Gerek muvazzaf, gerekse emeklilikte okuyarak, takip ederek, çok şey öğrendiğim, kişisel gelişimimde büyük rol oynayan, assubay sınıfının olmazsa olmazı olan, sönen mücadele ateşini yeniden yakan, sitemize merhaba diyorum.
Bir assubayı, yine bir assubaydan başka kimse anlamaz ne amiri, ne arkadaşı, ne astı, ne üstü, ne de siyasetçisi. Bir assubayı sadece bir assubay anlayabilir. Bizlerin anlaşılmasına büyük katkılar sağlayan sitemizde ki köşem ve köşe yazarlığını yaptığım gazete ile birlikte, içinden geldiğim assubay sınıfına elimden geldiğince destek olmaya devam edeceğim. İlk yazım köşemin adına yakışır şekilde, biraz sert bir "MUHALEFET" yazısı olacak. kendi açımızdan Son 3-4 yılın kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım.
Mecburi hizmet alınan eğitimle orantılı olmalıdır, 4 yıl askeri lise, 4 yıl Harp Okulu, 1 Yıl Piyade Okulu, 1 Yıl Subay Sınıf okulu, kurmaylık, meslek içi kurs ve eğitimler vs. ile 10-12 yıl eğitim alan bir subayla, sadece 2 yıl eğitim alan bir assubayın aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulması adalet değildir. Bunun başarı olabilmesi için mecburi hizmet en fazla alınan eğitim süresinin iki katı olmalıdır. Şimdi bu başarı mı?
Hukukun üstünlüğüne aykırı Disiplin Kanunun çıktığı günden bu güne, her ay bir assubay intihar etti, 28 ayda 35 assubayın intiharı sana göre başarı mı? Bu kanun görüşülürken, konuya müdahil olan TEMAD Yönetim Kurulu Üyesi ve O dönemde Hukuk Komisyonu Başkanı olan, Sn. Av.Fevzi AKSOY’un müdahil olalım isteğine “televizyondan izleriz” diyenlere göre başarı olabilir.
Rütbe bekleme süreleri, subaylarda düşerken assubaylarda yükselmiştir. Assubayların kıdemli başçavuş olabilmeleri için toplam 9 yıl fazla çalışmaları gerekiyor. Eskiden 18 yılda kıdemli başçavuş olabilen bir assubay artık 24 yılda bu unvanı elde edebiliyor. Yine 27 yılda albay olan subaylar artık normal bekleme süreleri ile 23 yılda albay olmaktadır. Yani assubayın son rütbeye ulaşması 9 yıl artmışken, subayın ki 4 yıl düşmüş. . Bu da, assubayların 6 yıl daha geç Kıdemli başçavuş olmasına neden olacak ve 6-9 yıl daha geç maaş artışı ile olası tazminatlardan 6 yıl daha geç almaya başlayacağı anlamına geliyor. İşte muhteşem bir başarı daha!
Assubaylar, II. Kad.Kd.Bçvş. olunca 42 yaşında nöbetten düşerken, rütbe bekleme sürelerinin artması nedeni ile artık 6 yıl daha fazla nöbet tutup 48 yaşında nöbetten düşecek. Zaten nöbetten düşen assubaya da vardiya, nöbet kontrolü vb. değişik adlar altında nöbet hizmeti yaptırılmaya devam edildiği gelen bilgiler arasında. Subaylarda ise, rütbe bekleme sürelerinin değişmesi sonucu, eskiden 27 yılda albay olan subay, artık 23 yılda albay olarak nöbetten düşmektedir.
Son 3 yıldır aldığımız müjdeleri torbaya doldursan, TEMAD Genel Merkezi binasına sığmaz. Ama torbaların boş çıkması da başarıdır.
Disiplin Kanuna istinaden çıkan ve assubayların TSK'dan kaydını silmeyi, "5 liralık tornavidanın kaydını silmekten kolay hale getiren" Disiplin Kurulları Yönetmeliği başarının kralıdır!
2005 Yılında, İzmir Barosu avukatlarından, Ali Üstündağ tarafından Edirne’de görevli bir meslekdaşımız adına açılan dava sonucu; AİHM "göz ve oda hapsi cezalarının ancak hakim kararı ile verileceğine hükmetti". Bizler buna sevinirken, TEMAD yönetimince bu başarı kendilerininmiş gibi algı yaratıldı. Ardından, basında maksadı aşan eleştirilerine adeta, tepki olarak çıkarılan, Disiplin yasası ile eskiden oda hapsi aldıktan sonra mesleğine dönen, işine devam eden, iş güvencesi sorunu olmayan assubayların, günümüzde meslek hayatı pamuk ipliğine bağlıdır. Artık disiplin puanı ile meslekten kolaylıkla atılmaktadır. Yani "oda hapsi yok, işten atılmış assubay çok" olacak! Bunun vebali bu yönetimindir.
Sırf çıkabilecek komutanlık tazminatını assubaylara vermemek için, kadrosu assubay olan, hemen hemen tüm komutanlıklar amirliğe dönüştürüldü. Yani assubaylara komutanlık tazminatı verseler bile assubay kadroları "amirliğe" dönüştürüldüğü için sayıca çok az assubay bu tazminattan faydalanacak. Eee bunlar ne diyecek komutanlık tazminatını kazandık ! Yersen...
Genelkurmay ile VİP karşılama seviyesinden, TEMAD’ın çiçeği bile nizamiyeden giremez konuma gelindi. Mevzuata göre “Assubayların özlük haklarının çıkış noktası, çalışma yeri, Genelkurmay Başkanlığıdır”. Genelkurmay tekliflerini ya MSB’ye , yada doğrudan Başbakanlığa gönderir.
Bu durumda, yandaş yazarın yazdığı bir yazıdaki şekli ile "diz çöktürdüğünü iddia ettiği", görüşemediğiniz, muhatap alınmadığınız, Genelkurmay'dan özlük haklarını nasıl alacaksınız?
Ayrıca, Türk Milletinin çekirdeği TSK'dır.TSK'nın çekirdeği de Genelkurmaydır. Hak aramaya evet ama bu tip maksadını aşan, libidosu yüksek söylemlere hayır!
Meclisin tatilde olduğu günlerde, basın açıklaması yaparak, boş meclis bahçesinde kargalara derdimizi anlattık. Sabah 11.00’ de başlayıp, akşam 17.00’da biten mesai saati kadar sürmeyen ölüm orucunu, yine meclisin seçim tatilinde olduğu günlere tesadüfen denk getirdik. Bir taraftan ölüm orucu yaparken bir taraftan da, 22 ülke, 37 şehri kapsayan, 23 günlük 1800 EURO'luk lüks geziler tertipleyip eğlendik, gezdik tozduk! Adama sormazlar mı? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bir taraftan "AÇIZ, GEÇİNEMİYORUZ" diye en son eylem türü olan "ÖLÜM ORUCUNU" emeklilere yaptır, ardından da böyle lüks geziler ayarla. Sen kendin inanmamışsın ki açlığına, askeri ve sivil otorite nasıl inansın? İşte eylem de başarımız budur.
Evet assubaylar ¼’ü aldı ama bu yönetim sayesinde değil. Tıpkı 100 TL’lik tazminat da olduğu gibi. Milli Savunma Bakanı açıkça söyledi, Ben ilk göreve geldiğimde şu 100 TL. yi verin dediler verdik, ¼ ‘ü istediler verdik” ( Milli Savunma Balanı Sn .İsmet YILMAZ, 07 Haziran 2011 tarihinde göreve geldi, o dönemde Ahmet KESER ve arkadaşları muhalefetti), Ayrıca Ahmet KESER’in 1. Dönemindeki yönetim kurulu üyeleri bunu açıkça söyledi; “Biz Aralık 2011’de seçildiğimizde 100 TL. ve ¼ çalışması gönderilmişti, bunda bizim bir etkimiz yoktur” dediler.
Bu sözleri, 2013 yılında, Samsun il Toplantısında Ahmet KESER söyledi. Kısa bir süre sonra Taslak Personel Kanunun tarih oldu ve rafa kaldırıldı! Taslağı bile iptal ettirmeyi başardık!
Pardon assubaylar onursuz muydu ki, onurunu kazansız. Assubaylar ve tüm TSK mensupları, her zaman onurlu kişilerdir. Emeklisi açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş alsa bile assubaylar onurludur! Böyle slogan sözler yerine, ekonomik ve sosyal yönden iyileştirmeyi sağlayın. O zaman assubaylar ekonomik olarak da onure olacaktır.
Evet tüzük kurultayı yapıldı, mevcut tüzükte daha mükemmel bir STK olmanın yolunu açacak teklifler işleme alınmaz iken, TEMAD Başkanı 3 dönem seçilebilir maddesini ömür boyu seçilebilecek hale getirdik, ama küçük bir sorun vardı, MSB bunu onaylamamıştı. Mahkemeye verildi, ama mahkemeyi de kaybettik. En sonunda da, davalar açtığınız, büyük itirazlar ettiğiniz tüzüğü , MSB'nin onayladığı şekli ile resmi internet sayfamızdan paylaştınız. Bu da tüzük başarısıdır!
