YÜZ DEFA YAZDIM BİR KEZ DAHA YAZIYORUM
Kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelere atanan memurlara KADEME verilmesi ile ilgili bir ''Kanun Teklifi'' de (2/1391) MHP İstanbul Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı Sn.İsmail Faruk Aksu'dan geldi.
Çeşitli tarihlerde paylaştığım ''AKLINIZDA BULUNSUN, MEVCUT DURUMDA MÜMKÜN DEĞİL'' başlıklı makalemde bu konunun tüm ayrıntılarını yazmış olmama rağmen başta TEMAD eski Genel başkanı Sn.A.Keser ve şimdi de mevcut Genel Başkan Sn.Hamza Dürgen olmak üzere pekçok arkadaşımız ''Belirtilen illere ataması yapılan tüm sivil memurlar alıyor da biz neden almıyoruz'' şeklinde yorumlar yaptılar. Bu konu ile ilgili son olarak da TEMAD'ın Antalya toplantısında aynı yanlışlar ifade edilerek konuşuldu...!!!
Sn. Milletvekilinin verdiği Kanun Teklifini olduğu gibi yazıyorum, okuyunca durum NET olarak anlaşılacaktır.
GENEL GEREKÇE'den; kalkınmada birinci öncelikli yerlerde aynı koşullarda görev yapmalarına rağmen, bu yerlerde geçirilen her iki yıl karşılığında ilave bir kademe verilmesi uygulamasının sadece bazı memurlar (Özel yönetmelikleri gereği zorunlu yer değiştirmeye tabi memurlar) hakkında uygulanıyor olması, eşitliğe uygun düşmediği gibi bu imkandan yararlandırılamayan memurların motivasyonunu da olumsuz etkileyebilmektedir.
Devlet memurlarının kalkınmada birinci öncelikli yörelerde geçirdikleri sürelerin her iki yılı karşılığında ilave bir kademe ilerlemesi olması halinin, sadece o yerlere zorunlu olarak atananlar için değil, o yerlere sürekli görevle atanan bütün memurlar için geçerli olması hakkaniyete uygun düşecektir.
Bu itibarla Kanun Teklifi ile K.B.D.Ö.Y. sürekli görevle atanmış olan Devlet memurları arasında eşitliğe aykırı uygulama yaratan bir düzenlemenin kaldırılması suretiyle, bu yörelere sürekli görevle atanan memurların tamamı için her iki yıl hizmet süresi karşılığında ilave bir kademe verilmesi sağlanmaktadır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrası yeniden yeniden düzenlenmek suretiyle , K.B.D.Ö.Y. görev yapan bütün memurlara, bu yörelerde fiilien çalışmak suretiyle geçirecekleri her iki yıl için bir kademe verilmesi sağlanmaktadır.
MADDE 2- Yürürlük Maddesidir.
MADDE 3- Yürütme Maddesidir.
--------------------------------------------------------------
S O N U Ç: Kanun Teklifi muhalefet partisine mensup bir M/V tarafından verilmiştir. Büyük bir ihtimalle Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeyecek ve Genel Kurula gelmeyecektir. Ancak benim amacım, yanlış bilgi ve bilgilendirmelerin önüne geçmek ve spekülasyonlara neden olan bu konuyu tekrar gündeme getirerek DOĞRU bilgileri paylaşmaktır. Sağlıklar dilerim...
Fahrettin BAĞRI
E. Maliye Astsubayı
YÜZ DEFA YAZDIM BİR KEZ DAHA YAZIYORUM
Kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelere atanan memurlara KADEME verilmesi ile ilgili bir ''Kanun Teklifi'' de (2/1391) MHP İstanbul Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı Sn.İsmail Faruk Aksu'dan geldi.
Çeşitli tarihlerde paylaştığım ''AKLINIZDA BULUNSUN, MEVCUT DURUMDA MÜMKÜN DEĞİL'' başlıklı makalemde bu konunun tüm ayrıntılarını yazmış olmama rağmen başta TEMAD eski Genel başkanı Sn.A.Keser ve şimdi de mevcut Genel Başkan Sn.Hamza Dürgen olmak üzere pekçok arkadaşımız ''Belirtilen illere ataması yapılan tüm sivil memurlar alıyor da biz neden almıyoruz'' şeklinde yorumlar yaptılar. Bu konu ile ilgili son olarak da TEMAD'ın Antalya toplantısında aynı yanlışlar ifade edilerek konuşuldu...!!!
Sn. Milletvekilinin verdiği Kanun Teklifini olduğu gibi yazıyorum, okuyunca durum NET olarak anlaşılacaktır.
