Büyük bir olay, büyük bir başarı! Bir dakikalık bu görüşmede herhalde assubay toplumunun tüm beklentilerine yanıt bulunmuş ve büyük müjdeler alınmıştır.
Bay Ahmet Keser, Temad Başkanlığı'na aday olduğu zaman tüzükteki amaçların gerçekleştirilesi dışında topluma birçok vaatlerde bulundu. Mesela, astsubay toplumuna açıkladıkları deklerasyonun birinci maddesinde;
Birinci önceliğimiz, yıllardan beri çözüm bekleyen özlük haklarımızı almak olacaktır.
a. Özlük haklarının alınması için ilgili, yetkili ve etkili kurumlarla sonuç alınıncaya kadar müzakereler kararlılıkla yürütülecektir.
b. Gerektiğinde meslektaşlarımız ve kamuoyunun desteği alınarak kararlılık ve güç gösterisi olacak yürüyüş, gösteri ve her türlü eylemleri yapacak ve bu eylemlere sonuç alınıncaya kadar kararlılıkla devam edilecektir.
demişlerdi. Bunları gerçekleştirmek için çok çalıştı, çok cabaladı zannediyorduk değil mi?
İlk seçildikleri dönemde Genelkurmay Başkanı'nı ziyaret ettiklerinde zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel bizzat yönetim kurulundaki arkadaşların ifadesine göre “haklarınızı sokakta aramayın. Geçmişi yargılamanın kimseye faydası yok. Sorunları birlikte çözeceğiz. Bunun için, birlikleri dilediğinizde ziyaret edin. Sorunları Personel Başkanı'na iletin. O'nun çözemedikleri olursa, bana geleceksiniz” demişti.
Ancak bir çığ gibi büyüyen astsubay hareketi, hakların kazanılması halinde tabandaki statü farklılığı yaşayan diğer meslek grupları içinde bir başkaldırı örneği olacaktı. Üstelik, assubay camiasının büyük bölümünün Atatürkçü, laik cumhuriyete bağlı olması endişeleri arttırıyordu. Bunu önlemek adına, liderlerine bağlılığı arttıracak bir eylem türü yaratılmalı idi. Hiç kimsenin aklına gelmeyecek ÖLÜM ORUCU EYLEMİ ortaya atıldı. Ortam ve zemin oluşturuldu. Ancak hesaplar tutmadı! Eylem bir süre sonra hükümet aleyhtarı bir havaya girdi ve şalter kapattırıldı. Eylem fiyasko ile sona erdi. Ancak, bu eylem emekli assubay tabanına kahramanca bir fedakarlık girişimi olarak empoze edildi. Oysa toplumun gazını almak, yaratılan prometeus vari Temad Genel Başkanı üzerinden 2015 haziran seçimlerinde camianın oyunu almaktı. Temad Genel Başkanı ve yönetim kurulu anonslarla AKP'nin grup toplantılarına, vizyon toplantısı ve seçimli genel kurullarına katılmaları özellikle sağlandı. Oysa Bay Ahmet Keser
Hiç kimsenin (siyasi partinin) arka bahçesi olmayız. Buna ben izin vermem. Eğer şüpheniz varsa gelir yakamıza yapışırsınız. Bizim üzerimizden öyle ucuz şeylerle insanlar çıkıyor...
dememişmiydi? Yanlış hesaplar, ucuz statejiler ve cemaatle iktidarın düşman olması hesapları altüst etti. Sonuçta astsubay toplumunun kaderi ile oyanmasına neden oldu!
Amacına hizmet etmek, birilerine mesaj vermek için Assubay toplumunun hiç bir derdine çare olmayan "Güzin Paşa", "Şezlong Albayı", "Rezerve Paşa", "Genelkurmay lağv edilmeli" tarzındaki maksadı aşan eleştirilere; Assubay toplumu için yüzkarası olan Başkan Yardımcısı'nın gündem değiştirmek amaçlı yargılandığı "Y.A.Ş. üyelerinin mezarına tüküreceğiz" hakaretleri ardından muhtemel yargılanacağı Genelkurmay Başkanı'na
Komutan olmak için önce adam olacaksın
Ben sana general olamazsın demedim, adam olamazsın dedim
Basiretsiz ve yönetimsel aciziyetsiz
Şehit cenazelerinde göstermelik tabut taşıyan aymaz, vatan evlatlarının gözünde zerre kadar kıymetin yoktur
TSK manevi şahsiyetini temsil görevin bitmiştir, yazıklar olsun
tarzındaki hakaretleri bu topluma sadece tepkiyi ve hakların askıya alınmasını Genelkurmay ile iplerin kopmasını sağlamıştır.
Mücadeleden nemalanan narsist, biatçı takımı sürekli olarak topluma empoze etmeğe çalıştıkları gibi, neymiş; sorunları iletmişler. Şimdi sıra, çözüm görevini verdikleri Genelkurmay'da imiş (!) Bre gafiller, Genelkurmay ile pastahanede mi görüşüyorlar ayrıca sanki Genelkurmay düne kadar sorunları bilmiyormuydu!
Siz, hiç bir riski olmayan sigortacılıkla bile kar elde etmeyen ticari yetenekten yoksun iken, piyasının iki misli fiyatla pazarlamaya çalıştığınız yurtdışı turlarınızla, arsa diye dağ başındaki tarlayı yüz misli fiyatla pazarlayan komisyonculuğunuzla, assubay toplumuna ne faydanız var?
Geçenlerde kendi kendine Astsubay Haber Portalı Genel Yayın Yönetmeni ünvanı veren bir riyakar çanak sorularla Ahmet KESER’le mülakat yapıyor. Yine aynı üslup, yine ayni kibirle Bay KESER, kendisinin yapması gerekeni yapan, Genelkurmay'a, bakanlara, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na özveri ile bu toplumun sorunlarını ilgililere iletenleri müstehzi bir ifade ile 'sözde' hafife alıyor! Hala, eleştiri yerine Genelkurmay'ı 'sözüm ona' dışlamaya çalışarak Genelkurmay ve siyasi otorite ile görüşememenin, muhatap alınmamanın acizliğini gizlemeğe çalışıyor!
Bay Ahmet KESER,
Yalakaların büyük başarı gibi sunduğu, sıradan halkın katıldığı bir iftar yemeğinde Başbakan'a ulaşmaya çalışanların arasına kaynak yaparak girmek, iki resim çektirip bir dakikada astsubay sorunlarını anlattım diyerek hiçbir yere varamazsınız. Bu ancak sizi ve göreviniz bittiğinde etrafınızda göremiyeceğiniz Minatomani Yalakaları'nı tatmin eder.
Bu toplumun masallara ihtiyacı yok, sizi başımıza kral olarak seçmedik!
Bizler, gel dediğinizde gelen kurşun askerleriniz değiliz. Milyonlarca maddi ve manevi desteği çevrenizle saltanat sürün diye değil, bizi temsil edin, sorunlarımıza çare bulun, uzmanlar derneği gibi çalışın diye verdik.
Bu aymazlıklar, bu kişisel hesaplar devam ettiği sürece Temad Genel Başkanı olarak kaldığınız her dakika bu toplumun haklarının önündeki engeldir.
Siz önce becerebilirseniz yitirdiğiniz güveni sağlayın. Asb. adı ile kurulan kooperatife kendini 4 yıllığını başkan seçerek kendi refahını sağlamış olabilirsin. Bir çok şube başkanının "rahatım bozulmasın" diyerek sessiz kalması seni bulunmaz hint kumaşı yapmıyor.
Seçilmeden önce günde iki kez arayıp danıştığın, seçildikten sonra kişisel hesapların ortaya çıkıncaya kadar sana destek veren bir ağabeyin olarak benim sözümü dinle. Yalakaların, biatçıların ile birlikte TENAD’ı (Türkiye Emekli Nemacı Assubaylar Derneği) kur! Tüzükte kendini ömür boyu başkan, yalakalarını yönetim kurulu üyesi seçtir. Sende kurtul, bu mazlum zümre de kurtulsun!
Not: Bu yazım üzerine yine yalaka gürühu kendileri ve sanal isimleri ile saldırıya geçeceklerdir. Hiç umursamıyorum! Sizde biraz yürek, biraz ahlak, biraz vicdan varsa daha önce de belirttiğim aşağıdaki konuları sorulayın;
Yanıtınızı bize vermeseniz bile belirttiğim gibi biraz ahlak, biraz vicdanınız varsa aynaya bakıp kendinize verin.
Kendisine ve mesleğine saygısı gereği mücadeleyi amaç edinmiş arkadaşlarıma saygılarımla....
Asubay Mısın, Er Misin
İkrâr ediyorum! Gül alıp gül vermek isderdim herkese, adını bile sormadan; allı morlu, mis kokulu... Ya da Makâleler yazmak isderdim, suya sabuna dokunmayan; harir kadar saf, çocuk kadar mâsum... Aşk kokan, sevgi dolu... Ayşe’den, neş’eden, meşeden dem vuran! Benim de sevdâya teşne kalbim var, ne de olsa! Türkü yazmak isderdim hele! Mertlik üsdüne, yiğitlik mayalı; her nağmesi dostluğa dokunan, kardeşlik kokan ... Çünkü Türk’ü bilen türkü bilir, Türk’ü seven de türkü yazar. Ben de insanım, nihâyetinde! Ya da!.. Ya da, Her kalem oynatışımda ucundan sitâyiş süzülen, vefâ dökülen, garındaşlık mumuyla ışıldayan... Fakat olmuyor! Daha doğrusu oldurtmuyorlar! Bâzen, söyleyen özne olsa da söyleten nesne oluyor, maslahat icâbı. İşde bu durumda, söyletenin kim olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Çünkü burada, asıl fail özne değil fakat nesne oluyor. Evet, insanım, nihâyetinde... Haksızlığa, yolsuzluğa, nâmertliğe, zorbalığa isyân eden! Biz Asubaylara yapılan bu ahlâksızlık, bu haksızlıklar karşısında Tencere bile olsa tıngırdar; köpek bile olsa havlar be! Benim, köpeğinki kadar bile aklım, köpeğinki kadar bile haysiyetim yok mu sanıyor bu kaşalotlar! Haksızlığa uğramışsam, Bağırır, çağırırım! Ȃsi olur, başkaldırırım ödlek firavunlara. Bu topraklarda yiğide deli demek âdet olmuş nasıl olsa! Ağız dolusu küfür bile ederim alayına... İşde o vakit derim ki; Mâdem öyle! Bolu’nun Zorbeyi var ise şâyet, Dağlarının da Köroğlu’su elbet olacak! Hele bir de damarıma basarlar ise şâyet! Öyle yazılar yazarım ki! Kesip biçmeden söker alırım o üç paralık ciğerlerini, fesât dolu döşlerinden, evvel Allah. İşde meydân! Söze söz! Varsa diyecekleri şâyet Çıksınlar karşıma! Yedikleri haltların, yapdıkları nâmertliklerin, hainliklerin, kânunsuzlukların hesâbını versinler! Şu memleketde iyiye, güzele dâir söz söyleyen, iş yapan herkes mutlaka kösdeklenir, cezâlandırılır. Bizim için de durum ayniyle vâki oldu! Gevur Coni’nin ordusunda bir Er olsaydım şâyet Bugüne kadar ortaya dökdüğüm bunca kânunsuzluk, yanlışlık, haksızlık, ahlâksızlık ve sahtekârlıklardan dolayı Coni Genelkurmay Başkanı herhâlde bana üç beş madalya takdim eder idi... Fakat bizim müslümân bildiğimiz Genelkurmay Başkanlarımız ise Bu kânunsuzlukların, haksızlıkların, ahlâksızlıkların ve sahtekârlıklardan üzerine gitmek yerine Doğruları söyleyen Eski Tüfek’i öksüz yetim zannedip ezmeye tevessül ediyorlar... Bugüne kadar söylediklerimin bir tek kelimesini dahi tekzip edemediler, iftirâ diyemediler! Hakâret etdiğimi söylüyorlar... Evet, ortada bir hakâret var da ... Kim, kime etdi acap?..
Duydum ki gevurun hâkimleri Berlin’de imiş! Bizim müslüman hâkimler nerede, onu da göreceğiz elbet... Hâl böyle olunca; Eski Tüfek’in kısmetine de Asubaylara yapılan haksızlıklar ve kânunsuzluklar târihcesini fâş eyleyen acı makâleler yazmak düşüyor… Aşkı, meşki; gülü, bülbülü; Ayşe’yi, neş’eyi bir kenara bırakdık! Kalem ve kâğıdı alıp da elimize Ömrümüzün şu son fasılında Üzerine fesâtlık, nâmertlik, şerefsizlik, hâinlik ve ödleklikden dem vuran kelâm akıtmak düşüyor bize de, yiğitce...
|
* * * * *
Kiremitde Buz musun?
