×

Uyarı

JUser: :_load: 3208 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

KİMİNLE MÜCADELE EDECEĞİZ?

Değerli Meslektaşlarım

Yıllardır yapılan çabaların sonunda içinde bulunduğumuz bu durum  çok üzücü olduğu kadar aynı zamanda  bir o kadar da düşündürücüdür. Büyük bir umut ve hevesle, yeni baştan önceki hatalardan, büyük bir camianın gereken dersleri çıkarıp, daha bilinçli ve hep birlikte, meslektaşlarımız aynı amaç uğrunda birleştirilip yönlendirilerek harekete geçirilmesi gerekirken, yıllar boşa harcanmış ve başarısızlığa kırk dereden su getirerek mazeret üretmek yetmiyormuş gibi mücadele azmi ile dolu meslektaşlarımızın çözüm uğruna yaptıkları fedakarca  çabalarına yine muhaliflik yaftası vurulmaya başlanmıştır.

Yönetimde olanların basit, alışılagelmiş ayak oyunları ile koltuğunu ve günü kurtarmak adına, kendileri için sonuç alacaklarına inandıkları tavırları sergilemeye başlamışlardır. Yani yandaşlık ve muhaliflik çarkı daha büyük bir gayretle ve hızla döndürülmeye devam etmektedir.

Yapılan seçimler yeniden,  mücadelenin daha kararlı ve inançlı yürütüleceğine dair yeni bir umut, heves ve azmi de birlikte canlandırmıştı. Ne yazık ki, artık yapılan seçimler, hâttâ sözüm ona eylem adına yapılan toplantılar  kendi içimizde birbirimizle mücadelenin ve tartışmanın asli konuları haline dönüşmüştür.  Öyle bir duruma gelindi ki en basit protesto olaylarını dahi üstlenmeme, sorumluluktan kaçma söylemleri TV.lerden söylenir hale geldi. Eşit statüdeki meslektaşlarımız taban, kendilerini tavan yapan sözler söylenmeye başlandı.

Başarılması gereken bir işe hangi inanç ve kararlılıkla başladığımız çok önemlidir. Yasak savma, göz boyama, gaz alma amaçlı başlanılan her işin amaç ve sonuçlarını önceden kestirebilen veya öyle olacağına dair emareleri gören binlerce meslektaşım, mücadele edilmesi gereken asli kurumları unutup, elini  ayağını bağlayan  kendi içinden çıkan yeni sorunlarla uğraşır hale gelmektedir.

Bu yönetimin, 2012 yılının Temmuz ayına kadar eleştiriden çok övgü ve saygı ile karşılandığını hiç kimse inkar edemez. Bizim camiamızı en fazla yaralayan husus KANDIRILMIŞLIK DUYGUSUDUR. Bizleri; ister Gnkur.Bşk.lığınca, ister  hükümetler, isterse muhalefet tarafından üzen ve sinirlendiren konu, bizler adına bir şeyler yapıyormuş gibi görünüp, hiçbir şey yapmadıkları gibi adeta zekamızla alay edercesine daha ağır sorunlara maruz bırakmaları ve hâttâ giderek bu durumu yasallaştırmaları olmuştur.

Temsilci olarak seçtiklerimiz her konuda, daha demokrat, daha aktif, daha birleştirici ve ortak hedefe yönlendirici tavır içinde olmaları gerekirken; bir kısmının özel çabaları ve destek görmeleri nedeniyle,  meslektaşlarımız mücadele edenlerle tartışan, hakaret eden, yandaş ve muhalif çatışmasını körükleyen duruma gelmiştir. Mücadelenin içinde olanlar en hafif tabiri ile, “Klavye kahramanlığı, müzmin muhaliflikle suçlanmakta, ya da çok biliyorsan aday olup, boyunun ölçüsünü al” önerisi ile karşılaşmaktadır. Sanki seçim kazanmak asli amaç, kazandıktan sonra, yapıcı da olsa eleştiride, öneride bulunmak suçmuş gibi tavır konmaya başlanmıştır. Bu arada hiçbir şekilde mücadele içinde olmayanlar en rahat ve huzurlu bir şekilde kendi içimizdeki bu mücadeleyi izlemekte, ya da izleme gereğini dahi duymamaktadır. Muhataplarımızın tam olarak arzu ettikleri durum ise gerçekleşmektedir.