GENEL GEREKÇE'den; kalkınmada birinci öncelikli yerlerde aynı koşullarda görev yapmalarına rağmen, bu yerlerde geçirilen her iki yıl karşılığında ilave bir kademe verilmesi uygulamasının sadece bazı memurlar (Özel yönetmelikleri gereği zorunlu yer değiştirmeye tabi memurlar) hakkında uygulanıyor olması, eşitliğe uygun düşmediği gibi bu imkandan yararlandırılamayan memurların motivasyonunu da olumsuz etkileyebilmektedir.
Devlet memurlarının kalkınmada birinci öncelikli yörelerde geçirdikleri sürelerin her iki yılı karşılığında ilave bir kademe ilerlemesi olması halinin, sadece o yerlere zorunlu olarak atananlar için değil, o yerlere sürekli görevle atanan bütün memurlar için geçerli olması hakkaniyete uygun düşecektir.
Bu itibarla Kanun Teklifi ile K.B.D.Ö.Y. sürekli görevle atanmış olan Devlet memurları arasında eşitliğe aykırı uygulama yaratan bir düzenlemenin kaldırılması suretiyle, bu yörelere sürekli görevle atanan memurların tamamı için her iki yıl hizmet süresi karşılığında ilave bir kademe verilmesi sağlanmaktadır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrası yeniden yeniden düzenlenmek suretiyle , K.B.D.Ö.Y. görev yapan bütün memurlara, bu yörelerde fiilien çalışmak suretiyle geçirecekleri her iki yıl için bir kademe verilmesi sağlanmaktadır.
MADDE 2- Yürürlük Maddesidir.
MADDE 3- Yürütme Maddesidir.
--------------------------------------------------------------
S O N U Ç: Kanun Teklifi muhalefet partisine mensup bir M/V tarafından verilmiştir. Büyük bir ihtimalle Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeyecek ve Genel Kurula gelmeyecektir. Ancak benim amacım, yanlış bilgi ve bilgilendirmelerin önüne geçmek ve spekülasyonlara neden olan bu konuyu tekrar gündeme getirerek DOĞRU bilgileri paylaşmaktır. Sağlıklar dilerim...
Fahrettin BAĞRI
E. Maliye Astsubayı
* * *
Sayın Akar'a sadece şunu sormak isterim,
“40 milyar dolar civarında bir parayı bu Suriyeli kardeşlerimiz için harcamış bulunuyoruz" derken iki kez Etiler ordu evinde gözlerinin içine baka baka söz verdiğiniz insanlar hiç aklınıza geldimi ?
Gelmediyse sorun yok , bizi bir kere olsun şaşırtmadığınız için içiniz rahat olsun ,
Ama geldiyse eğer ve hala iyi niyetli iseniz ,
O zaman durum çok daha vahim , bilin'ki çaresizsiniz ,
Helallik alamayacaksınız ,
Tıpkı sizden öncekiler gibi ,
" Tazminat " adı altında Assubay maaşının iki katından fazlasını kemiksiz alan birinin , emrindekilere söyleyeceği tek bir söz gerçektir,
O'da; "Biz beyazız , siz zenci" ,
Gerisi Laf-ı güzaf'tır . . .
KURUMUMUN !
SAYIN YETKİLİLERİ
MUTLU OLMAK
İSTİYOR MUSUNUZ ?
HİZMETLERİNİ
ALDIĞINIZ
KENDİNİZE PAYE
YAPTIĞINIZ
ADINI ALT STATÜ
HAVUZU OLUŞTURUP
ÇAVUŞ GRUBU
KOYDUĞUNUZ
VATAN İÇİN,İLERİ
KARAKOLDA
ŞEHİTLİĞE
GÖNDERDİĞİNİZ
ÜLKENİN GELDİĞİ
ÇAĞDAŞ ORTAMDA
YAŞAM İÇİNDE
ÇİLELERİ
KENDİLERİNE
YOLDAŞ,YAPAN
ASTSUBAY
EMEKLİLERİNİ
MUTLU ETMESİNİ
ÖĞRENMELİSİNİZ
TSK'DA
BUNUN ADI
BEN (SUBAY) DEĞİL
...
"BİZ"
BİLİNCİDİR.
Mehmet KAYALI
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, Genel Başkanı Sn. Hamza Dürgen ve Genel Başkan Yardımcısı Sn. Mustafa KOCAEREN, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü faaliyetleri kapsamında Çanakkale’de düzenlenen törene katılmıştır.
Gün boyu süren törenlerde TEMAD Başkanı Sn. Hamza DÜRGEN, Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN ve Milli Savunma Bakanı Sn. Hulusi AKAR ile görüşmeler gerçekleştirmiştir.
