Yarbayıma Sadaka Mı Verelim?
Yarbayıma Sadakâ Mı Verelim? başlıklı iki bölümlü makâlemizin birinci bölümünü
2017 Şubat 21’de neşretmiş idik.
Ve dahi
Kânunsuz olarak verilmesini anlatan orostopolluk foliminin ikinci bölümüne
Kaldığımız yerden devâm edelim inşallah.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, çıkmamasına da!
Duman varsa bir yerde şâyet
Gene de o dumanın çıkdığı deliğe kadar bizzat varıp
Orayı şöyle bir kolaçan etmekde fayda vardır, değil mi, yiğitler?
Orada duman mı var? Yoksa birileri madik oynayıp sis fişeği mi atmış, görmek gerek!
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki haberini okudukdan tam 18 gün sonra
Yarbaylarımızın bu şıfşıflı vaziyetini öğrenmek için dilekce hakkımı kullandım.
Ve aşağıda gördüğünüz istidâmı yolladım, ilgili makâma.
İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 târihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu. (b) 19 Nisan 2004 târihli ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânûnunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik. 926 sayılı TSK Personel Kânûn’una tâbi olan yarbay rütbesindeki subaylara hak etmediği halde birinci derece dördüncü kademeden maaş tahakkuk ettirildiği ve ödemenin hukuksuz olduğuna dair Sayıştay’ın görüş bildirdiği hususunda basında haberler vardır.
29 Mayıs 2013. 472277. Şükrü IRBIK
|
Yukarıda gördüğünüz dilekceme, sağolsunlar cevâp vermediler.
Akabinde, farklı târihlerde iki dilekce daha yolladım. İlk dilekcemi gönderdikden tam 6 ay sonra
Aşağıdaki cevâbı verdi, Genelkurmay Personel Başkanlığımız.
472 277, 594 692, 601282 sayılı BİMER Müracaatı Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.) 11 Kasım 2013, 09:56 To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. Başvurunuz, 4982 sayılı Bilgi edinme Hakkı Kanunu’nun “Kurum İçi Düzenlemeler” başlıklı 25’inci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.
|
Tevcih etdiğim suâl meğerse “Kurum içi düzenleme” imiş!
Sen, orada madik oyna, bir düzen çevir!
Ve bu düzenin adını “kurum içi düzenleme” koy. Akıllı, hele de ahlâklı adam işi değil hani!..
Cevâp, basit aslında... Sükût, ikrârdan gelir, değil mi?
Tam bir suçluluk hâlet-i rûhuyesi var burada...
Gizliden gebe galan gebeş, âşikâre doğurur!
Hem de gayri meşrû olarak!..
Nasıl mı?
Buyurun, berâber öğrenelim;
926 sayılı TSK Personel Kânûnu bu sene meriyyete girdi.
Bu zamâna kadar farklı kânûnlara tâbi olan subay ve asubayları, bu kânun içinde bir torbaya doldurdular. Aynı deliğe bile sıçamayan bu iki asker sınıfını, nasıl olduysa, aynı kânûn içine tepdiler.
En yüksek aylık gösterge olan 1.000 rakamını, bu kânûnun kabul edildiği 1967 senesinde albaylar, orgeneral/oramiraller ile birlikde cebe indirdi. Sanki birileri Albaylarımıza, subay oldukları gün “hepinizi topunuzu Tuğgeneral/Tuğamiral yapacağız!” diye söz vermiş gibi...
Bir başka ifâde ile, “maaş kademesi” ve “aylık gösterge rakamlarının” verilmesinde, albaylarımız daha en başında, bir üst rütbe olan tuğgeneral muamelesine tâbi tutuldu. Bir tek şart ile; en yüksek aylık gösterge olan 1.000 rakamını albaylarımız, ancak otuzuncu senede alacaklar idi. Terfi edemeyenler de ertesi sene lengeli föteri giyecekler idi.
Aşağıdaki kânûnda 1967 senesi itibâriyle albaylarımıza tazminât verilmediğine dikkat ediniz.
Bugünkü gibi olmasa da 1967 senesinde subayların derece/kademe cetveli şöyle bir şey idi.
926 sayılı TSK Personel Kânûnunun meriyyete girdiği 1967 senesinde,
Harb Okulları asteğmen rütbesinde subay mezûn ediyor idi.
Asteğmen - Albaylık (dâhil) subaylarımızın toplam rütbe bekleme süresi: 30 sene idi.
Bugünkü gibi olmasa da 1967 senesinde Asubayların derece/kademe cetveli şöyle bir şey idi.
Asubayların Asubay Çavuş- Asubay kıdemli başçavuş (dâhil) toplam rütbe bekleme süresi de 24 sene idi.
Aşağıdaki kânûnda 1970 senesi itibâriyle tuğ-tüm-kor-orgeneral/amirallere verilen “aylık gösterge” rakamı arttırıldı. 1.000 gösterge rakamını albaylarımız, ancak 30 senenin sonunda alabiliyor idi.
Aşağıdaki kânûna göre 1970 senesi itibâriyle
Yarbaylarımızın yükselebileceği en yüksek maaş derece/kademesi “ikinin üçü” idi.
Kıbrıs Barış Harekâtı arifesi...
Yarbaylarımız hâlâ ikinci derecede ufkî sürünüşde idi...
Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi sene...