Yeni bir umutla yapılan seçimleri kazanmak adına; özel hayatın içine girilerek elde edilen dosyalarla başlanıp, seçim sürecinde antidemokratik çabalarla devam eden ve mahkeme ile sonuçlanır duruma getirilmektedir.

Her toplantı olay haline gelmiş, assubaylar adına  değil, koltuk için iş yapılıyor algısı ve huzursuzluğu giderek yaygınlaşmaya başlamıştır.  Meslektaşlarımızda, bizzat temsilci seçtiklerimiz tarafından kandırıldığı konusunda düşünceler  ortaya çıkmaya başlamıştır.

Örneğin; önceki yıl kutlama için ANKARA’ya çağrılan ve gelen 15-20 bin meslektaşımıza yürüyüş güzergahı bile söyleme gereği duyulmamış, ANKARA’ya  her türlü imkansızlığa rağmen gelen yaşlı ve yorgun meslektaşlarımız umduklarını değil,  mecbur bırakıldıkları yürüyüşler için hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu durumdan birileri ziyadesi ile mutlu olduğu kesindir. Fakat, bu çileyi çeken meslektaşlarımızın bu durumu yeterli görmesi ve mutlu olması söylenebilir mi?

İkinci Kutlama yılında, yani bu yıl kutlamaya katılanların, doğal olarak 1/3 oranında azaldığı görülmüştür. Çoğunluk sessiz de olsa yapılmak istenenden hoşlanmamıştır. En son yapılan basın açıklaması için gelen meslektaşlarımızın sayısı (Hepsine ayrı ayrı minnet duyuyor ve kutluyorum)  ne yazık ki, ikinci yıl kutlamalara katılan meslektaşlarımızın da yine 1/3 oranı kadar olmuştur.  15 bin, 5 bine, 5 bin 2 bine düşmüştür.

Bu gidişle hangi toplantıyı yaparsanız yapın, samimi, etkili, inandırıcı ve kararlı açıklamalarla bu toplumu yönlendirmezseniz, ANKARA’ya artık,  birkaç şube temsilcisi ve halen sizden umut bekleyen varsa, onlarla  toplanmak zorunda kalacağınız anlaşılıyor.

Seçim yaparak kazanabilirsiniz, tüzüğü istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz, hâttâ birkaç dönem de seçilebilirsiniz. Sadece bir örneğe bakarak geleceğiniz ve itibarınız konusunda bir değerlendirme yapmalısınız. Önceki TEMAD yönetiminin baskılar karşısında 2010 yılında düzenlemiş olduğu eyleme rağmen durumu meydandadır. Hangi açıdan ele alırsanız alın, inanın geçen bunca uzun yıllara rağmen, değişmeyen makus talih karşısında sizlerin düşeceği durumu tahmin etmek çok zor olmasa gerek.  Ömrünü bu mücadeleye feda etmiş, bu uğurda cezaevlerinde yatmış, ailece cezalandırılmış meslektaşlarımızın yanında, gecesini gündüzüne katarak, kendilerini büyük risklere sokarak mücadele edenleri, koltuğa ve yandaşlığa feda edemezsiniz. Çünkü bu insanların böyle bir amaç ve düşünceleri, kişisel ikballeri hâttâ talepleri de olmamıştır.  İstenilen husus gayet açık ve basittir. Meslektaşlarımıza karşı DÜRÜST, ŞEFFAF, İNANÇLI, KARARLI VE SAYGILI olunmasıdır.