Türkülerimiz olmasaydı ne yapardım, bilmiyorum! Değil yazmak, söylemek; konuşmaya bile mecâlim olmazdı herhâlde! Dünyânın en büyük kütüphânesinde bile olmayan hazineler var içinde... Bir türkü, hattâ o türkünün bir kelimesi bile bir kitabdan çok daha fazla şeyler anlatır bize. Kitaplara sığmayacak kadar sözün mü var diyecek? Bir türkü çığır, daha fazlasını anlatırsın, evvel Allah. Yeri gelir, gönlüme tercümân olsun diye Muğla’dan Civelek Şerafettin’e veririm sözü; Nâmertlerden, ödleklerden ötürü... Ya da Kitaplar dolusu kâğıt ve kelâm isrâf etmek yerine Yalova’dan Müşerref Hanımı söyletirim kendileyin; Kiremitde buz musun? Gelin misin, gız mısın? Bir suâl soracam sana, ey Genelkurmay Başkanım, Bana cevâp vermeye hazır mısın?
* * * * *
Değil! Biliyorum! Kimilerine her gün, her yer düğün bayram olsa da Benim için, daha doğrusu, “diğerleri” dedikleri biz Asubaylar için vaziyet hiç de öyle değil! Bu hususda dilim ne söylesin, elim ne yazsın diye binbir türlü ağrılar içinde geceyi gündüze katık eder iken Gene anamın sütü gibi Türkülerimiz besliyor dimağımı... Yersiz, yurtsuz, adsız, odsuz, bir ozan olurum o zamân da; Bilmem, şu feleğin bende nesi var? Her gitdiğim yerde, yâr isder benden! Sanki benim mor sümbüllü bağım var! Zemheri ayında anam, gül isder benden! Zemheri ayında gülü hangi şaşkın kaybetmiş ki kim bulup kime versin, Allah aşkına? Asubay denen uyduruk asker sınıfının târihine her kalem daldırışımda ne acıdır ki gül yerine İçinde çomca dönmez bok, cerâhat, hamâkat, Elvân türlü ihânet ve şerefsizlik çıkıyor karşıma!.. Kars’lı Feryâdî olurum, icâp ederse; Yine geldiyse gam yükünün kervânı, Yine yazmak şart olduysa Eski Tüfek için, ihâneti, ödlekliği... Çekeceğim bu derdi, her mihnete rağmen! Karac’oğlan olunca da derim ki, bakın geline Suâl eylen bizden hey dost, evvel gelene! Kim var imiş, biz bu orduda yoğ iken!
* * * * *
Kaşıkdaki Kısmet!
Bunca zamândan beri herkesin okuyup geçdiği kânunların içinde Senelerden beri çürük yumurta gibi kokuşup duran kânunsuzluklar niyeyse hep bizim kalemimize takılıyor. Bu sahtekârlıkları yazmak görevini de anlaşılan o ki bugünün târihi, Eski Tüfek’e yüklüyor. Olsun! Kısmetde ne varsa kaşıkda da o çıkıyor nasılsa! Asubaylık denince şu memleketde ortalık İçinde çomca dönmez bok çuvalı oluyor! Bugüne kadar yazdığımız bunca makâlede bunların neler olduğunu belgeleriyle defâlarca fâş eyledik! Fakat subay gardeşlerimizin cenâhında Allah, daha çok versin! Bakınız, bulabildiğimiz kadarıyla vaziyet nasıl tecelli ve tahakkuk eyliyor!..
* * * * *
Devletin milletin, tüyü bitmemiş yetim hakkının üsdüne kendileri için kurdukları sahte cennetlerde Utanmadan, sıkılmadan saltanât sürenlerin kaba etine Eski Tüfek kalemini batırınca da Hemen koşup gidip soluğu mahkemede alıyorlar. Devleti korumak için devletden avuç dolusu para alan eli tabancalı, beli kılıçlı subay gardeşlerimiz Bu kez de kendilerini koruması için hemen varıp mahkeme kapısına dayanıyorlar. Varsın, dayansınlar! Demek ki adâlet onlara da lâzım oluyormuş! Ya da Adâlet dağıtmak için cübbe giyip celp etdiği askere huzurunda düğme ilikleten hâkim sıfatlı subay gardeşlerimizin, Bu kez de kendileri adâlet aramak için hâkim önünde kendi cübbesini ilikliyor... Varsın, iliklesinler! Demek ki adâlet dağıtanlara da adâlet lâzım oluyormuş! 2014 Mart’ında Ankara’nın göbeğinde TEMAD’ın yatdığı ölüm orucunda Çişini bile tutamadığı için altına bez bağlayıp da Belediyelerin verdiği külüsdür otobüsler ile memleketin dört köşe bucağından Ankara’ya sökün eyleyen Seksen yaşında, doksan yaşında emekli büyüklerimizin yürek dağlayan hâlini görünce Başkan Ahmet KESER’e desdek vermek için bir makâle döküldü, kalemimin ucundan vehleten... İsmi, Zihniyet Sürgünü!
emekliassubaylar.org’da neşretdiğimizin ertesi günü hemen şunları yapdı, bu subay gardeşlerimiz;
Yakın zamânda uluslarası hukukda önemli bir gelişme ortaya çıkdı. Dünyânın önemli hukukcuları, ömür boyu cezânın insanlık şerefine karşı bir suç olduğu kanaatına vardı. Hiç kimseye, hiçbir şekilde ömür boyu cezâ verilemez diyorlar! İdâm cezâsının bile 25 sene ile sınırlandırılması kabul gördü. Fakat sâbık Genelkurmay Başkanımız Necdet Bey, Bu uluslararası kuralı çiğnemekde hiç beis görmedi...
Üsdelik mahkeme sürecinin devâm etdiğini bile bile istediler... Hem yazılı olarak hem de telefon ile sözlü olarak... Genelkurmay Başkanlığından beni arayan Yüzbaşı gardeşime dedim ki; Kimlik kartımı ben, vermiyorum! Yerimi biliyor! Gücü yetiyor ise şâyet gelsin, Necdet Bey kendisi alsın! İki seneden fazla zamân geçdi. Şu gün oldu, kimse gelmedi... Fakat bana yapdıkları bütün bunlar, bu subay gardeşlerimize az geldi... Akabinde; Yapacak başka işleri yokmuş ki dördü bir araya gelip, benim hakkımda;
Yeri geldiğinde ordumuzun baş komutanı olduğunu söyleyen subaylarımız, Ortaya dökdüğümüz bu kânunsuzlukları telâfi edip ordumuzda huzuru yeniden temin etmek yerine Ellerindeki bütün imkânlarını benden intikâm almak için seferber etdiler… Canları sağ olsun! Kimin haklı olduğunu zamân elbet gösderecek.
* * * * *
İkrâren Sukût
Bir dilekce gönderiyorum, Bir suâl soruyorum Ve Bir kelimelik bir cevâp talep ediyorum... Diyorum ki;
Er mi? Asubay mı?
Cevâbı, çocuk işi; Er ya da Asubay. Fakat Genelkurmay Personel Başkanımızın gönderdiği cevâba bakınız... Kurum içi düzenleme, Tavsiye ve mütalâa... İyi, Sizinkini bilmiyorum! Lâkin,burada bildiğim bir şey var ki Benim ismim, çocuk değil muhterem başkanım...
Verdiği bu cevâp ile Genelkurmay Başkanlığımız; Hem kamuoyunun bilgi edinme hakkına olan saygısının mertebesini gösderdi, Hem de ve daha da kötüsü, şeffâflaşıp büyümeyi değil fakat içine kapanıp küçülmeyi tercih etdi. Kimin ne bildiğini ve fakat Kimin de neleri söyleyemediğini anlamak için de Son çâre olarak Başbakanlığın yoluna vurduk kendimizi...
Şu vakitden sonra Genelkurmay Başkanlığımızın söyleyeceği sözün artık bence hiçbir kıymet-i harbiyesi yok! Çünkü, Başkanların söylemeye dili varmasa da Cevâbı, Eski Tüfek biliyor; 65 seneden beri senin “Asubay” dediğin gayri meşrû asker kişinin unvânı, Müttefiki olduğun Coni ve üyesi olduğun NATO’da nasıl yazılıyor? Senin “AÜKHE” dediğin uyduruk kaydırık kursun adı Coni defterinde nasıl yazılıyor? Beterin Beteri’nde herkesin anlayacağı sâdelikde fâş eyledik! Bu konuda senin de söyleyeceğin söz yok aslında! Çünkü Tıpış tıpış gidip masasına çöreklendiğin Coni, Seni kendi kitabına göre çokdan yaftalamış bile...
İşde, Coni’nin Türk Ordusundaki askerlerin hepsini tıkışdırdığı torbanın içinde 2 sınıf asker var; 1. Subay 2. Er
İşin aslına bakarsak şâyet kamu vicdânına göre bizde de iki sınıf asker var. Meselâ Cumhuriyet gazetesinde neşredilen 13 Haziran 2016 târihli şu habere göre de Ordumuzda Asubay denen asker sınıfı yok! Eşkiya ile mücâdelede şehit olan asker sınıfı şunlar; 1. Subaylar 2. Diğerleri
Konu şehit olunca bu haberi yazan kaşalot gazetecilerin aklına sâdece subaylarımız gelmiş!..
* * * * *
Terbiye (Eğitim) Ve Atatürk
Atatürk, Eylül 1924’de Samsun’da öğretmenler ile yapdığı konuşmada şu çok önemli tesbiti dile getirdi: “En mühim, en esâslı mesele, eğitim meselesidir. Terbiyedir ki, bir milleti, ya hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet hâlinde yaşatır ya da bir milleti, esâret ve sefâlete terk eder.” Atatürk, bu sözüyle ordumuzu eğitmeyi ve kölelikden kurtarmayı siz gomutanlara emretdi. Fakat Türk Ordusunda Genelkurmay Başkanı olan sizler; Asubayları nasıl ezeriz, nasıl bezeriz diye kafa yorarken Ve dahi Yüksekokul dümeniyle oyalamaya, YÖK nezdinde hiçbir değeri olmayan meslekiçi kurslar ile kandırmaya, AÜKHE isimli elma şekeri ile avutmaya, Ve kahraman Asubay nennileri ile uyutmaya çalışırken Bakınız, Coni’ler ne haltlar ediyor; Onlarda, bizdeki gibi Asubay denen bir asker sınıfı yok! Subay haricindeki askerlerin hepsi alaylı Er. Fakat Devletimiz ve milletimizin “kanatlı ordusu” olduğunu söyleyen bizim Hava Kuvvetlerimiz; Kendi Asubayları tam kanat mı yoksa "kırık kanat" bröve mi taksın diye tekere hava basarken Çift kanatlı brövesi olan Hava Üniversitesini taa 1946 senesinde kurdu bile...
Deniz Kuvvetlerimiz bu konuda, kulağına kar suyu kaçmış palamut gibi serhoş dolaşıyor! Fakat gevur Coni, Deniz Piyâde Üniversitesini de 1989 senesinde hizmete açdı da 25’inci kuruluş senesini kutluyor...
Her iki kuvvet de Eratına lisans düzeyinde mühendislik eğitimi veriyor. Haberiniz var mı bunlardan?.. Haydi, diyelim ki bu yenilikleri onlardan önce yapmaya kafanız basmıyor... Hiç olmazsa bunları onlardan gördükden sonra alacak kadar bâri aklınız olsa!.. NATO’nun en büyük ikinci ordusuyuz(!) diye yıldızını parlatan bizim Genelkurmay Başkanımız, Şemsipaşa bosdanında kabak yetişdirip Asubay şapka sakandırık şeridi sırma mı olsun, burma mı olsun diye taktik ve stratejik barut patlatırken Elin Coni Genelkurmay Başkanı kendi resmî örün sayfasında Kendi Kıdemli Er’i için bir sayfa tahsis etdi... Ve bu Genelkurmay Kıdemli Er’ini bütün dünyâya gururla takdim ediyor!..
Türk Genelkurmay Başkanı olarak sen ise “Başkanlık Asubayı” unvânı verdiğin askerine Kendi sayfanda iki satır yer vermeye bile lâyık görmüyorsun!.. Ya da Bizim Kara Kuvvetlerimiz, “Ordumun usta eli” dediği kendi Asubaylarının pontulunda zıh mı olsun, mıh mı olsun? diye ümüğünde laf gevelerken Üçüncü bin seneye hükmetmek için kolları sıvayan Coni Kara Kuvvetleri Şimdi de “Kargaşa ile dolu dünyâda kazanan ordu olmak için Eratını eğitmek” hedefiyle 25 Şubat 2015 târihinde kendi üniversitesini hizmete açdı bile... Aşağıda gördüğünüz şu Coni Tuğgeneral O üniversitenin Dekanı oluyor.