Gahpe Yonanı yendik mi yenmedik mi belli değil! Atatürk’ün “dikkat ediniz!” diye bize emânet etdiği bu adanın %70’ini Yonana kapdırmışız fakat avanak subaylarımız zil takıp oynuyor!
Şehid sayımız 498. Bunların sâdece 38’i subay... Kıbrıs’da Yarbay rütbesinde kaç şehid verdik, bilmiyorum.
Harb önü ile harb sonu meyânında geçen 16 aylık sürede;
926 sayılı TSK Personel Kânûnu meriyyete girdikden sâdece 7 sene sonra
Bir derecelik amûdî zıplayış ile Yarbaylarımız “birinci dereceye” tırmandılar.
Kıbrış Barış Harekâtını kendi keselerine ganimet olarak yazdırmayı yarbaylarımız da becerdi, helâl olsun!
Gösterge rakamları şimdilik 975 olsun!
Orgenerallere mahsus olan 1.000 rakamına iblâğ edilmesine şunun şurasında sâdece 25 kaldı...
Albaylarımızın aldığı derece/kademe olan “birin dördüne” gelince... Ona da sıra gelecek idi elbet!
Sabır ile üzüm olur koruk, değil mi?..
1975 senesinde meriyyete giren 1923 sayılı Kânûnun 37’nci maddesiyle
Albaylık dâhil, subaylarımızın toplam rütbe bekleme süresi 31 sene idi.
Yarbaylarımız, birinci dereceyi çok sevdiler.
Birin üçündeki yarbaylarımızın “en yüksek aylık gösterge rakamını” alması için arada sâdece 50 puan kaldı.
Sanki sadakaya muhtac yarbaylarımız, “birinci dereceye” zıpladıkdan sonra
Ne yazık ki bu kez de “birinci derece üçüncü kademede” bekliyorlar...
12 Eylül subay darbesinin elebaşısı Zottirik Kenân;
Kazan kaldırmayıp uslu duran sair subay ve asubaylara,
3 sene hizmet karşılığı demek olan birer dereceyi sus payı olarak ulûfe gibi dağıtdı.
Darbenin yapıldığı 1980 senesinde Asubaylar için en yüksek derece/kademe, “ikinin dördü” idi.
O târihde “ikinin dördüne” çivilenen asubayların
Zorti Kenân’ın bir üfürmesiyle ayakları yerden kesildi.
12 Eylül subay darbesine iştirâk etmeyen sair asubayların; “birin dördünü” ve “1500 aylık gösterge rakamını” görmeleri için 2012 senesine kadar, Tam 32 sene daha avara kasnak yapmaları gerekdi.
|
Zottirik Kenânın 1980 senesinde tertiplediği subay darbesiyle gemi azıya albaylarımız, kazan kaldırdı!
Ve orgeneral/oramirallere verilen aylık gösterge rakamının tekrâr aynısını almayı başardılar.
Albay ol, fakat maaş söz konusu olunca orgeneral/oramiral şapkası giy!
Bu ordu, ne gözel ordu be!
İngiltere ordusunda beş yıldız orgeneral olacağına,
Gel, benim gahraman ordumda, palamut bir albay ol çok daha iyi vallahi!..
1980 subay darbesinden 2 sene sonra kabul edilen bu kânûna göre
Yarbaylarımız hâlâ “birinci derece üçüncü kademede” makaraya tel sarıyor idi...
Lâzım olacak!
Yolumuza devâm etmek için yeri gelmiş iken biraz da yazı-çizi bilgisi edinelim.
Haydi hayırlısı bakalım!
Böylece çok şükür yarbaylarımız da
Devlet memurlarının alabileceği;
Ve dahi
Boşuna aramayınız!
2012 senesinden önce tahakkuk ettirilen maaşlar için yukarıda yazdıklarımızı hiçbir kânûnda bulamazsınız!
Görmek isdiyor iseniz şâyet
Maaş mutemetliklerindeki 1989-2012 senelerine ait yarbay maaş pusulasına bakmanız gerekecek!
2012 senesinde meclisde çevrilen dolabı aşağıdaki şu çizelge de özet olarak açıkladık.
926 sayılı TSK Personel Kânûnunu bugün açıp bakarsanız şâyet
Şöyle bir manzara göreceksiniz...
Ortalık şimdilik süt liman,
Ȃsayiş bermutâd, berkemâl!
Bundan sonra ne olacak, göreceğiz elbet!
Binbaşılarımızın “kıdem bekleme süresi” hiçbir sebep yok iken 3 seneden 2 seneye düşürüldü. Fakat “maaş kademesi” aynı hızla ilerlemeye devâm etdi. Bir başka ifâde ile “2 sene hizmet etdiler” fakat 3 maaş kademesi alıp “fazladan 1 kademe” ile yollarına devâm etdiler. Domino taşı etkisi yapan bu “fiske” hareketi ile binbaşılıkdan getirdikleri “fazladan 1 maaş kademesi”, bu kez de yarbaylarımızı hak etmedikleri hâlde “1 kademe yukarı doğru” iteledi. Ve 3 sene olan “rütbe bekleme süresinde” yarbay gardeşlerimiz, maaşda 3 yerine 4 kademe terfi etdiler. İlerledikleri yerde de hacıyatmaz albaylarımıza da verilen orgeneral/oramiral gösterge rakamını elde etdiler. Daha fazla maaş kademesi alamadılar çünkü cebellezi yapacakları başka maaş kademesi kalmamış idi.