Yapılan görüşmelerde Tazminat ve Başlangıç Derecesi konusu gündeme gelmiştir. Sn. Bakan; ‘Tazminat konusunu bizzat takip ettiğini ve seçimden sonra Maliye Bakanlığı ile konu hakkında görüşeceğini” belirtmiştir.
Ayrıca Sn. Hulusi AKAR tarafından, “emekli astsubayların sözleşmeli personel statüsünde TSK’da görev alabilmeleri yönünde yasa teklifi hazırlandığı” ifade edilmiştir.
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi " Kanuni Sultan Süleyman
İnsanlar hastalıklarını hissederler ama sağlıklarını hissedemezler; 27 yaşında kanser illeti ile hayatını kaybeden Galler'li genç kızın internette de yayınlanan hazin hikayesinin hepimizin hayatında etkileri olabileceğini düşünerek yaşamınızın sağlık ve mutluluk içinde geçmesi dileklerimle sizlerle paylaşıyorum.
Galler'de yaşayan Holly Butler, henüz 27 yaşındayken ewing sarkomu adı verilen nadir bir kemik kanserine yakalandı. Mücadelesi kısa sürdü...
3 Ocak 2018’de Facebook'tan 'hayat dersleri' başlığıyla bir yazı paylaşan Holly, ertesi gün hayata veda etti. Artık aramızda değil...
Ancak arkasında bıraktığı bu 'hayat dersleri', sadece ailesi ve arkadaşlarına değil; hepimize ilham verecek türden...
Çoğumuz geleceğe dair planlar yapar, yeni kararlar verir, hayatın bize getireceklerini merakla beklemeye başlarız.
Holly için ise durum çok farklıydı. O, kendisi için bir gelecek olmadığının ve bunun yaşadığı son yılbaşı olduğunun farkındaydı.
Ancak durumunun çaresizliğine üzülmek yerine, güçlü bir mesaj yayınlamaya karar verdi. 3 Ocak'ta Facebook'a 'hayat dersleri' başlığıyla bir yazı yazdı. Ertesi gün hayatını kaybetti...
Aslında bu son mesajı arkadaşları ve ailesi için yazmıştı Holly. Ancak yaşadığımız her anın ne kadar değerli olduğunu anlamamız için, belki de hepimize verilen bir mesajdı bu...
Holly'nin metni, hayatının aşkıyla bir yuva kurup yaşlanmayı hayal ettiğini söylemesiyle başlıyor. "Bunu o kadar çok istiyorum ki"sözleriyle devam ediyor ve daha ilk cümlede yüreğimizi yakıyor. Sonrasında şunları söylüyor:
"Hayatta anlamsız stresler içinde kayboluyoruz, başkalarına da kötü davranıyoruz. Umarım ben, hayatınızdan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için bir hatırlatıcı olurum. Unutmayın ki, sadece nefes aldığınız için bile çok şanslısınız...
Hayat böyle bir şey: Kırılgan, değerli ve sürprizlerle dolu. Her yeni gün, bize verilen bir hediye!
27 yaşındayım, gitmek istemiyorum, hayatımı seviyorum, mutluyum... Bunu sevdiklerime borçluyum. Ancak bazı şeyler artık elimde değil.
Bugün sizler trafiğe yakalandığınız, iyi uyuyamadığınız, gece bebeklerinizin ağlamasından rahatsız olduğunuz için ya da kuaförünüz saçlarınızı çok kısa kesti diye üzülüp duruyorsunuz.
Hepsini boşverin! Gitme sırası size geldiğinde yemin ediyorum ki bu küçük şeyleri hiç düşünmeyeceksiniz... Hayatın bütününe baktığınızda bu tip şeyler çok önemsiz kalıyor. Benim vücudum gözlerimin önünde çürüyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Artık hayattan istediğim tek şey, ailemle birlikte tek bir doğum günü ya da yılbaşı daha geçirebilmek. Eşimle sadece bir gün daha vakit geçirebilmek..."
Holly yazısına, "Kendinizi mutlu etmek için ne yapıyorsanız, iki katını başkalarını mutlu etmek için yapın. Bunun daha fazla mutluluk getirdiği doğru" sözleriyle devam ediyor.
"Arkadaşınıza hediye olarak elbise, güzellik ürünü veya mücevher yerine başka bir şey satın alın. Unutmayın ki aynı şeyi iki kere giyip giymediğinizi kimse umursamıyor. Onlara kendilerini iyi hissedecekleri bir şey verin. Örneğin yemeğe çıkarın, daha da iyisi, kendi ellerinizle yemek pişirin. Kahve yapın, çiçek alın, hediyenizi sunarken onları ne kadar sevdiğinizi söylemeyi de ihmal etmeyin.