Şu Er Coni de O üniversitenin dördüncü adamı olarak Dekanlık Er’i oluyor.
Başdarbeci Zottirik Kenân; Kendi yazdırdığı ve kendisini Cumhurbaşkanı yapan darbe Anayasasını, Süngü-dipcik-posdal gölgesinde milletin burnuna 1982 senesinde dayamış idi... Bu darbeci subay, bundan evvel bir şey daha yapdı. Ordumuza, kendi üniversitesini kurma imtiyazı vermiş idi... Şu memleketde hiçbir devlet teşkiline verilmeyen bu muazzam imtiyazı Zottirik Kenân, sâdece size bahşetdi. Zorti’nin taa 1981 senesinde size cennetden gönderdiği şu kânuna göre Kendi üniversitenizi şimdiye kadar 50 kere kurabilirdiniz!.. Zottirik Kenân’ın bir zamânlar gönül eğlendirdiği koltukda oturan ey Sayın Genelkurmay Başkanlarım! Sizler, bu hakikâtin farkında mısınız?
İşde şu kânun, câmi avlusuna terkedilmiş bebe gibi 35 seneden beri gözlerinizin içine bakıp duruyor!.. Yüce devletimiz, sizler için beş yıldızlı subay orduevleri yapabiliyor ise şâyet, çok şükür!..
Demek ki; Paramız var! Aha, işde, kânun da var! Peki, Asker üniversitelerini bugüne kadar niye kurmadınız?.. Asker Hastanelerimiz var nasıl olsa!.. Subaylar için inşâ etdiğiniz yukarıdaki şu 5 yıldızlı subay orduevini Paşa gönlünüz isdese hemen yârın T.C. Asker Üniversitesi yapamaz mısınız? Yaparsınız!.. Sizde, eksik olan nedir öyleyse? Akıl mı? Zihniyet mi?..
* * * * *
Kabak ve Asubay
Türk Ordusunun kendi üniversitesini kurması gerekdiği konusunda; Coni’de Asubay Akademisine eğitime gönderilen Asubaylarımızdan, hazırladıkları raporlarda bu üniversitelerden tek kelime bahsedeni var mı? İsmi EDOK olan palamut albay mezârlığı komutanlık Ya da Herhangi bir kuvvetimizin, bu konuda tek bir kelimelik sözü var mı acap? Subaylarımız harp okulunda yüksek lisans eğitimi alsın diye gizliden hazırlıklar yapılırken Asubay dediğiniz uyduruk askerlerin lisans eğitimi alması için parmağını oynatan bir subay var mı? Ve dahi Bu konuda şu güne kadar Başbakana bir satırlık teklif götüren bir Genelkurmay Başkanı gördük mü? Genelkurmay başkanlık astsubayı ünvanı verdiğiniz Asubay Harun AĞPAK, NTV'ye verdiği mülakatda ordumuzda "Asubay akademisi" kurulmalı dedi, işttinizmi?.. Daha da kötüsü Askerlik konusunda dünyânın nereye doğru evrildiğinin farkında olan kaç subayımız var?..
Genelkurmay Başkanlık Asubayımız Harun AĞPAK şöyle dediydi; “Ben, bir çiftci, bir köylü çocuğuyum. Kabak bile 4 ayda yetişiyor!” Kabağın bile 4 ayda yetişdiği memleketimizde
Bizim Genelkurmay Başkanlığımız 2 senede Asubay yetiştiriyor. Hakikâten tebrik etmek lâzım! Hulâsa, Asubayların ordumuzdaki bugünkü vaziyeti Demek ki şöyle oluyor; 6 kabak = MYO = 1 AsubayAsubay dediğimiz bu asker kişilerden de sâdece binde birine Sekiz buçuk ayda da “üst eğitim” denilen AÜKHE eğitimi veriyor. Bizim Asubaylarımızın Bizim Genelkurmay Başkanlarımızın nazârında demek ki ancak 6 bal kabağı kadar itibarı var! Sen, MYO dediğin okullarda 2 senelik meslek eğitimini ve AÜKHE dediğin okullarda verdiğin 8 buçuk aylık daktilo kursunu Asubayların için yeterli görürken Elin gevuru kendi Eratına kendi üniversitesinde askerî mühendislik eğitimi veriyor, farkında mısın? Bütün bu acı gerçekler bir yana; Coni kendi Erine; Kuvvet Komutanı ve hattâ Genelkurmay Başkanı olma fırsatı verirken Türk Genelkurmay Başkanı olarak sen; AÜKHE deyip züğürt tesellisi niyetine ikrâm etdiğin elma şekerinin İngilizcesini bilmiyorsun Ve hattâ Genelkurmay Başkanlık Asubayı unvânı verdiğin Asubayın İngilizcesini dahi söyleyemiyorsun...
* * * * *
Asubay Sınıfının Hukûkî Durumu Nedir?
İnsan var ise şâyet; Orada ses vardır, nefes vardır; renk vardır, koku vardır; huzur vardır, kavga vardır; gürültü, patırtı vardır... Bunların hepsi aslında, umudun sesi, hayâtın emâresidir. Fakat İnsanın olduğu yerde ses yoksa, selen yok ise şâyet orada umut bitmiş demekdir. İşde, orada fırtına öncesi suskunluğu var demekdir ki hiç de hayıra yorulmaz! Genelkurmay Başkanlığımızın bu dilekcem konusunda büründüğü derin sessizlik aslında Asubay denen asker sınıfının gayri meşrû olduğunun ikrâren sukûtundan başka bir şey değildir. Ben bilirim, ben yaparım diyerek her şeyi kendilerine hak gören haris subaylarımızın Yalandan yamalar ile bugüne kadar giyegeldiği yalan donu, Bugün, burada artık gıçlarından düşdü! Mal, meydâna çıkdı! Manzara, rezâlet...
1951 senesinde uydurdukları 27 Mayıs subay darbesiyle 1961 senesinde 211 sayılı kânuna hapsetdikleri Ve dahi 1967 senesinde de TSK Personel Kânununa yamadıkları kalp Asubaylık sınıfının, Hem Anayasamız hem de uluslararası hukuk nezdinde iflâs etdiğini burada bir kez daha fâş eyliyoruz...
Şükrü IRBIK (E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Kapak Resmi : (E) Dz.Por.Asb.Kd.Bçvş. Halil ERGENLİ
Okumak için resimleri tıklayınız!
Sözün Doğrusu Beterin Beteri Açık Mektup!
|
Hiç bir assubay, TEMAD’ın tüzel kişiliğine saygısızlık etmez! Çünkü, TEMAD emekli assubayların temsilcisidir.
Bay Ahmet KESER’den önceki yönetimin temsil misyonunun yeterli olmaması nedeniyle, iletişim çağının nimetlerinden yararlanan assubaylar yıllardır ön yargılarla oluşun haksızlıkları, hukuksuzlukları kamuoyu ve ilgililere duyurmak adına örgütlenerek, bu sitenin koordinasyonunda çok yararlı hizmetlerinin yanısıra, bizleri temsil edecek yeni bir yönetimi belirleme çalışmaları içine girdiler.
Bizlere güven veren, ayakları yere basan ANKARA PLATFORMU’nun mücadelede yaşanan olumsuzluklardan dolayı adaylıktan ayrılmaları üzerine, Ahmet Keser ve ekibini umut görerek seçilmelerine destek verdik.
Yönetime talip olan Ahmet KESER, TEMAD tüzüğündeki en önemli amaçlardan olan;
Dernek üyelerinin sorunlarının çözümü için gereken yasal ve idari girişimlerde bulunur
maddesine ek olarak;
Birinci önceliğimiz; yıllardan beri çözüm bekleyen özlük haklarımızı almak olacaktır. Özlük haklarının alınması için ilgili, yetkili ve etkili kurumlarla sonuç alınıncaya kadar müzakereler kararlılıkla yürütülecektir.
Bu ahlaksızca hakaretlerinin hesabını artık yargı önünde verecekler.
tarzında onlarca reform niteliğinde vaatlerde bulundular. Peki gerçekleştirdiler mi? Elbette gerçekleştiremediler!
Assubaylar olarak, bu yönetime tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini verdik. Bu yönetimin kişisel hesaplarla mücadelede başarı sağlamaması üzerine yaptığımız önerilerden, eleştirilerden ders almak yerine, yönetim destekli riyakar takımı ile eleştirenlere hakaret ve iftiralarda bulunuyorlar. Elbette bunları adamdan sayıp muhatap almıyoruz!
Bu güruh, bizlerin okuma ve yanıt hakkını engelleyip destek vermeyenlere sistematik bir şekilde saldırıyorlar!
Bunların başı olan 'TEMAD yönetiminde olması büyük bir şansızlık olan' Sami Boşkaya denilen kişi yazdığı bir yazıda “sosyal medyada özellikle başını Ersen Gürpınar’ın çektiği bir kısım kişiler tamamen show’a dönük kişisel çıkar amaçlı yapmaya çalıştıkları saçma sapan kampanya ve eylemlerinin Temad kurumsal yapısı ile hiç bir alakası yoktur. Bu tip kampanyaları sık sık düzenleyen Ersen Gürpınar'ın tek amacı reklam kampanyasından pay kapmaktır. TEMAD’a olan husumeti yaptığı kampanyalara malzeme olmadığımızdandır” buyurmuşlar!
Ah be assubay nosyonundan mahrum tosunum, sen bir kapıdan bir kapıya menfaat için koşarken, TEMAD ve mücadele adını telaffuz edemezken hiç bir kişisel çıkarı olmayan assubay sevdalıları tüzel kişilikleri, aidat, gayrimenkul ve hazine yardımı gelirleri, sekreterleri, makam araçları, binası olmadan çocuklarının, torunlarının harçlıkları ile mücadelede bir çok taşın yerinden oynamasını sağladılar.
Yukarıdaki resme iyi bakın. Bu resim, bizlerin koordine ettiği cumhuriyet tarihinde ilk kez bir cesur yürek arkadaşımızın, haksızlıklarımızı protesto etmek için MERZİFON-ANKARA yürüyüşünün sona erdiği Ankara Anıtpark'ta benim yaptığım basın açıklamasına katılanların resmidir.
Kaldı ki, bunlar bizim görevimiz değildi. Bunları fedakar arkadaşlarımızın kendilerine ve mesleklerine saygısının gereği yapıldığını mücadeleye destek için gönderdiğimiz paralar ile ziyafet sofralarında, 5 yıldızlı otellerde ağırlanan satılık kalemler, görevden tanıdığımız yalaka takımı anlayamaz!
Yapılan her çalışma bu mücadeleye bir katkıdır. Bırakın ona buna laf yetiştirip aciziyetinizi gizlemeye çalışmayı, bu çalışmaları siz yapın, elinizi kolunuzu bağlayan mı var? Merak etmeyin bizler assubay adının geçtiği her konuya müdahil olur, her çalışmayı destekleriz.
Genelkurmay nizamiyesinden giremeyen, Başbakanlık tarafından muhatap alınmayanların yapacakları bir şey yoktur!
Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tarafından vaatler açıklandığında "40 yılda bir ele geçen fırsatı kaçırmayalım. Muhataplarınızla görüşün süprizler yaşamayalım, siz görüşemiyorsanız şubelerden bir heyet oluşturulsun" teklifimizi her zamanki gibi umursamadan 'nasılsa torbada keklik' diyerek; Genelkurmayı rol ve başarıyı çalmakla suçlayıp "Genelkurmayı devre dışı bıraktık, siyasi otorite ile hallediyoruz" açıklamaları ile şubelere emeğin olmadığı başarıyı sahiplenerek koştunuz.
Peki sonuç ne oldu? Hani halletmiştiniz? Hâlâ neyin karşılığı bu yalakalığı yapıyorsunuz? Sizde hiç vicdan yok mu?
Bu inadın, bu kibirin, bu aymazlığın sürmesinin bedelini assubaylar ödüyor!
İntibaklar, adaletsiz başlangıç dereceleri ile yapıldı. 3'üncü derecedeki ve yüksek okul bitirip 2'nci derecede bulunanlar mağdur edildi. Tazminatlardan haber yok. Ortalıkta bilgi kirliliği yaşanıyor. Ağa babanız ve TEMAD nerede? Neden açıklama yapılmıyor?
Tabii, patronunuz bay Ahmet KESER’in assubay sorunu çözme gibi bir derdi, gayreti yok. O, dağ başındaki tarlanın yüz misli fiatla assubaylara pazarlanıp alıncak komisyonla ve hayali şirketlerle gündem değiştirmeye çalışıyor!