Aşağıda gördüğünüz kânûn hükmündeki şu karârnâme ile
Aylık gösterge rakamının tavanı, bugün de hâlâ geçerli olan 1.500’e yükseltildi.
Yarbaylarımıza hayırlı olsun!
Darısı da tez zamânda binbaşı gardeşlerimizin başına!
Geldik, zurnanın zırt dediği yere!
Yarbaylarımız;
Aşağıda gördüğünüz üzere
Başlangıçda 31 sene olan Asteğmen- Albaylık (dâhil) toplam rütbe bekleme süresi, bugün artık 28 sene.
Asubay denen uyduruk askerlerin rütbe bekleme süresini de
Hiçbir hukûkî ve ahlâkî sebep ileri süremeden ve bir kuruş para vermeden 4 sene avara kasnak yapdırdılar
Ve dahi
2012 senesinde 26 seneden 30 seneye yükseltdiler! Zümremize hayırlı olsun!
Gahraman subaylarımızı;
Nasıl mı? Şöyle
|
Yarbaylarımıza kânûnsuz olarak verilen “fazladan 1 maaş kademesini” ve “1 üst dereceden ödenen aylık gösterge rakamını” tesbit ve tescil eden Sayıştayımız;
Ve dahi
Vatan savunması, gahramanlık; Ergenekon, Balyoz, orduya kumpas nâraları atarken subay gardeşlerimiz aynı zamânda işde böyle filfilli orostopolluklar da yapıyorlarmış! Napolyon gibi bizim subaylarımız da meğerse Eline geçirdiği her fırsatda “para, para, para!” diyorlarmış!
|
Dağda, bayırda, havada, denizde, denizinaltında vatan bekleyen subaylarımıza diyeceğimiz yok! Gönlümüz onlar ile ve kalbimiz de onlar ile birlikde atıyor!
Fakat
MSB ve Genelkurmay karârgâhında mesai yapan kimi işgilli subaylarımıza dikkat etmeliyiz.
Kıssadan hisse! Demek ki neymiş? Subayları da her daim zapd-u rapt altında tutmalı imiş!
Bu devlet, ne biçim devlet?
Bu Anayasa, ne biçim Anayasa? Bu ordu, ne biçim ordu? Bu subaylar, ne biçim subay? |
|
Zottirik Kenân’ın millete süngü-dipcik-posdal gölgesinde dayatdığı 1982 Anayasasının;
Anayasa’dan daha yüksek kânûn, bu emirlerden daha yüksek emir olmadığına göre;
Ya da
Ya da
|
Fakat subaylarımıza kıyak kânunlar peydahlamak konusunda
Genelkurmay Başkanlığımızın son dönemde “üçer senelik bir sıtma nöbeti” geçirdiğini gördüm!
Nasıl mı?
Üçer sene fâsıla ile hortlayan bu kânunsuz kıyak tezgâhlarını kendi döngüsüne bakıyor ve
Bugün ortaya yeni bir iddia atıyorum;
2018 senesi geldiğinde Genelkurmay Başkanlığımız bir kânun daha yapacak ve
Subaylarımıza yeni ve hiç duymadığımız ballı bir kıyak verecek.
Ben, askerliğin şerefli bir meslek,
Askerlerin de şerefli, nâmuslu insanlar olduğunu bilirim. Belki de yüzde doksan dokuzu da öyledir.
Fakat yüzde bir de olsa bir subay zümresi var ki
Bu subaylarımızın kötü evsâfını târif edebilecek söz bulamıyorum.
Hukûk aradıkca hukûksuzluk,
Kânûn aradıkca kânûnsuzluk bulmak ne kötü bir his, ya rabbim!..
Fakat utanacak kim dersiniz?
Eski Tüfek mi?
Şunca zamândan beri askerlik târihimizi tetkik etmeye çalışıyorum. Devletin kânûnlarını korumak ve kollamak ile görevli olan vekiller ve subaylarımızın, kânûnsuzluğu yapanların başında geldiğini görmek bana târifi imkânsız acılar veriyor. Hani, çivisi çıkmış derler ya! İşde, en azından benim tesbit etdiğim konularda aslında kimi subaylarımız, askeriyemizin çivisini çokdan çıkartmışlar bile...
Şöyle düşünmeden edemiyorum; devleti, devletin Anayasasını ve dolayısı ile milletin nâmusunu emânet etdiği subaylarımızın, en başda kendilerinin nâmussuzluk yapdığını görmek dehşet verici bir vaziyet.
Kânûna karşı hile var, ihânet var, fesatlık var, düşmânlık var! Daha ne olsun ki!
Asker olmak gâyesiyle ordumuza giren ve hizmet etdiğini söyleyen kimi subaylarımızın yapdığı bu kânûnsuzluklar ile devletimize ve milletimize en büyük kötülüğü yapdığını söylemek az bile gelir. Böyle subayları olan bir ordunun başka yağı neyine gerek?
Hele bir de yapdığı “hâinlik”, yapanın yanına kâr kalıyor ya! İşde buna hiç tahammül edemiyorum!
Subaylarımıza şu günlerde harâm lokmalar tahakkuk etdirmek için
Elvân türlü dümenlerin çevirildiği Türkiye Devletinin Makarr-ı Angara şehrinde
20 Temmuz 1922 Perşembe günü
Gâzi Mustafa Kemâl şöyle dedi; Kahramânı kadar hâini de çok bir milletiz!
