×

Uyarı

JUser: :_load: 3208 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

Herkese merhaba

Nezih bir paylaşım ortamı olan sitemize, ben de zaman zaman yazılarımla katkı yapmaya çalışacağım. Sitemizin yöneticileri tarafından köşe yazarlığı önerisi gelince hem şaşırdım hem sevindim. Çünkü böyle bir tecrübeye sahip değildim ama dünyevi işlere ait söyleyecek sözlerim de vardı. Umarım, bana güvenenleri mahcup etmem ve okuyucuların ilgisine mazhar olacak yazılar çıkarmayı başarırım. Bu vesileyle, herkesi saygıyla selamlıyorum.

Asıl olmazsa olmaz kural ise, kitleleri peşinden sürükleme iddiasındaki kişilerin sürekli eğitime açık olmalarıdır.

Bugün sürdürülebilir liderlik konusunu irdelemeye çalışacağım; liderlik, kimilerinde doğuştan gelen bir meziyet olabildiği gibi, kimilerinde de eğitilerek kazanılmış bir özelliktir. Doğuştan bu özelliğe sahip olanların da, sonradan bu özelliği eğitim yoluyla kazananların da her daim eleştiriye, yeni fikirlere açık olmaları gerekir.

Bu kişiler bir ülkeyi yönetmeye talip siyasetçiler de olabilir, bir derneği yöneten kişiler de olabilir, hâttâ bir mahalledeki çocukları örgütleyen diğer çocuklar bile bu kategoridedir. Eğitime açıklık, öncelikle eleştiriye açıklığı gerektirir.

Her yönetici her daim doğruyu bilemez, burada devreye kişinin müspet/menfi kişilik yapısıyla, çevresindeki kişilerin onu doğru yönlendirip yönlendirmediği veya yönlendiremediği kriterleri girer. Bu kriteri zamanında ve doğru yönlendirmelerle yapmayan/yapamayan yönetici, ipin ucunu yavaş yavaş kaçırmaya başlamıştır. Hele özür dileyebilme ve geri adım atabilme erdeminden yoksunluk da söz konusuysa, o yöneticiye bel bağlamış insanların hüsran ve hâttâ belki de kabus dolu günleri de göz kırpmaya başlar.

Yönetici kendisini kusursuz meşrepte görüyorsa, önce çevresindekileri değiştirir. Bilmez ki, bu işlem sadece zaman kazandırır, yanlış anlaşılmasın, kazanılan zaman yöneticinin yöneticilik sıfatının sürebilmesine ilişkin bir tabirdir, oysa yönetilenler için o yönetici artık bir zaman kaybıdır.

VATANSEVER LİDER

Mayıs 25, 2012
aAKILADeğerli Arkadaşlarım;

Sayın Ahmet KESER sadece temsil ettiği bir meslek grubunun sorunlarını anlatan, haklı taleplerini dile getiren bir temsilci olarak görülmemelidir. Ortaya koyduğu somut gerçekler karşısında, program yaptığı her yurtsever bile;  “Peki yetkililer bu anlattıklarınızı görmüyorlar mı?" Diye biten hayret cümleleri kurmaktan kendilerini alamamışlardır.  Sayın KESER yalnızca bir meslek grubunun temsilcisi değil. VATANSEVER  bir  LİDERDİR. Çünkü;

Bu millet yüzlerce yıldır, kişi ya da zümre egemenliği nedeniyle çekmiş olduğu acılardan sonra, geldiği son yüzyılda, Çanakkale savaşında üzerine giysi olarak çuval giymek, yiyecek olarak da çayırdaki otla karnını doyurarak savaşmak zorunda bırakılmış, Kurtuluş savaşını,  kağnı arabaları ile bazen taş atarak, hâttâ dolu top mermilerini tornada incelterek, elde olan toplara uydurmak zorunda bırakılarak savaşmak zorunda bırakılmıştır.