Algıcı, çalgıcı, nemacı yalakalar, satılık kalemler nema peşinde olduğu için bunları eleştirmeye yüreği yetmeyince, assubay sevdalılarının takdir edilecek gayretlerini hakaretlerle, iftiralarla gündem değiştirip kişisel hesapları başarısızlıkları, aymazlıkları gizlemeyi amaçlıyorlar!
Sahi siz aynaya bakabiliyor musunuz? diyeceğim ama yüzü olmayan aynaya baksa ne olur, bakmasa ne olur!...
Mücadeleyi kişisel hesaplardan uzak amaç edinmiş assubay sevdalılarına minnet ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli Meslektaşlarım
Bize, assubaylara yapılan bu haksızlıklara
dur diyelim.
Dur deme zamanı geldi, geçiyor.
Temad denilen yüce kuruluşumuzun,
sesi çıkmıyor, çıkamıyor!
Kendi gücümüzü
bilemez durumdayız!
Bizim seçimlerde en az 400.000 oyumuz var.
Güçlüyüz ama gücümüzü bilemiyoruz!
Hizmetin özünü, bizler üretmekteyiz.
İleri karakollarda,
şehitliğe en yakın yerlerde görevlendirilmemize,
zimmetin tüm yükünü taşımamıza,
sıra sıra tabutlara dizilmemize,
sosyal olanaklardan kısıtlı faydalanmamıza rağmen,
İş tazminatlara ve olanaklara gelince,
risk ortamından uzak,
cephenin gerisinde
klimalı bürolarında oturanlara,
ofis sevenlere sunulmaktadır.
Bize yapılan haksızlıkları,
'insan hakları evrensel beyannamesini temel alarak'
mahkemelerce tespit ettirerek,
yüce yargıya götürme olanağımız vardır.
Sıra sıra şehitlerin adı,
Assubay ve uzman çavuşlar...
Sesimizi duyuracak yönetim gerekiyor!
Hatalı yaklaşımlar ile sesimiz çıkmaz,
çıkamaz duruma getirilmiştir!
Oysa, bizlere yapılan haksızlıkları sergilemeliyiz…
Duyarsızlıklara çare vardır.
Güçlü kişiler,
güçlü yönetimler,
çareyi ve bir çıkar yolu mutlaka bulurlar.
Bu bir donanım işidir.
Hukuksal bilgiye, donanıma dayalıdır.
Yaşım 83 ama diriyim.
Ve sağlık sorunum yok.
Sizlere yardımdır,
en büyük amacım.
Assubayların hak ettikleri yerde olmalarıdır idealim.
Hukuksal yolla kazanımlar mutlaka vardır ve bu sağlanır...
19 Eylül 1953'ten beri bu işin içindeyim.
51 senedir lisanslı biri olarak,
assubaylara yapılan haksızlıkların ortadan kaldırılması peşindeyim.
Uğraşımın bu olduğunu,
tanıyanların çoğunlukla bildiğini sanıyorum.
Sizlerdenim.
Hiç bir ekonomik talebim yok
ve olmayacaktır!
Maaş da istemiyorum.
Tek düşüncem ve üzüntüm;
Assubayların,
düştüğü düşürüldüğü çaresizlik ortamından çıkarılmasıdır.
Ekonomik gücüm bana yeterli,
seçin beni.
Gayem;
assubayları layık olduğu,
hak ettikleri gibi,
daha onurlu kılmaktır.
Bize yakıştırılan,
"alt statü" denilen uyduruk söylem aşağılayıcıdır, itelemedir.
Hak ettiklerimizden, haklarımızdan uzaklaştırmadır.
İlk iş "alt" denilen yerden kurtamak,
verdiğimiz hizmetin karşılığını almak olacak.
Her sonucu göze alıp.
haklarınızı ön plana çıkarayım.
Bire bir, en yetkililer ile yılmadan,
küfüre, hakarete bulaşmadan,
kızmadan, küsmeden...
Gerçek nedensiz 'ihraç' edilen tüm arkadaşlarımızı,
tekrar bünyemize kazandırmalı,
hak aramada katkılarını sağlamalıyız.
Yaklaşımlarım, fikir tespitlerim
monopol, kişiye özel olmayacak.
Ben değil, biz olacağız.
Tespitler, kişisel değil kollektif oluşuma, yapıya kavuşacak.
Astsubay toplumu olarak var olacağız.
Görüşmek üzere...
Yanıma alacağım gönüllü arkadaşlar ile hak nasıl alınır göstereyim size. Hodri meydan!
İleri yaşıma rağmen,
sizlerle beraber,
sizlerin yanınızdayım
ve sizlere sesleniyorum...
Mehmet KAYALI
Değerli Arkadaşlarımız,
Yıllardır, ön yargılarla haksızlığa uğratılmış, TSK'nin değişmez personeli olan assubayların haksızlıklarını meslektaşlarımızla dile getirip adaletin sağlanması mücadelesini veriyoruz. Bu mücadeleyi daha ileri noktalara taşımakla görevli olan TEMAD yönetiminin yaptığı hatalar, kişisel hesapları nedeniyle gelinen noktanın komuta kademeleri tarafından da tepki ile karşılandığını biliyoruz.
TEMAD tabii ki bu sınıfın yasal temsilcisidir.
Ancak;
Sayın başkan 22 Ağustos seçimleri sonrası tamamen çok farklı bir yol ve söylemleri ile Genelkurmay ile köprüleri atmış, tarihinde görülmemiş bir yaklaşım ile sınıfsal bir bölünmeyi körüklemiştir.
Olumsuzlukları eleştirenlere yapılan seviyesiz hakaret ve iftiraların yanı sıra
şeklindeki kabul edilemez maksadı aşan eleştiri ve hakaretler...
Yapılan bu akıl almaz hatalar muvazzafı ve on binlerce emekliyi bu günkü durumuna getirmiş ve de umutsuzluk sarmalında bırakmıştır.
Bu günlerdeki genelkurmay başkanımızın bazı kişiler ile görüşmesinin resmi olmayan duyumlarına yapılan yorumlara da üzülmemek elde değildir.
İşte tarafımızdan kurulan ve bir kaç aydır yayında olan www.askerhaklari.info web sayfamız bu birlikteliği farklı bir pencereden yaklaşarak ele almıştır.
Bu web sitesi, mevcut yönetimin yarattığı ayrışmayı, ötelenmeyi, bölünmeyi reddetmek adına bir büyük ihtiyaçtan ortaya çıktı.
Uygar, medeni gelişmiş, teknoloji ile donanmış ulus ordularında; o orduların içinde yaşayanlar nasıl insanca, refahla, hukukla, sosyal ve insani standart ve anlayışla yaşayabiliyor ise, uzman çavuşundan generaline kadar hepsi de hazla ve kalite ile yaşayabiliyorlar ise;
Mustafa Kemal'in Ordusu'da 1923 ten beri bunu çoktan hak etmiştir.
diyerek ve düşünerek bu web sitesi bu görev ile misyona soyundu.
Genelkurmayın kapısından giremeyenler kendilerini bulunmaz, bu toplumun ise çaresiz ve sahipsiz olduğunu düşünmesinler.
Bu sınıfın özverili mensupları vardır!
Bu sınıfın kanaat önderleri vardır.!
Yeri ve günü geldiğinde hiç kimseden icazet almadan ne yapılması gerekir ise yapıyorlar, yapacaklardır.
Toplumun umutlarını kullanarak estirilen rüzgar bitmiştir. Bu yönetimin toplumun beklentilerine yanıt vermediği, hiçbir başarı elde edemediği basındaki gelişmeleri sahiplenmekle yetinildiği hâttâ Temad başkanının "ben sizden sorun çözmek için yetki almadım" itirafı ile ortadadır. Emeğin sahiplenilmesi riyakarların alkışları gerçeği değiştirmeyecektir.
Yıllardır gönüllülerin mücadeleye katkıları meslektaşlarımızın malumları olup bu güne dek yapılanların yazışma belgeleri mevcuttur.
Ayrıca platformumuz yönetimin aymazlıklarından kaynaklanan olumsuzluğa çözüm bulmak adına birçok girişimlerde bulunmuştur, bulunmaya devam edecektir.
Yönetime riyakarca yazılar yazıp algı oluşturanları kendi ayıbı ile başbaşa bırakabiliriz, ancak yönetim destekli hakaret grubunun önde gelen kanaat önderimize kişiliklerini sergileyen saldırıları bumerang gibi kendilerine dönmektedir ve unutmasın ki mücadelenin kişiselleştirilmesi assubay tarihine kara bir leke olarak geçecek ve bu vebali ömür boyu taşıyacaksınız.!
Yeni komuta kademesi ile yepyeni bir anlayışın gelecekteki tüm olumsuzlukları zaman içerisinde düzelteceğini hissediyoruz.
Saygı ile...
Asker Hakları Platformu
Yönetim kurulu
www.askerhaklari.info
Saygıdeğer Meslektaşlarımız
Her zaman belirttiğimiz gibi ”assubay olmadan bırakın ordunun savaşmasını asker karnını doyuramaz“. Peki bu gerçeğe ve taleplerimizin de sadece adalet, eşitlik ve insan onuruna saygıdan ibaret olmasına rağmen neden ön yargılarla ve özellikle kendi kurumumuz tarafından sosyal,ekonomik ve insani haksızlıklara uğratılıyoruz? Tek nedeni var; Gücümüzün farkında değiliz ve birlik olamıyoruz.
Mücadelemizde bir milat olan 1971-1975 olaylarında günün antidemokratik ortamı yüzünden mücadele azmimizi devam ettiremedik, o fedakar meslektaşlarımıza sahip olamadık. Buna bir de sicil, tayin, ceza baskısı eklenince mücadele ateşimiz ne yazık ki küllenmek zorunda kaldı.
İletişim çağının internet'in nimetlerinden yararlanarak bir araya gelen assubay sevdalısı arkadaşlarımızla yaptığımız “Emeğinin, alın terinin, akıttığı kanın karşılığında sadece adalet isteyen çocuklarına aydınlık yarınlar bırakmayı ve insanca yaşamayı isteyen meslektaşım, haksızlıklara tepkisizlik yeni haksızlıklara davetiyedir, derneğimiz TEMAD önderliğinde bizler için onur olan mücadeleye desteğinizi bekliyoruz“ çağrılarımız yanıt buldu.
Bu fedakar arkadaşlarımızın katkıları ile Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak SABAH gazetesine haksızlıklarınızı dile getiren ilan verdik. Bir çok yazı dizisi ve davamıza inandırdığımız yazarların (Özellikle Sn. Umur TALU) desteği adaletsizlikleri dile getiren yazıların yayınlanmasını sağladık. Meslektaşımız Sn.Tuncer Küçük'ün MERZİFON-ANKARA arasında gerçekleştirdiği haksızlıkları protesto yürüyüşünü sağladık. Mail kampanyaları ile haklı taleplerimizi ilgililere ilettik. Bunlar ve diğer çalışmalarımız sunucu oluşan coşku ile çığ gibi büyüdük. Derecemizden, kadememizden habersiz olan genel merkez yönetiminin değişmesi için bu sitenin önderliğinde kurulan TEKYÜREK grubu ile YENİ OLUŞUM grubunun temellerini atıp Sn.Keser ve ekibinin göreve gelmesine katkılar sağladık.
Tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini alan bu yönetim, önce yola çıktıkları idealistleri yolda buldukları menfaatperestlerle değişerek 11 kişilik yönetim kurulundan 8 kişinin istifası ile bizleri ilk hayal kırıklığına uğrattı. Bu arkadaşlarımız kendilerini, istifa gerekçelerini tam olarak anlatamadıkları ve alternatif bir yönetim oluşmadığı için Sn.Keser yeniden genel başkan seçildi. Bir işareti ile binler bölge toplantılarında, onbinler Ankara'da toplandık; hamasi nutuklar, verilen sözlerle tavan yapan umutlarımız 2014 seçimini tekrar kazanmanın güven ve kibiri ile göreve yeniden seçilen Sn.Keser’in kişisel hesapları ile hayal kırıklığına dönüştü!
Göreve seçilmek için;
-Önceliğimiz özlük haklarının alınması için ilgili, yetkili ve etkili kurumlarla sonuç alınıncaya kadar müzakereler kararlılıkla yürütülecektir.
-TEMAD; İl, İlçe Başkanlıkları ve üyelerinin de katılımını sağlayacak demokratik bir yönetim anlayışıyla yeniden yapılandırılacaktır."
gibi vaatlerini, tüzükteki görevlerini unutan sayın genel başkan hangi amaca hizmet ettiyse Genelkurmay ile bizlerin hiç bir yarasına merhem olmayan maksadı aşan eleştirilerle diyaloğu sonladırdı. Orduevi yasağı ile ilişkiler tamamen bitirildi. Buna rağmen bu siteden verdiğimiz, şu an çevresindeki nemacıların katılmadığı toplum desteğinden kuvvet alarak hatalarını tamir etmek yerine ne yazık ki kişisel hesaplarla yanlış üstüne yanlış yaparak ve “Ben sizden sorun çözmek için yetki almadım” açıklaması ile umutlarımızın tamamen kaybolmasına neden oldu.