1915 senesinde Arıburnu Anafartalar Kumandanlığı kendisine tevdi edilince de
Derin bir nefes aldı ve derin bir iç çekdikden sonra şöyle dedi, etrâfındakilere;
Mesuliyyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır!
Türk milletinin kendisine tevdi etdiği etdiği “kânûn yapma mesuliyyetine”
Mustafa Kemâl’in teşkil ve ilân etdiği meclis çatısı altında
Kânûna karşı hile yapan subaylarımız da aslında bir nevi hâin olmuyorlar mı?
Yüce Türk milletinin vicdân ve irâdesinin yeğâne tecelligâhı olan meclis çatısı altında Millî Savunma Bakanlığımızın böyle bir kânûnsuzluk yapması hakikâten ibretlik bir işdir. Yarbaylarımıza fazladan “1 maaş kademesi” ve “1 üst dereceden aylık gösterge” vermek için Asubayı ileri sürüp fakat yarbaylar lehine böyle bir iş tezgâhlayanlar, Türk milletinin kendi nâmuslarına emânet etdiği devlet erkini ve yetkisini kötüye kullandılar. Kânûna karşı hile yapan bu subaylarımızın suçu, kabâhatinden büyükdür. Bu kânûnsuzluğu yapan subaylarımızı Allah’a havâle ediyorum. Burada asıl mühim olan husus şudur ki;
|
Son söz;
Millî Savunma Bakanlığımızın meclisde yapdığı bu kânûnsuzluğa, sessiz kalarak zımnen ortak olan Genelkurmay Başkanlığımız,
Yarbaylarımıza, 1989 senesinden beri;
Ve
Derhâl iptâl etmeye mecbûrdur.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Yazarından: Yarbayıma Sadaka Mı Verelim? isimli bu makâlemizi 15 Temmuz 2016 Cuma sabahı tamamlamış idim. Atatürk’ün “Kahramânı kadar hâini de çok bir milletiz!” dediği günün doksan dördüncü sene-i devriyyesi olan 20 Temmuz Çarşamba günü de neşredecek idim. Fakat makâlemizi tamamladığım günün akşam saatlerinde kimi subaylarımız, alışık oldukları üzere darbeye teşebbüs etdi. Bu sebepden dolayı gecikmeli olarak 2017 Şubat ayında ancak neşredebilidim. 15 Temmuz 2016 subay darbesi bizim bu makâlemizi de işde böyle mağdur etdi. |
Okumak için resimi tıklayınız!
Yarbayıma Sadaka mı Verelim? -1-
Yarbayıma Sadaka mı Verelim? -1-
Nerede çokluk, orada bokluk!
Kesik çayırı biçilmeyen Angara’yı
Bu aylarda daha çok seviyorum!
Çünkü
Mukîm insan sayısı son onbeş senede sebepsiz yere yirmibeşe katlanan ve
Nüfus bakımından ikinci sıraya oturan başkentimiz
Şu aylarda en sessiz, en tenhâ, en âsûde
Daha temiz ve muhakkak ki en masûm günlerini yaşıyor.
Okullar kapandı!.. Çocuk çığlıklarının şenlendirdiği okul bahçeleri ve sokaklar derin bir sessizliğe büründü!
Cüzdânı kabarık olanlar;
Yumurtadan henüz çıkmış sini kaplumbağaları gibi
İyotun sihirli kokusuna kapılıp yola çokdan düşdüler bile!
Köyünde yeri yurdu, evi barkı, tarlası takkası olanlar da;
Eğricesin tel tel eyleyerek yele garşı uçup giden gurbet guşları
gibi
Yazlamak için sılaya doğru bölük bölük göç eylediler...
Sokaklar bomboş!
Şu günlerde Angara’nın en vefâlı iki mahlûkâtı kim diye sual eylerseniz Eski Tüfek’e şâyet
İnsanı kavuran şu yaz sıcağında bile şehiri terk etmeyen “emekliler” ve “köpekler” derim, hiç düşünmeden!
Buldukları her kovuğu çekirge sürüsü gibi önce istilâ, sonra da işgâl eden Suriyeli kaçkınları saymaz isek şâyet
Sokaklar, benim gibi delikli meteliğe telli kurşun atan emeklilere ve köpeklere kaldı şimdilik...
Başkentin büründüğü bu dinginliğin tadını bir nebze çıkartmak için
Cumhuriyetimizin kurucu rûhunun mevcûdiyetinin en koyu hissedildiği semt olan Ulus’u harmanladım, dün şöyle bir... Bu rûh, Cumhuriyet düşmânlarının ağzını burnunu çarpacak kadar hâlâ kesifdir bu muhitde.
Angara’da yaşayıp da buralara hiç gelmeyen o kadar çok arkadaşım var ki! Dâvet etdim! Gel, hele bir gör dedim. Bir gevreğini ya da bir köfte ekmeğini ye, bir bardak esnaf çayını iç! Olmadı, vakdi ise şâyet kışın bol tarçınlı, mis gibi kokan sıcak sahlebini; yazın da buz gibi demirhindi şerbetini iç dedim! Gelmediler! Özellikle hanımları burun kıvırdı. Onlar da Kızılay’ı, Tunalı Hilmi’yi, Çankaya’yı filân mekân tutmuşlar hep. Her şeyin satılık olduğu; her yeri para ve herkesi kibir kokan o yerler de her niyeyse beni sıkıyor, huzûr bulamıyorum...