Çözümün ve çarenin itici gücü olmak varken, kaybedilen yılların, yok olan hayatların çekilen acı ve sıkıntıların bir parçası olursunuz.  Seçimleri, seçilenleri, tüzüğü nasıl yaparsanız yapın, amaç assubayların mağduriyetini ortadan kaldırmak için değilse, bu çok kısa bir süre sonra sizlere daha büyük bir sorun olarak geri dönecektir. Umarım öyle olmaz. Saygılarımla…

Ögeyi Oylayın
(50 oy)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Yorumlar  

#6 Erdal Günşer 22-11-2013 06:14
Sayın Rafet Duran ile düşüncelerimiz hep örtüşmüştür. Bu kez yazılarımızın da örtüşmesi aslında beni sevindirmesi gerekirken biraz kaygılandırdı. Gerçekten aynı kaygıları duymamız maalesef haklı kaygılarımız olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Sayın Duran’ın saptamalarında kullandığı üslup taktire şayandır. Yazısında kaygı ve endişelerini iletirken, bizlerin zekası ile alay edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Biz assubayların kullandığı bir yakıştırma vardır. “Salon subaylığı”. Bu subaylar protokol işlerine kendilerini kaptırırlar. Bu işi bazen o kadar abartırlar ki, sanki görev tanımını unuturlar. Kanunlara kendine verilmiş görevi unutup, ordövr tabağının içindekilere yoğunlaşırlar. Amaç komutanın kalbine giden yolu keşfetmek veya değişik bir yoldan girip ortamını genişletmek, böylece kazandığı nüfuzdan beklentiler elde etmektir.
Ne olur bizlerin içinden de bu tür insanların etkin olmasına müsaade etmeyelim. Mücadelemiz var. Bu mücadelemiz dururken, kışlalarda öğrendiği birkaç protokolle dernek yönetmeye çalışan zihniyetlere prim vermeyelim.
Hep derneğimize yeni üye kazandırmaktan söz ediyoruz. Ancak derneklerimizde üye olupta daha sonradan bu üyeliğini dernek defterinin satırlarına terk eden üyelerimizi hep atlıyoruz. Peki üye olmayanlar söz söylemesinler, derneğe uğramayanlar söz söylemesinler, muhalifler söz söylemesinler, yönetimde olmayanlar söz söylemesinler… nereye kadar… eriyip bitiyoruz dersem eriyip bittiğimizden değil, kaygılarımdandır.
Biz bu sitenin yazarları olarak aynı şeylerden kaygılanıp serzenişte bulunuyorsak, Genel Merkezin duyması ve dikkate alması gerekir. Birkaç ağzı bozuk sahte kabadayı ile bizleri aynı kefeye koymaya devam ederlerse korkarım ki mücadeleye en büyük zararı verecekler. Ama amaç zaten buysa ben orasını bilemem…
Alıntı
#5 Orhan SELIŞIK 20-11-2013 21:10
Sayın Yöneticimiz,yapmış olduğum yorumda muhatabın kim olduğunu soruyorsunuz. Muhatap çok açık ve net değil mi ?.Derneklerimize üye olmayan maddi ve manevi hiç bir katkıda bulunmayan ama atmaya geldimi mangalda kül bırakmayanların tümü!. Sana en yakın derneğe gidip üye olacaksın,üyelik görevlerini yerine getireceksin,eleştirilerini ve düşüncelerini hayata geçirebilmek için uğraş vereceksin.Yazım tamamen Rafet arkadaşımızın düşüncelerini destekler mahiyettedir.Saygı ve sevgilerimle.
Alıntı
#4 Orhan SELIŞIK 20-11-2013 14:42