YAŞ üyelerine hakaretten yargılanan Gn. Başkan yardımcısı Sami Başkaya ve hakareti şiar edinen tayfası, hakaretten sabıkalı ısmarlama yazı yazan sözde yazar bu aymazlıkları eleştirenlere hakaretlerle "çamur at, izi kalsın" düşüncesi ile mesnetsiz iftiralarda bulunmaktadırlar.
Son olarak bu mücadelede önemli bir misyon üstlenen, görevde iken mücadele katkıları nedeniyle çileler çeken, sitemiz yönetimi üyesi ve yazarı Sn. Ersen Gürpınar’ı 1975 olaylarında Rize Askerlik Şubesi'nde tek assubay olarak görev yapmasına rağmen meslektaşlarını ihbar etmekle suçlayacak kadar basitleştiler. Yetmedi, TEMAD’ın Facebook resmi sayfasında ve kendi sayfalarında, tüm televizyonlarda, hepimizin facebook sayfasında, internet siteleri ve gazetelerinde irade dışı Gooole tarafından yayınlanan reklamlarda HDP reklamını (montaj da olabilir) bahane ederek aklın, mantığın, vicdanın, ahlakın kabul etmeyeceği bir şekilde site yönetimini değil, sadece yıpratmayı, bezdirmeyi amaçladıkları Ersen Gürpınar'a PKK sempatizanı suçlamasında bulundular!
Sn.Gürpınar’ın vatanseverlik duygularını sorgulamak kimsenin haddi olamaz. Üstelik TEMAD yönetiminin seçimler dolayısıyla sesimizi duyurması gerekirken bu boşluğu dolduran, sitede SİYASİ PARTİLERE DEKLARASYON kampanyasında HDP'nin yasal ve mecliste grubu bulunan bir parti olmasına rağmen teröre destek verdiği inancı ile mail kampanyasına bu partiyi dahil etmeyerek gösterdiğimiz hassasiyetimizi tüm assubay kamuoyu bilmektedir.
Her konuda ahkam kesip maydonoz olanlar, TEMAD'ın normal gelirleri dışında çocuklarımızın, torunlarımızın harçlıklarından keserek mücadeleye destek için gönderdiğimiz milyonlarca lira maddi desteğin, hazineden tanıtım için alınan yüzbinlerce liranın nereye harcandığı konusunda assubay kamu vicdanında oluşan endişeleri, başarısızlıkları, aymazlıkları sorgulamaya cesaret edemeyenlerin, yıllarca site giderlerini cebinden ödeyen yönetimin harcamalara katkı için aldığı google reklamlarından ayda ortalama 100 (yüz) lira cüzi reklam gelirini sorgulamaya hakları ve hadleri olamaz! Kaldı ki bu gelirde assubayların tek kuruş katkısı olmamasına rağmen meslektaşlarımıza saygımızın gereği bu harcamaları kuruşu, kuruşuna site mesaj panosunda her yıl sonu yayınlıyoruz. Kimse bulanık suda balık avlamaya, ahlaksızlığa tevessül etmesin. Bu açıklamaları meslektaşlarımıza saygımızın gereği yapıyoruz. Yoksa hakareti şiar edinen bu kişileri muhatap almayı, onların seviyesine inip onlara hak ettikleri yanıtı vermeyi bile zul addediyoruz!
Sn.Gürpınar’ın girişimleri ile kurulan bu sitede, adını duyuran delege ve yönetimlere seçilenlerin bir kısmının bu ahlaksız saldırıya sessiz kalmalarına "herkes kişiliğinin gereğini yapar" diyerek sadece üzüldük; ancak sudan bahanelerle fikren uyuşamadıklarını, muhalif kabul ettikleri kişileri ihraç eden, şube kapatan genel merkezin umutlarımızı, birliğimizi dinamitleyen bu kişiler için sessiz kalmasını kabul etmek mümkün değildir.
Sn.Keser, bu kişilere ne borçlusunuz, neyi amaçlıyorsunuz? Anlamak mümkün değil! Amacınız kendine ve mesleğine saygısı gereği sorgulayan, eleştiren assubay sevdalılarını susturmak ise bu gayretiniz beyhudedir. Her hakaret, yapana ve destekleyenlere bumerag gibi geri dönüyor. Ayağınıza sıkılan kurşunun farkında değilsiniz. Sizin için fazla üzüldüğümüz söylenemez de, şahsınızda TEMAD kan kaybediyor! Bir kez daha hatırlatıyoruz; delege sizi kral olarak seçmedi. Verdiğiniz vaatleri ve tüzükteki görevleri yerine getirmeniz için bir STK örgütüne başkan seçti. Bunca maddi ve manevi desteğe rağmen toplumun önüne koyacağınız bir tek başarınız yok. Bugün sitelerinde, sayfalarında övgüler dizen, algı operasyonları yapan bu riyakar takımı ile lokal işletip para kazanmayı, assubay adından siyasi ve ticari çıkar sağlamayı amaçlamış olabilecek bir kısım yöneticilerin alkışları ve kurucuları dahil toplam 120 kişiden oluşan KAMU-DER adlı dernek tarafından 'kişisel dostluklar nedeniyle' yılın derneği seçilmenizle kendinizi tatmin edebilirsiniz, ama yarın görev süreniz bitince sizi önce bunlar terk edecekler. İnanın adınız bile anılmayacak...
Tanınmanıza, seçilmenize büyük katkılar sağlayan, mücadele fırtınaları estiren, sosyal medyayı lütfedip muhatap almayabilirsiniz. Şubelerinize sorun, umuttan, birlik ve beraberlikten bahseden var mı?
Yüzbinlerce kişinin vebalini yüklendiniz. Daha fazla toplumun nefretini, lanetini üzerinizde taşımayın. Hatalardan ders alarak, görev süreniz bitmeden kendilerine yeni bir efendi bulacak olan bu haysiyet yoksunlarını etrafınızdan temizlemeye başlayarak yeni bir başlangıç yapın. Ya da istifa edin.
Meslektaşlarımıza sevgi ve saygılar sunuyoruz.
Önce 9 yıllık Mustafa Erol dönemini bitirmek için yeni oluşum adı altında seçime aday oldular.
Tüm çağdaş ve modern yapıya dair vaatleri sıraladılar.
Hani Sovyet politbürosunun unutulmaz ismi Leonid Brejnev'in yetmiş yaş üzeri kızıl ordu savaş kahramanları ile otuz yıl sürdürdüğü katı ve eski rejimi, yeni oluşum olarak büyük bir rüzgarla gelip yıkan yeni devrimin sesi Mihail Gorbaçov gibi;
Yeni oluşum gurubu; eski yönetimi eski yönetimin delegelerini dahi etkileyerek saf dışı bıraktılar.
Ünlü bolşevik atasözüdür. "Her devrim önce devrimi yapan evlatlarını yer.”
Temad'da devrim falan olmadı tabii ki,sadece bir genç kuşak rüzgarı esti.
Sayın Cengiz Erten'in sayfa ismi misali. Eski algı ve bakış gitti.
Temad'da genç kuşak bir yeni oluşum değişim ve dönüşüm dönemi başladı.
Çağdaş, vizyonel, genç; üstelik 84 emekli kuşağı gepegenç bir nesil Temad yönetimine oturdu.
Seçime girerken yayımladıkları ilkeler ve vaatler Temad adına bir devrimdi.
Bir ilkti.
Katılımcılık, paylaşımcılık, kitlesel hareket birliği ve en önemlisi ise mutlak eylem ve kararlılıktı.
İlk üç aydaki çıkış müthişti. “Ayrı camilerden kalkan cenazeler”, “Kast sistemi" “Yarım kanatlı uçucu bröveleri“, “Bu kadarına da pes“ tişört ve şapkaları bir anda yarım asırdır bildik genelkurmay basın açıklamalarından sıkılan medyada reyting patlaması yaşanmasına sebep oldu.
Onca şube ve binlerce emekli silkinecek, harekete geçecek, sınıf mücadelesine ve hak davasına baş kaldıracaktı.
İlk üç ay sosyal medyada iyi bir örgütlenme ve organizasyon sağlayan yeni yönetim, kurduğu pes gurubunun başına mükemmel derecesinde başarılı ve organizel bir kaabiliyete sahip sayın Bülent Civan'ı getirdi. Sayın Civan rüzgar ekip fırtına biçti.
200 bin insanı sosyal medyada örgütledi ve aktif hale getirdi.
Yıllardır tv.'lerde bir kanalı dahi göremeyen Temad flaması yeni oluşum ve başındaki genç dinamik, sözünü sakınmayan dili arı gibi keskin genel başkan sayın Ahmet Keser sayesinde medya kanallarına yetişemez oldu. Ülkenin gündemi bir anda assubaylar ne istiyor İnfialine ve nerede ise bir assubay devrimine hâttâ patlamasına dönüştü.
Gündem o kadar hızlı gelişti ki Genelkurmay dahi ne tür bir önlem geliştireceğini kestiremez ve tedbir alamaz oldu. Başbakan, Assubay kökenli mit müsteşarı sayın Hakan Fidan'ı acilen bu konuya görevlendirdi.
Ergenekon ve Balyoz davasının tutuklamalarının getirdiği öz güvenle hükümet; TSK. hiyeraraşik yapısının ve katı statükosunun dağılmasında bir gedik daha açılmasından oldukça memnun ve mutlu olarak bakanlıkları vasıtasıyla Temad genel başkanlığını, meselelerinin halli adına görüşmelere davet ederek hem hükümet hem de parlamento kanadında en içten ve samimi konukları arasına aldı.
Bu tavır pamuk ipliğine bağlı durumdaki genelkurmayı harekete geçirdi. Tepki sert oldu, karşılığı da gecikmedi. Temad genel başkanı hakkında TSK personeli arasında ayırımcılık yapmak, manevi birlik ve beraberliği tehdit ve tahrik etmek, çalışan assubayları üst, amir ve ordudan soğutmaya çalışmak suçlaması ile hakkında genelkurmay askeri savcılığınca suç duyurusunda bulunuldu.
Osmanlı’nın Avrupa’da en son gittiği ve büyük Kanuni’nin o toprakta vefatı ile görebildiği en son yer olan Zigetvar kalesi misali bu suç duyurusu da Temad’ın çığ gibi büyüyen nefesini ve sesini bir anda kesmeye yetti, ilerleme ve şahlanış birden durdu.
Hükümet vahameti görünce acilen Genelkurmay başkanına giderek, bir protokol yapma ihtiyacı hissetti. Bundan böyle Assubayların ve emeklilerin tüm hak ve insani talepleri Genelkurmayın alacağı bir tedbir ile doğrudan MSB.lığı üzerinden hükümete iletilecekti. Asla dışarıdaki dernek ve oluşumlar kaale alınmayacaktı.
Genelkurmay acilen ve apar topar ordudaki assubayları dizginleme ve Temad’dan uzaklaştırma adına iyi düşünülmemiş, her zamanki kurmay ve şablon çalışması ürünü bir projeyi medyaya açıkladı.
Günlerden pazartesi idi. NTV kanalında iki kıdemli başçavuş öğlen saatinde bir ilk olarak resmi üniformaları ile basın açıklaması yapıyor; Genelkurmay başkanının özel görevi ile assubayların özellikle kıtalardaki assubayların sorunlarının tespit ve tayini işine ombudsman olarak atandıklarını, bu sebeple bundan sonra hiç bir çalışanın Temad’ı kaale almamasını, artık yeni teşkil ve yetkili birimin kendileri olduğunu açıklıyorlardı.
O gün NTV. televizyonunun öğlen verdiği bu flaş haberle hem MSB.lığı hem de genelkurmay başkanlığı Temad’ın ipini bir günde çekiveriyor; bu tedbire; ne gariptir ki Temad genel merkezi de bütün frenlerine basarak bir anda adeta destek veriyor, İlk etapta sayın Bülent Civan görevden alınıyor, iki yüz bin kişilik pes gurubu dağıtılıyordu.
Bir anlamda yelkenlerin şişmiş bezleri alabanda edilerek kapatılıyordu. Büyük olasılıkla da burada Mit müsteşarı devreye giriyor, Temad Genel başkanını başına gelebilecekler konusunda ciddiyetle uyarıyor, “yeter, tamam artık dur“ diyordu.
Tehlikenin boyutunu gören sayın Keser assubay hareketinde frene basma sözünü verince de suç duyurusu geri çekiliyor ve soruşturmaya şimdilik gerek yok gerekçesi ile infaz durduruluveriyordu.