Ne diyelim? Sevenler sevdiği ile sevdiği mekânda olsun inşallah...
* * * * *
Yarbayıma Sadakâ Mı Verelim? başlığı ile ve iki bölüm hâlinde tertiplediğimiz bu makâlemizde inşallah
Ve dahi
Kânunsuz olarak verilmesinin
Gene kânunsuz olarak 2012 senesinde meşrûlaşdırılmasını belgeleriye anlatacağız sizlere.
* * * * *
MSB, Genelkurmay Başkanlığı ve Kurumsal Vefâ Teslisi
Gemi inşaat mühendisi ve avukat vesikalı sâbık Millî Savunma Bakanı İsmet YILMAZ, albaylarımıza;
Ve dahi
2016 senesinde gerekce olarak “kurumsal vefâ”yı tezgâha sürdüydü.
Meğerse ordumuzda “kurumsal vefâ” denen bir mefhûm da varmış!
İntisâb-tekâüd meyânında gir-çık, talebelik dâhil,
Tam 34 sene biz de asubay unvânı ile gezindik oralarda.
Fakat hiçbir Millî Savunma Bakanımızın asubaylara “kurumsal vefâ” gösderdiğine nâil de olmadık, şâhid de...
Canları sağ olsun!
Asubay dedikleri gayri meşrû asker sınıfı
için bu zevâtın “kurumsal vefâsı” var mı, ben inanmıyorum!
Varsa da ne zamân tezâhür etdirirler, bunu bir kendileri, bir de El Alîm biliyor!
* * * * *
Haydi Ton Ton!
* * * * *
Ordumuzun Hacıyatmazları: Albaylar
* * * * *
Başlıksız Makâle
Ve
MSB ve Genelkurmay Başkanlığındaki kimi subay gardeşlerimizin yapdığı kânûnsuzluğun bugüne kadar hiç anlatılmayan iç yüzünü belgeleriyle ortaya dökecek
Ve bunlardan daha da mühim olmak üzere
Böylece;
Veya
Binbaşı-yarbay-albay üçgeninde tezgâhladığı filfilli orostopollukları
Edik, yırtıldığı yerden yamanır diyerek
Târihimizin unutmaz kadim belleğine bugün, burada ilk kez teslim edeceğiz, evvel Allah.
* * * * *
MSB’nin Genelkurmay Başkanlığı ile işbirliği edip yarbaylarımıza gösderdiği “kurumsal vefâ”nın aslı şöyleydi;
Ne de gözel “1 ver, 2 al” değil mi?..
Kanı bile kan ile yumazlar be!..
Kânûnsuzluk, başka bir kânûnsuzluk ile temizlenir mi Allah aşkına?..
Velhâsılı kelâm;
Şu rezâlete ve ahlâksızlığa bakınız ki
Kotardıkları bu kaşkariko ile aslında, suçları kabâhatlerinden daha da büyük oldu!
İnsanın niyeti bozulmuş ise şâyet kânûn ne yapsın?
Rûhun şâd, mekânın cennet olsun da ey, Nâmdâr;
Demek ki;
Terâzisi tezekden olanın
Dirhemi de işde böyle, bokdan oluyor!
* * * * *
Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa’nın ölümünü fırsat belleyip de
Kânûn devletinin kânûn ordusunda
Son seksen seneden beri kânûnsuzluk tezgâhlayan şerefsizlerin peşine düşmüş
Ve dahi
Ağaçda yaprakca kâğıdı
Gölde suca mürekkebi
Deryâda kumca kelâmı
Ucu sivrice kalemi olup da
Asubay denen biz vatan evlâdına yapılan şıfşıflı kânûnsuzlukları yazan
“Kitapsız” yazarın birisiyim ben!..
Böylesi akceli işleri çok iyi bilmesi gereken mâliyeci asubay meslekdaşlarımız,
Ve dahi
Biricik derneğimizin Genel Başkanları çelen altında elleri böğründe Dikmen yokuşunu seyreyler iken
Hâkimiyetin bilâ kayd-u şart millete ait olduğu Yüce Meclisimizde
MSB ve Genelkurmay Başkanlığımızın şunun şurasında daha 5 sene evvel
Yüce milletimizin gözleri önünde sahneye koyduğu bir başka hileyi daha makâleye dökmek
Ne tuhafdır ki
“Önce muhabere” diyen gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu!
* * * * *
Bu makâlemizin özü;
Yarbaylarımıza 1989 senesinden beri kânûnsuz olarak;
Ve
Bu meseleyi de size şöyle bir tek resim ile imdi burada anlatalım.
Buradaki açıklamayı anlarsanız şâyet makâlenin bundan sonraki bölümünü okumasanız da olur!
2012 senesinde, Yüce Meclisimiz bir kânûn çıkartdı.
6318 sayılı işbu kânûn ile Asubay dedikleri uyduruk askerlerimize,
Subaylarımıza verdiklerinden tam 45 sene sonra “birinci derece dördüncü kademeyi” verecekler idi.
Verdiler de!..
Sağolsunlar, bu kânûndan sonra benim emekli maaşıma muazzam(!) bir zam yapdılar; 3 lira 91 guruş!