Malum, yine yandaş yazar, bir yazısında yazmıştı; "Temad, yaklaşık 3000 assubaya hukuki hizmet veriyor"! Önemli olan 3000 assubaya hukuk hizmeti vermek değil, 3000 assubayı davalık konuma düşüren hususların tespit edilerek, bunları giderici yasal ve idari düzenlemelerin yapılması için çalışmaktır
Genel Kurul öncesi her yerde duyurduğunuz, yerlere göklere sığdıramadığınız , kazandığınızı iddia ettiğiniz, TESUD mallarına el koyma davası ne oldu? Hiç sesiniz çıkmıyor? Bu dava ile ilgili açıklama yapmak için bir daha ki seçimleri mi bekleyeceksiniz?
2013 Yılında kutlanan 17 Ekim faaliyetlerinden 200 - 225 bin TL. gelir elde edecekken, TEMAD’dan 348.000 TL. para harcandı. Bu konuda bir ofis kiralandı. Söz konusu ofis İl Başkanlarına gösterildi. Gerçekten sponsor firmadan ne kadar gelir elde ettiniz, ve siz toplam da kime ne kadar ödeme yapmıştınız? Açıklayabilecek misiniz?
Karşı caddedeki teşkilatları ile birlikte toplam 120 üyeli aile derneği, kendisinden belki de 1000 kat daha büyük, bu caddedeki derneği “Yılın En Başarılı STÖ” seçiyor, bizimkiler bunu başarı algısı yaratarak “PES” de yutturmaya çalışıyor. Kısaca bunun adı dostlar alışverişte görsün ödülüdür! Pardon TEMAD’ın hangi başarısına istinaden bu ödüle layık görmüşler? Hadi el cevap! Bununla ancak kendinizi avutursunuz!
TEMAD Gn.Mrk. 18 Ekim 2014 tarihinde yapacağı Genel Kurulun HAZİRUN LİSTESİ : 493 Kişidir. Şimdi kısa bir hesap yapalım;
493 - 17 Genel Merkez Üyesi = 476
476- 3 Eski Temad Başkanları = 473
473- 96 Temad Şube Başkanları = 377 delege
Tam 36 ay önce seçilmek için “Yeni Oluşum Grubu” adıyla projeler açıklamıştınız, maalesef hemen hemen hiç biri gerçekleşmedi! Şimdi tüm Başkan adayları proje çalışma açıklarken sizin proje açıklamanız, gerçekleştiremeyeceğinizi bilmenizden mi kaynaklanıyor? Sahi sizin çılgın projeler vardı, onlara ne oldu ? Projeleriniz çıldırmış olmasın
Kendi üye ve delegenizi dava ettiniz ancak daha dava açılmadan savcılık “takipsizlik” kararı verdi. Her vesile ile Türkiye’nin en büyük Sivil toplum Örgütüyüz diyordunuz, ama o büyük örgütün liderinde olması gereken hoşgörüyü kendi üyenize delegenize göstermediniz, muhaliflerinizi ihraç ettiniz, Cumhuriyet Savcılıklarına şikayet ettiniz.
Evet, listenizden seçilen “Büyük kongrenin büyük delegesi”, TEMAD’ın en faal ve en çalışkan şubesi olan, İstanbul İl Başkanlığı seçimlerini iptal ettirmek için dava açtı, Şubeler, "Genel merkez yetki vermeden elektrik abonesi bile olamayacağından" savunmayı TEMAD Tüzel Kişiliği adına, İstanbul Şubesinin haberi olmadan, Hukuk Komisyon Başkanınız yaptı ve davayı kaybetti. Kaybettiği yetmezmiş gibi birde karara itiraz etmeyeceğine dair belge imzaladı. O da yetmedi bu kez, bu karar o kadar çok sevindiler ki bu kararı sosyal medya sayfalarından, sevinç ve zafer edaları ile paylaştılar. İnsan kaybettiği davaya bu kadar sevinir mi?
TEMAD tarihinde, belki de dernekler tarihinde ilk kez kendi şubesi ile karakolluk olan Genel merkez oldunuz. Bu konu da tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.
Türkiye tarihinin en başarılı, en faal, en çalışkan şubesi olan TEMAD İstanbul Şubesini kapattık. Yerine açtığımız Kartal vs. şubeleri de dikiş tutmayınca onlarda kendiliğinden kapandı!
Evet, bizleri muhalifleri ihraç ettiniz ama, sosyal medyada, bizlere, TEMAD Delegelerine, TEMAD üyelerine en ağır hakaretlerini yapan kişiyi de adeta baş tacı ederek, ödüllendirerek kendi listenizden delege yaptınız. Sonra yönetime aldınız.
Bu Soruyu olağanüstü kongrede istifa eden, yönetim kurulu üyelerinize siz sormuştunuz, Yönetim kurulunda görevli üyeleriniz ne yaptı? Hangi faaliyetlerini başarılarını gördük? Onlardan da ne faaliyet yaptıklarına dair beyaz A4 kağıt aldınız mı?
Mücadeleye destek için, şartları zorlayarak size normal aidat, hazine yardımı, gayrimenkul gelirleri dışında gönderilen, milyonlarla gözle görülür hiçbir mücadele katkı çalışması yapmadığınız gibi hizmet binasını bile alamadınız, o kadar paraya rağmen kendi binasını almaktan aciz olanlar mı assubayların hakkını alacak?
Kimsenin gezilere gitmesine kimse birşey diyemez, en doğal hakkıdır ayrıca söz konusu geziler, TEMAD'ın imkanları ile TEMAD resmi internet sayfasından duyurulmaktadır. Bu durumda birilerinin bu gezilere eşantiyondan gittiği iddiası konuşulmaktadır. Böyle bir durum gerçek ise ne kadar etiktir?
Son olarak milletçe sabrımızın sınandığı, peş peşe şehitlerin geldiği, kalbimizin kanadığı bu günlerde bu tip konularla uğraşmak istemezdik, ancak bu günlerde bilmem kaç Avrupa ülkesi ile bilmem kaç şehri kapsayan, 1800 Euro'luk gezi olaylarını öğrenince de kahrolmamak elde değil.
Bu vesile ile Şehitlerimize Allahtan rahmet, değerli aile bireyleri ile dost ve akrabalarına, silah arkadaşlarına sabırlar, yaralılarımıza ise acil şifalar dileriz.
Kendimize çeki düzen vererek, hızla gerçek gündemimize dönmeniz dileği ile.
Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiniz o değerli zamanları boşa harcadık. Paramız da vardı. Çok büyük kitlesel katılım gücümüz de. Sosyal medyada pes gurubu ile, Temad Genel Başkanı'na her gün gelen, televizyon kanallarına davetlerle, her hafta bir haber bülteniyle ülkenin tam göbeğindeki gündem idik.
Ne acıdır ki, özellikle emekli assubayların açlık sınırındaki yoksulluğunu, muadili emekli subay karşısında hukukta sorgulatamayan, hesaplaşamayan, bir dava olsun açamayan sadece görüntü yönetmeni bir genel başkanla şu *** kadar hiç bir kazanım sağlayamadık.
Bu ülkenin iktidarını, yürütmesini, yargısını; assubayın emeklisinin yokluğuna ve yoksulluğuna inandırmamız gerekirken; tam tersini yapıp, eşlerimizi, kendimizi makosen takım elbiselerle, tuvaletlerle donatıp hiltonlarda, açık büfeli, cazlı, valsli, bol menülü lüks resepsiyonlar verdik.
Yetmedi, bakın ne kadar soylu ve asil bir toplumuz deyip, kıtalar arası gezintiler. Turlar, yemeler içmeler tertip ettik asillerin, beyzadelerin itibar locasına, dünyasına, algısına böyle girilir zannettik. “Dağ ne oldu?“ “Yandı bitti kül oldu!“
Bu toplumun yokluğunu, acısını, perişanlığını bilmeyen, anlamak istemeyen, mesleğini kuvvet karargahlarında, genelkurmay katında, “emredersiniz paşam“ havası ile koklamış, toplumundan kopuk, paşa itibarı meraklısı bir assubay emeklisini pul gibi getirip bu derneğin tepesine yapıştırdık. Sonra da bir güzel manikürleyip, pedikürleyip, vücut dili kursuna, aksiyon dersine gönderip kalabalığa ve büyüklerine üç gömlek tepeden bakan bir jön yarattık.
Velhasıl koca 3.5 yılı yiyip bitirdik. Beyzademiz, şimdi Afyon şehitlerinin ruhlarının feryadına yetişmenin telaşını yaşamaktalar. Peki ya yaşayan 125 bin emeklinin yoksullukla ezilen ruhları ne oldu? Ne olacak eyy Sultan Ahmet?... Bundan sonra ne olacak?
Buradan Temad Genel Başkanı'na soruyorum;
Neticede aidat geliri ile beslenen ve harcamaları tahditli bir derneksiniz. Neden üyelerinize genel kurullarda açık net sade ve apaçık gelir ve gider ile harcama bilançoları hazırlatmıyorsunuz?