Yaşanan yüzlerce yıllık acı deneyimin sonunda,Yüce ATATÜRK  tarafından, rejimin katılımcı, pozitif hukuka ve adalete,  bilime ve akla uygun olması, yönetenlerin kişiye ve zümre egemenliğine dayanmaması için yönetim şeklinin Cumhuriyet olması,  bu milletin ve yönetenlerin önüne muasır medeniyeti yakalamak ve üzerine çıkmak hedefini koymuştur.

Ama yüzlerce yıllık alışkanlıkları terk etmek, bırakın muasır medeniyetin üzerine çıkmayı, yakalamak bile bir türlü mümkün olmamıştır. Şeklen yapılmaya çalışılan çağa ayak uydurma girişimleri  ile asla gerçek medeniyeti yakalamak mümkün olmamıştır. Düne kadar “Demir Perde Ülkeleri” diye adlandırılan ülkeler,  Avrupa’nın geliştirmiş olduğu insani  değerleri derhal kabul ederek, “Avrupa Birliğine” kabul görürken, biz üçüncü sınıf ülke nitelendirmesinden bir türlü kurtulamadık. 

Son on yıldır ülke savunması için canlarını ortaya koyanları ve yüz binlerce yakınlarını görmeyen, duymayan ve yok sayanlardan, başımıza en büyük ATATÜRK’çü ve demokrasi kahramanı kesinlerden  en çok şu sözleri duyar olduk.

  • Vesayet rejimi,
  • Darbeler,
  • İnsan Hakları,
  • Özgürlükler,
  • Tarafsız ve Bağımsız yargı,
  • Hukukun üstünlüğü,
  • Eğitim eşitsizliği,
  • Sağlık sorunları,
  • Gelir adaletsizliği,
  • Yasaklar
  • Yoksulluk
  • Yolsuzluklar,
  • Seçim sistemi ve bütün bunların yarattığı sonuç olarak da,
  • Sivil Anayasa’dır.

Sokaklarda, panzer, cop, biber gazı, tekme, tokat, gözyaşı, Molotof- kokteyli, mecliste açıkça ayrılıkçı söylemler, dağlarında, köylerinde, kentlerinde terör, hak peşinde koşan milyonlarca insan...

Bunun adına, geldiğimiz noktada ister “ileri demokrasi” deyin, isterse muasır medeniyet, ister lider ülke deyin, isterse, Sosyal hukuk devleti, ne derseniz deyin. Hangisinin arkasına saklanırsanız saklanın tartıştığımız konular yukarıdadır.  Muasır bir medeniyette ve ileri demokrasilerde konuşulmaması gereken kavramlar, bizde ne yazık ki her gün tartışılan konular haline gelmiş, ağır haksızlıklara maruz kalanlar, hak talep ettiklerinde yine çok ağır suçlama ve tehditlere maruz bırakılmışlardır.

Adil olmak, hukuk ve adaletten yana olmak, bir ve bütün olmak, bir aile olmak, omuz omuza dayanışma içinde olmak, ülke için  silah arkadaşı olmak gerçekten güzel  sözler ve duygulardır.

Fakat;

  • Bağımsız ve tarafsız yargı sizler mahkemede yargılanırken sizin ve yakınlarınızın aklına geliyorsa,
  • Yasaları kendi zümrenizin çıkarlarına uygun  bire karşı üç-beş kat  gece yarıları ya da yıldırım hızıyla milletimizin gözünden kaçırarak çıkartıp, sesini çıkaranları tehdit etmeyi alışkanlık haline getirmişseniz.
  • Uygulanmayan göstermelik yasalarda yazılanlarla  sıkıştırıldığınızda;
  • Bu mesleği bilerek siz seçtiniz denirse,
  • Bu işi yapacak milyonlarca daha insan var denirse,
  • Kanun önünde eşitlik tamam da, “Statü” diye bir şey var denirse, (Aynı görevi, aynı işi, aynı yerde, hâttâ aynı kanunla, aynı tahsille yapan insanlar için yaratılmış bir statü bu)
  • Fiilen ayrımcılık yapanlar, (Gerçek vatanseverlere) Ayrımcılık yapıyor, derse,

