TSK'nde bir şeylerin yanlış yapıldığı, yapılan bu yanlışlıklardan tüm ülke etkilendiği gibi en önemlisi de kendi içinde yaşanan sıkıntılar artık gizlenemez duruma gelmiştir.
Son 50 yıldır yapılan tüm hatalar ele alınmalıdır.
Yapılan yanlışlıkların sebep ve sonuçları; tarafsızlığından, yurtseverliğinden, cumhuriyet ve demokrasiye, Atatürk ilke ve İnkılaplarına samimiyetle bağlılığından kuşku duyulmayan bilim adamı, yazar, konusunda uzman bir kurul oluşturulmalı, araştırma yaptırılmalı ve elde edilen bilimsel sonuçlara göre derhal yönetsel önlemler alınmalıdır. Bu durum acil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşandığı gibi, dalkavukluk yapmak, gerçekler karşısında kafamızı kuma gömmek, durumu idare edip, görevi bir başkasına devretmek, biriken sorunları halının altına süpürmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bilimsel yönetim anlayışından, hak ve adaletten, çağdaş yönetim prensiplerinden uzak anlayışlarla, hele bu iletişim çağında sağlıklı ilerlenemeyeceği açıktır. Zira mensuplarının bir kısmı karnından konuşmaya, emeklileri de yapılanlar karşısında meydanlara dökülmeye başlamışlardır.
TSK yararına ne söylendiğine değil, kimin söylediğine bakma alışkanlığı devam etmektedir. Yapılan her iş ve eylemin altında mutlaka şahsi menfaatler, hatta zümre ve sınıf menfaatleri önem kazanır duruma gelmiştir.
Yaşanan bu olumsuzlukların sebeplerinden birisi de, bugüne kadar olduğu gibi halkımızın önem verdiği kavramlarla karalamaya, suçlamaya, örtbas etmeye uğraşarak değil, tıpkı Ulu Önder'in yaptığı gibi, derhal radikal önlemlerle çağa ayak uydurarak çözülmelidir. TSK'nin kendi içinde yaşanan olumsuzluklara adalet, hukuk ve hakkaniyet ölçülerinde çözüm getirerek, gerçek dayanışma sağlanmalıdır.
Bir kurumun önemli bir kısmını, öteleyerek, görmezlik, duymazlıktan gelerek, yalnızca, katı bir disiplin ve cezalandırma yöntemleri kullanılarak moral ve motivasyonunu sağlamanın imkanı yoktur. Çıkan seslere kulak verilmesi, can kulağı ile dinlenmesi gerekir.
Her zaman TSK'ne gıpta ve hayranlıkla bakan Emniyet mensuplarının, yaşadıkları memnuniyetsizliklerin giderilmesi için son yıllarda alınan önlemlerle moral ve motivasyonlarının nasıl artığını yaşayarak gözlemlediğimiz bir gerçektir.
Bunun yanında TSK'nin önemli bir kesimi özellikle son yıllarda, kendilerinin sesine kulak verecek bir sahip bulma arayışına girdiği de gizlenemez bir gerçektir. Kendilerinin feryadını duyuracak bir insan aramışlardır. Bu konuda samimi olduğuna inandıkları gazeteci ve yazar Sayın Umur TALU’yu dert ortağı olarak seçmişler, halkımız da haklı olarak bu yazarımız için “TOPLUMUN VİCDANI“ sıfatını vermiştir.TSK'nin yetkili makamlarında bulunanlar, bu değerli yazarımızı mahkeme koridorları yerine, nezaketle makamına çağırıp, kendi personelinin yaşadığı sorunları en iyi bilen bu yazarımızı dinleyip, danışmanlığından yararlanma ve kendisini onurlandırma akıl edilememiş, suçlama yöntemleri seçilmiştir.
TSK'nın omurgası olarak tanımlanan assubaylarla ilgili, tv.lerde emekli generaller aracılığı ile gerçekler ters yüz edilerek, sadece küçük düşürme yolu seçilmiştir. Çeşitli basın organlarında assubaylar adına yapılan küçük düşürücü yayınlar karşısında sessiz kalınması tercih edilmiştir. Son olarak TSK personelinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumu olan OYAK Yönetim Kurulu Başkanı'nın;
“Yine de inanmayıp iyi neticeleri takdir edemeyen bir kısım üye hayret duygumuzu abartısız şekilde çoğaltıyor. Bir kısım kendini bilmez, ileriyi göremeyen, kıskanç, büyük gayeyi göremeyip küçük çıkar peşinde koşan aymaz ve yönlendirilmiş kimselerin çıkardığı kasıtlı dedikodulara inanan olmasına üzülüyoruz. Bazı art niyetli kişilerin burayı bir güç kanıtlama platformu görmek için çabalaması, bireysel eşitlik prensibine sıkı sıkıya bağlı varlığımızı yıkmaya gayret göstermesi, bunun böyle algılanmasına rağmen vakur çizgi izlememizden cesaret alarak terbiyesizliğe varan beyanları yaymaya çalışanları ibretle izliyoruz.”
Sözleri ibret ve hayret vericidir. Herkesin bildiği açık gerçeklere rağmen, hiç kimsenin hiçbir şey bilmediğini sanarak, her zaman yapıldığı gibi, gerçeklerle asla ilgisi olmayan suçlayıcı, aşağılayıcı ve hakarete varan sıfatları sözlükten seçip üyelerine ve TSK. Mensuplarına reva görmesi, 50 yıldır sürdürülen yanlış anlayışların ve düşünce yapısının, artık normal bir davranış haline geldiğinin kanıtı olarak gözlenmektedir. Hak arayanlara hesap verme ve aydınlatma durumunda olanlar, ne yazık ki, hak yerine hakaret etmeyi rahatlıkla tercih edebilmektedirler.
Yine biz emekli assubayların, sosyal ve ekonomik hak ve menfaatlerinin alınması ve korunması için seçtiğimiz temsilcilerimiz, yukarıda açıklamaya çalıştığım anlayışla, OYAK’taki haksızlıkları örtbas etme adına ve emsal oluşturmak, birkaç emekli assubayı atamak için TEMAD’tan isim talep edildiği ve bu isimlerin OYAK Şirketlerine atandığı söylenmektedir. Atandığı söylenen bir kişi tarafından da, yaşanan tüm bu haksızlıklar yetmiyormuş gibi, kendi üye ve meslektaşlarına ne yazık ki geleneğe uyarak hayvanata, kömür karası ve oduna benzetmekten kaçınmamıştır. Herkesin gözleri önünde yaşanan bu tutum karşısında, ne yazık ki politikacılar tarafından da, emekli assubaylar için sadaka niteliğindeki teklifler dikkate dahi alınmamış veya RED edilmiştir.
Gelinen noktada herkesin yaptığı yanlışlıklarının farkına vararak düzeltmesi gerekir.
Silah arkadaşlarına hakaret ederek değil, gelin öncelikle hak peşinde koşmak zorunda bırakılan emekli assubayları dinleyerek işe başlayın.
Saygılarımla.
Rafet DURAN
Yorumlar
Sn.Rafet DURAN yazınızı içim burkularak okudum fazlası var eksiği yok ama biz okuyup biz yanıyoruz,kimsenin de umurunda değiliz ya da ben öyle düşünüyorum.Emeğinize sağlık çok teşekkürler.
Emredildiğinde canını verecek insanları, ötelenmiş, haksızlığa uğratılmış, hislerini yaşatmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.
Sözleriyle söylenecek herşeyi söylemişsiniz, Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.