Bunları assubay toplumunun huzurunda onlar adına soruyorum ki, yaklaşık 4 yıldır onların genel başkanı sıfatı ile; nerede ise 4/3 ünün 1600 tl emekli utanç aylığı alması sizi hele ki bu toplumun seçerek temsilci olarak atadığı bir yöneticiyi neden zerrece ilgilendirmiyor? Acaba bu yüzden mi?
Bizlerden çok mu farklısınız ki; “burası hak arama yeri değil, temsil makamıdır“ diyebiliyorsunuz! Altınızda makam aracı, rahat bir ofis keyfe keder vakit öldürüyorsunuz. Canınız sıkılınca akdenize, egeye turistik illere gidip istişare ve bilgilendirme gezileri yapıyorsunuz. Neyi istişare ediyorsunuz? Assubay toplumunun temsilciye değil, altın arayıcıya değil, hak arayıcıya ihtiyacı olduğunu, bu yüzden o makamın nimetlerine haiz olduğunuzu hala anlayamadınız mı?
Velev ki, ne acı ki artık balık kaçtı. 2015 te bitti. Ülke kana , ateşe, iç karışıklığa, belki de bir iç savaşa kadar geldi. Ekonominin çivisi çıktı. Gelirle, maaşla, ücretle yaşam sürdüren çalışanlar yandı, emekliler ise hepten bitti. 2015 in sonunda alın size bir erken seçim daha. Yani aslında 2016 da bitti. Artık mazeretinizde hazır. 2017 de siz de bitip gideceksiniz. 4 yıllık sultanlığınız da yanınıza kar kalarak. Sıfır elde var sıfır bir karne notu ile.
Hani tüzüğümüzde değişimi istediğiniz o çok önemli tek madde bakanlıkça kabul görse idi, bir 3 yıl daha kalacaktınız. Ama açlık ve yoksulluğumuzdan daha önemli ve vahim olan “genel başakanın süresiz seçilebilme" maddesi ne yazık ki kabul edilmedi. Astsubay düşmanı M.S.B. Size hiç acımadı. Bir cevheri, bir başkomutanı harcadı. Ne büyük bir kayıp!
“Hepimiz Ahmet Keser'iz“ sloganı deliniverdi. Vah ki vah. Kimsenin artık assubayların feryadını, çığlığını duyacak hali kalmadı. Çünkü bizden daha acısı asgari ücreti 1000 tl olan onca emekçi yandı bitti. Orayı, o vehameti görmeyen zalim bir iktidar artık bizi zinhar görmeyecektir. Hani sizin kadim partiniz olan, aday verdiğiniz, yoluna çiçek ve gülsuyu döktüğünüz. Canım iktidarınız.
Bu gün; işssizlik çığ oldu. Siyaset kilitlendi. Mezhep ve din ile sınıf ayırımcılığı tavan yaptı. Tsk.nın yapısı değişti. İçindeki assubayın iskeleti çöktü. Ne resmi bir hükümet ne de muhatap kaldı. Assubay camiasında ve emekli toplumunda ise; ne kasada para, ne heyecan, ne de o inanılmaz büyük öfke seli kaldı. Hepsi de Ahmet Bey'in “gösteri yasak, pankart yasak, bağırmak yasak, öfke yasak, siyah kurdele de yasak", dörtlü yürüyüş kolunda “daha dün annemizin şarkısı ile türk bayrağı serbest“ algısı ile cehaletine heba olup gitti. Meclisin dikmen kapısında bile assubayın hukuksuzluğu ile emeklinin insanlık dışı ücret uygulaması protesto edileceğine, dayak yiyen assubayın meselesi protesto edildi.
Ne disiplin yasası, ne de personel yasası düzeltildi. Şimdi hepimiz çalışanı emeklisi 7/24 dayak yiyip duruyoruz şehitlere dair bile ne bölücü örgüte, ne de bu örgüte taşeron olan bu hükümete onca mazlumun ahı adına bir kelimelik te olsa, bir infial ile bir nefret açıklaması yapılmadı! Bu mazlum orduya ve askerimize sahip çıkılmadı. “Ölen, vurulan, o fidanların hesabını bir gün bu emekli toplumu ile Temad olarak gerekirse biz soracağız“ denilemedi.
Ekmek adaletimiz için bir emsal dava olsun açılamadı. Oysa okyanusla boğuşacağınıza, adliye koridorlarında emsal güçlü davalar açacağınıza, dernek avukatınızla kıtalardaki assubayların davalarında koşup durdunuz. Onu da yapın. Ama önce kanunlarla, yasalarla, anayasa nezdinde hukukla hesaplaşın. 1977 de dönemin cumhuru Fahri Korutürk'ün M.S.B.nını da yanına alarak astsubay toplumu ile mahkemede hesaplaştığı gibi siz de çıkıp aynı yolla hesaplaşın.
Onca milyarları kutlamalarda, Dünya Assubaylar Günü'nde yürüyüşlerle heba edeceğinize, yargıda, adliyede harcayın. Hiç olmazsa çıkarıp sayın İsmail Turan'a üç beş kuruş yardım edin. 125 bin insan her gün eriyip giderken , utanmazca yurt dışlarına gidip samba yapmayın.
Azıcık haysiyetiniz var ise, bu toplumun açlığını görüntüleyin, belgeleyin, resimleyin. Bir emekli assubay ile bir emekli albayın resmini çekip iktidara dağıtın. Birisinin kaf dağında iken; diğerinin çamur deryasında nasıl debelendiğini utanmazlara, yüzsüzlere gösterin. Sakın ha kendi resminizi değil, gerçek emekli assubayınkini.
Ne var ki artık zaman bitti. Assubay ekmek kavgasının heyecanı da. Medyanın, siyasetin ilgi alanı da. Çünkü Bay Ahmet, bizler ve bu toplum; tazminatımız, intibakımız, derecemiz eksik, *** derdimiz bu dedikçe, siz, beş yıldızlı resepsiyonlarda Dünya Assubaylar Günü kutlamalarında kurtlarınızı döktünüz. Ordu evlerini boykot edip “bakın bu toplum mağdur olduğu halde oralara girmiyor, bu kadar fedakarlık ediyor“ dediniz. Ülkenin öğretmenini, memurunu, emeklisini, çalışanını, sendikasını, S.T.K. sını acı acı güldürdünüz.
İşte geldik bu güne. Bu gün de havuzu tükettiniz. Emeklinin bir atleti, fanilası kalmıştı, onu da çıkarttırıp çırılçıplak yaptınız. Bazı arkadaşlarımız yazmışlar. “muhalif olma, yazıp eleştirip durma, biliyorsan gel koy elini ateşin altına“ gitmesi gereken hala utanmıyorsa, hala orası benim çiftliğim diyorsa, entrika ve dalavere çevirip derneğin kasasını kullanıyorsa, dürüst insanlara çamur atıp, dernek kapatıp, ihraç edip çilingircilerde sabahlıyorsa, adil ve eşit bir seçime yanaşmıyorsa, "ben 3 yıl denedim, bir de bu ekip denesin" diye tevazu göstermiyorsa, arkasına iktidarın gücünü alıyorsa, şubelere ve delegeye, dava başarısı sözü değil, para yardımı sözü veriyorsa, bu toplumun aciliyeti, vehameti nedir diye düşünemiyor; günü birlik düzene uyuyorsa, ben iyi biliyorum ki bu davanın ateşi bize, ipeksi gömleği de Sayın Başkan'a düşmekte.
Saygımla.
Adnan Fuat Özdemir
Söz unutulur yazı kalır. Sn. Keser yönetiminin bizler için umut olacağını düşünerek mevcut TEMAD yönetimine mücadele tarihinin en büyük maddi ve manevi desteği verildi. Sitemizinde karınca kararınca desteklerinin belgesi arşivlerimizde mevcuttur. Bu rüzgarla TEMAD gemisini BAŞARI limanına ulaştırmak yerine kişisel hırs ve hesaplarla ne yazıkki gemi rotadan çıktı. Yarın karaya oturduğunda kaybeden hepimiz olacağımız için hatalardan ders alınmasını, öz eleştiri yapılmasını, söz verildiği gibi paylaşımcı bir yönetimle önyargılı haksızlıkların, adaletsizliklerin sona ermesi için başlatılan mücadele de başarıya odaklanmamızı önerdik, hataları eleştirdik.
Ancak kibir, inat ve riyakarca alkışlayanlar yüzünden sesimiz duyulmak istenmiyor. Bizlere hakaretler, mesnetsiz suçlamalar yapılarak gündemin değişmesi ve başarısızlıkların unutulması amaçlandı. Ahlaksız müfteriler gündemi değiştirdiler. Bunun mücadelemize faydası oldu mu? Başarısızlıklar unutulabildi mi? Bakın çevrenize umuttan, birlikten eser var mı?
Peki olumsuzlukları, başarısızlıkları yok sayarak alkışlamak sorunlarımızı çözecekse, binlerce kişi TEMAD Gn.Mrk. önünde toplanalım alkışlayalım ne dersiniz?