Çevrenizdeki insanların zamanına değer verin. Söz verdiğiniz saatte orada olamama huyunuzdan vazgeçin; kimseyi bekletmeyin. Söz verdiğiniz zamanda, söz verdiğiniz yerde olun. İnsanlar sizinle vakit geçirdiği için minnettar olun.
Gün ışığında yolculuk yapmaya çalışın. Ayağınızı denize sokun, parmaklarınızı kuma batırın, yüzünüzü tuzlu suyla ıslatın.
YAŞAMAK İÇİN ÇALIŞIN, ÇALIŞMAK İÇİN YAŞAMAYIN.
Sizi hayatta perişan eden bir şey varsa unutmayın ki, her şeyi değiştirebilecek güce sahipsiniz! Değişime cesaret edin! Bu dünyada daha ne kadar zamanınız olduğunu bilemezsiniz. Bu zamanı boşa harcamayın. Biliyorum, bu çok sık söylenen bir cümle. Ancak o kadar doğru ki..."
Holly yazısının sonunda insanları kan bağışı yapmaya çağırıyor. Bunun hem kendinizi iyi hissettireceğini, hem de 3 kişinin hayatını kurtaracağını söylüyor. Sadece kan bağışı sayesinde 1 yıl daha fazla yaşadığını ve bu 1 yılın hayatının en güzel yılı olduğunu söylüyor.
Holly'nin mesajı kısa sürede on binlerce defa paylaşıldı ve binlerce yorum aldı. Güçlü mesajların, dünyanın her yerindeki binlerce insanı nasıl etkilediğini bir kez daha gördük.
Belki günün stresini bir kenara bırakıp, sahip olduğumuz her an için sizin de minnettar olmanıza vesile olur...
Orta Asya’dan kalkıp Orta Doğu’yu Afrika Kıt’asının büyük bir bölümünü alıp Viyana önlerine kadar gitmenin ardındaki yüksek medeni düzey ve daha sonra geriye dönüş…
Tarihi zaferlerle, kahramanlıklarla dolu bir millet, Türk Milleti.
Geliştirdiği silahlarıyla, lojistiğiyle karşısındakine üstünlük sağlayabilen yetenekli bir ordu, Türk ordusu.
Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldıran komutan ve askerlere sahip bir ordu.
Ordu-Millet, Asker Millet, Her Türk Asker Doğar!
Türk ordusu yeni yerler alırken karşısındaki milletler boş mu durdu, ne yaptılar?
İstanbul’un fethinden sonra Avrupa’ya kaçan Bizanslı bilim insanları Bizans’ın yıkılış nedenlerinden elde ettikleri tecrübeleri de beraberlerinde götürmüşlerdi.
İstanbul’un fethinden sonra Orta Doğu kaynaklı felsefi alanda başlayan gerilemenin etkileri…
Bizans’tan Avrupa’ya kaçan bilim insanlarının etkisiyle 150-200 yıl sonra Avrupa’da başlayan Rönesans hareketleri.
İstanbul’un fethinden sonra aklı yasaklayan felsefi gerilemenin Osmanlı İmparatorluğu’nda başlattığı gerileme dönemi hemen hemen Rönesans’a denk…
Viyana’yı fethetmek için ilerleyen ordudan, Karlofça’yı imza eden, Kırım’ı, Yunanistan’ı, Mısır’ı, Balkanları’ı kaybeden orduya…
Ta ki Çanakkale’ye kadar.
Alman parasıyla, Almanların yanında acelece girilen bir savaş, ilk dünya savaşı.
Sanayide gelişmiş, harp silahları - gemileri, topları, uçaklarıyla milletlerin elindeki yer altı ve yer üstü kaynakları, toprakları almak isteyen bir Batı ve Rusya.
İngiltere ve Fransa sömürgelerinden topladığı askerleri ile Çanakkale Boğazında…
Türk ordusu Alman general Liman von Sandres komutasında
Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları
18 Mart 1915’de Deniz Savaşı kazanılır fakat ardından düşman karadan çıkartma yapar.
Kara savaşı son durumu belirleyecektir.
Çanakkale’yi farklı kılan ise 1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen kaybedilmiş toprakların çocuğu Mustafa Kemal.
Vatan-Millet işleriyle ilgilendiği, görüş bildirdiği için kurmay subay olarak mezun olduktan sonra Bekir Ağa koğuşunda hapiste tutulan, Suriye’ye sürgüne gönderilen, Trablusgarp’ta kahramanlık gösteren, İttihat ve Terakki Cemiyetinde “askerlik ve siyasetin ayrı olması gerektiğini” söylemiş, son olarak Sofya’ya ateşe olarak atanmış, Osmanlı İmparatorluğunun savaşa girmede aceleci davranmaması gerektiğini, Almanların yenileceğini saraya rapor etmiş olan Mustafa Kemal, Çanakkale Cephesinde görevlendirildiğinde henüz 34 yaşında bir yarbay.
