35 ile Hürkuş kazanır. 
Hürkuş yurda döndükten sonra, Tomtaş emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Ju-23, diğeri altı kişilik tek motorlu Ju F-13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları yapar. Tarih 1927'dir. Hürkuş'un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları olduğu düşünülebilir 
Hürkuş, Tomtaş'a, Ju A-35'in kanatlarına benzin depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara ' Tahran uçuşunu direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem de Tomtaş'a büyük faydası sağlayacaktı. O sırada henüz Tomtaş fabrikası teşekkül etmemiş ve Ju A-35 tayyaresi de Tomtaş'a devredilmemiş olduğundan bu uçuşu reddedilmişti.
Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan Tomtaş ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi yüzünden 1928'de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir. 
Hürkuş 1925'de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul'da iken sevdiği fakat Anadolu'ya geçtiği için ailesi tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım'la anlaşmış, eşinden ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927'de Perran isimli bir kızı daha doğmuştur.
Bir yıllık aradan sonra Hürkuş Türk Hava Kurumundaki eski görev yeri olan Teknik şubeye döner. 1930 yılı sanayi kongresi Ankara'da toplanmış, Halkevi'nde de yerli mallar sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni model ve tiplerini tasarlamaya devam eder. 
1930 yılı yıllık iznini 2 ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy'de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmış. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara'ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930'da, 'Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir' cevabını almış. 
Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya'ya gönderilmesi kararı alınmış. Hürkuş, 6 Aralık 1930'da Prag'a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait bütün resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince de tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış. Hürkuş 23 Nisan 1931'de Çekoslovakya'lı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, baş köşesinde 'Yaşasın Türk Tayyareciliği' yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931'de Çekoslovakya'dan uçarak Türkiye'ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931'de Türkiye'ye gelmiştir. 
Hürkuş uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara'dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy'de tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı makinisti Hamit'in işine son verilir Hürkuş'a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Müdafaa Vekaleti tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş'un Kurum'dan tekrar ayrılmasına neden olur. Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür.
21 Nisan 1932'de İlk Türk Sivil Tayyare Mektebi'ni kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932'de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış'ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi'nde uçuş alanları vardı. İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi'nin ve İş Bankası'nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur. 
Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933'de adı Nuri Bey olan Vecihi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Aynı yıl tek satıhlı Vecihi KXV uçağını da inşa etmişler ve 30 Ağustos 1933'de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey Vecihi-XVI uçakları ile öğrencileri İstanbul göklerinde gösteri uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de Vecihi SK adlı uçak motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır. 
Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız uçmayı başarmışlar. Vecihi Sivil Tayyare okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından kapanmıştır. 
1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı olarak Rusya'ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve dönüşünde Atatürk'e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey'den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız :
'Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi'den faydalanın!' emrini verir. Hürkuş Ankara'ya çağrılır. O da uçağına atlayarak Ankara'ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu'nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Baş öğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü'nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz'in Rusya'ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu olur. 
Ne yazık ki 29 Ekim 1936'da yeğeni Eribe'nin şehit olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş'u Almanya'ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939'da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye'ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, 'Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini' almak istedi. Ancak yetkililer, 'iki yılda mühendis olunmaz' diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava Kurumu'nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın olmadığı Van'a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır. Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947'de Kanatlılar Birliği'ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu. 1948'de Türk Hava Kurumu'ndan Magister tipi bir öğrenim uçağı temin ettiler. Kanatlılar adlı bir dergi çıkarttılar. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı. 
1951'de beş arkadaşıyla birlikte havadan zırai ilaçlama yapmak üzere Türk Kanadı adı ile bir şirket kurmuş, Sait Bayav ve Muammer Öniz'le İngiltere'ye giderek Auster tipi üç uçak almışlar. Türkiye'ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş, haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.
1952'de Paro mamasının reklamını yapmak için tekrar İngiltere'ye giderek Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklamını yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kağıt paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine bankaların isimlerini yazarak reklamcılık yaptı. 
6 Ağustos 1954'de kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı. 29 Kasım 1954'de Hürkuş Hava Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları'nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve sonunda uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu'da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı. 
Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, vatana hizmetten kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur. 
Ankara'da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastahanesi'nde hayata gözlerini yumdu.
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