Son bir yıldır yönetimden tek ses, tek açıklama tek icraat yok! Maksadı aşan eleştirilerle hakaretlerle muhataplarımızı karşımıza aldık. Diyalog sonlandırıldı. Tüm bunları pembe gözlüklerle görmek istemeyen, kişisel ego ve çıkar peşinde olanlar, yönetimin eleştirilmesine kendilerinin bile inanmakta zorlandığı sudan bahanelerle kılıf arıyorlar! Üstelik bunu gerçekleştirmeye çalışanlar eleştirilerin TEMAD’a zarar verdiği algısını yaratarak, iyi niyetli arkadaşlarımızı kavram kargaşasına sürüklüyorlar.
Dostluğu, arkadaşlığı, emeği, vefayı yok sayan mücadele kahramanı, gönüllüsü maskesi altında Asb. mücadelesini siyasi ve ticari ikbaline, küçük çıkarlarına alet edenler, at gözlüğü ile değerlendirme yaparak, olumsuzlukları yok sayarak yönetimi alkışlamaya devam ediyorlar. Bazı tartışma adabından yoksun olanlar meslektaşlarına hakaretler yağdırıyor! Siz bırakın meslektaşı, kavga ettiği kişiye bile "köpeklerin ulumasından çok haz alıyorum. Marjinal köpeklerin önüne tas, boynuna tasma takacağım. Etek diktim, giydireceğim." tarzında hakaret eden, kendilerine yakışan "iftiracı, alçak, şerefsiz, onursuz" sıfatlarını kullanan ahlak yoksunlarının bu mücadeleye katkılarının olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Onlar görevde iken olduğu gibi riyakarlık ve basitlikle birilerine dayanıp bu mücadeleden nemalanırken, bu toplum değerlerinden kaybediyor! Bazıları da 'iki yanlıştan bir doğru çıkmaz' mantığı ile bu ahlaksızlara farklı destekler sunuyor. Yine ne yazık ki, Sn. Keser ve yönetimi bunlardan medet umarak, bunları teşvik ediyor, ödüllendiriyor. İşte buna tepkiliyiz!
Dz.Kuvvetleri'nde panel yapılmış, emekli assubaylar yokmuş(!) Kara Kuvvetleri'nde kıdemli assubaylar toplanmış emekli assubaylar yine yokmuş(!) Genelkurmayda bir kısım emekli assubay görüşme yapmış, vay efendim TEMAD’ın bundan da haberi yokmuş! Bu arkadaşlarımızı neredeyse hain ilan edecekler. Bir aynaya bakıp biraz vicdanınızı ön plana çıkarın. Bütün bunlara sebep kim?
Kişisel gayretlerle AİHM “Şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanabilir” gerekçesi ile göz ve oda hapsi cezaları için Türkiye’yi tazminata mahkum ettiği zaman, bu cezalar artık uygulanmayacak diye sevinirken, 'ölümlerden ölüm beğenin' dercesine çıkarılan disiplin yasası ile muvazzaf kardeşlerimizin meslek hayatının pamuk ipliğine bağlanması, emeklilerin beklediği iyileştirmelerin askıya alınmasının bir tepki olduğunu hâlâ anlamayanlar, genelkurmayın çok umurundaymış gibi bu masaya gelecekler, diz çökecekler tarzındaki abes değerlendirmelerin yanı sıra, "efendim diyalog sonlanmasaydı haklarımızı verecekler miydi?" diyen amigolar yüklendikleri vebalin farkında değiller mi? Madem haklarımızın verilmeyeceğinden eminsiniz, oturun lokallerde keyfinize bakın. Geziler, çaylar düzenleyin. Göbek atın, eğlenin ama assubayın umutlarını sömürmek için mücadeleden de söz etmeyin. Böyle banal bir savunma düşünce olabilir mi?
Kendi gözündeki merteği görmeyenlerin başkasının gözünde çapak aradığı gibi, TEMAD sözcülüğüne soyunan kraldan çok kralcılar “Küslük, öfke, sevgi gibi duygusal tepkilerle devlet yönetilemez” - “Özlük hakları ayrımcı uygulamalarla, hukuk sorunu gibi tüm taleplerimizin gerçekçi çözüm yolu muhataplarımızla DİYALOG ve SAĞLIKLI bir iletişim yaratabilmemiz şartına bağlıdır” buyurmuşlar. Günaydın! "Hoca verir talkımı, kendi yutar salkımı" dedikleri gibi, teşhis doğru ama adres yanlış. Maksadı aşan eleştirilerle, hakaretlerle muhatabını aşağılamaya çalışan, sonunda diyaloğu sonlandıran, sonra da hâlâ hatadan dönmenin fazilet olduğunu hatırlamayan TEMAD yönetimi değil mi?
Bunları dile getirince adımız insafsızca TEMAD'ın düşmanı ve köprüleri attı korosu oluyor!
Beyler; sizin emeğe, umuda, meslekdaşınıza saygınız yok mu? Birilerine mesaj vermek, kişisel ikbal sağlamak adına muhatabına maksadı aşan eleştiriler ve hakaretlerde bulunanların muhatabı siz olsaydınız tepkiniz ne olurdu? Bunları yazıyorum diye yine ahlaksız müfteri takımı benim generalleri koruduğumu söylemeye kalkmasın. Onların ağa babalarının bile yapmadığı eleştiriyi ben yapıyorum ama el hakaret etmiyorum. Hakaret ederek kimse muhatabına düşüncelerini anlatamaz.
Bunu toplumla paylaşsaydı eminim ki herkes tepki verirdi,ama hesaplar başka olunca, olmuyor. Hatırlarsanız, TEMAD yönetiminin onayı alınarak bu sitede yapılan mail kampanyası ile haksızlıklarımız, adaletsizlikler yeni göreve gelen komutanlara bir kez daha hatırlatılarak Sn.Keser’e verilen orduevi yasağının, O'nun şahsında assubaylara verildiği belirtilmiş ve tepki gösterilmişti,ama ne yazık ki küçük hesaplarla bu mail kampanyasına TEMAD teşkilatlarının büyük bölümü sessiz kalmış sadece (isimleri bizde mevcut) binlerce assubay gönüllüleri katılmıştı. Onun için, önce iğneyi kendinize sonra çuvaldızı başkasına batırın.
Sn.Keser emekli alay komutanı, bizler de emekli alayının mensupları değiliz. Kimseyi o göreve zorla getirmedikleri, kalmaya mecbur etmedikleri gibi, o göreve seçilmek için verdikleri vaatleri, tüzükteki görevlerin unutulduğunu onlar hatırlamıyor olabilir ama bizler unutmadık. Sn.Keser’e şirin gözükmek, kapısından geçemediği 5 yıldızlı otellerden yaralanmak, cebinde yönetici kartviziti bulundurmak adına bir tek eleştiri getirmeden tüm bu aymazlıkların sorumluluğunu birilerine yükleyip sanki tarihinin en ideal yönetimi varmış gibi MİTOMANİK davranışlarda bulunanların vebali ağırdır.
Vicdani sorumluluğum nedeniyle bir kez daha size sesleniyorum; Sn. Keser, beni yakınen tanıyorsunuz. Kişisel hiç bir hesabım ve çıkarım yok. Olsaydı gerçeklerin yanında olmak yerine, iktidarın gücünün yanında olurdum. Biz yıllarca ön yargılarla sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklar yaşadık. Evlatlarımızı, geleceğimizi düşünerek sicil, tayin, ceza baskısı ile sustuk, susturulduk. Bu mücadele bizim onurumuzdur. Bu sitede yayınlanan MOLA ve YİNE HAYAL KIRIKLIĞI yazılarında belirtiğim hataları, olumsuzlukları tekrarlamak istemiyorum. Bu toplumuma borçlusunuz. Binlerce kişinin vebali sizin omuzlarınızda olduğunu unutmayın!
Mücadele fırdöndü oyunu değildir. "Çevirdim, ben kazandım. Seçildim, görevim bitinceye kadar istediğim gibi hareket ederim. Kimse benden hesap soramaz, istediğim gibi harcarım. Dilediğim kişilerin 5 yıldızlı otellerde zıkkımlanamasını sağlarım. İstediğim şubeyi kapatır, dilediğim üyeyi ihraç ederim. Nasılsa benden başka diğer adayların şansı yok. Listemi görmeden oy veren, nereye harcandığını bilmeden bilançoyu ibra eden delegem, bana dayanmış küçük çıkarlara razı sosyal medyada avukatlığımı yapan amigolarım var." diyemezsin. Dedirtmezler! Özet olarak; kimse assubay adını ve mücadelesini kişisel ego ve çıkarı için kullanamaz.
Hamasi söylemlerle, riyakarların alkışları ile rüştünü bile ispat etmemiş teşkilatlarının yönetimleri dahil üye sayısı toplam 120 kişilik bir derneğin TEMAD'I YILIN DERNEĞİ seçmesinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Önemli olan assubayların gönlünde değerlenmektir...
Aksi halde birgün mutlaka vebali ödenir ödenmesine de bu mazlum zümrenin kaybettiklerini geri getiremezsin.
"Zararın neresinden dönülürse kârdır" diyerek kendi özeleştirini yaparak, TÜZÜK’teki görevlerinizi, verdiğiniz vaatleri hatırlayıp, şube başkanlarınızla birlikte toplanıp bu toplumu yeniden kucaklayan kararlı, özverili bir mücadele stratejisi belirlemek zorundasınız. Aksi halde KANARYA SEVENLER ve YEŞİLOVALILAR derneğinden farkımız olmayacaktır.
