×

Uyarı

JUser: :_load: 1810 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

AYNI HAMAM AYNI TAS

Temmuz 15, 2011
sehit1

PKK Terörü yine can aldı. 9 Temmuz cumartesi günü Lice-Bingöl karayolu üzerinde kaçırılan 2 'si asker 3 kişinin kurtarılması için başlatılan geniş çaplı operasyonların sonucunu beklerken terör yine canımızı yaktı.

14 Temmuz 2011 tarihinde Diyarbakır Silvan'da 13 Askerimizin şehit olduğu 7 Askerimizin de yaralandığı terör saldırısının ardından yine terör örgütü PKK'ya lanet yağıyor. Yöneticiler, siyasiler, iş adamları ve değişik çevreler tarafından baş sağlığı birlik ve beraberlik mesajları verilmeye devam ediliyor. Yine, bu hain saldırıların arkasındaki güçlerin ve amaçlarının apaçık ortada olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör sorununun üstesinden gelecek güce ve kararlılığa sahip olduğu devletin en üst kademelerinde görev yapan yöneticilerce dile getiriliyor. Askeri operasyonların yoğunlaştırıldığı teröristlerden bir kısmının öldürüldüğü haberleri gelmeye devam ediyor.

Şöyle geriye dönüp bir bakalım, otuz yıldır devam eden terör ve terörle bu güne kadar yapılan mücadele sonucunda ne değişti? Yine terör can almaya devam ediyor, yine Askerlerimiz şehit ediliyor, yine terör siyasete alet ediliyor. Anlaşılan o ki, değişen pek bir şey yok. Yine aynı tas aynı hamam.

Terör örgütü, terör örgütüne destek olanlar, işbirlikçiler, teröre göz yumanlar iyi bilmelidir ki terörle bir yere varılamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğünü hedef alan, ülkemizin huzur ve barışını bozmaya yönelik eylemlerini sürdüren teröristlerle, teröre ve teröristlere destek verenlerle siyasal pazarlıklar yapmak terörü cesaretlendirmekten başka bir işe yaramaz. Terörün arkasındaki nedenleri kavrayamadan, oy kaygısı ile terörü siyasi politikalarına alet edenler yıllardır süregelen teröre evlatlarını, yakınlarını şehit verenlerin acılarının vebaline ortak olacaklardır.

Kürt halkının temsilcisi olduklarını savunanlar, barış ve halkların kardeşliğinden bahsedenler, PKK terörünü destekleyen, tehdit ve gözdağı içeren toplumu geren ve kutuplaştıran ırkçı ve bölücü söylemlerle demokratik özerklikten bahsederek, yürütmeye çalıştıkları ikiyüzlü politikalarını sürdüremezler, sürdürmemelidirler. Terörden nemalananların, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı kurtarma ve ihanet provaları, milletimizi etnik tahriklerle çatışma kıvamına getirecek milli hassasiyetlerimizi yok sayan çözüm önerileri, masumane hak ve demokratikleşme isteği olarak kabul edilemez. Artık yüzyıllarca Türklerle kardeş, akraba, komşu olarak bir arada yaşamış Kürt halkı, terör örgütü PKK’nın ya da PKK’nın destekçisi BDP’nin kendilerini temsil edip etmediğini sorgulamalıdır. Ya ülkeyi kardeş kavgasına ve bölünmeye kadar götürecek süreci seçmeli ya da Türklerle eşit koşullarda bir arada yaşama isteğini göstererek terörü ve şiddeti lanetleyerek sorunlara demokrasi ve hukuk çerçevesinde çözümler arayacak iradeyi sergilemelidir.