Temad’ın dışlanması ve hızının kesilmesi kendi kamuoyunda sert bir iç çekişme ve kavgaya dönüşüyor, bu kavga büyüdükçe genel merkezdeki huzursuzluk da o oranda artıyordu.
En sonunda assubay tabanının ve güçlü, etkili sözü dinlenen, genel merkezin “azılı muhalif“ ilan ettiği kesiminin, artan huzursuzluğu ve yükselen seslerini yatıştırmak adına bir eylem planlandı, bu ilk pasif eylemin adresi muvazzaf assubaylardı.
Tüm askeri kantinler, işletmeler, gazinolar ile özellikle ordu evleri ailecek boykot edilecek tam bir ay alış veriş yapılmayacaktı.
Planlayan genel merkezdi, ama genelkurmayın sopası her an genel başkanın tepesinde Hz. Ali’nin küheylanı gibi duruyordu. Bu eylem tabanı rahatlatmalı, gazını almalı, ama genelkurmaya verilen Ahmet Keser sözüne de uygun olmalı idi.
Onun da çaresi hemen bulundu. Bu eylemi Temad genel başkanlığı değil; küçültülmüş haliyle yeni pes gurubu üstlendi, sorulduğunda cevap tek idi.
“Temad ın ve genel merkezin bu boykotla hiç bir ilişkisi yoktur. muvazzaf personelin bir eylemidir.”
Bu savunma medyaya beyanla verilince bu sefer de muvazzafların öfkesi sel oldu taştı. Öyle ya emekli koskoca insanlar bu eyleme girmeyecek, hele ki Temad genel merkezi üstlenmeyecek, eşinin kolundaki bilezikleri bozup da bağış yapan ve Temad’ı gözünde bir kahraman haline getiren , yasal ve hukuki açıdan cezai sorumluluğu olan çalışan Assubaylar eylem yapacak, üstelik bir de ordudan atılma, ceza alma mesleğini kaybetme pahasına ortada yalnız ve sahipsiz, savunmasız kalacaktı.
Bu yanlış ve bencil anlayış çalışanı Temad’a bir anda küstürüverdi. Çalışan binlerce assubay, derneklerinin kendilerini bir anda böyle ortada bırakmasını anlayamadılar ve bu durumu hazmedemediler.
Bu iki yüzlü davranış Genelkurmayın da gözünden kaçmayacak ve Temad genel başkanı hakkındaki kesin hükmünü verecekti. Toplumunu ve çalışanını öne itip kendisini derneğinin tüzel konumunun arkasına gizleyen , kurumunu ve emeklileri ile çalışanlarını ortada bırakan “benim haberim yok“ diyen bir şahsi hükmiyet ve kişi asla assubaylar adına genelkurmay ile istişarede bulunamaz ve assubayları temsil ederek bize muhatap olamaz algısına dayanarak Temad’ın ipini çekiverdi.
Yaptığı yanlışın sonunda etkisizleşen genel başkan sonrasında ise zaten hiç birlikte çalışmadığı on iki kişilik ekip bütünlüğünü ve blok çalışma anlayışını artık tamamen terk ederek, yanındaki sadık ve biatçi üç adamı ile beraber, derneği ve çalışmaları verilen taviz oranında tamamen durgunluğa, sessizliğe, suskunluğa söylemsizliğe doğru yönlendirmeye başladı.
Alel acele planlanan ve hükümetin de buna sıcak bakarak “sizi ve emekliyi oyalar sevindirir, gazınızı da alır“ dediği “17 ekim dünya assubaylar günü“ projesi eldeki son koz ve gönül alma eylemi olarak durumu ve günü kurtarma adına devreye sokuldu.
Ne var ki bu “U“ dönüşünün ve bir anda toplumu ile her türlü irtibatı kesmenin yarattığı huzursuzluk gün geçtikçe artarak, durdurulamaz boyutlara varınca, bunu önleme adına “bilgilendirme toplantıları” adı altında Konya, İstanbul, Balıkesir, İzmir, Samsun, gibi büyük illerde kapalı salon toplantıları yapılarak bildik, aynı söz ve ifadelerle toplumun enerjisi boşaltılarak emeklilerin gazı alınmaya başlandı.
Gelinen nokta itibariyle Temad hem siyaseten hükümet nezdinde , hem de Genelkurmay katında artık dışlanmıştı, Astsubay sınıfının, eylemsel gücünün ve coşkusunun defteri dürülmüştü. Temad da artık kamu yararına statülü eski tas eski hamam bir usülen ehven bir dernekti.
Aynı sayın Erol dönemindeki gibi tekrar çok eleştirdikleri o noktaya geri gelip oturmuşlardı.
Eski vizyonuna ve eylemsel söylemlerine döndüğünde genel başkanı bekleyen cezanın düğmesine anında basılacağı kendisine gizli uyarı ile defaten anlatılmıştı. Artık Temad’ın manevra alanı daralmış, Genelkurmay ile köprüler radikal çıkış ve söylemler ile muvazzaflara yaptırılan bu saçma ve komik eylem sebebiyle çoktan atılmıştı.
Nihayetinde; toplumun hak ve adalet taleplerindeki artan şiddetteki yüksek sesler genel merkezde büyük sıkıntılara sebep olunca sayın Keser’in yönetimdeki arkadaşlarının sadece bir kısmı ile oluşturduğu otoriter yönetim ve ben bilirim şeklindeki (T.Erdoğan kopyalı) tavrı ve dışlamayı daha fazla kaldıramayan yönetim kurulunda önce kapılar herkesin karşılıklı yüzüne kapanacak, sonunda ipler kopacak büyük bir kavga ile genel sekreter ile genel başkan yardımcısı istifa edecekti.
Bu iki önemli yönetici; istifa sebeplerini yönetim adına genel başkanın değiştirmeden okuyarak toplumu ile paylaşması taleplerine genel başkan yasak koyacak ve ikisi de toplumları karşısında Temad’a ihanet eden kişiler olmayı kabullenmek durumunda kalacaklardı.
Sosyal medya ve platformların tüm ısrarlarına karşın bu iki yönetici istifa sebeplerini uzunca bir süre açıklamayacaklardı.
Ne var ki, bu iki istifa genel merkezde suları durultmaya yetmiyordu; çünkü sorun iki kişi değil genel başkan ve çevresindeki üç kişinin kurduğu otoriter, kendi bildik, doğru ve bakış algısından derneği yönetmek zaafiyeti idi.
Nasıl olsa T.Erdoğan modeli vardı ve iyi çalışıyordu. Genel başkan da bu modeli benimsedi, ne de olsa taban da Ak parti tabanı gibi şükürcü ve sessizdi. Bir iki yırtık ve yalnız kalemin, söylemin kaale alınmayacağını sayın genel başkan iyi biliyordu. Her gittiği yerde “ben sosyal medyayı görmemeye çalışıyorum ve okumuyorum, gayet rahatım“ diyerek kopan taban bağının izahını böyle savunmaya çalışıyordu.
Coşku ve heyecan sönüp köz bitince, tabandaki hesap tuttu, toplum sustu.
Yeniden beklemeye ve umut tüketmeye başladı, ne var ki genel başkanın yanındaki ekip toplumu susturmaya ve eylemden soğutarak davaya sırt çevirmeye yönelik bu güdülen taktik ve stratejinin farkındaydı.
Yönetim kurulu çoğunluğu, susmak yerine son sözü söylemeyi tercih etti. Genel başkan; ekibinin büyük kısmının defalarca yaptığı uyarıyı da kaale almayınca ipler yeniden koptu ama bu sefer kökünden.
Önce altı yönetim kurulu üyesi arkasından da dernek avukatı olan hukuk müşaviri üyesi istifa edince Temad yönetimi de düşmüş oldu.
22 Ağustos tarihinde yapılan seçimli olağan üstü genel kurula bulaştırılan entrikalar ile oda ve kulis faaliyetleri, divan heyetinin hataları, genel merkezin seçimi tarafsız bir ciddiyetle savunmayıp; yönetmeye kalkması seçimlere gölge düşürdü ve sonunda derneği belki de bir kayyum atamasına götürecek talihsiz bir sürecin başlamasına sebep oldu.
Üç ayda yıldızı parlayan derneğin çöküş ve yıpranma süreci o kadar hızlı oldu ki; hiç kimse gelinen bu vahametin sorumluluğuna yanaşmaya tenezzül etmedi, sorumlu ve cesur davranmadı.
Kendisine 2011’de 36 ay süre verilen bir genel başkan dava arkadaşlarına ve yeni oluşum birlikteliğine ancak 22 ay dayanabildi.
Bildiğini okudu. Sezar gibi kendisi yönetmeye kalkıştı ve ekibin yarısını yok saydı.
2011’de yapılan seçime genç kuşak emekli assubaylar adına başkan adayı sıfatı ile katılan ve alkış alan sayın Cengiz Erten seçime az bir süre kala kendisi başkan adaylığından vazgeçip Astsubay davasının mücadelesine en hazır olan tek ekibini güven ve strateji amacı ile yardımcısı Zafer Çimen’e teslim edince, zayıf ve iradesiz olan Zafer Çimen de bu hazır ekibi başka ittifakların sahte barış eline teslim ediverdi. Güç ve blok çökünce seçim arenası yine sayın Keser’in avuçlarına teslim edildi.
Sekiz kişilik istifa bayrağını açan ve seçimi ortaya getiren sayın Ayhan Yıldırım ve gurubu genel başkanın onca ağır itham ve suçlamalarına bir tek kelime dahi edemeden salonu terk ettiler, doğru olduğuna inandıkları etik değerleri izah edemediler. Ahmet Keser’in tüm yanlışlıklarını bir kelime olsun seçim salonunda bu topluma açıklayamadılar.
Neticede bu seçimi de Ahmet Keser’e pasta kutusu ile ikram ettiler.
Ne acıdır ki AHMET KESER yönetimi, 4 yıl boyunca hep kendilerine güç veren, destek veren, uyaran, tüm vefalıları bir bir öğütüp başlarını yedi.
TEMAD, tarihinin en büyük üye kıyımı bu başkanla gerçekleşmiş oldu, hem de savunmalar alınmadan, disiplin kurulları çalışmadan, sultan keyfiyeti ile.
Oysa çok değil daha iki yıl önce bir yemin etmişti bu oluşum.
“Biz yeni oluşum hareketiyiz, yeni umut ve vizyonuz” diyerek.
Bunları ben Adnan Fuat Özdemir söylemiyorum. Sayın Ayhan Yıldırım söylüyor, gecikmeli de olsa, çok geç kalınmış da olsa o söylüyor.
Hem de resmi tutanaklardan, belgelerden…
Sekiz arkadaşının imzalarını attığı belgelerden okuyarak gösteriyor.
Keşke zaman varken dinleyebilseydik.
Zaman varken anlayabilseydik.
Keşke hemen anlatabilseydik.
Keşke algılayabilseydik.
Keşke duyabilseydik.
Bilebilseydik.
Çünkü zaman bu toplumun tek silahı, fazla da barutumuz yok.
Bu yaşananlar, sadece EKİM 2011-AĞUSTOS 2012 arasındaki 10 aylık kısacık bir zamanın eseridir.
Ama;
Binlerce Assubay ailesinin 6 ayda inanılmazı gerçekleştirip bir adalet ordusu yarattığı;
Ruhundan, umudundan, feryadından taşırıp, karlı ve terli yollarda Ankara’ya götürdüğü;
Bir çılgın şahlanışın gurur ve onur hikayesi ile başladığı;
Hayatın neresinde olursak olalım, hangi deneyim küpüne bulanırsak bulanalım, her zaman bir yerimiz noksan, bir parçamız çıplak, bir yüzümüz utanç içinde olmaya mahkum olacağız. Nihayetinde ademi beşeriz. Bazen şaşarız, bazen de düşeriz.
Bu gün bu yanlışların üstünde doğruları, tutarlılıkları inşa etmeye çalışıyoruz. Bu toplumun çabasını yere, çamura düşürenlerin de bizlerden, içimizden birisi olduğunu artık biliyoruz, yeniden düşmemek için de geçmişi asla sil baştan yapmıyoruz. Hep tekrardan yaşıyor hep anımsıyoruz.
İşte bu yüzdendir ki, Asker hakları platformu web sayfası (askerhaklari.info) kırılan küstürülen anlayışları tamir etme adına, ASSUBAYI SUBAYA, SUBAYI ASSUBAYA nefret odaklı kılmamak adına, içtenlikli bir sevgi adına, kalben adalet adına, bir vizyonu ve bir projeyi yürütüyor.
Tüm eksik taşları da yerine koyarken TSK. ruhu adına, birlik adına koymak üzere bir insanlık algısı yürütüyor.