Düşman saldırısı için Gelibolu yarımadasında mevzilenmiş Yahya Çuvuşlar, Seyit Onbaşılar…
Savaş’ın kaderini değiştiren an, Conk Bayırı’nda.
Yıllardır savaş kaybetmekte olan Türk askeri mermileri tükendiği için Anzak askerlerinden kaçmaktayken Mustafa Kemal bunları görür.
Buradan sonrasını Bayram AKÇA’nın “Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(İLKE) Atatürk’ün Doğumunun 125. Yılı ve Cumhuriyetimizin 83. Yılı Özel Sayısı”nda yayımlanan “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATINDA ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NIN YERI” araştırmasından okuyalım:
19.Tümen Komutanlığı’na da 20 Ocak 1915 tarihinde Yarbay Mustafa Kemal atandı ( Türk İstiklal Harbine Katılan…,1989: 2).
İtilaf Devletleri Çanakkale’yi önce denizden donanma ile geçmeye karar veridi.. Bu amaçla 18 Mart 1915 tarihinde İtilaf Devletleri donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için büyük bir taarruz başlattı. Ancak bu taarruz Türk Tarihine “18 Mart Zaferi “olarak geçerken İtilaf devletleri için büyük bir bozgun olarak sonuçlandı (A.Thomazi, 1997: 35-40).
18 Mart 1915’de İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı geçme girişimi Enver Paşa’nın boğazı doğrudan savunacak yeni bir ordu kurma kararı vermesine neden oldu Bu amaçla Enver Paşa Çanakkale’de 5.Ordu’yu kurarak başına da Liman Von sanders’i atadı. Mustafa Kemal’in başında olduğu 19.Tümen de 5.Ordu’ya bağlı olarak Eceabat-Bigali yakınlarında 3.Kolordu ihtiyatında tutulmak üzere görevlendirildi (Erickson, 2003: 111).
5.Ordu Komutanı Liman Paşa İtilaf Devletleri’nin Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapabileceği üç yer tespit etti. Bunlar; Kuzeyde Saros Körfezi, yarımadanın güney ucu Seddülbahir ve Anadolu yakasında Kumkale idi( Erickson, 2003: 113).
İtilaf Devletleri’nin savaş planı ise şöyleydi; Önce Kuzeyde Saros Körfezi ile Anadolu yakasında Kumkale’ye birer şaşırtma çıkarması yapılacaktı.
Ancak esas çıkarma Kabatepe’nin kuzeyine yani Arıburnu Bölgesine yapılacaktı ve buraya Anzak birlikleri çıkacaktı. Bu çıkarmanın amacı; Seddülbahir ile Kabatepe arasındaki Türk birliklerini saf dışı bırakmak ve yarımadanın en dar yeri olan Conkbayır-Kocaçimen hattından Kilitbahir’e ulaşarak boğazı filoya açmaktı (Karal, 1999 : 460-461).
25 Nisan 1915 tarihinde İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası’nın altı yerine birden çıkarma yaptılar.5.Ordu Komutanı Liman Paşa ilk anda esas çıkarma yerini tespit edemedi. Yukarıda verilen plan dâhilinde İtilaf Devletleri’nin esas çıkarma yeri Kabatepe’nin kuzeyi yani Anzakların çıktığı yer olan Arıburnu Bölgesi oldu. Bu çıkarma Çanakkale Savaşları’nda sahne ışıklarının Mustafa Kemal’in üzerine çevrildiği bir an oldu (Hickey, 1995 :109-120).
Bigali Bölgesi’nde yedek kuvvet olarak bekletilen Yarbay Mustafa Kemal’in komutasındaki 19.Tümen ordu komutanının emri olmadıkça asla kullanılmayacaktı. Ancak bölgenin önemini sezen Yarbay Mustafa Kemal hiç vakit kaybetmeden 57.Alay ile 1.Süvari bölüğü ve 1.Dağ Bataryası’ndan oluşan müfrezesinin önüne geçerek Conkbayırı’na hareket etti. Sarıbayır’a ulaştığı zaman kıyıdan iç bölgeye doğru çekilen erlerle karşılaştı. Mustafa Kemal bizzat bu askerlerin önüne geçerek; “Niçin kaçıyorsunuz?” dedi. “Efendim düşman” dediler. Nerede?” dedi. İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye doğru rahatça ilerlemekteydi.
O zaman bu kaçan askerlere bağırarak; “Düşmandan kaçılmaz” dedi.