Fakat asubayların şalvarına sakladıkları yarbaylarımız için bu kânûn, adetâ bir çarpan etkisi yapdı.
Ne büyük ahlâksızlıkdır ki bu kânûnun içine gene kânûnsuz bir şekilde,
Evet, gene kânûnsuz bir şekilde yarbaylarımız için 2 büyük harâm lokma gizlediler!
Yarbaylarımıza;
İmdi, aşağıda
2012 senesinde meclisde kabul edilen 6318 sayılı kânûn hükümlerinin işlendiği 926 sayılı TSK Personel Kânûnunun 137’inci maddesini içeren bir çerçeve görüyorsunuz.
Kelâm isrâf etmeyelim! Bu çervenin izahâtı kendinden menkûldur.
Buyurun,
Genelkurmay Başkanlığımızın marşına basdığı MSB, 2012 senesinde meclisde işde böyle bir kânûnsuzluk yapdı.
* * * * *
2012 senesinde meclisin kabul etdiği 6318 sayılı kânûn ile bir şey daha yapdılar. Bu kânûnun 53’üncü maddesiyle, 926 sayılı kânûnun 137’inci maddesindeki aşağıda gördüğünüz şu üçüncü fıkrayı iptâl etdiler.
Sebebi de işde burada!..
* * * * *
926 sayılı kânûnun 137’inci maddesi ile bu maddeye merbut olan ve subaylarımızın EK-VI sayılı cetveli
6318 sayılı kânûndan önce şöyle idi.
İşde böylesi bir desise ile 1989 senesinde kânûnsuz olarak “gizliden” almaya başladıkları;
Ve dahi
2012 senesinden itibâren yarbaylarımız bu kez de kânûnsuz olarak “alenen” almaya devâm etdiler.
926 sayılı kânûnun 137’inci maddesi ile bu maddeye merbut olan ve subaylarımızın EK-VI sayılı cetveli
6318 sayılı kânûndan sonra işde, şöyle oldu.
Sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz!
Vatan-millet-sakarya nâraları ile subay gardeşlerimiz, milletimize gahramanlık pazarlar iken
Diğer yandan da bir yolunu bulup bugüne kadar cebe indirdikleriyle
Yarbay gardeşlerimiz de meğerse harâm soğanları sapıyla-köküyle birlikde yutmuşlar vallahi!
* * * * *
Yarbayıma Sadaka Mı Verelim? isimli işbu makâlemizi buraya kadar okuyup anladıysanız
Hele bir de Ordumuzun Hacıyatmazları: Albaylar
Ve dahi
Haydi Ton Ton! isimli makâlelerimizi de okuyup anlamak sabrını gösderdiyseniz şâyet
Sizleri tebrik ederim!
Çünkü
Ve dahi
Harâm lokmaları yutmayı kafaya koyan kurnaz subaylarımız 1989 senesinde
Karda yürümüş ve harâm sahâlarda ayak izlerini bırakmışlardı bir kere!..
Ne de olsa
Çam, budakdan yarılır, değil mi?
* * * * *
Oğul boğa ile baba boğanın nahır aşımı konusunda tercihlerini anlatan hikâyeyi bilirsiniz.
Makâlemizin buraya kadarki bölümünü okuyanlar, üzgünüm ki
Acele edip hızlı koşan ve fakat tez yorulup süngüsü tez düşen, işde bu toy oğul boğa mesâbesinde kaldılar.
Fakat
Bundan sonraki bölümünü sonuna kadar okuyanlar ise
Serin kanlı davranıp yavaş giden ve fakat bütün nahırın tek tek aşım keyfini çıkartan baba boğa gibi
Makâlemizin tadına varacaklar, evvel Allah.
İmdi,
İnce eğirip sık dokumaya meyyâl mütetebbî okurlarımız için
İsmet ve Necdet beylerin ele ele, diz dize ve gönül gönüle verip de
2012 senesinde Angara’nın göbeğinde çevirdikleri bu şıfşıflı orostopolluğu
Teveccüh buyurursanız şâyet şöyle bir gözel tenevvür edelim, inşallah!
Millî Savunma Komisyonunun hazırladığı (1/618) sayılı raporu Yüce Meclisimiz,
24’üncü Yasama Dönemi, 2’inci Yasama Yılında ve 248 Sıra Sayısı ile gündemine aldı.
TBMM’ye verdiği 8 Mayıs 2012 târihli dilekcesinde zamânın Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN şöyle dedi;
“Askerlik Kânunu ile Bazı Kânunlarda Değişiklik Yapılmasına Dâir Kânun Tasarısı” ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.”
MSB’nin hazırladığı (1/618) sayılı rapor,
TBMM’ye verildiği andan itibâren aynı sayı ile kânûn tasarısı olarak meclis gündemine alındı ve aşağıda gördüğünüz komisyonlara havâle edildi.
Askeriyemizi ilgilendiren önemli hükümler içeren bu kânûn tasarısı hakkında
Plan ve Bütçe ile Adâlet Komisyonlarının rapor vermemesi kabul edilir şey değil!
Plan yok ise, bütçe yok ise, hele bir de adâlet yok ise şâyet orada kânûn yapılamaz!
Çünkü, iki şey parasız yapılamaz: Birisi aşk, diğeri de kânûn!
Tilki-avcı-oduncu hikâyesini tahattur etdiniz mi?