Ve bu platform şunu söylüyor,
“Dün sizler mutlu olurken bizler nasıl mutsuz görünmemeye çalıştı isek; bu gün de bizler mutlu olmaya çalışırken sizler mutsuz görünmeye çalışmayın.” diyerek.
Biliyoruz ki; aynı eşlere, aynı çocuklara babalık ediyoruz, aynı onurlu yüreklere sahibiz, aynı cesarete, aynı akla, aynı vatan ülküsüne.
Aynı şehadete, aynı musallaya.
Aynı rızka, aynı lokmaya, aynı havaya.
Saygılarımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR.
Sizlere saygılar sevgili dostlarım,
Emekli, yol arkadaşlarım.
Bizlere yapılan haksızlıkların,
Birlikte yapacağımız,
Olumlu dürtüler ile
Mutlaka olumlu sonuçlara ulaştıracağız.
İnanıyorum.
Bu olumsuzlukları,
En uzun süre yaşayan,
Benim!
Türkiye de ilk defa 7/1 intibakı yapılan da
Benim!
Daha sonraları gerilere itilen de
Benim!
Benden eksik eğitim süreli olup ta tazminat alanlar ortamında,
Gerilere itilen de
Benim!
2000 yılından sonra
Hakları buharlaşan da,
Benim!
Eşit maaş aldıklarım şimdi, benim iki katı maaş alıyor.Kanıtlar; bordrolar, Emk. Sandığı kayıtları...
Devlet kayıtları.
Hakkaniyet bu ise,
Kabul etmiyorum.
Yılmadım, yılmayacağım.
Dileklerim sadece eşit paylaşım.
Ve emeklerimizin karşılığının verilmesi.
Şehitliğe daha yakın, ileri karakol hizmetlerimizin umursamazlık ortamında,
Görmezden gelinmemesidir.
Tazminatlardan yoksun bırakılmasıdır
Üzüntüm.
Çabalarımızın mutlaka devlet tarafından görülüp değerlendirildiği günleri göreceğiz.O zaman haksız, okulsal kayırmalar da
Gerilerde kalacak inanıyorum.
Eşit eğitim süresine göre,
Eşit hak ettiklerimiz,
Bizlerin olacak.
Ve isteklerin, çabaların
Temeli budur...
Mehmet KAYALI
Değerli üyelerimiz
Bizler, büyük bir aile olarak siyasi gücümüzü ne yazık ki kullanamadık. TEMAD yönetimi, bölge toplantılarında siyasi partilerle görüşmelerinin devam ettiğini, kontenjan alacağını ve bizlerin bölgelerimizdeki milletvekili adaylarımızı seçmemizi istemiş olmasına rağmen, yapılan mahalli ve milletvekili seçimlerinde kişisel hesaplarla şubelerin görüş ve önerilerini dahi almamış, bu konuda hiçbir girişimde bulunmadan sessiz kalmış, aday olan birçok arkadaşımıza destek verilmemiş, adaylıkları koordine edilmemiş İktidar partisinden aday olan Gn.Bşk.Yrd. desteklenmek bir yana adeta Bizans oyunları ile yönetimden uzaklaştırılarak desteksiz bırakılmıştır!
Bunun yanı sıra, siyasi partilere bir DEKLARASYON verilmesi ve bu deklarasyonun ulusal bir gazetede yayınlanması için, 'ilan ücretinin mücadeleye destek kampanyası ile karşılanması mümkün iken' bu önerilerimize yanıtı daha vermemiştir! Sonuçta assubay ailesinin bir milyon oyu heba edilmiştir. Bu seçimler bizim için bir fırsat olmasına rağmen, geçen mahalli ve milletvekili seçimlerinde olduğu gibi bu seçimde de hiçbir hazırlığın seçimin lehimize çevrilmesinin çalışması yapamamıştır.
Bu yönetimin, assubayların sorunlarının çözümü gibi bir derdi yoktur. Nitekim Gn.Bşk. Ahmet KESER ben sizden sorun çözmek için yetki almadım açıklaması ile bunu itiraf etmiştir. Muhatapları ile diyaloğu sonlandıran yönetimin sorunların çözümüne katkısının olacağına ihtimal vermiyoruz.
Değerli arkadaşlarımız, mücadele kimsenin tekelinde olmadığı için biz yönetim zafiyetinden kaynaklanan bu boşluğu doldurmaya devam edeceğiz. Seçimlerde, aile fertlerimizle birlikte bir milyon oyu temsil etmekteyiz. Bunun önemini mecliste grubu bulunan siyasi partilere hatırlatmak için "HAKSIZLIKLARIMIZ KADER OLMAMALI" başlıklı yazımızda belirttiğimiz deklarasyonu, adımızı ve mail adreslerimizi yazarak gönder tuşuna basmak suretiyle partilere göndereceğiz.
Bu önemli hususun yerine getirilmesi için lütfen gerekli duyarlılığı gösterelim. Bu maili, tüm emekli arkadaşlarımız, eşlerimiz, aile fertlerimiz olarak da imzalamak mümkündür. İnternet kullanmayan arkadaşlarımızın onayını alarak onlar adına da gönderebiliriz. Aile fertlerimiz, sınıf ve rütbesi karşısına Asb. Eşi- Asb. annesi gibi ibare yazması yeterlidir. İsmimizin yanına vatandaşlık numarasının yazılmasında yarar görüyoruz.
Herşeyin gönlünüzce olmasını diliyoruz.
SİTE YÖNETİMİ
Siyasi Partimizin Saygıdeğer Yetkilileri,
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin temel direklerinden biri olan assubaylar, mesai kavramı olmadan, nöbet, tatbikat, gece eğitimi ve özel görevler ile bir ayın asgari bir haftasını '24 saat esasına göre' tek kuruş fazla mesai ücreti almadan kışlada geçiren, meslek yaşamı hukuka aykırı disiplin yasası ve amir keyfiyeti ile tehdit altında olan, devlet hesabına okuduğu süre dikkate alınmadan tüm personel için 10 yıl mecburi hizmetle yükümlendirilen, görev süresi içinde 8 -10 kez tayin gören, bir üniforması da kefen olan, sadece göreve ve ölüme gönderilirken hatırlanan, sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğratılarak vatanseverlik duyguları istismar edilen mesleğin mensuplarıdır!
Bugün görevi, koşulları ve sorumlulukları assubaylarla kıyaslanamayacak olan kamu görevlileri, MYO mezunu ise 9/2, lisans mezunu ise 8'nci dereceden göreve başlatılıp ¼ dereceye kadar yükselirken, bu hak sadece assubaylardan esirgenmektedir! Bir çok KİT işçi emeklisinin aldığı maaş, assubay emeklilerinden fazladır. Özellikle, büyük çoğunluğu 3. ve 2. dereceden emekli olanlar açlık sınırında maaş almakta, adeta yaşam savaşı vererek, zor koşullarda ve sosyal durumlarına uygun olmayan işlerde çalışma mecburiyetinde kalmaktadırlar!
Ülkesine ve ordusuna sadakatini ağır görev koşullarında canı, kanı ve teri ile kanıtlamış, ordumuzun temel direklerinden olan assubaylar, yıllardır ön yargılar sonucu bir çok sosyal ve ekonomik haksızlıklara uğratılmışlardır. Bizlerin talebi; imtiyaz veya daha fazlası değil adalet, eşitlik ve insan onuruna saygıdır!..
Uğradığımız sosyal ve ekonomik haksızlıklarımız için Genelkurmay Başkanlığı dahil tüm yetkili makamlar, haklılığımızı tescil eden çözüm sözleri vermekte, milletvekili adaylarının seçim bildirgelerinde yer almakta ve bizzat MSB'ı seçim gezilerinde sözler vermekte, fakat bilahare unutulmakta, unutturulmak istenmektedir!....
Dilekçelerimiz üzerine, bizlere destek veren milletvekillerimizin önerileri kabul edilmemiş, 'araştırma önergeleri haklı olduğumuz belirtilmesine rağmen!' seçimden sonraya bırakılmış, Genelkurmay ve MSB teklifleri ise işleme dahi konulmamıştır. Maliye Bakanlığı müracaatlarımıza verdiği yanıtta; assubayları, birinci dereceden maaş alan, görevi ve koşulları assubaylarla benzerliği bile olmayan kamu görevlileri ile kıyaslamaya çalışırken, 'nedense!' ilkokul mezunu KİT işçi emeklisinin yüksek okul mezunu assubaydan iki misli fazla maaş aldığı gerçeğini gözardı etme talihsizliğini göstermiştir!...
Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız tarafından verilen sözler hayata geçirilmemiştir. 26 Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirilen Birleştirilmiş Komutanlar Toplantısı'nda alınan kararların gereği olarak, ekonomik haklarımız konusunda iyileştirmeler içeren ilgili teklifler Başbakanlığa ve MSB gönderildiği basın açıklaması ile bildirilmiş ve bu durum 23 Mart 2009 tarihinde MSB'ımız tarafından da teyit edilmiş olmasına rağmen, bu konularda hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir!
Bizler, hiyerarşiye saygılıyız. Fakat, assubayların sosyal ve ekonomik haksızlıkları hiyerarşi ile haklı gösterilemez!
Uğradığımız haksızlıklar sonucu, çalışanların moral ve hizmet verimliliği düşmüş, kurumlarına olan güvenleri kaybolmaya başlamıştır. Emeklilerimiz ise, sahipsizlik hissine kapılarak hukuka olan güvenlerini ve aidiyet duygularını yitirmiştir. Gazilerimizi, aldıkları kurşun değil bu haksızlıklar yaralamış, şehit meslektaşlarımızın aziz ruhları incitilmiştir.
Cumhuriyetimizin kazanımları belli bir kesimin değil, onu yaşatan ve uğrunda ölmeye hazır olan herkesin olmalıdır. TSK, sadece subaylardan ibaret bir kurum değildir! Personel arasındaki ayrımcılık, milletimizin gözbebeği ordudaki sevgisizlik sarmaşığını her geçen gün büyütmektedir. Vatan ve millet sevgimizin istismarına kesinlikle izin vermeyeceğiz! Her türlü yasal mücadelemizi devam ettirme kararlılığındayız...
Siyasi partilerimiz, milli iradenin oluşmasını sağlayan, demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde ülkemizin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı amaçlayan, demokrasimizin vazgeçilmez unsunlarıdır.
Millet iradesinin yansıltıldığı ve yasama görevinin yürütüldüğü Yüce Meclis'imizde bu görevi üstlenen siyasi partilerimiz olarak, assubayların bu haklı taleplerini önemseyen, seçim bildirgelerinde yer veren ve Assubay kökenli adaylara listesinde yer veren partileri, aile fertleri ile birlikte bir milyon seçmen olarak, anayasal hakkımız olan oyumuzu kullanırken, değerlendirme kriterlerimize dahil edeceğimizi ve desteğimizin bu yönde olacağını saygı ile deklare ediyoruz. Saygılarımızla.
1) 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası'nda belirtildiği gibi; görevin özellikleri dikkate alınarak, bazı sınıflara mensup memurlar, ortak hükümlerdeki başlangıç derecelerinden daha üst derece ve kademeden göreve başlatılmaktadırlar. Buna paralel olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özlük haklarını düzenleyen 926 sayılı Askeri Personel Kanunu ile Harp Okulu veya Fakülte Yüksek Okul mezunu subayların göreve başlangıç derecesi 8/1'den, lise üstü 1 yıl tahsil yapan assubaylar da 10/1'den göreve başlatılmaktadır.
Ancak, bu adil uygulama ortada dururken, kendi nam ve hesaplarına yüksek okul bitirenler ile Asb.MYO mezunları için gözardı edilerek adalet ve eşitlik ilkesine aykırı uygulama yoluna gidilmiştir. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda birçok devlet memuru; MYO mezunu ise 9/2, lisans mezunu ise 8'nci dereceden göreve başlatılmasına rağmen, daha ağır hizmet koşulları ve sorumlulukları olan ve aynı süreli öğrenim gören assubaylar 'adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olarak' daha alt kademeden göreve başlatılmaktadır.
MYO mezunu assubayların 9/2, lisans mezunlarının ise 8'nci dereceden göreve başlatılmasını...
Lise ve 2-3 yıllık harp okulu mezun olan subayların 4 yıllık fakülte ve harp okulu mezunları ile aynı dereceden intibaklarının yapıldığı ve ¼ karşılığı 1500 gösterge rakamına yükseltildikleri gibi; Asb.MYO.öncesi mezun olan assubayların intibaklarının Asb.MYO mezunlarının başlangıç derecesinden yapılmasınının teminini .