Dünden daha hızlı olmaktan bahsedenler, kış ve gaflet uykusuna yatanları uyarmalıdır. Aksi halde gezi, lokal, ziyaret ve kadın kollarının çayları ile yetinerek hiçbir sorunu çözemeyiz. Bazı ukelaların belirttiği gibi, kimsenin işine karışmak, ben bilirim iddiasında bulunmak haddimiz olamaz. Dost acı söyler. Eleştirenler, hataların, aymazlıkların, kişisel hesapların tekrarını önlemeyi amaçlayan ve aynı geminin yolcusu olduğumuzun farkındadırlar. Sizler de geminin rotasından çıktığının farkında olun. Biat kültürü ile hiçbir sorun çözülmemiştir.
Bu aymazlığa "benim işim tıkırında. TEMAD sayesinde siyasi, ticari çıkarımı, egomu tatmin ediyorum" diyenler bizi enterese etmiyor. Biz muhalif ilan edilsek de, yazılarımız engellenmeye çalışılsa da, yalakalar saldırsa da kendimize ve mesleğimize saygımızın gereğini yapmaya devam edeceğiz. Sonuçta tüm bunları assubay tarihi ve vicdanlar değerlendirecektir.
Tüm meslektaşlarıma huzur ve adalet dolu günler diliyorum.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki,
Hayat her zaman ve herkese güneşli ve gök kuşaklı değildir.
Ve ülkemizde,
Yaşamak çok zor!
Yaşam şartları çok ağır.
Hele de ayrımcılığın sınırlarının
en keskin çizildiği bir kurumda çalışıyor isen.
Ya da oradan emekli olmuşsan,
Nasıl yaşadığın,
neleri göğüslediği,
Hangi dağın başında,
hangi karakolda,
ya da ailene kaç bin millik bir uzaklıkta,
Akdeniz'in dingin sularında seyreden bir gemide,
Veyahut bir gece uçuşunu,
buz gibi hangarda uçağının dönmesini beklerken
yalnızlığını yaşadığın karanlık ayazlarda...
Bu hissettiklerin kimsenin umurunda bile değil!
Yıllarca yan yana çalıştığın, yıldızları apoletinde olanlar,
çalışırken imtiyazlı, emekli olduklarında da refah içinde iken,
Sen, onca sene sonra bile 2 paralık bir işe gereksinim duyuyorsan,
Sana verilen sözler yıllarca tutulmuyorsa,
Ve sen hâlâ susuyorsan,
Ve sen hâlâ hakkını gasp edenlere susarak izin verirsen,
Bil ki hayatında hiç bir şey değişmeyecek!
Ve Sen hep orada kalacaksın,
Hiç kimse kendisine yapılan haksızlıklara bu ülkede bu kadar suskun,
Bu kadar kayıtsız olamaz!
Sen, ben veya hiç kimse onurunun bu kadar çiğnenmesine seyirci kalamaz.
Artık neden bu hayata mahkum edildiğini,
haklarının sana neden verilmediğine ağlamak değil,
sana yaşatılan bu haksızlıklara karşı alacağın tavır
ve muhataplarına karşı nasıl bir mücadeleyle ilerleme sağlayacağına
karar vermen gereklidir.
Ne kadar yara aldığında değil,
önemli olan haksızlıklara karşı ne kadar durabildiğindir.
Ve işte ancak böyle kazanan olabilirsin.
Varsa alacağın bir hayat, hak ve hukuk
kimseden beklemeyeceksin.
Kimsenin "otur hiç bir şeyi değiştiremezsin. bunlar bir şey yapamaz" söylemlerine de kulak asmayacaksın.
Geride kaybettiklerine değil,
ileride neleri kazanacağına bakacaksın.
Artık yeni bir yaşam, yeni yarınlar istiyorsan,
direnerek, birleşip gidip sorumlusu olanlardan alacaksın...
/Levent Ulucan/
Platform Nedir?
Platform; Derneklerin kendi aralarında veya vakıf sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere girişim, hareket, inisiyatif, ittifak v.b. Adlarla oluşturdukları, tüzel kişiliği olmayan geçici nitelikteki birlikteliklere verilen genel ad olarak isimlendirilir.
Değerli Kamuoyu;
Günümüz Türk Silahlı Kuvvetleri, kendi içinde 1950 yılından başlayarak, günümüze kadar artarak sürdürülen, ihtilaller ile muhtıralardan ve vesayetçi emir komuta anlayışından kaynaklanan prusya modeli bir yapılanmanın doğurduğu, bu yüzyıla yakışmayan, gayri insani ve çağdışı bir sosyal ve mesleki ayrışmayı savuna gelmiş, özellikle subay-assubay ayırımcılığını ve buna dair metazori baskı ve hukuksuz uygulamaların ayıp ve eksiğini gidermek yönünde bir akıl ve zihinsel yapılanmayı bu güne kadar, çağdaş avrupa ulusları ordularının komuta ve karargahları seviyesine bir türlü getirememiştir.
Bu acıyı tek başına 50 yıl boyunca en fazla yaşayan tek sınıf olan assubaylar bu utancı sonlandırmak, subayın refah payını ve hayatını assubaylara ve uzman erbaşlara da hak ettikleri adalette yayabilmek adına eşleri ve çocukları ile bir insanlık ve onur mücadelesi vermişlerdir.
Assubay toplumunun bu insanlık davasında, bir çok değerli meslektaşımız çok ağır bedeller ödemişlerdir. Bu gün bile hâlâ ödemektedirler. Üstelik bu bedel ödemeler özellikle son üç yıldır da kendi içimizde acımasızca ve büyük bir düşmanlık ile kinle hâlâ artarak sürmektedir.
Kimi dava insanlarımız Temad'dan, kimi ise Tas-Sen'den sürülmüş, hâttâ sendika üyesi denilerek 30 yıllık derneklerinden sorgusuz sualsiz savunmasız ihraç edilerek onurları ve kişilikleri aşağılanmıştır. Bu anlamda bu toplumun tüzel her iki kurumu da yönetimine seçilenlerin ve özellikle ben merkezli başkanlarının basiretsizlik ve dar kafalılıkları yüzünden ağır yara almış, haysiyet kaybına uğramıştır.
Gelinen noktada ne acıdır ki assubayların derneği ile sendikası tabanı ve tavanı ile ikiye bölünmüş, kanlı bıçaklı hasım ve düşman iki taraf haline gelmişlerdir. Başkanları dahi birbirlerine bir merhaba olsun demekten uzak, cenazelerine gitmeyecek kadar da nifak içinde bir duruş sergilemektedirler.
Bundan yararlanan hükümet ve Genelkurmay Başkanlığı;
Platform öncüleri Sn. Atilla Abaylı ve Sn. Adnan Fuat Özdemir olarak diliyoruz ve amaçlıyoruz ki;
Hep kazanan modern ve çağdaş insanla donanmış birlik ve bütünlük içinde bir TSK olsun.
Bu ordu Mustafa Kemal'in ordusudur. Ebediyen de öyle kalacaktır!
En içten saygı ve sevgilerimizle.
AHP
Asker Hakları Platformu
Atilla Abaylı / Adnan Fuat Özdemir
Not: web sayfamız hazırlanmaktadır...
Değerli Meslektaşlarımız,
Cumhuriyetin ilk yıllarında orta okul mezunu assubay ve subaylarımız vardı. Ancak, 1951 yılında çıkarılan 5802 sayılı assubay yasasından sonra hiç bir assubayımız orta okul mezunu olmamıştır. Zamanın Asb. Hazırlama Orta okulunu bitiren assubaylar tahsil süresi 3 yıla eşit bir müfredat ve eğitim süresi ile 2 yıl mesleki eğitim yani zamanın sanat enstitüleri muadili öğrenim görüp kıt'aya öyle gönderilmiştir.
İlk kez Kara Kuvvetleri orta okuldan sonra 3 yıl süreli meslek lisesi eğitimi vermeye başlamış, bunu diğer kuvvetler takip etmiştir. Hal böyle olmasına rağmen kimse bizim durumumuzla ilgilenmemiş assubayların orta okul mezunu olduğu algısı yaratılmıştır.
Pasaport kanununa istinaden hazırlanan yönetmelik ile Hususi (YEŞİL) pasaport almak için asgari lise mezunu olma şartı getirilince yukarıdaki hukuksuzluk nedeniyle birçok meslektaşımız mağdur edilmiş, bu nedenle sitemizde 13 Ocak 2015 tarihinde sizlere aşağıdaki yazı ile bu haksızlığın hukuksuzluk dile getirilip giderilmesi için önerilerde bulunmuştuk.
Değerli Meslektaşlarımız
Pasaport kanununun uygulanması ile ilgili olarak 14.08.2014 tarihinde Pasaport kanunu uygulamasına dair bir yönetmelik çıkarıldı. Bu yönetmelik gereği Hususi (YEŞİL) pasaport almak için asgari lise mezunu olma şartı getirildi.