“Cephanemiz kalmadı” dediler. “Cephaneniz yoksa süngünüz var” dedi.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdı ve yere yatırdı. Aynı zamanda gerideki birliklerin oraya gelmeleri için de yanındaki zabitlere emir verdi. Sonra da hızla ileri gelmesini emrettiği 57.Alay ile düşmanın kuzey kanadından kuşatıcı bir şekilde taarruza geçti. Bu taarruz sırasında Mustafa Kemal askerlere şu emri verdi; “Size ben taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir. 57.Alayın başlattığı bu taarruz karşısında şaşkına dönen 15.000 kişilik düşman kumsala döküldü. Bu sırada düşman donanmasından yapılan şiddetli bombardıman nedeniyle Türk birlikleri de önemli kayıplar verdi (Arıburnu Muharebeleri…,1990 :22 ;Karatay, 1987 :57).
Diğer taraftan Yarbay Mustafa Kemal 27.Alayı’nda Kemalyeri üzerinden taarruz etmesini istedi.27.Alayın bu taarruzu karşısında Anzak birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. Hatta Anzak Komutan general Birdwood bu durum karşısında General Hamilton’a birliklerinin hemen çekilerek gemilere alınmasını istediyse de Hamilton bu isteği ret etti(Karatay, 1987 :194).
Yukarıdaki başarısından dolayı 1 Haziran 1915 tarihinde Mustafa Kemal Yarbaylık rütbesinden Albaylık rütbesine terfi etti (Türk İstiklal Harbine Katılan…,1989 :2).
Sonuçta Liman Paşa’nın stratejik önemini daha önceden kavrayamadığı Conkbayır ve Sarıbayır Bölgeleri düşman eline geçmekten kurtuldu. Eğer burası İngiliz-Anzak birliklerinin eline geçseydi Türk savunma sistemi çökecek ve daha savaşın başında savaşın sonu belli olacaktı.6 Mayısta ise Türk birlikleri düşmanı bölgeden tamamen atmak için yeni bir taarruz yaptıysa da bunda başarılı olamadı be bu tarihten sonra bölgede Ağustos ayına kadar sürecek olan mevzi savaşları başladı. ( Karal, 1999 :463-464). (*)
***
Çanakkale’de başarılı olmak İngilizleri, Fransızları ve hatta Almanların arzularını kesmemişti. İttifak bile olsa her birinin gözü Osmanlı topraklarında, yer altı ve yer üstü kaynaklarda. Dünya Savaşı’nın bittiği 1918 yılına değin olanca şiddetiyle süren savaş, Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan Sevr, Mondros…
Ve Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal ile birlikte Türk milletinin başlattığı, Lozan ile sonuçlanan bağımsızlık mücadelesi…
Sonrası,
Sonrası Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hiçbir iş yapmadığını söyleyenler mi dersiniz, keşke Yunan galip gelseydi diyenler mi dersiniz, eğitimi bilimsel temellerden dini temellere geçirmek isteyenler mi dersiniz, BOP yoluyla halifelik peşinde koşan Amerikancılar mı dersiniz, kaçan askerlere savaşmayı-ölmeyi emreden Mustafa Kemal’i anmayan Diyanet mi dersiniz, sözlerini alaya alarak çarpık düşüncelerine uyduranlar mı dersiniz,
Bir milletin geleceği için sonrası başından ve ortasından daha önemli…
***
Bayram AKÇA’nın araştırmasında geçen kaynaklar:
-Arıburnu Muharebeleri Raporu, Mustafa Kemal, Haz. Uluğ İğdemir, Ankara, 1990.
-Erickson, Edward J, Size Ölmeyi Emrediyorum, Birinci Dünya Savaşı’nda
-Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Ankara, 1989. (*) http://dergipark.gov.tr/download/article-file/21736
Zamanın kıymetini bilmek ve doğru kullanmak akıl işidir.
Yaşam, iş, işlem, emek, sonuç elde etmek.
Her işin anahtarı, zamana zaman ayırmak...
Zaman, içinde bulunulan Çağ.
İşleyen zamanı işlemeyenler ile boş boş duranlar hiç bir olur mu!
Zamanı işleme hali bir akıl işinden başka ne olabilir?
Aklını keşfetmek bile başlı başına bir medeni düzey.
O halde akıl bir medeniyet işidir.
Günümüzde aklını teslim etmişler düşünüldüğünde en basitinden aklını keşfetmek bile büyük bir adım kişi için.