Demek ki işbu tezgâhın içinde bu iki komisyon da var. İşlerine gelince nasıl da üç maymun oluyorlar!
1/618 sayılı kânûn tasarısı ile aslında yapmak isdediklerini, tasarının 12’inci maddesine şöyle yazmışlar idi;
12) Astsubayların birinci dereceye yükselebilmelerine imkân tanınması amaçlanmıştır.
Bu cümleyi yazanlar böyle demişler! Fakat biz yemedik tabi ki... Yalandan ölen vekil mi var? Zart zurt osdurur gibi yalan söyle dur! Tasarıya bu cümleyi yazanlar en filfillisinden işde, böyle kuyruklu bir yalan söylemişler.
Çünkü Asubaylara “birinci dereceye yükselme” imkânı,
3815 sayılı kânûnun aşağıda gördüğünüz üçüncü maddesi ile 1992 senesinde,
Bir başka ifâde ile o târihden tam 20 sene evvel zâten verilmiş idi.
Sizi kerizci vekiller sizi!..
1/618 sayılı kânûn tasarısının madde gerekcelerine de utanmadan şunları yazdılar;
Şimdi, yukarıda gördüğünüz madde gerekcelerinden 53 ve 54’üncü maddelere şöyle bir daha bakalım!
Madde 53- Madde ile, diğer kamu personelinde olduğu gibi,” Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personelin” de 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebilmeleri amaçlanmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kânûnuna göre 1965 senesinde
Ayırım-gayırım yapılmadan memurların hepsine “birinci dereceye” kadar yükselme hakkı verilmiş idi.
1967 senesinde meriyyete giren 926 sayılı TSK Personel Kânûnu ile de subay gardeşlerimize “birinci dereceye” yükselme hakkını topdan ve peşinen verdiler. Subaylarımıza bu konuda verilecek başka bir şey de kalmamış idi zâten.
Ordumuzun “iki temel unsurundan birisi olan” asubaylara ise 1967 senesinden beri “birinci dereceye yükselmek” yasak edilmiş idi. Subaylarımızdan tam çeyrek asır sonra, 1992 senesinde asubaylara “birinci dereceye” yükselme hakkı verilmiş idi. Fakat topal ördek misâli bu kânûn ile asubayların bu kez de “birinci derecenin dördüncü kademesine” yükselmesi yasak edildi. Bilmemiz gereken birinci husus budur.
İkinci hususa gelince;
İşbu tasarının 53’üncü maddesi ile “birinci derece dördüncü kademeye” yükselme imkânı vermek istediğiniz “Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personel” ibâresi ile kimleri kasdediyorsunuz, agalar?
Subaylar olamaz! Çünkü subaylar, 1967 senesinde beri “birinci derece dördüncü kademeye” yükselme hakkına sahipler. Geriye kalıyor asubaylar ve uzman jandarmalar. Demek ki buradaki “Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personel” ifâdesi ile kasdedilenler, subaylarımız değil! Ya da hakikâten öyle mi? Peki bu muğlak ifâde ile aslında kimler, kimlerin donunun içine saklanıyor acap?
Kânûn tasarısının aşağıda gördüğünüz 54’üncü maddesinde de şöyle buyurmuş vekillerimiz;
Madde 54- Madde ile, “Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin” 1 inci derecenin 4 üncü kademesine yükselebilmelerine imkân tanınması amacıyla gösterge tabloları yeniden düzenlenmiştir.
Hangi dağda, hangi aç kurt öldü de subaylarımıza verdikden tam 45 sene sonra
“Türk Silahlı kuvvetleri personeline” “birinci derecenin dördüncü kademesini” veriyorlar acap?
Daha da önemlisi, bu maddeyi hazırlayan kaltabânlar “Türk Silahlı Kuvvetleri personeli” ifâdesi ile kimleri kasdediyorlar? Subaylar olamaz! Çünkü subaylarımız, 1967 senesinden beri “birinci derece dördüncü kademeye” yükselme hakkına zâten sahip. Geriye kalıyor asubaylar ve uzman jandarmalar. Demek ki buradaki “Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personel” ifâdesinden kasdedilenler, subaylarımız değil!
Ve en önemlisi, kimler için ve hangi tabloları yeniden düzenleyeceksiniz ey avanaklar? Acaba hakikâten öyle mi? Peki bu muğlak ifâde ile aslında kimler, kimlerin şapkasının içine saklanıyor acap?
Aşağıda gördüğünüz raporunda Millî Savunma Bakanlığımız;
Bu kânûn tasarısının maksadının “Asubayların birinci dereceye yükselmelerine imkân sağlamak” olduğu yalanını üfürmüş! Ve tabi ki Yüce Meclisi kandırmış!.. Sebebini yukarıdaki sayfalarda izâh etdik!
Asubayların özlük hakkını tahakkuk ettirmek için rapor hazırlayan Millî Savunma Bakanlığımız,
“Asubaylara birinci dereceye yükselme hakkının” 20 sene evvel verildiğinin farkında bile değil!
Ya da biliyor da tecâhül ediyor, ki ben bundan şüphe etmiyorum.
Bu tasarı ile asıl yapılmak isdenen, bu vakde kadar “birinci derece üçüncü kademeye” kadar yükselebilen asubaylara bu kânûn ile “birinci derecenin son kademesi olan dördüncü kademeye” yükselme hakkı vermek idi. Uyan artık İsmet Bey! Angara’nın Dikmen yokuşunda çokdan zabah oldu!..