Malumlarınız olduğu üzere 5802 sayılı Assubay yasası ile birlikte hiçbir astsubay ortaokul mezunu olarak göreve başlamadı, ancak lise üstü iki yıl MYO eğitimi gören harp okullarının fakülte sayılmasına rağmen kıt'a içi kurslar hariç Astsubay Hazırlama orta okullarında 2 tam yıl eğitim gören assubaylar zamanın sanat enstitüsü muadili tahsil görmelerine rağmen ortaokul mezunu olarak kabul edildiler; çünkü genelkurmayın bilgi ve belgeleri ile MEB talim terbiye kurulu 02 Mart 1971 tarih ve 66 sayılı kararı ile K.K.Komutanlığı mensubu assubaylardan
1965-1966 mezunu, Dz.K.K. 1968-1969 mezunu Hv.K.K. 1969-1970 mezunu J.Gn.K. 1969-1970 mezunlarından itibaren lise ve muadili okul mezunu olduklarına karar verdi, bu ön yargılı kurumumuzun bize sahip çıkmamasının bir sonucudur.
Oysa lise üstü 2 yıllık harp okulu mezunlarının intibaklarla fakülte ve yüksek okul mezunu sayılmaları sağlandı bu assubaylardan esirgendi, bizler bu konuda sitemizde yazılar yazdık, bazı arkadaşlarımız kişisel başvurularda bulundu kimi hakkını geri aldı, ama şimdi Pasaport yasasının uygulanması için çıkarılan yönetmelikle birçok arkadaşımız müktesep haklarını kaybetti kendilerine hususi pasaport verilmiyor. Bu durumda :
Mağdur edilen arkadaşlarımız Genelkurmay başkanlığına okullarının lise ve muadili olduğunun tescil edilmesi konusunda, İç işleri bakanlığına ise kazanılmış haklarının iadesi için müracaatta bulunmalıdır, dileyen arkadaşlarımız Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresine başvurup talep etmeleri halinde dilekçe örneği konusunda kendilerine yardımcı olunacaktır. TEMAD yönetimi hukuk komisyonunun da bu konuda çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Saygılarımızla.
Konu ile ilgili olarak birçok arkadaşımız kuvvet komutanlıklarına başvurdular. Esas sorun Hava Kuvvetlerinde idi. Buraya müracaat eden arkadaşlarımıza sitemiz hukuk danışmanı Av.Gürbüz EJDER'in yardımları ile hazırladığımız dilekçeye yıllar önce MEB talim terbiye kuruluna başvurup lise muadeli okul kararı alan meslektaşımız E.Hv.Kd.Bşçvş.Sn. Gürcan Erbaş'ın örnek kararını da eklediler. Müracaat eden arkadaşlarımızdan Sn. Atilla Abaylı ve diğer birkaç arkadaşımıza Hv.Kuvvetleri tarafından aşağıdaki olumlu yanıt verilmiştir.
Diğer kuvvetlerdeki gibi bu konunun çözülerek bir adaletsizliğin daha sona ermesini memnuniyetle karşıladık. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bu durumda hiç bir arkadaşımızın Hususi (YEŞİL) pasaport alması için engel kalmamıştır. Darısı diğer adaletsizliklere.
Saygılarımızla...
Bu toplumun
daha çoook okumaya ihtiyacı vaar.
Birbirimize saldırmayı bırakalım.
Bizlere yapılan haksızlıkları gündeme taşımalıyız.
Aynı ortamda benzer hizmet verilirken,
alt statü, üst statü diye ünvan ve söylemler üretildi!
Bu şemsiye altında oldu,
okulsal ayrıcalıklarla,
eşit süreli eğitimli olmamıza rağmen!
Sessizlik ortamında,
tam altı tane tazminat oluşturuldu.
Ve bizler de bu nimetlerden yoksun bırakılırken.
Sosyal tesislerin kullanımında % 70'lere varan,
haksızlık dolu uygulamalar yapıldı!
Ve assubayların
içi; yükümlülük ve zimmetler ile dolu hizmetlerinin
karşılığı verilmez iken!
Verilmesi için,
yazmayı öğrenmeliyiz.
Gündem oluşturmalıyız.
Ve sürdürmeliyiz.
Sesimizi duyurmalıyız,
duymayanlara.
Duymak istemeyenlere,
duyurmalıyız.
Mehmet KAYALI
Dirençli biri değilim…
Başarısızlığı kolay hazmedemem, uğraşlarımdan sonuç almak isterim, sonuca varmak isterim. Bir umut söz konusu ise, sonuna kadar peşinden giderim, gitmek isterim. Tünelin ucunda ışık göremezsem, umut göremezsem, işte o zaman bir bezginlik çöker üstüme…
Sözü Assubaylık mücadelesine getireceğim…
Yakından tanıyanlar, birlikte uğraş verdiğimiz arkadaşlar bilir… Üç temel hedefim vardı, mesleğimizi hak ettiği yere taşımak, hak ettiği yere gelmesini sağlamak, sadece assubayı astsubay olduğu için kabullenmek, başka hiçbir özellik aramamak, birlik olmayı bu temel üzerine oturtabilmek, bu uğurda çaba göstermek!
İğneyle kuyu kazar gibi toparladığımız arkadaşların bir seçim öncesi betona düşmüş kristal bir bardak gibi dağıldığını görünce, umutlarım yok olmuştu.
Bir de… Birbirimize yaptığımız ağır hakaretler…
Uzunca bir süre uzak durdum toplumumuzdan, kepenkleri indirdim, ama hayat devam ediyordu, hayatın gerçekleri de, toplumumuzun gerçekleri de!
İtiraf etmem gerekirse, bu kaçışımdan beni utandıran şeyler de vardı…
Saygıdeğer Ağabeyimiz, Büyüğümüz Mehmet DAREGENLİ, ciddi sağlık sorunları var, 100 metre yürüyemiyor, nefes almakta zorlanıyor, ama hangi astsubay etkinliği varsa kendisi en önde… Bizlerden çok daha zor meslek hayatı olmuş, çoğumuzun yaşı kadar onun mücadelesi var, hiç kimseyi ayırt etmiyor, herkese astsubay düzleminden bakıyor.
Birisi daha var!
Mehmet KAYALI Ağabey, henüz kendisi ile yüz yüze gelemedik, geçenlerde telefonla aradı, Ankara’ya bir günlüğüne cenaze için gelmiş, çok istedim ama görüşmek kısmet olmadı. 80 yaşında, benim mesleğe başladığım yıllarda o emekli olmuş. Sesindeki heyecan, coşku, inanç, umut dalga dalga sarıyor insanı…
Bir kere daha kendi dirençsizliğimden utandım.
El öpmeyi ve el öptürmeyi sevmem. Ama ben, DAREGENLİ Ağabeyi nerede görsem elini saygıyla öperim. KAYALI Ağabeyin de ilk gördüğüm yerde elini öpeceğim.
Çünkü o eller öpülmeyi gerçekten hak ediyor!
Çünkü bu güzel insanlar, bu ulu çınarlar makam-mevki-şan-şöhret peşinde değiller, kendi nefisleri ile ilgili beklentilerini çoktan aşmışlar. Toplum için, her gün biraz daha itilen, bastırılan, maalesef neredeyse intiharları kanıksanan, kendi içinde de paramparça olmuş, toplumun dışladığı, cefakar arkadaşlarımız için mücadele ediyorlar.
İlerlemiş yaşlarına, sağlık sorunlarına rağmen!
Sosyal medyadan birbirine olmadık hakaretleri eden, ayrıştıran, kavgadan beslenen meslektaşlarımızın, şu iki muhteşem örneği görmelerini, birazcık örnek almalarını, mücadele denen şeyin nasıl olması gerektiğini biraz olsun anlamalarını o kadar isterdim ki!
Ulu çınarlarımıza, hürmetle, saygıyla!
Saygıdeğer Meslektaşlarım
Sürekli belirtiyoruz; assubaylar olarak tahsilimizi, müfredat programlarını, statümüzü bizler tayin ve tespit etmedik. Bir eksiklik varsa taleplerimizi dikkate almayan ön yargılı zihniyetin eksikliğidir! Verilen her görevi şartları zorlayarak yerine getirdik. En az sorumluluk alan arkadaşımızın bile normal görevleri dışında ek görevleri vardı. Tüm haksızlıklara rağmen ordumuza ve ülkemize sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispatladık. Her kurum kendi personelini koruyup kollarken, bizim kurumumuz bizlere hiç bir değer yargısının kabul edemeyeceği sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklar yaptı. Bizleri sadece göreve ve ölüme gönderirken hatırladılar!
Bu ön yargıların sona ermesi ve adalet taleplerimiz için ONUR MÜCADELESİ başlattık. Bu mücadelede temsilcimiz elbette TEMAD yönetimidir. TEMAD şemsiyesi altında Türkiye’nin örnek göstereceği bir STK olmuştuk. Hiç bir sivil toplum kuruluşunun bizler kadar bilinçli fedakar üyesi yoktur. Mücadelemiz, 1970 assubay eşlerinin protesto yürüyüşü ardından, hukuksuzluğa "artık yeter" diyen fedakar arkadaşlarımızın katıldığı 8-9 Ocak 1975 eylemleri ile doruğa çıktı. Bu eylemlerin sonucu adaleti sağlamak gibi kolay ve erdemli bir yol varken hiç bir değer yargısı ve evrensel hukukun kabul edemeyeceği keyfi cezalara uğradık. Susturmak için her şey yapıldı ama maddi olarak sussak bile yüreğimizdeki haksızlıklara isyanımız büyüdü.