Kabul edilebilir çözüm; terör örgütünün mensuplarının koşulsuz silah bırakmasını ve teslim olmasını istemek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısını bozmayacak, milletimizin birlik ve beraberliğini sağlamlaştıracak şekilde herkes için demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesini istemek, gerçek bir demokratik ve hukuk devleti için çaba göstermek olmalıdır.
devsirmeler

Uğrunda canların verildiği, üstünde yaşayanlara yorgan olan döşek olan, rızık veren, kederlerin, sevinçlerin, kaderlerin, yazların, kışların, aşkların yaşandığı, uğruna şiirlerin yazıldığı, ağıtların yakıldığı, vatan…

Vatan duygusu aynı vatanı paylaşmaktan kaynaklı olarak vatandaşlık, yurttaşlık, kardeşlik duygusu ile yan yana anılmış Türk insanca… Vatan ve dolayısıyla vatandaşlık duygusu nesilden nesile aktarılmış büyüklerden küçüklere…

Dünya hayatı içinde devam edegelen egemen olma içgüdüsü içinde yurdunda özgür ve bağımsız yaşamayı benimsemiş, en zor zamanlarında bile özgürlüğünü muhafaza edebilmiş ender milletlerden, Türk milleti…

Dünya, milletlerin, kimi zaman kanlı savaşlarıyla egemenlik yarışlarıyla dönmekte… Dünya düzeni, milletlerin asla rehavete kapılmayacağı bir düzeni gerektiriyor… En güzel yerleri yurt edinmiş olan Türk milletinin güzelleştirdiği yerlerde yaşaması daima uyanık kalmasıyla mümkün olagelmiş… Ne zaman rehavete kapılmışsa hep başı derde girmiş…

İçinde bulunduğumuz yüzyılda da milletimizin başında bir karasinek gibi dolaşan değişik etkiler vızır vızır ses çıkartarak dolaşmakta… Belli ki bir maksadı var! Ayaklarındaki mikropları bulaştırmak istiyor milletimize… Belki de yeterince bulaştırdı da…

Değerli madenler, enerji kaynakları, iklimlerden kaynaklı dünyada meydana gelebilecek olan doğal değişikliklerden kaynaklı olarak gelişmiş ülkelerin aldığı kararlar doğrultusunda elde kalmış olan vatan parçası üzerinde Orta Doğu’da yapılmakta olan değişimle eş zamanlı, belki de biraz gerisinden ve farklı yöntemlerle bir oyun sergilenmekte olduğu artık üstü örtülemeyecek şekilde aşikâr…

Devlet kadroları, siyaset, yaşam şekli sanki hep buna göre düzenlenmek istenmekte…

Başrollerde bir nevi milletinden duygusal bağ olarak gevşemiş, gevşemeden sonra karşısındakinin gücüne inanmış, dün dediği ile bugünkü birbirini tutmayan, sanki devşirilerek taraf değiştirip sözde üyesi olduğu milletinden belki de nefret eden, parçası olduğu gücün bir uygulayıcısı olmuş olan insan sahnede…

Böyle bir insanın bir milleti uyutmaktan, olmayanı olur gibi göstermekten başkaca yapabileceği ne olabilir ki?

Onun umurunda mı Türk insanının kültürel değerleri, şehitlik kavramı, birlik-dirlik duygusu, yerli sermayesi…

O, yerli dediği incelediğinde altından yabancı çıkar, birlik-kardeşlik dediğinde altında ayrılık vardır, şehitlik dediğinde başka duygu vardır, adalet dediğinde kendi menfaati vardır, adil gelir dediğinde kendi geliri vardır, İslam dini dediğinde İslam’ı başka dinlerin emrine sunma, menfaatine kullanma vardır, asla terk etmeyeceğim dediğinde aslında terk etme vardır, iş dediğinde güvenli bir gelecek kurmaya yetmeyecek ücret vardır, çalışkan insan demesinde aslında bir Arap misali yattığı yerden para, gelir elde etme vardır, yakıştıramaz Türk insanının üretken olmasını… İşte O, kısa ve öz olarak böyle birisidir… Türk insanı onları geçmişten kaynaklı olarak iyi tanımaktadır… İlim sahibi olan Yüce Allah’tan dileğimiz şudur ki, Türk insanını ve dolayısıyla insanlığı onlardan koruyacak ilminden vermesidir…