Bu raporu hazırlayanlara yazıklar olsun!..
Meclisin ceylân gönü gaplamalı goltuğunda gündüz hülyâsına dalan İsmet efendi, gene aynı yalanı üfürmüş;
"Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin” 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebilmeleri...
İsmet kardeşim, kimdir bu “Türk Silahlı Kuvvetleri personeli” dediğin adamlar, Allah aşkına?
Bir haber olsa, bir mesaj olsa ya da protokolün ön sırasında goltuk gapmak için
İsmini üsde veya öne yazdırmak için subaylarımız gözünü kırpmadan birbirini öldürür!
Fakat sıra kaltabânlık yapmaya gelince “yarbaylar” demeye hiçbir subayımızın maçası yememiş!
Kendisi gemi mühendisi olan İsmet bey, subaylarımızın fışfışlamasıyla burada iyi dümen kıvırmış vallahi!..
Komisyonun muhterem üyeleri sağ olsunlar, kerem eylediler ve
1/618 sayılı kânûn tasarısının tümü üzerinde görüşüp anlaşdılar ve maddelere geçmeyi kabul etdiler.
Vekillerimiz kânûn tasarısını, bir tek celsede görüşüp aynı gün içinde oybirliği ile kabul etdiler. İşde onların isimleri;
AKP hükûmetinin ve tabi ki sutre gerisinde MSB’nin hazırladığı kânûn teklifini aynen kabul etdiler.
Madde metininden çıkartılan üçüncü fıkra, işde şu cümle oluyor;
(Değişik fıkra: 12/02/1982 - 2596/1 md.) Albaylar ile General ve Amirallere 1500 gösterge rakamı uygulanır.
Bu fıkrayı madde metininden çıkartanlar
Bu kânûn ile yapdıkları kânûnsuzluğun kanıtlarını da karartmaya çalışdılar.
Buna tevessül edenlere 2016 senesi Temmuz’undan ben de şu resim ile
İkinci defâ selâm gönderiyorum!
Ordumuzun Hacıyatmazları:Albaylar-1-
Bu ahlâksız kânûn tasarısına böyle şekil verenlerin ar damarının çatladığı yer, işde, tam da burasıdır.
Bu kânûn tasarısının buraya kadar gördüğünüz belgelerinde;
Tasarının 12’inci maddesindeki gerekceye göre;
“Astsubayların birinci dereceye yükselebilmelerine imkân tanınması” amaçlanmış idi.
Fakat bu noktada görüyoruz ki meseleyi döndürüp dolaşdırıp yarbaylara bağlamışlar...
İşde, bunun birinci isbatı
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 53- Madde ile, diğer kamu personelinde olduğu gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personelin de 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebilmeleri amaçlanmıştır.
Madde 54- Madde ile, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin 1 inci derecenin 4 üncü kademesine yükselebilmelerine imkân tanınması amacıyla gösterge tabloları yeniden düzenlenmiştir.
İşde, bunu ikinci isbatı
Milli Savunma Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Milli Savunma Komisyonu 16/5/2012
Esas No: 1/618
Karar No: 6
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Tasarıda;
- Astsubayların birinci dereceye yükselebilmelerine imkân tanınması,
konularında düzenlemeler yapılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin 1 inci derecenin 4 üncü kademesine kadar yükselebilmelerinin sağlandığını söylemekle
Kânûn tasarısını asıl maksadından sapdırmak
Ve dahi
Yarbaylara “2 harâm lokma” vermenin yolunu bulmak için sandalı dümenden oynatıp ilk kıvırmasını yapmış!
Kânûn tasarısının 53’üncü maddesindeki madde gerekcesinde yazan asıl maksat
Diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi “Türk Silahlı Kuvetlerin personelinin” de “birinci derece dördüncü kademeye” yükselebilmelerine imkan sağlanması idi. “Türk Silahlı Kuvetleri personeli” dediğin askerlerin kimler olduğunu görünen o ki MSB olarak sen bilmiyorsun da!
Peki,
Aşağıda gördüğünüz subaylara ait EK-VI sayılı şu cetvel nereden çıkdı, İsmet efendi?
Ya da
Asubaylıkdan subaylığa terfi eden subaylara ait olan EK-VII sayılı şu cetvel nereden çıkdı, İsmet efendi?
İşde,
Bu kânûn tasarısında kânûna karşı bu hileleri yapanlar
Aşağıda gördüğünüz şu hükümet zevâtına hem kör hem de sersem muamelesi yapdı.
Bu kânûnu onaylayan Cumhurbaşkanına gelince...
O’na ne muamelesi yapdıkları önemli değil!..
Çünkü aşağıdakilere madik atmışlar bir kere...
Böyle siyâsilere, böyle madik atılır işde!
Ey, Bakan İsmet ve Başgomutan Necdet bey!
Bilir misiniz, ne dedi ebemdedem?
Yaz vakdi yediğin harâm hurmalar,
Kış vakdi gelince gıçını tırmalar!
Eğer var ise şâyet oralarda
Şerefli ve mert bir subayımız çıksın ortaya!
Ve dahi
Meclisde yapdıkları bu sahtekârlığı yiğitce itirâf etsin!..
Yarbay gardeşlerimize;
Ve dahi
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.