Kişi;
Toprağı işleyerek toprağın dilini,
Toprağa tohum ekerek tohumun dilini,
Kişilerle istişarede bulunarak kişilerin dilini,
Madenleri işleyerek madenlerin dilini,
Havayı işleyerek havanın dilini,
Bitkileri, ağaçları, kuşları, denizi, suyu, velhasıl gözle görülen, elle tutulan ne varsa işlemeli ki medeniyet meydana gelsin ve kuşaktan kuşağa yükselerek ilerlesin.
Havasını soluyup, suyunu içtiğimiz, toprağından elde ettiğimiz ürünleriyle yaşadığımız dünya üzerinde akıl düşmanı kişilerin elinde akılsızca, aklından utanarak, beden gücünü kullanarak kız çocuklarını hor görüp üzerlerinde baskı oluşturarak yaşam süren ve bu halleriyle canlılardan aşağılık hale gelenler… Bunlara “gelenler”den başka yazacak bir kelime yerine ”kişi, insan” demek güç.
Aklını teslim etmiş,
Akılsızlıklara,
Akılsızca,
Yaşamı yorumlama yeteneğinden yoksun fakat yaşamın sundukları nimetleri “fırsat” bilerek istifade edenlerin yaşadığı coğrafyalar ile aklını kullanma yeteneğine sahip olanlar hiç bir mi?
Zamanı doğru kullanmak,
Zamanın ötesine ulaşmayı öğretir.
Zamanı akılsızca sarf etmek ise zamanın gerisine götürür.
Eğer zamanı kullanmama hali toplumsal olmaya başlamışsa toplumu Çağ’ın gerisine atar.
Zaman, akıl, medeniyet…
Vermeyi düşündükleri (!) tazminatın adını dahi son üç yılda koyamayanların samimiyetine ne kadar inanılır? En gencimiz ikinci baharında , masal dinleme yaşını çoktan geçtik efendiler . . .
Assubay da kim ?
Öyle ya , daha sırada Tesud başkanının dediği gibi " ağız tadı ile gazoz içemeyen binbaşılar var " , bi durun hele sabırsız olmayın .
* * *
Kaç yıldır uyutuluyoruz ?
Hepsinin tek ortak noktası aynı dili çok güzel kullanmaları , çok güzel masallar anlatmaları , haklarını inkar etmeyelim çok da inandırıcı oluyorlar , öyle olmasa "Aileyiz " masalı yarım asırdır "En çok dinlenenler" kategorisinde bir numara olur muydu ?
Yeri geldi Ana üslerin uçuş hat binalarında dinledik bu masalları kuvvet komutanının emir ve talimatları ile gelen heyetten yıl 1977 ...
Yeri geldi Asb. tabldot'unda dinledik bu emsalsiz "Aile" masalını en yetkili ağızdan , ballandıra ballandıra hem de bol " hakaretli " cinsinden Tahsin Şahinkaya'nın ta kendisinden Yıl 1978...
Yeri geldi Karargahların orta yerinde dinledik bol inandırıcılı cinsinden masalın kralını , çok yıldızlı bir generalden Yıl 2001...
Yeri geldi 29 Ekim 2015'de Etiler ordu evinde dinledik bu masalı en yetkili ağızdan , bir numaradan "Bu sorunu halledeceğim " diyerek...
Eee , Masal güzel olunca , bir de anlatan en etkili en yetkili olunca aynı mekanda ikinci masal seansı düzenledim. Bu kez daha inandırıcı olması adına olsa gerek cümbür cemaat geldiler masal anlatmaya , 2019'un 22 Ocağında dumanı üstünde...
Hem 2015'de hem de 2019'da konuşulanlara , verilip de tutulmayan sözlere sadece bu toplum değil Etiler Ordu Evinin duvarları şahittir eyy Assubay toplumu...
Üç yıl önce "Bu sorunu çözeceğim " diyen en yetkili , Üç yıl sonra geldiğimiz noktada "Tazminatın adına " karar veremediklerinden bahsedebiliyorsa , ne kadar "Aile ?" olduğumuzun da itirafı gibidir bu sözler , bu sorunu ne kadar " ciddiye " aldıklarının da itirafıdır.
Önce de yazmıştım ,
Amaç , Assubayları suya sabuna dokundurtmadan dernekleri "Tesud"un genel başkanının da söylediği gibi araya "Ağız tadı ile gazoz içemeyen binbaşıları sıkıştırmak" diye ,
Mesele, asla 1970'den beri uyutulan Assubay toplumu değil , mesele asla ve kat'a bütçe meselesi hiç değil , mesele sap'la samanı birbirine karıştırarak " Kendileri ile sidik yarıştırdıklarımızı " düşünen beyinlerin "At gözlüklerinden " kurtulamama meselesidir , mesele kendilerinden başkasını YOK sayma meselesidir ...