Başsağlığı…

Van’ın Saray İlçesi’nde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen Astsubay Başçavuş Erkan Durukan’ın 28.06.2011 günkü cenazesinde, çocuklarıyla birlikte gözyaşı döken, tabuta sarılıp defalarca öpen şehit eşi öğretmen Emine Durukan hanımefendi, "Seni vatana helal etmiyorum. Allah’a emanet ediyorum. Güle güle git. Ciğerim, aşkım benim. Nasıl öldürdüler seni?" diyerek, inancımıza göre sevgili eşini cennete uğurlamıştır… Dua okunmasının ardından şehidimiz bulunduğu yerden kaldırılırken çevrede oturanlar balkonlardan ’Şehitler ölmez vatan bölünmez’ diyerek Türk milletine ve onun onurlu, şerefli fertlerine özgü olan şehitlik ve vatan üzerine duygularını dile getirmişler… Tüm şehit ailelerimiz başta olmak üzere, şehidimizin kederli ailesine Allah’tan sabır ve milletimize başsağlığı diliyoruz…

sehit-esinden-yurek-burkan-teror-tepkisi

Orhan Veli Kanık’ın bir çoğumuzun duygularını dile getiren şiirinin dizelerinde belirttiği gibi;

“Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda,
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle “

Bu ülke ve bayrağımız için hiçbir değerin geri getiremeyeceği aziz canlarını feda eden şehitlerimizin haberini aldığımız zaman boğazımıza bir şey düğümlenir, burnumuzun direği sızlar, ağlamamak için kendimizi zorlasak da içimizdeki isyanın ateşini ancak gözyaşlarımızla soğutabiliriz.

Van’ın Saray kırsalında hain teröristlerin kahpe tuzağı sonunda şehit olan Başçavuş Erkan DURUKAN’ın acısını yaşayamadan bu kez Uz.Çvş. Metin KOZA ve ardından Başçavuş Kalender Özdemir’in şehit haberini aldık! Erkan Assubay'ımın öğretmen eşinin “seni bu vatana helal etmiyorum” haykırışını garipseyenler olabilir ama bu duyguyu bir çoğumuz içimizde saklıyoruz!

vedalar-sehitler

KAFALAR KARIŞIK, HERKES YÖN BULMAYA ÇALIŞIYOR...

Ahlaki çürüme ve yozlaşmanın had safhalara vardığı bir süreçten geçiyoruz. Fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık vs. pisliklerin içinde yaşamaya çalışıyoruz. Zira, ahlaksızlığın ekseriyetinin perde arkasında cereyan ediyor olmasıdır. Patlak verenlerin mevcudun ancak su üzerindeki görünen bölümüdür. Ne dersiniz ?

YOZLAŞMAK, FARKLI KÜLTÜRLERİN ESİRİ OLMAK, KÜLTÜRÜNÜ KAYBETMEK, BOZULMAK ÇOK TEHLİKELİDİR .!

Toplum veya sınıflar İÇTEN  İÇE ÇÜRÜYORSA, ÇÜRÜTÜLÜYORSA ...

BİR DE YILLARIN ULU ÇINARI, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İSE BU ÇÜRÜMEDE SÖZÜ EDİLEN.!!!

Yazmak, ifade etmek, analiz etmek çok zordur bu durumda. Onlarca dava, yüzlerce tutuklu tarihinin en zor bir sürecinden  geçen TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ…

TV’ lerdeki her gün onlarca akademisyen, sosyal bilimci, hukuk adamı, köşe yazarı, eski yeni siyasiler bir tv’den diğerine koşarak gidiyor.

KONUŞUYORLAR, KONUŞUYORLAR, KONUŞUYORLAR... Dikkat ediniz her bir noktadaki konularda fikirlerde UZLAŞMA YOK !

Yıllardır yazıyor, ifade etmeye çalışıyor, tüm kurumlara Cumhurbaşkanı’mızdan en küçük birime dek BİZ ASSUBAYLARIN SORUNLARINI dile getirmek için bir grup insan çabalıyoruz.

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ ?..

BU SESE KULAK VERİNİZ...

ARTIK YETER...

SABIR TAŞI ÇATLADI,  feryatları ile basın dahil çalmadık kapı bırakmayan bizleri DUYAN OLMUYOR …

YILLARIN ULU ÇINARI İÇTEN İÇE ÇÜRÜYOR BEYLER, SEVGİNİN, SAYGININ OLMADIĞI SINIFLARIN SONU HÜSRANDIR..