1980 darbesinden sonra kapatılan TEMAY yerine 1984 yılında TEMAD kuruldu. Ancak yöneticiler tüzükte belirtilen amaçlarını gerçekleştiremedi. İhtilaller subaylara imtiyaz sağlarken, assubaylara tahakküme varan haksızlıklar devam etti. İletişim çağının nimetlerinden yararlanarak mücadelemizi yeniden başlattık. Vizyon olarak yetersiz olan yönetimlerden sonra,2011 seçimleri ile hepimiz için umut olacak şimdiki Sn. Keser ve ekibi tüzükteki amaçlara ek olarak hepinizin malumu onlarca vaatlerle göreve geldiler ve TEMAD tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini aldılar. Sosyal medyada başlayan, görsel ve yazılı basında devam eden rüzgar, fırtınaya döndü. Ancak, elbette kendilerinden mucize beklemediğimiz yönetim, kişisel hesaplarla mücadelede strateji hataları yapmaya başladı. Hatalarını akılcı taktiklerle düzeltmek yerine yeni hatalar yaptılar. Hâlâ daha hata da ısrar ediyorlar!...
Bu vaatlerin gerçekleştirilmesi yönünde hiç bir adım atılmadan, sonuçlar değerlendirilmeden, nedense bu site vasıtası ile kendilerine iletilen basın açıklama tekliflerini "olumlu gelişmeler var. Şikayet eder gibi anlaşılabilir" diyerek kabul etmeyen Sn.Keser birden, TV programlarında bizlere uygulanan hukuksuzlukları dile getirmek yerine maksadı aşan eleştirileri yüzünden Genelkurmay ile diyaloğu sonlandırdı. Çalışmaların askıya alınmasına neden olan kime hizmet ettiği belli olmayan ama bizlerle ilgili sosyal,ekonomik ve insani haksızlıklarımızı dile getirmekten uzak sonuçsuz basın açıklamaları, yürüyüşler takip etti. Son olarak çaresizlikten çare yaratma amacı ile uygulaması imkansız bugüne kadar sadece illegal örgütlerin başardığı ÖLÜM ORUCU kararı alındı. Teşkilatlarının önerilerine önem verilmeden alınan bu kararla da tabiî ki sonuç alınamadı!..
İZMİR belediye seçimlerine büyük önem veren iktidarın oy talebini çok iyi değerlendiren İZMİR NARLIDERE TEMAD yönetimi sayesinde, MSB "eylemleri durdurun, sorunlar çözülür" açıklaması yapılarak ölüm orucundaki vahim sonuçların ya da fiyaskonun önüne geçildi.
Biz, her şeye rağmen temsilcilerimizin arkasında olduk. Onlara verilen orduevi yasağına en ciddi tepkiyi bu sitede yapılan mail kampanyası ile verdik. Yöneticilerin şahsında derneğimize sahip çıktık ama istisna şubeler dışında özellikle de sosyal medyada emeğe saygısız yönetime adeta riyakarlık yaparcasına ahkam kesenlerin hiç biri iki dakikasını ayırıp bu kampanyaya katılmadılar. Onurlu binlerce arkadaşımızın yanında yer almadılar.
Yeniden seçilebilmek için kişisel hesaplarının, başarısızlıklarının, mücadele adına gönderilen milyonlarca liranın sorgulanmaması için bizzat bu yönetimin destek verip bilahare ödüllendirdiği kişiler eleştirenlere hakaretler, mesnetsiz suçlamalarda bulunarak toplumu ayrıştırdılar. Tarihinin en büyük maddi ve manevi desteğini alan yönetim yine tarihinin en büyük hayal kırıklığını, birbirimize tahammülsüzlüğü yarattılar. Sonuç ortada olmasına rağmen hala eleştiriye tahammül edemeyenler,sorunu yok sayarak kendilerini kandıranlar,seçimlerde yönetim listesinde kimler var, mücadele için normal gelirler dışında gönderilen milyonlarca liranın nereye harcadığını sorgulamadan oy verenler bu mazlum zümrenin vebaline ortaktır.
TEMAD yönetimi öz eleştirisini yaparak bu olumsuzluklardan ders alıp toplumu kucaklamak yerine yine polemiklerden medet umdu. Birbirimizi kandırmayalım, bakın çevrenize 1 yıl öncesinin umut, birbirimize tahammül var mı? Sorunlarımızın çözümü olan genelkurmay ile diyalog olmadan temsiliyet sağlanabilir mi?
Elbette vardır. Eleştiri mükemmele açılan kapının anahtarıdır. Olumsuzlukları yok kabul edip eleştiriye tahammülsüzlük gösterirseniz, sürekli amigoluk yaparsanız yeni olumsuzluklara davetiye çıkarırsınız. Hiç kimse eleştirilmeyecek kadar mükemmel olamaz!
Mücadele kimsenin tekelinde değildir. Buna rağmen mücadelede kendine rol biçenler hakaret, iftira içermeyen yönetimi muhatap alan yapıcı eleştirileri TEMAD’A ZARAR VERİYOR ALGISI YARATARAK önlemeye çalışanlar, tahammülsüzlük gösterenler var!
Ben şahsen bu yönetimin toplumu yeniden kucaklayacağına inanmıyorum, tesadüfen elde edilecek birkaç küçük iyileştirmeyi ben yaptım imajı yaratarak koltuklarında bizlerin sunduğu imkanlarla günleri geçirecekler benim temsilcim olamazlar. Umutlarımızı desteğimizi istismar edenlerin destekçisi olmak kendime ve mücadeleme saygısızlıktır.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Belirttiğimiz gibi bu yönetimden de mucize beklemedik ama "60 yıldır çözülmeyen sorunun çözümünü bu yönetimden beklemeyin" düşüncesine de katılmıyoruz. Beklentimiz olmazsa, yöneticilerin hedefi olmaz ise neyin mücadelesini yapıyoruz? Bunca emeğin, desteğin karşılığını beklemekten daha doğal ne olabilir? Ama bunları anlayamayanlar toplumu yeni arayışlara sürüklemiş ve örgütlü toplumun en kırılgan noktası olan umutsuzluğu yaratmıştır...
Eleştirilerin yapılmadığını, herkesin futbol takımı tutar gibi amigoluk yaptığını düşünelim, sorunlarımız bitecek mi?
Bunca yazı, bunca gayrete rağmen hâlâ amacımızı anlatamadıysak, bundan sonra anlatmak mümkün değil. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana sazı yuttursan az...
BU NEDENLE ZORUNLU OLMADIKCA YÖNETİMLE İLGİLİ ELEŞTİRİ YAPMAYIP MÜCADELEYE HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ DESTEĞİMİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİM. BAZILARI DA ALKIŞLARINI BİRAZ KESSİNLER, KİMSENİN KİMSEYE HESAP VERME ZORUNLULUĞU OLMADIĞINA GÖRE HERKES YAPTIĞINI VİCDANINDA DEĞERLENDİRSİN YÖNETİMİN AYAKLARI YERE BASSIN,TEMENNİ EDERİZ Kİ BAŞARIRLAR O ZAMAN BİRLİKTE ALKIŞLARIZ.
Şimdilik hoşçakalın MOLA için izninizi istiyor hepinize huzur ve adalet dolu günler diliyorum.
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Bir çok meslektaşımız doğal olarak 1971 assubay eşlerinin protesto yürüyüşlerini ve mücadelenin miladı olan 8-9 Ocak 1975 eylemlerini hatırlamazlar ama bilmek zorundalar. Her ne kadar şimdi sahneye çıkan sözüm ona mücadele kahramanı olmak adına ahkam kesenler alaycı ifadelerle emeğe saygısızlık gösterseler de mücadelemiz bugünlere tombaladan çıkıp gelmedi.
1971 protesto yürüyüşlerine katılan assubay eşleri fotoğraflarından tespit edilmiş, evrensel hukukta suç bireysel olmasına rağmen eşi protesto yürüyüşlerine katılan assubaylar gerekçesiz sudan bahanelerle cezalandırılmışlardı.
Bu arada sayıları 300 kadar olan meslektaşlarımız aldıkları cezaya ek olarak tart edilip ordu ile ilişkisi kesildi. Eyleme katılanlar fişlendi. Sürgün tarzındaki tayinler, hak etmedikleri sicillerle görevde ve bilahare emekliliklerinde acılar yaşadılar.
1975 yılında çıkan iş gücü, iş riski kararnamesindeki kabul edilemez haksızlık, hukuksuzluk bardağı taşıran son damla oldu, daha önceden haksızlıklar karşısındaki isyanı dayanılmaz noktaya gelen büyük garnizonlarda görevli olup kısa sürede örgütlenen assubaylar 8-9 Ocak 1975 yılında işi bırakma, göreve gelmeme, işi yavaşlatma eyleminde bulundular. Ne yazık ki bu onurlu eyleme yine içimizden bazıları ihanet etti...