Mesele , Vazgeçemedikleri beyinlerindeki Ağa - Maraba zihniyetidir.
Mesele , Korktukları gibi " Hiyerarşi " meselesi hiç değildir.
Hanginizi yazalım , kaç kere daha yazalım ?
Yıllar önce "Mesaj alındı " diyen ama o mesajı bu güne kadar bir türlü alamayan , öte yandan 31 Mart yerel seçimleri için vatandaşa hitaben " adayımıza verdiğiniz oy, kıyamet günü beraat belgeniz olacak " diyerek oy karşılığı cennet vadeden bu yüzden insanı dinden - imandan soğutan eski bakan İsmet Yılmaz mı diyelim
Bu işin takipçisi olacağım, maliye ile aramızda az bi tıkanıklık kaldı " diyen eski bakan Fikri Işık mı diyelim?
"Assubaylar için bu defa iş tamam" diler bakan Nabi Avcı mı diyelim?
"Bizim sözümüz senettir,Assubaylarımızın sorunlarını hallediyoruz" diyen verdiği senet karşılıksız çıkan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Ahmet Davutoğlu mu diyelim?
VE ;
" Başkomutan benim " diyen Cumhurbaşkanının milyonlara hitap eden televizyon ve 8 Haziran Kayseri Komando tugayında assubayların gözlerinin içine bakarak verdiği sözlerin üzerinden geçen sekiz aydan mı bahsedelim , Hangisinden ?
Sayın Bakan,
"Onlara verirsek başkaları da ister " diyenlere verilecek iki çift cevabınız yoksa , diliniz dönerse tek kelime edin , onlara sadece "Halisdemir " deyin yeter , diyebilir misiniz ?
2002'den bu güne iktidar kimlere ne güzellikleri sorunsuz yapmış geriye bi bakın hele...
* * *
Verilecek tazminatın adının dahi son üç yılda konulamaması, ciddiyetin boyutunu da göstermektedir . . .
Sizin derdiniz ; Assubaylar değil, sizin derdiniz Assubayları yeni bir masalla uyutup , ağız tadı ile gazoz içemeyen binbaşılara gazoz parasını kotarmaktır.
Size bir öneri ;
Üç yıldır adını koyamadığınız tazminatın adı , "GAZOZ TAZMİNATI " olsun , hiç olmazsa ağız tadı ile gazoz içemeyenlerin de sorununu çözmüş olursunuz , kaynak kalırsa araya yüzbaşılar'ı - üsteğmenler'i - teğmenler'i sıkıştırırsınız ,
Zaten bu toplumun acelesi yok , 1951'den beri bekliyor , bir 68 yıl daha bekler , hele önce bunların da Gazoz paralarını halledin , sonrası Allah kerim , biz gazoz içmesek de olur...
Ne demişti "Netekim evren "
" Bir Başçavuş benim teğmenimden fazla maaş alamaz " , seksenden beri onun çizgisinden sapmadığınıza göre ,
Uçanın Şehzade - uçuranın Maraba olarak ayrıştırıldığı TSK'da ,
Geri dönmeleri için uçana tek kalemde üç bin - dört bin tl zam yapıp , uçurana gazoz kapağı denildiği TSK'da ,
Ölen'in zenci - ölüm emri verenin Beyaz olarak kabul gördüğü TSK'da ,
İtibar hazretlerinin rütbeye göre ayrıştırıldığı TSK'da ,
Birinin dört yumurta için altı ay kodese gittiği - diğerinin Skorsky ile maile pikniğe gittiği TSK'da ,
Son üç yılda 53 Assubayın intihar ettiği , zati-alinizin kılını kıpırdatmadığı TSK'da ,
Kendinize altı çeşit tazminatta hiç İSİM (!) sorunu yaşamayıp , sıra Assubaya gelince 1951'den beri dili LAL olan TSK'da ,
Bir merminin fiyatına gösterilen hassasiyetin , O mermiyi atanlara gösterilmediği TSK'da ,
550 Çeşit yemeğin gırtlaklarından geçtiği sözüm ona benim temsilcilerimin olduğu söyleyenlerin var olduğu ülkemde ,
Mıçtığınız helayı dahi ayırdığınız TSK'da "Aileyiz" sözü sadece Etiler ordu evinin duvarlarında yankılanır , O kadar.
Samimiyet testinde hepiniz dibe vurdunuz , istisnasız HEPİNİZ . . .
EFENDİLER ;
TSK'da AİDİYET DUYGUSUNU YOK ETTİNİZ ,
1951'DEN BERİ BÖYLE DÜŞÜNMEMİZİN SORUMLUSUNU UZAKLARDA ARAMAYIN , AYNAYA BAKIN GÖRÜRSÜNÜZ . . .