2) Birinci dereceden emekli olanlar ile 2. ve 3. dereceden emekli olanların arasındaki fark en çok 3 yıllıktır. Hatta bir ay gibi kısa hizmet süresi olmasına rağmen, Emekli Sandığı Yasası, Madde Ek-70, 1'nci Fıkra (b) bendinde yer alan grupların oranlarındaki dengesizlikler nedeniyle, %30 ile %40 arasında maaş farkı doğmasına neden olmaktadır.
Bu adaletsiz uygulamanın düzeltilmesi için Genelkurmay Başkanlığı ve M.S.B. tarafından hükümete teklif edilen, aşağıdaki değişikliğin yapılarak adalet ve eşitliğin sağlanmasının teminini...
Md.1 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun EK-70 Md.1nci fıkrasının (b) bendinde yer alan gruplar ve oranları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir
Ek göstergesi 8400 ve daha yüksek olanlarda % 255’ına
Ek göstergesi 7600(dahil)-8400(hariç) olanlarda %215’üne
Ek göstergesi 6400(dahil)-7600(hariç) olanlarda %195’ine
Ek göstergesi 4800(dahil)-6400(hariç) olanlarda %165’sine
Ek göstergesi 3600(dahil)-4800(hariç) olanlarda %145’una
Ek göstergesi 2200(dahil)-3600(hariç) olanlarda %125’una
Diğerlerinde % 95’ine yükseltilmiştir.
Tekabül eden miktarı emekli keseneğine ve kurum karşılıklarına tabi tutulur.
Md.2 Bu karar yayım tarihinde yürürlüğe girer. Geçmişe ait maaş farkları ödenmez.
Md.3 Bu kararı Bakanlar Kurulu yürütür.
3) TEMSİL TAZMİNATI
2000 yılında sadece general ve amirallere ödenen, 2002 yılında ise yarbay ve albaylar ile bazı kamu görevlilerine ödenmeye başlanan temsil tazminatı, yasanın özüne aykırı olarak diğer askeri personele ödenmemiştir. Bu durum maaş dengelerini bozduğu gibi, küçük rütbeli personelin açlık sınırına yakın maaş alarak hayat idamelerini güçleştirmiştir. 631 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye istinaden çıkarılan 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1'nci maddesinin iptali için açılan dava sonucunda, DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu kararın yasaya aykırı olduğuna karar vermiştir!
KARAR GEREKÇESİ: 631 sayılı KHK 11'nci maddesi, sadece makam tazminatı alanlara değil en az 5 hizmet yılını dolduranlara da görev tazminatı ödenmesini hükme bağlamış olmasına rağmen, çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararında “en az 5 hizmet yılını dolduran memurların yer almadığı” belirtilmiştir. Kararda ayrıca bütçe olanaklarının kısıtlı olmasının, tazminat ödenmesi öngörülen personel arasında bir ayrıma gidilmesinin gerekmediği vurgulanmıştır.
TSK personeli arasında maaş hiyerarşisinin yeniden kurulması amacıyla, Kd.Binbaşı - Binbaşı, Asb.lıktan subay olan Kd.Yzb. ve 2 Kad.Kd.Başçavuş ile Kd.Başçavuş rütbeleri, 926 sayılı Askeri personel kanununun (V) sayılı makam tazminatı cetvelinde yer almaları ve 4505 sayılı Sosyal Güvenlikle ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılması ve Temsil Tazminatı ödenmesi hakkındaki kanunun 5'nci Madde (a) fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek olanlara” ibaresinin çıkarılarak tamamına verilmesi bir zorunluluktur. Bu, hiyerarşik dengeyi koruyacak, karşılıklı güven ve saygı duygularını güçlendirerek adaletin gerçekleşmesini sağlayacaktır.
2002/3546 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1'nci maddesinin iptali ile ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulması için, çıkarılacak yeni kararnamede bu hususların dikkate alınarak, hukuksuzluğun önlenmesi ve mağduriyetin giderilmesinin teminini;
4) Ordu'muzda sadece subaylara ödenen 6 çeşit tazminat vardır. Bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu tazminatlardan görev koşulları dikkate alınarak assubaylarında yararlandırılmaları hukukun üstünlüğünü, moral motivasyonunu ve hizmet verimliliği arttıracaktır.
5) Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) varlığını bugüne getiren üyelerin büyük bölümü zorunlu sebeplerle sistem dışında kalmıştır. Kuruma ayni şartlarla ayni sürede üye olanlar arasında haklar bakımından büyük farklıklar oluşmaktadır. Kurum üyelerin aidatları ile kurduğu şirketlerin karlarının tamamını üyelere nema olarak dağıtmamış büyük bölümünü yeni yatırımlara yönlendirmiştir. Bu nedenle kurum iştiraklerinde tüm üyelerin hakları olduğu gerçeği doğrultusunda her üyeye katılımları nispetinde hisse senedi verilerek adalet gerçekleştirilmeli, dileyen üyelerin birikimlerinin kurumda değerlendirilmesi sağlanmalıdır.
6) Tam teşekküllü hastaneden sağlam raporu alarak orduya giren personelden, görev koşulları ve çeşitli nedenlerle sağlıklarını kaybedenler "TSK.'nde görev yapamaz" raporu verilerek, istekleri dışında resen emekli edilmektedirler. TSK dışında sağlık nedeniyle resen emekli edilen kamu görevlisi yoktur ve emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadıkları için mağdurdurlar. Bu personele emsallerinin derece ve kademesini geçmemek kaydı ile derece ve kademe ilerlemesi yapmalarının veya bir derece verilerek emekli edilmelerinin sağlanmasını,
7) FİİLİ HİZMET ZAMMININ DERECELERE YANSITILMASI
Gerek 5434 sayılı kanun, gerek 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı kanunun 40'ncı maddesi ile, assubaylara her 360 günlük fiili hizmetlerine karşılık ayrıca 90 gün de fiili hizmet zammı hakkı verilmekte ve bunun pirim karşılıkları yıllık olarak görev yapılan kurumlarca Sosyal Güvenlik Kurumu'na ödenmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından fiili hizmet zam hakkım, maaş bağlanma oranı ve emeklilik ikramiyesine yansıtıldığı halde aylık derecemde dikkate alınmamıştır. Fiili hizmet zammı süremin, aylık derece ve kadememin tespitinde dikkate alınarak intibakımın tespit edilen derece ve kademeden yapılmasını ve emekli maaşımın buna göre tahakkuk ettirilmesinin teminini...
8) Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devletidir. Yasada tanımı yapılmayan hiç bir fiil suç sayılmamış ve müeyyide uygulanmamıştır. Oysa yeni Askeri Disiplin Yasası tamamen amirin keyfiyetine kalan bahanelerle alınan savunmalar karşılığında belli bir puanı kaybeden personelin TSK ilişiği kesilmektedir. Personelin çalışma güvencesini yok sayan bu uygulamanın hukuk normlarında yeniden düzenlenmesinin sağlanmasını,
9) Olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli illerde görev yapan 657 sayılı devlet memurların bölgede geçen 2 yıl hizmetleri karşılığında 1 kademe verilmektedir. Bu haktan askeri personelin de yararlanmasının teminini...
10) Anayasamız ve AİHS angaryayı yasaklamıştır (angarya zorla çalıştırılmaktır). TSK personeli 1-10 yıl arasında devlet tarafından okutulmasına rağmen, istisnasız tüm subay ve assubaylar 10 yıl mecburi hizmet yükümlülüğüne tabidirler. Şartları kendisine uygun bulmayan kişilerin zorla hizmette çalıştırılması kişinin mutsuzluğu kadar hizmetlerin verimli olmamasına neden olmaktadır. Mecburi hizmetin kaldırılması veya okul süresine bağlı olarak makul seviyelere çekilmesini yada kişilerin devlete tazminat ödeyerek zorunlu hizmetten muaf tutulmalarının teminini...
11) Silahlı Kuvvetler'de sayısal oran 1/4 civarındadır. Yani bir subaya karşı dört assubay mevcudu vardır. Daha açık bir deyimle Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 100 subay varsa 400 assubay vardır. Ancak sosyal tesisler söz konusu olunca bunun tam tersidir. Ordu evlerinden lojmana, askeri kamplara kadar tüm sosyal tesislerde hem nitelik yönünden hem sayısal olarak assubaylara sağlanan imkanlar sayılarla ters orantılıdır. Sosyal tesislerin amacına uygun ve sayılarla orantılı faydalanılmasının teminini...
12) Çağın gerisinde kalan 926 Sayılı Askeri Personel, 211 Sayılı İç Hizmet ve 477 sayılı askeri ceze kanunlarında gerekli düzenlemeler yapılmasını...
13) Günümüz koşullarında lisans seviyesinde öğrenim birçok meslek için zorunluluktur. TSK de çağın gerekleri ve hizmet verimliliğine katkıları ve fakülte mezunlarının askerliklerini er olarak yapmaları nedeniyle onlara emir ve komuta eden assubayların fakulte mezunu olmalarını zorunluluk haline getirmiştir bu nedenle Asb.MYO lisans seviyesine çıkarılmasının teminini.
Saygılarımızla arz ederiz.
SANAL ALEMDE BİLİNÇLİ DONANIMLI EĞİTİMLİ, ASSUBAYLAR ATAĞA GEÇTİ
HADİ GÖREYİM SİZLERİ ÇOCUKLAR.
ASSUBAYLAR DA BİLİNÇLENDİ.
HAKLARININ NEREDE BAŞLAYIP NEREDE BİTMESİ GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİLER ARTIK.
OSMANLI ANLAYIŞININ KAPANMASI GEREKİR.
ÜLKENİN ÇAĞDAŞ DÖNEMDE EĞİTİM DÜZEYİ YÜKSELDİ
ÇAĞDAŞ ÜLKELERDEKİ BENZER UYGULAMALAR,
BİLİNİR KONUMDA.
BM. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ,
AVRUPA İNSAN HAKLARI BİLDİRGESİNİ KABUL ETMİŞ BİR ÜLKEYİZ.
İNSANLARA AYIRIMSIZ İNSAN GİBİ YAKLAŞILMASI EŞİT MUAMELE YAPILMASI KAYIT ALTINA ALINMIŞ KONUMDA.
VERİLMEYEN, HAKLARINIZI
HAK ETTİKLERİNİZİ YAZIN.
İLERİ KARAKOL OLARAK ŞEHİTLİĞE YAKIN YERLERDE GÖREV YAPIP DA ALAMADIĞINIZ;
KAYIRMALI YAN ÖDEMELERİ, 2000 YILINDAN SONRAKİ ÖDEMELERDEKİ KAYIRMALI, YAKLAŞIMLAR VE UYGULAMALAR.
UNVAN-STATÜLÜ, OLUMSUZLUKLARI
MAHRUM OLDUĞUNUZU.
HAK ETTİKLERİNİZİ TAZMİNATLARI YAZIN,
TAZMİNATLARI ÖZELLİKLE UYDURUK KOMKARSU'YU YAZIN.
SUAL SORUN.
ÖĞRENME HAKKINIZI KULLANIN,
BİLİNÇLİ, DONANIMLI, EŞİT EĞİTİMLİ OLDUĞUNUZU.
OLUMSUZ OKULSAL AYIRIMA UĞRADIĞINIZI,
EŞİT SÜRELİ EĞİTİMLİ OLANLARIN KULLANDIĞI HAKLARI,
SİZLERİN DE
KULLANMANIZ GEREKTİĞİNİ,
DEVLETİN!
AYNI ORTAMDA BENZER HİZMETİ VERENLERE,
AYIRIM YAPIP KAYIRMACI OLAMAYACAĞINI YAZIN.
KAMUOYUNUN, MİLLETVEKİLLERİNİN BİLMESİ GEREKİR.
SOSYAL OLANAKLARDAKİ HAKSIZ KAYIRMALARI,
TESİSLERDE GELİNLERİN, DAMATLARIN,
AİLE ŞEMSİYESİ ALTINDA GÖRÜNTÜLÜ ALINIP,
SİZLERİN ÖNÜNÜZE GEÇİRİLDİĞİNİ YAZIN.
KAYIRMACI, HAKSIZ ORANLARI,
YÖNETMELİK HALİNE GETİRİP,
İNSAN HAKLARI AYIRIMI YAPILDIĞINI YAZIN.
MİLLETVEKİLLERİ GERÇEKLERİ ÖĞRENSİN.
HAKLARINIZI VERECEK OLAN MECLİSTİR.
MİLLETVEKİLLERİDİR.
BUNUN DIŞINDA,
"BİRAZ BEKLEYİN", "BÜTÇE YETERLİ DEĞİL", "ÇALIŞMALAR BAŞLAMIŞTIR" SÖYLEMLERİNİN,
KANDIRMAKTAN BAŞKACA İŞLEVİ YOKTUR.
GERÇEK BUNLAR.