70'li yılların antidemokratik ortamında assubaylar haklarını gasp eden zihniyet tarafından ahlak ve vicdan sınırları dışında “eşlerinin etekleri altına gizlenen Mao’nun askerleri” benzetilme talihsizliğini yaşadılar. Hiç bir hukuk normunun kabul edemeyeceği cezalar alarak görevin aksatılmaması için de cezaları vardiya usulü ile çektirildi; Çünkü biliyorlardı ki assubayların hepsini ihraç etmek, ya da aynı anda cezaevlerine doldurmak orduyu kilitleyecek, o çok adil (!) komutanlar köşklerinden mesaiye bile gelemeyeceklerdi...
Eylemler sonucunda nispeten küçük iyileştirmeler yapılıyor izlenimi verilse de her kurum kendi personelini koruyup kollarken TSK. assubaylarına ön yargılarla sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklara devam etti. Ardından 1980 ihtilalinin baskıları geldi assubaylar susturuldu...
2005 yılında iletişim çağının sağladığı imkanlarla emeğe saygısızların mangalcı başı, ne emekmiş yahu diyerek suçlama ahlaksızlığını gösterdikleri özverili meslektaşlarımız ilk kez İzmir bölge toplantıları ile bir araya geldiler, ardından internet üzerinden birleşip yeniden mücadele ateşini yaktılar; Mynet mesaj gurubundan sonra assubayların sesi ve mücadelenin kalesi olacak www.emekliassubaylar.org sitesi kuruldu.
Bu site yönetimi ve üyeleri aidat, gayrimenkul, lokal gelirleri, ödenekleri, binası, sekreteri her şeyden önemlisi tüzel kişilikleri olmamasına rağmen kendi aralarında topladıkları mütevazi bütçe ile Cumhuriyet tarihinde ilk kez SABAH gazetesine haksızlıklarını, mücadele kararlılıklarını belirten bir ilan verdiler. Birçok ulusal gazetede günlerce süren yazı dizileri, söyleşiler, makaleler yayınlanmasını, yürekli, insan onuruna saygısı olan yazarların bizlere destek vermesini, protesto yürüyüşü organizasyonu, haklarımızla ilgili AİHM AYİM ve diğer yargı kurumlarında haklarımız onurumuz ile ilgili kişisel davaların açılmasını, o zamanın TEMAD yönetiminin haberdar olmadığı derecemiz, kadememiz kısacası haklarımız konusunda bilinçlenmesini sağlayıp binlerce kişinin katıldığı genelkurmay, kuvvet komutanlıklar, bakanlıklar, milletvekilleri ve basına ulaştırılan uğradığımız haksızlıklarımızı dile getiren metinleri içeren mail kampanyaları yaptılar.
TEK YÜREK grubu ile işlevi olmayan TEMAD yönetiminin değişmesi için YENİ OLUŞUM grubunun kurulmasını sağlayarak akabinde Sn.Keser ve ekibini bu toplumla tanıştırdılar seçilmesine ve temsilcimiz TEMAD'a maddi ve manevi desteğin verilmesine öncülük ettiler.
Tüm bu çalışmalarda emeği olanlar takdir beklentisi içinde olmadan kendilerine ve mesleklerine saygının gereğini yerine getirdiler.
Sn. Keser ve yönetimine TEMAD tarihinin en büyük maddi ve manevi desteği verildi. Yönetimin bir işareti ile bu fedakar zümre bölge toplantılarına, mitinglere koştu, her türlü eyleme hazır olduğunu deklare etti, teşkilatlara danışılmadan illegal örgütlerin tercihi ve uygulanması imkansız olan ÖLÜM ORUCU eylemine bile destek verdi; Bu yönetim strateji hataları, kişisel hesaplarla yaşanan başarısızlıklarının, olumsuzluklarının sorgulanmasını önlemek gündem değiştirmek adına görevlendirilip bilahare ödüllendirdikleri kişilerin de katkısı ile yine TEMAD tarihihin en büyük umutsuzluğuna ve assubayların birbirine tahammülsüzlüğüne neden oldular...
Bizler bu yönetimden mucize beklemedik; tek beklentimiz üyesine saygılı, şeffaf, katılımcı ve özverili bir yönetimdi bu bizim hakkımız olduğu kadar Yasa, TÜZÜK ve Sn.Keser’in yeni oluşum adına seçilirken verdiği vaatlerin gereği idi.
*Ekonomik yaşam koşullarını yükseltmek bakımından gerekli yasal çalışmaları yapar,konuyu ilgili makamlarda takip eder sonucu üyelerine duyurur.
*Üyelerin sosyal,kültürel ve hukuki ihtiyaçlarını karşılar.
*TEMAD Atatürk devrim ve ilkelerinin sürekli savunucusudur Sosyal-kültürel konferans ve seminerler düzenler .
Sayın Ahmet KESER TÜZÜK’teki görevlerini ve aşağıdaki vaatlerinin hangisini gerçekleştirmiştir?
Genelkurmay bizim sorunlarımızın da, çözümünün de kaynağıdır. TV programlarında sunucuların "biz de astsubay çocuğuyuz sıkıntılarınızdan adaletsizliklerden örnekler verin" ısrarına rağmen kimse, bir üniforması kefen olan assubayların büro memuru statüsünde ve ilk okul mezunu 20 yıl hizmeti olan KİT işçi emeklisinden daha az emekli maaşı aldığını duymamış bu konuda kamuoyunun desteği ne yazık ki heba edilmiştir.
Hiç bir derdimize derman olmayacak GÜZİN PAŞA - ŞEZLONG ALBAYI - REZERVE PAŞA - GENELKURMAY LAĞV EDİLMELİDİR çıkışları ile hakkınızı sokakta aramayın sorunlarınızı bire bir müzakere ederek çözeceğiz sözü veren genelkurmay ile diyaloğu sonlandırmış hiçbir çalışmaya müdahil olamamıştır; Bunun yanı sıra ihraçlar, şube kapatma yetkisi, destek için gönderilen milyonların nereye harcandığının şeffafca açıklanmaması, yandaşlara sağlanan imkanlar, tepki çeken kişilerin yönetime alınması gibi olumsuzluklar yaşanmaktadır.
Bu olumsuzlukların tekrarını önlemek, yaşananlardan ders almak yeni bir mücadele stratejisi ile dağılan birliği sağlamak için yapılan haklı eleştiriler TEMAD yönetimin öz eleştirisini sağlamamış, seçimlerden aylar geçmesine rağmen olumlu tek bir adım atılmamış yine seçim öncesi gibi umutla beklenen iyileştirmelerde sansasyonel haberlerle toplum uyutulmaya çalışılmaktadır, Sosyal medya'ya ayni taktiklerle yapıcı eleştirileri TEMAD’a zarar veriyor algısı yaratmak için görevlendirilen yeni Aktrol’lar sürülmüştür...
TEMAD hepimizin derneğidir; hiçbir mecburiyeti olmadan derneğine gönüllü katkı verenlerin art niyeti olamaz.
Eleştiriye tahammülsüz, emeğe saygısız olanların “Ben sizden sorunları çözmek için değil sizi temsil etmek için yetki aldım” diyerek benden daha fazlasını beklemeyin diyen bir genel başkanın amigoluğunu yapmak yerine Sn.Keser’in vaatlerinin ve TÜZÜK'teki amaçların hangisinin gerçekleştirildiğini vicdanlarında sorgulamaları gerekiyor. Yanıtlarını bize değil aynaya bakarak kendilerine versinler, inanıyorum ki kendilerinin cesaret edemediği olumsuzlukları dile getirenleri sistemin gereği destekleyemeseler de gönülden teşekkür edeceklerdir.
Olumsuzlukları yok saymak yeni olumsuzluklara davetiye, kişinin kendisine ve mesleğine saygısızlıktır...
Bizler yıllardır tahakküme varan haksızlıklara tabi tutulduk, onurlu mücadelemizde başarı ancak birlik beraberlik ve mücadelenin kişiselleştirilmemesi ile sağlanır,
Her assubayın mücadeleye destek, başarıyı alkışlamak kadar olumsuzlukları eleştirme hakkı vardır. Adaletin gerçekleşeceği huzur dolu günler diliyorum.
1. Birinci önceliğimiz; Yıllardan beri çözüm bekleyen özlük haklarımızı almak olacaktır.
2. İkinci önceliğimiz; TEMAD, İl, İlçe Başkanlıkları ve üyelerinin de katılımını sağlayacak demokratik bir yönetim anlayışıyla yeniden yapılandırılacaktır. Bu maksatla yapmak istediklerimizden bazıları şunlardır,
3. Bu projelerimizle beraber yapmayı planladığımız diğer projelimiz ise şunlardır.
Bu projelere ilave olarak TEMAD Genel Merkezinde oluşturulacak AR-GE komisyonunda üyelerden gelecek olan tüm teklifler değerlendirilecektir.
Yapılan her türlü çalışma kamuoyu ile paylaşılarak tüm meslektaşlarımızın bilgilendirilmesi sağlanacaktır.
Ahmet KESER