Bu durum gerçek vatanseverlerin;

  • Ailelerin Yoksullukları, çocukları için tehdit olarak kullanılmasıdır.
  • Bu insanların mağduriyeti yetmiyormuş gibi, zekaları ile alay etmedir.
  • Kendiniz için yaptıklarınızı,  kendinizden saymadıklarınıza yapmak istemediğiniz için bu vatan evlatlarına söylediğiniz “Ayrımcılık suçlaması” yapılmış en kötü bir iftiradır. Bir ordunun hak ve adalet isteyen on binlerce, hâttâ yüz binlerce elamanını, büyük bir bölümünü milyonlara varan yakınları ile birlikte ayrımcılıkla suçlamanın ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?  Bunu hangi zihniyetle yapıyor, kimin ekmeğine yağ sürüyorsunuz ben de sizi anlayamıyorum.
  • Bu insanlar için bir şeyler yapmak zorunuza gidiyorsa bile, bari iftiraya kadar varacak sözler sarf etmeyin.   Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, bizler aç ve açıkta olsak bile vatanseverlik duygularımız eksilmez. Bu gün de  en ücra köşelerde, en uç noktalarda  en ağır sorumluluklar altında bizler varız. Buna karşılık   ne zümre egemenliği, ne imtiyaz, ne de daha fazlasını istedik.  Sadece evrensel hukuk kurallarının bizler için de geçerli olmasını istiyoruz o kadar.

Sayın Ahmet KESER’in;

  • "Biz ayrımcı değil, ayrımcılıkla mücadele ediyoruz" demesi bundandır.
  • Ordumuza bir bütün olarak bakıp, eri, uzman çavuşu, uzman erbaşı, assubayı ve  bunların yoksul ailelerinin durumlarını dile getirmesi bundandır.
Sayın Başkan KESER’in söylediklerini keşke Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları söyleselerdi. ATATÜRK’ün koyduğu muasır medeniyet hedefini sözde değil, özde savunan Genelkurmay Başkanları olsaydı. Çağdaşlık talep edenleri tehdit yerine, 1930'lardan kalma, çağın hiçbir medeni anlayışına uymayan yasaları değiştirip, fiilen uygulanan ve gurur duyulan uygar yasalar talep etselerdi.

Sayın Başkan Ahmet KESER, sonuç alırsınız ya da alamazsınız bunların inanın bence fazla bir önemi yok. Bir millet için ordu her şeydir. Ordu, bağımsızlıktır. Özgürlüktür. Bir milletin var olma nedenidir. Onurudur.  Siz bu gerçeği görerek doğru bir çizgi yakaladınız. Ayırım yapmadan erinden başlayarak haksızlık yapılan tüm kesimleri inatla, kararlılıkla, çağdaş ilke ve kuralları dikkate alarak, fiilen göstererek,  örnek vererek, yüzlerce yıldır yaşanagelen, çok acı tecrübeleri,  bu çağda benzer acıların çekilmemesi için  yol gösteriyorsunuz. Bu doğru çizgeden asla vazgeçmeyin. Amerikan ordusundan sık sık örnek veriyorsunuz. Amerikalılar geliştirdikleri bir füzenin adını bile Patriot  vermişler.  Ben de size Türkçe olarak VATANSEVER LİDER diyorum. Çünkü tehlikeleri önceden sezip, korumak istediğiniz arkanızdaki toplum için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor, kendi varlığınızı dahi ortaya koyuyorsunuz. Talep ettikleriniz gerçekleşirse en çok bu ülke kazanacak, ülke düşmanları çok üzülecektir. Bunu göremeyenlere göstermeye devam edin lütfen.

Ayrıca  tüm meslektaşlarıma da saygılarımı sunuyorum.

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