“Çürüme Bulaşıcıdır.

Çürüme bir yerden başladı mı hemen her alana bulaşabiliyor. Eşyanın, insanın ve toplumun gerçeği de hemen hemen aynı neticeye götürüyor.
Mesela bir ulu çınar bile içten içe bir çürüme illetine tutulduğu zaman bakarsınız ki hiç beklenmedik bir zamanda ve aniden yıkılıp gitmiştir. Dikkat, rikkat ve hassasiyet yoksulu ve yoksunu olanlar kendilerinin ani olarak adlandırdıkları bu durum karşısında hayretlerini gizleyemezler. Çünkü onlar ne çürümeyi hazırlayan haşaratlara ne de ulu çınarın zaman zaman çıkardığı inlemelerine kulak vermemişler, gözlerini üzerine hassasiyetle çevirmemişlerdir.

İnsanın ve toplumdaki çürümenin gerçeğine gelince…

Önce değerler, önce ölçüler her alanda ve her platformda çürütülmeye ya da çürüdüğünü gösteren işaretler verilmeye, yoksa icat edilip öne sürülmeye başlar. Mesela insanın ve dolayısıyla içinde bulunduğu toplumun varlığını her anlamda sağlıklı olarak sürdüren, bu sağlıklı yapının devam etmesine vesile olan akla gelen hangi “değerler” varsa önce aşındırılmaya ardından da çürümeye bırakılmaya başlanmaktadır. “Aile” kurumuna çeşitli sebeplerle ve akla hayale gelmedik şekillerde, bazen çok sinsi olarak hücum anlayışları çürümenin bulaşıcılığını açıkça gösterir. Öyle ki önce aileyi meydana getiren fertleri bir arada tutan sevgi, saygı, fedakârlık, anlayış, hoşgörü, önemseme, paylaşım gibi değerlerin çürütülmeye başlaması adına sosyal hayatın bütün alanlarında planlı girişimler başlatılmıştır. Bu girişimlerde bilim ve sanatın yanında çeşitli kurum ve kuruluşlar, etkisi ve bulaştırıcılığı tartışılmayan medya da bilerek ve de sinsi bir şekilde araç olarak kullanılmaktadır. Aile içi değer arz eden ilişkiler, davranışlar güya bilim adına önce çözülmeye ardından da çürümeye bırakılmaktadır.”

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ; SUBAYI, ASSUBAYI HER BİRİMİ İLE BİR  BÜTÜNDÜR. ACABA !..

ŞU AN MEDYAMIZIN DURUMU… Bu resimde çok önemli rol oynuyorlar. Bir çok kanalda sabahın erken saatlerinden başlayan şakıdım-şukudum programları ile insanların düşünmesini bile engelleyen, şu saate şu dizi, bu dizi var diyerek tv’ leri  izlemiyor muyuz? ÇOĞUNLUK İLE MEDYAMIZ YABANCILARIN ELİNDEDİR ARTIK YILLARDIR .

KURT ÇALIŞIYOR..?

Dikkat ediniz, İzmir Bostanlı’da salı günü bir assubay arkadaşımızı, ŞEHİDİMİZİ uğurladık, bu gün  unutuldu... ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKTI. BİR GÜNLÜK SALTANAT BİTTİ MUSALLAH TAŞINDA..  MSB’mızın söylediği noktadayız şimdi... SİZLER İÇİN ÇOK ŞEYLER YAPTIK !.

Dağlarda, taşlarda, karda buzda, güneşin altında, sınır boylarında, daracık gemilerin koridorlarında, tankın o kasvetli noktasında görev yapan assubayı BÜRO MEMURUNUN BİLE ALTINDA DEĞERLENDİREN BU PİS ZİHNİYETİN ÇÜRÜMEDEKİ ROLÜNÜ SORMALI...!

KOSKOCA ÇINAR ÇÜRÜYOR BEYLER, SALTANATINIZ BATSIN, UYANIN ARTIK..!!!

SAYGILARIMLA.

Atilla ABAYLI
İZMİR

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