TEK YASAL TEMSİLCİN OLAN DERNEĞİNE ÜYE OLMAYACAKSIN,MADDİ VE MANEVİ HİÇ BİR KATKIDA BULUNMAYACAKSIN,ELEŞTİRİYE GELİNCE MANGALDA KÜL BIRAKMAYACAKSIN,YAPILAN HİÇ BİR ETKİNLİĞİ BEĞENMEYECEK VE KATILMAYACAKSIN, BİR YERLERİNDE EKSİK ARAYACAKSIN,YAPILANLARI YETERLİ GÖRMEYECEKSİN,O NİYE YAPILMADI BU NİYE OLMADI DİYEREK SÜREKLİ ÇALIŞAN GAYRET GÖSTEREN ARKADAŞLARI ELEŞTİRECEKSİN VE KINAYACAKSIN !... BUYUR ARKADAŞ GEL ARAMIZA KATIL SENİNDE DÜŞÜNCELERİNDEN İSTİFADE EDELİM DEDİĞİMİZDE BİN BİR MAZERET ÜRETEREK SUYA SABUNA DOKUNMAYACAKSIN.YOK ARKADAŞ!... GELİP ARAMIZA KATILIP DÜŞÜNCELERİNİ YÜKSEK SESLE BİZLERLE PAYLAŞMAYACAKSAN EĞER, KÖŞENDE SESSİZ SEDASIZ OTUR VE SENİN İÇİN YAPILANLARI VE YAPILMAK İSTENENLERİ İZLE.DESTEK OLMUYORSUN HİÇ OLMAZSA KÖSTEK OLMA!. SANA EN YAKIN DERNEK ÇATISI ALTINDA OLABİLMEN İÇİN İŞTE SANA FIRSAT,ÜYE OLMAK VE ÇALIŞMALARA KATKI SUNMAK İSTİYORSAN SANA BİR TELEFON KADAR YAKINIZ.SEN GELEMEZSEN BİZ SANA GELİRİZ,YETER Kİ SEN BİZİMLE OLMAK İSTE.SELAM VE SEVGİLERİMİZLE.
----------------------------------------------------------
YÖNETİCİ NOTU.
Sn.Selışık
Bu eleştirinizin makale ile ilgisi olmayan genel bir değerlendirme ile mücadele dışında kalan ama lafa gelince ahkam kesenleri kast ettiğini tahmin etmek zor değil keşke açık yazsaydınız daha yararlı olurdu.Selam ve sevgilerimle.
Alıntı
#3 bergamalı 20-11-2013 13:00
Sayın Duran,tesbitlerinize katılıyorum. Ne yazık ki meslektaşlarımızın çoğunluğu mücadeleden uzak,ancak bir yerlerden de kendileri için de mücadele edenleri izliyorlar. Bu tür insanlar çoğunlukta olduğu için "İnsanların yüzde doksanı yaşamazlar,sadece vardırlar" diyen Oscar Wilde haksız mıdır? Var olan yüzde doksanları da yaşatabilir ve kişisel ikballerden önemle ve özenle kaçınılarak mücadele esas amaç edinilirse adaletsizliklerimizin son bulacağına inanıyorum.Bu konuda tüm duyarlı meslektaşlarımıza ve dernek yönetimlerimize büyük görevler düşmektedir. Saygılarımla.
Alıntı
#2 metin ayan 20-11-2013 00:08
O kadar yazdık çizdik işi siyasete dökmeye çalışanlar başarılı oldu maalesef,daha ilk assubay günündeki yürüyüşün protesto yürüyüşü şeklinde yapılmasını GENKURA siyah çelenk bırakılmasını, genkurun önünde basın açıklaması yapılmasını 15 bin gibi bir gücün zamanında ve doğru yönlendirilmesi gerektiğini haykırdık duyan olmadı,başı önde sessiz bir sportif yürüyüşe ve değiştirilen güzergaha boyun eğildi,halbuki neler beklemiş neler ummuştuk SES GETİREN BİR YÜRÜYÜŞÜN 100 TV PROGRAMINA EŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNMEDİLER Mİ,boyun mu eğdiler ?..
Alıntı
#1 Osman Ada 19-11-2013 21:27
Rafet kardeşim haklısın, aynen katılmaktayım.Mesleğimizin geleceği için ömrünü veren, assubay sorunu ile yatan kalkan kanaat önderleri küstürülmüştür. Genelkurmay yerden yere vuruluyor ama 5 asb. teklifini sümen altı eden hükümete dokunulmuyor.Yönetime yapıcı eleştiride bulunanları kadrolu yönetim destekçileri linç edilip ihanetle suçlanıyorlar,bu uzman demogoglar kim derseniz resimlere göz atın adam ne yönetimde ne delege ama başkan koruması gibi başkanın etrafında geziyor, ağırlanıyor, belki de nemalanıyor günahları boynuna benden uyarması, kalın sağlıcakla.
Alıntı

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